Süre                : 1 Saat 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Eylül 2013 Perşembe, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Komedi,Drama,Fantazi,Gizemli,Bilim Kurgu
Ülke                : ABD,Romanya,İngiltere,Fransa
Yapımcı          :  Voltage Pictures , Asia & Europe Productions , Zanuck Independent
Yönetmen       : Terry Gilliam (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Pat Rushin (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Christoph Waltz (IMDB)(ekşi), Mélanie Thierry (IMDB)(ekşi), David Thewlis (IMDB)(ekşi), Lucas Hedges (IMDB)(ekşi), Matt Damon (IMDB)(ekşi), Ben Whishaw (IMDB), Tilda Swinton (IMDB)(ekşi), Sanjeev Bhaskar (IMDB), Ingrid Bisu (IMDB), Rupert Friend (IMDB), Tudor Istodor (IMDB), Alin Olteanu (IMDB), Peter Stormare (IMDB)

The Zero Theorem (~ Sifir Teorisi) ' Filminin Konusu :
İnsanlarla iletişim kurmayı pek sevmeyen, sıra dışı bir bilgisayar dehası olan Qohen’in hikayesi hayatın anlamını aradığı bir maceraya dönüşüyor. Qohen, her şeyin aslında hiç birşeye eşit olduğunu ispatlanmaya çalıştığı gizli bir projeye bulaşır. Ancak toplumu kontrol eden Yönetim onu bu projeden uzaklaştırmak için ona aşık olabileceği bir hayat tasarlamak dahil her şeyi yapacaktır. Terry Gilliam’ın geleceğe dair karanlık bir portre sunduğu film kapitalizm ve inanç sistemlerine dair çarpıcı eleştiriler içeren bir taşlama.


  • "terry gilliam'ın yeni bilim kurgu filmi, başrolünde christoph waltz olacak."
  • "aralık 2013'te gösterime girecek olan ve başrollerinde christoph waltz, matt damon, tilda swinton ın yer aldığı bilim kurgu filmi."
  • "christoph waltz'a en iyi erkek oyuncu oscar'ı kazandıracak film...destekli salladım ama dayandığımız adam taş gibi..."
  • "potansiyel bir philip k. dick öyküsü konusuna sahip film. pat rushin yazmış, gilliam'ın ilgisini çektiyse vardır bir bildiği."
  • "uçurmadı ama kötü film diyen de çarpılır"
  • "snowpiercer gibi herkesin hoşlanmayacağı bir film olmuş. standart hollywood kalıplarında bir film aramıyorsanız tam size göre. ben bunu da beğendim.(bkz: snowpiercer/@kimlanbu)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    fragmanına bakarak konuşuyorum, filmdeki gelecek tahayyülü feci şekilde bis ans ende der welt'tekini andırıyor, ya da 80'lerin uçuk kaçık, rengarenk bilimkurgularını andırıyor da denebilir. tabii bir dolu gilliam absürtlüğünü de eklemeli.


    (jiyuu - 24 Haziran 2013 01:50)

  • comment image

    yetmiş üç yaşındaki sıra dışı yönetmenin ustalık eseridir.

    bu entry'nin devamı aşırı derecede spoiler içerir.

    --- spoiler ---

    efsane filmi brazil'de keskin hatlarla çizdiği bireysel özgürlüğün olmadığı bir geleceği, daha yumuşak kalıplarla vermiş yönetmen; brazil'de sistem dışında kalan herkes anarşist olarak algılanırken, her ne kadar karakter sayısının azlığından dolayı net olmasa da, the zero thorem'de, "sistem", bireylere dayatılan mecburi bir seçim olarak vurgulanıyor.

    karakter sayısının azlığı bir terry gilliam filmini daha akışkan hale getirdiğinden olumlu olmuş denilebilir. 143 dakikalık brazil'e göre 107 dakikalık bu film daha dinamik hale gelmiş, bir solukta bitiyor.

    film, aslında hatasız sistemin "0"a eşit olduğu, bing bang'le beraber normal'den sapma olup, bir hata sonucunda yaşam oluştuğu ve kara delik oluşup bütün gezegenler yok olduğunda hiç bir şey yaşanmamış gibi tekrar normale dönüş olacağı fikri üzerine kurulmuş.

    christopher waltz'ın canlandırdığı ana karakter qohen'in film boyunca varlığının sebebini açıklaması için sabırsızlıkla beklediği telefon hakkında çeşitli görüşler var.

    benim fikrim, insanlar yaşamlarının anlamını çeşitli dinlerde arayıp kendi tanrılarını seçerken, inanmak için bir işaret bekliyorlar. bu bağlamda qohen hala bir işaret (telefon) beklediğine göre, dinsiz olduğu vurgulanmış olabilir. diğer yandan christopher waltz the guardian'a verdiği röportajda esprili bir dille "ben de quentin tarantino'dan öyle bir telefon bekliyorum, ama tabii ki o benim tanrim değil" diyerek herkesin bir otoriteden beklediği telefon olduğuna vurgu yapmış. filmin sonunda otorite tarafından qohen'in yüzüne vurulan öyle bir telefon olmadığı gerçeği de, aslında tüm dinleri insanın inanma ihtiyacının doğurduğu ve sonunda her şeyin sıfıra dönüp yok olacağını belirtiyor.

    qohen bu ilahi telefonu beklerken bir yandan da güzel bainsley ile tanışıyor. her ne kadar bainsley ile tanışması bir partide gerçekleşse de ilişkileri sanal yoldan ilerliyor. bainsley'i qohen'e gönderen de aslında otorite, ve otoritenin amacı gelmeyen telefon yüzünden kaos yaşayan qohen'in hayatını anlamlı hale getirmek. bainsley'in ısrarla beni sevdiğini söyle diye diretmesinin sebebi de qohen'i kendine bağımlı hale getirmek. son görüşmelerinde de bana ihtiyaç duymana ihtiyacım var diyerek bir nevi ufak paradoks yaratıyor.

    bu arada sanal alemde bainsley'e tecavüz edecek derecede saldırgan hale gelen qohen'in, gerçek hayatta bainsley'in "gel beraber uzaklaşalım buralardan" çağrısına cevap veremeyecek derecede ezik olması da kayda değer bir başka konu.

    filmdeki detaylar bir görsel şölen sağlıyor, bireyselliği vurgulayan tek kişilik ufak arabaların trafiği, reklam panolarında kişiye yönelik anında oluşan reklamların belli bir süre haraketli şekilde kişiyi takip etmesi, parkta bulunan envai çeşit yasak tabelaları bu detaylardan aklımda kalan bazıları.

    filmin sonunda itiraf ediyorum ilk defa alkışlama ihtiyacı hissettim. otoriteyle ilişkisi kesilen, telefon beklentisi kalmayan, bainsley'i de reddeden qohen'in, her şey yıkıldığında kendi kaosundan çıkıp, tek başına, bainsley'in kurduğu cennete gitmesi şok bir final olmuş. her şeyden vazgeçip, kaosuna dönmesi beklenirken aradığı huzuru tek başına, kendini mutlu hissettiği tek yerde bulması vurucu kısmı bence.

    ---
    spoiler ---

    yetmiş üç yaşında bu güzellikte bir film yaparak her türlü övgüyü haketmiş bence terry gilliam.

    eyyorlamam bu kadar...


    (nightfever - 7 Nisan 2014 12:46)

  • comment image

    terry gilliam üstadın ellerinden doğma son distopya. her şeye sahip olalım derken, sıfırı nasıl tükettiğimizin ispatı. brazil (1985) ile başlayan, twelve monkeys (1995) ile devam eden ve the zero theorem (2013) ile noktalanan üç filmi arasındaki görünmez bağları şöyle tanımlıyor kendisi; "üç parçalı bir orwellian tablo". ne mükemmel ama!

    gilliam, brazil için "gelecekte yaşayacağımız dünyanın hikayesi" demişti. bu film içinse; "şu an içinde yaşadığımız dünyadan ne anlıyorsam onu çektim" diyor ve ekliyor "artık tüketmek eskisi gibi masum bir eylem değil". basit sorular üzerinden oldukça karmaşık sorgulamalara kapı açan bu filmde, hiçliğin sınırlarında dolaşmayı ve aklımızı karıştırmayı yine başarıyor. nicedir zaten ürettiğimizden fazlasını tükettiğimizi bir yana koyalım, artık ihtiyacımız olandan da fazlasını tüketiyoruz. dünyadaki kara delik de gitgide büyüyor böylelikle, çünkü o da doymuyor bizim gibi. reklamlar, promosyonlar, hediyeler, indirimler... kaçmaz bu fırsatlar! her şeyin fazlasını edin, ve sonra sen de bunların reklamını yap.

    son sürat tüketirken; kendinden "biz" diye bahset, kendini bile çoğalt, sana varoluş amacını açıklayacak, tüm sırları çözecek bilinmez güçler yaratmaya başla, ve değişik değişik inançlar, bağımlılıklar geliştir... tüm bunlar olup biterken ezkaza hayatın anlamını kendi kendine sorgulamaya kalkarsan, varacağın nokta çoktan hesaplandı aslında. sonuç mu?

    "0=%100"

    filmde "management (yönetim)" olarak nitelenen büyük patronun da dediği gibi; "everything adds up to nothing" (her şey, hiçliğe varır).


    (dolls - 21 Nisan 2014 23:15)

  • comment image

    terry gilliam'ın 2013 yılında çektiği, türkiye'de ise 33. festivali ve -25 nisan 2014 itibariyle- başka sinemada gösterime giren bilim kurgu filmi. sıfır teorisi yönetmenin brazil ve 12 maymun filmlerinin devamı niteliğinde. film gelecekte geçiyor. fakat yönetmenin söylediğine bakılırsa diğer iki filmin aksine sıfır teorisi şimdiki zamanı anlatmakta.

    --- spoiler ---

    filmde tüketim toplumuna karşı ağır bir eleştiri söz konusu. insanda ihtiyaçlar* ve hazlar artık kişisel olmaktan çıkıp kişi için toplumsal bir kod haline gelmiştir*. kişi bu kod ile toplum içerisinde farklılaştığını düşünür, fakat çevresindeki herkeste aynı koddan vardır. insanlar toplumsal bir makine tarafından ortaya sunulan şeyleri alırlar sadece, hem bu yapıya tabidirler, diğer yandan da bunu öz benliklerinden gelen bir şey olarak nitelendirirler. yani bir nevi tüketmek kişisel bir zorunluluğa dönüşmüştür, çünkü toplumsal etkinlik ve bütünleşme biçimi, geçerli ahlak, tüketim etkinliğinin ta kendisidir. bu anlamda tüketim bireyin özgür bir etkinliği değildir.

    jean baudrillard'ın tüketim toplumu üzerine söylediği şu sözü de unutmamak gerek: “saf ve temiz bir görünüme sahip olmak isteyen her şey karşıtına dönüşmektedir… iktidarlar ancak bir ölüm simulasyonuna baş vurarak gerçek ölümden kaçabileceklerine inanır.” filmde sıfır teorisi similasyon üzerine kurulu. -gerçi filmde çoğu şey similasyon üzerine kurulu- ve similasyon bir türlü çözülemiyor. patron similasyonu çözmek için onlardan tamamiyle farklı olan ve düzene karşı gelen qohen leth*'ı kullanıyor. zaten filmin sonunda patron sırf qohen'i sistemin karşıtı olduğu için kullandığını itiraf ediyor. peki neden 0 deniliyor bütün bunlara? %100=0. aslında cevabı çok basit; varlık ve hiçlik. var olmak ile hiçlik arasında çok ince bir çizgi var. ve ne kadar farkında olsak da sistemin araçlarından kaçıp tamamiyle organsız bir bedene dönüşmek imkansız. ancak bu yok oluşla mümkün oluyor. zaten qohen leth'in kafasındaki simülasyonda da ve filmin sonunda gördüğümüz üzere o sistem tarafından kullanılıp hiçliğe terk ediliyor. iktidar * zıttını kullanarak ayakta kalmayı başarıyor.

    ---
    spoiler ---


    (antoine roquentin - 26 Nisan 2014 13:10)

  • comment image

    bu film neden türkiye genelinde sadece 6 yazıyla altı sahnede gösteriliyor arkadaş biri bunu bana anlatsın. recep ivedik, utanmasalar bizim evden bile gösterime girecekti. evet türk sinema izleyicisinin bir eşiği recep ivedik. koyum da tur at eşiği.

    sonunda torrentten indirilip izlenecek filmdir.


    (princess carya - 27 Nisan 2014 22:31)

  • comment image

    o kadar çok sembolik gönderme ile dolu ki film, bir süre sonra her sahnede bir alt metin aramaktan qohen kafasına ulaşıyorsunuz. aslında çok çok iyi başlıyor film. başarılı bir distopik dünya, zekice yazılmış ilgi çekici karakterler ve oldukça merak uyandıran bir rota: "sıfır teorisini ispatlama". ancak qohen evine geldikten sonra ciddi odak ve tempo sorunu yaşamaya başlıyor hikaye. film kötü mü? asla değil hatta ortalamanın çok çok üzerinde. ama philip k. dick elinden çıkma gibi hikayesiyle, oyuncularıyla ve en önemlisi terry gilliam üstadıyla ileride bir "başyapıt" olarak anılacak bir potansiyel varken yeterince kullanılamıyor sanki. hayal kırıklığımın nedeni bu. yoksa yine büyük bir keyifle izledik. hele ki tırt türk filmleri ve animasyonlarla doldurulmuş sinemalarda bu film çölde bir vaha gibi bugünlerde.

    bir de snowpiercer'da da benzer bir işe imza atan tilda swinton'ın karakterini eyvah eyvah'taki demet akbağ'a benzeten tek ben miydim?


    (ecs - 29 Nisan 2014 09:57)

  • comment image

    bu kadar güzel başlayan bir filmden, bu kadar sıkılacağımı hiç tahmin etmezdim. izlemeden önce imdb puanının 6.6 olduğunu görüp "yok canım değildir, imdb yine totoşluk yapmıştır" demiştim ama malesef imdb haklı çıktı. öyle iki üç kere daha izleyip birşeyler yakalayabileceğini sananlar boşuna heveslenmesin. ölü götünden pamuk çıkarmaya gerek yok. gerçek terry gilliam bu değil. çok istedim ağzımızı yüzümüzü dağıtan, gilliam'ın geri döndüğü bir film ile karşılaşmak ama olmadı, olamadı.

    filmin özeti : giriş muhteşem, gelişme vasat, sonuç patates.


    (the groover - 4 Mayıs 2014 13:18)

  • comment image

    "you need me and i really need to be needed", aynen öyle. brazil çekmiş birisi bir başyapıt daha çekmese de olur; ama bizim ona, onun da bizim ona olan ihtiyacımıza ihtiyacı var. böyle 'şahsi' ve 'gündelik' bir film çekse de candır, ilaçtır. ben beğendim, ne çekse izlerim.


    (hikmetbenol - 8 Mayıs 2014 12:46)

  • comment image

    detayları üzerine çılgınca kafa yorulabilir.

    --- spoiler ---

    işe gidip gelirken ya da gündelik hayatında onca teknolojinin içinde zamanı öğrenmek için yanında taşıdığı çıngıraklı saat...

    parti sahnesindeki neredeyse herkesin kulaklıktan kendi müziklerini dinlemesi...

    parti sırasında yuttuğu şeyden dolayı boğulmak üzere olduğunu görenlerin ne olduğunu umursamaması, bir kişinin de fotoğrafını çekip uzaklaşması... sanırım burası günümüzü anlatan önemli ayrıntılardan biri.

    qohen leth' in son söktüğü izleme cihazının isa heykelinin tam tepesinde olması ve sökerken isa ile birlikte yere düşüp isanın altında kalması...

    bainsley ile birlikte gittiği ve bainsley' in sadece qohen için tasarladığını söylediği sahilin, aslında sokaktaki bilboardlarda zaten herkese pazarlanan hizmetlerde kullanılıyor olması...

    sahil görüntüsünün, qohen' in kara delik imgesinin yanında son derece yapmacık kalıyor olması...

    yönetmen kasıtlı gönderme yapmış mıdır bilmem ama, sahildeki gökyüzü bana vanilla sky' ı hatırlattı. oradada gerçeklikten kurmaca bir dünyaya kaçış vardı ve gökyüzü hiç değişmiyordu.

    film boyunca devam eden big brother is watching you kameraları...

    yere atılan herşeyi anında kapıp yuvasına götüren fareler.

    ana karakterin, herşeyin hiçbir şeye eşit ve anlamsız olduğunu ispatlayacak bir kuram inşa etmek için kullandığı binanın, herşeyin bir amaca yönelik olarak kurgulandığı bir dünya görüşünü göstermesi için inşa edilmiş dini bir bina olması... bu harika bir kompozisyon olmuş.

    inşa edilmeye çalışılan kuramın da tam bir bütün oluşturamaması ve tıpkı ana karakterin içinde yaşadığı kilise gibi dağılan bir harabe olması da bu kompozisyona lezzet katan diğer detaylardan biri.

    ---
    spoiler ---

    herşey bir yana, christoph waltz muhteşem bir iş çıkartmış.


    (elseif - 3 Ağustos 2014 20:02)

  • comment image

    bir ateistin gözünden güçlü bir ateizm eleştirisi.

    --- spoiler ---

    özellikle son bölümde management ile qohen arasindaki diyalog bu görüşü destekler nitelikte. sıfır yüzde yüze eşit olmalı. yani herşey hiçbirşey. qohen soruyor herşeyin hiçbirşey olduğunu ispatlamak icin neden uğraşıyoruz. elimize hicbirsey geçmeyecek. management ise bir amaç uğruna yaşadığını sanan insanlar dünyadaki yaşama gerekli önemi vermiyor diyor. ben bir iş adamıyım ve işyerim dünyada.
    ---
    spoiler ---

    gerçekten de neden ve nasıl var oldugumuz belli olmayan bu evrende saçma ve komik de olsa uydurulmus bir masala inanıp yaşamak mı daha mantıklı yoksa herşeyin yok yere ve amaçsız oldugunu ispat etmek icin kıyasıya uğraşmak mı. üstüne üstlük masalına dalıp gitmiş insanları aslinda herşeyin hiçbirşey oldugunun farkina varmalari için uyandirmaya çalışmanın onlara iyilik yapmak oldugunu düşünmek.
    ekstra not, bainsley'nin porno sitesine girişte (ve de filmin sonunda) radiohead'in creep'inin bir coveri çalıyor. hoş bir olay aslında.


    (aero dynamik - 16 Temmuz 2014 11:24)

  • comment image

    (bkz: gilliam'ı severiz brazil'den ötürü)
    oraya 12 maymun gelse de olur, monty pyton ekibindeki herhangi işi de...
    esasen gilliam'ı genel olarak severim
    ama bu filmi diğer performanslarına yaklaşamamış. çok şey söylemiş evet (film gönderme ve alt metin kaynıyor, bildiğin maden) ama işte tüm bu güzellikler bütünsel bir etki bırakmadı bende. kafası dolu ve söyleyecek çok sözü olan ama anlatım biçimi ile içeriği aktarma konusunda başarılı olamayan bir dostla sohbet etmek gibiydi. (güzelliği oluşturan parçalar değil onların arasındaki uyumdur)
    benim özellikle hoşuma giden kısım yöneticinin oğlu ile arasında geçen konuşmalardan "sen seçilmiş olansın" (chosen one, burada matrix ve fallout serilerine el sallasak olur yani, garip kaçmaz) dedikten sonra "şaka lan şaka, sen sadece çok iyi bir araçsın" muhabbeti oldu. ve filmin diğer bölümlerinde de arada vurgu yapılan araç kavramı ile alaaddin şenel hocayı ve onun ozmos kronos'unu anmamak olmaz. insanın sistem içerisinde bir araç olarak anlam kazanması ve ne denli faydalı bir araçsa o derece kıymet taşıması, bilinen bu gerçeğe rağmen de her birimizin kendimizi chosen one sayması, (nimetten saymak da dersek olur bak) hepimize satılan seçeneklerin marka imajları doğrultusunda kendimizi özel hissetmemize odaklanmış olması gibi, çok şey düşündürüyor film.
    bak işte terry gilliam filminin ivedik filmlerinden farkı da bu, adamın en vasat filminin tek bir diyaloğu bile çözdükçe çözülüyor.
    herneyse, sinemanın don kişotlarından gilliam'ın bir filmini kazasız belasız tamamladığını görmek bile çok güzel.

    ek olarak: christoph waltz her zamanki gibi on numara, matt damon'u tanıyamadım.
    vee, marc caro, jean-pierre jeunet ve tim burton ekolünden görsellik beni hep cezbetmiştir.


    (aramaya inanmiyorum ama bi buton var - 4 Ağustos 2014 22:33)

  • comment image

    imdb'de en az 7 puanı hak eden bir film. şuanda yaşamış olduğumuz ve yaşayacağımız hayata acayip göndermeler var. gerçekten hayatı sorgulatan bir film.

    --- spoiler ---

    - başını tablet ve akıllı telefonlardan kaldırmayan insanlar
    - çevresindekileri umursamayan insanlar
    - her yerin reklamlarla dolmuş olması
    - bir hiç uğruna yaşıyor olmamız
    - big brother is watching you
    - sanal zevklerle (porno) kendimizi tatmin ediyor oluşumuz
    - patronun çocuğunun bile merak etmesine rağmen o işte çalışmıyor oluşu ve o işi sadece işçilerin yapıyor oluşu
    - hayatın gerçekten zevksiz olması
    - köle gibi işlerde çalışıyor olmak
    - yaşamak için kendimize bir inanç ya da amaç edinmek
    - hayatın gittikçe herkes için standartlaşması

    ---
    spoiler ---


    (mr sherlock - 5 Ağustos 2014 13:52)

Yorum Kaynak Link : the zero theorem