• "babam ve oğlum filminin akıllara kazınan malum sahnesinde "benim yüzümden" deyü bağıran çetin tekindor'a, yetkin dikinciler'in "senin yüzünden" diye cevap verdiği film. valla."
  • "belirsiz bir zamanda belirsiz bir yerde neden ege şivesiyle konuşulduğunu anlamadığım filmdir."
  • "çağan ırmağın babam ve oğlumunun öncesinde yaşananları anlattığı film. ama on bin yıl öncesinde!~"
  • "cok sey beklemeden, masal izlemek icin gidilicek film.gayet de guzel anlatilmis masal * neden sebep?"
  • "tam anlamiyla degisik bir film. cagan bey'den benim ricam, her yapiminda ayni kisileri kullanmamasi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "iyi film" demenin hakaret olacağı şeydir. zira bir filmden çok ötedir. felsefiktir. anlayanadır. 12 seansında "i am legend" salonun yarısını doldurmuşken dört kişi izlenendir. bundan gayrı çağan irmak 'ın osuruşunu dahi seyretme sebebidir. on yıl sonrasında bile adı anılacak olandır. "babam ve oğlum"u gölgede bırakandır.

    millet "aman ne kötü filmmiş." dese bile gidip sinemada izlenmesi gerekendir. çünkü herkesçe anlaşılmaya müsait değildir. güzelliği detaylarında saklıdır.


    (polyester - 26 Ocak 2008 08:10)

  • comment image

    babam ve oğlum un elde ettiği büyük hasılat ve beğeniyi kazanması zor olan kişisel bir film. her ne kadar babam ve oğlumdan farklı olsa da müzik,oyunculuklar ve aşağıda belirteceğim bazı hususlar nedeniyle bir yandan da babam ve oğlum etkisinde. sanki bir şekilde o filmin izleyicisine de kur yapılmak istenmiş.

    --- spoiler ---
    vahiy gelen,bunları kitaplaştıran peygamberin ve onun tebliğ için çalışan havarilerinin öldürülmesi, onların ulaşmaya çalıştığı sapkınlık içindeki kavmin telef olması ve bir avuç inananın bu felaketten kurtulması. çok iyi bildiğimiz birçok peygamber için rivayet olunan bu öykü var filmin temelinde. ama filmin bir dini anlattığı yada dini mesaj verdiği söylenemez , daha çok dini mitlerden yararlanarak ahlaki mesaj verme derdinde çağan ırmak. bunu ne kadar başardığına gelince karikatürize çizilen bazı karakterler, öykünün dokusuna uymayan gereksiz küfür ve argo sahneleri, mesaj verme gayretinden dolayı tekrara kaçan sahneler ve genel olarak bir olmamışlık hissi filmin vurucu ve etkileyici olmasını engelliyor.
    bu arada bu filmde de baba ve oğul çatışması iki ayrı koldan verilmeye devam etmiş, çetin tekindor un yine oğlunu kaybeden baba olması ve hümeyra ile karşılıklı sahneleri bir de üstüne üstlük özellikle hümeyra da rastladığımız ege şivesi babam ve oğlumu hatırlatıyor sıklıkla.
    oyunculuklara gelince çetin tekindor dışında çok çok beğendiğim bir oyuncu olduğunu söyleyemeyeceğim, çocuk oyuncular iyiydi. yalnız gerçek şu ki çok iyi bir oyuncu olduğunu bildiğim yetkin dikinciler karakterin karikatürize olmasının da etkisiyle sanırım çok iyi bir performans gösterememiş. filmi izlerken "hümeyra ve yetkin dikinciler çok iyi oyuncular ama başkaları bu role daha uygun olabilirdi, neden çok beğenilen başka bir filminin kadrosuna bu kadar sadık kaldın çağan ırmak "diye sorası geliyor insanın.
    ---
    spoiler ---

    sonuçta şu an izlediğimiz türk filmlerinden farklı bir şey yapmaya çalıştığı için, bir derdi olduğu ve bunu anlatmak için nispeten zor bir yol seçtiği için tüm eksiklerine rağmen sevdim bu filmi. sevdiğim yanlarını sevmediklerim kadar nesnel,açık ve net anlatamıyorum belki ama duyduğunuz sempatiyi her zaman da nedenlere bağlayamıyorsunuz.


    (sade - 26 Ocak 2008 12:26)

  • comment image

    beni içine almış ve son derece de etkilemiş çağan ırmak masalı. babam ve oğlum'un gişesini yapamayacağı gün gibi aşikar da olsa inşallah masrafını çıkartır da bunun gibi masalsı filmlerin önü açılır. gişeye oynamaktansa kendi bildiği şekliyle sinemaya oynaması çağan ırmak'ın değerini benim gözümde arttırmıştır. ayrıca çetin tekindor ne büyük oyuncudur aman yarab başımızdan eksik olmasın kendisini nice sinema filmlerinin baş köşesinde görelim inşallah.


    (take care dream on - 26 Ocak 2008 20:58)

  • comment image

    belirsiz bir zamanda belirsiz bir yerde neden ege şivesiyle konuşulduğunu anlamadığım filmdir.


    (nornir - 28 Ocak 2008 11:38)

  • comment image

    çağan ırmak'ın daha hikayesini duyduğumda "mutlaka gideceğim." dediğim filmidir. ve zaten babam ve oğlum'dan sonra üzerinde büyük bir baskı oluşacak olan çağan ırmak'ın -en azından- hikayesel mânada düz bir film çekmemesi de sevindirmişti beni.

    filmle ilgili düşündüklerimi böyle madde madde olarak yazmayı daha kolaylık saydığımdan,hemen geçelim ilk maddeye;

    --- spoiler ---
    *bu,bittiğinde mutlu olduğum bir filmdir. mutlu olma sebebim filmin iyiliği,kötülüğünden çok artık türk sinemasında böylesi filmler çekilebilmesidir. zira "madem tuttu neden devamını çekmiyoruız." zihniyetinin en yoğun olduğu dönemde, yeni bir şeyler söylemek,çekmek,yapmaya çalışmak bile takdire değerdir.

    *filmin özel efektlerinden en çok,köye geri dönen ölüler kısmı olmamış.keşke biraz daha uğraşılsaymış.

    *filmden bir gönderme;filmin sonlarında, ferhat'ın ablası yataktan yere düşmüş olduğu sahnede, kızın elleri ve ayakları kan içindeydi ve elleri iki yana açılmış bir şekilde yatmaktadır.(tıpkı çarmıha gerilmiş hazreti isa gibi.) ama ihanet eden havarinin ismi yakup'tu,yahuda olsa çok simgesel olurdu değil mi?

    *nedense hem hümeyra hem de şerif sezer,bu sefer rahatsız ettiler beni,gitmemişler sanki bu filme.

    *filmde zekeriya'nın oğlu peygamber olmaktadır. dini kitaplara bakacak olursak, zekeriya peygamber'in oğlu yahya peygamberdir.(bkz: #5279129)
    "...sabiler o'nun "ışık peygamberi" olduğuna, efsanevi bir şekilde doğup, yetiştirildiğine ve yaşamının sonunda ışık alemine yükseldiğine inanırlar"

    *filmde zekeriya'nın oğlunu ise dondurmam gaymak filminin yönetmeni yüksel aksu canlandırmaktadır.

    *ayrıca daha önce birçok film ve diziden hatırlayabileceğimiz ümit çırak, dazlak saçları ve uzun sakalıyla havarilerden birini canlandırmaktadır. ümit çırak'ın bir diğer önemli rolü ise,hemen herkesin bahsettiği çocuk oyuncuların iyi rol yapabilmelerinin sebebi olması, yani çocukların oyuncu koçu olmasıdır.

    *son olarak filmin sanat yönetmenliğini mustafa ziya ülkenciler yapmıştır.çokta iyi olmuştur bence.
    ---
    spoiler ---


    (gioberg - 28 Ocak 2008 20:48)

  • comment image

    ister kişisel bi film denilsin ister hayallerle dolu bi masal. hiçbir şekilde "burada yaşlıları neden dövüyorlar abi" yapmacıklığına düşmemiştir. metalik dram filmlerinin bezdiren ağlaklıklarının, tüm mizahı seks ve cinsellik üzerine kuran şarkıcı-manken afişli komedi filmlerinin yanında parıldayan bir film olmuş.


    (yenimelek - 28 Ocak 2008 22:04)

  • comment image

    çok fazla klişe, çok fazla tekrarlanarak etkileyici olmaya çalışan basit replik, ilk sahnelerden yerine oturtulabilen taşlar, yer yer abartıya kaçıp sırıtan oyunculuklar, absürt fantezi öğeleri içeren bir film. iyi kötü demek elbet manasız, herkesin kendi bakış açısı var. zira çekilen onca filmden sonra izlediğinden yeni ve başka bir şeyler bekleyenlerdenseniz (o arsızlardan biriyim eet) tatmin olacağınızı söylemek zor.

    bu büyüklere masallar konsepti güzel de; içeriği de daha bir tok, dolu olmalı galiba. "iyi olmak iyidir, kötü olmak kötüdür"den fazla bir fikre sahip olabilen beri gelsin. çok "hafif" geldi bana. metropol insanını içine çekebilecek bir film olmadığı gibi, bu gerçeklikten soyutlayacak bir film de değildi. salonda, sürekli tekrarlanan repliklerden etkilenen insan var mıdır diye merak ettim bir ara. replik demişken, 3-4 replik babam ve oğlum'u refere ediyordu, dikkatli seyircilerden kaçmamıştır sanırım. hoştu.

    ferhat'ın trajedisiyle gözlerimin sulanmasına tabii ki engel olamadım fakat çağan ırmak'ı takdir etmedim bana aktardığı duyguyla. izlettiği komplike olmayan drama insan olan ağlar zaten. acıdım yani çocuğa, ondan ağladım. bu pek bir süper olay gibi gelmiyor bana. yanılıyorumdur belki iyi bir şeydir bilemicam. yetkin dikinciler'in küfürlerine de güldüm mesela.

    yönetmenin iyi işleri var diye, kendisi iyi bir insan diye, dahası bu bir türk filmi diye filmi beğenmemeyi bastırmamak lazım. olabilir yani. bir filmin başına gelebilecek iki halden biri beğenilmemek zaten. yadırgamayalım. kaldı ki ben kolay beğeninin gelişimi körelteceğini savunuyorum. müzik piyasasında da aynı haltı yapıyoruz. eşiği o kadar düşük tutuyoruz ki, kimse kendini geliştirme ihtiyacı duymuyor. entry bitmeden ekleme ihtiyacı da hissediyorum ki; filmin sanat yönetmeni de bana oldukça özensiz geldi.

    hülasa, çetin tekindor'un muazzam oyunculuğu ve ses tonlamaları dışında bir şey bırakmadı film bende. kabuslar evi'nden bir bölüm gibiydi.

    ve çağan ırmak, sözüm sana!

    hümeyra artık salya sümük ağlamasın!

    --- spoiler ---

    okuma yazması olmayan köye kitap dağıtmak iyi fikirdi gerçekten.

    ---
    spoiler ---


    (radioheadbanger - 30 Ocak 2008 14:00)

  • comment image

    --- spoiler ---

    yonetmenini cok sevdigimi belirtirsem "benim kurt arkadaslarim da var ama..." sigortasina benzer bir sigorta arayisinda oldugum zannedilecek ama olsun varsin. simdi geleyim sadede: olmamis. net bir sekilde kotu bir film. efendim, elestiriler ne kadar sigmis da, bacak kadar cocugun cuzzam nedir biliyor olmasini, rivayetinde olasi bilgisinin otesinde detaylara yer vermesini elestiriyorlarmis. e, elestirecekler tabii! boyle bir rahatsiz ediciligi elestirmeyecek de izleyici, neyi elestirecek? surreal bir rivayeti reel, "cocuk gibi" dusunebilen bir cocuk perspektifiyle yansitabilseydi senarist, daha basarili olmaz miydi? hem nerede cocukta var oldugu varsayilan "salt iyilik" vasfi? ferhat in annesinin nurlu kopruden gecmek uzere koyu terk ederken cuzzamli kocasina gordugum en pis siritislardan biriyle el sallamasi "katiksiz cocuk iyiligi" kavraminin uretebilecegi imgeleme sigar mi? sigar da, yakisir mi? o bakimdan mezar iseyicisi ferhat ta olsun, saffet te olsun, "saf iyilik kaynagi" profilinden ziyade "sineklerin tanrisi cocugu" profili gordum.

    mekan yok, zaman yok, ama yoresel sive gani. nerede senaryonun tutarliligi? hani zamana, mekana dair her sey muglakti? biri nevsehir agziyla konusuyor, digeri kutahya agziyla yanit veriyor. giysiler $aman, agizlar anadolu, tozlu koyler carnivale, gunahkar koyler dogville, cocuk bakisi teyzem, pis pis gulen ve kufreden karakterler buyuk bulusma ve besinci boyut, havarilerin monolog ve orotoryo performanslari ve metinleri istiklal ilkogretim okulu 10 kasim torenleri, film on dakika araya girmesine ragmen bir turlu baslayamayan masal, film sona ermesine ragmen bir turlu baslayamayan masal... totalde "ozgun" gorunen; desince, desince de degil, uzerindeki tozu biraz alinca "mozaik" oldugu fark edilen bir tabula rasa uzerinde zorlanarak, belki de ruyada gorulmus imgeler butununu kurgulamaya calisarak uretilmis bir mayonezli pasta. sinan cetin in yumurta icin sarf ettigi "entelektuel kabizlik"tan asil mustarip olan ulak senaryosu. masallah, muzikler oyle bir coskulu ki, anbean "aha, simdi minor bir climax yasanacak!" diye bekliyorsunuz... yok. bekle, bekle, yok. izleyiciyi duvardan duvara vuracak, sarhos edecek bir final climax inden gectim, aralarda agza bir parmak bal calacak bir tanesi dahi yok. zekeriya nin birden gaza gelmesi, muzigin siddetlenmesi: "masalin diger kismini gece yarisini gectikten sonra anlatacagim! cocuklari al, mezarligin altindaki akavaya getir!" muzik, siddetlen! "korkuyorum ulak!" "korkma, insan bilmediginden korkar! gece yarisi toplanin, gelin!" birden bir gereksiz coskunluk, bir ofke dolmalar, ateslenen diyaloglar... anam diyorsun, iste bomba patlayacak bir sonraki sahnede. bomba. fos... "iste cocuklar, efendime soyleyim, ulak ibrahim yatiyormus yatakta da kotu adamlar gelmis bunu oldurmeye, ulak hissedip kacmis. sonra dandik olan kotu adamlari mehmet ve arkadaslari diri diri gommus topragin altina, boyle yavas yavas yurumusler ustlerine. iste oyle cocuklar." eee? ben bunu buyuk bulusma da da izliyorum? altmetin yok guzel kardesim, benimle zitlasmayin. bana "herkesin ulagi kendine," "sessiz kalan da gunahkar" dan ote, sofistikelikten kirilan bir ekstra altmetin soyleyin de uzuleyim, niye bunu yakalayamamisim diye. "ulak amca, bunun icin mi kaldirdin bizi gecenin korunde yataktan?" "yav, anlatinca guzel olmuyor cocuklar, orada olmaniz lazimdi." bir de "neden sebep?" gibi felaket cool oldugu varsayilan, diger yandan felaket cakma olan bir jargon... "hekimin hakikatidir" vay vay... adamlar bes havari bogazlayacaklar, hekimi elli kilometre uzaklastiriyorlar evden. sanki adam spec-op, sal kilici midesine, gitsin. saffet filmin son rivayetini anlatacak, agir cekimde sirttaki abayi hasmetli bir edayla yere serip oturmalar, falan... "ulan," diyorsun, "tamam, agir cekimle vurgulanan bu saffet e guveniyorum artik! bunun ardindan bir seyler cikacak kesin, bak o kadar vurgulamis, cikacak simdi..." "efendim, koye cuzzam gelmis, cocuklar eve kapanmis, disarisi resident evil olmus, zekeriya yla ferhat nurlu koprunun ote ucunda bekliyormus." evet, bu da gol degil sevgili sanik, bu da degil. su hikayelerin, rivayetlerin, hakikatlerin tamamini sahan in korsan cd ci tiplemesi yaklasik 45 saniyelik bir surede butun detaylariyla anlatir. ustelik sana umut da asilamaz, hayal kirikligina ugramana sebep olmaz. "anlatacak, bitecek, gidecegim," dersin. muzigin "birazdan stendhal sendromu ndan devrilecegim galiba!" hissiyati veren crescendo suna da aldanmazsin. temiz is. ayrica su "surme kullaniyorum, has diyalekt kullaniyorum, yerine gore otantik, yerine gore egzotik yapiyor," kolayciligindan da kacinilsin. hicbir dinin havarileri... cok fiyakalisiniz. hicbir yerin ve hicbir zamanin insanlari. siz de keza. ama uzerinizde o kadar yetersiz ugrasilmis ki hicbir seye ait olmaktan, "unique" olmaktan ziyade tum semavi dinlere, biraz ona biraz buna ait olan havariler, tum cografyalara ve tum zamanlara, biraz ona biraz buna, ekseriyetle afyon karahisar a ait olan surmeli insanlar olmussunuz. zekeriya ya subyanci damgasi vurmus kotu kalpli halk. yav, vurmuslar, cok kotu insanlar bunlar hakikaten de, beni subyanci olmadigina kusursuzca ikna edecek guclulukte bir mesaji veremiyor ki zekeriya? ikiniyor, ikiniyor, cikaramiyor. ben ebeveyn olsam ben de killanirim. hatta masallari dinleyen cocuklarin arasinda olsam dahi adamin iyi niyetinden suphe ederim zira oyle bir patika izliyor ki mubarek, yasadigi evlat acisini bir meryem, o da "pardon, mehmet mi demistiniz?" yollu anliyor da vahlaniyor. unutmadan, bir de ortada ulak in koylere varip da islenmis olan suclari ifsa etmesinin gereksizligi durumu var zira meram anlatilan halk da kotu ve gunahkar. bunlara haber ulastirsan n olur, ulastirmasan n olur. ulak in misyonu efektif, sonuc getiren bir misyon degil. dolayisiyla, zekeriya nin anlaticiligi ve ibrahim e simgesel gorev yukleyiciligi de keza. mehmet olmustu, simdi de ferhat oldu. son anlaticilik saffet e dustu. o da uykusundan uyanacak. cok uzak degildir, onun da ablasi olecek. gerceklik cok karanlik ve rahatsiz edici; gelin gorun ki gerceklikten siyrilip umutla dolmayi saglayan yegane arac olan rivayetler de vasatliklarindan dolayi gercekligin karanlik yuzunu ortmeyi basaramiyorlar. aksine, karanlik gerceklikle sinir bozucu bir sinerji dahi yakaliyorlar.

    velhasil dusunce cok guzel, mukemmel bir film cikabilirmis, erken dogum gerceklesmis. cetin tekindor, kaya akkaya ve cocuklar cok iyi; humeyra, yetkin dikinciler ve serif sezer vasatin altinda; melis birkan guzel.

    guzel bir film olmus*.

    *su cumle bile zekeriya nin masallarindan daha enteresandir.

    ---
    spoiler ---


    (boshi - 30 Ocak 2008 15:09)

  • comment image

    "çocuklar başı deli ömer"in öykülerini dinleyerek büyümüş bir çocuğun filmi ulak. büyüdükçe hayran olduğu ama böle parçalaya, döke saça, anlatmaya and içtiği çocukluğunu, zamansız- mekansız bir öykünün peşine takıp giden çağan ırmak'ın son filmi ulak.

    dev afişin önünde durup filmin kadrosunu seçmeye çalışıyorum, küçük küçük yazılardan. önceki seanstan dağılan izleyicilerin tamamı sessizce terk ediyor salonu, akmerkez'de. hiç kimse konuşmuyor. hiç kimse filmi fısıldamıyor bir diğerine.. bu suskunluğu sevmedim. acele adımlarla dağılıyor izleyici, filmi izlemekten vazgeçmiyorum.

    uzun ve çok uzun bir reklam kuşağı izlemesi yapacağımızı müjdeleyen hareketlilik başladığında salonda toplasan on kişiyiz. ikisi erkek. kadın hayranlar: ilk planda, ilk tespit. ben diyeyim 20 dakika, siz hiç birşey söylemeyin. çantama kıvırıp koyduğum billboard dergisinde bir röportaj okuyorum, beklerken. escada'nın yeni reklamının neredeyse kanal 1'in imajinatif çağrışımlarına benzediğini fark ediyorum, absolüt votka'nın yastık savaşına gülümsüyorum. jack nicholson ve morgan freeman'ın pek yakında başlayacak filmi "the bucket list"in fragmanında ağlıyorum. tam o esnada kara perdenin üzerinde kırmızı yazılar geçiyor. yazılar yeniden geçiyor. ses kargacık burgacık oluyor. makinist sanki filmi başa sardı, kırmızı yazı bir daha geçiyor. anlıyorum ki akmerkez'de bozuk kopya izleyeceğiz. derin bir nefes... önemli değil... bozuk kopya ya da yetersiz sinema teknolojisi... çarşamba halk günü, adam başı 12 lira..

    film başlıyor. mustafa ziya ülkenciler vasıtasıyla yeniden yapılandırılan tüyü bitmemiş köy ortamına, kimi menteşelerin karartılamamış sarılığının gözümü almasına, planyasından yeni ayrılmış kapı kalaslarına, açı cambazlığıyla gizlenen yapay binaların varlığına rağmen canla başla yaratılmaya çalışılan ortamı sevdim. pazenlerin gıcır gıcır yeniliği, ketenlerin kokusu burnuma sinmedi değil, olsun. en başarılı yanımız çok güzel mekanlar bulup iyi kadrajlarla, sağlam görüntüler serpiştiriyoruz araya, sinema filmi çekiyoruz oysa. bunu bir aşsak, gerisi kolay zaten. lakin makyaj uzmanlarının sakaletini affeder miyim, bilemedim. mahir ipek'in mac 03'le sıvanmış gözünü, en dramatik sahnede önümüze fırlayıveren zombi misali cüzzamlıların komikliğini, nine haliyle daha genç gözüken hümeyra makyajını affeder miyim, bilemedim. gözümü acıttı..

    türkiye'de sinema filmi çekmek bir maceraysa, start verildiği ilk günle, finale giden son gün arasında yaşananlar, izleyicinin önüne gelene kadar çekilen zorlukları anlatmak, anlamak ve yapılan hataları bu çarkın dişlileri vasıtasıyla açılmış minik gedikler sayarak görmezden mi gelmeliyiz, bilemedim. daha ne kadar hoş görüyle ve samimiyetle izleyebilirdim bir çağan ırmak filmini bilmiyorum ama, masalı samimiyetsiz kılan senaryo hatalarını, anlatmak için seçtiği dilin hevesini kıran oyunculuk zaaflarını son kez görmezden gelebilirim. çünkü benim de bir masala inanasım var: ferhat'ın masalına..


    (ranini - 31 Ocak 2008 00:20)

  • comment image

    çağan ırmağın babam ve oğlumunun öncesinde yaşananları anlattığı film. ama on bin yıl öncesinde!~


    (haggard - 31 Ocak 2008 20:59)

  • comment image

    ali ercivan beyazperde.com da ulak için yazdığı yazı ile filme dair çok doğru bir değerlendirme yapmıştır.

    alıntıdır :

    “çağan irmak’ın büyük bir gizlilikle yürütülen yeni sinema projesi ulak gösterime giriyor. yönetmenin ilk filmlerini ağır şekilde eleştirmiş ama son işi babam ve oğlum’dan tüm zaaflarına rağmen duygusal açıdan çok etkilenmiş olan bu satırların yazarı da ulak’ı merakla bekliyordu. ne ile karşılaşacağına dair de pek bir fikri yoktu.

    ulak, son dönemin dünya sinemasında da popüler şablonlarından birini uyguluyor ve anlatının kendisi üzerine bir yapı kuruyor. öyküyü çeşitli noktalarda farklı karakterlerin anlatısı, rivayeti, hayali veya hakikati olarak izlediğimiz oluyor. filmi en ilgi çekici kılan da bu yapısı zaten. ama ilgimizi çekmek için öncelikle bir öykü gerek ve ulak’ın bu noktada ciddi sıkıntıları var.

    çetin tekindor tarafından canlandırılan gezgin, geçtiği köylerde bir ulağın hikayesini anlatarak insanların yaşamlarını değiştiriyor. son olarak ziyaret ettiği köy de yönetmenin kafasında bir tür prototip olarak tasarlanmış belli ki. yüzeyde ne kadar normal gözükse de içinde yozlaşmış bir köy bu. aile içi şiddet, kendi kızını satan bir anne, baskıcı ebeveynler ve sorunları hep görmezden gelip sessiz kalan bir halk… çağan irmak’ın ilk filmlerinde olduğu gibi, ikiyüzlü topluma yüksek sesle dersler vermek için her bahane mevcut. o da didaktik olmak için eline geçen tüm fırsatları değerlendiriyor doğrusu.

    bir nevi fareli köyün kavalcısı uyarlaması olarak görülebilecek olan film, köyün çocukları tarafından çok sevilen gezginle bencil yetişkinler arasında oluşan çatışmadan besleniyor. yaşlı adamın anlattıklarından ve çocuklar üzerindeki etkisinden rahatsız olan yetişkinler, onun gitmesini istiyorlar. ama gezgin için ulak ibrahim’in öyküsünü anlatmak her şeyden daha önemli.

    zamansız ve mekansız tasarlanmış bir film ulak ama doğrusu bu yöntem, filmin gerçek bir anlam yaratmasına engel oluyor. kültürlerini ve inanışlarını tam olarak tanıyamadığımız bu insanların yaşadıklarını üzerinden yaratılmaya çalışılan alegori, doğası gereği bizim dünyamızla ilgili bir şey söylüyor olmalı. fakat perdede izlediğimiz öykü, kendi gerçekliğimizde yansımasını bulamıyor bir türlü. tüm dinsel, siyasi ve toplumsal referansları sadece çağan irmak’ın kafasında kalıyor ve vücut bulamıyor sanki.

    bu tarz simgesel bir anlatı için en büyük tuzağa düşüyor yani ulak. yüzeyde anlattığı hikayeyi anlaşılır kılamıyor. ulak ibrahim’in öyküsünün, olayı bizzat yaşayan gezginden başka herhangi biri için neden bir önemi olacağını, neden yönetmenin varsaydığı gibi dinleyen herkesin hayatını değiştirecek bir öykü olduğunu anlatamıyor.

    belli bir tarihsel dönemin anlatı araçlarını kullanıyor olsaydı yönetmen, belki bu yabancılaşma kabul edilebilir olurdu. ama söz konusu durumda gayet modern bir üslup ve zaman ile mekandan bağımsız bir sinemasal dünya var karşımızda. buna bir dönem filmi demek pek mümkün değil. örneğin hacivat karagöz neden öldürüldü? filminde olduğu gibi, gölge oyununun filmin üslubunu belirleyen ana bir eleman olmasına benzer bir durum da söz konusu değil. çünkü böyle bir tarihsel karşılığı yok ulak’ın senaryosunun. gayet aşina olduğumuz, güncel bir şablonla aktarıyor yani yönetmen hikayesini. dolayısıyla seyircisi ile daha doğrudan bir bağ kurabilmesini bekliyoruz. ancak buna rağmen havada kalıyor, bir anlam ifade etmiyor perdede cereyan edenler.

    çağan irmak, toplumsal dersler vermek dürtüsüne hakim olamadığı tüm filmlerinde yaptığı gibi, fazla kişisel bir tavırla yaklaşmış malzemesine ve kendi zihnindekilerin görsel karşılığını bulmakta zorlandığını fark edememiş. üslubu filmin içine girmeyi zaten zorlaştırırken, yönetmenin bize anlattığı öykünün ne olduğu bile somutlaşmıyor karşımızda.
    bunun üstüne, belli ki ticari bir endişeyle, zoraki duran gözyaşı kaygısı da eklenince film maalesef seyircisinden iyice uzaklaşıyor. babam ve oğlum’da son derece yalın ve etkili olan duygusallık, burada aynı samimiyeti bir an olsun hissettiremiyor maalesef. ve seyirciyi ağlatma gayesi kendini her hissettirdiğinde, ulak’ın değeri azalıyor gözlerde.

    babam ve oğlum’un gişe başarısını doğru öngörmüş biri olarak söyleyebilirim ki, yeni projesi merakla beklenen çağan irmak’ın ismi olmasa belki yüz bin kişinin bile izlemeyeceği bir film ulak. ama onun ismi bile birkaç yüz binden fazla seyirci çekemeyebilir bu filme. bir iltifat olarak söylemiyorum, ortalama seyircimiz için fazlasıyla yabancı, yapay bir öykü anlatıyor ulak. ve doğrusu bunu öyle kayda değer bir sinema diliyle de yapmıyor. çoğu zaman müsamere havasının hüküm sürdüğünü bile söylemek mümkün. işte tüm bu sebeplerde dolayı, ulak çok ciddi bir hayal kırıklığı olarak kalıyor.”

    (bkz: http://beyazperde.mynet.com/…ritikdetay.asp?id=1600)


    (clem - 1 Şubat 2008 18:57)

  • comment image

    yapilmamisi yapan film, guzel film... sembolik ve masalsi uslup, oyuncular, mekanlar su bu hepsi cok guzel cok anlamli ama geri planda kaliyor filmin demek istediklerinin yaninda...

    --- spoiler ---
    ornegin cetin tekindor’un cocuklar ulagi anlattikca doktugu gozyaslari… caresizlik bundan daha guzel anlatilamazdi... gercekleri bilmek, bilip de bir sey yapamamak; dunyanin butun acimasiz gerceklerinin farkinda olmak ve bunlarin sertliginden, caresizlik duygusundan ancak bir masala inanarak ve bunu cogaltarak uzaklasabilmek. ve bunu en temizler uzerinden yapmak…

    sonra cuzzam sahnesi… ne guzeldi kirlenenenler, ezenler arasindan; temizlerin, baskaldiranlarin, ezilenlerin gecisi. ve cocuklarin bir daha ayrilmamaya karar vermesi, birlik duygusu. ve cesarete ovgu...
    ---
    spoiler ---

    sonra filmin cocuklara adanmasi... inanmak istedigimiz masallar... cocuklarimiza anlatacagimiz onlarla umudumuzu yenileyecegimiz; ezilenlerin sesini cikardigi, zalimlerin cezalandirildigi, insanlarin zulum karsisinda susmadigi bir masal, okuyanlarin, dusunenlerin, sorgulayanlarin cezalandirilmadigi bir zaman, bir arada kardesce yasanan bir mekan

    cagan irmak daha kolayina kacmak varken bu sözü seçerek ve bu dili kullanarak, bir masala inanmak icin umutlari tazeliyor...


    (nutkututuk - 12 Şubat 2008 12:26)

  • comment image

    öncelikle ekşi sözlükte recep ivedik altına 620 entry girilip de bu filmin altına sadece 196 enrty girilmesine (ki bunların yaklasık 10-15 tanesi ulak kelimesinin sozluk anlamıyla ilgili) bi turlu anlam veremediğimle başlamak istiyorum. yapılan yorumların da çogu yetkin dikincilerin super oyunculugu, çetin tekindor'un muazzam tonlamasıyla ilgili.. filmin gişesi hakkında bi fikrim yok ama cevremdeki çok az insan bu filmden haberdar ve bence kesinlikle uzerinde saatlerce konusulacak bi yapımdır bu.

    oyunculuklar hakkında yorum yapmicam yoruma gerek de yok profesyonel oyuncular zaten basarılarını baska filmlerle de kanıtlamıs insanlar. sadece çocuk oyuncuların da çok dogal oldugunu eklicem o kadar.. burdan sonrasını komple kalkana alıcam farkında olmadan spoiler kaçırmayım da geldigimin ilk haftasinda çaylaklıga geri donmeyeyim..

    --- spoiler ---

    bi kere film gördügüm en cesur türk filmi. neden derseniz filmde yogun olarak din ogesi işleniyor ve dinlerin birlestirilmesi gibi mesajlar veriliyor. dini tartismalarinin hatırı sayılır bir kısmının cinayet ya da adam yaralamayla son buldugu guzelim ulkemizde boyle bir yapıtla milyonların (ki nedense milyonlara ulasamamıs ama..) karsisina çıkabilmek kusura bakmayin ama bence göt ister.. cagan ırmak'ı içtenlikle tebrik ediyorum..

    babam ve oglum, ıssız adam gibi filmler yurdum insanının gözyaslarini objektif bi sebebe baglaması için sunulan fırsatlardır ve her profesyonel yonetmen biraz titizlik ve cabayla bu dogrultuda filmler yapabilir oysa ulak bunlardan tamamen farklıdır. gerek konusu gerek kurgusu ve içindeki mesajı bize verirken paket kagıdı olarak kullandıgı "masalsı" anlatımıyla..

    cagan ırmak bir suru kapıyı acık bırakmıs, izleyip de tartıstıgım bi avuc insanın hepsi farklı farklı yorumlamıs.

    örnegin biri filmin genel konusunun aleviligi anlattıgını dusundugunu söyledi ("o sah damarınıza daha yakındı" gibi cumleleri aleviligin "tanrı herkesin içindedir" inancına benzeterek) ya da mehmet'in kitabını çogaltan 5 kişiyi birisi isa'nın havarileri olarak yorumlarken, ben nedense 5 peygamber olarak yorumladım. (ama ortamdaki hatunun jean d'arc mı yoksa mecdelli meryem mi oldugu hususunda halen kararsizim..) benim yorumum uzerine devam edecek olursak hz.muhammed'de bu filmde yer almaktadır* ve bu da turkiye için bir ilktir. (konu hassasiyet içerdiginden tamamen kendi yorumum ve fikrim oldugunu ekleyeyim böyle olduguna dair hiçbir yerde hiçbirsey okumadım)

    mehmet karakteri baska bir peygamber turevidir ve inanclari birlestirme cabasındadır.

    de ki, evvel hepimiz kardestik,
    bütün kitaplar hepimiz için gelmedi mi?
    de ki, şimdi ne değişti?
    ne oldu bize gayri?

    bunlar mehmet'in kitabındandır. filmin en basındaki 3-5 saniyesidir ve film boyunca bir daha mehmet'in kitabının ne anlattıgından bahsedilmemektedir. mehmet aslında tüm dinlerin aynı tanrıdan geldigi, hepsinin aslında ortak mesajlar tasıdıgını söylemekte ve neye inandıgı, ne kurallara göre hareket ettigi belli olmayan bi toplumlardaki (filmdeki köy gibi) insanlari tum dinleri birlestirerek bir yola bir duzene sokmak istemektedir. fakat görüyoruz ki halkı sus pus etmiş olan, halkı kendi kurallarıyla yöneten daha dogrusu güden adam, mehmet'i, havarilerini ve kitabın tüm kopyalarını halk gözünü acamadan yok etmiştir. mehmet'in babasi zekeriya ise oglunun mesajını ve amacını bilen ve hayatta olan tek kişidir ve onun inancını cocuklara masal gibi anlatarak * yaymaya calısmakta, insanlıgı bu ne oldugu belirsiz gidisattan (cocugunu pazarlayan anneler, calıstırılan cocukların oldugu bir ortam) kurtarmaya calısmaktadır. cocuklara anlatır cunku cocuklar masumdur, temizdir, saftır.. anlatılanlari henuz gelistirmedigi tabular cercevesinde deil, oldugu gibi anlar ve dinler.. ulak ise inanılmasını istedigi ve kendinin de inandıgı ogludur, o dinin peygamberidir, ve amacına da ulasır, kucuk ferhat babasından dayak yediginde ulak'tan medet ummaktadir. sonrasi yani filmin sonu tamamen seyirciye bırakılmıstır. yani ferhat a nooldugu, ya da vebanın o koye gercekten ferhat yuzunden mi geldigi yoksa devrin veba salgını devri mi oldugu... film bitince susup kalıo insan.. bi yarım saat "vay be.." den baska bisey diyemio..

    efektlerin neden amatorce olduguna gelince, amac sci-fi film yapmak deildir, film tamamen felsefidir ve konu tabi ki bir masal, bir hayal olarak seyirciye sunulacaktır çünkü böylesi agır ve radikal bir konu somut kavramlar (yer, zaman, mekan) esliginde sunulmaya kalksa yonetmen ve tum ekip "katli vaciptir" nidalarıyla carmıha gerilme tehlikesi altına girebilecektir..

    izlendikten sonra bir daha izlenmesi gereken, hatta vakit bulunabilse kişiyi tum dinlerin tarihleri hakkında geniş caplı arastırmaya sevk eden, söz gelimi deil, gercekten "düşündüren" bir film olmus.

    ---
    spoiler ---

    herkesin hatta sozluk camiasinin cogunlugunun filme bu gözle bakmadıgını biliyorum. muhtemelen bu entry epey bi kötülenecek, olasi bi edit ya da silinme oncesi de bunun bilincinde oldugumu soylemek istiyorum..

    edit: smiley kavramini simdi ogrendim, edit ordan gelmedir..


    (drulenia - 26 Aralık 2008 02:46)

  • comment image

    karakterlere yakıştırılan isimler konusunda kendi adıma mesajlar çıkarttığım bir film bu.
    çağan ırmak bu mesajları vermek istemiş de olabilir istememiş de olabilir, herhangi bir yerde okumadım, rastlamadım, hükümsüzdür.

    âdem, havva, meryem, ibrahim, zekeriya, ferhat, ömer..

    bunlar, insanlık tarihinden en büyük hisseleri alanlardan bazıları.

    ilk olarak âdem gibi güzel bir ismin kötü karaktere yakıştırılması şaşırtıcı gelmişti fakat; kötülüğün babasının âdem, yani insan, olması bu seçimin doğruluğunu ispatlıyor. annesi esma tarafından bedeni erkeklere satılan havva'nın açısı ise, şeytan tarafından kötülüğe zorlanan ilk kadın havva'yı yansıtıyor. buna eliyle, diliyle (esma, anasın!) ve tüm kalbiyle karşı çıkan ve susturulan, hor görülen meryem ile de sözde namus bekçilerinin işkencesine maruz kalan hz. meryem canlandırılmış olabilir.

    olabilir.


    (momol - 5 Ocak 2009 19:05)

  • comment image

    eski romalıların döşedikleri düzgün yollar sayesinde dönemin ulakları atla günde 320 km yol yapabilirlermiş. en geniş döneminde doğu batı yönünde bir uçtan bir uca 3500-4000 km uzanan bir imparatorluk için hiç de fena değil sanki.

    edit: bu bilgi national geographic investigates serisinin ancient rome kitabında geçiyor ama solak yanlış olabileceğini, günümüz yollarında bile atla günde o kadar yol yapılamadığını ve bunun özellikle batı tipi atlarla imkansız olduğunu yazdı. geçmişte de editörlüğünü yaptığım ng kitaplarının ufak tefek hatalarını görmüş ve amerika'yla yazışarak düzeltmek için onay almıştım, bir ihtimal yine öyle bir durum olabilir. çünkü böyle bir bilgi solak gibi bir adamdan geldiğinde solak'tan değil ng'den şüphe ederim.

    edit 2: ng cevab veremedi.


    (ventolin - 31 Ekim 2009 21:23)

  • comment image

    bir çağan ırmak filmi. bendeki hikayesi de ilginç biraz.

    bir otobüs yolculuğunda görüp sıkıntıdan "izleyeyim bari" demiştim... ne yönetmenini bilirdim ne oyuncularını, ilgilenmemiştim zamanında çünkü hayatımın tuhaf bi döneminde vizyona girmişti film. bakıyorum ekip çağan ırmak ekibi, iyi, izlenir...

    başladı film, masal falan, nihayetinde merak uyandırdı... derken filmi izliyorum, arkadan bi ses geliyor, böyle baya yumuşak bi tondan, erkek sesi... "mafyalaşmanın halk üzerindeki etkisi..." gibi şeyler duydum... yanımdaki hıyar izlediği şeyin sesini amma da açmış diye düşünüp bi bakış attım, tınnnn... ses gelmeye devam ediyor... "bu sahnede bir caravaggio tablosu yakalamaya çalıştık" dediğini anlayınca bi şüphelendim aslında ama asıl olarak "bu da çok tartışılan bi sahne oldu" diye duyunca anladım meseleyi... filmin ikinci cdsini otobüse atarken çağan ırmak'ın filmi yorumladığı parçayı atmışlar yanlışlıkla... tabi kapattım filmi vahiy sahnesinde, sonra dvd alıp evde izledim baştan.

    geldik film hakknıdaki fikrime:

    --- spoiler ---

    film aslında kurgusu sayesinde insanda merak duygusunu harekete geçiriyor ve kopmadan dikkatle izleniyor. iyi ile kötünün mücadelesi gibi klasik bir meseleyi bir masal perdesi ile işliyor. dediğim gibi, kurgu sayesinde ve biraz da gizem nedniyle didaktik bir tartışma olmaktan kurtulmuş film.

    bu tartışmada dini bir eksenin merkeze çekilmesi ise sanırım ülkenin politik dönüşümü ile ilgili. türkiye'de dinin ağırlığı üzerine yürüyen tartışmaya "biz de mistik, uhrevi bir noktadan yaklaşarak bugünkü egemen anlayışın nasıl da dinden saptığını ortaya koyalım" gibi bir akıl yürütme ile dahil olunması anlamına geliyor bence. yani asıl din iyilik, doğruluk üzerine kuruluydu ama ondan sapıldı...

    zamandan ve mekandan bağımsız bir anlatım tercih edilmesi siyirciye dönük "aslında tam olarak bugünden ve senden bahsediyorum" demek anlamına geliyor bana kalırsa...

    bu haliyle bir açıdan insanın yaşanan yozluklardaki kişisel payını* hatırlatıyor olması güzel olmakla birlikte; dinselleşme ve yozlaşmayı yine dinselleşme tarafından belirlenen bir zeminde* ele alması bakımından sıkıntılı geldi bana. ama çok katı fikirli değilim tabi.

    ---
    spoiler ---


    (fideldediysekfidel - 14 Haziran 2012 16:16)

  • comment image

    türk sinemasının nimetlerindendir ama ne yazık ki senarist ve yönetmen çağan ırmak olduğu için ağlamalık yahut sevgiliyle yiyişmelik film arayan türk insanında babam ve oğlum beklentisi yaratmış, "sıkıcı" diyerek geçiştirilmiştir. yeminle şöyle güzel şeyleri haketmiyorsunuz, gidin ıssız adam izleyin ibneler.


    (hedebility - 24 Ocak 2014 19:48)

Yorum Kaynak Link : ulak