Süre                : 2 Saat 2 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Eylül 2007 Perşembe, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Aksiyon,Cinayet,Drama,Western
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Lionsgate , Tree Line Film , Relativity Media
Yönetmen       : James Mangold (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Halsted Welles (IMDB),Michael Brandt (IMDB)(ekşi),Derek Haas (IMDB)(ekşi),Elmore Leonard (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Russell Crowe (IMDB)(ekşi), Christian Bale (IMDB)(ekşi), Logan Lerman (IMDB)(ekşi), Dallas Roberts (IMDB)(ekşi), Ben Foster (IMDB)(ekşi), Peter Fonda (IMDB)(ekşi), Vinessa Shaw (IMDB), Alan Tudyk (IMDB)(ekşi), Luce Rains (IMDB), Gretchen Mol (IMDB), Lennie Loftin (IMDB), Rio Alexander (IMDB), Johnny Whitworth (IMDB), Shawn Howell (IMDB), Pat Ricotti (IMDB), Ramon Frank (IMDB), Deryle J. Lujan (IMDB), James 'Scotty' Augare (IMDB), Brian Duffy (IMDB), Jason Rodriguez (IMDB), Kevin Durand (IMDB), Chris Browning (IMDB), Chad Brummett (IMDB), Forrest Fyre (IMDB), Luke Wilson (IMDB), Benjamin Petry (IMDB), Arron Shiver (IMDB), Sean Hennigan (IMDB), Girard Swan (IMDB), Christopher Berry (IMDB), David Oliver (IMDB), Jason Henning (IMDB), King Orba (IMDB), Barbara Bartleson (IMDB), James Blackburn (IMDB), Brian Brown (IMDB), Trevor Coppola (IMDB), Harp Corrigan (IMDB), Hugh Elliot (IMDB), Graeme Ford (IMDB) >>devamı>>

3:10 to Yuma (~ 3:10 Yuma Treni) ' Filminin Konusu :
Kanun kaçağı Wade yakaladığında Evans, bu azılı katili mahkemeye götüremeye gönüllü olur. 3:10 Yuma trenine canlı olarak teslim etmek üzere hareket ettiklerinde, Evans ve Wade birbirlerine saygı duymaya başlarlar. Ancak, Wade’in çetesi ve her köşede bekleyen tehlikeler yüzünden, yolculuk kaderlerine doğru bir göreve dönüşür.


  • "oyuncu seçimi, müzik, görüntü gibi pek çok yönüyle harika bir western olmuş."
  • "geçtiğimiz bir kaç senede çekilmi$ en eli yüzü düzgün western filmi diyebilirim.son ana kadar russel crowe ile bale'in öpü$mesinden korkmadım değil. (bkz: smiley)trivia: tren 5-10 dakika geç kalıyor."
  • "1957 yapımı ilk versiyonu ülkemizde üç kurşuna on ölüm adıyla oynamış vakti zamanında. film isimlerindeki yaratıcı çeviri yeteneği o zamanlardan belliymiş.."
  • "tam adı " 3:10 to yuma: taraftara sahip çık " tır"
  • "eğer dikkat edilirse, film esnasında arkadan gelen at sesi efektleri age of empires 2'deki, üzerine tıklayınca gelen at sesi efekti ile aynıdır. eğer dikkat edilmesse, canınız sağolsun."
  • "anamı karıştırma konseptinin kovboylarda da olduğunun bir göstergesidir aynı zamanda."
  • "bu filme film demeyen ya hiç film izlememiştir, ya da neyse lan ben bir şey demiyorum."




Facebook Yorumları
  • comment image

    isin acikcasi russell crowe'u sevmem. l.a. confidential ve the insider ile cok saygimi kazanmisken, gladyator'den beri bana hep itici gelmistir. ote yandan, burada fena is cikarmiyor degil. the quick and the dead'te biraktigi yerden tekrar baslamis. christian bale zaten her zamanki gibi, yine mukemmel. culsuz, caresiz, ve oglunun saygisini yitirmek uzere olan zavalli bir ciftci rolune cok iyi uyum saglamis. x men 3'te angel'i oynayan ben foster da burada oldurmekten zevk alan gayet acimasiz bir haydut rolune cok iyi oturmus. 1957'dekini izlemedim ama bu guzel olmus. en kisa zamanda onu da bulup izleme niyetindeyim.

    bu arada, senaryoya sokusturulmus kisa ama veciz ifadeler illaki insanin dikkatini cekiyor.

    borcunu odemek icin karisinin mucevherini tefeciye uzatan uzatan ciftciye:
    - "sometimes a man has to be big enough to see how small he is..."
    mr. hollander

    anasina laf atarak sonunda sabrini tasiran gorevliye:
    - "i once liked you byran, but you never knew when to shut up. even bad men love their mamas." ben wade


    (ejderha - 11 Ekim 2007 13:12)

  • comment image

    geçtiğimiz bir kaç senede çekilmi$ en eli yüzü düzgün western filmi diyebilirim.
    son ana kadar russel crowe ile bale'in öpü$mesinden korkmadım değil. (bkz: smiley)

    trivia: tren 5-10 dakika geç kalıyor.


    (sleepy99 - 26 Ekim 2007 09:41)

  • comment image

    unforgiven'dan beri, western türüne dair güzel bir film pek yapılmamıştı. işte yuma, bu açığı kapatan bir film. öncelikle filmin unforgiven'la kıyaslanmaması gerek, unforgiven bambaşka bir western dünyası yaratmıştı, türün kalıplarını değiştirmişti. bu film, zaten 50 yıl önce çekilmiş bir klasiğin yeniden çevrimi. müziğiyle, kadrajıyla, oyunculuğuyla herşey yerli yerinde, aferin 10 puan...

    ayrıca ekleyeyim, charlie prince karakteri gerçekten müthiş olmuş. oynayan arkadaşı da buradan tebrik ediyor, madalyasını yarın kargoya veriyorum.


    (alpinsamuray - 5 Kasım 2007 13:42)

  • comment image

    filmin ilk versiyonu olan siyah beyaz 1957 yapımı 3:10 to yuma, gerek senaryosu gerek üstün oyunculuk örnekleriyle zamanının western film furyasından sıyrılıp 1958 bafta film ödüllerine aday olmuş ve en iyi drama "laurel" ödülünü kazanmıştır.
    2007 yapımı "3:10 yuma" filminin yönetmenliğini (bkz: walk the line) (2005) ve (bkz: identity) (2003) filmlerinden tanıdığımız james mangold üstlenmiş, iyide yapmış, güzel iş çıkarmış. kesinlikle görülmesi gereken filmlerden biri.
    şimdiden (bkz: imdb) en iyi 250 film listesine girmiş, oldukça başarılı western filmi.


    (hasanez - 5 Kasım 2007 17:14)

  • comment image

    uzerine yazilan bazi yorumlari okuyunca insan turkiye'de sinema izleyenlerin zihinlerinde klasik western'in manasinin tam olarak oturmadigi kanaatine variyor. klasik western anlayisi, turkiye'deki kara murat, tarkan, yahut battal gazi furyasi icinde cekilen filmlerden pek de farkli degildir. cool ama feci sekilde kaliplasmis fevkalade kotu ve fevkalade iyi karakterler, klise ama can alici kisa replikler, ve de havada ucusan kursun/ok/gullelere ragmen cayirda yurume edasinda dusman haklayan kahramanlar...

    bazilari hala unforgiven'i klasik western'lerle ayni kefeye koyup, onlarin ipligini pazara cikardigini soyluyor. klasik western zaten bir destansilama ve mitlestirme faaliyetinin urunudur. unforgiven'da buna karsi uretilmis revisionist bir elestiridir denebilir. ama unforgiven'i yapanlarin amaci da, onu izleyenlerin kafasinda olusan ifade de, "hah, artik unforgiven klasik western'leri elestirdi, bundan sonra daha gercekci westernler cekerler" degildir. zaten western'ler gercekci olsalar, kulturel ve ideolojik varolma amaclarini yitirirler. masallarda veya destanlarda rasyonel mantik orgusu ve fizik kurallarina gercekci uyum aramiyorsak, westernlerdeki kursundan ziplayip hoplayarak kacabilen ve her seferinde asilmaktan bir sekilde kurtulan kovboylara da mantik aramamaliyiz. (bu demek degilki olayin boku cikinca da itiraz etmeyelim, herseyin de bir siniri var.)

    sahsen, unforgiven'in klasik western turunde uretilen filmlerle kiyaslanmasina karsiyim. unforgiven ve dances with the wolves tarzi filmler, daha once cekilen bu temalardaki klasik filmlerle ayni konu etrafinda idelemeler yapsalar da, aslinda tarihi ve fikri elestirilerin ozneleridirler. hem tarihi, hem siyasi, hem de ideolojik self-criticism yapmakta, daha once sinema endustrisinin ideolojik angajmanlari dahilinde uretmis oldugu mitleri sarsip kritize etmekte, ve izleyenleri konu merkezli (kovboy, inek, banka soygunu) dusunmeden alip daha soyut mefhumlar (adalet, cesaret, esitlik) cercevesinde ve daha hassas (tertemiz iyi ve zift karasi kotu kaliplarindan farkli olarak muglak/fuzzy ve gorece iyi ve kotu karakterler) dusunmeye zorlamaktadirlar.

    bu baglamda irdelendiginde, 3 10 to yuma kucuk oranda bu tarz bir deconstructivism yapsa da bu temel cok saglam degildir. ben wade karakteri aslen bir katil ve haydut olsa da, sistemdeki ikiyuzlulugun ve somurunun carpikligina deginen (e.g. kizilderili katliamlari, dinin bu baglamda arac olarak kullanilmasi, kanun adaminin rasyonalitesindeki carpikliklar) itirazlari hemen izleyicinin dikkatini cekmektedir. ancak filmin genel temasi bunlardan degil, klasik westernlerin isledigi temalardan (erkeklik, gercek cesaret, dirayet sahibi olmak, baba-ogul iliskileri vs.) olusmakta, carpisma sahnelerindeki cheesy gercekustuculuk de bu filmin klasik western kategorisine girdiginde delil olmaktadir.


    (ejderha - 6 Kasım 2007 00:20)

  • comment image

    insanlarin kotu karakterlere "seni serseri","asagilik düzenbaz herif","cehennemde yan" dedikleri anlarda size "anani sikeyim senin anani" dedirten filmdir.. öyle kaptiriorsunuz kendinizi...

    öncelikle karamazof kardeslerin ön sozune yazi yazdiginda merakla bi sikim varmiscasina okudugumuz freud gibi yaklasayim filme "koca bir stockholm sendromu orneklemesi.. 2 saatte anlatilan bir nevi "kötüler de severler, kotuler de hislenirler".. özünde mevzu klise işte.. ayni mevzuyu alip da komiser kemalli, hirsiz smihli bir dudullu zeminine oturtsaniz, "fikret kendi halinde bir oto tamircisiydi.. bir gün kredi aldi ve ödeyemedi.. sonrasinda bir gece arabalari yakan kundakciyla karsiladi.. polis gelene kadar kundakciyi yani semihi orada tutmasi gerekiyordu" backgroundunu verseniz ayni etkiyi saglamaz.. zira her konunun her mevzunun bir cevresi vardir.. nasil ki hic bir korku filmi disneylandda gecmiorsa hic bir haydur filmi de vahsi bati olmadan cekilmiyor..

    hal vahsi bati olunca ve hal boyle saglam otesi bir senaryoyu oynayan, daha once cv sinde bir gladyator,bir akil hastasi bilim adami olan adama da manyak soyguncu payesi yüklersen güzel oluyor işte.. formul gibi bişi bu..

    bundan 20 sene sonra insallah cocuklarimla bir pazar sabahi kahvalti yaparken trt1 den izlemek istiyorum bu filmi tekrar..


    (azuth - 3 Ocak 2008 01:19)

  • comment image

    eğer dikkat edilirse, film esnasında arkadan gelen at sesi efektleri age of empires 2'deki, üzerine tıklayınca gelen at sesi efekti ile aynıdır. eğer dikkat edilmesse, canınız sağolsun.


    (xuleldar - 5 Şubat 2008 18:10)

  • comment image

    deli gibi flashback yapılmasına sebep olan filmdir. klasik bir açılıştan sonra yavaş yavaş temposu artan ve çok alışık olunmayan western road trip kafası hakim olan yapım. kadro canavar. crowe ve bale'ı geçiyorum, ben foster ve alan tudyk denilen iki adamı barındırıyor kadrosunda. ikisi de farklı farklı yapımlarda baya eğlenceli rollere sahip tipler. buraya da güzel oturmuşlar. sırf kadro seçimi ile bile insanda pozitif görüşe neden olmuş.

    normalde western izleyemeyen bir bünyeye bile sonuna kadar izlettiren, ekranın karşısına mıhlatan türden. flashback demiştik, nedir? filmin teee en başlarında, ansızın kafada canlandı sesler. where are you marshalllll?! don't be a fool marshall! küçükken keyifle oynadığım, sonraları ise hafızamın derinliklerinde başıboş dolaşmaya çıkan oyunun sesleri. outlaws kafasını yakaladım. zaten o dakikadan sonra vay efendim senaryoymuş, akışmış, eskisi iyi, yenisi kötüymüş falan hiç bir şeyin anlamı kalmadı. o anıları canlandırıp, o kafayı yaşatması bile sınıfı geçirtti. ki film gayet başarılı. testosteron hakim bir ortamda, içki, çerez, cips eşliğinde gayet izlenilebilir hatta bu ritüel bir kaç kez tekrarlanabilir.

    --- spoiler ---
    ayrıca şunu eklemeden olmaz; gördüğüm en hastalıklı sonlardan birisine sahip film olmuştur. başta kötü olan adam sonra iyi oldu ama iyi olan adamı kurtaramadı ve kendi kötü adamlarını kurşuna dizdi, bunun sonunda ise bir zamanlar kötü adam olduğu için kendisini kanuna teslim etti. tabi tren giderken atını çağırması, öyle uzun süre boyunca iyi adam olarak kalmayacağına işaret ediyordu. başarılı. gayet başarılı.
    ---
    spoiler ---


    (kon - 24 Ocak 2011 11:34)

  • comment image

    yer yer duygulandıran, yer yer heyecan veren, son sahnelerde hüzne boğan ve kesinlikle enfes bir finale sahip olan western filmi. oyunculuklar söylenildiği kadar şahane. buram buram kokuyor western havası, o etkiyi dört dörtlük yansıtıyor film.

    benim gibi duygusuz bir adamın bile gözlerinin dolduğu sahneler mevcut. özellikle şu diyaloğun yaşandığı sahne fena etkilemiştir şahsımı:

    --- spoiler ---

    -ben hiç hiçbir zaman kahraman olmadım, wade.
    gördüğüm tek çarpışmada da geri çekiliyorduk. bacağımı da kendi adamlarımdan biri vurdu.
    bu hikayeyi oğluna anlat da, gör bakalım sana hangi gözle bakıyor..

    ---
    spoiler ---


    (pu - 29 Nisan 2011 02:49)

  • comment image

    kovboy filmi gibi değil de şövalye filmiymiş gibi bakılarak seyredildiğinde lezzeti tavan yapan filmdir.

    --- spoiler ---
    soygundan sonra geldikleri bardan ayrılırken filanca yerde seni bekliyorum dedi çarli, ben wade e. eger ben wade bardaki karı ya kaydıktan sonra çarli ile buluşmaya seyirtseydi, çarlinin tuzağında düşecekti. çarli ipnası vuracaktı abiyi. bunu bildiği için karıya gel berbaer kaçalım, meksikada şarkıcı karılara iyi para veriyorlar ayağı yaptı. adamın derdi ev kurup çoluğa çocuğa karışmak. hasılı çarli ile ben wade her halukarda hesaplaşacaktı. finalde lanetli silahı wade verip giderken aniden geri dönüp vurmak istedi. ama daha yavaş olduğu için kaybetti.

    ben wade ayyaş bir mezar kazıcısı babadan olma ucuz bir fahişeden doğma bir loser. adamın erdemden başka sahip olmak istediği hiç bir şey yok. topal çiftçi için kendini feda etmesi tamamen şövalyeliktir. şövalye erdemine sahip olma arzusundandır. hani vurguncular filminde orhan günşiray bir barda vurmaya geldiği cesi ile konta '' ben delikanlı adam hastasıyım, sevdim sizi'' deyip saf değiştiriyor ya, ben wade de delikanlı topal çiftçi nin delikanlılığına ve yüreğinin büyüklüğüne hasta oluyor. o hesap.

    orosupu anası, sen şu incili okuya koy ben hemen geliyorum deyip sıvışıyor. ben wade o gündür bu gündür gelmeyen anasını bekliyor. ezberlemiş amk kompile incili satır satır, ama incil in çakma erdemini değil vahşi batının gerçel şövalye onurunu seçmiş adam.
    olay budur. film değil ama şort sıtorisi süper babacanlar!

    ---
    spoiler ---


    (tosba corc - 13 Şubat 2013 12:07)

  • comment image

    filmin sonlarına doğru dan'in *, wade'e * büyük çocuğunun kendisini niye kahraman olarak gördüğünü ve o kuru-çorak yerde kalmak için ısrar etmesinin sebeplerini dinlemek için bile izlenebilecek güzel bir filmdir.

    --- spoiler ---
    filmde dan topal bir aile babasıdır. topallığının nedenini ise oğluna, askerde yaptığı bir kahramanlık yüzünden olduğunu anlatmıştır. filmin sonlarına doğru wade'e biraz içini döker.

    dan : "ben hiçbir zaman kahraman olmadım, wade. gördüğüm tek çarpışmada da geri çekiliyorduk. bacağımı da kendi adamlarımdan biri vurdu. bu hikayeyi oğluna anlat da gör bakalım sana hangi gözle bakıyor."

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---

    dan : biliyor musun ben inatçı biri değilim. ailemi ölü bir çiftlikte tutmak konusunda inat ettiğimi söylemiştin. oğlum mark. küçük olan. 2 yaşındayken tüberküloza yakalandı. doktor kuru iklimde yaşamazsa öleceğini söyledi.

    ---
    spoiler ---


    (zemin yesil 12 yildiz 3 ok sari - 2 Mayıs 2013 16:34)

  • comment image

    bir çok insana göre senaryosu zayıf bir film olarak adlandırılmasına rağmen, filmin temasını anlayınca taşların rahatlıkla yerine oturtulduğu göründüğünden daha ağır bir film.

    öncelikle şunun altının çizilmesi gerekir; her filmin bir teması, izleyicilere iletmek istediği bir mesajı, bir ana fikri vardır. bir senaryo yazılırken öncelikli olarak bu ana fikir ana bir olay örgüsü ile temellendirilir ve etrafına yerleştirilen dekor, yan karakterler, karakteri yansıtan diyaloglar ile süslenerek senaryo haline getirilir.

    --- spoiler ---

    özellikle holywood filmlerinde sıklıkla gerçekleştirilen bir uygulama da, hikayenin ana temasını belirten bir cümlenin, filmdeki ana karakterlerden biri tarafından bir diyalogun veya monologun parçası olarak dile getirilmesidir. bu filmin ana temasını da tabi ki, hikayenin "wise guy'ı" bilge ve ukala ben wade tarafından incil'den alıntı yapılarak verilmiştir: "all a man's ways seem right to him, but the lord weighs the heart" (ing. herkese kendi yolu doğru gibi gözükür, ancak tanrı (insanın) kalbini (niyetini) tartar"

    bu ana tema doğrultusunda, film bize bir çok farklı karakterler sunarak, bir yandan görünürde "iyi tarafı" temsil eden insanların farklı niyetler taşıyabileceği ile ilgili bir çok saklı ipuçları sunarken; aynı şekilde diğer yandan "kötü tarafı" temsil eden karakterleri de, kendileri ile çelişen bazı davranışlar ile beraber belirsiz karakterler olarak sunmaktadır.

    filmde yer alan kanun kaçağı, katil, hırsız ben wade'den, kelle avcısı pinkerton'lardan byron'a, kendi halindeki çiftçi dan'den, azılı çetenin en azgın üyesi charlie prince'e kadar herkes doğru bildikleri yolda inatla ilerlemektedir. ne wade öldürdüğü insanları anarken herhangi bir pişmanlık duymuştur; ne de byron ölüm ile burun buruna kendisine silah doğrultulduğunda aman dilemiştir. çünkü bütün karakterler kendi bildikleri "doğru" yolda ilerlemektedirler.

    ancak byron ne kadar adalet timsali bir karakterdir? kendisine göre adaletin sarsılmaz bir savunucusu olan ve hayatını dünyaya "adaleti" getirmeye adayan byron; wade'den öğrendiğimiz kadarıyla aynı zamanda çoluk çocuk demeden kızılderilileri katletmiş bir adamdır, "görevi uğruna". byron bu yaptığını inkar etmediği gibi sadece "hakedenleri" öldürdüğünü söylemiştir. byron'un wade'i kürekle öldüresiye dövdüğü sahnede arkadaşlarının durması yönünde uyarılara rağmen wade'i acımasızca dövdüğü sahne, byron'ın içindeki "şiddet eğilimini" tatmin etmek için kendi mesleğini seçtiği yönünde sinyaller veriyor. byron bir adalet savaşçısı mı, yoksa şiddet bağımlısı bir manyak mı? tanrı bilir.

    dan'in sevgili karısı alice ise fakirlik ile geçen bir ömre rağmen, savaşta bir ayağından sakat kalmış kocasını terk etmeyecek kadar cefakar ve vefakar bir karakter. onun yerinde olan bir çok kadın, bu fakirliğe dayanamayıp, kocasının da sakat kalmasını fırsat bilerek kocasından ayrılabilirdi, ama o yapmadı. ancak wade'in evans'ların evine misafir olduğu gece ilginç bir gerçeği daha öğreniyoruz. wade, alice'i gördüğü zaman kendisini yıllar önce barlarda çalışan bir "kadına" fazlasıyla benzetiyor. wade'in bu barlarda "oldukça fazla zaman" geçirdiğini ve kendisinin bilge bir karakter olduğu gerçeği düşünülürse wade gerçekten alice ile beraber olmuş mudur, yoksa sadece bir benzetme midir? belki de alice, içine düştüğü bar ortamından kurtulmak için dan ile evlenmiş olabilir mi? alice sadık bir kadın mı, yoksa kendi çıkarlarını düşünen bir "survivor" mı? tanrı bilir.

    wade ile butterield ile dan'ın bir otel odasında wade'in çetesi tarafından etrafı sarıldığında yardıma gelen şerifin hikatesi ise daha bariz. öncelikli olarak şerif yıldızını dan'e göstererek kendilerini bu işten kurtaracaklarını müjdeleyen "kahraman" şerif, işler kızıştıktan sonra dan'i yüzüstü bırakıyor. üstelik butterfield'ın konuşmasından şerif'in para karşılığı bu işe giriştiğini anlıyoruz. marşal weathers bir kanun adamı mı, yoksa paragöz bir adam mı? bunu sadece tanrı değil galiba hepimiz biliyoruz.

    bunun yanında filmde her ne kadar kendisini göremesek de, wade'in anlattığı hikayeden annesini de tanımış oluyoruz. wade anlattığı hikayede babasının ölümünden sonra annesinin onu bir tren garına beraber yeniden bir başlangıç yapmak için götürdüğünü anlatıyor. o zamanlar ufak bir çocuk olan wade'e annesi bir incil vererek bunu okumasını, kendisinin bilet almaya gideceğini söylüyor ve bir daha geri gelmiyor. wade'in annesinin başına bir iş geldiğinden dolayı mı geri dönemedi? ya da kendisi wade'e iyi bir gelecek sunamayacağından en azından iyi bir ahlak sunmak için mi incil ile beraber terk etti? yoksa wade'in yükünden kurtulmak için onu incil ile oyalayıp ortadan kayboldu? wade'in annesi talihsiz bir kadın mı, yoksa kalpsiz bir kadın mı? tanrı bilir.

    ana karakterlerden dan'in hikayesi de yine çift yönü olarak bize sunuluyor. öncelikli olarak savaşta bacağını kaybetmiş, kapitalist demiryolları'nın yıldırıcı hareketlerine kafa tutan bir asi olarak sunulan dan, filmin dönüm noktalarından olan bir diyalogda gerçekte kim olduğunu wade'e itiraf ediyor: o çatışmada geri çekilirken bir arkadaşı tarafından yanlışlıkla vurulan bir korkak, ve demiryolları'na kafa tutması asiliğinden değil küçük oğlunun hastalığından dolayı. dan'in yaptıkları ile büyük oğlu william'a örnek olma çabası ise dan'in kendi iç hesaplaşmasının bir sonucu olarak filmdeki yan çatışmayı ortaya çıkarıyor. dan artık bundan sonra göründüğü gibi olmayı ve oğluna gerçek bir örnek olmak için kahraman gibi ölmeyi göze alıyor.

    wade'in gerçekte kim olduğu ise seyircilere en puslu atmosferde sunuluyor. wade kendi deyimiyle "kötü" bir karakter. onlarca insanı öldürmüş, onlarca soygun gerçekleştirmiş bir çetenin reisi. kendi adamını bile yaptığı bir hatadan dolayı gözünü kırpmadan vuran, kanun adamlarının korkulu rüyası bir azılı katil. ancak filmde dan ile kurduğu duygusal bağlantı sonrası dan'i oğlunun gözünde bir kahraman yapmak için kendi isteğiyle hapse girmeye karar veriyor. bu izleyicilerde wade için "aslında safi kötü bir karakter değil" yorumu yaptırsa da wade'in her şeyi bırakarak bardaki kadın ile kaçmak istemesi bu işbirliğinin spontane verilmiş bir karar olmadığını gösteriyor. aslında wade, kendisi için "emeklilik" kararını çoktan vermiş. ancak filmin son sahnesinde seyircilerin gözüne sokulan bir detayda, wade'in şerif silahına sahip olduğu görülüyor. bu silahı kendisi bir şerifi öldürerek mi sahip oldu? bu silahı kullanması sadece bir tesadüf mü, yoksa değişik bir adalet sisteminin savunucusu olduğunun bir göstergesi mi? wade'in sadece, zalim, insanları evlerinden eden ve onlara eziyet eden demiryolları servisinin arabalarını soyması bir tesadüf mü, yoksa bilinçli mi? wade eskiden bir şerif miydi, kanunların düzgün işlemediğini gördükten sonra mı bir "kanun kaçağı" oldu? bu sorular yanıtsız kalsa da, seyircilerin aldığı sinyaller çok açık.

    meraklısı için son bir detay da, charlie prince'in wade tarafından vurulmasıyla ilgili. filmde geçen ve ana temayı oluşturan incil ayeti, filmdeki tek ayet değil. ben wade daha evvelden yine şöyle bir ayeti dile getiriyor:he who guards his lips guards his life, but he who speaks rashly will come to ruin (ing kim dudaklarına/ağzına hakim olursa, kendi canını korur, kim düşüncesizce konuşursa o mahvolur). bunun yanında ben wade'in byron'u öldürdüğünde "kötü adamlar bile anneleri hakkında hassas olur" sözünü söylemesini hatırlayın. şimdi de charlie prince'in dan'i vurduktan sonra söylediklerine bakalım:

    he was one tough "son of a bitch"!

    gerçekten de söz konusu "anneler" olduğunda ve düşüncesizce konuşulduğunda insan wade'in karşısında mahvoluyor!
    ---
    spoiler ---


    (kumru jr - 11 Ekim 2013 00:34)

  • comment image

    1957, yani ilk versiyonu kanımca başyapıttır. şu söz hangi western filminde geçer?

    "...kimi erkekleri on yıl boyunca her gün görür, ama hiç fark etmezsin. kimi erkekleri bir kere görür, ömrünün sonuna dek hatırlarsın."

    sanırım bu filmleri keşfetmeyi biraz da criterion collection'a borçluyuz. yoksa ancak tesadüfen izleyebilirdim.


    (hanging rock - 5 Mayıs 2014 14:59)

Yorum Kaynak Link : 3 10 to yuma