Süre                : 1 Saat 37 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Ekim 2004 Çarşamba, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Aksiyon,Komedi,Cinayet,Heyecanlı
Ülke                : ABD,Fransa
Yapımcı          :  Twentieth Century Fox , EuropaCorp , Robert Simonds Productions
Yönetmen       : Tim Story (IMDB)
Senarist          : Luc Besson (IMDB)(ekşi),Robert Ben Garant (IMDB)(ekşi),Thomas Lennon (IMDB)(ekşi),Jim Kouf (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Queen Latifah (IMDB)(ekşi), Jimmy Fallon (IMDB)(ekşi), Henry Simmons (IMDB), Jennifer Esposito (IMDB)(ekşi), Gisele Bündchen (IMDB)(ekşi), Ana Cristina de Oliveira (IMDB)(ekşi), Ingrid Vandebosch (IMDB)(ekşi), Magali Amadei (IMDB), Ann-Margret (IMDB), Christian Kane (IMDB), Boris McGiver (IMDB), Adrian Martinez (IMDB), Joe Lisi (IMDB), Bryna Weiss (IMDB), GQ (IMDB), Joey Diaz (IMDB), Rick Overton (IMDB), John Rothman (IMDB), Mike Santana (IMDB), Herman Chavez (IMDB), Lou Torres (IMDB), Sixto Ramos (IMDB), Mario Roberts (IMDB), Jamie Mahoney (IMDB), Amanda Anka (IMDB), John Duerler (IMDB), Patton Oswalt (IMDB), I.N. Sierros (IMDB), Earl Schuman (IMDB), William Cote (IMDB), Riley G. Matthews Jr. (IMDB), Adam LeFevre (IMDB), Kevin Carolan (IMDB), Edward Conna (IMDB), Victor Isaac (IMDB), Ramon Fernandez (IMDB), John Krasinski (IMDB), Jay Spadaro (IMDB), Shirell Ferguson-Coleman (IMDB), Nashawn Kearse (IMDB) >>devamı>>

Taxi ' Filminin Konusu :
Taxi is a movie starring Queen Latifah, Jimmy Fallon, and Gisele Bündchen. A mouthy and feisty taxicab driver has hot tips for a green and inept cop set on solving a string of New York City bank robberies committed by a quartet of...


  • "hatunu direk porno film oynatılan sinemaya götürmesi çok hoştu..:)"
  • "altıncı dakikasında bir dönerci dükkanının göründüğü film. özel italyan sosu ve özel kebap bile var."
  • "robert de niro'nun messi'ye benzediği film. sonradan da meireles'e dönüşüyor."




Facebook Yorumları
  • comment image

    travisin ayna karşısında kendi kendine konuştuğu sahnede unutulmaz bir sahnedir.buradaki 'are you talking to me?' ironisi travisle kimsenin konuşmaması,travisin aynada aslında silahı kendi kendine doğrultuyor olmasıdır.


    (stinkfist - 14 Nisan 2000 13:29)

  • comment image

    dustin hoffman'ın oynamamış olmaktan dolayı pişman olduğunu söylediği filmlerden biri.
    röportajında yazana göre, martin scorsese'yle bir ofiste tanışmışlar ve scorsese heyecanla senaryoyu anlatmış ama zaten hoffman, ne scorsese'yi tanıyormuş o dönem, ne de ilk filmi mean streets'i izlemiş, o yüzden de kabul etmemiş bu teklifi.
    "keşke oynasaydım." diyor hoffman şimdi,
    bense "iyi ki" diyorum, "iyi ki oynamamış".


    (gioberg - 24 Ocak 2009 14:58)

  • comment image

    1976 yapımı yalnızlıkla alakalı bi film.
    her yalnız adam gibi ilk önce bir kızın ilgisini çekersiniz.sosyal tecrübeniz olmadığı için onun neden hoşlandığını bilemezsiniz anlamsız şeyler yaparsınız.
    ilk başta hoşuna gider sonra sıkılır ve sizi terkeder.
    sizde piskopat olup bir hobiyle özgüveninizi tekrar kazanırsınız.kötü şeyleri yok etmeye çalışırsınız. yok ettiğinizde bir kahraman olursunuz.
    sonra bir hikaye olursunuz.


    (caktim cakmagi optum yapragi - 9 Mart 2009 20:56)

  • comment image

    dile bir çok replik dolayabilme ozelligine sahip martin scorsese filmi. bana inanılmaz sempatik bir ses tonu ile söylenen "anytime, anywhere" bulaştı mesela. (filmin hemen başında herşeyi yaparım derken)

    --- spoiler ---

    travis'in, betsy'yi "kärlekens språk" adlı filme goturmesi ve o filmi travis hariç herkesin porno olarak algılaması da ilginç bir ayrıntıydı. aslında bir belgesel olan film sadece açık sahneler içerdiğinden dolayı toplum tarafından yanlış sınıflandırılmış, betsy de herkes gibi kısa bir süre sonra, yüzeysel bir yorumdan sonra yani, terk etmiştir salonu. izlemeye gelenler de porno film olduğu için gelirken betsy de porno film olduğu için terk etmiştir. aslında tek doğruyu yapan porno film olmadığı için o filme gelen travis'dir. travis yine yalnızdır ve toplum onu yine kabul etmemiştir.

    ---
    spoiler ---


    (dirtyfrank - 11 Temmuz 2009 17:14)

  • comment image

    --- spoiler ---
    talihsiz olay*dan hemen sonra, travis'in betsy ile yaptığı ilk telefon görüşmesi adeta sinema dersi vermekte, "ben yönetmenim" diyeni uykusuz bırakmaktadır.
    travis'i, tüm pişmanlığı ve çaresizliğiyle telefon kulübesinde yaptığı yanlışı düzeltmeye çalışırken izlemek, hayatının tek tanığı, belki de tek arkadaşı olan izleyiciyi derinden üzmekte ve tam da "did you get my flowers?" dediği anda bakışlar kamera marifetiyle boş koridora yönelmektedir. travis o kadar acınacak durumdadır ki izleyici onu görmeye bile dayanamamaktadır.
    ---
    spoiler ---


    (martin edilen - 17 Temmuz 2009 22:33)

  • comment image

    dunyanın en iyi yonetmenlerinden biri olan martin scorsese'nin 1976 tarihli efsane filmi...basrollerde robert de niro, gencecik haliyle jodie foster we cybil shepherd war...kısaca konu new york'a gelip calısmaya bir taksicinin (robert de niro) zamanla kafayı yiyerek, kendini toplumu kurtarmaya we pislikleri temizlemeye adamasının hikayesi...mukemmel goruntuler esliinde bir sinema soleni...
    sondaki cinnet we cinayet sahneleri unutulmaz...


    (vanzant - 13 Ağustos 1999 00:00)

  • comment image

    ilk kez izlemeye başlamadan evvel kafamda bir takım önbilgiler ve önyargılar raks ediyordu. bir tarafta filmin onyıllardır övüle övüle bitirilememesi, imdb'deki yeri, arkadaş arasında adı geçtiğinde duyulan hayranlık dolu sesler... öte tarafta "neden seviyorsun?" yahut "nasıl buluyorsun?" sorularına herhangi bir somut karşılık alamayışım sonucunda oluşan bir önyargı: "taxi driver, tıpkı pulp fiction gibi, estetik bir takım sahneler ihtiva etmesi dışında herhangi bir şey vadetmeyen bir yapım herhalde."

    nitekim ilk izleyişim sırasında ve ardında da, yani önyargımın yargılaştığı süreç boyunca da filme olan bakışım çok da çeşitlenmedi, değişmedi. başta kırmızı olmak üzere renk kullanımının, sıkıntılı atmosferin, estetik çekimlerin arasında kalmış güzel replikler, güzel oyunculuklar... fakat iş hikayeye gelince olumlu sıfatlar üretmekte ve bunları bol keseden tüketmekte zorlanıyordum. geçmişi -kelimenin iki anlamıyla da- karanlık bir adam vardı. adı travis'ti ve o, new york sokaklarını taksisiyle arşınlıyor, şehrin gece olduğu vakit boşalan bağırsaklarından dökülen pislikleri eşeliyordu. gönlünü o pislikler arasında keşfettiği bir inciye kaptırıyor, fakat kısa süre sonra hüsrana uğruyordu. ardından bir gece vakti iris ile karşılaşıyor ve -belki de geçmişine dönercesine- asileşiyor ve küçük yaşta fahişeliğe itilmiş kızı pezevenklerinin elinden kurtarmak umuduyla silahına sarılıyordu. hepsi bundan ibaret gibiydi; ya bir şeyleri kaçırmış olmalıydım, yahut satır aralarını okumaktan acizdim. üçüncü ihtimal ise kimilerin gönül rahatlığı ile kabul edip geçebildiği, banaysa katı bir huzursuzluk veren "vasat bir film" söyleminin işaret ettiğiydi. sahiden, 226.246 kişinin (ki bunlar filme 10 üzerinden 8, 9 ve 10 puanlık değer biçenler) filme böylesi yüksek puanlar verirken yanıldıklarını iddia edebilir miyiz? öylece söyledik, "siz aşağı beğenilerin insanlarısınız, vasat filmleri büyütüyorsunuz." dedik diyelim; bu yorumumuzu nasıl destekleyebileceğiz? hiç şüphe yok ki destekleyemeyeceğiz.

    bu sebeple yıllar boyunca filme çekimser kaldım. hakkında konuşmaktan imtina ettim ve bu "görkemliliğinin" sırrına vakıf olacağım günü gözledim. ve cevap 32. uluslararası istanbul film festivali'nde, slavoj zizek'in çılgın attığı "the pervert's guide to ideology*" filminde geldi. adı geçen filmde slavoj zizek, sözünü ettiği filmlerden seçilmiş sahnelerin içinde, filmler ile ilgili minör-majör ideoloji tahlilleri yapıyordu. taxi driver hakkında söyledikleri ise akla epey yatkın.

    --- spoiler ---

    zizek'e göre travis bickle, belalı geçmişi, stabil bir meslek edinmiş hali ve silaha yatkınlığı ile amerika birleşik devletleri'ni simgeliyor. iris ise içinde bulunduğu durum ile, pezevenklerince yani diğer devletlerce sömürülmekte olan gelişmemiş bir ülke. travis, iris'in bu halini görüyor ve tıpkı abd gibi, kendisinden yardım talep edilmediği halde iris'i fahişelikten kurtarmak için kendi kendine karar alıyor. ne var ki, iris'in baharı kolay gelmeyecektir; çokça kan dökülecek ve abd, her şeyi eline yüzüne bulaştıracaktır. bu olay medyada da yansıma bulacaktır elbette. travis'in iris'e yardım etmedeki niyetinin masumluğu tartışmalı olmakla birlikte medya organları abd'yi bir aziz olarak anacak, vietnam'da yaşananları ise hasır altı edecektir.

    bu dahiyane yorumun biraz daha özeline inersek, marx'a kadar varabiliriz aslında. karl marx, kapitalizmin sonunun kendi elinden geleceğini öngörüyordu, travis'in sonu da -sembolik bir şekilde- şu harikulade sahnede görüldüğü gibi yine kendi elinden gelmekte.

    bu yorumların ışığında filmi bir klasik haline getiren bir diğer yön ise, filmin ilk gösteriminden bu yana geçen yaklaşık 40 yıl boyunca ne abd'nin dünyaya bakışında ne de dünyanın abd'ye bakışında pek bir değişiklik yaşanmamış olmasıdır. gelişmemiş ülkeler, abd'nin nazarında hala kollanması ve belki de yararlanılması gereken şeylerdir. abd ise diğerlerinin nazarında, olaylara müdahale etmek için çağırılmayı dahi beklemeyen bir kabadayı konumunda. eh, taraflar bu kadar barizken, travis bickle'ı sembolik bir karakter olarak nasıl olumlu karşılayabiliriz?

    ---
    spoiler ---

    başta paul schrader ve martin scorsese'ye böylesi yoğun bir esere imza attıkları için 37 yıl öteden tebriklerimi sunuyor, filmin hakkını vermeme vesile olan slavoj zizek'e de şükranlarımı yolluyorum. demek ki neymiş, film vasat değilmiş, ben anlamaktan acizmişim. darısı pulp fiction'ın başına...


    (siyah giysili adam - 4 Mayıs 2013 19:28)

  • comment image

    kundun'u ve the last temptation of christ'i ve dahi bringing out the dead'i yaratmis scorsese zekasinin teolojiye bulasmasi ilk kez bu filmle olur sanirsam, lakin 1976'da gosterime girmis bu basyapittan once bir tek alice doesn't live here anymore'u biliyorum, yaniliyor olabilirim.

    1978'de yonettigi the last waltz gibi taxi driver da katolik simgelerle oruludur kanimca: demokrat partili liberal senator palantine taksisine bindiginde gunahkar kullara lanet okuyan bir peygamber gibi konusur taksicimiz. "pislikleri sokaklardan temizleyecek" yagmur da bir kac sahne sonra taksisini vaftiz eder. misyonu kutsanmis gibidir travis'in. (erken sahnelerden birinde de arka koltukta bir kofti ile bir fahise yiyisirlerken taksi acik birakilmis bir yangin muslugunun icinden gecer, adeta temizlenmek istiyordur.)

    bir diger teolojik sahne, betsy'nin beyaz bir melek gibi gorundugu sahnedir, kampanya burosuna girer, ilk arz-i endam edisidir. kilit bir sahnedir bu, zira martin scorsese ilk kez bu sahnede gorunur, betsy'i dikizleyen siyah tisortlu adam. (ikinci kez de karisini oldurmeyi dusunen adam olarak travis'in taksisine biner.)

    travis'in yalnizligi ve cinselligini bastirmasi da sofu katolik rahiplerin davranislarini andirir. (betsy'nin dokundurdugu gibi bir sahnede, kristopherson sarkisina gonderme yaparak, okuz adamimiz, "yuruyen bir celiski"dir.) eger "seytani" olana savas acarak bastirdigi enerjiyi bosaltamazsa, travis catlayiverir ortadan ikiye. bir arinma, kurtarilma pesindedir. lakin her rahip gibi, suphe icini kemirir, kendini sabote eder: bir taraftan kas yapmak icin calisir, diger taraftan kotu beslenir. bir yandan kotuluge karsi savasmak ister, diger taraftan sofor arkadasi "wizard"a "abi aklima kotu kotu seyler geliyo" diye dert yanar.

    iki muthis sahne, kamera kullanimi acisindan: ilk betsy'den telefonda ozur dilemeye calistigi sahne - kamera saga kayar, konusma kotuye gitmektedir, travis cerceveden cikar, kamera bos, yalniz koridoru gosterir. uzuntu ve muz kabugu. ikincisi de silahlarin patladigi sahneden sonra kameranin yavasca suzulerek yukaridan cesetleri cektigi sahne.

    ne gariptir ki, travis aslinda ashcroft, bush, rumsfeld, giuliani gibi politikacilarin sansi yaver gitmemis, gucu ve parasi az olan kopyasidir.


    (babaerenler - 18 Mayıs 2004 06:24)

  • comment image

    1976 yapimi sinema tarihinin en paranoyak karakterine robert de niro insan ustu bir sekilde can vermistir.
    scorsese'nin bundan sonra butun filmlerinde kullanicagi ic ses yontemiyle duygularini ogreniriz travis'in savastan sonra insanlarla iletisim kuramayan ve kendine guveni kaybolmus herhangi bir amaci olmayan bir adamin hikayesidir esasinda. filmin muzigini bernard herrmann yapmistir ve filmle ilgili ilginc notlar : robert de niro 12 saat taksi soforlugu yapmis rolune hazirlanmak icin ve basrol icin neil diamond ve jeff brdiges dusunulmus.
    bazi acik sahnelerde jodie foster 18 den kucuk oldugu icin ona cok benzeyen ablasi kullanilmis.
    bu arada, irisin annesi olarak duvarda resmi olan kadin martin scorsese 'nin annesi.
    can acitan replik ise
    travis:yalnizlik beni butun hayatim boyunca takip etti


    (cohiba - 20 Mayıs 2004 10:00)

  • comment image

    bir ruh hastasını, adım adım katil olmaya götüren sosyal iletişimsizlik üzerine kurulu bir filmdir. toplumun, kalıplaşmış değerler içinde, olayları nasıl yüzeysel bir bakış açısıyla ele aldığını da anlatır.

    taksi şoförü travis, sıradan bulup, kenara ittiğimiz, yanından geçip, aynı havayı soluduğumuz , taksisine binip, insan olarak hiç önemsemediğimiz milyonlardan yalnızca biridir. ta ki ana haber bültenine konu olana kadar...

    -----------spoiler-------------
    dışlanmışlık duygusu ve bunun yarattığı iç çatışma, travis'i eylem aşamasına getirdiği zaman toplum tarafından farkedilmek için seçtiği yöntem "belediye başkanına" suikast düzenlemek olur. (başarsa toplum düşmanı olacaktır) ama başaramaz. potansiyel katil, bu kez ergen yaştaki kızları pazarlayarak kamu vicdanına aykırı bir iş yapmakta olan bir "pezevengi" hedef seçer. bu yolla kahraman oluşundaki ironi, filmin asıl vurgusunu teşkil etmektedir.
    -----------spoiler-------------

    benzer bir tad bırakan bir başka başyapıt için (bkz: midnight cowboy/#3831237)


    (andrew - 10 Haziran 2004 11:01)

  • comment image

    sanılanın aksine bu film robert de niro'nun çıkış filmi değildir çünkü de niro bu filmden önce godfather 2'de rol almış ve oskar kazanmıştı. bu film de niro'nun üzerinde en çok çalıştığı filmlerden biridir. hatta filmden önce uzunca bir süre new york'ta gerçekten taksi şöförlüğü yapmıştır. (bazı geceler martin scorsese'de ona eşlik etmiştir.) ayrıca de niro filmin senaryosunu kasede çektirip filmin senaryosunu dinleyerek filme hazırlanmıştır. ve en nihayetinde bu kadar hazırlığa deymiş ve filmde de niro adeta döktürmüştür (gerçi gubik oskar jürisi en iyi erkek oyuncu ödülünü ona layık görmemiştir ama de niro gönlümüzün oskarını almıştır) bu filmle ilgili bir diğer ilginç ayrıntıysa o sene bu film yerine rocky'nin en iyi film oskarını alması bunun üzerine martin scorsese'nin bir kaç yıl sonra adeta boks filmi böyle çekilir diyerek raging bull'u çekmesidir.


    (gioberg - 27 Haziran 2004 17:16)

  • comment image

    --- spoiler ---
    (travis'in betsy ile ilk diyalogu. beraber cay icelim mi kek yiyelim mi falan dedikten sonra.)

    betsy: why?
    travis: why?
    betsy: yeah?
    travis: i'll tell you why. i think you're a lonely person. i drive by this place a lot and i see you here. i see a lot of people around you. and i see all these phones and all this stuff on your desk. it means nothing. then when i came inside and i met you, i saw in your eyes and i saw the way you carried yourself that you're not a happy person. and i think you need something. and if you want to call it a friend, you can call it a friend.
    betsy: are you gonna be my friend?
    travis: yeah.

    ne kadar guzel degil mi.
    degil.
    2 sahne sonrasi:

    -let me tell you something! you're in a hell, and you're gonna die in a hell, just like the rest of 'em!
    ...
    ic ses: i realize now how much she's just like the others(bkz: bence artik herkes gibisin), cold and distant, and many people are like that, women for sure, they're like a union.

    helal.

    ---
    spoiler ---


    (cisterna - 3 Mayıs 2005 01:38)

  • comment image

    tarantino daha videocuda çalışırken çekilmiş hemen hemen her sahnesi gerek sinema tarihindeki önemli yapıtlara, gerek filmin kendi içindeki gelişmelerine göndermeler içeren scorsese filmi.

    --- spoiler ---
    -travis'in tam da yapacağı işlere karar verdiği sahnede masasının yanındaki duvarda asılmış olan "one of these days i'm gonna get organiz-ized"(ki sondaki -ized dağınık ve aşağı düşen bir şekilde yazılıdır) yazısının olması,

    -scorsese tarafından canlandırılan aldatılan adamın çok sakin bir şekilde 44'lük bir magnum'un bir kadının yüzünü yahut cinsel organını nasıl dağıtabileceğini anlattıktan sonra travis'in silah satıcısı ile görüştüğü anda 44'lük bir magnum istemesi, hatta diğer silahların da iyi olduğunu anlatan satıcının otel odasının camından elindeki 38'lik ile dışarıda yağmur altında oynaşan bir çifte nişan alması,

    -betsy'nin çalışma arkadaşına iki parmağıyla bir kibriti yakıp yakamayacağını sorduğunda salak konumuna düşse de yakmaya çabalayan adamın yapamayacağını söylemesi ve betsy'nin köşe başındaki gazete bayisindeki adamın bunu yapabildiğini anlatması, adamın zenci olduğunu söylemesi ve filmin sonuna doğru travis'in oteli işleten adamı tam da iki parmağı kalacak şekilde elinden vurması,

    -bir gün bir yağmur yağacak ve kaldırımlardaki bu pisliği tamamen temizleyecek diyen travis'in arabasında bir fahişe ile bir adam olduğu sırada patlamış bir yangın borusundan fışkıran su ile arabanın yıkanması,

    -taksicilerin abisi konumundaki wizard(büyücü) lakaplı elemana akıl danıştığında tatmin edici bir yanıt alamadığı ve wiz'in bunu anlaması üzerine ne bekliyordun ben kendi halinde bir taksiciyim, bertrand russell değilim demesi(ki bu isim hiç boşuna değildir),

    -travis'in taksicilik için başvurduğu sırada "sicilim de ahlakım gibi tertemiz" demesi ve o rahatsız gülüşü yapması,

    -travis'in benim de şimdiye kadar duyduğum en salak diyaloglardan birini içeren bir aşk filmini izlerken televizyonu ayağıyla itip dağıtması ve sonra da kendi kendine "kahretsin" diye hayıflanması,

    -travis'in girdiği marketi soymak için gelen zenciyi aldığı 4 silahtan siyah olan 3.80 walther'la pezevenk sport, otel çalıştırıcısı ve iris'in müşterisini beyaz kabzalı olan diğer iki silahla vurması(ki burada 44'lük magnum'u bilerek yere attığı bir sahne vardır), söylemeden geçemeyeceğim bir nokta da silah satıcısı adam 25'lik otomatik colt 'un şarjörünün 6 mermi aldığını ve bir tane de namluya aldığını ama orada taşıyacakların ancak manyak olduğunu söylemesi ve sonundaki kapışmada o silahtan çıkan yedi kurşunun sayılması
    ---
    spoiler ---

    bunlar benim yakalayıp hatırlayabildiklerim, kimbilir daha neler vardır.


    (ars - 8 Haziran 2005 14:06)

  • comment image

    mütena martin scorsese amcamızın başevlatlarından biridir taksi şoförü..

    film, bazı çevre mühendisleri tarafından faşizan olarak değerlendirilse de, scorsese'nin pek ilerici bir öngörüsüdür aslında..

    imdii, film, travis (martin'in gelini robert de niro) nam şoförümüzün toplumsal bir gerizekalı portresi çizmesiyle başlar; misal, yeni tanıştığı sarı çizmeli kadınla (cybill shepherd) ilk buluşmasında, onu porno filme götürmeye kalkar (ki herhangi bir artniyeti olmadan, doğal bir davranış sonucu); teknik hayatı algılamakta güçlük geçer, hepsine zamazingo olarak bakar (lakin alet kullanmakta değil, sadece aleti algılamaktadır, bu mevzubahis güçlük); sonracıma vietnam'da asker olmasına karşın, silahlar hakkında en ufak bir bilgiye sahip değildir (orduda sadece patates soymuştur tabii, kimbilir), silahcı bey, kendisine çeşitleri gösterdiğinde hepsini almaya kalkar vs..

    yani tam bir tabula rasa'dır bizim travis'in beyni, sanki dünyaya aniden atılmış da ne halt edeceğini bilmez haldedir; bir bebe gibi, kendi dili yoktur, "agu"ları vardır sadece.. ha, olmayacak mıdır kendine ait bir dili: olacaktır tabii ileriki sahnelerde..

    travis'in bu karmaşasında belirgin bir tek öğe vardır: o da köpürmesidir, yani fena halde kızgındır oğlumuz; peki neye karşıdır bu öfkesi?..

    işte filmin ana teması burada ortaya çıkar: "pezevenk"; yani travis pezevenk'e karşıdır; öfkesi onadır.. imdi böyle orta yerde pezevenk demekle olmuyor tabii (genç dimağlara eza vermenin alemi yok); nedir, nasıldır bu pezevenk?.. derhal betimleyelim:

    filmde baştan itibaren iki güç arasında bir çatışma vardır: birincisi egemen güç olan, yani belediye başkanında şekillenmiş, toplum-satıcısı "pezevenk", ikincisi de bir alt-kültür elemanı olan karı-kız pazarlayan pezevenk (bandanalı harvey keitel).. travisimiz bu ikisini de yok etmek, yani bir "temizleme" harekatında bulunmak içün yanıp tutuşmaktadır işte..

    imdi buraya kadar ki, lacan bey'in düsturları; bizimkinin dilini oluşturduğu, yani sevgili "ayna evresini" atlatıp (malum ayna karşısında dili sürçer bir de, ah scorsese amca ah, gönderme paşası mısın nesin, bilmiyorum ki), toplumun anlam dizgesine duhul olduğu ana kadar devam eder.. nitekim, travis artık ne yapacağını bilir haldedir: iki planı vardır, biri dominant pezevenki temizlemek, diğeri ise resesif pezevenki..

    önce başkanı hacılamaya kalkar, lakin başaramaz; sonra da şansını harvey'de denemek üzre yola çıkar.. bu sefer gayet de başarılı olur, bir güzel döktürür kurşunlarını ve dahi kurtlarını..

    eh yeterdir bu kadar; filmin sonunu da ben söylemeyim gayrı.. (jodie foster'ı felan da bir yere sıkıştırırsınız artık..)


    (atlantisten gelen zekiye - 28 Kasım 2001 02:07)

  • comment image

    taksici "travis bickle" isminde, vietnam'da görev yapmış bir eski askerdir ayrıyetten bu olaya karar verme sahnesi 13 yaşlarında küçük bi fahişe olan iris [jodie foster]'i görmesi, ona bağlanmasıdır. kendine güzel de bi şekil yapar, özellikle kollarına, avucunun içine sustalı silah gelecek şekilde yaptığı düzenek mükemmeldi.


    (cyrano - 11 Ocak 2000 11:10)

  • comment image

    filme dair alternatif bir analiz: (spoiler da içerebilir)

    elimizde neler var ? savaş sonrası akıl sağlığı yerinde olmayan, kronik uykusuzluk çeken, sosyopatik davranışları ve sanrıları olan bir adam: travis bickle. bir parlamenter için gönüllü olmuş, özgürlükçü fikirleri olan hem güzel hem politik bir kadın betsy. güzel ancak yetişkin olmayan ve kendisini pazarlayan pezevenge aşık olan, onunla isteyerek kaldığını söyleyen bir kız: iris (ki kendisine easy diyor).ayrıca filmin gelişiminde karşımıza çıkan ve gerçekliği konusunda biraz şüpheleyle yaklaştığımız kimi sahneler: travisin seçim bürosuna olanca umarsızlığıyla girip sınıf ve politik görüş farklılıklarına rağmen kızı bir kaç cümlede tavlaması (gerçi sosyopatların ikna güçleri ve manipulatif davranış yetilerini göz ardı etmemek gerekir), kızı porno yada erotik film oynayan bir filme götürmesi (bu da imkansız değil ama başkanlığa oynayan birinin seçim kampanyasında kampanya ofisinde yönetici konumu olan zeki bir kızı böyle bir sinemaya kandırır götürürüm diyen babayiğit tanıyor musunuz?)

    filme ilişkin analizim şudur iris ile betsy aynı kişidir travisin kafasında, film tümüyle olmasa da çoğunlukla travisin sanrılamaları üzerine kurulmuştur. muhtemelen travis betsy ile yakınlaşmaya çalışmış ancak filmde de olduğu gibi başarız olmuştur. daha sonrasında travis kendi fantazi dünyasında betsy'i bir öteki imgesine dönüştürmüş, iris'e indirgemiştir. travis, betsyi bulunduğu yer dışında algılama eğilimindedir. (she appeared like an angel. out of this filthy mess, she is alone.) travis'in uyanıklık olarak yatağında yada gece boyu taksisiyle dolaşırken kafasında kurduğu ve betsy/iris'i odağına alan fantazi dünyası filmin genelini oluşturur.

    travise göre, iris de betsy gibi kendisinden faydalanan erkeklerle çevrilmiştir ve bunu isteyerek/gönüllü olarak (kadının) özgürlüğü ile ilintili olarak yapmaktadır. kadının yerini ailesinin yanı olarak gören travis, kendisine onu/onları kurtarma görevi vermiştir. üstelik travis muhtemelen bu görevin kendisine tanrı tarafından verildiğine inanmaktadır.(i'm god's lonely man, yada "thank god for the rain to wash the trash off the sidewalk") bu noktada travisin betsy'i elde etme şansını ancak ondan faydalanan betsy'inin pezevengi olarak gördüğü senator palantine'dan kurtarmasıyla elde edeceğine inanır. ancak palantine da travisin düşünce dünyasında ötekileşmiş 12 yaşındaki iris'i pazarlayan sport'a dönüşmüştür, çünkü politakacılar da pezevenkler gibi cezayı haketmektedir çevrede canını sıkan hertürlü kötülükten bu sistemi ayakta tutan politakacılar sorumludur. o yüzden politikacı öldürülmelidir yada politikacının dönüştürülmüş olduğu pezevenk öldürülmelidir. ("listen, you fuckers, you screwheads. here is a man who would not take it anymore. a man who stood up against the scum, the cunts, the dogs, the filth, the shit. here is a man who stood up.")

    travisin zihninde kurulan bu fantazinin ulaşması gereken bir katarsis olması lazım. bu katarsis için kötüyü haklayan kişinin kahramanlaşması ve arzu nesnesinin de bu durumu onaylaması gerekli. filmin sonlarında iris'i kurtarırken, yani kötüleri öldürürken yaralanan travis, gazetelere çıkar kahraman olur; iris'in ailesi ona ne kadar taktir ettiklerini ifade eden mektup yazar, kahraman kahraman olmuştur ancak katharsis için betsy'nin taksisine binmesi ve travisin kahramanlığı karşısında eğilmesi gerekir. travis, zihninde iris'i ve dolayısıyla beysy'i kurtarmış böylece nasıl birini kaçırdığını anlayan betsy'i travisin ayaklarına getirmiştir.

    ayrıca "are you talkin to me?" repliği kanımca travis'e, betsy yada ofis çalışanlarından biri tarafından (belki de palantine tarafından) söylenen ve travisin tabir yerindeyse pimini çeken bir sözdür. bunun nerede ve ne zaman olduğu konusunda scorsese bize net bir ipucu vermiyor (yada ben hatırlamıyorum) ancak saplantılı bir şekilde bu sözü tekrar etmesi ve söylerken silah çekme üzerine antrenman yapması muhtemelen egosunun yaralandığı bir duruma referans veriyor.


    (hazecrow - 17 Mayıs 2006 01:50)

Yorum Kaynak Link : taxi driver