Merhaba.Bu site, film seçiminizi kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştur.
Filmler 'Çıkış Tarihi Azalan' göre sıralanmaktadır. Yandaki Büyüteç simgesine tıklayarak değiştirebilirsiniz.

  • ""hayatın anlamsızlığı, insanı kendi anlamlarını yaratmaya zorlar" diyerek nasıl bu kadar muhteşem işler yaptığının ipucunu veren usta yönetmen"
  • "gelmiş (ve ne yazık ki geçmiş) en büyük yöntmenlerden biri, görüntü ustası, kamera cambazı, çok iyi bir fotoğraf sanatçısı..."
  • "ölüm tarihi bile anlamlıdır. 21. yüzyıl onun yüzyılı olamayacak kadar sığ ve uğursuz olmaya devam ediyor. kamerası bu yüzyıla çevrilseydi ne anlatırdı merak konusu."
  • ""eyes wide shut" filmi ile vasiyetinin belki de en anlamlı noktasını, dünyaya ve bize bırakmış olan yönetmen."dikkat edin, gördüğünüz hiç bir şey tesadüf değildir !" diyerek..."
  • "(bkz: dedi sığır adam)"
  • "kendisini orson welles ile karşılaştırırken ortak yan bulmuşlar birkaç taneher ikisi de fotoğraf sanatçısıher ikiside ilk filmlerini 25 yaşında çekmişlereee..."

Stanley Kubrick

Stanley Kubrick (7,54) Filmleri / Hepsi (21)

Sayfa 1 / 1 (21 )FirstPrev1NextLast v
x
AraTemizle
Tip grid:Not filtered
Puan grid:Not filtered
Puanlayan grid:Not filtered
Yapım Yılı grid:Not filtered
Tür grid:Not filtered
Süre grid:Not filtered
Tarih grid:Not filtered
Yönetmen grid:Not filtered
Senarist grid:Not filtered
Başrol grid:Not filtered
Filmworker
Puan:
7,5
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Stanley Kubricks högra hand
Tarih:19 Mayıs, 2017
Yönetmen: Tony Zierra
Senarist:
Başrol: Leon Vitali
Kubrick Remembered
Puan:
7,5
Puanlayan:
147
Tür:
Yerel Ad: 
Tarih:04 Kasım, 2014
Yönetmen: Gary Khammar
Senarist:
Başrol: Christiane Kubrick
Room 237
Puan:
6,2
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:A 237-es szoba
Tarih:26 Ekim, 2012
Yönetmen: Rodney Ascher
Senarist: Rodney Ascher
Başrol: Bill Blakemore
Stanley Kubrick's Boxes
Puan:
7,6
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Las cajas de Stanley Kubrick
Tarih:15 Temmuz, 2008
Yönetmen: Jon Ronson
Senarist: Jon Ronson
Başrol: Jon Ronson
Making 'The Shining'
Puan:
7,7
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Filmando 'O Iluminado'
Tarih:05 Aralık, 2007
Yönetmen: Vivian Kubrick
Senarist:
Başrol: Jack Nicholson
Eyes Wide Shut
Puan:
7,4
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Gözü tamamen kapali
Tarih:16 Temmuz, 1999
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Tom Cruise
Full Metal Jacket
Puan:
8,3
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad: 
Tarih:10 Temmuz, 1987
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Gustav Hasford
Başrol: Matthew Modine
The Shining
Puan:
8,4
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Cinnet
Tarih:13 Haziran, 1980
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stephen King
Başrol: Jack Nicholson
Barry Lyndon
Puan:
8,1
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:????? ??????
Tarih:18 Aralık, 1975
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Ryan O'Neal
A Clockwork Orange
Puan:
8,3
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Otomatik Portakal
Tarih:13 Ocak, 1972
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Malcolm McDowell
2001: A Space Odyssey
Puan:
8,3
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:2001: Uzay Yolu Macerasi
Tarih:11 Nisan, 1968
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Keir Dullea
Lolita
Puan:
7,6
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad: 
Tarih:22 Şubat, 1965
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Vladimir Nabokov
Başrol: James Mason
Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb
Puan:
8,4
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Garip Doktor
Tarih:29 Ocak, 1964
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Peter Sellers
Spartacus
Puan:
7,9
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Spartaküs
Tarih:17 Kasım, 1960
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Dalton Trumbo
Başrol: Kirk Douglas
Paths of Glory
Puan:
8,4
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Zafer Yollari
Tarih:20 Aralık, 1957
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Kirk Douglas
The Killing
Puan:
8,0
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Son darbe
Tarih:06 Haziran, 1956
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Sterling Hayden
Killer's Kiss
Puan:
6,7
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:El beso del asesino
Tarih:01 Ekim, 1955
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Ralph Roberts
The Seafarers
Puan:
5,6
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Jurininkai
Tarih:15 Ekim, 1953
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Will Chasen
Başrol: Don Hollenbeck
Fear and Desire
Puan:
5,6
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Korku ve Istek
Tarih:01 Nisan, 1953
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Howard Sackler
Başrol: Frank Silvera
Day of the Fight
Puan:
6,4
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:This Is America: Day of the Fight
Tarih:30 Mart, 1951
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Robert Rein
Başrol: Douglas Edwards
Flying Padre
Puan:
5,8
Puanlayan:
Tür:
Yerel Ad:Flygande prästen
Tarih:23 Mart, 1951
Yönetmen: Stanley Kubrick
Senarist: Stanley Kubrick
Başrol: Bob Hite
Kayıt Sayısı 21
Sayfa 1 / 1 (21 )FirstPrev1NextLast v
Show filter builder dialogFiltre Yarat 


  • comment image

    stanley kubrick'i daha iyi anlamak için birkaç çeviri:
    *"bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek birşey öğretmeye çalışmaktır. not alma korkusu, sınıfta kalma korkusu gibi. bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile, korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır."

    *"okulda bulunduğum süre boyunca hiçbir şey öğrenmedim ve 19 yaşıma kadar kendi isteğimle bir kitap okumadım."

    *"eğer leonardo, mona lisa tablosunun altına şöyle yazsaydı ona nasıl değer verebilirdik ?: "hanımefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladığı bir sır var" bu izleyiciyi gerçeğe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (space odyssey) olmasını istemiyorum."

    *"belki saçma gelecek ama genç yönetmenlere önereceğim şey ellerine bir kamera ve film alıp, herhangi bir konuda film çekmeleridir."

    *"eğer birşey yazılabiliyor veya düşünülebiliyorsa, filme çekilebilir."

    *"suçlulara ve sanatçılara karşı garip bir zaafım var-- her ikiside hayatı olduğu gibi kabul etmiyor. her hazin hikaye, gerçek hayattaki olaylarla çelişki içinde olmalı."

    *"birçok insanın normal görünmek için gerçek olmayan bir dizi pozlar verdiği, bir tür gri hiçliği kabul ettiği bu dünyada, suçlu ve asker en azından birşeye karsı yada birşeye taraf olma meziyetini gösteriyor. kimin daha fazla fesatla uğraştığını söylemek zor -suclu, asker, veya biz."

    *"uyuşturucunun aslında sanatçıdan daha cok izleyiciye faydası olduguna inanıyorum. evrenle bir olma hayali, çevredeki objelere anlam vermek, huzurun ve rahatlıgın hakim oldugu ortam, bir sanatçı için ideal durum degildir. uyuşturucu mücadeleyi, muhalefeti ve fikir ayrılığını kuvvetlendiren yaratıcı kişilikleri durgunlaştırır. sanatçı yaptığı işi aşmaya çalışmalı, kendisiyle bilinçaltı arasına herhangi bir şeyin etki etmesini engellemeli. beni lsd karşıtı yapan şeylerden birisi de, lsd kullandığını bildiğim kişilerin hepsinin gerçekten ilginç ve insanı harekete geçiren şeylerle, uyuşturucunun sebep olduğu evrensel mutluluk arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar aciz olmasıdır. tamamen yeteneklerini kaybetmiş ve hayatın insanı en cok mutlu eden yanlarıyla bağlarını kesmiş gibi görünüyorlar. belkide herşey güzel olduğunda, hiçbirşey güzel değildir."


    (doxy - 9 Ekim 2001 22:52)

  • comment image

    steven spielberg ölüyor ve cennete gidiyor. ancak incili kapıdan içeri girmesi engelleniyor. çünkü tanrı yönetmenleri sevmiyor. aynı anda içeriye bisikletiyle, üzerinde yırtık bakımsız eşofmanları ve jimnastik ayakkabılarıyla birisi giriyor.spielberg: "iyi de bu kubrick degil mi?" diye soruyor. hayır diyor aziz."tanrı o. ama kendisini stanley kubrick sanıyor."


    (ile - 23 Kasım 2001 09:21)

  • comment image

    röportajlarından çeşitli alıntılar:

    "bir sinema filminin yapımında kurgudan önce atılan her adım, o filmi kurgulamak adına atılmıştır."

    “oyuncularla önce genel olarak kişilikten, sonra da çekilecek sahneden konuşuruz. o sahnedeki oyun, kişiliğin genel çizgisinden farklı olabilir çünkü. sonra çekim yerindeki ilk provanın zor ânı gelir çatar. bu her zaman bir sürprizdir. konuşmaları değiştirmek, bazı düşünceleri unutmak, yenilerini bulmak gerekebilir. ama asıl anlamıyla çekime gelince, bu bir sorun değildir. asıl zor olan provalarla sahneyi istenilen kıvama getirmektir.”

    “yazarların, ressamların veya film yapımcılarının bir şey söyleme amacıyla bir yapıt meydana getirdiklerini düşünmüyorum. onların hissettikleri bir şey var ve sanatı seviyorlar; kelimeleri, boyanın kokusunu veya selüloidi veya fotoğrafları ya da oyuncularla çalışmayı. hiçbir gerçek sanatçının, kendisi öyle düşünse de hissetmediği bir şeyi yaratabileceğini düşünmüyorum.”

    “filmlerde üslupla ilgili beni özellikle etkileyecek herhangi yeni bir fikre rastlamadım. bence üslubun özgünlüğüyle ilgili kafa yormak az çok faydasız bir şeydir. yaratıcı bir zekâya sahip gerçekten özgün bir kişi eski üslupla çalışamaz, değişik bir şey yapar. diğerleri üslubu daha ziyade yerleşmiş adetler olarak düşünür ve bu adetler dâhilinde çalışmaya uğraşırlar.”

    “melodram, sonuç olarak dünyanın adil bir yer olduğunu göstermek için size, başkişileri etkileyen tüm sorunları ve felaketleri sergiler. trajedi ise, yaşamı melodramdan daha dürüst ve gerçeğe yakın bir biçimde sunmayı dener ve insanda bir pişmanlık, bir üzüntü duygusu bırakır.”

    “uyuşturucunun aslında sanatçıdan daha çok izleyiciye faydası olduğuna inanıyorum. evrenle bir olma hayali, çevredeki objelere anlam vermek, huzurun ve rahatlığın hâkim olduğu ortam, bir sanatçı için ideal durum değildir. uyuşturucu mücadeleyi, muhalefeti ve fikir ayrılığını kuvvetlendiren yaratıcı kişilikleri durgunlaştırır. sanatçı yaptığı işi aşmaya çalışmalı, kendisiyle bilinçaltı arasına herhangi bir şeyin etki etmesini engellemeli. beni lsd karşıtı yapan şeylerden birisi de, lsd kullandığını bildiğim kişilerin hepsinin gerçekten ilginç ve insanı harekete geçiren şeylerle, uyuşturucunun sebep olduğu evrensel mutluluk arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar aciz olmasıdır. tamamen yeteneklerini kaybetmiş ve hayatın insanı en çok mutlu eden yanlarıyla bağlarını kesmiş gibi görünüyorlar. belki de her şey güzel olduğunda, hiçbir şey güzel değildir.”

    (barry lyndon hakkında) “film için yalnızca 18. yy müziği kullanmayı düşünmüştüm. evimde, bu yüzyılın tüm müziğine sahibim, uzunçalarlarda. ne yazık ki, tüm bu müzik içinde aşkın sıcaklığını, ihtirasını yansıtan hiçbir şey bulamadım. böylece birkaç yıllık bir aldatmaca yaparak, aşk sahneleri için ‘shubert’in ‘trio’sunu kullandım. 1814’lere doğru yazılmıştı bu eser. tümüyle romantik olmaksızın, trajik bir romantizm etkisi taşıyordu.”

    “çok fazla tekrar yaptırıyorsam, hiç kuşkusuz bu durumlarda oyuncular repliklerini yeterince iyi bilmedikleri içindir. bir oyuncu bir şeyi bir defada yapabilmelidir; eğer repliklerini ancak onları söyleyebilecek kadar öğrenmişse, sahnenin duygularını aktarmakta sorunlar yaşar. duygusal yanı güçlü bir sahnede, çekimi fazla plana bölmemek en iyi yoldur; tek planda çekmek, oyuncunun duygunun devamlılığını sağlamasına imkân verir. çoğu oyuncu en iyi performansı bir iki defadan fazla yakalayamaz.”

    "tanrı fikri bütünüyle mantıksızdır."

    “beyanat vermeyi sevmem. insan, niyetleri üstüne esprili ve parlak bir özet verme zorunluluğu duyar. ya da üslubundan veya tekniğinden söz etmek zorunluluğu... oysa bunu çok iyi yapan eleştirmenler var. söyledikleri sizin yapmak istediğinizle ilişkili olmasa bile! barry lyndon eleştirmenleri şaşırttı. çünkü film üstüne konuşmaktansa film çevresinde konuşmaya vesile oluşturan çağdaş sosyal sorunlardan söz etmiyordu. dr. strangelove’da (dr. garipaşk) nükleer savaştan, 2001: a space odyssey’de (2001: uzay macerası) dünya ötesi zekâlardan, a clockwork orange’da (otomatik portakal) geleceğin toplumsal yapısından veya şiddetten bahsedildiği gibi.”

    "hiçbir sanatçının, hatta kendisi öyle sansa bile, didaktik bir tavırla yarattığını sanmıyorum."

    "charlie chaplin’in çekimleri kesinlikle sinematografik değildi, ama çektiği şeyler olağanüstüydü; ekranda harika şeyler olup bitiyordu. sergei eisenstein sahte ve yapay şeyleri çekiyordu; ama bunlar sinematografik açıdan mükemmeldi. elbette bu iki yönetmenin çekim tarzını birleştirmeyi başarırsanız, en iyi filmi yapmış olursunuz."

    "yirminci yüzyılın insanı, bilinmeyen bir denizdeki dümensiz bir teknede başıboş, bir kenara atılmış gibidir. yaşamın anlamsızlığı, onu kendi anlamını yaratmaya yönlendirir. eğer bu yazılabilir ve düşünülebilirse, film de yapılabilir."

    "film çekmenin görsellikle ilgili tarafı bana hep en kolayı gibi gelmiştir; zaten bu yüzden görselliği öykü ve hareketlerden sonraki bir iş olarak ele almaya özen gösteririm."

    (the shining hakkında) "jack otele geldiğinde psikolojik olarak otelin cinayet arzusunu yerine getirmeye hazır durumda. kızgınlığının ve hüsranının tamamen kontrol edilemez hale gelmesine çok az kalmış. bir yazar olarak başarısız. hor gördüğü bir kadınla evli. otelin güçlü kötücüllüğünün merhametine kalınca, karanlık rolünü hemen üstleniyor."

    "yorumların çekişmelerini düşünmem, her zaman en iyisi filmin kendisinin konuşmasıdır."

    "20. yy. sanatının en büyük yanlışlarından birisinin ne pahasına olursa olsun özgün olma çabası olduğunu sanıyorum. beethoven gibi büyük yenilikçiler bile daha önceki sanattan tümüyle koparmıyorlardı kendilerini. yenilemek, geçmişi terk etmeden ileri gitmek olmalıdır."

    “kamerayı, sahneyi prova ederken düşünmemek genellikle en doğrusudur; tersi durum sahnenin bir bütün olarak etkileyiciliğini zedeler.”

    "evren bize tanrısal görünen bir düzenin zekasıyla dolu olmasaydı şaşırırdım. sadece bizim galaksimizde yaklaşık 100 milyar yıldız ve görünebilir evrende yaklaşık 100 milyar daha galaksi var. bu yüzden evrende bizden binlerce ya da milyonlarca yıl daha gelişmiş olan zeki canlıların yaşadığı milyarlarca gezegen varmış gibi görünmektedir. insanların -evrenin kronolojisi içerisinde bir mikrosaniye kadar kısa bir süre olarak kabul edilebilecek- birkaç bin yıl içerisinde gerçekleştirdiği büyük teknolojik atılımları düşünecek olursanız, bu kadar eski yaşam formlarının evrimsel gelişimini hayal edebiliyor musunuz? en iyi ihtimalle zihinler için kırılgan birer kabuk vazifesi gören biyolojik varlıklar olmaktan çıkıp ölümsüz makinelere dönüşmüş olabilirler ve ardından, bilinemeyen, sonsuzluk kadar uzun bir süre içerisinde, saf enerji ve ruha dönüşmüş varlıklar olarak maddi kozalarından çıkmış olabilirler. potansiyelleri sınırsız ve zekaları insanların idrak bile edemeyeceği seviyede olabilir."

    “perde büyülü bir dünyadır. öyle bir gücü vardır ki, duyguları başka hiçbir sanat formunun yanına bile yaklaşamayacağı bir şekilde ortaya çıkarır.”

    “insanın hayvani ve vahşi doğasıyla ilgileniyorum; çünkü bu onun gerçekçi bir portresidir.”

    “bir film yapımcısının, eline bir parça kâğıt alan bir roman yazarı kadar özgürlüğü vardır.”

    “eğer bir şey yazılabiliyor veya düşünülebiliyorsa, filme çekilebilir.”

    “hayatın anlamsızlığı, insanı kendi anlamlarını yaratmaya zorlar.”

    “okulda bulunduğum süre boyunca hiçbir şey öğrenmedim ve 19 yaşıma kadar kendi isteğimle bir kitap okumadım.”

    “belki saçma gelecek ama genç yönetmenlere önereceğim şey ellerine bir kamera ve film alıp herhangi bir konuda film çekmeleridir.”

    “genellikle elinizdeki malzeme çok değerli ve heyecan verici ise filmi nasıl çekeceğinizin önemi yoktur; asıl zor olan neyin çekileceğidir.”

    “bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek bir şey öğretmeye çalışmaktır. not alma korkusu, sınıfta kalma korkusu gibi. bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır.”

    “suçlulara ve sanatçılara karşı garip bir zaafım var. her ikisi de hayatı olduğu gibi kabul etmiyor. her hazin hikâye, gerçek hayattaki olaylarla çelişki içinde olmalı.”

    “hiçbir zaman tek bir film ile olağanüstü bir başarı kazanmadım. benim şöhretim yavaş yavaş oluştu. şimdi bana, başarılı bir yönetmen olduğumu ve birçok kişinin benim hakkımda iyi şeyler söylediğini söyleyebilirsiniz. ama aslına bakarsanız hiçbir filmim tamamen pozitif eleştiriler almadı ve gişede çok büyük hâsılatlar elde etmedi.”

    “aklıma film yapma düşüncesini getiren şey, bir sürü berbat film izlemiş olmamdı. sinemada oturup şöyle düşünüyordum: ‘filmler hakkında pek fazla bir şey bilmiyorum; ama bundan daha iyi bir film yapabileceğime eminim.”

    james joyce’un olağanüstü güzel bir tümcesi var: ‘kaza, keşfe doğru giden yoldur.’ der. eğer bir rastlantı sonucu bulunan bir şeyi kullanmayı bilirseniz, bu yaptığınıza bir boyut ekleyecektir. filmlerin birçoğu futbol maçlarına benzer. bir genel taktik vardır. ama topun düştüğü yer ve oyuncuların o anda bulundukları noktalar, kullanabilirseniz daha iyi oynamanızı sağlar.”

    “kendimi biraz iz üstündeki dedektiflere benzetiyorum. örneğin barry lyndon için gerek duyabileceğimiz tüm bilgileri toplayan bir katalog sistemi kurdum. o dönem tablolarını el altında bulundurmak için piyasada satılan tüm sanat kitaplarını bir araya getirdim. giysilerin tümü bu tablolardan kopya edildi. çekime geçmeden önce gerçek anlamda hazırlığımız bir yıl aldı. öyle sanıyorum ki sinema, anlattığı öyküye inandırmak zorundadır.”

    “birçok insanın normal görünmek için gerçek olmayan bir dizi pozlar verdiği, bir tür gri hiçliği kabul ettiği bu dünyada, suçlu ve asker en azından bir şeye karşı ya da bir şeye taraf olma meziyetini gösteriyor. kimin daha fazla fesatla uğraştığını söylemek zor --suçlu, asker veya biz.”

    "bir film kurgudan ziyade daha çok müziğe benzer -ya da benzemelidir. ruhsal durumların ya da duyguların birbiri ardına ilerlemesi olmalıdır. duygunun gerisinde yatan konu, anlam, hepsi sonradan gelir."

    ayrıca film eleştirileri:

    2001 a space odyssey
    a clockwork orange
    full metal jacket

    ayrıca: stanley kubrick ve filmleri üzerine
    ve ayrıca: stanley kubrick & 10'luk film listesi

    edit: imla


    (hanging rock - 18 Ekim 2013 13:09)

  • comment image

    amerikalı efsanewi otesi, hatta bence dunyanın gelmis gecmis en iyi yonetmeni...5 ay once olen insan otesi canlı...filmleri arasında; spartacus (65), paths of glory (67), lolita (68), dr.strangelove (69), clockwork orange (72), 2001: a space odyssey (75), the shining (80), full metal jacket (86) we son olarak eyes wide shut (99) bulunan insan...her filminde farklı bir konuyu secerek onu derinlemesine we mukemmel bir sekilde isleyen sinema adamı...sinemada bu kadar onemli filmler cekmesine raamen kendini hep geri planda tutan, sohretten acıkcası hoslanmayan canlı...filmlerinde genelde unlu oyuncuları kullanıp, cekimler sırasında onları canından bezdiren yonetmen (ornegin eyes wide shut'ta bir sex sahnesini cekmek icin, aynı sahneyi tam 127 kere tekrar cekerek, tom cruise we nicole kidman'ın insan kılıından cıkmasına sebep olmustur)...


    (vanzant - 16 Ağustos 1999 00:00)

  • comment image

    "hayatın anlamsızlığı, insanı kendi anlamlarını yaratmaya zorlar" diyerek nasıl bu kadar muhteşem işler yaptığının ipucunu veren usta yönetmen


    (vanilya - 22 Mart 2005 22:14)

  • comment image

    http://www.sinemafanatik.com/kubrick/25things.html 'den birebir alıntıdır:

    1. new york'un bronx semtinde doğdu.1928

    2. 1999 7 mart'ında, ingiltere'de kalp krizinden öldüğünde 70 yaşındaydı.

    3. kubrick çekimlerde herşeyi kontrol ederdi. işık, kamera açıları, set tasarımı, makyaj, kostüm ve montaj gibi konularda çok titizdi. bu da, sahnelerin birçok defa çekilmesini gerektiriyor ve çok uzun çekim sürelerini beraberinde getiriyordu.

    4. oyunculuk konusunda kendini hiç sıkıntıya sokmaz, oyunculara çok az karışırdı. bir zamanlar "oyuncu seçimi yönetmenliğin yüzde 75'idir" demişti.

    5. kubrick, en iyi yönetmen, en iyi film ve en iyi senaryo dallarında hiç oscar kazanmadı. barry lyndon, a clockwork orange ve doctor strangelove filmlerinde, bu üç dalda da aday oldu. yönetmen ve senaryo dallarında 2001: a space odyssey filminde aday olurken, full metal jacket'la da senaryo dalında aday oldu. kazandığı tek oscar ödülü, 2001:a space odyssey filminde görüntü efektleri dalında idi.

    6. kubrick'in 13 filmi tarihsel savaş konularından, gelecekte geçen uzay araştırmalarına kadar birçok konuda olmasına rağmen hepsinin ortak teması bir kişinin kendini genel kurallardan arındırması ve toplumun dışına çıkmasıdır. ayrıca insanlıktan uzaklaşma ve yabancılaşma da kubrick filmlerinde görülen temalardan bazılarıdır.

    7. kubrick, look dergisinde bir fotoğrafçı olarak çalışırken, museum of modern art'ta bazı gösterimlere katılarak sinema konusunda kendini geliştirdi. daha sonra birçok kısa belgesel çekti.

    8. ilk filmi fear and desire'i çekmek için arkadaşlarından ve akrabalarından borç para aldı. filmin yapımcılığını, yönetmenliğini, görüntü yönetmenliğini ve montajını kendisi yaptı. kubrick'in bu filmi hiç sevmediği bilinir. daha sonra filmi kimsenin görmemesi için bütün kopyalarını topladı.

    9. daha önce kubrick'in paths of glory filimnde oynayan kirk douglas, yapımcısı olduğu spartacus filminin çekimi tehlikeye girince kubrick'e filmi yönetmesi için teklif yaptı. spartacus zamanının en pahalı filmi oldu. kubrick, filmi hiçbir zaman çok büyük bir başarı olarak görmedi.

    10. spartacus'ün yapımı sırasında, başroldeki yıldızın aynı zamanda filmin yapımcısı olduğu büyük bir stüdyo filmi yapmak kubrick'i o kadar sıkıntıya soktu ki, bir daha tüm kontrolün kendi elinde olmadığı bir filmde çalışmayacağına dair yemin etti. bir sonraki filminin marlon brando'nun oynadığı one-eyed jacks filmi olması bekleniyordu. kubrick, yaptığı görüşmeler sonunda filmi yönetmekten vazgeçti ve brando filmi kendisi yönetti.

    11. lolita'nın çekimleri hem sansür sorunları hem de kubrick'in hollywood'a karşı olan kızgınlığı yüzünden ingiltere'de yapıldı. daha sonra bir çok filmini burada çekti. bunlara vietnam savaşını konu alan full metal jacket filmi de dahil.

    12. irlanda'da barry lyndon filminin çekimleri devam ederken, kubrick ira'nın kendisini hedef gösterdiği yönünde raporlar aldı. filmde birçok ingiliz aktör oynuyordu ve filmde çalışanların arabalarında ingiliz plakaları bulunuyordu. çekimler hemen ülke dışına taşındı.

    13. birçok yazarın, kendisini dünyadan kopuk çılgın bir dahi olarak nitelendirmesinden sonra tüm röportaj tekliflerini geri çevirdi.

    14. kubrick meslektaşlarıyla telefon, fax ve e-mail yoluyla sık sık temas kurardı.

    15.filmlerinde her zaman mükemmeliyete ulaşmak isteyen kubrick, 2001* ve the shining filmlerini ilk gösterimlerinden sonra bile montajla değiştirdi.

    16. kubrick ve warner bros., clockwork orange filminin ingiltere'de gösterilmesini durdurdular. bunun sebebi de bir dizi seri cinayetin bu filmin etkisiyle yapılmış olabileceğine dair suçlamalardı. yasak hala devam ediyor.

    17. a clockwork orange, amerika'da ilk gösterime girdiğinde filmleri şiddet ve seks oranına göre düzenleyen rating sisteminde en son derece olan x ratingi aldı. daha sonra warner bros. tarafından piyasaya sürüldüğünde, bir alt değer olan r ratingi aldı ve hala bu geçerli.

    18. kubrick, exorcist (şeytan) filmine bir devam filmi yapması için gelen teklifi reddetti ve stephen king'in romanından uyarlanan the shining adlı korku filmini çekti.

    19. stephen king, kubrick'in the shining uyarlamasını hiç beğenmedi. 1997'de kendisi bir televizyon dizisi için bir uyarlama yaptı.

    20. yönetmen arkasında tamamlayamadığı bazı projeler bıraktı. bunlardan en önemlisi bilim-kurguya dönüş yapacağı a.i (artificial intelligence) adlı filmdi. bilim-kurgu yazarı brian aldiss'in romanından uyarlamayı düşündüğü film, 5 yaşında olan ve kendisinin bir android olduğunu bilmeyen android bir çocuğun hikayesiydi. film, buzulların erimesiyle sular altında kalan new york'ta geçecekti. kubrick ilk önce animasyonla çekimleri gerçekleştirmek istemiş daha sonra bilgisayar efektleri oluşturması için industrial lıght and magic şirketi ile anlaşmıştı. eyes wide shut filminin çekimleri için proje beklemeye alınmıştı.

    21. satranç konusunda büyük bir ustaydı ve filmlerinde bunu bir sanatsal motif olarak kullanırdı.

    22. kubrick büyük bir hayvanseverdi. bahçıvanın, bahçesindeki köstebekleri zehirlemesine karşı çıkmıştı. the shining'deki asansör sahnesinde gerçek hayvan kanı kullanmayı reddetti.

    23. kubrick üç kez evlendi ve üç kız çocuk sahibi oldu.

    24. kubrick filmlerin gösterimleriyle de çok ilgiliydi. ölümünden hemen önce stanley kubrick collection adlı yeni bir kolleksiyonun yapımı için izin vermişti. bu film kolleksiyonu, şu anda video kaset ve dvd olarak bulunuyor.


    (andrew - 8 Şubat 2003 19:23)

  • comment image

    20 yy sanatı hakkında söylenebilecek en sade ve doğru cümleyi kurmuş,aşmış bir yönetmen.
    "20.yüzyıl sanatının en büyük yanlışlarından birinin ne pahasına olursa olsun özgün olma çabası olduğunu sanıyorum. beethoven gibi büyük yenilikçiler bile daha önceki sanattan tümüyle koparamıyorlardı kendilerini. yenilemek, geçmişi terketmeden ileriye gitmek olmalıdır."


    (teenspirit - 2 Mart 2003 17:36)

  • comment image

    " bence okullarda yapılan en büyük yanlış, çocukları korkuyla motive ederek birşey öğretmeye çalışmaktır. not alma korkusu, sınıfta kalma korkusu gibi. bir konuya ilgi duyarak öğrenmek ile, korku ile bir şeyi öğrenmek arasında nükleer bir patlama ile bir kıvılcım kadar fark vardır. "
    sözünü söyleyen aşmış adam.
    şuanda tam da bu sebeplerden, benle beraber bütün öğrencilerin sıkıntı çektiğini bilmek beni kahrediyor.

    ne güzel adamdın sen kubrick..


    (antikavanozdibi - 11 Mayıs 2012 06:09)

  • comment image

    dünya hâlâ kubrick'in tasvir ettiği dünya!

    çünkü saldırgan devletler sömürge arayışına ve savaş çığırtkanlığına devam ediyor. (dr. strangelove)

    çünkü iktidarlar kurban arayışlarına ve kirli siyasetlerine devam ediyor. (a clockwork orange)

    çünkü istatistikler yüzlerce kadının kocası tarafından öldürülmeye devam ettiğini söylüyor. (the shining)

    çünkü sinemada ve rutin siyasette militarist söylemler varlığını sürdürmeye devam ediyor. (paths of glory)

    çünkü savaş en birincil politika. (full metal jacket)

    çünkü insanlar kurban edilmeye ve birbirini kandırmaya devam ediyor. (eyes wide shut)

    ve dünya hâlâ kubrick'in tasvir ettiği dünya!


    (dedektif marlowe - 6 Ocak 2015 21:58)

  • comment image

    hic tereddutsuz soyleyebilirim ki tum zamanlarin en yetenekli en hakim yonetmeni. bir insan sadece kubrick filmlerini dikkatli izleyerek iyi bir yonetmen nasil olmalidir sorusunun yanitini bulabilir. en azindan sinema okullari bu konuda hem fikirmis gibi bir ders prograsmi mufredat hazirliyorlar.


    (otisabi - 18 Mayıs 2001 00:22)

  • comment image

    k u b r i c k ' i k u b r i c k y a p a n 1 0 f i l m

    --------------------------------------------------------------------------------

    aşırı bağımsız bir sinemacı, mükemmeliyetçi, münzevi bir deha. tom cruise'u 3 yıl boyunca sadece kendine bağlayan biri...

    hollywood'un en saygıdeğer yönetmeni olmasının sebepleri olduğu gibi, efsanevi yönetmen stanley kubrick'i hatırlamanın da birçok yolu var. kubrick'le birlikte çalışmış bir film yapımcısı "los angeles'ta kubrick'in ismini ağzınıza aldığınızda, bu sanki isa hakkında konuşuyormuşsunuz gibidir" diyor.

    peki kubrick bu sıradışı şöhreti ve saygınlığı nasıl elde etti? işte kubrick'le birlikte ölümsüzleşen 10 kubrick klasiği.

    1. the killing (1956)
    eski bir mahkum, (sterling hayden) bir çete toplayarak soygun gerçekleştirmeyi planlar.sadece 320.000 dolara çekilen bu ilginç ve sürükleyici film, kubrick'i hollywood da ünlü bir kişi haline getirdi ve bir kült film statüsüne ulaştı. time dergisinde çıkan bir yazıda, kameranın bütün film boyunca fareleri takip eden bir terier gibi dolaştığı yazılmıştı.

    hatırlanacak sözler : "bu adamların hiçbiri gerçek anlamda suçlu değil. hepsinin kendi sorunları var ve hepsi de hırsızlığa yatkın." sterling hayden - johnny clay rolünde.

    2. paths of glory (1957)
    1. dünya savaşında bir alman mevzisini ele geçirmeyi başaramayan taburdan rastgele seçilen 3 asker, askeri mahkemeye çıkartılır. albay rolündeki kirk douglas askerleri savunma görevini üstlenir. kubrick, bu savaş karşıtı filmde, tüyleri diken diken eden bir yoğunluk yaratıyor. ünlü bir eleştirmen filmdeki savaş sahnelerini yorumlarken "acımasızca bir gerçeklik, gerçek savaşa olabildiğince benzer" şeklinde konuşuyor.

    hatırlanacak sözler : "eğer o tatlı çocuklar alman kurşunlarından kurtulurlarsa fransız kurşunlarıyla karşılaşacaklar!" george macready -general mireau rolünde.

    3. spartacus (1960)
    kirk douglas, romalılara başkaldıran ve özgürlüğüne kavuşan kölelerle oldukça önemli zaferler elde eden, fakat sonunda yenilgiye uğrayıp çarmıha gerilen spartacus adlı bir gladyatörü canlandırıyor. etkileyici savaş sahnelerinde binlerce figüran kullanıldı. spartacus 6 oscar ödülü kazandı ve kubrick'in kendi istediği filmleri yapmasına olanak tanıdı.

    hatırlanacak sözler : "benim adımı bilmek istemezsin. ben senin adını bilmek istemiyorum. gladyatörler arkadaş olmaz." woody strode - draba rolünde.

    4. lolita (1962)
    james mason, 15 yaşında bir kıza aşık olan orta yaşlı bir ingiliz profesörü canlandırıyor. amerika'ya çerpık ve ironili bir bakış tutan, tutku ve yasak aşkı ele alan bir film. film müstehcen veya erotik olmamasına rağmen konusu itibariyle bazı ülkelerde yasaklanmıştı.

    hatırlanacak sözler : lolita'nın annesini oynayan shelley winters "bana her dokunuşunda kendimi o kadar güçsüz hissediyorum ki hayatım." humbert cevap verir "evet o duyguya ben de aşinayım"

    5. dr.strangelove (or how i learned to stop worrying and love the bomb)(1964)
    yoldan çıkarak sovyetler birliğinin uçaklarla bombalanması emrini veren bir amerikan generalini engellemeye çalışan bir grup politikacının öyküsü. film, özellikle başkan merkin muffley, premier kissoff, albay "bat" guaro ve general jack d. ripper gibi karakterleriyle hatırlandı.

    hatırlanacak sözler : "beyler! burada kavga edemezsiniz, burası savaş odası!" peter sellers - başkan merkin muffley rolünde.

    6. 2001: a space odyssey (1968)
    esrarengiz bir güç maymunları alet kullanabilen varlıklar haline getirir ve milyonlarca yıl sonra insanoğlunu uzayın derinliklerini ve bilgisayarların tehlikelerini öğrenmeye sürükler. insanlar hala filmin ne anlama gelidiğini (eğer bir anlama geliyorsa) anlamaya çalışıyorlar. ama hepsi görsel açıdan bir başyapıt olduğunda hemfikir. özel efektler bugünün standartlarında bile çok etkileyiciydi ve kendinden sonra gelen bilimkurgu filmleri için standartı belirledi.

    hatırlanacak sözler : "korkuyorum. korkuyorum, dave. aklımı yitiriyorum. bunu hissedebiliyorum. aklımı yitiriyorum. bundan eminim. hissedebiliyorum. hissedebiliyorum. k..orkuyorum." douglas rain - computer hal 9000 olarak.

    7. a clockwork orange (1971)
    geleceğin ingiltere'sinde bir gaddar bir çete gelişigüzel vahşet olayları gerçekleştirmektedir. ta ki bir gün liderleri (malcolm mcdowell) işlediği eski suçlarla karabasanlar görmeye başalayana kadar. kubrick tüm dünyayı ağır çekim, neredeyse bir baleyi andıran sessiz vahşet sahneleriyle adeta şok etti.

    hatırlanacak sözler : "bu harika bir akşamdı, şimdi bu geceyi mükemmel bir şekilde sona erdirmek için bana gerekli olan biraz ludvig van." mcdowell - alex delarge rolünde.

    8. barry lyndon (1975)
    genç bir irlandalı delikanlı, yoksulluktan gelerek 18. yüzyıl avrupa'sında macera dolu bir hayat sürer ve yanlış bir karar vererek, bir ingiliz soylusuyla evlenir. kubrick hiç suni ışık kullanmadı ve yeni çekim teknikleri geliştirdi. bunların arasında mum ışığında bile çekim yapılabilecek bir film de bulunuyordu. böylece zamanın tablolarının gerçek görüntülerini yakalamak istiyordu. sonuçta hikaye yavaş ilerlese de kubrick'in yarattığı ortamlar hayret verici derecede kusursuzdu.
    http://stalkingelmo.net/…arry_lyndon_screenshot.jpg
    http://www.dvd-reviews.net/…las/dvdbarrylyndon1.jpg
    http://www.orizzontikubrickiani.it/…es/barrysky.jpg
    http://ruthlessreviews.com/pics4/barrylyndon1.jpg

    hatırlanacak sözler : "barry, geleceğini elde edebilecek kadar zeki doğan ama bunu koruyamayacak kadar yeteneksiz biriydi." michael hordern - anlatıcı olarak.

    9. the shining (1980)
    bir yazar, yeni romanını yazmak için ailesiyle birlikte sezon dışında ıssız bir otele çekilir. ama romanını bitirmek yerine oteli ele geçirmiş olan kötü güçlere boyun eğer. kubrick tüyler ürperten bir atmosfer yaratmak için birçok görsel teknik kullanıyor. bunun sonucunda jack nickholson unutulmaz performanslarından birine ulaşıyor.
    http://entimg.msn.com/…kids/shiningjack_300x298.jpg

    hatırlanacak sözler : "hayatım! hayatımın ateşi! sana zarar vermeyeceğim...sadece beynini dağıtacağım!" nicholson - jack torrance rolünde.

    10. full metal jacket (1987) kubrick, bir grup acemi erin başından geçenleri, eğitim kampından vietnamın savaş alanlarına kadar perdeye yansıtıyor. aynen paths of glory'de olduğu gibi savaşın ve ordunun insanı nasıl insanlığından çıkardığını anlatıyor.

    hatırlanacak sözler : "ölü biri yalnız şunu bilir: yaşamak ölmekten daha iyidir." matthew modine - private joker rolünde.

    kaynak
    pc magazine-offline-10
    http://perdetiyatrosu.ilkturk.org/sinema.html


    (andrew - 8 Şubat 2003 19:23)

  • comment image

    sinema tarihinin en iyi yönetmeni olmasına rağmen amerikaya yağ çekmediği ve amerikan milliyetçiliği yapmadığı için oscar ödülü verilmeyen deha. bu arada kendisi amerikan. son olarak götüne koyum oscarın.


    (amandeyimbensana - 25 Temmuz 2013 00:12)

  • comment image

    gelmiş (ve ne yazık ki geçmiş) en büyük yöntmenlerden biri, görüntü ustası, kamera cambazı, çok iyi bir fotoğraf sanatçısı...


    (catharsis - 20 Haziran 2000 13:21)

  • comment image

    ölüm tarihi bile anlamlıdır. 21. yüzyıl onun yüzyılı olamayacak kadar sığ ve uğursuz olmaya devam ediyor. kamerası bu yüzyıla çevrilseydi ne anlatırdı merak konusu.


    (us and them - 8 Ocak 2011 19:50)

  • comment image

    yahu o değil de böyle fenomen olmuş yönetmenlerden belki de en anlaşılır, kasmadan izlenebilecek filmler yapmış olanıdır. hala daha bu adamın filmlerini anlamıyorum diyenleri şaşkınlıkla izliyorum doğrusu. (hadi tamam 2001'i diğerlerinden ayırıyorum bu hususta.) yani atıyorum barry lyndon, paths of glory, lolita filan bunları izlerken bir insanın nasıl kafası karışır da bi bok anlamaz bilmem. doğru düzgün, mantıklı bişey söylense içim yanmıycak.


    (tepedeki psychedelic adam - 29 Temmuz 2011 16:56)

  • comment image

    insanların elit olduklarını belirtmek için kullandığı adamcağız imiş.

    sanki ingmar bergman'dan, lars von trier'den bahsediyor adam. stanley kubrick her ne kadar gözümde gelmiş geçmiş en iyi yönetmen olsa da mükemmelliğini çocukluktan itibaren fotoğraf çekerek geliştirdiği sinematografik yeteneğinden alır, takıntı derecesinde önem verdiği simetri ve teknik detaycılığından alır. ve bu özellikleri ile aslında elit sınıfın beğenilerine değil görece üst sınıf hollywood seyircisinin beklentilerine hitap eder. bir kubrick filmi izleyip varoluşsal kaygılarınız üzerine düşünmeye motive olmazsınız ya da insanın özüne ait bir şeyler bulmaktansa kusursuz bir şekilde anlatılmış bir hikaye dinlersiniz. edebiyat ile bir karşılaştırma içerisine girersek bergman gibi von trier gibi, hatta haneke gibi avrupalı yönetmenler yazdıkları psikolojik romanları sinemaya çekiyor diyebilirken, kubrick ise edebi anlatım tekniklerini mükemmel kullanan çok başarılı bir hikaye anlatıcısıdır. ayrıca filmlerinin senaryosunu da kendisi sıfırdan yazmaz, beğendiği romanları sinemaya uyarlar.

    sizin kubrick filmlerini sevmiyor oluşunuz, izlerken sıkılıyor oluşunuz kubrick'in entel sınıfın beklentilerine yönelik filmler çektiği anlamına gelmiyor. sinemaya o kadar uzaksınız ki sizin beğenilerinizden uzak olan hiçbir şeyi diğer insanların beğeniyor olmalarına ihtimal vermediğiniz gibi beğeniniz dışındaki her filmi aynı kategoride toplayabilecek kadar da yüzeysel değerlendiriyorsunuz.

    edit: yukarıdaki bakış açısında; hikayedeki karakterlerin eylemlerinin psikolojik arka planının eylemlerin kendisinden daha ön planda incelendiği bir istisna olarak lolita'yı hariç tutabiliriz. bu da aslında kubrick'in bir seçimi değil romanın kendisinin bir psikolojik roman olmasından kaynaklanmaktadır.


    (ge ji kai - 31 Ocak 2015 14:18)

  • comment image

    kendisini orson welles ile karşılaştırırken ortak yan bulmuşlar birkaç tane
    her ikisi de fotoğraf sanatçısı
    her ikiside ilk filmlerini 25 yaşında çekmişler

    eee...


    (dawnspiper - 4 Aralık 2001 21:28)

Yorum Kaynak Link : stanley kubrick




ARAMA
Film Adı/Konu

Puan/Oy/Yıl

Kişi

Tür

Ülke

Taglar

Sıralama Şekli

Seçimler