Facebook Yorumları
  • comment image

    daha ziyade lvov ismi ile bilinen, ukrayna'nın polonya sınırındaki şehri. ikinci dünya savaşı öncesi, polonyalı ve ukraynalıların birarada yaşadığı bir polonya şehri iken, polonya nin batiya kaydirilmasi sonrası ukrayna sınırlarına katılmıştır. (hatta polonyanın wroclaw şehrindeki birçok insanın dedesi ananesi lvovludur)

    kiliseleri, müzeleri, opera binası güzel, zaten şehir merkezi unesconun malum listesine girmiş durumda. ancak bu bölge dışında her sokağında, her binasında fakirliğin izleri görülebilir. kafalarında kalpak kar fırtınası falan dinlemeden yürüyen insanları, yabancı olduğunuzu anladıklarında gözlerinde beliren huzursuz bakışlar, şehrin dört bir yanındaki sovyet dönemi heykelleri (kaslı, çelik gibi bakan bir işçi şeklindedir genelde), sokaklarında en az 30 yıllık komünist dönem arabaları (türkiyedeki bulgar göçmenlerinin arabalarından), sanki 100 yıl önce yapılmış da bir daha hiç dokunulmamış gibi eski duran bakımsız tramvayları ile lvov, ikinci dünya savaşının acılarını en çok çekmiş şehirlerden biridir.

    ukraynanın batısında daha ziyade rusça konuşulurken, lvovda ukraynaca konuşan insan sayısı daha fazladır. sovyetlerden ilk ayrıldıkları dönemde, şehir ahalisinin, rusça konuşanlara ağır tepkiler gösterdiği söylenir (en nazik şekilde ifade ettim). hatta anadili rusça olan ve lvovlu olmayan bir ukraynalı, bu şehirdeki dilin ancak yarısını anlayabildiğini söyleyebilir - sanırım biraz polonya etkisi de var bunda.

    şehir merkezindeki büyük opera binasının arkasında büyük bir blok halinde lvov oteli var, burda çok ucuza konaklanabilir. yine şehir meydanındaki restoranlarda ucuza tıka basa doyabilirsiniz (yağlı domuz sosisleri ve bunlardan yapılan yemek ve çorbaları saymazsak, ukrayna yemekleri güzeldir. geleneksel yemeklerinden olan mantı ve çiğbörek her yerde bulunur.**) ola ki şehrin otobüs garına yolunuz düşerse, otogarın tam karşısındaki sitenin ortasına saklanmış bir market ve bankamatik var. bir de ukraynadaki her ticari aracın bir taksi olduğu unutulmamalı, taksiyle heryere ucuza gidilebilir - tabi işin bu kısmı sizin ukraynaca veya tarzanca anlaşma yeteneğinize kalmış. yabancıları pek sevmeyen genç nüfüsa kıyasla, büyükler daha iyidir, hele taksici yaşlı bir amcaysa dilini bilmemenize rağmen bütün yol birşeyler anlatır, güler durur, sizi de güldürür.

    gece hayatı, eğlence yerleri falan çok yok gibi, veya ben rastlamadım. akşamları yapılacak en güzel şey, marketten longerlerı kapıp, yanına da çerez olarak örgü peynir şeklinde satılan kalamarlardan alıp demlenmektir.


    (domno epotus - 20 Kasım 2007 18:15)

  • comment image

    nüfusunun %85'inin kadın olduğu koca bir yalandır. amaç tabii ki abazan türk erkeklerinin dikkatinin çekip okuyacakları haber yapmaktır. 2007 de yapılan nüfus sayımına göre oran şu şekildedir.

    2007: 735,000 inhabitants.
    by gender
    51.5% women
    48.5% men

    kaynak: wikipedia


    (sortayms - 20 Mayıs 2011 16:16)

  • comment image

    eurolot + thy ile güzel bir krakow-lwow-istanbul-lwow-krakow yolcuğu yapacaktım ama kısmet maceralı yoldan yapmakmış. eurolot kapçıkağızlığı yapıp iki uçuşun da saatini değiştirince mecbur karayoluna döndüm thy uçuşlarını yapabilmek için.

    iyi ki de dönmüşüm.

    olur da benzer rota izlemek isteyenler olursa diye yazayım:

    krakow'dan tren ile przyemsyl (ismine çaktığım) şehrine gidiyorsunuz 23 lira civarında bir paraya. sınıra en yakın büyük şehir bu. 4,5 saat sürüyor tren. sonra tren istasyonunun bitişiğindeki dolmuşa biniyorsunuz tanrıya emanet. 1 lira gibi bir paraya sınıra (medyka köyüne bağlı - granitsa diye de geçer) götürüyor o da sizi. baya dolmasını bekliyorsunuz ama. büyük valiziniz, çantanız varsa bir yerlere sokmaya çalışın hemen.

    indiğiniz yerin hemen orda bir yaya yolu gidiyor sınıra doğru. kaçırmanız imkansız. orada para da bozdurabilirsiniz zlotyniz varsa. oranlar güzel. birçok teyze göreceksiniz koltuk altlarında vodka, karton sigara falan olan. birazdan bahsedeceğim gruba dahiller.

    yok dur şimdi bahsedeyim unutmadan. şimdi bu arkadaşlar (karınca deniyor) sınırdan sınıra bavul ticareti yapiyorlar sürekli. hangi ülkede ne ucuzsa, ordan alip diğerine getiriyor ve el altından satıyorlar. bu yüzden zaman zaman yaya sınırında (tren ve araçlar için de ayrı iki sınır var) çılgın kuyruklar olabiliyormuş. benim gidişimide de dönüşümde de in cin maç yapiyordu. o yüzden çok detaylı bahsedemeyeceğim. ama duyduğuma göre, turist olduğunuzu bir şekilde belli edebilirseniz öne geçme şansınız var. ingilizce bilen yok gibi ama. rusça-lehçe çat pat anlaşıp öyle geçebildim ben.

    sınırda bavulunuzda içki, sigara, ilaç vs var mi diye soruyorlar. yoksa bakmayabiliyorlar bile. geçişler zaten vize derdi olmadiği için kolay (ukrayna'dan polonya'ya geçişte şengen vizemizi unutmuyoruz) . polonya tarafında da ukrayna tarafında da sorun yaşamadım. çılgınlar gibi içki taşımayacaksanız siz de yaşamazsınız.

    neyse efendim kırmızı-beyaz bayraklı ülkeden sarı-mavi bayraklı ülkeye geçtik. alfabe değişti, saatlerimiz bir saat ileri zıpladı. fiyatlar polonya'ya göre bile birden bire düştü (kaba hesapla 2,5 hrivna/grivna eşittir 1 zloty, o da eşittir 0,55 kuruş diyebiliriz). bulunduğunuz yerin adı şehini(shehyni) ya da şhengi gibi bir yer. sınırı yayan geçtikten sonra yol boyunca 100-150m gidip sola dönüyorsunuz. hemen 20-25 metre sonra ufak bir gar göreceksiniz. işte lviv'e giden marşrutkalarımız oradan kalkıyor.

    garda bir bilet ofisi var. oradan alabileceğiniz gibi, araca binince direkt şöfer veya muavinine de ödeme yapabilirsiniz. ücret 24 grivna (nasıl çevireceğinizi biliyorsunuz artık). yanlış hatırlamıyorsam yarım saatte bir idi bu dolmuşlar fakat batı avrupa dakikliği beklemeyin. zaman zaten yavaş akar doğu'da. eğer seviyorsanız çibörek de yiyebilirsiniz oradaki büfede. ne eti olduğunu bilmiyorum ama tadı beni çocukluğuma götürdü.

    dolmuşa bindiniz. yine tabi bagajınız varsa kendinize yakın tutun. duruma göre tıklım tıklım olacaktır. dolmuş baya yetmişlere götürüyor insanı. sağı solu paslanmış mı, sincap mı kemirmiş nolmuş. kumaşlar ve döşeme doğduğum zamanın modasını yansıtmakta. hafif mayhoş, renkli ampüller var. ferdi tayfur da çalsa tamamım.

    dolmuş her köye uğruyor yol boyunca. sınırdan lviv merkeze mesafe 80km falan ve dümdüz bir otoyol var fakat bu sağa sola sapmalardan dolayı iki saati aşıyor seyahat. etrafa bakının, çirkin ama güzel köyleri, genç yaşlı güzel insanları seyredin.

    ve şehre vardınız. ana tren istasyonunun (gar binasının üstünde kocaman vokzal yazıyor kril alfabesiyle) dibinde iniyorsunuz. indiğiniz yerin az gerisinde tramvaylar var. buradan şehrin eski merkezine gidebilirsiniz. ben, hava aşırı soğuk olmadığı(artı bir falandı gün içinde), çok yüküm de olmadığı ve gideceğimiz yol bayır aşağı olduğu için yürüdüm. hem sağı solu da görmüş oluyorsunuz.

    şehrin merkezi, iki senedir yaşadığım krakow'a kıyasla minik sayılır. gittiğim zaman da tam christmas öncesine (2 ocak) denk geldiği için cıvıl cıvıldı ortalık. nüfusun cinsiyet bölümüyle ilgili tartışmalar var. evet, ben de doğu avrupa'daki şehirlerin genel nüfuslarının fifty-fifty olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum ama kadın egemen milletler olduğu için dışarıda daha çok kadın görmek çok doğal. alıştım ya da. sonuçta bağcıların da demografik dağılımı (attım bunu, tutmadıysa sori) eşite yakın ama yoldan geçene sorsan "kadınlarınızı eve mi bağliyorsunuz" diye sorarlar.

    old town etrafı bir gün için gayet yeterli. sevimli de bir şey. yemek için alternatif yerler var. hiç anlatmayım, kendiniz keşfedersiniz. bir sürü pastane var ama ben tatlı ağırlıklı gıdalara hala alışamadım. bağaçayı falan özlüyorum. peynirli diye satılan şeylerin tatlı çıkması hiç hoşuma gitmiyor. siz de alışmayın. tuzlu isteyin. bir şubesi de krakow'da bulunan bir çikolata atölyeleri var. meşhur lviv çikolatası yapiyorlar canlı yayında. hediyelik eşya niyetine buradan alişveriş yapabilirsiniz. karışık yemiş gibi çikolata paketleri oluşturabiliyorsunuz. tuzlu dedik, adamlar tuzlu çikolata da yapmişlar. bence uzak durun. zaten burada kahverengiye doyacaksınız.

    gece hayatıyla ilgili yorum yapamayacağım çok üzülerek. fakat rynek'te(meydan diyelim) 14 numarada kriyifka diye bir mekan varmış methini duyduğum. tabelasız, reklamsız; içeri sadece doğru parolayı(slava ukrayni) höykürünce girebildiğiniz bir yer. önüne kadar da gittim ama çılgınlar gibi sıra vardı (nasıl saklı mekansa arkadaş). üşendim. lokaller napar diye gidilebilir. şehrin dışında da metro diye birkaç clubtan oluşan mekanları varmış yine bana methedilen. fakat üşendiğim için buraya da gitmedim.

    yürümek için güzel bir şehir ama old town dışına çıkınca bir güngören, bir bayrampaşa'ya benzeyebiliyor. sanırım içinde yaşamyacaksanız iki günden fazlası da sıkabilir. zaten oraya gidiyorsanız krakow'a da gidin.

    gidiş de(maceralı karayolu) zaten entrynin başladında anlattığımın tersi istikamette çalışıyor. yapacağınız şeyler tamamen aynı. tüm yolculuk 30 liraya falan denk geliyor. gece treni ve otobüs de mevcut ama sınırda bunlar içinde bekleme olasılığınız daha yüksek (sanırım bir de trenlerin raylarının değişmesi gerekebiliyormuş). düşünürseniz, tren(yataklı, kuşetli; kıllı, tüylü) 100 lira, otopüs de (yine seksenler olabilir, yarısı develer tarafından yenmiş o302 falan gelirse şaşırmayın) 55 lira falan. he burada bu üç çeşit gidişin de süresi 7,5 - 9,5 saat arasında değişiyor (sınırdaki yoğunluğa bağlı).

    yanlış bilmiyorsam thy dışında pegasus da uçuyor buraya sabuha gökçen hava şeysinden.

    evet kısa ve öz bir entrymizi daha burada bitiriyoruz. bit.


    (uzumlerin gazabi - 22 Ocak 2013 12:41)

  • comment image

    ukrayna'da ama ukrayna gibi olmayan şehir. zaten herkes sahip çıkıyor kendine. polonyalılar bizim diyor ruslar bizim ve şu an ki sahipleri... bi hafta gibi edindiğim izlenimleri maddeler halinde aktarayım.

    - lviv, lvov, l'vov ve daha bi sürü şey dediğim gibi kendisine sahip çıkan her millet farklı isimlerle anıyor bu şehri.

    - lviv bir çok avrupalı tarafından küçük paris olarak adlandırılıyor. gerçektende öyle. şehir mimarisi ve düzeni hatta köklü geçmişi binalara yansımış ve bir avrupa şehri gibi görünmekte. keza aşk şehri tanımlaması paris için ne kadar uygunsa burası içinde öyle.

    - ukrayna'nın mevcut tarihi ve görsel öğelerinin yarısından fazlası lviv'de. o yüzden bu şekilde gezmeyi seven binlerce turisti ağırlıyor.

    - halkın çoğunluğu -yüzde 90 gibi- ukraynalılardan oluşmakta ancak içerisinde ruslar, polishler, ermeniler, azeriler, vb. milletler de mevcut. bu yüzden cami hariç değişik hristiyan mezheplere ait türlü türlü kilise var hem de onlarca. tabi bir de sinagog ki henüz tadilat aşamasındaydı ben ordayken.

    - bu kadar kilisenin hakkını da veriyorlar gerçekten. her kilisenin cemaati bol miktarda vardı. her daim ayinler, vaftizler ve bi sürü aksiyon kiliselerde... sadece yaşlılar değil gençler de baya bir rağbet ediyorlar.

    - ukraynalılar daha doğrusu lvivliler tam anlamıyla mikro milliyetçiler. gitmeden önce yaptıgım araştırmada insanların rusçaya bile karşı olduklarını okurken - hadi be demiştim ama yüzümü kara çıkardılar. rusça bile konuşanlara ukraynaca cevap vermeler bir tavırlar bir tavırlar. bu milliyetçiliklerinden dolayı 24 ağustos bağımsızlık günlerinde ukrayna'nın diler şehirlerinden binlerce yerli turist akın etmişti şehire. en iyi kutlamalar orda hissediyormuş gibi geldi bana. 18 marta bizim çanakkale'ye gitmemiz gibi misal..

    - hah işte tam da bu noktada nüfusun yüzde 85'inin kadınlardan oluşmadığını anlıyorsunuz. hem turist akını, hem sizin hatun hatun diye oraya gitmenizden ötürü gözünüzün sadece onları görmesi üstüne de hizmet sektörünün bütün çalışanlarının kadın olduğunu tecrübe etmeniz böyle bir algı oluşmasına neden oluyor. ha güzel değiller mi? fevkaladenin ötesinde güzellikleri var. her zaman ki antalya, bodrum vs geyiklerini burada çevirmeniz işten bile değil.

    - direk malum iş için buraya kiev otobüsüne benzer bir şey kaldırmak gereksizlikten ziyade şehirin kültürel yapısına ayıp olur. zaten o amaçla giden cengaverlerimizin - abi burası kiev ya da odessa gibi değil deyip, iki günde kaçmasına vesile olmaktadır. ama güzel bir aşk yaşayacağınız sayısız güzellikte ve niyette olan kızlar var. var gerçekten varlar. biliyorum. tavsiyem de bu yönde olacak ki, açık açık ta söyleyim fuhuş için kalkıp lviv'e gitmeyin arkadaş. adımızı bir de orda gereksiz yere kirletmeyin amk. neyse ordaki bir kaç densiz aklıma gelince sinirlendim bir an.

    - burada hoşuma gitmeyen tek şey oldu o da bizim karadenizliler gibi her şeyi kendilerine mal etmeleri, her bir şeyi ünlü lviv şeysi diye tanıtmaya çalışmaları. bu da euro 2012'den sonra artış göstermiş gibi. çikolota, bira, kahve, şarap ve daha bir çok yemek. ama allah var güzel ve lezzetliler. lezzetli deyince aklıma bizim türklerin her haltı işleyip restoranlarda ve kafelerde ''no pig no pig'' deyişleri aklıma geldi şimdi. yapmıyor değiliz. işin içine domuz girince çok dikkatli oluyoruz.

    - istanbul ile arası 2 saat uçakla thy ve pegasus uçuyor. saat farkı yok. iklim dediklerine göre sürekli yağışlı. yılın yarısı yağışlı geçiyor. hava çok güzel oluyor özellikle temmuz-ağustos aylarında yalnız geceleri serin yazın bile kalın bir hırka almanız geceleri için iyi olur. kışın -20 lerin üzerinde olan gün sayısı ise bir hayli fazlaymış.

    - yemek konusunda ise dediğim gibi lezzetli!! yiyecekler var. vareniki diye mantımsı, derunei diye rendelenip kızartılmış patates, borş çorbasını zaten herkes biliyor. gerçi bunlar ukrayna'ya da özgü yemekler fakat en iyisi burda gibi iddiaları var tabi. (isimlerini kendi telaffuz şeklimle yazdım. onlar bile farklı farklı söylüyorlar)

    - bütün olay rynok meydanında (pazar meydanı) dönüyor gibi görünse de şehrin farklı yerlerinde aynı anda en az 3-5 etkinlik bir arada götürülüyor. yani sırf bunun için bile takip edilip gidilesi bir yer. filarmoni orkestrası mı dersin, sokak dansçıları mı dersin, opera falan hiç bahsetmiyorum. herkesi tatmin edecek kadar faaliyet 7/24 var.

    - görülecek binaların başında opera binası, ermeni kilisesi (çok eski), st. george katedrali, latin kilisesi gibi... siz en iyisi giderseniz ne bulursanız inceleyin.

    - bu şehirde yabancı hele türk olduğunuz şıppadanak anlaşılıyor boşuna kıçınızı yırtmayın. bir sözleri varmış zaten. 'lviv'li yabancıyı 100 metreden' anlar diye. hoş farklı olduğunuz en azından kıyafetlerinizden anlaşılıyor. siz ne kadar fazla markalı ürünler giyinmeseniz de ayağınızdaki spor ayakkabı en azından beynelmilel markalardan biriyse hemen sobeleniyorsunuz. çünkü halk burada gerçekten fakir. kızlar çok güzeller mi diye giydikleri kıyafetler de güzel geliyor insana bilmiyorum ama global gençliğin giydiği markaların bir tanesi bile yok hiç kimsenin üzerinde. biz de asgari ücretli bile ayağına kıçına bol reklamlı şeyler giymek için uğraşırken burada o yok. yokluktan yok. ama tezgahtar olup iphone 5 kullanım sıklığı da gözüme çarpmamış değil.

    - kişisel gelir çok düşük. para birimi grivna. 100 dollar dujsuz 810 grivna etmekte. yani bizim 1 lira onların 4 grivnası. ve şehir bize göre ucuz kaçıyor. tabi ki iyice keşfedildikten sonra bu fiyatlar artacaktır diye düşünüyorum. avrupalıların ilgisi de hayli fazla. bira bizim paraya göre 2 tl benzin 2 tl şehir içi ulaşım bir sakız parası sigara en pahalısı üçte bir fiyatına. genel turist mekanlarının dışında gezerseniz burada çok az paraya çok uzun vakitler geçirebilirsiniz.

    - kalacak yer olarak mükemmel restore edilmiş butik oteller var. biraz pahalı geldi bana yalnız. size ucuz gelebilir. hosteller var bulaşmayın bok götürüyor. temizleri de vardır ama araştırmaya değmez gibi. bir de bizimkilerin icat ettiği ev kiralama işi çıkmış günlük olarak. amaç belli.. güzel evler varmış ben bilmiyorum... internetten gerekli kontak kurulabilir o şahıslarla. uygun bir zamanda uygun fiyata otelde kalmanız tavsiye edilir. hem havanız bile olur. şehir meydanına yakın da olursa tuvalet ihtiyacınız için iyi olur. ortak tuvaletleri kullanmanızı önerilmez, bok götürüyor.

    - gece hayatı da baya renkli. hoş clublar var, barlar var. insanlar eğlenmeyi hem biliyor hem de çok seviyorlar. özellikle kızlar çok seviyor. kiev otobüs nasihatları vermeyim diyorum ama dürtüyor resmen. çünkü kızlar resmen av burada bu kadar bariz bir şekilde aranan hatun kitlesi ben görmedim. metro club, rafinad, fashion vb. fashion tercih ediniz.

    - metro club bizim türklerin zaten daha çok daha gençler ve türkler takılıyor. gloria jeans kafe; o da bizim türklerin hatta öğrendiğime göre ertuğrul günay burayı resmi olarak ziyaret ederken burayı çok beğenen yakın bir akrabası ikili ilişkiler sayesinde açmış.

    - peki şehirde türk izi var mı derseniz? (yoksa boş ver %85 i anlat mı diyorsunuz) bir kaç yerde esamesi okunuyor azerileri de sayarsak. aslında onları saymazsak daha iyi çünkü bizim burdaki roman stayla yaşam tarzı oarada azerilere ait ve açıkçası pek sevilmiyor istenmiyorlar. neyse osmanlı mirası olarak karşıma sadece küçük bir top mermisi mi desem güllesi mi desem o çıktı karşıma zaten o da tam meydanda bir kiliseye asılı duruyor. güya osmanlı burayı işgal ederken attıkları o gülle kilisenin bir camından giriyor öteki camından çıkıyor ve hiç bir zarar vermemişmiş. o yüzde n kutsallığına inanıp asmışlar duvara. görürseniz aklınızda bulunsun. bunun dışında yuri kulczycki diye lvivli avrupaya kahveyi tanıtmış birisi.. peki türklerle ne alakası var? bu puşt kahveyi bizden götürmüş avrupaya tanıtmış çünkü. biraz dalavereci, türkçeyi çok iyi konuştuğundan ve osmanlılara benzediğinden viyana kuşatması sırasında türklere ihanet ederek kuşatmayı başarısız kılmış ve olaylar gelişmiş şimdi detaya girmeyim. zaten kömür madenin konseptli kahve shopa girerseniz fesli maketini görebilirsiniz.
    bi de cami var diyollar. kilise kurulmuş üzerine. inanmadım.

    ... daha fazla detaylı yazılabilir şeyler var ancak bize ayrılan sürenin sonuna geldik. giderseniz küçük bir ön bilgi olmuş olur size bunlar sadece. ama arkadaş gelin şu yukarımızdaki ülkelere karşı olan ön yargımızı evde bırakıp gidelim. onlar da insan amk açıp beklemiyorlar ya. gitmeden önce bir şeyler okuyayım diye interneti açtım herkes aynı yöne kanalize olmuş. bakın birinci ağızdan diyorum farklı zevkler için oraya gitmeyin güney ukraynaya gidin hem deniz de var kum da.


    (difdiringi - 2 Eylül 2013 15:42)

  • comment image

    öncelikle birçok kişinin kaldığı bir ikilem olan "kiev mi lviv mi?" (kharkiv mi, odessa mı diye de devam edilebilir) sorusuna cevap vereyim. aslında türkiye'de yaşayanlar için bu ikilemin en büyük sebebi kiev'e sadece türk hava yolları ve lufthansa'nın uçması ve bilet fiyatının da pegasus airlines'ın da uçtuğu lviv'e göre baya bir pahalı olması. en azından biz kiev'e gidecekken bileti sırf bu sebepten hiç aklımızda olmayan lviv'e almış bulunduk. zira fiyat yarı yarıya fark ediyordu. ukrayna'nın başka bir şehrini görmüş değilim ama burası her yönden beklentileri karşılayacaktır. ayrıca kiev kadar turistik olmadığı için hayat da çok ucuz.

    türkiye'de lviv uçuşlarına olan ilgiyi artırmak için çıkarılan "lviv'in %85'i kadınmış beyler!!!" konulu şehir efsanesinden dolayı uçağın büyük bölümü erkekti. özellikle arkamızda oturan 3 erkek ölümüne inanmış, bütün yol "oğlum valla bak düşün yolda gördüğün 10 kişiden en az 8'i kadın yok böyle bişey yaa" diye konuşup durdular. "aha" dedik, "şimdi yarrağı yedik". bunlar kesin her yerde karşımıza çıkacaklar, bizi rezil edecekler falan diye düşündük. ama tam tersi amına koyim; 1 hafta boyunca, üstelik her gece çeşit çeşit gece kulübünde takılmamıza rağmen, koca şehirde türkçe konuşan bir tane adama denk gelmedik. bu kadar abazan hangi ara nereye kayboldu anlam veremedik. havaalanından otellerine giderken gerçekle yüz yüze gelince depresyona girip odadan bir daha çıkmadılar herhalde.

    havaalanından indikten sonra ilk iş kyivstar'dan geçici bir hat alın. sınırsız internet (bu 2g oluyor, sadece ukrayna pasaportu olanlara 3g internet veriyorlarmış) ve bir miktar konuşma süresi yanlış hatırlamıyorsam 10 lira gibi bişeydi. yalnız bu şehirde sebebini anlamadığım bir şekilde çoğu mekanda telefonun çekmemesi gibi bir problem var.

    şehrin merkezi rynok square denilen yer. bir de shevchenko avenue var, birbirlerine yakınlar zaten. otel yerine hem daha büyük, hem de daha ucuza stüdyo daire tutmanızı öneririm. merkezde günlüğü 2 kişilik 25-30 euro'ya gayet güzel daireler bulabilirsiniz.

    ulaşım için araca pek gerek olmuyor ancak olursa da taksiler çok ucuz. hemen hemen türkiye'deki taksi fiyatlarının 2'de 1'i. taksimetre veya açılış ücreti yok. gideceğiniz yeri söylüyorsunuz, adam fiyat veriyor. pazarlık yapıp fiyatı indirmek de mümkün.

    tarihi yapılardan, müzelerden falan pek bahsedemeyeceğim zira biz öncelikli olarak içip eğlenmeye gittiğimizden şehrin simgelerinden biri olan opera house dışında bir bina görmedik. gerçi onu da gördük mü görmedik mi emin değilim amına koyim. her gördüğümüz büyük binaya opera house diyorduk.

    %100 el yapımı, onlarca çeşit çikolatanın olduğu lviv handmade chocolate'a gidip bişeyler almadan dönmeyin. merkeze çok yakın. kime sorsanız gösterir.

    pizza celentano'da yer bulabilirseniz pizzasından yiyin. 30'a yakın pizza çeşidi var ve hem ucuz, hem güzel.

    yine merkezde kryjivka diye milliyetçi bir konsept mekan var. girişinde kuyruk falan oluyor. elinde tüfek olan bir adam içeriden kapıyı açıp parolayı soruyor ve ancak parolayı söyleyerek girebiliyorsunuz. parola "slava ukraini". yani "yaşasın ukrayna" gibi bişey. girerken de shot bardağında ballı votka ikram ediyor. gelenlerin çoğunun turist olması ise baya bir ironik. burada hem yiyip hem içebilir, hem de ara ara gezen ekipten akordeon ve keman eşliğinde yöresel şarkılar dinleyebilirsiniz.

    merkezdeki mazoh da bize ilginç gelecek bir konsepte sahip. cinsel objelerin olduğu masalarda yiyip içiyorsunuz. menü zincirli kelepçeli falan. hesap topuklu ayakkabının içinde geliyor. garson kızlar ellerinde kırbaçla gelene geçene vuruyor. eğer istekliyseniz de üzerinizi çıkarıp yine kendinizi garson kızlara kırbaçlatabiliyorsunuz. oturduğumuz süre boyunca böyle en az 3-4 kişiye denk geldik. türkiye'de böyle bir konsept olsa adam polis çağırıp tutanak tutturur yemin ederim. gerçi bu mekanı türkiye'de açmaya kalksalar idam cezası geri getirilir, hepsini idam ederler amına koyim. mümkün değil yani.

    gelelim gece hayatına. yukarıda da dediğim gibi kiev'i görmüş değilim ancak lviv'in müthiş hareketli bir gece hayatı var. zaten gitmeden önce en az 10 mekanlık bir liste çıkarmıştık. hepsine de gittik. sadece taksi değil, burada her şey ucuz. 50'lik bira 3-4 lira, votka 5 lira, viski 6 lira diye gidiyor. evet tekelden değil, gece kulüplerinden bahsediyorum.

    metro club buranın en bilinen gece kulüplerinden. zaten gitmeden önce gece hayatını araştıranlar da, biraz da menajerinin türk olmasından dolayı en başta bu ismi duyacaktır. akşam 10 gibi hareketlenmeye başlayıp sabah 6'ya kadar hemen hemen aynı doluluk oranıyla devam ediyor. vip masalar çok ucuz. türkiye'de millet bir şişe açtırmak için bütün maaşını verirken burada 150 liralık harcama yapmanız şart koşuluyor. bu paraya da değil tek şişe, en az 2-3 şişe açtırabilirsiniz. gittiğimiz mekanlar arasında en iyi dj bu mekandaydı. bar kısmının hemen yanında çok güzel yemekler yapan istanbul isimli bir restoranı var. duvardaki televizyonda da powertürk açık. barın ayrı bir odasında nargile de içebiliyorsunuz. diyeceğim o ki, buraya mutlaka gidin.

    diğer görülmesi gereken gece kulüpleri fashion club, millenium club, fenomen club ve zanzibar. zanzibar'ın ilk katı karaoke (bence bar kısmından daha güzel), ikinci katı nargile, yemek falan, üçüncü katı bar. burada gece kulüplerinin hepsinde nargile de bulunuyor ve fiyatları da öyle fahiş fiyatlar değil, türkiye'de herhangi bir nargilecideki fiyattan biraz fazla. fena da yapmıyor şerefsizler. zanzibar'da şaraplı, votkalı, viskili, hatta absinthe'lı nargile bulabilirsiniz. strip club olarak da rafinad people ve cazanova'ya gidebilirsiniz. bu mekanların hepsi de haftanın her günü sabah 5-6'ya kadar açık ve hareketli. hepsinde de mekanın en az yarısı kız. türkiye'de damsız içini bile göremeyeceğiniz yerler yani. ama türklerin imajının pek iyi olmadığını hatırlatayım. gördüklerimden sonra haksız da sayılmazlar. yine sayıca az da olsa türkleri sevenler de var. bunlar da genelde "ooo marmaris'i biliyo musun geçen yaz gelmiştim süper bi yer" diye giriyor muhabbete.

    son aklıma gelenleri de ekleyip entry'i bitiriyorum. tekrar tekrar; hayat çok ucuz. buradaki fiyatlara alıştıktan sonra insanın türkiye'ye dönesi gelmiyor. 2 kişi yemeğini yiyip bir güzel içiyorsun, gelen hesap 50 lira. insanların çoğu ingilizce bilmiyor. bilse de konuşmuyor. vizesiz olması büyük nimet. istanbul'dan 2 saat. kızları çok güzel. millet çok rahat. herkes hayatından memnun. tayyip erdoğan yok. üstelik nereden baksan 2000 kilometre uzakta. daha ne olsun amına koyim?


    (incredible - 17 Ocak 2014 07:23)

  • comment image

    nasıl geçti anlamadım lviv hikayesi. bir hafta değil sanki yıllar geçirmiş gibi bir hisle ayrıldım bu kentten. toparlıyorum,

    pasaport sırasında bazı türkleri ayrı bir odaya ayırdılar. bir kişiyi de aynen türkiye'ye geri paketlediler. adamı neden yolladılar bilmiyorum. dönüş bileti, bir miktar nakit, otel rezervasyonu vs. yanınızda olursa iyi olur. benim pasaportuma bakan polis çok güzel bir kızdı. pasaport fotoğrafımda epey farklı olduğum için güldü, "o zaman daha tatlıymışsın" falan dedi gayet güzel ingilizce konuşuyordu. ukrayna ilk dakikadan yaptı ukraynalığını.

    central square isimli hostelde kaldım. burası teknik olarak kaldığım en kötü hosteldi, bir tane banyo var vs. ama ortamı, çalışanların dostluğu çok güzeldi. çabucak arkadaş olduk, müşteri ilişkisinin ötesine geçtik. şimdiden özledim onları.

    ukrayna ucuz arkadaşlar. 1 tl 10 uah yapıyor, 1 eur 30 uah, alım gücüne bire on gibi yansımıyor tabi bu kur, ama iki katına yakın diyelim alım gücümüz. söz konusu alkol olunca durum değişiyor tabi, türkiye'ye mukayese götürmeyecek kadar ucuz alkol, özellikle votka. dönerken bavula vodka doldurun, bakan eden yok. bi tane de bana getirin. ben yapamadım ucuz ucuz diye diye çok para harcadım parasız kaldık. bir para notu daha düşersek, taksi çok ucuz. havalanı-şehir 50 uah falan tutuyor yani 5 lira.

    tamam hepiniz esas kız mevzularını merak ediyorsunuz biliyorum. artık ukraynalı kızların ne kadar güzel ve sempatik olduğunu söylemeye gerek yok. fakat burada türk'lere karşı ciddi bir ön yargı var. bir defasında ukraynalı bir arkadaşım diğerlerine bizi şöyle tanıştırmıştı: "they are turkish but don't worry, very cool guys" bu cümle durumun vehametini anlatmaya yeter sanırım. buralara kadın beklentisiyle giden ciddi bir hayal kırıklığıyla dönebilir. ama şansınız yaver giderse evlenmek isteyeceğiniz bir kızla dahi tanışıp bir şeyler paylaşabilirsiniz. bir de şu %85 kadın muhabbetine inanan var mı ya ?

    hemen her turistik noktayı gördüm. belediye binasının kulesinde harika bir manzara var fakat belki bin basamak çıkmışımdır. kondisyonuna güvenmeyen denemesin derim, merdivende can verirsiniz valla. bir de high castle var, ismine aldanmayın orada bir kale yok. manzara süper ama çıkmak yine çok zorlu. üstelik yüksek olduğu için de baya soğuk oluyor.

    krivka mutlaka ziyaret edilmeli, herkesin bahsettiği milliyetçi mekan. vurulmak istiyorsanız "ben rusum" falan diyebilirsiniz burada. arka tarafında stalin ya da lenin resmine silah sıkabileceğiniz bir bölüm var.
    denk gelirseniz opera izleyin. opera binasının orada ismini hatırlamadığım bir mekan var, canlı müzik oluyor, fiyatları çok uygun orada bir akşam takılabilirsiniz. red snikers diye bir grup çıkıyor, bu adamlara sokakta da çalarken rastlayabilirsiniz çok iyiler.

    mazos da çok keyifli, mutlaka tecrübe edilmesi gereken bir mekan. ama içip içip sonra kendinizi kırbaçlatmayın bence. bir yahudi restoranı var civarda şakşukası lezzetli, sahte bir hesap getiriyorlar şarkı falan söylerseniz indirim geliyor. tepesinde araba olan ünlü bir kafe var adını hatırlamıyorum orada da bir şeyler için derim. sabaha kadar çıkmak istemeyeceğiniz kadar hoş bir ortam kurmuş adamlar. rynok square civarında gireceğiniz her kafenin acayip bir atmosferi var zaten, alayına gidiniz.

    ecza müzesi ilgilisi için enterasan bir yer, silah müzesi de güzelmiş ama orayı göremedim.

    meydandaki pizzacı olağanüstü iyi, central pizza mı neydi ismi. nispeten pahalı, diğer yerlere göre. big plate diye bir yer var 24 saat açık orada da çok lezzetli pizzalar var, servisi çok geç geliyor, yanına da bir amstel ya da zenik sipariş etmeyi unutmayın türkiye'de yapamadığımız şeyler... yerel yemekleri vareniki'yi test edebilirsiniz. green isimli bir vejetaryen restoranı var ki orayı yemekle çok da arası olmayan ben özellikle tavsiye ediyorum. tertemiz ve lezzetli yemekleri var. market alışverişini arsen'den yapabilirsiniz, ucuz ve çok çeşit var. şu peynir çikolatalarından alın çok leziz bana da getirin olur mu ? peynir demişken türlü türlü kaşar peynir alabilirsiniz buradan ve hemen yanındaki pazardan. yine türkiye'de olmayan şeylerden biri olarak peynir kültürünü es geçmeyin derim.

    serbska caddesinde meyveli sıcak şarap tadabilirsiniz. sokak müzisyenlerini dinlerken yanınızdaki kişiye çekinmeden merhaba diyebilirsiniz.

    biraz ukraynaca ezberlemek işinize yarar. dobo bachenya, slava ukrayini ! du pyvo bud laska ! en azından rakamlar vs. rusça antipatiyle karşılanıyor, ingilizce pek bilen yok ama nadiren denk gelebiliyor da. kiril okumayı öğrenirseniz işinize yarar...

    havalanları hayatımda gördüğüm en salak personellere sahip burada çok dikkatli olunması lazım. adam kızın tekine boarding pass vermemiş, aynı kişi gate'de bilet kontrolü yapıyor ve pass'ı yok diye kızı uçağa almıyor... bir başka kişiye check-in'de ses etmedikleri halde kapıda bavulu kabin için büyük diye uçağa almıyorlar vs.

    döndüğümde bitmek bilmeyen uzun bir pasaport kuyruğu karşıladı beni. nasıl sıra olacağını bile bilmeyen umre dönüşü yolcuları ve onların bu haline aşağılayan gözlerle bakan ulusalcı teyzeler vardı. sırada çakallık yapıp öne geçmeye çalışanlarla hakaretli tartışmalara girenler vardı. çıktım havalanından. her yanımda amansız bir kalabalık, gördüğüm ilk televizyonda bir diktatör bozuntusunun çirkin yüzü ve nefret söylemleri... belediye otobüsü, trafik. beton bloklardan oluşan bir kent, çirkin binalarla dolu manzara. insan memleketine döndüğüne üzülüyor.


    (iceberg737 - 20 Şubat 2015 18:04)

  • comment image

    barda kağıda rusça yazarak hatun tavlayacağını umud eden ve şehirlerini istila eden barzo türk erkeğini gayet güzel laf sokup bir güzel tersleyen kızların yaşadığı şehir.

    helal olsun lvivliler. bu 200 liraya uçak bileti alıp yanında 300 dolarla yola çıkıp şehrinizi kerhane sanan bu türklere ağızlarının payını verin.


    (epir - 6 Ekim 2016 12:15)

  • comment image

    2016 haziraninda gidip gordugum, 1 hafta kaldigim ukrayna sehri.

    not: cok uzun, devamini merak ediyorsaniz acin.

    deneyimlerimi ilk indigim andan itibaren yazayim gitmeyi dusunenler icin.

    cok onemli not: ingilizce bilmiyorlar, yol sormaya kalksaniz bile kaciyorlar. ayrica kadinlarini fahise gibi dusunmeyin. onune gelenle sevisme gibi bir durum yok. gidip gelen turklerin cogu parali yapiyor o isi. zaten size oyle ballandira ballandira anlatan varsa tipinin hapishane kackini oldugunu tahmin edeyim de siz de aaa harbiden de adam ogle deyin. asilan cok olur size ama sizi begendiginden degil. ekonomisi kotu, fakir bir ulke ukrayna. sen turkiye'den siktir olup gitmek basligina yazarken o ds bir turk'e kapak atma derdinde.

    pasaportumu haziranda aldim ve ilk kez yurtdisina seyahat edecektim. ukrayna olma sebebi ise abimdi. neyse o baska konu.

    ucak yolculugu 2 saate yakin surdu. indigimizde ilk kez ukrayna'ya geldigimiz icin bizi bir odaya aldilar. odaya alan polis cok guzel bir bayandi. ustelik sarisindi ki ben sarisin hastasiyim denebilir. neden geldigimizi, nerede kalacagimizi, nereden geldigimizi, paramiz olup olmadigini kotu aksaniyla ingilizce sordu. nereden geldigimizi soylerken turkiye dedik. masanin cekmecesinde hazirmis ki elini cekmeceye ayip aninda turkiye haritasi cikardi. haritada geldiginiz sehri gosterin dedi. gosterdik. bu sefer de paraniz var mi dedi. dedik var, nakit de var bankada da var. cikarin nakiti gosterin dedi. onu da gosterdik pasa pasa. sonra da nerede kalacaksaniz faturasini ve donus biletinizi gosterin dedin. onlari da cikardik. bu esnada odaya giren cikan polis sayisi belli degil ama oda oda degil podyum, polisler de manken. parmak izimizi alip fotograf cektiler ve hosgeldiniz diyerek postaladilar. biz cikarken de baska iki turku iceri aldilar. turklere ozel bir uygulama mi bilmiyorum ama odaya alinmadan once onumuzde baska turkler vardi ama devam ettiler. ilk gelisimize bagladik olayi.

    havalimani cikisinda kalacagimiz evin sahibinin gonderdigi taksi soforu bizi bekliyordu. taksi dedigime bakmayin, bizim toroslardan, korsan taksi gibi. neyse bindik, adam ingilizce bilmiyordu. ev sahibine telefon acti, bize verdi, konustuk. eve gidene kadar south park sessizligi yasandi. biz de o sirada kapali ukrayna havasi manzarasiyla sehrin yollarina bakiyoruz. cok issizdi, eski ve bakimsiz avrupa apartmanlari coktu. dedim nasil bir yere geldik (on yargimi sikeyim). bir sorundan dolayi ilk gun kalacagimiz ev baska birisinin eviydi. esas kalacagimiz yerin sahibinin bir tanidiginin evinde kaldik. o da turistlere kiraliyormus zaten. ev sahibi kadindi, evi tanitiyor bize, ingilizcesi de orta duzey, bizim kadar vardi. neyse en ufak seye kadar anlatti ama kadin gitmiyor. e hadi git artik da diyemiyorsun. kadinlarina karsi onyargiyla gitmissin akla hem bel alti dusunceler geliyor hem de lan bobregimizi mi alacaklar dusunceleri geliyor. neyse sonunda anahtari verip gitti. bu ev, esas kalacagimiz yerden merkeze daha uzakti. esas yerimiz merkezin ortasindayken bu ev metro club'a yakindi ki metro club dedigim yer ile merkez arasi yuruyerek 10-15 dakika.

    oglen indigimiz icin uykusuzluk vardi, yorgunluk vardi. dedik ilk gun cevreyi gorelim yarin gezeriz. ben yatayim derdindeyim abim de yatayim derdinde ama o bir kadinla yatma derdinde. aslinda cinsellik problemi de yok. playboy gibi herif ama doymuyor iste. aksam cikariz ama degil mi clublara diyip duruyor. gecistirdim ve cevreyi ogrenmeye basladik. en yakin doviz burosunda (bildiginiz iett akbil alma kulubesi kadarlar) grivna aldik. market yeri ogrendik, restoran bulduk. eve donduk. hani sehir hakkinda en ufak fikir edinecegimiz hicbir sey yapmadik.

    ikinci gun sabahinda esas ev sahibimiz bizi arabasiyla almaya geldi. 2 dakika surmeden geldik kalacagimiz eve. kalacagimiz evin sokagi adeta kartpostal gibiydi. bina dokulur durumda olsa da dis gorunusu efsaneydi benim icin. ben 1800lerden 1950lere kadar yapilan avrupa mimarisinin delisiyimdir. eve girdik, ev sahibi de ingilizceyi evi verecek kadar biliyormus. isteginiz var mi falan deyince biz de yardirdik dogal guzellikler, ormanlar, goller falan var mi diye. adam anlamadi tabi, karisina telefon acti. karisiyla da anlasamadik. dedik neyse evden ayrilana kadar gorusmeyecegiz sikinti degil. bize sehir haritasi verdi buyukce. cok isimize yaradi o.

    dedik hadi go go go. kalan gunlerimizi dolu dolu kullanalim. simdi tek tek hangi gun nerede ne yedik hatirlamiyorum. sanirim eve tasinma falan derken saati oglen yaptigimiz icin kahvalti yerine yemek yiyelim demistik. yola ciktik. karsidan karsiya gececegiz, araba gelmiyor hicbir yerden, yayaya kirmizi isik yaniyor ve insanlar bekliyordu. normali de budur zaten, yayaya kirmizi yaniyorsa beklenir. ama alismamisiz ya boyle bir seye, sasirdik. turkiye'de yolu bos goren gecer araba, yaya farketmez. yesil yaninca insanlarla birlikte karsiya gecmeye basladik. biraz kalabalik diye yanlarindan gecsem mi dedim ama baktim herkes yaya gecidi uzerinden yuruyor, durdurdum icimdeki turku. ilk sasirdigimiz, etkisini gercekten 2 gun boyunca ustumuzden atamadigimiz olay bu olmustu.

    yemek icin opera binasina yakin olan mcdonalds'a gitmistik. rastgele yuruyorduk bilmedigimizden. ilk gun cikip yurudugumuz yerler sehrin merkezinden cikis kisimlariymis. o yuzden ilk gun gezdigimiz yerler isimize yaramadi. tam bir mallik hamburger yemek. sakin yapmayin. yoresel seyleri yiyin. mekanlarin kendilerine ozel yemekleri, soslari oluyor. deneyin. yemek secen biriyim, et yemegi yemem mesela. hatta sebze de yemem neredeyse. o yuzden oneri veremeyecegim. neyse efenim mcdonalds'a girdik. bir abla kapida karsiladi. ne yiyecegimizi sordu, soyledik. elindeki alete yazdi ve siraya gecirdi bizi. bizdeki gibi siraya git, onundeki alsin sonra siparis ver sistemi yokmus. hemen veriyorsun siparisini ve siraya gecerken onunuzdeki yemegini almis oluyor. siz de beklemeden hemen aliyorsunuz yemeginizi. fiyatlar bizimkilerle ayni hemen hemen. yemek konusunda fiyat olarak bize yakin olan tek yerdi. tabi yine de ucuzdu. ciktik ust kata. oturduk. sirtimiz duvara dayali. sagimizda 3 kisilik, onumuzde 4 kisilik kiz grubu var. fizik, yuz sahane. hatta gayet acik da giyiniyorlar. okurken ya sapik bi siktir git diyebilirsiniz ama saniyelik bakiyorsunuz, dikkatini ceker herkesin. ama gelecegim nokta o degil. bu kizlar kalkarlarken yediklerini toplayip cope attilar ve bizim kizlarin piremses hallerinin en ufak kirintisini gostermediler. bu da lviv hakkinda ikinci sasirdigimiz konuydu.

    dedigim gibi gun gun ne yaptik, once nereye gittik hatirlamiyorum. biraz genel gecer yazacagim bundan sonra.

    yemegimizi yedik, kalktik. hemen kapali ortamlara girmek yerine sokaklari gezelim dedik. cunku ilk gun alakasiz yerleri dolasmistik. sansimiza hava da baya gunesliydi. sansimiza diyorum cunku hava durumu yagmurlu gosteriyordu ve bir onceki gun hava kapkaranlikti. lviv'in merkezi sa-ha-ne! harita okumam bilgisayar oyunlarindan oturu baya iyidir. elimde haritayla geziyorum ve zaten ten renginden, sac renginden, sirt cantasindan, fotograf makinesinden belli olan turistlik haritayla tavan yapiyor. ten ve sac renginizden turk oldugunuzu anlayabiliyorlar. ben beyaz tenliyim ve o zaman 3 numara kisaligina yakin sacim vardi, sakalim da cikmadigindan keloglan havasinda olmama ragmen anladilar. her yanimizdan gecislerinde turista, turko diyislerini anlayabiliyorduk. turkler seks icin buraya gelip magandalik yaptigindan adimiz cikti heralde deyip turko lafini hakaret olarak algilamaya basladik. hani zaten kizlara bakmiyoruz disarda, iyice asker gibi onumuze bakmaya basladik. kizlarla ilgili bir durum daha var. erkeklerin 7 gunluk suremde kizlara asildigini, gozleriyle soyduklarini gormedim. hani ne kadar acik olurlarsa guzel olurlarsa olsunlar, erkekler abazaliga vurmuyor. bu 7 gunluk surede turk bu kesin dedigimiz kac insan varsa (sadece erkek degil kizlar da) gercekten de turk cikti. cunku asiri bir kabaligi var turklerin. ukrayna erkeklerinin kizlara bakmamasi sasirdigimiz ucuncu olaydi heralde.

    sasirmislik demisken yolda yururken dikkatinizi hemen cekebilecek bir seyden daha bahsedeyim. hani dedim ya yayalar araba yoksa bile gecmiyor. hah iste arabalar da yaya yoksa gecmiyor. 1 kisi olsa bile yaya gecidinde 20 metre ilerden yavasliyorlar. hatta cift seritli, gidis donuslu yollarda size uzak olan araba bile ya gecerim bir sey olmaz deyip gecmiyor duruyor. bak benim daha karsi kaldirima gecmeme 30 saniye var, genis bir yol ama adam bekliyor arkadas. bu da dorduncu sasirdigimiz olaydi.

    sanirim bundan sonra yazida ilginc gelen, sasirdigimiz seylerle devam edip aradan cikartacagim ki mekanlar hakkinda konusayim biraz.

    besinci sasirdigimiz olay dilencilerin, sadece oturmasi ya da ayakta beklemesi. bizdeki gibi pesinden gitmeler, dua etmeler yok. kendi hallerinde oturuyorlar ve para verdiginiz zaman icten tesekkur ettiklerini hissediyorsunuz. grivna turk lirasina gore degersiz diye para verdigimiz oldu. bize gore cok az olan para, hatta yanlis hatirlamiyorsam bir keresinde dolar bozdurmadan once cebimizdeki son grivnaydi, 20 grivna verdik. tl olarak 2 lira falan yapiyor. adamin gozleri parladi, sanki microsoft hissesi verdik.

    bir diger (hala sayiyorum altinci) sasirdigimiz olay hayat kadinlarinin bize anlatildigi gibi sokakta olmayisiydi. bazen cok gec saatlerde goruyorduk ama bizimkiler gibi yakaniza yapisma, laf atma yok. ciddi bir muessese hepsi. white rabbit diye bir yer vardi. gece onunden gecerken cok fena bir calisani onumuze geldi, ingilizce cat pat iceri cagirdi. istemedigimizi soyledik, brosur verip yerine dondu. lan bizim anketcilerimiz bile boyle nazik degil.

    yedinci saskinlik veren sey ekonomileri kotu olmasina ragmen isletmelerde insanlari dolandirmamalari. turist bu diyerek sizi ayakta sikmiyorlar. turk lirasina gore 6 liraya, bir orta boy dominos pizzanin 4 katina esit buyuklukte pizza yedik. hatta yiyemedik. tum mekanlar cidden cok ucuz, ekonomisinden kaynakli boyle olacagini tahmin ediyorduk ama adam basi 15 liraya icecek+yemek+salata+tatli yiyebilecegimizi dusunmuyorduk. porsiyon boyutlari da bizimkilerden buyuk.

    bir diger olay muze fiyatlari ve fotograf cekme ucretleri. restorasyon okudugumdan muzeler benim icin cok onemli seylerden biriydi lviv'de. en ucuz muze turk lirasina gore 50 kurus, en pahalisi da 2.5 liraydi diye hatirliyorum. yalniz muzeler fotograf cekme ucretini ayri aliyor ve fisini kesiyorlar. fotograf cekmeyecegim derseniz odemiyorsunuz tabi. bazi muzeler neredeyse sehir disinda, tarla ortasindayken bazilari da sehrin gobeginde fark edemeyeceginiz yerlerde. kiril alfabesi okuyabiliyorsaniz gozden kacmaz. muzey seklinde yaziliyor.

    medeniyet baska sey hele gozunu sevdigim dedigim diger bir husus kaldirimlarda yurume. genis ya da dar olsun, kaldirimlarda duzeni asla bozmuyorlar. onunuzdeki sollamayin ya da yola cikip one geceyim demeyin. ayip amk. adamlar bir duzen kurmuslar, saygi hat safhada, bozmayin.

    piremseslerimizden dolayi alisik olmadigimiz baska olaylara da sasirmadik degil. eger sizi begenen bir kadin olursa belli ediyor, konusmaya geliyor. lviv'in en meshur cikolatacisinda kamasutra cikolatalari varmis. anahtar deligi gibi bir sey bakarak goruyorsunuz. calisan kadin bizimle gezerek anlatiyordu cikolatalari ve birden buraya geldik. yerlileri bildigi icin biz daha konuyu anlamadan yanimiza geldiler. benim kolumdan tutup ukraynaca konustular ama ben kactim. lan kipkirmizi oldum, zaten utangac adamim. hem ukraynaca da bilmiyordum zaten. rusca kursuna gitmistim ama farkliymis birbirlerinden. hehe.

    buraya kadar sasirdigim seyleri anlattim. durun daha mekanlar var. oralardan bahsedecegim. isimlerini hatirlamiyorum ama merak edip yesillendirirseniz gezi planimdan bakarim.

    bitmedi henuz. zaten buraya kadar okuduysaniz devamini da okursunuz.

    ikinci dunya savasindan kalma temasinda restoran var. iceri sifreyi soylemeden giremiyorsunuz. girisinde baya sira var. yer acilmada iceride almiyorlar. sifresi "cok yasa ukrayna" yani "slava ukraini". sifreyi soylediginizde kapidaki ton ton amca size ukrayna vodkasi verip no russian vodka diyor ve shoti atmanizi bekliyor. mecbursunuz. tadi guzel zaten. dunya savasindan kalma temali dedigime bakmayin gercekten de o donemden kalmis olabilir cunku icerisi gercekten siginak. yerin altindasiniz. modernize edilmis hicbir sey yok. o donemin askeri malzemeleri her yerde. tufekler, kiyafetler, telefonlar, motorlar... bunlari kullanarak fotograf cektirebiliyorsunuz. zaten mekanda bir seyler yemek icmek zorunda da degilsiniz. biz yedik, ictik. ukrayna'da kendimi asip tavuk yedim. yedigim en guzel tavuklardan biri de buradaydi. yanindaki soslu patates efsaneydi. yemek esnasinda iki tane kisa boylu sisman cok seker amca geldi. donem sivil kiyafetleri icindeler ve muzik yapiyorlar akardion falan. ama sadece muzik degil. konusmali, eglenceli, musteriyle interaktif sekilde muzik yapiyorlar. hatta bir musteri icin soz uydurdular. ben sadece yemek yedigimiz yer kadar sanarken mekani, kalkip bakip cikalim derken yolu karistirip kaybolunca kocaman oldugunu farkettim. karinca yuvasi gibi mubarek. acik havaya ciktiginiz zaman eski model telsiz, iletisim, uydu cihazlari gibi seyler, sepetli motorsiklet, transformersa benzeyen bir sey karsiliyor. merdivenleri tirmanirsaniz da ucaklari taramak icin kullanilan sabitlenmis agir makineli tufege oturabiliyorsunuz.

    muzeleri anlatmayacagim, ozel meraklisi, ilgilisi varsa yesillendirsin. sadece ozellikle belirtecegim 3-4 yer var. powder tower'a cikmayin. muze sanarak ciktik en ust katina. yahudi toplanti merkeziymis ve toplantinin ortasina dalmisiz. sanki illuminatinin karargahini ifsa etmisiz gibi baktiklarindan korkup kactik. diger bir yer high castle. gulhane parki'na benzeyen bir yer ama daha guzeli, buyugu, sessiz sakini bir yer. en tepesinden tum sehir gorunuyor. ismine aldanip kale var diye beklemeyin. iki yoldan cikilabiliyor. biz insanlarin kullanmadigi, agaclarin devrildigi, orman ici yolundan ciktik. baya da yokustu. siz insanlari takip edin. sincaplar her yerde. yasli teyzeler findik veriyor. findik yoksa banklardaki cantalara cikiyor sincaplar. sincabi yaniniza cekmek ister de yemeginiz olmazsa cakil tasi alip ayaginizin onune atin ses yapacak sekilde. bu sesi findik sesi sanip uzerinize kosuyorlar. burada basimiza gelen en ilginc olay tum yalniz kadinlarin alici gozle bakmasi, hatta uzun uzun kesmesiydi. sanki esra erol ormani gibi. bir diger onemli muze, folk mimari muzesi. eski evleri orman icine insa edip koy kurmuslar. cok insan yok burada. cesmeler var, su degirmeni var. eski, yoresel tatlari satan bir abla var. kurulan bu koy icindeki evlere girip inceliyorsunuz. her yapi onunde ne oldugu yaziyor. hatta kilisesinde cok guzel bir kiz mukemmel sesiyle ilahi okuyor. kilise olur da baska tapinaklar olmaz mi? 2 ya da 3 tane tapinak alani var. biz oralara gidelim derken degirmene ve eski acik hava tiyatrosuna ugradigimiz icin vaktimiz yetmedi. sehir merkezi binasina (belediye binasi sanirim) kesinlikle "tirmanin". sehrin merkezini en iyi gorebileceginiz yukseklik burasi cunku burasi bir kule. inis cikislarin yapildigi kulenin merdivenleri tek kisilik ama o kadar yogun ki o gicirdayan 40 cmlik merdivelerde yuzlerce kisi ayni anda yuruyor ve siz cikarken onlar iniyor. metrobus halt yiyor yaninda. hani yolda sikisikliktan birbirine "carpan" insanlar yukari cikmayi basardiklarinda sevgili olabiliyor. o kadar da uzun bir yol.

    diger merak ettiginiz tarihi bina ve muzeler icin yesillendirin. hani gormussunuzdur internette bilgi almak istersiniz ya da bizdeki gibi arkeoloji muzesi var mi gibisinden sorulariniz vardir, cevaplarim.

    artik sikildim yazmaktan, detayli sorularinizi da mesaj ile alip aciklayayim.

    glory kafenin sahibi ya da ortagi turk olabilir. en pahali yer orasiydi lviv standartlarinda. turk kahvaltisi da tatmin edici degil.

    rafinad en iyi gece kulubudur.
    metro club turk abazan yuvasidir (sanirim hayrettin de gecenlerde buraya gitmis, hehe). turk olmayanlar ise bir garipler. onlar da hatun dusurme pesinde ama boyle sacma bir dans sekli yok. apaciler yanlarinda bale sanatcisi resmen. mekanlarin hepsinde masaya oturmak parali. masa actirirsaniz kesinlikle o gece bir hatun yataginizda. bizim para degerine gore de pahali degil actirmak. zaten masa acinca icki falan geliyor yaninda. gelmese bile 20 lira bir sise vodka, koymaz. fashion club da bence rafinad'dan sonra en iyi ikinci mekan. restorani da var ayri olarak. bu gece kuluplerinin kalitesine gore icinde bulunan kadinlar da guzellesiyor. hani ilk basta metro'ya gidip sonradan rafinad ya da fashion'a giderseniz turkiye'den amsterdam'a gitmis gibi olursunuz. tersini yaparsaniz da attan inip esege binmek olur. metro'da da soyle bir anim var. bara yaslanmis insanlari yargiliyorum. zaten sevmem yuksek muzigi. hele o muzik turunden nefret ederim. abi zoruyla da girmisim. yanimdaki adami duyamiyorum. onumde maymun taklidi yapan bir herif var. solumdaki kizla dans ediyor ama bildiginiz pokemondaki butterflylarin kur yapma dansi. kiz bana yakin diye cocuk da yaklasiyor. icimden bir kiz icin bu hale gelinir mi, cakcam agzina bir tane diyorum. abime donup abi gidelim diyorum. derken kiza arkami donmus oluyorum. kiz bayadir yanimda ve sonunda tepkisizligime dayanamayip sirtima yapistiriyor tokadi. donup bakiyorum, kafami yine abime ceviriyorum. kiz bize yaklasip abime el kolla ne ayak bu diyor ve mekandan cikiyoruz. bu da boyle bir animdir.

    mazosh'a gidin. sadece bu kadar diyeyim.

    mazosh'un bir sokak altinda rock kafe var. sanirim tek rock kafesiydi lviv'in. benim sevdigim ortamlardan diye gittik. biralari cesitli ama sanki alkol oranlari fazla gibiydi. iciniz.

    lviv coffee mining manufacture'a kesinlikle gidin. kahvelerini deneyin.

    lviv handmade chocolate cok cok kaliteli bir mekan. 4 katli binanin her yeri cikolata. zemin kat ve bahcede oturabilirsiniz de. servis elemani olan hiperaktif bir kiz var, baya seker. biz otururken turk 2 erkek 1 kiz gelmis, kasadaki sirayi bozup, en one gecmis ve mekanin tum sessizligi bozacak sekilde kahkaha atmaya baslamislardi. okuyorsaniz sizin ben...

    hediye alacaksaniz bu iki yer cok iyi.

    yine merkezde bira magazasi var ama boyle bir sey belki almanya'da vardir. adi pravda idi. cesit cesit bira. akliniza gelmeyecek sekillerde biralar. anlatamam burayi o derece.

    belediye binasi dedigim merkez binasi karsisinda italyan pizzacisi var. yukari anlatmistim. cok lezzetli, cok buyuk ve asiri ucuz. ulan burada hayalimdeki sarisini kacirdim utancimdan. masalarinda bizimle ilgili konusuyorlardi bakip bakip. neyse.

    kesinlikle kiliselerine girin. hepsi farkli havada. dugune de denk gelirseniz combo olur.

    high castle disinda cok buyuk bir tabiat parki var. gidin gorun cok guzel diyecegim ama cidden insan yok. bir tane bile yok. 3 kisi gorduk onlar da bagcilar delikanlisi tarzindalardi, got korkusuyla gectik yanlarindan. bir de kaybolursaniz cok sacma yerlere cikabilirsiniz. bizim icin sorun olmadi kaybolmak. sokak, cadde, bulvar isimlerini ezberleyip gpsten ekran goruntusu alip yolu bulmustuk. yalniz bu kaybolmada gercek bir degirmen, sanirim kullanilmayan bir demir yolu kesfettik ve buradan da insanlarin gezdigi yine cok buyuk bir parka geldik. parkin 7-8 tane checkpoint noktasi gibi yeri vardi meydan gibi. hepsinde de sus havuzu ve farkli bi heykel vardi. yanlis hatirlamiyorsam bir de universite binasi vardi.

    folk museum'a giderken ara sokaklarda kaybolun. harita kullanmadan gezin. kaybolma gibi bir sey olmaz, en fazla 3 sokak yukari cikmis olursunuz ama guzel yerler gorursunuz. bir de folk museum baska bir tabiat parki icinde yer aliyor. o parkin haritasini kesinlikle edinin. hani edinebilecek yer yoksa tabelasini bulup fotografini cekin. korkunc, tehlikeli bir yere benzetmistim ben. orman ici ama ormanda evler var seyrek seyrek. folk museuma cadde ve sokaklardan girin. torbaci kilikli insanlarin oldugu, camurlu yollara bulasmayin.


    (ethoxyethanol - 10 Ocak 2017 05:28)

  • comment image

    gerçekleştirdiğim seyahatin üçüncü günü rynok meydanında gerçekleşen kalabalık bir açık hava konserinde sırt çantamdan pasasportum ve cüzdanımın çalındığı şehir. cüzdanımda para bulamamasından ötürü hırsız kişi, cüzdanımdaki kyivstar hattına ait kartta yazan numarayı arayarak pasaportum karşılığında para istedi. talebini reddederek polis çağırdım ve olay yerindeki polisin ilgisiz tavrından sonra ertesi gün polis karakoluna giderek tutanak tutturdum. karakoldaki memurların ingilizce konuşamamasından ötürü iletişimin bir kısmında google translate kullandım. en nihayetinde aldığım tutanak ile bir kaç gün sonra kiev'deki türk büyükelçiliği'nden geçici pasaport alarak türkiye'ye giriş yapabildim.
    polisin de söylediğine göre son zamanlarda artan yankesicilik olaylarına karşın lviv'e gidecek olanları gerekli tedbirleri almaları için uyarmak isterim. gelelim lviv ile ilgili izlenim ve tavsiyelerime.

    *havalimanı'na ulaştığımda pasaport kontrolünde üç sıra vardı ve ukrayna polisi kafasına göre üç sıradan, içinde benim de olduğum grubu seçti, türk vatandaşı olanları tek tek bir odaya aldı. odada son derece kaba ve sert bir türkçe ile (otur!, kalk! sen, geç şuraya! vb.) otel rezervasyonlarımı ve cebimdeki parayı görmek istediğini söyledi. ülkeye geliş sebebimi, kaç gün kalacağımı sorduktan sonra, dönüş biletimi ve konaklama rezervasyonlarımı istedi. cebimdeki 5 liranın da fotoğrafını çektikten sonra beni karşı masaya gönderip bir başka memurdan parmak izimi almasını istedi. bu anlamsız muamele 20 dakika sürdü.

    *havalimanından çıkışta başlıkta bahsedildiği gibi taksiciler sizi kapmaya çalışıyor. tavsiyem über benzeri, ukrayna'da yaygın biçimde kullanılan uklon uygulamasını telefonunuza indirip bir araç çağırmanız. uklon uygulaması sizden kredi kartı istemiyor, cash ödeme de yapabiliyorsunuz. bulunduğunuz yeri ve gideceğiniz yeri harita üzerinde işaretlemeniz yeterli. fiyatlar araç yoğunluğuna göre değişse de havalimanından şehir merkezine 60uah gibi bir rakama gidebilirsiniz.

    *lviv, elektronik sigara kullanıcıları için eşsiz bir şehir. ülkede cihaz ve likit satışı yasal, hatta expo'lar düzenleniyor. google map'e vape yazarak şehirdeki vape cafe ve barları tespit edebilir, birbirinden güzel, ucuz likitleri deneyerek satın alabilirsiniz.

    *şehir her ne kadar yolunu yapmış olsalar da bisiklet kullanmak için pek konforlu değil. yollara döşenmiş iri taşların üzerinde tangur tungur bisiklet sürerken beliniz yerinden çıkabilir. yine de not düşeyim, bazı noktalarda vodafone'a ait bisiklet kiralama istasyonları var. ayrıca özel bisiklet kiralayan yerler de mevcut. en sağlam bisikleti araştırmalarım sonucu en uygun fiyata rynok meydanı'daki kryyivka'nın yan pasajında (no.16 oluyor) buldum. burası aynı zamanda uygun fiyata sırt çantası, bavul gibi eşyalarınızı da emanet alıyor.

    *yemenin içmenin son derece uygun olduğu bir şehirde, daha neler uygun olabilir diye yaptığım araştırmalar sonucu lviv'e gitmeden önce stüdyo ve sanatçılara facebooktan ulaşıp, çalışmalarını inceleyip, tasarım için fiyat alarak bir adet dövme yaptırdım. 8cm x 8cm ölçülerinde bir dövme için 600uah ile 1000uah (80tl - 130tl) arası bir ödeme yapmanız yeterli.

    *rynok meydanı'ndaki önü her saat insanla dolu olan lviv drunk cherry liqueur'de vişne likörü içmenizi, lviv croissants'ta uygun ve lezzetli kruvasanlar yemenizi, lviv coffee mining manufacture ve kryjivka'nın ilginç atmosferini görmenizi şiddetle tavsiye ederim. ayrıca celentano'nun dehşet pizzaları ve insanı kendine müdavim yapan yaponakhata'nın muhteşem suşilerini yemeden (ve hatta civardaki barlara göre daha da ucuz olan kokteyllerini içmeden) dönmeyin.
    bir kaç blogta yer verilen pravda beer theatre ise biralarıyla tam bir fiyasko. burada tuvalet ihtiyacınızı giderebilirsiniz, tuvaletlerin pisuvarları çok şekil gerçekten.

    *lviv'e gideceklerin yapacakları araştırmalarda sıklıkla karşısına çıkacak olan yerlerden lychakiv mezarlığı, görülmeye değer bir durak fakat içerisinde dolaşmak 5-6 saatinizi alabiliyor. burada birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. buradaki uzun yürüyüşünüz biter de haliniz kalırsa yakınlarındaki museum of folk architecture'a da uğrayabilirsiniz. son derece ilginç ve geniş bir tabiat ortamı.

    *gelmişken tarihi opera binasında bir de opera izleyim derseniz, opera gösterimleri çoğunlukla orjinal dilinde. sahnenin üzerinde yer alan bir levha üzerinde repliklerin çevirilerini veriyorlar fakat ukraynaca. bu nedenle ben konuyu takip etmek için internetten faydalandım.

    *şayet lviv'den trenle bir yere gidecekseniz, rezervasyonunuzu mutlaka bir hafta önceden ukrainian railway üzerinden yaptırın. özellikle yataklı trenlerde yer bulmak zor olabiliyor. biletinizin de çıktısını yanınızda bulundurun, binişte kontrol edecekler.

    -işbu entry daha sonra yeni bilgiler eklemek üzere editlenebilir.-


    (silentiarius - 28 Haziran 2017 18:27)

  • comment image

    ayağımın tozuyla hemen anlatayım:

    çok tatlı ve sevimli bir şehir. gerçekten de avrupa kenti esintileri var. avusturya-macar imparatorluğunun etkileri olduğunu düşünüyorum.

    * ilk defa gidiyorsanız pasaport kontrolünde sorguya çekiliyorsunuz. neden geldin, otel rezervasyonunu göster, yanındaki parayı göster, parmak izi alalım, fotonu çekelim falan da filan. pasaport kuyruğuna girmeden önce sorgu kuyruğuna girin, işiniz daha çabuk bitsin. sonraki gidişlerinizde o sorgu sual muhabbeti olmuyormuş.

    * yeme içme çok ucuz, öyle böyle değil, gerçekten çok ucuz. alkol da tabii ki çok ucuz. marketimsi, tekelimsi bi yerden 100 grivna (yaklaşık 16 lira)ya bi şişe vodka aldım. anca onu alabildim zaten. freeshoptan da alabiliyorsunuz gerçi. 3-4 euroya bile vodka var. istanbul'a uçuyorsanız kişi başı 4 şişe (litre) hakkınız varmış, aktarmalı uçuşsa galiba 1 ya da 2 şişe, o kısmını dinlemedim tam.

    * gece kulüpleri türklere farklı fiyat çekiyor, kendi çaplarında geçirmeye çalışıyorlar ama buna rağmen ucuz. strip clubta 100 liraya şişe açtırdık, daha ne olsun amk. (gerçi ukraynalı o şişeyi 50 liraya açtırıyormuş)

    * çok güzel kızlar da var, tövbe estağfurullahlıklar da. strip clubtaki kızlar insanın cinsel tercihini sorgulatabilir, ben sorguladım şahsen afdafdfdfdf ama sokakta gördüğünüz kızlar ya yüz güzelliği olarak çok sıradan, ya da minyon, çok zayıf, memesiz falan. zevk tabii. yalnız şöyle bir gerçek var ki hepsinin götü çok güzel. aşırı dik popolu hatunlar. türk kızları üzgünüm ama erkekler haklı yani, rus kızı forever. türk kadını ne yazık ki bıngıl bıngıl oluyor, birbirimizi kandırmanın da, gereksiz kıskançlığın da lüzumu yok. böyle minyon/zayıf/memesiz benim kadın zevkime pek hitap etmese de, hepsi taş gibi, taştan kastım vücut/dirilik olarak. selülit ukrayna'ya uğramamış. çok soğuk bulmuşsa demek fadafdfdfd

    * masaj vb gibi "hizmetler" 150-200tl arası, bence pazarlık payı falan da vardır.

    *merkez çok minnak olmasına rağmen çok fazla gezilecek yeri var, biz biraz da havanın aziziliğine uğradığımız için gitmek istediğimiz bir çok yere gidemedik örneğin. özellikle son gün dinmek bilmeyen bir yağmur vardı. hiçbir yere kıpırdayamadık yani. iyice bir plan yapıp gidilecek/görülecek yerlerin listesini önceden çıkarmakta fayda var. bunun için muhtelif gezi bloglarından faydalanabilirsiniz.

    * şehir merkezinde free wifi var, tabii her zaman bağlanamıyorsunuz ama iyi kötü iş görüyor. cafelerde vs zaten var.

    * insanları yardımsever olmakla birlikte iletişim/dil sorunu olduğundan isteseler de yardım edemiyorlar ama ısrarla anlatmaya devam ediyorlar afdafafdfd

    * türk erkeklerden bıkmışlar. haklılar. hepsi köpek balığı gibi, amk abazanları.

    * soğuk, çok soğuk. 1-4 eylül tarihleri arasında oradaydım ve götüm dondu. yılın tek sıcak günleri de temmuz ortası-agustos ortası falanmış zaten. sıcak derken de 20-25 derece arası bir sıcaklıktan bahsediyorum. yani kıyafet seçiminizi ona göre yapın. benim gibi lviv yerine kaş'a gidiyor gibi valiz hazırlamayın afafdfdfdff. kulüplerde dresscode var, gece çıkmalık şık bir şeyler alın yani yanınıza. spor ayakkabı no go.

    * toplu taşıma çok ucuz. taksiye binmeniz gerekiyorsa pazarlık şart ya da uber kullanın. uberin 80 grivna dediği yola yoldan çevirdiğiniz taksi 170 isteyebiliyor, kabul etmeyin, sonuna kadar pazarlık edin, hiç kimse taksimetre açmıyor zaten. taksiye biner binmez parayı verin, yolculuğun sonunda pazarlıktan cayan şerefsizler olabiliyor. gece gece 10 grivnaya tenezzül eden bir dalyarak düştü bizim kısmetimize mesela. 110a anlaştık, hayır 120 demiştim diye tutturdu falan. orospusunu ve memurunu bilemem de lviv'de taksicinin parasını peşin verin, kesin bilgi.

    * bütün lviv geçen cumartesi evlendi afadfaffdfd. kiliselerde sürekli bir aktraksiyon var. ya vaftiz, ya nikah, ya cenaze. illa bir şeye denk geliyorsunuz. cumartesi sokaklar gelin doluydu. insanları gerçekten çok milliyetçi ve dindar. yani "türkiye'nin yozgat'ı" benzetmesi o açıdan doğru olabilir ama gözünü seveyim ortodoks dindarın.

    * belli bir saatten sonra sokaklarda bi eğlence kalmıyor. ama clublerde sabaha kadar cıstak cıstak devam ediyor. illa kafanıza göre bir eğlence mekanı bulursunuz ve fakat önceden rezervasyon şart gibi. rezervasyonsuz almıyorlar.

    * servis konusunda yavaşlar, çok yavaşlar. hiç kimsenin acelesi yok amk. yani kurt gibi aç oturmayın bir mekana, masaları kemirmeye başlarsınız. yemek servis süresi ortalama 1 saat. bunu da hesaba katarak yemeğe geçin.

    * türk türkü her yerde kazıklar. lviv'de de bu farklı değil. çay olmadan kahvaltı yapamam diyenler için türk kahvaltısı sunan bir cafe var. glory cafe; gitmeyin! gözünüzü seveyim 2 gün çay içmeden dayanın ama gidip oralarda sikilmeyin. 2 kişi kahvaltı, çay, 2 türk kahvesi 100tl para verdik. 100 tlye lvivde 2 kişi 2 gün yemek yersiniz ki buna bol, çok bol alkol de dahil. beer theatre dedikleri bira fabrikasında canlı jazz müziği eşliğinde kendi yapımları taze bira 3,5 tl falan ya, en bi şahanesinden vişne şarabı 5-6tl civarı, 2 kişilik xxl dev pizza (çok açsanız 2, normal şartlarda 4 kişi doyar) 20-30 tl arası, lan 100 liraya clubda şişe açtırdım diyorum, ötesi yok. bu herif 2 kurumuş zeytin, yumurta, 1 parça sütaş süzme peynire 165 grivna alıyor. çay dahil size o kahvaltı kişi başı 50 tlye geliyor. türk türkü böyle sikiyor arkadaşlar. lütfen gitmeyin. ille de türk kahvaltısı istiyorsanız peynirinizi, zeytininizi yanınızda götürün. daha ne diiiim.

    * kıyafet/ayakkabı çok pahalı. aşırı pahalı. yani kızlar "lviv'de shopping qeyfi"ni unutun. bence hatunlar o yüzden çıplak zaten. benim götüm donarken çoğu mini etek ve açık ayakkabı ile dolaşıyordu. ee garibim kıyafete para veremiyorsa zaaaar

    * çok rica ediyorum gittiğiniz clublarda garson kızlara yavşamayın. orada zaten sizin için soyunan, parasını verirseniz üzerinizde kerkinecek olan zibilyon kız var. nedir bu garson kız fantesizi anlamadım ki. amk bütün türkler garson kızların peşinde.

    * operaya gidin mutlaka. anlamasanız da bir oyun izleyin. biz don pasquale'ın prömiyerine gittik, çok keyif aldık. fiyatlar 50-400 grivna arası değişiyor. balkon ilk sıra 250 grivna idi (yaklaşık 40 lira) bence değer, değdi.

    sonuç itibariyle gidilir. gerçekten keyifli bir şehir. ben şimdiden bilet bakmaya başladım bile. görmediğim, çok görmek istediğim bir sürü yer var hala listemde. en az bir kere daha lviv yaparım yani. ha gayet sevgiliyle, kız kıza, eş ve çocukla falan da gidilebilecek bir şehir. bizim ucakta ciftler ve aileler de vardı. kadınları kimse rahatsız etmiyor zaten. türkler de buna dahil. selamün aleyküm de yeter. adam ukraynalı hatun kaldırmaya gitmiş, seni napsın. ha ama şöyle bişi de var; ukraynalı niyetine gidip sonra türk kızına kalanları da gördük, yaşadık, biliyoruz daha fazla anlatmiiim şimdi afadfafdfdfdff. ama gerçekten şehir kocaman bir açık hava fuhuş merkezi değil, öyle yansıtan ve o hala çevirmeye çalışan türkler utansın. gayet de kültürlenmeye gidebilirsiniz. merakınız varsa gitmişken soft cinsel hizmetlerden (masaj, striptiz vb) gibi de faydalanabilirsiz, ee bunu kız arkadaşınızla da yapabilirsiniz. ha kız arkadaşınız kezbansa, ayrılın öyle gidin afadfdfdfd. bunlar ilgi alanınıza girmiyorsa bol bol kilise, müze gezer, kültüre doyar dönerseniz. sırf sikiş için gidiyorsanız allah belanızı versin.

    kaç gün yeter derseniz: gezmek, eğlenmek, alkol, çikolata, kahve vb alışverişler vs vs için 3 gününüzü ayırın. daha azı inanın yetmez. minnacık yer lan, nereye gidebiliriz ki demeyin, 3 gün az bile gelebilir. bize yetmedi şahsen.


    (bitutam - 5 Eylül 2017 16:38)

Yorum Kaynak Link : lviv