Süre                : 1 Saat 40 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Kasım 2006 Cuma, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Komedi
Taglar             : dondurma,Akademi,Türk,Oscar,Kült film
Ülke                : Türkiye
Yapımcı          :  Hermès Film , Makara Film
Yönetmen       : Yüksel Aksu (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Yüksel Aksu (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Nejat Altinsoy (IMDB)(ekşi), Mehmet Amca (IMDB)(ekşi), Levent Aras (IMDB)(ekşi), Ayse Aslan (IMDB)(ekşi), Burcin Batu (IMDB)(ekşi), Tolga Candar (IMDB)(ekşi), Gulnihal Demir (IMDB)(ekşi), Ali Dural (IMDB)(ekşi), Huseyin Dural (IMDB), Arap Fevzi (IMDB), Muammer Gokmen (IMDB), Ozcan Gozer (IMDB), Sultan Tolgu Kadem (IMDB), Kadir Kapiz (IMDB), Muhammet Kiyak (IMDB), Local People of Mugla (IMDB), Erdinc Ozal (IMDB), Zeynep Ozal (IMDB), Turan Ozdemir (IMDB), Alptug Saribas (IMDB), Ulas Saribas (IMDB), Alptug Sefik (IMDB), Ismet Can Suda (IMDB), Ali Sefik Tavil (IMDB), Burcu Tuna (IMDB), Saadetin Unsal (IMDB), Tunay Urper (IMDB), Celil Yagiz (IMDB), Recep Yener (IMDB), Metin Yildiz (IMDB), Canberk Zaifoglu (IMDB), Mehmet Özbek (IMDB)

Dondurmam Gaymak (~ Ice Cream, I Scream) ' Filminin Konusu :
Muğla'da dondurmacı olan Ali Usta gittikçe insanların tercihi olmaya başlayan büyük dondurma markalarına karşı var olma mücadelesi vermektedir. Bunun için de bir yandan dondurmasının reklamını yapmaya çalışırken bir yandan da yeni aldığı dondurma motoruyla köy köy dolaşmaktadır. Kasabanın haylaz çocukları ise Ali Usta'nın sarı motoruna ve tabii ki içindeki dondurmalarına göz dikmişlerdir. İlk uygun fırsatta da motoru çalarlar. Borçla aldığı dondurma motorunu bıraktığı yerde bulamayan Ali Usta öfkeden delirir ve motorunu, kendisini yok etmek isteyen büyük dondurma markalarından birinin çaldığını düşünerek tek tek bayilerden motorunun hesabını sormaya başlar.

Ödüller      :

!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali:Special Prize of the Jury


  • "ingilizcesi "my ice gream" olsa gerek"




Facebook Yorumları
  • comment image

    türk köylüsünün sanıldığı gibi yobaz, pis, kıllı , oturup kalkmasını bilmeyen insanlar olmadığını cümle aleme göstermiş filmdir. kadın erkek insanların eşit bir yaşam alanını paylaştıkları güzelim ege'den çıkan harika bir film olmuş. filmdeki cami imamı bile bitirim bir karakter. eminim gerçek hayatta daha fırlaması bile vardır. uzunca zamandır bu kadar güldüğüm başka bir film daha olmamıştı.

    ---spoiler---

    -ne gıdalık gatem dizem?
    -5000 liralık.
    -etme dizem 5000 liranın hü'mü mü var bu devirdi
    -va tabii, o da para!

    derken teyzem 5000 liralık dondurmayı beğenmez veryansın eder:

    -bu ni len deyus guş boku gadaa gatmışın!vee paramı al dondurmanı!
    siktirgit cenabet deyus! ben kelinliimi diktirdim 5000 liraya.

    - bi daaki düününe yine dikdirisin kelinliğini 5000'e. hatta başka yerlerini de diktirisin dikiş dutaasa!

    ---
    spoiler---


    (feraye - 25 Kasım 2006 13:43)

  • comment image

    bundan önce yapılan filmlerde-dizilerde etnik çeşitlilik denince akla ağırlıklı olarak güneydoğu geliyordu. sanki ege'nin, akdeniz'in köylüsü yoktu. babam ve oğlum'la ege'ye de el atıldı, şimdi de dondurmam gaymak var.
    aileler ata-erkil değil bu filmde, sen ne biçim erkeksin deyince adam ben o biçim erkeğim diyecek kadar dalgaya vurabiliyor kadının sataşmasını.

    abartısız hatta gayet sıradan karakterlerin ağızlarından her zaman çıkabilecek sözlerle konuşturulmuş insanlar, hayretler içinde izlesin diye yazılmamış herhalde zaten.
    sadece son sahnelerdeki konuşmalar biraz uzun tutulmuş gibi geldi, tüm iyi niyetimle izlerken hadi bitsin dedim ama insanlar bu filmi sevsin dedim.

    sarışın tatlı kızla bizim dondurmacı oğlana noldu sonra, devamı gelir mi acaba, evlenip büyük şehirlere izmir'e-istanbul'a mı göçerler büyüyünce??


    (good old fashioned lover boy - 30 Kasım 2006 11:47)

  • comment image

    aslında bir küçük günlük dertten bin konuya değinen anlatmak istediğini pekala bal gibi anlatan çok yerinde bir filmdir.

    --- spoiler ---
    epi topu bir dondurma arabasının çalınmasından siyasete, dünyaya, inanca (dinden çok inanca), cana, mala her şeye dair dolu bir şeyler anlatır, güzel ülkemi bir daha bir daha sevmeme neden olmuştur.
    ---
    spoiler ---


    (enci - 30 Kasım 2006 20:49)

  • comment image

    çocukluğuma ait anıları diriltmiş filmdir.

    bir taşra kasabası ve seksenli yıllar. okul tatile girmiş, hepsi pekiyi karne alınmış ve en az 3 ay günün yarısının sokakta geçeceği yaz tatili sonunda başlamıştır. kahve içince kararacağına inandırılmış saf bir neslin üyesi olarak, o karne alındıktan hemen sonra nasıl oluyorsa birer süne zararlısına dönüşen bünye** diğer süne zararlısı arkadaşlarla birlikte bisiklet tepesinde o ağaç senin bu tarla benim günlerini geçirecektir. henüz tek kanal olan televiyon da, kızgın kumlardan serin sulara atlamak ve türevlerina ait şeyler öğretilmediği için, bünye; horoz şekerlerine, leblebi tozlarına ve pastaneden alınan veya seyyar dondurmacı amcanın beyaz skodasının arkasında sattığı dondurmanın tadına gark ederken ve şansına o gün balon da getirdiyse çifte bayram yapılacaktır. haşlanmış süt mısır yiyip üzerine çaktırmadan terli terli su içilecek "a be bizim kızan cırcır olmuş" cümleleri arasında yaz tatili bitecek ve ilkokul dörde geçilecek. süne zararlılığından öğrenciliğe bir süreliğine terfi edilecek, efendi çocuk olunulacak, dört gözle onbeş tatil beklenecek, çaktırmadan yıllar böyle geçecek, büyüyüp adam olanacak, sonra birileri film çekecek, hatıraları diriltecek.

    velhasıl gaymağının tadından yenmeyen bir film olarak umarım ki; and the oscar goes to .........

    not: muğlalı arkadaşınız varsa onunla gitmeyin. sizden çok eğleniyor. bazı cümleleri anlayabildiğiniz kadar anlıyorsunuz ama yine de içiniz ısınıyor.


    (akay - 4 Aralık 2006 13:29)

  • comment image

    --- spoiler ---

    dondurmacının kapitalizmi eleştiren söylemine rağmen şahsın arkasında komple bir homo economicus gördüğüm filmdir. kardeşim sen çaycıya bir börek tanesi vermiyorsun, iki gıdım dondurmayı teyzeden esirgiyosun, krediye girmişsin motor almışsın hatta durmamış reklam yapmışsın sonra yok mandaymış yok algidaymış seni eziyorlarmış...

    korktum adamdan yaw. hayır bırak kapitalizmi sadece kendi söylediğine inanan, hiçbir başka fikri kaale almayan bir karakter var ortada. film boyunca kendi bildiğini okumuştur sadece. sadece küresel ısınma (küresel soğuma) karşısında kışın sahlep satma fikrini kaale almış. onu da yine kökten kapitalist güdülerle ele almıştır. aynı adam kocasından boşanan kızına "başımıza maliyet oldun, çocukların da" diye çıkışmıştır.
    otur oturduğun yerde kasaba emeklisi ol mis gibi. yok mu hiç gelirin? nerde kaldı saf köylü esnaf?

    kalsın dondurman da bea...

    ---
    spoiler ---

    hoş bu söylediklerim filmin etkileyici olduğunu da gösteryor bir yandan. sinirlenmişim adama.


    (pascha c - 7 Aralık 2006 23:01)

  • comment image

    ödp reklamı yapma hatrına büyük tarihsel hatalar yapmış olan film. şöyle ki:

    film, kesinlikle 96 öncesinde geçiyor. çünkü türkiye gümrük birliği anlaşmasını 95 yılı başında onayladı ve 1 ocak 1996 tarihinden itibaren gümrük birliğine girdi. film, türkiyenin gümrük birliğine girdiği yıldan önce geçiyor, filmdeki bir diyalogdan bunu anlıyoruz.

    ikinicisi, filmde gördüğümüz en büyük banknot 100binlik. filmin takriben 92-94 arası bir tarihte geçmesi planlanmış gibi görünüyor. burada da bir tarih hatası olmalı; çünkü 92 yılında 250bin, 93te de 500binlik banknotlar tedavüle çıkıyor. 100binin en büyük banknot olma tarihi ise 91 yılı. 92-94 arası değil.

    üçüncüsü ve en önemlisi, filmde bolca reklamı yapılan ödpnin kuruluşu, türkiyenin gümrük birliğine girmesinden tam bir yıl sonradır. 21 ocak 1996 tarihinde kurulan ödp, gümrük birliğine giriş öncesi dönemi anlatan bir filmde bolca kullanılıyor. büyük bir hata. ayrıca filmde bolca kullanılan 20binlik banknot da ödp kurulduğu sıralarda fiilen tarih olmuştu.

    uluslararası yarışmalara katılan, oskara aday gösterilmesi düşünülen bir filmin, hem de bir dönem filminden bahsediyoruz, herhalde biraz araştırılarak çekilmesi gerekirdi. yoksa dönem filmi çekmeyeceksiniz.

    yıllar sonra gelen edit: show tvnin 2009un ekiminde filmi yayımladığında yukarıda bahsedilen afişi sanki sigaraymış gibi sansürlemesi, bu entry yazarını, entryyi yazdığı nedenden çok çok daha fazla üzmüştür kuşkusuz.

    sansürlenen sahne için:
    http://haber.sol.org.tr/…ara-muamelesi-haberi-19739


    (mathias bones - 21 Aralık 2006 23:46)

  • comment image

    "en fazla 10 dakikada anlatılabilecek bir öykü, 106 dakikada nasıl anlatılır" temalı bir film.

    kamil diye bir çocuk var filmde. hep filmin bir yerinde bir işe yarayacak gibi duruyor. film bitiyor. "eee.. ne halt yemeye vardı o çocuk, öteki kız, öbürü" diye bakakalıyor seyirci.

    edit: süper film. italyan yeni gerçekçiliğinin balkan sinemasıyla sentezinden doğan yeşilçam şah eseri. powered by çay


    (oztokyolu - 30 Aralık 2006 17:40)

  • comment image

    bu film tek kelime ile "olmamış"

    neden mi.

    1. mehmet ali erbil yok.
    2. manken yok.
    3. imam, hacı hoca bunlar hiç kötülenmemiş.

    bunlar olmadan yeni dönem türk filmi mi olur.
    yönetmene tavsiyem bundan sonra çekeceği filmlerde danışman olarak aydemir akbaş'ı kadroya alsın.

    herşey bir yana yüzümde gülümseme ile gurur duyarak izleğim filmdir.


    (nosferatu - 5 Ocak 2007 23:59)

  • comment image

    oyuncularının amatörlüğü ile bir çok kusuru görmezlikten gelinmiş bir film fakat şu var ki bu tarz daha önce balkan sinemasında zaman zaman iran sinemasında ve belki daha başka sinemalarda çokça denenmiş, hatta belki de bir adı bile olan bir tarz..izlerken çingeneler zamanı tadı yakaladım ara ara, özellikle de aşırı gürültülü arbede polenik sahnelerinde. neyse demem o ki bu tarzın üstüne gidilirse çok daha yaman filmler ortaya çıkabilir ama bu ilk denemelerden biri olarak hoşgörüye sığınsın yine de

    --- spoiler ---
    o bu değil de, bisikletli fırlama çocuk çetesinin sırf ibneliğine özel mülkiyete zarar vermeye yemin ettikleri andan itibaren ilk karşılaştıkları bağda nasıl üzüm yediklerine dikkat ettiniz mi? çocuklar bildiğin tilki gibi, sansar gibi ağızlarıyla direkt salkımından yiyorlardı üzümü..yönetmen bu sahneyi çekerken yıllar öncesinin davaro'sunun; hıyarto kabilesinin düşman davaro kabilesine ait hıyar tarlasındaki zerzevatı aynı yöntemle talan ettikleri sahnesinden etkilendi mi acaba?
    ---
    spoiler ---


    (mahzun yuzlu sovalye - 28 Mart 2007 03:25)

  • comment image

    son dönem türk sinemasının en samimi karakterini komünist mustafa olarak içinde barındıran film.bunda amatör olmasının ve belli bir şiveye bürünmeden kendi şivesiyle konuşmasının rolü büyüktür.

    ----spoiler----

    mustafa arkadaşlarıyla rakı içip şarkı söylerken ezan başlar ve arkadaşları susar bunun üstüne

    mustafa:niye sustunuz ya arkadaş.

    arkadaş:ezan başladı duymadın mı mustafa.

    mustafa:ya bi kere de onlar bak bugün onlar eğleniyor biz susalım dese ya.zaten üç beş yaşlı gider olmus camiye onları da arayıp telefonla çağırsalar ya.

    ----spoiler----


    (silvio - 20 Aralık 2007 14:49)

  • comment image

    --- spoiler ---
    mustafa:söyle bakam dondurma neylen üretilir?
    ali: süt.
    mustafa: süt nerden sağılır?
    ali: inekten.
    mustafa: inek ne yir?
    ali: yem.
    mustafa: yem nerde üretilir?
    ali: mustafa sen benle dalga mı geçip durun?
    mustafa: sen söylesene kardeşim ya..
    ali: tarladan.
    mustafa: şimdi bak, adamların bin ineği, bin dönüm tarlası, bin işçilik fabrikası vardır. yemi tarlasından, sütü mandırasından üç kuruşluk maliyetle elde eder. kendi fabrikasında imalat yapıp, kendi pazarlama ve dağıtım ağıyla satar. reklamı ve promosyonu da icabında kendi televizyonu ve gazetesinde yapar.
    mehmet: meyhanede siyaset muhabbetini bırakalım.
    mustafa: sen garışma. senin anlıyacağın onlarda bin inek, bin dönüm tarla, bin çalışan, bin kamyon, bin çeşit dalavere varken, sende bi dene dalavere, bi dene inek, bi dene tarla, bi dene çırak, bi dene de motor var.
    ali: yapma ya..
    mustafa: herifler dünya çapında satış yapıp dururlar. illaki icap ederse kamyon kamyon bedava dondurma dağıtıp yine de seni siler süpürürler.
    ali: rüyamda gördüydüm. kamyonlarla üstüme üstüme geldilerdi.
    mustafa: görmüyon mu konfenksiyonlardan sonra terzilerin, marketlerden sonra bakkalların halini?kapitalizmin altın kuralı, büyük balık küçük balığı yutar hep beraber bir denizde yaşayıverelim demezler. demezler...
    mehmet: ali, yavaş yavaş iç arkideş.
    ali: komünist kitaplarında mı yazıp durur bu?
    mehmet: arkideş meyhanede siyaset muhabbetini bırakam.
    mustafa: kardeşim meyhanede yapma, devlet dairesinde yapma, sendikada yapma, okulda yapma, dernekte yapma ya helada mı yapecez biz bu siyaseti? sadece tüsiatta mı yapılcek bu siyaset?
    mehmet: tamam bir şey demedik ya otur. adam vesvese etmesin diye söyleyip durun.
    mustafa: ali vesvese etmesin diye biz gerçekleri, sınıf çelişkisini saklıcez mi arkideş? ayrıca dondurmacığın da bilimsel olarak geleceği yok.
    ali: neden ne diye?
    mustafa: coğrafyada kant el atlas teorisine göre, dünyamız milyarlarca yıl evvel güneşten kopmuş. dört dene jeolojik zaman geçirip soğumuş. bunun sonucunda canlılar ortaya çıkmış. bu soğuma halen devam etmekte. yani küresel soğuma
    ali: evvelde bu sene haziranın ortasına kadar kış çıkmadı.
    mustafa: yalnız benim bu dediğim milyonlarca yılı alan bir süreç. bugünden yarına olcek bir şey değil.
    ali: ya biz düz taban değil miyiz? milyonda bir bile olsa bizi bulur.
    mehmet: mustafa, milyon sene sonra olcek şey, bugünü mü buldun konuşçek?
    mustafa: ee arkadaş siyaset yasak bilim yasak. iki kelime laf ettirmeyecek misiniz? size mi sorecem len ben ne konuşçeğimi? mapushane de bile bu kadar üstümüze gelmediler.
    ali: anasını satarın ısınmasının da soğumasının da, tekelini de tekerleğinin de leeen...

    ---
    spoiler ---


    (pontiac firebird - 30 Ocak 2010 22:57)

  • comment image

    --- spoiler ---

    - her derdin dermanı vardır. önce dert, sonra derman. salim kafayla düşüneceksin. sıkkın kafayla olmaz. n’olacak? hem bulunmazsa çare, bulunmayıverir… insan yine de canına kıyar mı? senin canın zaten sırf sana ait değil. cenab-ı allah, bedenimizi bize emanet etmiş. öyle aklına esince emanete ihanet edilmez. allah’ın verdiği canı, allah alır. seni emdiren anan, yemek pişiren karın, bir bardak çay ısmarlayan arkadaşının bile hakkı var sende. bırak yakınlarını, sırtındaki şu gömleği dokuyan adamın bile hakkı var. bugünlere öyle havadan mı geliverdin? yemek yemedin mi, su içmedin mi? şu gördüğün dağların, ormanların, gökteki havanın bile hakkı var sende. hem sarmısaklı cacığın, zeytinyağlı çalı fasulyesinin, armutlan üzümün tadını bırakır da canına kıyacak olur mu insan?
    + bunlar aklıma gelmiyor o zaman. dünya gözümde kararıveriyor…
    - karartmayacaksın işte. ölüm nasıl olsa gelecek. kaçış yok. ne acelen var? dünya bir penceredir, sırası gelen bakar geçer. kesin olanın değil de ihtimalin arkasına düş. ölüm kesin, hayatsa ihtimal. hem nereden bileceksin yarın ne olacağını? bende bir zamanlar canıma kıyacak oldum, senin gibi. iyi ki kıymamışım…
    + ne zaman?
    - gençliğimde. düriye’ye yangındım. onsekiz, ondokuz yaşlarında. deli gibi bir şey oldum. gözümde ne yemek içmek, ne gezmek… düriye’den başka bir şey görmüyorum. ama düriye’de beni beğenip de bana yüz vermiyor. o yüz vermedikçe, ben yanıyorum; ben yandıkça o yüz vermiyor. derken askere gittim. askerde gün sayacağıma, düriye’yi sayıyorum. hem o zaman askerlik şimdi ki gibi değil, dört sene o zaman, dört sene. derken birgün bir mektup geldi. düriye’yi hulusi’ye vermişler de düğün oluyormuş. aklım başımdan gitti. bir firar ettim, geldim. kaçıracağım düriye’yi. başladım evinin etrafında dönmeye. ama düriye’nin bu kadar yerini göremiyorum. derken düğün günü de geldi zaten. soktum belime tabancayı, düğün yerine… bir zeybek havası çaldırdım, başladım oynamaya. gözüm, düriye’de… düriye’de benden tarafa bir baksa düğünü dağıtıp kaçıracağım, amma nerdeee? düriye’nin benim orda olduğumdan, varlığımdan bile haberi yok. bu da benim çok ar’ıma, çok zoruma gitti. dünya gözümde kararmaya başladı. geldim eve, dayadım silâhı kafama… tam tetiği çekeceğim; nereden geldiğini bilmediğim ilâhi bir ses: “ulan arif, n’apıyorsun, değer mi, seni sevmeyen, seni istemeyen, sana yar olmayan kız için değer mi canına kıymaya. hem bakalım o kız yarın kocadığında böyle güzel olacak mı? at elinden silâhı…” dedi, bende nasıl olduysa fırlatıp atmışım elimden tabancayı… işte ondan sonra uzuuun yıllar geçti. bende yaşlandım. o’da kaç çocuk, kaç torun sahibi oldu. yüzü buruştu. ama halen güzel, halen güzel… ben zaten ordaki düriye’yi değil, gönlümdeki düriye’ye yangınmışım. güzel olan gönlümdeki düriye… şimdi şimdi düşünüyorum da iyi ki canıma kıymamışım…

    ---
    spoiler ---


    (ber2 - 17 Mart 2011 01:01)

  • comment image

    işin bütçesi, amatör oyuncular vesaire beni ilgilendirmez. ben işin samimiyetine, işe harcanan emeğe bakarım. çok sayıda film izledim ve bu kadar samimi film az görmüşümdür. bu filmi 9 yaşındaki kuzenim de, 78 yaşındaki babaannem de, 23 yaşındaki ben de hepimiz sırıta sırıta izledik. bize çok iyi vakit geçirtti. zaten sinemanın en güzel tarafı bu değil mi? kasılmadan, "hmm sanat sanat için yeaa" demeden, her şeyden uzaklaşıp 1-2 saat geçirmek. işte dondurmam gaymak bunu yaptı. keşke benzer 1-2 film daha çekilse.


    (powersurge - 27 Temmuz 2011 16:11)

  • comment image

    şu an trt1 de her seferinde olduğu gibi gülümsetmekte olan film.
    --- spoiler ---
    camide tesbih çekmektedirler. herkes "allahüekber" diyerekten tesbih çekerken ali usta başlar: " motorum motorum motorum motorum."
    afghjk. gitti adamın motoru ya.

    ---
    spoiler ---


    (rayde - 24 Nisan 2012 01:44)

  • comment image

    ula'da filmin anlatılan hikayesi şoyledir
    yüksel aksu(yonetmen) , şidmi ula'da universteye giden yolun başında dondurmacılık yapan arkadaşına çocukkene demiş ki

    "ulan yonetmen olursam gelecem sana da bi film çekecem"

    olmuş ve geri gelmiş ulaya başlamış çekmeye.


    (kolpazan - 18 Ekim 2005 23:32)

  • comment image

    konusu itibariyle bana filmin çekildiği yerdeki uladaki dedemin hikayesini anımsatan film
    tabi biraz daha eski onun hikayesi(1960lar) ,

    dondurmayı etrafı karla çevrilmiş tahta kaplarda saatlerce çevire çevire hazırlarmış ve de o zaman külahı olmadığı için kendi tabiri ile billurlara koyup satarmış
    neticede ulaya bi gun adamın biri şimdiki dondurmacılarda da olan elektirk soğutmalı ve otomatik çevirmeli dondurma makinesini getirince daha ucuza üreteblimiş* , bi de belediyeye onun daha sağlıklı olduğunu inandırınca* -bizim dede filmdeki gibi rekabetten falan anlamaz- pazarda zahirecilik yapmaya başlamış

    bakalım izleyince neler diyecek kendisi çok merak ediyorum

    edit:ulan savaş ay muamelesi gordu bu entry.alakası yok ben sadece dedeme ne çağrışıracak onu merak etmiştim zamanında.


    (kolpazan - 13 Kasım 2005 22:29)

  • comment image

    akyaka da geçirdiğim tatil boyunca çekimlerine ve her gün muhatap olduğum esnafın ve komşularımızın da amatör oyunculuklarıyla katkıda bulunduklarına tanık olduğum filmdir. daha izlemeden eğlendirmiştir.

    edit: sonra anlaşılır ki izlenince zaten eğlendirmiyormuş


    (bob - 14 Nisan 2006 23:21)

  • comment image

    kuzenimle birlikte

    --- spoiler ---
    "lan serkan abinin kahve"
    "oha bizim deli mısırcı olmuş"
    "lan bu dedemin han değil mi oğlum meyhane yapmış pezevenkler"
    "aha ismail doktorun evi lan , anaaaaa tolga çandar ismail doktor olmuş hem de" (bkz: #8526887)
    "laaan bu bizim devrimle örgütün babası değil mi komunist olmuş burda da":(bkz: #5598044)
    ---
    spoiler ---

    demekten adam gibi izleyemediğimiz film

    gozler elcikpower ı aradı ama iyi ki yoktu hiç izleyemezdik filmi

    ha bir de burdan koyceğiz belediyesine film festivalinde bu filmi ikinciye gosterdikleri için teşekkur edeyim


    (kolpazan - 19 Ağustos 2006 19:35)

Yorum Kaynak Link : dondurmam gaymak