Süre                : 1 Saat 46 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Eylül 2012 Çarşamba, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Cinayet,Drama,Korku,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : ABD,Kanada,Fransa
Yapımcı          :  Minds Eye Entertainment , Cold Rock Productions BC , Forecast Pictures
Yönetmen       : Pascal Laugier (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Pascal Laugier (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jessica Biel (IMDB)(ekşi), Jodelle Ferland (IMDB), Stephen McHattie (IMDB), William B. Davis (IMDB)(ekşi), Samantha Ferris (IMDB)(ekşi), Colleen Wheeler (IMDB), Eve Harlow (IMDB)(ekşi), Janet Wright (IMDB)(ekşi), Ferne Downey (IMDB), John Mann (IMDB), Teach Grant (IMDB), Garwin Sanford (IMDB), Jakob Davies (IMDB), Lucas Myers (IMDB), Pat Henman (IMDB), Katherine Ramdeen (IMDB), Alicia Gray (IMDB), G. Michael Gray (IMDB), Georgia Swedish (IMDB), Jenna Gatschene (IMDB), Priya Lily Campbell (IMDB), John Ryan (IMDB), Kevin DeWalt (IMDB), Melissa Gibson (IMDB), Melissa Patenaude (IMDB), Michele Mungall (IMDB), Jacqueline Eggie (IMDB), Angela Stott (IMDB), Ricardo Hubbs (IMDB), Rene Mousseux (IMDB), Josh Strait (IMDB), Jodi Sadowsky (IMDB), Dawn Bird (IMDB), Francisco de Borja De la Bella (IMDB), Derek J. Finnik (IMDB), Louis Thevenon (IMDB)

The Tall Man (~ Sir) ' Filminin Konusu :
Cold Rock kasabası kimsenin çözemediği bir lanetle karşı karşıyadır. Zira kasabanın küçük çocukları geride hiçbir iz bırakmadan teker teker kaybolurlar...


  • "dark side'a geçmeden öncesi için:(bkz: jebediah morningside)"
  • "7 eylülde türkiye'de gösterime girecek ve baş rolünü jessica biel'in oynadığı korku filmi. ilgili ortamlara çoktan düşmüştür bile."
  • "cok .. yanlis bir film. kotu degil bak! ama dogru degil. vermeden anca boyle."
  • "afişinde the thing'den araklamalar görüyoruz."
  • "çok fazla felsefi yorumlara gerek duymayan, zaman zaman sıkıcı boyutlara da ulaşabilen, sürpriz bir sonu da olmayan sıradan bir hollywood filmi."
  • "1979 yılı mahsulu don coscarelli filmi phantasm ile tanıştığımız kabus. angus scrimm tarafından başarıyla canlandırılmıştır."
  • "the tall manin kötücül hikayelerinin konu edildiği filmler : phantasm 1979 phantasm 2 1988 phantasm 3: lord of the dead 1994 phantasm 4: oblivion 1998"




Facebook Yorumları
  • comment image

    7 eylülde türkiye'de gösterime girecek ve baş rolünü jessica biel'in oynadığı korku filmi. ilgili ortamlara çoktan düşmüştür bile.


    (difdiringi - 29 Temmuz 2012 22:54)

  • comment image

    çok enteresan bir film. sıradan bir gerilim diye izledim, fakat beklediğim gibi çıkmadı.

    şaşırtıcı bir felsefe sunmuşlar.

    --- spoiler ---
    varoşlarda yaşayan, çoğu istenmeyen gebelikle dünyaya gelmiş itilip kakılan çocuklar. açlar, fakirler, aile içi şiddet görüyorlar. anneler çoğu zaman iyi niyetli olsa da mutsuz bir hayatın çocukları. hep kaybeden insanların çocukları gelecekte de kaybeden olur. fakir hep fakir kalmalıdır. bürokrasi de bunu üstü kapalı bir şekilde destekler.

    bir ütopya onları kaçırıp düzgün ailelerle yeni bir hayata başlamalarını sağlıyor. çocuklar henüz çok küçük oldukları için bir süre sonra geçmişlerini unutup yeni hayatlarına sarılıyorlar. hiç yaşanmamış gibi.
    ---
    spoiler ---

    mesaj olarak sağlam bir film yani. fakat derdini anlatış şekli biraz sıkıntılı. yani çok soru işareti bırakılmış, boşlukları izleyen doldursun istenmiş. amerikalı sevmez böyle filmleri. the tall man'in hikayesine, felsefesine daha ağırlık verselermiş iyi olurmuş.

    yine de kafa açıcı olduğu kesin. tavsiye ederim.


    (cncn - 27 Ağustos 2012 20:35)

  • comment image

    zamanında epey ses getirmiş martyrs filminin yönetmeni pascal laugier in yeni acayip filmi.

    the tall man, martyrs kadar güzel (hatta andırıyor) ve bir o kadar da sürprizlerle dolu, keskin dönüşleri olan ve izleyicinin algılarıyla oynayan bir film. kendini sonuna kadar izlettiriyor: 8/10

    --- az spoiler ---

    filmin ilk yarım saati sıradan bir korku filmi gibi başlıyor. kuzey batıda bir kasaba..kaybolan çocuklar.. iyi niyetli, çıkık elmacık kemikli pamuk hemşiremiz julia..mesleğine kendini adamış, akşamları oğlu david ile iyi vakit geçiriyor. derken korktuğumuz oluyor ve kasabalıların tall man adını taktığı adam david’i kaçırıyor. deliye dönen julia, adamın ve çocuğunun peşinden gidiyor. ama bir süre sonra pes ediyor. polis kendini buluyor ve cafeye götürüyor. cafede julia bir şeyler sezinliyor ve güm! film inanılmaz bir sürprizle başka sulara gidiyor.

    kan-şiddet hariç martyrs ile epey benzerlikler gösteriyor film. ulu bir amaç uğruna yapılan fedakarlık. bodrum katında yapılan bir şeyler. zengin insanlar. ancak paranın olmadığı bir idealizm.

    the tall man, her kesimden izleyiciyi içine çekecek bir film.

    --- az spoiler ---


    (kumrengi - 1 Eylül 2012 00:43)

  • comment image

    korku ya da gerilim unsurları içermeyen filmdir.

    --- spoiler ---

    seyirciyi ters köşeye yatırma konusunda insana "ohaa" dedirtmiyor "aa öyle miymiş?" dedirtiyor daha çok.
    kötü adamı bulmaya çalışırken neredeyse film sonuna kadar kafanız bomboş... sonunda yaşananların nedenini öğrendiğinizde suküt-u hayale uğrayabilirsiniz. en azından o tünellerin ardına gizlenmiş bir kaç çocuk iskeletini hakettik diyorsunuz. hayır ortada öyle vurdulu kırdılı bir durum yokken hemşire bacımızın psikolojisi niye o kadar bozuluyor anlamak mümkün değil. o kadar narindin hiç girmeyecektin öyle işlere güzelim. filmin verdiği sosyal mesaj güzel, insana korku filmi izlettiricem vaadiyle aşılayıveriyor sosyali...helal olsun o açıdan.

    ---
    spoiler ---

    jodelle ferland da güzel olmuş filme, bence ölene kadar bu tarz filmlerde devam etsin.


    (100binbaloncuk - 2 Eylül 2012 19:12)

  • comment image

    ben affleck'in gone baby gone'ı ile aynı konuya parmak basan fakat başkarakterlerinin meseleye bakışı hususunda ayrışan film.

    şimdi bi kere filmin adı bence yanlış olmuş. zira afişiyle birlikte bakıldığında "gore" öğeler barındıran bi gerilim filmi izlenimi veriyor. imdb'deki notu da bu yanlış beklenti nedeniyle düşük sanırım. hâlbuki öyle değil. hattâ alâkası yok. bu film, gerilimi sürükleyici öğe olarak kullanan bi drama aslında. bunu bilerek izlenirse filme bakışımız daha sağlıklı olur kanaatindeyim.

    konusu şöyle: amerika'nın ücra bir maden kasabasında çok sayıda çocuk, belli aralıklarla kaybolmaktadır. çocuklardan ne bir iz bulunabilmekte ne de bir haber alınabilmektedir. belli bir süre sonra kasaba ahalisi çocukların kaybolmasının ardında, yarı masalsı özelliklerle süsledikleri "tall man - uzun boylu adam"ın olduğuna inanmaya ve dillendirmeye başlar. tek geçim kaynağı olan maden kapandıktan sonra -sakinleriyle birlikte- âtıl duruma düşen ve sefalete terk edilen kasabada hemşirelik yapan julia(biel) ise bu koşullar altında, vefat eden doktor kocasının görevini devam ettirmeye çalışan iyi niyetli bi kardeşimizdir.

    yarım gibi oldu ama spoylırsız bu kadar. bundan sonrası yer yer gone baby gone filminden de olmak üzere spoylırlı. ona göre okuyun, sonra küfretmeyin.

    --- spoiler ---

    film, aynı gone baby gone'ın yaptığı gibi biz izleyicileri bir ikilemin içine sürüklüyor. bir çocuğun hayatını(geleceğini) kurtarmak için ailesinden koparmanın etik boyutlarını irdelerken hadiseye mümkün mertebe tarafsız daha doğrusu çekimser bakmaya çalışan gone baby gone'ın aksine -bence- cesurca taraf seçiyor.

    insanoğlunun varacağı noktayı yetiştirdiği çocukları belirliyor malûmunuz. istisnâsız bütün çocuklar her şeyin en güzelini hak eder. ebeveynlerinin olanakları/olanaksızlıkları, iyilikleri/kötülükleri, yeterlilikleri/yetersizlikleri, becerileri/becerisizlikleri, başarıları/başarısızlıkları doğrudan çocuklarını etkiler. peki, çocuklar bu denklemin olumsuz tarafında doğmayı, olmayı, yaşamayı hak ederler mi? kötü bir ebeveynin elinde ziyan olmaktansa, onun hayatının kıymetini bilen biri tarafından yetiştirilse daha iyi olmaz mı? bunu istemek doğru mudur? etik midir? bu fikri eyleme dönüştüren insanın böyle bir hakkı var mıdır? bu, haddini aşmak mıdır yoksa kahramanlık mıdır?

    işte bizi ikileme düşüren sorular bunlar. gone baby gone'da başkarakter, çocuğun iyi bir gelecek hayâlini elinden alarak ve bunu bilerek çocuğu annesinin kollarına teslim ediyordu. bu kesinlikle zor bir karardı. kabul ediyorum. peki, doğru bir karar mıydı? ondan o kadar emin değilim işte. çocuklar her şeyden önce sıcak bir yuvaya muhtaçtırlar. klâsik olacak ama sevgiye, ilgiye, şefkate muhtaçtırlar. o kızın biyolojik annesi bunların hiçbirini ona vermeyecek işte. veremeyecek değil; vermeyecek. kızcağız filmde de dendiği gibi daha lise 2'de birinden hamile kalacak, okulu bırakacak, iğrenç işlerde çalışacak, uyuşturucuya alışacak, fahişelik yapacak. bunlar tahmin değil. bunlar olasılık değil. bunlar gerçek... işte o filmde başkarakter, o çocuğu tekrar tüm bunların içine çekti. böyle düşününce çocuğun dayısının, iki polis memurunun, morgan freeman'ın fedakârlıkları çok daha iyi anlaşılıyor. başkarakterin(valla adına bakmaya üşeniyorum) göremediği şey, bi avuç insanın bir çocuk için nasıl kendilerinden vazgeçtikleri.

    the tall man'de ise bu defa başkarakterimiz julia, kocası ve arkadaşıyla birlikte bir sürü çocuğu ailelerinden çalıyor ve onlara hak ettikleri hayatları verecek kimselere veriyor. çocukların, ebeveynlerinin izinden gitmelerinin önüne geçiyor. geleceklerine kendilerinin yön verebileceği hayatlar yaşamalarına imkân sağlıyor. filmde de söylediği gibi o insanın içini karartan, insanı çaresizleştiren döngüyü kırıyor. şimdi bu eylemin etik yönünü sabaha kadar tartışırız. açıkçası ben arızalı da olsa julia'nın tarafını tutuyorum. filmin sonunda o kızın bize ısrarla sorduğu soruya vicdanım karıncalansa da "evet, öyle." dedim ve ben, eğer o çocuklar güzel bir gelecek kazanacaksa, bunun ihtimâli dahi varsa bu vicdan rahatsızlığıyla yaşamaya razıyım. ellerimi kirletmesem de yüreğimi kirletmeye razıyım. yeter ki çocuklar kurtulsun...

    son söz olarak şunu diyeyim: yine filmin sonunda kızın "birinci annem, ikinci annem, üçüncü annem..." temalı konuşmasından da filmin durduğu taraf gayet net anlaşılıyor zaten...

    ---
    spoiler ---

    filmi ele alırsak, yanlış isim konulmuş, sırıtmayan ancak yer yer aksayan senaryo, gösterişsiz oyunculuklar, iyi yönetimle vasatın üstünde bir yapım olmuş. bir de şimdiye kadar oyunculuğunu hiç beğenmediğim jessica biel için olmak üzere diyebilirim. daha yolu var ama...


    (yerli mal - 3 Eylül 2012 15:43)

  • comment image

    alışılmış gerilim türünün dışında sıradışı bir film.
    --- spoiler ---

    film yarısına kadar klasik bir gerilim filmi gibi gidiyor ancak sonra bi oha oluyorsunuz ki tam havaya girmişken bir anda durağanlaşıp bir sosyal mesajla pek tatmin edici olmayan bir finale imza atıyor ve ağzınızda yavan bir tat bırakıyor sanki. bu bağlamda filmi 3 gün önce izlememe rağmen halen güzel miydi değil miydi karar veremedim

    ---
    spoiler ---


    (message - 3 Eylül 2012 16:45)

  • comment image

    televizyon reklamlarında, "6. his'den bu yana bu kadar şaşırmadınız" diyerek seyirciyi etkilemeye çalışıyor olsa da, çok da etkileyici bir durum yok filmde. ha temel ahlaki bir sorunu bir an için düşündürüyor o kadar.


    (waryemez - 4 Eylül 2012 09:53)

  • comment image

    televizyonda dönen reklamlarında yer alan 6. his karşılaştırmasına kanıp gidenler tarafından büyük ihtimalle yerden yere vurulacak güzel film.

    --- spoiler ---
    ilk 15-20 dk. özellikle kasabanın ve orada yaşayanların anlatıldığı bölümün akışı oldukça güzeldi. ayrıca gene aynı bölümde arka planlar ve resimler de çok yerindeydi.
    film böyle devam etse belki de çok güzel bir country draması olabilirdi.
    gelelim bizi neden 6. his kadar şaşırtmadığına; gene aynı kısımda zaten kasabaya ve kasabalılara içten içe gıcık oluyor ve çoçukların haline üzülüyorsun ve zaten içinden 'şu çoçuklara yazık lan' diyosun. bence bu yüzden devamında anlatılan öyküye (aşırı) şaşırmıyor ve hatta çoçuklar adına seviniyorsun.

    ---
    spoiler ---


    (tygacil - 5 Eylül 2012 00:01)

  • comment image

    2012 yılı mahsulü pascal laugier tarafından yazılıp yönetilmiş olan abd / kanada / fransa ortak yapımı bir film. türkiye'de sır ismiyle vizyona girdi.

    the tall man, korku sinemasına aşina bünyelere fazlasıyla tanıdık gelecek birkaç ögeden oluşan, küçük ama basit bir korku filmi gibi başlıyor. sırlarla dolu küçük bir kasaba ve en başta doğaüstü bir figür olarak sunulan tall man karakteri etrafında dönen bir hikayeyi anlatacakmış gibi yapıyor. ancak kazın ayağı öyle değil. devamlı yön değiştiren the tall man, bol sürprizli bir anlatım diline dört elle sarılıyor ve kolayca tahmin edilemeyecek sırlarını sırayla açık ettikçe izleyenleri şaşırtmayı başarıyor. the tall man, hakkında ne kadar az şey bilirseniz, o kadar fazla keyif alacağınız bir film. pascal laugier ismine aldanıp martyrs tadında bir "işkence pornosu" daha izleyeceğiniz yanılgısına düşmeyin.

    dahası için...


    (uzuntu - 6 Eylül 2012 11:49)

  • comment image

    'seyircinin dayanma eşiğini zorlayacak ölçüde çarpıcı şiddet sahneleri içeren, bol kanlı fransız korku filmi martyrs ile tanıştığımız fransız yönetmen pascal laugier’in ülkemizde “sır” adıyla cuma günü vizyona girecek olan yeni filmi “the tall man”de “eğer teksas testere katliamı’nın kaderine terk edilen kasaba sakinlerine ‘şifalı’ bir el uzatılsaydı bu gelecek umudu kalmamış insanlar için bir kurtuluş mümkün olabilir miydi?” sorusunu soruyor. '

    bu hafta vizyona girecek filmle ilgili bir değerlendirme için:

    http://biletsiz.com/the-tall-man/


    (iste oyle bir sey - 6 Eylül 2012 18:15)

  • comment image

    saçmasapan bir senaryoya sahip ama çekim tekniği, flashbackleri falan gayet güzel film. bundan sonrası coşkun spoiler..

    --- spoiler ---

    ulan gerizekalı örgüt ya da herneyseniz; çocuklara güzel bir gelecek sunmak için güya iyilik yapıyorsunuz eyvallah da, e be mal herifler, geride kalan aileler ne olacak? hiç mi onları düşünmediniz? çocuklarının kaçırılıp, vahşice öldürülüp, parçalara ayrılarak maden tünellerine, ormanlara gömüldüklerini düşünerek yaşayacak lan o insanlar! o çocuklar mutlu yaşam sürsün diye o analar o babalar, abiler ablalar her gece içleri kan ağlayarak uyuyacak, yüreklerinde hiç geçmeyecek acılarla hayatlarını sürdürecekler, evlat acısı lan bu boru mu? sanki fakir olmak suçmuş gibi bi de amaçlarını dayandırdıkları nedene bak ya neymiş "daha iyi bir gelecek".. gidip ailelere durumu anlatsalar zaten çoğu kabul eder ki. adamlar bi taraftan düzeltmeye çalıştıkları ahlaki düzeni başka bi taraftan yerle bir ediyolar haberleri yok iyi mi..

    ---
    spoiler ---


    (alabamaclarence - 7 Eylül 2012 20:08)

  • comment image

    çok fazla felsefi yorumlara gerek duymayan, zaman zaman sıkıcı boyutlara da ulaşabilen, sürpriz bir sonu da olmayan sıradan bir hollywood filmi.


    (lesterburnham - 8 Eylül 2012 23:19)

  • comment image

    --- spoiler ---
    tam öykü az çok şekillendi derken, film izleyicisine büyük bir şok yaşatarak, herşeyin gidişatını değiştiriyor. bu değişimin altının iyi doldurulduğunu söyleyebilirim. daha sonra ise olayın kahramanının "motivasyonunu" öğreneceğimiz finalle film, yeni bir sürprize yelken açıyor. bu çoklu sürprizlerin hiçbirinde bence sorun yok. akıllıca düşünülmüş olduklarını söyleyebilirim. açık etmemek adına burayla ilgili çok fazla ayrıntıya girmeden filmi diğer açılardan değerlendirmek daha iyi olacaktır. bu bağlamda, dramatik yapının da iyi olduğunu ve finalde filmin anlam kazandığını belirtelim. aslında yönetmen laugier, martyrs de olduğu gibi ahlaki değerler açısından tartışmalı sulara girmekten çekinmeyen postmodern bir korku filmi oluşturmanın peşinde koşuyor.

    ---
    spoiler ---

    ( http://hayatimizsinema.blogspot.com/…ilmi.html#more )


    (diamant - 9 Eylül 2012 21:04)

  • comment image

    --- spoiler ---

    çok tırışka bir film.

    öyle sistem eleştirisidir, yoksullar yoksul kalsın, kapitalist düzen, bozulan sisteme kendi kurallarını ekleme, şudur falan da hikaye, kayıp vakalarında öldüğü varsayılan çocuklar için aile ve yakınlar için avuntu cümlesi olan "şimdi daha iyi bir yerde"nin içini doldurmuşlar o kadar. son sahneden organizasyonun çok daha büyük olduğunun iması da bu fikri destekliyor zaten.

    film mantığına göre, özellikle doktorun afrikada çocuklarla çekilen resimlerinden sonra kaçırmaların en mantıklı sebebi organ ticareti olabilirdi tabi yememiş. olayı pembe pembe rüyalar içeren daha iyi bir hayat şirketine çevirmişler. bu kadar yüce bir amaç için bu kadar erdemli insanın olması da amerikan filmlerinde yeni tür propagandaya işaret ediyor.

    ---
    spoiler ---


    (gilbertus albans - 10 Eylül 2012 09:46)

Yorum Kaynak Link : the tall man