Süre                : 2 Saat 26 dakika
Çıkış Tarihi     : 29 Haziran 2001 Cuma, Yapım Yılı : 2001
Türü                : Macera,Drama,Bilim Kurgu
Taglar             : yapay zeka,Oğul ilişkisi,Sentetik insan,yapay oluşturulan çocuk,Siberpunk
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Warner Bros. , DreamWorks , Amblin Entertainment
Yönetmen       : Steven Spielberg (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Brian Aldiss (IMDB)(ekşi),Ian Watson (IMDB)(ekşi),Steven Spielberg (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Haley Joel Osment (IMDB), Frances O'Connor (IMDB), Sam Robards (IMDB), Jake Thomas (IMDB)(ekşi), Jude Law (IMDB), William Hurt (IMDB)(ekşi), Ken Leung (IMDB), Clark Gregg (IMDB)(ekşi), Kevin Sussman (IMDB), Tom Gallop (IMDB), Eugene Osment (IMDB), April Grace (IMDB), Matt Winston (IMDB), Sabrina Grdevich (IMDB), Jeremy James Kissner (IMDB), Curt Youngberg (IMDB), Ashley Scott (IMDB), John Prosky (IMDB), Enrico Colantoni (IMDB), Paula Malcomson (IMDB), Brendan Gleeson (IMDB), Michael Berresse (IMDB), Hunter King (IMDB), Kathryn Morris (IMDB), Daveigh Chase (IMDB), Brian Turk (IMDB), Justina Machado (IMDB), Rena Owen (IMDB), Adam Alexi-Malle (IMDB), Laurence Mason (IMDB), Brent Sexton (IMDB), Michael Shamus Wiles (IMDB), Clara Bellar (IMDB), Keith Campbell (IMDB), Jim Jansen (IMDB), Wayne Wilderson (IMDB), Robin Williams (IMDB), Ben Kingsley (IMDB), Meryl Streep (IMDB), Chris Rock (IMDB) >>devamı>>

Artificial Intelligence: AI (~ Yapay zeka) ' Filminin Konusu :
Belirsiz bir gelecekte, insanoğlu, dünyanın çoğunun sular altında kaldığı bir yeryüzünde yaşamaya çalışırken, teknolojinin nimetlerinden yararlanarak hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla 'yapay zekalı' robotlar üretirler. David madde ve mana olarak tam bir insan gibi donatılmış bir robottur. Sevmeye programlanmış olan ilk robot çocuk David, o sırada hasta olmasından dolayı tedavisi bulunana kadar çocukları dondurulmuş bir aile tafından deneme süreci olarak evlat edinilir. David, yaşadığı aile ortamında evlatlığın gerektirdiği sevgi ve bakımı kapsayarak, giderek çiftin çocukları haline gelmesine rağmen, umulmadık olaylar hayatı 'Robot David' için imkansız bir duruma sokar.

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Future Film Festival Digital Award
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Writing, Saturn Award-Best Performance by a Younger Actor, Saturn Award-Best Special Effects


Deney / 11 Distopya / 20
  • "icinde 3 ayri film iceren, $imdiye kadar izledigim en guzel film.."
  • ""mutlu" denilen son kısımda çok derin bir hüzün vardır. sonunu izlediğinizde ağlamaktan akmış olan sümüklerinizi geri çekip gülüyorsanız bir irkilin derim. duygusuzlar!"
  • "şarap gibi film, yıllandıkça güzelleşiyor daha bir seksi oluyor. when you become a real boy, remember me to the ladies when you grow up. i am.. i was."
  • "sezercik robot çocuk tadinda duygu sömürüsü sahneleri olsa da güzelce izlenen, yalniz zaman zaman insana sikintidan patlamiş misir yeme istegi veren film..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    "mutlu" denilen son kısımda çok derin bir hüzün vardır. sonunu izlediğinizde ağlamaktan akmış olan sümüklerinizi geri çekip gülüyorsanız bir irkilin derim. duygusuzlar!

    ---
    spoiler ---


    (redneck - 22 Aralık 2010 20:02)

  • comment image

    11 sene önce 11 yaşında bir çocukken çok beğendiğim sinema filmi. arkadaşlarımla gitmiştik onlar planet of the apes filmine girmişti, ben maymunlardan nefret ettiğim için bu filme gitmiştim.

    sinemada sadece 3 kişi olduğumuzu hatırlıyorum. 11 yaşında mini ben, ve o zamanlar 18-20 yaşları arasında olduğunu tahmin ettigim, yiyişmek için filme bir genç çift. tabi o zaman bunu anlamamıştım. hatta tam olarak bu entry'i yazarken farkına vardım o çiftin sinemaya yiyişmek için geldiğini. eğer bu yazıyı okuyosanız valla bir şey görmedim. ondan rahat olun yani.

    şu anda hatırlamıyorum pek konusunu veya sonunu ama ağlamıştım resmen sonunda. o gün arkadaşlarıma uymayıp bu filme gittiğim için çok biraz üzüldüm aslında. eskiden kendi düşüncelerimi direkt söyleyen kafasına eseni yapan bi delikanlıymışım, şimdi kendi düşüncelerini söylemeyen, her teklife 'bana farketmez' diyen yavşağın biri olmuşum resmen.


    (eastarl - 28 Eylül 2012 01:21)

  • comment image

    bu akşam trt 1'de yayınlanan kubrick ve henüz 2000'li yıllarda para hırsıyla yazık olmayan 90'lı yıllar spielberg dehalarının meyvesi olan şaheser film, saçma sapan bilimkurgu filmlerine cömertçe puanlar verilirken bu filmin imdb puanının 7 olması ise saçmalık.

    --- spoiler ---

    filmin sonunda teddy ve david'i dirilten şeyleri henüz bir sene öncesine kadar uzaylı zannediyordum, meğer gelecek mekalarıymış.
    çoğu kişi benim gibi düşünüyormuş demek ki imdb sayfasında da tartışılmış bu.
    http://www.imdb.com/title/tt0212720/faq#.2.1.2

    ---
    spoiler ---


    (obi wan damme - 15 Ekim 2012 01:38)

  • comment image

    adını birçok kişinin duyduğu ama izleyen sayısının çok az olduğu film. daha önce de yazıldığı gibi underrated bir filmdir, hak ettiği ilgiyi görmemiştir.

    çok duygusal bir sonu vardır ve filmi izlememiş birileriyle konuşurken "şu ana kadar ağladığım tek film yapay zeka'ydı" dediğinizde gülüşmeleri insanın siniri bozar. :)

    hatta örnek bir diyalog yazayım:

    kız: sen biraz duygusuz biri gibisin, kesin ağlamamışsındır herhangi bir filmde, hiç ağladın mı hiç ağladın mı hiç ağladın mı?
    ben: ağladım tabi canım, duygusuz biri değilim ayrıca :)
    kız: aaaa, hangi filmde ağladın? :)
    ben: yapay zeka

    :)

    duygusal biri olmak popüler filmlere gidip ağlamak mıdır? ey sözlük ahalisi sorarım size.
    tek amacı insanları ağlatmak olan ve bunu başaran filmler yerine gerçekten özgün bir film olan bu filmi herkes izlemeli derim.

    ayıptır söylemesi evim sensin'e gittik bu kızla, kız daha film başlamadan peçeteyi hazırladı gözünün kenarına koydu, öyle film izledi :p


    (konu disi yazar - 20 Kasım 2012 12:18)

  • comment image

    hollywood un baş tacı filmlerinden biri olması gerekirken, klişelerle dolu ve çok afedersiniz sikik bi sürü film imdb nin ilk 5 inde yer alırken, bu filmin sadece 7 puan alması ve çok az kişinin izlemiş olması acı vericidir.

    tam anlamıyla muazzam bi filmdir, izlemeyenin çok şey kaybettiği bir filmdir.


    (whatababy - 9 Ekim 2013 18:09)

  • comment image

    bu sadece ağlak bir itiraf, o yüzden okumasanız da olur. o yüzden uzatıyorum buraları, gereksiz bu entry, okumayın boşverin...

    bir film bazen sadece bir film değildir bazılarımız için. takılır izlersiniz, kafanız basıyor, teknik hadiselerden anlıyorsanız, rahatlıkla odağınızı daha "ilgi alanı" kısıtında tutup, senaryonun, kurgunun, alt metnin bombardımanından uzak tutabilirsiniz.
    ama yaşanmışlıklarınız, üzerini örtüp gizlediğiniz, görmezden geldiğiniz çirkin tatsız anılar, bazen böyle bir filmi izlediğinizde bir volkanın püskürmesi gibi o en derinden fışkırır ve beyninizi, kalbinizi, ruhunuzu tokat manyağı yapar. çoğunuzun yorumladığı gibi çok sıradan bir "pinokyo" hikayesi izlediğinizi unutup, neden hep bir piç kurusu gibi hissetiğinizi anımsarsınız.
    sonra o kocaman erkeklik içgüdüsü ile sinemada bir zavallı gibi ağlamak yerine, dudaklarınızı ısırır, derhal yalnız kalacağınız bir yere kaçmaya çalışırsınız. bir an önce o içinizde patlayan volkanı boşaltmaya ihtiyacınız vardır. soğuk terler akar sırtınızdan aşağı, sıcaklar basar, burnunuz sızlar...
    sonunda karanlık sokakta park ettiğiniz arabaya varır ve anıra anıra bir saat ağlarsınız...
    ve kıskanırsınız robot çocuğu, o tatlı uykuya dalabilme şansını yakalamasını...
    sizin asla sahip olamayacağınız...

    özetle basit bir bilim kurgu değildir...
    sıradan bir masal değildir...
    bazılarımız için...


    (tremere - 1 Şubat 2014 22:35)

  • comment image

    beklenen kubrick/spielberg ortak çalışmasının ürünü olan ve hayal kırıklığına uğratan film. kubrick'in soğuk stiliyle spielberg'ün hala odipyus kompleksinden çıkamamış cılkı çıkmış aile temalarının tezatlığı filme yarardan çok zarar getiriyor. kubrick'in gitmekten çekinmeyeceği yerlere spielberg bir dokunup geçiyor. filmin başındaki bilimadamlarına gösterilen robot sahnesini hatırlayalım. william hurt robata soyunmasını söylediğinde robot (robot yani sonuçta) gık demeden soyunmaya başlıyor. normalde bu sahneyi kubrick çekseydi sonuna kadar gider ve o robotu soyardı. üstüne 10 dakika çıplak bir robotun önünde bilimadamlarını konuşturur ve robotun insanların gözündeki değerini ortaya filmin başında sağlam bir şekilde koyardı. ama spielberg ne yapıyor? robot daha bismillah entarisinin kenarını sıyırırken dur dedirtiyor hurt'ün karakterine. bu kadar muhafazakar olunmaz ki kardeşim. ne demeye koydun o sahneyi o zaman? daha sembolik bir biçimde işleyebilirdin. yiyemiyceğin lokmayı niye ağzına atıyorsun. üstelik spielberg sonradan daha soğuk bir biçimde ele alınması gereken robot katliamı sahnesini resmen auschwitz kampı sahnelerine çevirerek robotlarla duygusal bağ kurmamızı bırakın tavsiye etmeyi emrediyor resmen. oysaki bu kadar karmaşık bir konuda iki kelam etmeden hemen tavrını koymak ancak yarı-cahil birinin yapabileceği bir iş. robotlarında duyguları vardır gibi köy melodramı tarzı bir anafikir filmi zedeliyor. arkada genç kızlar robotlar için ağlıyor eywallah. e nooldu? meseleyi hep robotların tarafından gördük. bir anne, bir çocuk ve laf salatası yapan bir pofesör dışında bir allahın kulu meseleye kendi yorumunu katmadı. insanlar 16. yüzyıl engizisyon mahkemelerindeki karikatür tiplere dönüşmüş. olmadı spielberg diyoruz ve haftanın rüküşü seçiyoruz.


    (khaotik - 8 Ekim 2004 15:54)

  • comment image

    kubrick abüm ölmeseydi "ai" isminde bi film çekecekti ve yapay zeka'nın nelerle kadir olduğunu, 2001'in de bi dewamı şeklinde anlatacaktı... projenin çok eski olmasına rağmen kubrick, özel efekt teknolojisinin istediği efektleri gerçekleştirmeye müsait olmadığı gerekçesiyle habire ertelemiş projeyi... şini de birden bire öldü işte, batladı güzelim proje.


    (cyrano - 11 Aralık 1999 00:21)

  • comment image

    kubrick’in olumunden sonra spielberg’un cektigi artificial intelligence, uzerine cok tartisilan ve hakettigi degeri bir turlu bulamayan bir film oldu. asagidaki yazi bu film uzerine kisisel goruslerimden olusmaktadir. bir kubrick ve spielberg hayrani olarak kesinlikle objektif olmadigim aciktir. yazi filmin neredeyse sahne sahne incelemesini icerdiginden filmi izlememis kisilerin okumamasi daha iyi olur. okusalar da zevk alamazlar.

    once film hakkinda genel goruslerimi vereyim. bu film bir kubrick – spielberg ortak projesidir. dvd’de yer alan ”creating a.i.” belgeselinde spielberg’un anlattiklarini ozetleyeyim once: bu proje 1980’lerde kubrick tarafindan uretilmis ve kubrick bu yeni “yavru”sundan dostu spielberg’e de bahsetmis. senaryoya, storyboardlara beraber bakmislar ve 90’larin ortalarinda kubrick spielberg’e “sen yonet ben yapimci olayim” onerisiyle gelmis. spielberg kabul etmese de senaryo uzerinde calisma devam etmis, uzun sure ikisi de projenin digerine uygun olacagini dusunmus. kubrick 1999’da hayatini kaybedince, esi spielberg’e “sen yapmazsan kimse yapmayacak” seklinde bir mesaj gondermis. spielberg de bu sekilde projeyi dostuna saygisini sunmak adina ustlenmis. senaryo yazimini da baska bir yazara birakmanin yersiz olacagini dusunup kubrick’in senaryosunun uzerinde kendi calismis ve sonunda da eseri ortaya cikarmis. bircok insan spielberg dusmanliklari icinde “bu projeyi de rezil etti” yakarislariyla ortaya atladi ama ben onlara kesinlikle katilmiyorum ve iki ustanin da tekniklerini hissettigim bu filmi ayri bir yere koymaya sirf bu sebebin bile yetecegine inaniyorum.

    gelelim senaryoya... kubrick’in huyudur. hangi filmini izlerseniz izleyin, sasirtir, dusundurur ve sarsar. bu filmin anatemasi insan dogasinin temel ihtiyaclarindan biri, “sevme ve sevilme”. anatemayi aktarma gorevi “sevebilen” bir robota verilince filmin arkaplani da gelecegin robotlarla dolu dunyasi oluyor. hikayenin ne demek istedigine az sonra gelecegim ama bastan sona genel olarak bakildiginda filmin ortalarina dogru da belirtildigi gibi a.i.’in masal ile gercegin birlestigi bir yapit oldugu acik.

    sevme – sevilme temasini bir sureligine kenara birakip materyalist gorusle yaklasalim. bu filme yapilan en buyuk elestirilerden biri “sevebilen” robotlarin yaratilamayacagi, bu sebepten de boyle bir tartismanin sacma olduguydu. dedigim gibi, bence david bu filmde sadece kubrick’in mesajini iletmekte kullandigi bir arac ve bunun bir robot da olmasi gerekmiyordu. acilis sahnesindeki tartismayi ve bu sekilde filmin temel sorusunu tek cumleyle ozetlersek: “bir makineye bizi sevse bile niye baglilik duyalim?” bu sorunun cevabi bence acik. bakmamiz gereken yer bircok insanin evinde besledigi hayvanlar. bize sevgi gosterecek varliklar bulunduruyoruz evlerimizde ve onlara baglaniyoruz. gelip ayaginizi tirmiklayan kedinizin ya da boynunuza atlayan kopeginizin david’ten bu anlamda cok da uzakta oldugunu dusunmuyorum. (herseyi bir kenara birakip iyice teknik olursak, bu robotlarin uretebilecegi kanaatindeyim. yine acilis sahnesinde dalga gecildigi gibi bilgisayarlarimiz bizimle satranc oynayabilecek ve belli seyleri taklit edebilecek kapasitede su an. francis crick’in “sasirtan varsayim” kitabinda onerdigi gibi tum duygularin da noronlarin aktiviteleriyle kontrol edildigini dusunursek bir gun bunun bir makinede yuksek oranda taklit edilebilmesi ihtimali de her zaman var)

    filmin teknik yonlerine daha cok sahnelerden konusurken deginecegim ama ozel efektlere firsat gelmeyecek muhtemelen. tek bir cumle edecegim zaten onlarla da ilgili: gelecegin dunyasinin tasarimi ve perdeye aktarimi olaganustu.

    lafi daha da uzatmadan incelemeye geciyoruz.

    acilis:

    a.i. tamamen sessiz aciliyor. ilk kirilma noktasina kadar da yogun bir gerilim havasi hakim. acilista bir dis ses yardimiyla dunya’nin durumu ve robotlara dogan ihtiyac anlatiliyor. buna gore dunya’nin kisitli kaynaklari tukendigi icin kaynak tuketmeyen robotlar onem kazanmis, ekonominin onemli bir parcasi haline gelmistir. gunumuz de aslinda bu anlatilandan cok farkli degil. dunya insanlarinin surekli artan ihtiyaclarini karsilamak icin tarimda ve sanayide makine kullanimi neredeyse mecburi hale geldi. robot kollari olmayan bir araba fabrikasini dusunmek bile sacma. gelecekte daha da azalan kaynaklarla insandan bagimsiz yapilara ihtiyacin artacagi, insan sayisinin kontrol altina alinacagi neredeyse kesindir.

    robotlarin o anki durumu hakkinda ufak bir sovla acilan sahnede “visionary” oldukca yuksek bir hedef koyuyor: gercekten sevebilen bir robot. ayni sinir aglariyla ugrasanlarin “ogrenen” makineler yapmasi gibi. bir simulasyon, ama gercege cok cok yakin, insan girdisinden bagimsiz bir simulasyon (yine crick’in “sasirtan varsayim”ini akilda tutmak gerek burada) ve sonra sahnenin sonlarina dogru “visionary” ile izleyicilerden biri arasinda gecen diyalog filmin temel sorusunu masaya koyuyor: “bizi seven bir makineye karsi biz niye sorumluluk veya sevgi hissedelim? ya da niye boyle birsey uretelim?” bu soruya gelen cevap da “tanri adem’i o’nu sevsin diye yaratmadi mi?” seklinde. ustanin (kubrick) filmlerinde cevap izleyiciye ozeldir, o sorusunu sorar, siz cevabi kendiniz ararsiniz. ben kendi gorusumu belirtecek olursam. “niye uretelim?” sorusuna verilen cevap “sevilme”nin temel bir ihtiyac olusunda sakli. cocuk yapmasina izin verilmeyen ailelerin eksiginin “sevebilen” bir robotla kapatilebilecegi dusunuluyor. ilk sorunun cevabi ise filmin ilerleyen sahnelerinde gizli. o zaman deginiriz.

    david’in gelisi:

    acilis sahnesinden hemen sonra cocugu komada olan, david’i deneyecek aile kisaca tanitiliyor ve david’in eve gelis sahnesine geciyoruz. asansor kapisi aciliyor, ilk gordugumuz odaklanmamis, arkadan yogun isik alan bir siluet. bu bolumde yonetmenin amaci henuz aktive edilmemis olan david’in hala bir makine oldugunu, gercek bir cocuktan ne kadar uzak oldugunu hissettirmek ve zaten bu giris bile onda insansi olmayan bir hal oldugunu anlatmak icin yeterli. (ayrica siluete dikkat ederseniz, filmin en sonundaki gelecegin robotlarina az cok benzedigini farkedebilirsiniz) sekansin ilerleyen bolumlerinde buzlu camin arkasindan goruntulerle, camdan yansimalarla, david’in bir anda monica’nin yaninda bitivermesiyle ve tabii john williams’in muzigiyle gergin atmosfer ve david’in yapayligi hissi destekleniyor. misal, bu sekans icinde bir sahnede monica hic dusunmeden david’i bir dolaba kapatir, cunku o bir makinedir ve makineler dolaba kapatildiklarinda birsey hissetmez, buna karsilik siz de makineyi dolaba kapattiginizda birsey hissetmezsiniz. sekansin son sahnesinde yemek masasinda monica ve henry’yi inceleyen david’in, monica’nin agzindan bir tel makarna sarkmasini normaldisi bir durum olarak algilayip gulme taklidi yapmaya baslamasiyla (“bu cocuk gulmeyi ogrensin ondan sonra oyuncu olsun” diyenler oldu bu sahneden sonra) sekanstaki gerilim bir anda tepe noktasini bulur, ip kopar, ortam yumusar, ilk kirilma noktasina gecis saglanir. (bu arada sahnenin basinda david’in tavandaki yuvarlak lambanin icinden cekilmesi de bana hep “dr. strangelove” filmine bir gonderme gibi gelmistir)

    kirilma noktalarindan ilkine gelmeden dikkat ceken bir konu buraya kadar goruntu yonetiminin cogunlukla donuk mavi – metalik bir ton uzerine kurulmus olmasi.

    imprinting:

    monica david’i kabullenmeye hazirdir, imprinting icin gereken kelimeleri soyleyecek, “sevgi” birimini aktive edecektir. janusz kaminski bu sahneyi sapka cikarilacak guzellikte, simsicak, insanin icini isitan bir gunes isigina bogmustur. monica yavasca imprinting prosedurunun gereklerini yapar ve sonunda david aktive olur. burada haley joel osment’in oyunculugunu ve spielberg’un cocuk oyuncu yonetiminin basarisini takdir etmek lazim. bu noktaya kadar david karakterinin bir robot oldugu bu noktadan sonra ise “sevebilen” bir robot oldugu ayrimi harika yansitilmis.

    kaminski’nin bu sahneyle verdigi sicak sari isik bir sonraki kirilma noktasina kadar filmde bizimle olmaya devam edecektir.

    teddy:

    bir sonraki sahnede, bir diger onemli karakterle, super oyuncak ayicik teddy ile tanisiyoruz. monica’nin komadaki oglunun oyuncagi teddy’yi david’e vermesi o’nu artik benimsediginin acik gostergesidir. teddy ise gercekle yapma arasinda kalmis bir gecis turunu sembolize eder ve david’in film boyunca yaninda olmasi surpriz degildir.

    martin’in donusu:

    monica ve henry’nin cocugu martin komadan cikar. haliyle david’in tam zitti ve monica’nin sevgisi icin rakibidir. simdi ilk sahnedeyken belirttigim ilk sorunun cevabina geliyoruz. david sadece monica’yi sevmek uzere programlanmistir. monica’ya “mommy” derken henry’ye adiyla hitap etmesi onemli bir ayrim bu noktada. “bir insan bir robotu niye sevsin?” diyen kadini hakli cikarircasina martin david’e bir kardes; henry de baba sevgisi duymaz, onlar icin david sadece bir oyuncaktir. monica ise onlardan tamamen ayrilir. bu durumdan “sevgi gosterme”mizin bir sebebinin “sevgi almak” oldugu sonucunu cikarmak mumkun. tabii bu sonuc da insan dogasinin bencilligine isaret ediyor. gercek hayatta isler bu kadar duz gitmese de bence konu uzerinde kafa yormak icin iyi bir cikis noktasi. martin’in bir onemli gorevi de filmin masal bolumunu olusturan pinokyo’yu masaya koymasi oluyor. gercege donusen yapma cocugun hikayesi david’e annesinin sevgisini kazanmak icin gerekli ilhami veriyor.

    son olarak bu bolumden hos bir sahne de david ve martin’in teddy’yi cagirisi. genel bir komedi sahnesi olarak da gorulebilir ama bence teddy’nin arada olusunu ima ediyor.

    david’in birakilisi:

    filmin ikinci kirilma noktasi monica’nin david’in parcalanmaya gotururken dayanamayip ormana birakmasiyla basliyor. insanin icini acitan bu sahnede o robota sevgi duymaya basladigimizi hissediyoruz. frances o’connor ve haley joel’in oyunculuklari takdire sayan.

    gigolo joe:

    bu kirilma noktasindan sonra o sicak sari isik yerini karanliga birakiyor ve rouge city adi verilen “zevk” sehrinde gigolo joe adli “lover” robotla tanisiyoruz. tabii ki david’e geri kalan yolunda eslik edecek karakterin sevgiyi taklit etmekten otesini yapamayan bir sex robotu olmasi tesaduf degil. ikisinin arasindaki en onemli fark filmin sonunda veriliyor, orada degineyim.

    flesh fair:

    arada ufak bir efekt sovundan sonra (coplukte kendilerine yedek parca secen robotlar) filmin en onemli ve “en kubrick” sahnelerinden flesh fair’e geliyoruz.

    rouge city gibi aslinda her tarafi yapay isiklar icinde yuzmesine ragmen son derece karanlik bir sahne flesh fair. hikayenin akisi acisindan onemi gigolo joe ile david’i bir araya getirmesi. sembolik onemine gelirsek... bu sahne insanin “kendisinden olmayana” karsi nefretini kususu. tarihte defalara yasanmis baskilarin bir diger ornegi. sadece bu ornekte baski goren ve ezilenler mesela zenciler degil de robotlar. (ilk parcalanan robotun zenci bir robot olmasi tesaduf mu acaba?) insanlarin robotlari boyle rahatlikla parcalayabilmesi yine robotlarin ruhsuz makineler oldugu ve insanoglunun onlara karsi baglilik ya da sorumluluk duymayacagi gorusunun bir destekcisi. tabii izleyici icin durum ayni degil, cunku biz sahneyi insanlarin yaninda degil de “kurbanlik”larin yaninda oturarak izliyoruz. dadi-robot kizgin yagla eritildiginde icimde hissettigim burukluk (ve muhtemelen bu anlamda yalniz olmayisim) robotlara gitgide baglandigimizin bir diger gostergesi. sahnenin sonunda kalabaligin david’in parcalanmasina izin vermeyisi david’in diger robotlardan farkli oldugunun isaretcisi.

    dr. know:

    yine karanliklar icinde rouge city’ye ve dr. know’un yanina geliyoruz. birkac basarisiz denemeden sonra david joe’ya bir oneride bulunuyor ve filmin yapisini ozetleyen su ironik cumleyi duyuyoruz: “yeni kategori... gercek ile masali birlestir”

    dr. know’un yanindan blue fairy’nin yerini ogrenip cikan ikilinin kavgasi aralarindaki farki ozetliyor: joe gercek sevginin olmayacagindan eminken, david tam aksini dusunuyor.

    man-hattan:

    joe robotlarin giremeyecegi bolgeyi man-hattan olarak tanimlayip bir kelime oyunu yapar. “hattan” kelimesinin anlamina baktim ama pek birsey yok, zaten cok da onemli degil. benim icin ilginc olan sevgi duyacak robotlarin su anki kapitalizmin merkezi manhattan’da uretiliyor olusu. ironik...

    hikaye akisinin bu yeni kirilma noktasinda karanliktan aydinliga doneriz.

    bu sekansta david’in ikiziyle karsilasmasi ilk onemli an. david bir kopyasinin olusunu kabul edemiyor ve onu parcaliyor. normal bir robotun (ya da bu mantikla camasir makinesi veya televizyonun) biz benzerini kiskanip onu devredisi birakmaya calismasi beklenmez. nitekim, diger david ilk david’i kiskanmaz, beraber kitap okumaya davet eder. bu sahne sevginin “kiskanc” yonunu hatirlatiyor. insanoglu tum bencilligi icinde sevdigini paylasmayi da sevmez.

    hemen arkasindan gelen sahnede ise visionary, lover-robot joe ile david’in en onemli farkini acikliyor: david, bir masalin gercek olabilecegine inanmistir, tipki bir insan gibi. bu makinelerle aramizdaki en onemli fark. bir bilgisayar ne yaparsa yapsin mantikli olanin disina cikmaz (simdilik). bir masal onun icin asla gercek olmayacaktir. oysaki insanoglu kendisini kimi zaman masallarla ve hayallerle (ki zaten kendi yazdigimiz masallardir bunlar) dolu kendi dunyasinda gorur. ne kadar uzak olursa olsun hayallerimizin gerceklesebilecegi umidi kimi zaman bizi ayakta tutan tek seydir. bu sahne bana david’in gercek bir insan-cocuga donustugunu ima ediyor.

    sahnenin sonunda david onlarca kopyasini gorur, “tek ve gercek” olamayacagini anladigindan kendini suya birakir ve o anda blue fairy’yi suyun altinda gorur. gigolo joe’nun onu oradan cikardiktan sonra polislerce yukari cekilirken “i am... i was...” deyisi de film boyunca baglandigimiz robotlara bir saygi durusu olsa gerek.

    final:

    ve herkesce “aman ne uzun, ne agir” sozleriyle elestirilen, benim icinse mukemmele yakin bir sekans. tam bir masal sonu. yine john williams’in muhtesem muzigine sapka cikarmak gerekiyor. burada isik once metalik mavi-beyaz bir hal aliyor bastakine benzer sekilde.

    david blue fairy’nin karsisinda 2000 yil buz icinde bekler ve gelecegin robotlari (bazilari bunlari uzayli olarak algiladi. benim gorusum bunlarin zaman icinde evrilmis robotlar oldugu. zaten gigolo joe da bir noktada, “insanlar yok oldugunda biz burada olacagiz” diyerek buna isaret ediyordu) tarafindan cikarilir. ilk isi blue fairy’ye yurumek olur ama ona dokundugu anda blue fairy parcalanir. ayni bazen hayallerimize oldugu gibi. tam ulasacagimizi sandigimizda kaybederiz ya da ulastigimizda hayal ettigimizin yakinindan bile gecemedigini goruruz.

    robotlar david’in hafizasini kullanarak once evini, sonra da bir tutam sacini kullanarak bir gunlugune annesini olusturur. bazen hayallerimize sadece sinirli sure icin sahip oluruz, asla bir daha ulasamayacagimizi bilsek de o ani degerlendirmek isteriz ve hayatimizin geri kalaninda o hatiralari saklariz. david de tipki bu sekilde bir gunlugune annesinin tum sevgisine sahip olur. annesi uyudugunda hayali tekrar elinden alinacaktir. o bir gun, anlaticinin yumusak sesi, john williams’in muhtesem muzigi ve janusz kaminski’nin yine o ice sicaklik veren gunes isigi ile bir siire donusuyor.

    aksam oldugunda monica yatar ve uyur. david de yanina uzanir ve anlatici masalin sonunu getirir: “david uykuya daldi ve ilk kez ruyalarin dogdugu yere gitti” david’in hayalinin gercek oldugu, gercek bir cocuga donustugu bundan guzel anlatilabilir mi?

    ozet, sonuc, toparlama:

    basta da dedigim gibi a.i. cok elestirildi ve imdb’de izleyicilerden ancak 6.8 alabildi. ancak bana tum bunlari yazma cesareti veren sagda solda daginik halde gordugum bir avuc yorum ve bir avuc a.i. asigi. onlar varoldugu icin yanilmadigimi biliyorum. filmi elestirenlerin bir kismi spielberg’e dogustan dusman, bir kismi ise kubrick’in isinin bir baskasina verilmesini hazmedemiyor. ama sorun su ki, kubrick bu filmi zaten spielberg’un cekmesini istiyordu ve oyle de oldu. sadece yapimci koltugunda kubrick oturamadi. dedigim gibi film iki ustanin da karakteristik ozelliklerini tasiyor.

    a.i. bence tekrar tekrar izlenip, izlendikce dusunulmesi, tartisilmasi gereken bir film. hem sevgi uzerine, hem gelecegin dunyasi uzerine soyleyecek cok sozu var. bu yazi sadece benim goruslerimi ozetledigim bir deneme. dedigim gibi kubrick’in her yapiti kisiye ozeldir ve herkes kendi cevabini bulur.


    (genetikci - 13 Mart 2005 09:08)

  • comment image

    sonuna doğru darallar getirmiş bende boğucu bi etki yapmış film. bütün robotların kötü olmayacağını içinden melek gibilerinin de çıkacağını ayrıca jude lawun ne kadar ibişleştirilmeye çalışılsa da asla çekiciliğini yitirmeyeceğini bize göstermiş film. bi de ek olarak ben de bi teddy istiyorum, canyoldaşım olsun bana yarenlik etsin...


    (felidae - 6 Ekim 2001 00:06)

  • comment image

    ilk olarak bana göre spielberg kubrick ten aldığı mirası hakkıyla yerine getirerek gerçekten destansı bir film ortaya çıkarmış.
    film rolüne cuk diye oturmuş olan william hurt'ın konuşmasıyla başlıyor. ve film boyunca bir makineye sevmeyi öğretirsek neler olabileceğini anlatıyor. bunun yanında böyle bir durumda insan psikolojisini çok iyi irdeleyen film çocuk zalimliğini çok iyi gösteriyor. başlangıcında çocuğun eve gelmesiyle doğan gergin hava ve bu gerginliğin çok iyi derecede seyirciye yansıtılması gerçekten takdire şayan daha sonra filmin gelişimi içinde insan zalimliğini ve örneklerinin aksine makinelerin saflığını ve kötülükten yoksunluklarını anlatıyor ve bu yönüyle bence gerçekten doğru. başta duygusal bir anlatımda ilerleyen film daha sonraları masalsı br hava alıyor ve çocuğun mavi periyi arama serüvenine dönüşüyor. filmin sonunda çocuğun deniz altında mahsur kalmasıyla masalsı anlatım doruğa ulaşıyor ve bir makineye sevmeyi öğretirsek maiknenin sonsuza yada bozulana kadar seveceğini görüyoruz ki doğru bir saptamadır bu da bana göre.
    sonuç olarak gerek kurgu ve senayosu gerek çekimleri ve efektleri gerekse oyuncu performansıyla kült filmler arasına girmeye namzet bu film bana göre bir şaheser.
    kubrick ypasaydı daha mı güzel olurdu? sorusunun ise bir cevabı olamaz, kesin daha farklı olurdu diyebiliriz space odyssey tadında daha lirik bir film olacağı kesin burada
    2001 ve 2010 arasındaki farkıda düşünmek gerekir ve kubrick tadında filmi kimsenin yapamayacağı anlaşılabilir.*
    ama spielbergin onun etkisinde kaldığı kesin...
    yani gidilesi, görülesi, beğenilmese bile saygı duyulası bir filmdir bence.


    (laos - 8 Ekim 2001 11:22)

  • comment image

    başrolünde "anneni mi daha çok seviyosun babanı mı?" sorusunu asla soramayacağınız bir robot var. neden ? çünkü kendisi anne sevgisi üzerine programlanmış. neden? çünkü babalar bugün olduğu gibi gelecekte de hıyar olacaklar.

    ey william hurt abimizin ustalıkla canlandırdığı profesor hobby! sen ki yüz yıldır(hatta sen benden 150 yaş kadar genç olduğuna göre 250 yıldır) okuduğun her kitapta izlediğin her filmde kutsal çekirdek amerikan ailesini görmüş, bu kavramlara boğulmuşsun, neden sadece anneleri sevebilen bir robot tasarlarsın. bir robot yap içine insan sevgisi koy. hadi o zor geldi en azından aile sevgisi koy. zor durumda olan yitirdiği evladının arkasından ağlayan hep anne midir? babalar bu durumda hep "tohumuna para mı verdik bi daha yaparız, olmadı hazır alırız sardırır evde yeriz" diye mi düşünür? bu robot ilk görüşte anneye duyduğu sevginin birazını da babaya duysa rami yetmez de crash mi olur? yoksa bu sadece bir beta sürüm müdür? ilerde babayı da sevebilecek olan (bkz: multitasking) modeler de piyasaya çıkacak mıdır?


    (saruman - 12 Ekim 2001 18:25)

  • comment image

    bir masali fazlasiyla ayrintilandirmi$ olmasina mute$ekkir kalinmasi gereken, geri kalaninin matrixte hata aramaktan farksiz olacagi, dogru ongorulerin yani sira mantiginda siradan bir akademisyen tarafindan dahi bolca sorgulanabilecek acik bulunan film.

    bunun yaninda izlemesi cok keyifli ve konusu cok guzel. bir titanic'ten, braveheart'tan daha az bogan duygusalliga sahip. efektlere tek kelime etmek mumkun degil insanin agzini acik birakiyor.

    kanimca film muallakta bitseydi harikulade olurdu ama spielberg hep "hayatta her$ey mumkun" sonlariyla taninir zaten. (bkz: close encounters of the third kind)


    (ssg - 15 Ekim 2001 21:46)

  • comment image

    filmdeki temiz ve insanı yormayan görüntüler için polonya asıllı görüntü yönetmeni janusz kaminski'nin de adını anmak gerekir. senaryo (bazı teknik şüpheler dışında ve profesör ve ekibinin manhattan'da neden bir türlü ortaya çıkmadığı sorusu haricinde), müzik, öyküleme, oyunculuk; her bakımdan iyi bir film.
    en başarılı oyuncu ise teddy'ydi. öyküde, daha doğrusu masalda, anahtar bir rolü var oyuncak ayının.
    insanoğlu doğayı tüketecek, sonra robotlar üretecek, sonra robot katliamı yapmaya başlayacak. çok da uzak bir ihtimal değil sanki...


    (comandante - 23 Ekim 2001 16:15)

  • comment image

    ben filmin başinda yapilmiş olan enerji kaynaklari azaldi - tükenmek üzereydi geyiğine takildim... hayir, madem senin elinde sonsuza dek çalişabilecek robotlari yapabilecek teknoloji var, nasil olur da senin enerjilerin bitebilir? al o robotlardan bin tanesini, dik firatin kiyisina, kollarini suya sokup çirpsinlar, olsun sana keban baraji...


    (portakal - 27 Ekim 2001 12:22)

Yorum Kaynak Link : ai