Süre                : 2 Saat 8 dakika
Çıkış Tarihi     : 21 Ağustos 2004 Cumartesi, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Aksiyon,Drama,Fantazi,Korku,Bilim Kurgu,Heyecanlı,Savaş
Taglar             : samuray,Şehir,Suikastçi,kılıç,ölüm
Ülke                : Japon
Yapımcı          :  KSS , Excellent Film , Izo Partners
Yönetmen       : Takashi Miike (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Shigenori Takechi (IMDB)
Oyuncular      : Kazuya Nakayama (IMDB), Kaori Momoi (IMDB)(ekşi), Ryûhei Matsuda (IMDB)(ekşi), Ryôsuke Miki (IMDB)(ekşi), Yûya Uchida (IMDB)(ekşi), Masumi Okada (IMDB)(ekşi), Hiroki Matsukata (IMDB), Hiroshi Katsuno (IMDB), Masato (IMDB), Bob Sapp (IMDB), Takeshi Kitano (IMDB), Daijirô Harada (IMDB), Taisaku Akino (IMDB), Chisato Amate (IMDB), Takeshi Caesar (IMDB), Mickey Curtis (IMDB), Ken'ichi Endô (IMDB), Ryûji Harada (IMDB), Yoshio Harada (IMDB), Renji Ishibashi (IMDB), Tsurutarô Kataoka (IMDB), Kirin Kiki (IMDB), Shigeo Kobayashi (IMDB), Miyuki Komagata (IMDB), Kazuhiro Mashiko (IMDB), Yasukaze Motomiya (IMDB), Hiroyuki Nagato (IMDB), Mari Nakayama (IMDB), Ken Ogata (IMDB), Mitsuhiro Oikawa (IMDB), Tokitoshi Shiota (IMDB), Harumi Sone (IMDB), Shun Sugata (IMDB), Haruna Takase (IMDB), Teah (IMDB), Susumu Terajima (IMDB), Kazuki Tomokawa (IMDB), Tarô Yamamoto (IMDB), Joe Yamanaka (IMDB), Rikiya Yasuoka (IMDB) >>devamı>>

Izo (~ Izo: The World Can Never Be Changed) ' Filminin Konusu :
Izo is a movie starring Kazuya Nakayama, Kaori Momoi, and Ryûhei Matsuda. An executed samurai takes an existential journey throughout time, space and eternity in search of bloody vengeance.


  • "hafiften hegelci film.."
  • "malatya-elazığ karayolu üzerinde kale ilçesi yakınındaki türk aşireti. aşağıda (ovada) yaşayanları sünni, dağda yaşayanları alevidir."
  • "en büyük yıldızının müzisyen amca olduğunu düşündüğüm film.. bir insan bu kadar mı içten gitar çalar bu kadar mı içten şarkı söyler .. özkan uğur un japonya versiyonu ..."
  • "filme, janr olarak politik-varoluşçu müzikal kategorisini öneriyorum ben genç. maskeli şeytan'ı gördüm, miyavladım << main theme."
  • "varlığımı sorgulayan ve sorgulatan, saatlerce çığlık atma isteği uyandıran, defalarca izlenmesi gereken film. izo'yu seyrettikten sonra pazartesi işe gelmek dahada bir zor oldu doğrusu..."
  • "arada bir alakasız biçimde araya girip şarkı söyleyen adamın ne amaçla orda olduğunu anlayamadığım film.**"
  • "herkesin içindeki izo'yu bir parçasıyla dışarı çıkarabilen, postabsürd, neomodern, nasıl söylesem saykogotik yapıt. takashi hatrına bile izlenmesi birşey kaybettirmeyecektir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    takaşi miike ve takeşi kitano isimlerini duyduğum anda seyretmeye karar verdim. şunu söyleyebilirim ki kült bir film olmuş. niye mi? basit. çünkü bir bok anlamadım. gecenin köründe seyretmeye başlayıp, sabahın bu saatinde ancak bitirebilmiş olmamın da payı büyük. ayrıca altyazılar da çok başarısızdı.

    neyse, gördüğüm kadarıyla kimse anlamamış filmi. hatta bence miike'nin kendisi bile anlamamış. montajı bitip, filmi seyrettiğinde dudaklarından dökülen ilk cümle "bu ne amına koyim ya?" olmuştur büyük ihtimalle. o yüzden rahatım şu anda. ortamdaki tek mal olmak istemezdim. alt metinlerden ziyade imgesel anlatımlara kafam takıldı. belki de böyle sürrealist filmlerde metaforlara pek takılmamak gerekiyor. onun dışında dövüş sahneleri miike filmlerine kıyasla son derece yavan kalmış. kesme sahnelerinden pek keyif alamadım açıkçası. yeterince kan yoktu. gaza getiren kesimler de bir elin parmaklarını geçmedi zaten.

    buradan sonrasına spoiler altında değineyim. seviye biraz düşebilir, ona göre okumaktan vazgeçererseniz anlayışla karşılarım.

    --- spoiler ---

    *izo herkesi doğrarken, öğretmene durup selam vermesi filmdeki en sağlam mizahi sahneydi.
    *hatunsal açıdan tatmin ediciydi.
    *takaşi miike, tarantino benzetmelerini farklı bir boyuta çekiyorum. quentin'cim çok ilginç ayakları olan uma thurman'ı oynatmıştı kill bill'inde. bu filmde de miike uma'dan çok daha ilginç ayaklı bir kadını oynatmış. (neydi o ayaklar öyle ya?)

    ---
    spoiler ---

    edit: öyle saçma sapan bir entry girmişim ki kendimden utandım, toparlayacağım diye kıçım çıktı. ayrıca anlamadığım kısımları için filmi bir daha seyretme konusunda karar kıldım. bir kez izlemek kafi gelmez bence bu filmi. zaten miike hayranı olmayanlar hiç bulaşmasın.


    (gattsu - 11 Ocak 2009 06:46)

  • comment image

    takashi miike'nin kültleşebilecek, devlet ve toplum eleştirisini fazlasıyla kanla soslayarak anlattığı filmi.

    --- spoiler ---

    öğretmen: peki, mr. sato ulus nedir?

    öğrenci: ulus insan beyninde olan saçma bir aldatmacadır. insanlar hayvan sürüleri gibi bir araya toplayıp gütmek için yaratılmış hayali bir fikirdir. bir tarafın kurban olması gerektiği temel kurmacadır.

    ---
    spoiler ---


    (s9 - 20 Ağustos 2010 01:55)

  • comment image

    malatya-elazığ karayolu üzerinde kale ilçesi yakınındaki türk aşireti. aşağıda (ovada) yaşayanları sünni, dağda yaşayanları alevidir.


    (de payens - 6 Haziran 2012 11:56)

  • comment image

    tahammul sinirlari testi adina yapilmis, sinemaya ait olmayan baska birsey. bir zulum araci, bir manasizlik deryasi, bir "yeter bit artik yoksa ustumu basimi yirticam" cigligi... öl, geber izo allah belani versin, yedin bitirdin 129 dakikada.


    (zoban - 22 Şubat 2005 12:17)

  • comment image

    miike den sürrealist bir samuray filmi... her filmi gibi beni yine aptala cevirmistir. bir miike sever olarak onun amigolugunu yapmak bir yana, gercekten de yabana atılmayacak bir sinema örneği olduğunu düsünüyorum... evet! biraz-bayağı ağır olmakla beraber, görselin yine üst seviyelerde gezindiği çok özenli ve muzip bir film. bir önceki filmi "zebra man" den sonra böyle bir şeyle karşılaşmak gercekten şaşırtıcı ama bir o kadar da heyecan verici olmuştur benim için. şu sıralar uzakdoğudan gelen üstün filmlerin old boy , save the green planet! gibi filmlerle tanımlandığını-örnek gösterildiğini düşünürsek bu filmi böyle bir yere oturtmak oldukça zorlaşıyor... kendi adıma quentin tarantino nun, miike nin çektiği ichi the killer filminin ardından " kill bill deki dövüş sahnelerini bu filmden esinlenerek yaptım, miike bir dahi !..." gibi yakıştırmalarının yanı sıra "izo" yu nereye koyacağını da ayrıca merak etmekteyim... evet belki bu film sürrealist yapıyı dışlayarak normal bir anlatımı tercih etseydi daha kolay anlaşılır ve hedefini(!) tam on ikiden de vurabilirdi... filmin kendi içinde eleştirdiği veya başkaldırdığı tüm somut saptamalar ve kurallar zincirine yaklaşımı, aynı zamanda sinemanın kendi yarattığı kurallara da başkaldırı özelliği taşıyor bence... filmin bildiğimiz kolay anlaşılır bir yapıya asla prim vermeyen tavrının cok tutarlı olduğunu ve miike nin yine her zamanki gibi herkesi (takipçilerini belki...) dumur ettiğini düşünüyorum... takashi miike nin kişisel / ayrıksı / muzip / sert / özenli / özel sineması gelenekleri ikiye biçen tavrı ile tam gaz devam ediyor... aman başımızdan eksik olmasın....


    (felix - 22 Şubat 2005 12:44)

  • comment image

    görselliğin aynı yapıt içinde çakıştığı, hoş sahnelerin yanısıra son derece başarısız dövüş koreografilerinin yer aldığı akıcılıktan uzak sabır törpüsü film. gerçi faturanın koreografiye mi yoksa son derece özensiz seçildiğine inandığım figüranlara mı kesilmesi gerektiğine bir türlü karar veremedim şimdi. görsel anlatımdaki bir takım deha kıvılcımlarını seyircinin gözüne gözüne sokmak yerine olduğu gibi bıraksa çok daha etkileyici olurmuş kanımca. mesaj kaygılı felsefi içeriğiyle çin işi japon işi matrix, bazı geçişleriyle being john malkovich...
    kısacası günün yemeği takashi miike ustadan izogelin çorbası...


    (shapeshifter - 22 Şubat 2005 13:16)

  • comment image

    uykusuz gidilmemesi gereken film. zira o kadar hizli uyuya kaldim ki, takeshi kitano'nun oralarda bir yerde oldugunu bile sonradan, film hakkinda birseyler okuyunca ogrendim. eseklik bende, once oku, sonra git filme. neyse, yillardir ilk defa, para vererek girdigim bir filmden ciktim, bu da oldu.


    (tramell - 24 Şubat 2005 23:22)

  • comment image

    en büyük yıldızının müzisyen amca olduğunu düşündüğüm film.. bir insan bu kadar mı içten gitar çalar bu kadar mı içten şarkı söyler .. özkan uğur un japonya versiyonu ...


    (addicted 2 chaos - 27 Şubat 2005 03:45)

  • comment image

    festival programına "zamanda yolculuk eden bir samuray, 21. yüzyıl tokyosuna gelir ve sokakları kana bular. çaresiz kalan devlet yakuzaya haber salarak , izo nun başına ödül koyar ve ünlü kılıç ustaları bu samurayı durdurmaya çalışırlar" yazan dürzüyü bulursam...


    (duzcean dragon - 27 Şubat 2005 13:50)

  • comment image

    iki gün üstüste terkedilen filmlere gittiğim için üzülmeli miyim (bkz: yüreğimde bir delik) ve (bkz: izo), yoksa yılanlar içinde gene gayet manyak gözüken ve gohattodan hatırlanan ryuuhei matsudanın varlığından dolayı sevinmeli miyim bilemiyorum. belki de tüm salon kahkahalara boğulduğundan ve benim her ne kadar nefet etsemde bu kahkahalar arasında bir süreliğine uyuya kalabilmiş olmamdan dolayı özellikle bir gün evvel geç yatmak ve sonra erken uyanmak zorunda kaldıysam gece filme bilet almamayı öğrenmem gerektiği sonucunu çıkarmalıyımdır. ya da bunlar bahanedir ve film için bir yorumda bulunmak en hayırlısı olacaktır. ama gene de bu film için ne demem gerekir bilememekteyim, ne desem boş olacağından kormaktayım. sonuç olarak mitokondrisini izoya veren kadından, boynuzlarla ilgilenen çocuklardan, gırtlak kanserli bilgemtraklardan, ve profilden ne yazıkki çelike benzettiğim izodan pek de memnun kaldığım ve salonu mutluluk içerisinde terk ettiğim söylenemez...


    (arienette - 27 Şubat 2005 22:32)

  • comment image

    varlığımı sorgulayan ve sorgulatan, saatlerce çığlık atma isteği uyandıran, defalarca izlenmesi gereken film. izo'yu seyrettikten sonra pazartesi işe gelmek dahada bir zor oldu doğrusu...


    (ilsecan - 1 Mart 2005 16:58)

  • comment image

    filmin baslarinda karsilasilan sacmaliklarin er gec sona erecegini umarak beklemektedir seyirci. izo denilen kisilik onune geleni enlemesine, boylamasina, hipotenus hizasinda, zikzak, artik hayal gucune bagli olarak degisik sekillerde dogramaktadir.... ve dogramaya devam eder ve sonra yine devam eder.

    bazen olecegini sanarak mutlu olan seyirci izo'nun tekrar tekrar canlanmasiyla ter icinde kalir, cunku gorunen odur ki bu izo olmeden sinemadan cikilamayacaktir. kenarlarda oturan ve bogure kusa salonu terkeden insanlara gipta ile bakmaktadir araya sikismis, cikamayan seyirci. o arada izo kusbasi islerini birakmis ciglik cigliga sarki soylemektedir, seyircinin "nasi yaa" demesine kalmadan izo dograma islerine kaldigi yerden devam etmeye baslar. seyirci aglamak uzeredir, cok kalmamistir artik bir "imdaaat yangin var" patlatacaktir. icinden boyle afakanlar, terelelliler gelip gecmektedir. seyirci baska seyler dusunmeye calisir, tam o sirada mermi manyagi yapilan izo'nun bu sefer oldugunu dusunup sevinir, mamafih olmemistir namussuz. olmemekle kalmamis eline gitari almis cigirmaktadir yine. seyirci sagina soluna bakinir, nasil cikabilecegini tartar ama mumkun degildir, onu arkasi sagi solu sobedir. saatine bakar, 2 saat olmustur film baslayali ve bu korolasica izo olmemektedir. uyumaya calisir olmaz, hayal kurmaya calisir olmaz, yanindakiyle konusmaya calisir olmaz, caresizlik icinde cirpinmaktadir.

    tam artik honkurerek yangin alarmini verecekken film biter, seyirci salondan insanlarin ustunden atlaya ziplaya, kosarak, gercekten yangin cikmiscasina uzaklasir (nitekim bogrunde bi yangin cikmistir). anilarindan izo kelimesini ve hatta i, z ve o harflerini kazimaya calisir. temiz hava iyi gelir, derin nefesler alip verdikten sonra istiklal caddesi'nde gumuslere, kitaplara bakarak ruh sagligini korumayi basarir.


    (boyle buyurdu berdus - 29 Haziran 2005 17:48)

  • comment image

    izo ve onun kilici. izonun film boyunca oldurmedigi cok az insan vardir. filmin basindan sonuna kadar sadece elestiri oldugundan filmden cok takashi nin burdan yetkililere sesleniorum tadinda belgeselini izlioruz. ha film mantikli ve konu sahibi mi... tabi ki hayir. izo var herkesi olduruo kisaca...


    (hadzog - 27 Mart 2005 14:58)

  • comment image

    catherine breillat'nin içe sokulası sevimlilikteki caanım filmi anatomie de l'enfer'den beri seyrettiğim en derinlikli görsel mazoşizm edevatı. etkisi tartışılmaz, kendi kendini sorgulatıyor insana çünkü. içime ayna tuttum nitekim ben o görüntü ve ses yumaklarına bulanmışken, kendimi sorguladım. "neden hala buradayım?", "ne zaman çıkacağım?" ve "bunu kendime neden yapıyorum?" en sık sorduğum sorular oldu- gözlerim açıkken. benliğimi küreklememe yardım eden ulu takashi miike'ye ve boğazımdan zorla sokmaya çalıştığı, yüzeyselliği gizlenmiş göndermelerine sonsuz müteşekkirim haliyle. şuracıkta ortak bir tanıdığımız olsa da öpüyorum kendisini diye ekleyebilsem.


    (amphibian - 27 Şubat 2005 16:46)

  • comment image

    herkesin içindeki izo'yu bir parçasıyla dışarı çıkarabilen, postabsürd, neomodern, nasıl söylesem saykogotik yapıt. takashi hatrına bile izlenmesi birşey kaybettirmeyecektir.


    (all2 - 31 Ekim 2005 22:51)

  • comment image

    festival sayesinde haberdar olduğumuz yine bir başka güzel film.

    film hakkında hiç birşey bilmiyordum. sadece uzakdoğu filmi olmasıydı en büyük nedenim. ayrıca gore öğeler barındırması, bir miike filmi olmasıi kan ve kılıç sahneleri içermesi adına bu filmi seçmiştim. işin güzel yanı hem onları buldum en sertinden, hem de çok ağır bir toplumsal eleştiri buldum ki zaten en önemli kısmı o filmin. toplumsal eleştiri kısmını filmden çıkardığınız zaman geriye kalanlar herkesi tatmin etmeyecektir. anca türü sevenler böyle onu bunu doğrayan kılıç darbelerini bile nimetten sayabilecektir.

    ben iki öğe adına da çok memnun oldum. yönetmenden izlediğim bu 3. film olmuş oldu (odishon, one missed call) ve yavaş yavaş miike tarzını anlamaya başlıyor gibiyim. ve bu yönetmen iyiki varmış diyebiliyorum şimdiden :)

    eleştiri süper. zaten film düz mantık olarak karmaşık olduğundan, yani tamamen sürrealist bir yapıya sahip olduğundan asıl önemli olan kısım alt metinleri oluyor ki onları görememek nasıl diyip böyle görmezden gelmeye eş değerdir benim gözümde.
    ruhun ispatının kin duygusu, var olmanın ispatının acı duymak olduğunu, doğmak ne kadar basitse ölmekte bir o kadar basittir düşüncesi çok güzel anlatıldı.
    bunun yanında zaten sürekli japonyanın mazisinden gerçek görüntüler, önemli olaylar, savaşlar, protestolar, kutlamalar gösterdiğinden bizzat japonya eleştirisi yapıyor ama nasıl olsa ülkeler kaderleri ve kederleri bakımından anarşi ve savaş adına hep birbirine benzediğinden bu kişisel japonya eleştirisini tüm dünyaya uyarlamak ayıp etmişlik olmaz bizim adımıza.
    en hoşuma giden yerlerden birisi de izo'nun öldürdüğü sayısız insandan bir tanesi olan zenci idi. özellikle zenci sahnesinde japonca altyazılı ingilizce konuşmaları ve zenciye (abd) "sen ölmüşsün, asıl sen git" demesi ve ardından zencinin "bana bir baksana ben ölmüş müyüm" diyerekten ayağa kalkması çok anlamlıydı. miike amcanın kulakları çınlasın en iştah kabartıcı ölümü de bu zenci amcaya ayırmış.

    eleştiri kısmına devam etmek gerekirse misal izo'nun sevgilisini oynayan karakter izo'ya "biz bütünüz ve birbirimizin parçasıyız" demesi ve o kadının çeşitli yerlerde karşımıza çıkması (bilgisayar başında telefona bakan hanım gibi) ile filmin sonuna doğru izo ile konuşmaya çalışan insanların hepsinin de yüzüne tutulan ayna yansıması; resmen "aslında her insanın içinde biraz izo vardır, izo bizlerin birer parçasıdır" mesajını veriyor diye düşünüyorum. ve dünyadan bir türlü atılamayan izo düşüncesi (kin, nefret, düşünmeden öldürme) o kadar benimsenmiş ki siyasiler tarafından izo'ya özel dokunulmazlık belgesi bile sunuluyor :))

    filmde işte almasını bilene böyle ağır eleştiriler var. ama bunun dışında da çoğu kişiyi rahatsız edicek derecede kan içeren ölüm sahneleri, kılıç ile biçilme,kıyılma sahneleri mevcut. hatta ben en son 20 ye kadar sayabildim sonra bıraktım saymayı ama en az bi 50 tane kişiyi biçmesini görüyoruz izo karakterinin. sinemada böyle eski yılların öğeleri gibi kılıç ve doğrama olaylarını görebilme şansına çok sevindim.

    tabi tüm bu karamsarlığın insanı sıkmaması için arada çılgın bir amcanın aşırı delice çaldığı gitar (ki adam telleri koparıyor gitarın o derece düşünün) eşliğinde söylediği ilginç şarkılar yüreğinize su serpiyor. ki şarkının sonunda sinemada herkes alkışladı kendisini.
    ayrıca unutmadan söyliyim filmin içinde takeshi kitano'yu süpriz konuk olarak görmek çok güzeldi.


    (matrix - 28 Şubat 2005 01:04)

Yorum Kaynak Link : izo