amerikalı yazar merriam modell'ın 1957 tarihli romanından uyarlanmış film. imdb'den öğrendiğim kadarıyla filmin romanla pek alakası yokmuş. misal romanda (burdan sonrası spoiler olabilir, bilmiyorum) ann lake'in karşılığı olan karakterin adı blanche'mış, ve onun da evladı kreşte kayboluyomuş. onun dışında blanche'ın erkek kardeşi falan yokmuş, blanche annesiyle yaşıyomuş, annesi blanche'ın bekar bir anne olmasını onaylamıyomuş ve bunny'yi vermek mi ne istiyomuş, öyle bişeyler.

insanı manyak eden bi film, hastası oldum. siyah beyazmış, sadece ingilizce altyazısı varmış dinlemeyin izleyin, valla bak. "ohaamunakoyim" deyip kalakaldım. herkesler izlesin istiyorum. ayrıca ne de güzel afişi var lan.

http://www.imdb.com/title/tt0058997/

(naoko - 12 Şubat 2009 01:30)

değerinin altında ilgi gören klasiklerden biridir. ingilizlerin underrated, overgated dedikleri. (ikincisini demiyorlar)

(charles h duell - 12 Şubat 2009 02:05)

laurence olivier'in bu filmde canlandırdığı polis karakterinin(superintendent) yaptığı ince laf sokmaları karnıma ağrılar sokmuştur.
bir örnek :
ms.ford: i never lie, superintendent.
superintendent: and that makes you a most unusual woman, ms. ford.

(saci guzel beethoven - 3 Eylül 2013 01:03)

insanın algılarıyla, beklentileriyle acımasızca dalga geçen 1965 tarihli otto preminger başyapıtı. nefis bir ingiliz yapımı olan bu film şüphelendiriyor, inandırıyor sonra tersyüz ediyor allahın belası. bu entri bir spoiler gibi görünse de değil aslında, izleyin görün. izlediğim anda gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olduğunu düşündüm bunun, düşüncem halen sabit.

jeneriklerinden itibaren esir alan siyah-beyaz bir güzellik. polisiye gerilim mi diyeyim, psikolojik gerilim mi diyeyim, ne diyeyim bilemeyim.

filmin içinden the zombies de geçiyor bir şekilde, hem carol lynley'e de hasta olduk.

not: 2007 yılında gösterime girmek üzere yeni bir versiyonu çekiliyormuş. sanmıyorum ki eskisinin verdiği o muhteşem tadı verebilsin...

(the beatles - 1 Haziran 2005 19:13)

2007'de gösterime girecek olan ve de annie lake'i reese witherspoon'un oynayacaği film.

(zvezda - 2 Mart 2006 20:54)

herhalde "kaybolan kadın" filmleri arasında en iyilerinden birisi. tüm öğelere sahip. yabancı bir ülkede, tanımadığı insanlar arasında çocuğunu kaybeden bir anne ve onun erkek kardeşi, bürokrasiye ve insanların kendilerini yabancılamasına karşı savaşırlar. hitchcock bu konudan bir gerilim-komedi yapmıştı (the lady vanishes), preminger gerilime oynayıp, komediyi böyle biraz john hustonvari, absürd bir atmosfere oynayarak gayet güzel yaratıyor, filmin inandırıcılığını artırıyor.

atmosferi çok garibime gitti. les diaboliques'i andıran çocuk yuvası, sonra filmdeki her yan figürün gasgarip olmasıyla kuvvetlenen kabus-rüya atmosferi (tabii ki finale kadar "acep katil kim?" diye sormamızı da sağlıyor karakterler, gariplikleri her karakteri şüpheli hale getiriyor), kadının evinin maskelerle dolu olması (yatağa atılan maske) ve gecenin bir vakti ziyaret edilen oyuncakçı dükkanı gibi ayrıntılar böyle bilinçaltımızdan bizi eyes wide shut'a yönlendiriyor (oyuncakçı eyes wide shut daki kostümcüye benziyor). sonra filmi beraber izlediğim arkadaşlardan birisi büyük ihtimalle kendisi de farkına varmadan "para oyuncak bebeğin içinde" diye bir espri yaptı. the night of the hunter. bilinçaltından oradan buraya yönlenip duruyoruz filmi izlerken. misal psycho'yu da düşünmemek elde değil.

tabii bu arada filmi, laurence olivier'nin gençlik yılları (rebecca filan) ile kadayıflık yılları (marathon man) arasında görmek isterseniz de muhakkak izlemelisiniz. hani çok öte bir performans değil ama, herkesin garip olduğu bu filmde biraz olsun güvenilir bir adam portresi çiziyor olivier, güvenilirliğini ise sadece o role kendisinin seçilmiş olması sağlıyor.

(caponsever - 8 Mayıs 2006 15:43)