Facebook Yorumları
  • comment image

    oyungezer'de sinan akkol tarafından incelenmiş, 94 puana layık görülmüştür. casual oyuncular için folloş edilmeyen bir rpg sequeli görmenin gece yarısı otobanda beş hayaletin orgy yaptığını görmek kadar zor olduğu şu dönemde deus ex gibi bir ismin altından alnının akıyla kalkan eidos montreal'ı ayakta alkışlıyorum. bioware de hasetinden çatlasın "yaa aslında dragon age 2 çok yenilikçi oyundu, eski kafalı rpg oyuncuları anlamadı :/" diye inleye inleye can versin.


    (13th waffen ss non serviam - 16 Ağustos 2011 00:35)

  • comment image

    henuz iki saat oynamama ragmen her yonuyle mukemmel oldugunu anladigim oyundur.

    en zor zorluk seviyesinde (give me deus ex) oynamanizi tavsiye ederim. oyundaki gorevleri daha onceden gosterdikleri vidyolardaki gibi stealth, hayvan ya da yari stealth yari hayvan olarak oynayabiliyorsunuz. stealth tabi ki en cok hazzi (ve experience puanini) veren ve en zor olan secenek.

    yapay zeka ilk deus ex'in aksine cok iyi. siper aldiginiz zaman call of duty oyunu "gibi eheheh bak girip cikcam ben burdaki sipere sen bekle ates et ben bas verince" tarzinda degil, aktif bir sekilde surekli etrafinizdan dolasiyorlar, flashbang atiyorlar vs. ozellikle give me deus ex modunda oynuyorsaniz bi odaya girdiginizde planinizi yapip oyle hareket etmenizde yarar var. aksi takdirde 3 4 kursunda seriliyorsunuz.

    oyunun sunumu da oldukca etkileyici. grafikler inanilmaz olmasa da (ki her zaman iyi bir sanat stilinin (bkz: bioshock), iyi grafiklerden (bkz: crysis) onemli oldugunu savunmusumdur), oyun kendi tarzini altin, siyah renkleriyle ve postmodern dizayniyla belli ediyor. bir seye benzetecek olursak (bkz: blade runner) ve robocop a benzetebiliriz.

    seslendirme yer yer siritsada cogu karakterin seslendirmeleri oldukca basarili.

    bildigim kadariyla gelistirebildiginiz 21 augmentationiniz bulunuyor. hackingden tutun, gorunmez olmaya oldukca genis bir yelpaze var. tabiki her puan yeni bir yetenek acmiyor. mesela omuz/kol protezlerini guclendirince silahlardaki tepme azaliyor, kollari guclendirince camis gibi turretleri yerinden sokup terminator gibi sagi solu tarimar edebiliyorsunuz.

    the witcher 2 de gorup de asik oldugumuz "organik" dunya deus ex te de mevcut. sehirde veya sarif industries in icinde gezerken duydugunuz konusmalarin hepsi oyunun senaryosuyla ilgili oluyor ve beklenilenin aksine zaten bildiginiz bir bilgi hakkinda, "duydun mu la bizim jensen yine ortaligin ebesini sitmis" gibi 2 3 cumle olmuyor.

    envanterinizi organize etmek bir hayli kolay, 1 den 10 a kadar tuslara istediginiz esyayi yerlestirebiliyorsunuz, gerek silah, gerek medkit.

    save etme konusunda oldukca insafli bir oyun, catisma tamamiyle bitmemis olsa da save etmenize izin veriyor.

    2 saatlik oyunun ardindan anca boyle madde madde bir inceleme yapabildim, affola. ilerleyen gunlerde editler gelecektir.

    e bu kadar yazdin bir de not ver derseniz: 9.5/10 diyorum. o 0.5 i de nerden kirptin derseniz bilemeyecegim valla, havali oyun siteleri 10 vermiyor. bende vermem, verdirtmem.

    mini talep uzerine gelen edit:
    sistem gereksinimlerine gelince: hersey en yuksek, anti-aliasing, directx 11 1080p de oynuyorum (asagi yukari hep 60 fps civarinda). oyunun optimizasyonu oldukca iyi gibi, the witcher 2 kadar guzel olmasasda the witcher 2 gibi bilgisayari aglatmiyor. bilgisayarimin ozellikleri:

    -intel i7 quad core 3.06ghz
    -nvidia geforce gtx460 2gb
    -12 gb ram

    biliyorum cok saglikli olmadi ama copy pasta minimum gereksinimi yazayim, ne kadar cogu zaman pek isabetli olmasalarda:

    intel cpu - core 2 duo e4700 2.6ghz
    amd cpu - athlon 7750 dual core
    nvidia gfx card - geforce 9800 gtx
    ati gfx card - radeon hd 4830 512mb
    ram (memory) - 2 gb
    hard disk space - 8.5 gb
    direct x - 9


    (pyrolateral - 23 Ağustos 2011 16:34)

  • comment image

    gerçek rol yapma öğeleri barındıran bir fps'dir.

    bir kere oyun gerçekten uzun ve zor. zorluk kolay ölebilmenizden kaynaklanıyor ama ai'nin kıvraklığından değil. hasara dayanıklılık augmentation'ını fulleseniz bile bir kurşun salvosuna 2-3 saniye dayanabiliyorsunuz, veya yakından bir pompalı kurşunu size kırmızı ekranı verdiriyor. aynı şey genelde düşman için de geçerli olsa da 'heavy guy'lar var ki kafasına bir şarjör boşaltsanızda üzerinize gelmeye devam ediyorlar. taşıyabildiğiniz ve bulabildiğiniz kurşun sayısı da sınırlı olunca (ki oyun burda system shock'la yarışıyor) birden stealth ön plana çıkıyor.

    a noktasından b noktasına gitmek için genelde 4-5 tane metod var, aug'larınıza göre değişiyor; duvarları yıkarak arkadan kendinize yol yapabilir (kol aug'ı) havalandırmalardan gidebilir, cloacking'e puan verdiyseniz milletin arasından süzülebilir, hack yeteneğinize güveniyorsanız turret ve robotları millete saldırtıp elinizi kolunuzu sallayarak boşalmış koridorlardan gidebilirsiniz.

    sadece ilk bölümü iki defa oynadım, ilkinde tek bir kişiyi bile öldürmedim (son adam dahil) ikincisinde tam bir kasaptım, ve iki ayrı oynayışa göre gazete başlıklarından insanların size olan tepkisine kadar herşey değişti, eğer her bölüm için iş böyleyse dallanan olasılıklar akıl oynatıcı olabilir.

    oyunda ilk deus ex havasındansa sanki vampire bloodlines havası aldım, çok kısıtlı şehirler, envai çeşit üstün yetenekler ve karanlık bir fps atmosferi. blade runner göndermeleri çok fazla bkz: eviniz deckard'ın evinin neredeyse tıpa tıp aynısı. ama asıl bomba persuasion'da patlıyor, son zamanlarda gördüğüm en başarılı persuasion olayı bu oyunda, eğer social aug'ı alırsanız ayaklı bir "voight kampff" testi makinasına dönüşüyorsunuz, birisiyle konuşurken ekranda karşınızdakinin kalp atışlarında ki hızlanmalar, göz bebeklerindeki isteksiz kırpışma vs. görüp yalan söyleyip söylemediniği anlıyor, ve kişiğiliğini ve vücüt dilini okuyarak onu üç kategoriden birini koyup ona göre baskı uyguluyor, suyuna gidiyor yada yağlıyorsunuz. çok beğendim!

    önemsiz olarak grafikler aman allah değil, tıpkı ilk deus ex nasıl zamanı için ortalama grafiklere sahipse buda öyle.

    konu çok sarsa da öyle ters tarafa yatırmıyor, çok büyük süprizler yok, olanlar da eğer herşeyin ıcığını çıkarana kadar okuduysanız her bilgisayarı hackleyip emaillere baktıysanız size süpriz olarak gelmiyor. ama kesinlikle baymıyor orası ayrı. herzaman bir şeyi neden yaptığınızı biliyorsunuz.

    oyun sonlara doğru biraz daha kolaylaşıyor (bence) çünkü sizde bir allahlaşma oluyor, eskiden engel teşkil eden bir çitin üzerinden zıplayabiliyor (3m'ye kadar) zehirli gazları oh yarasın diye soluyabiliyor, bir tonluk kutuları yolunuzdan çekebiliyorsunuz. beraberinde belli bir tatmin getirsede o havalandırma bulunca çocuklar gibi sevinen siz gidiyor eli plasma gun'lı düz yürüyen siz geliyor. yine de çok artislenmemek gerekiyor tabii havanızı çok kolay alabiliyor iki tane heavy guy.

    ya anlatacak çok şey var, silah upgradelerinden 2-3 den fazla olduğunu düşündüğüm sonlara, gıcık boss fightlardan o altın sarısı atmosfere kadar ama alın oynayın işte. skyrim daha çıkmadan popülerliği sağolsun kesinlikle senenin oyunu olacak olsa da, deus ex human revolution'ın yeri bizde kalacaktır.


    (kelemvor - 26 Ağustos 2011 19:05)

  • comment image

    vampire bloodlines'ı gelmiş geçmiş en iyi fps-rpg kabul eden birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki deus ex hr değil 2011'in son 10 yılın en iyi oyunudur. detroit'in ve shanghai'ın o atmosferi bana nerdgazmlar yaşattı. oyunu diğer pek çok kişi gibi non-lethal ve full stealth oynamama rağmen her bölgeyi piksel piksel tarama hastalığım yüzünden 20 saatlik playtime'ımda değil oyunu bitirmek, yarılayamadım bile. "artık eskisi gibi rpg olmaz, yapılmaz" diyen bana laflarımı bir bir yutturacak kadar detaylı bir oyun.

    bu senin şu ana kadar çıkmış başarılı oyunları (portal 2 ve witcher 2) ve çıkacak diğer iddialı oyunları (skyrim, mw3, bf3, mass effect 3) arasından çok rahat sıyrılıp goty olabilecek kıvama sahip. ancak günümüz gamerlarının çoğu bu tür oyunlara alışık olmadığı için yeterince popülerliğe ulaşamayacak sanırım. yine de oyun endüstrisinin bu boktana doğru gidişi sırasında hala sanat eseri yaratabilecek yetenek ve cesarete sahip yapımcıların olduğunu bilmek gerçekten çok güzel.

    not: oyundaki blade runner ve robocop easter eggleri, final fantasy 27 posterleri gibi detayları kaçırmamanızı öneririm.


    (silvalinionisis - 28 Ağustos 2011 19:05)

  • comment image

    bu oyunun hakkında, diğer oyunlardan daha az konuşulduğuna tanıklık etmemizin (etrafıma bakıyorum da, yok vallahi) yegane sebebi bu oyunun yapıldığı oyuncu kitlesinin belli olmasıdır. ilk deus ex'in tutorial'ına dahi dayanamayan oyuncuların olduğunu göz önünde bulundurursak, şaşırmamamız gerekir, zira bu oyunun ihtiva ettiği içerik ve bu içeriğin üzerine kurulan oyun sistemi oyuna gönül vermeyecek herhangi bir kişiyi daha tutorial'dan itibaren itmeye başlıyor. casual oyuncu kitlesinin "açıp bir oynayıp çıkayım" ve "diyalog okumayayım, vurayım vurayım geçeyim" tavırları üzerinden oynanabilecek bir oyun değil ve bunu casual oyunculuğun her gün ayrı tavan yaptığı şu zamanlarda yapmaları çok büyük cesaret.

    her e-book'taki, gazetedeki bilginin oyunun evreninin arkaplanını daha da zenginleştirdiğini okuyarak görebiliyorsunuz. (oyunda dünya üzerindeki politik hareketleri gazetelerden okuyabiliyoruz misal) en ufak detaylardan keyif alan oyuncu kitlesini - ki bu kitle aynı zamanda yukarıda bahsettiğim oyuncu kitlesi ile birebir örtüşür - mest etmek için bayağı uğraşılmış, oyunun ilk yarım saatinde görev adamı olmayıp, biraz ortalığı kurcalarsanız görebiliyorsunuz bunları. (ben henüz bitirmedim oyunu, spoiler'larla saldırmayın)

    yukarıda yazdıklarımın dışında oyunda ciddi anlamda sanat yönetmenliği var. neo-noir, cyberpunk'ın her köşebaşında kullanıldığını gözlemleyebiliyorsunuz. bu bağlamda oyunun grafikleri sırıtmaktan ziyade göze güzel geliyor. oyunun tamamına uygulanan sarımsı filtre de direkt olarak atmosferi yoğunlaştırıyor. içilen her sigara, konulan her viski oyunun atmosferine arkaplandan etki ediyor.

    velhasıl, çok güzel oyun. eğer başa çıkabileceğinizi düşünüyorsanız, eğlenmekten öte, oyunun size bir şeyler kattığını göreceksiniz ve oyunların tamamen eğlence sektörüne oynadığı yanılgısını çabucak yıkacaksınız. ben buradan altına imzamı atıyorum.

    not: yapımcılar ciddi anlamda bloodlines'tan esinlenmişler bence. herhangi bir röportajda bunu dile getirmişler mi, bilemiyorum, ama gördüğüm kadarıyla atmosfer yaratma konusunda ve bölge tasarımı konusunda (rögar kapağını gördüğümde ilk defa farkettim bunu, ilginçtir) bayağı bir feyz almış square enix.

    bir de hayırlı olsun. sindire sindire oynamak lazım, uzun süre boyunca buna benzer bir oyun daha göremeyebiliriz.


    (firemc - 29 Ağustos 2011 00:18)

  • comment image

    eğer oyunun en en en başında nasıl sipere yatıp nasıl ateş edeceğinizi öğrendiğiniz tutorial kısmında önünüze çıkan 2 saldırganı öldürürseniz oyunun sonuna kadar başka hiç kimsenin kılına bile zarar vermemiş olsanız da pacifist achievementını alamadığınız oyunmuş bu. dağlara taşlara haykırasım var o derece.


    (silvalinionisis - 1 Eylül 2011 23:14)

  • comment image

    hakikaten de bazı noktalarda sevdiğimiz başka oyunları "fazla" hatırlatıyor. olay benzer oyun mekaniklerinden ibaret de değil, öyle ki bazen "lan haz duygusunu pompalamak için çaktırmadan eski güzel anılarımızı mı kullanıyolar? bilerek mi yapmışlar?" demekten alamıyorum kendimi.

    bir defa bloodlines* var. en çok şehrin içinde ordan oraya koştururken hissediliyor. trafiğin olmadığı daracık caddeler... ateşin etrafında ısınan evsizler, gothic-cyber-punk tipler, çer çöp... tüm bunlarla kontrast halindeki dev gökdelenler. minimalistik apartman daireleri, lcd monitörlü hacklenebilen bilgisayarlar, sürgü kapaklı dolapların içinde küçücük kasalar; hatta çalan müzik falan aynı lan nerdeyse. hatta tüccarlarının tripleri falan, herkes bahsetmiş zaten. bir de sinematik tatta "stealth take-down"lar tabi. (hatırlayan bilir bloodlines'da da uçuk şeyler yapıyoduk farklı silahlarla)

    sonra splinter cell conviction. siper alma sistemi, siperden sipere hareket tamam da, conviction'ı 2-3 kez oynamış ezbere bilen biri olarak söylüyorum, guardları seslendiren elemanlardan biri convictionda çalışmış seslendirme sanatçılarından biri, kesin eminim. (buna bi referans bulmam lazım) hatta söyledikleri bile çok benzer. "you want me to come over there? are you nuts?" gibi bişey duydum bi kaç kez, "yok artık! kesin bilerek yapmışlar" dedim. conviction'ı oynayan bilir diyorum yine.

    devam edelim. metal gear solid. bu diğerleri kadar belirgin değil ama bence burada da "bilinçli" davranılmış olabilir. kar maskeli guardların organize haraketleri bana çok hatırlatıyor ama hadi diyelim o biraz kişisel olabilir. asıl dikkatimi çeken dramatik, ayrıntılı kapışmalar çıkaran kendine has boss karakterler ve

    --- spoiler ---

    genetik olarak üstün bi ana karakter...

    ---
    spoiler ---

    ilk oyundan, deus ex'ten yani, yeterince bahsedemem zaten. hikaye ve hikayenin anlatımı:

    --- spoiler ---

    ısrarla verilmeye çalışılan "kimin için çalıştığını bilemezsin, komplolarla dolu bu karanlık gelecekte yapayalnızsın*" hissi, maceranın bir bölümünün çin'de geçmesi, sürpriz şekilde karşımıza çıkan çok gelişmiş bir yapay zeka, arada adı geçen joseph manderley ve bob page gibi ilk oyuna ait karakterler ve fazlasıyla anna navarre ile gunther hermann'ı hatırlatan iki kötü adam (kadın)... (hani iri kıyım erkek, assassin tipli kadın bosslar işte)

    ---
    spoiler ---

    oraya buraya serpiştirilmiş radyolarda çalan ilk oyunun ost albümünden parçalar ve tabi ki basketbol sahası**... oyun elbette kendi atasına gönderecek de, sanki hayranları memnun bırakmak için biraz fazla ucuzlaşılmış gibi... mi?

    bir de "oyun oyuna benzeyecek elbette bilader piyasa bunlarla dolu nolmuş yani" diyebilirsiniz, belki haklısınızdır da, ben de "sevimlilik adına, alanı memnun etmek adına bilinçli olarak eski oyunları hatırlatmaya eğilinmiş mi acaba?" diyorum. fazladan kafa patlatılmış sanki?

    bunun dışında oyun olmuş baba. 8.5 veren gamespotun mnı ırzını sikerim bak başlatmayın. bonus göreve geldim, praxis pointler birikti, napsam diye düşünüyorum bir yandan, gideyim de oynayayım ya. lan yaşlandık, eskisi gibi de beğenemiyorum oynadığım oyunu, bu sefer hakikaten 10 yıl önce lisede bilgisayarımı ilk aldığım zamanlardaki gibiyim, aklım kalıyor oyunda oynayamadığım zamanlar. oynarken "ikinci kez oynarken burayı şöyle yapmak lazım" diye şimdiden planlıyorum.

    oyunu almamış olanlar da salak salak burada takılmasın, gitsin oynasın şu canavarı. daha doğru düzgün walkthrough falan da yok gibi, spoilersız falan mis gibi oynayın :)

    edit: daha edit gelecek de unutmuşum, içiniz rahatlasın, bu oyun old school bir pc oyunudur arkadaş. yer yer hissettiriyor konsollar için biraz "rahatlatılmış" olduğunu ama assassins creed, batman arkham asylum gibi aksiyonu koşuşturmacası sabun köpüğü olan bir oyun değil bu. zorluğuyla, obsesiflere yönelik her yöne dağılmış secretı easter egg'iyle, korunmuş fps havasıyla daha çok bir "gamer" oyunu bu. rahat rahat oynayın.


    (kamehame - 3 Eylül 2011 18:51)

  • comment image

    az önce noktayı koyduğum oyundur.

    give me deus-ex seçeneğini tereddütsüz işaretledim ve buna ek olarak sıfır alarm verdirerek oynama takıntımdan dolayı toplam oyun süreme 4 saat load ekledim. bütün her yere girip çıktığımı ve he rşeyi okuduğumu, mıncıkladığımı iddia edecek kadar saf değilim ama %98'ini gördüm oyunun diyebilirim.

    grafikler, konsolda da çıktığından biraz limitli kalmış gibi ama böyle atmosfer, böyle hikaye varken çok da mühim değil.

    augment sistemini ikinci oyundaki garabetten kurtardıkları iyi olmuş, zaten arcade gibi bir şeydi o. yalnız, topladığınız xp hep aynı miktarda yeterli olduğundan bir yerden sonra, oyunu da çok kurcalıyorsanız tonla augment sahibi olabiliyorsunuz.

    --- spoiler ---

    ilk hangsha seferinden sonra memlekete geri geldiğinizde, basketbol sahasında bir tür felaket tellalı var. adam bas bas bağırıyor grey death geliyor, twelve kings filan diye. dinleyen kim...

    ---
    spoiler ---


    (screamager - 3 Eylül 2011 22:35)

  • comment image

    olmuş oyun.

    böyle bir şeye "olmuş" deyip geçerek cool takılmaya çalışan tiplere gıcığım var, o nedenle bu oyunun neden olduğunu açıklayayım.

    ilk güzellik oyunun diyalog sistemi. hele ki oyunu mass effect serisinden sonra oynayınca diyalog sistemine hayran olmadan edemiyorsunuz. bioware sağolsun, son zamanlarda ryo'larda diyalog sistemi iyice saçmalamaya başladı; elinin call of duty'siyle, gears of war'uyla ryo oynamaya girişen konsol bebeleri sıkılmasın diye adam gibi diyalogların yerine "turuncuyu seç badass ol ya da maviyi seçip iyi çocuk ol" yavşaklığındaki sözde seçim sahneleri egemen olmaya başladı. deus ex human revolution ise diyalog sistemiyle bunca yavşaklığa bir sevda demirel tokadı atıyor. sıradan bir aksiyon - ryo kırmasında karşınızdakini hiç dinlemeseniz bile bütün diyaloglarda istediğiniz sonucu elde edebilirsiniz. de:hr'da ise karşınızdaki adamın karakteri, motivasyonu, geçmişi, konuştuğunuz konuyla ile ilgili bildikleriniz büyük rol oynuyor. yeri geliyor ikna etmek isterken kendiniz ikna olabiliyorsunuz. ikna etme şekliniz ise "adam olun lan! - tamam abi" basitliğinde değil. diyaloglar çok iyi yazılmış. bilhassa social enhancer augmentını aldıktan sonra çıkan ekstra seçeneklerde çok mantıklı şeyler söyleyebiliyorsunuz. buna rağmen herkesi tavlayabilen bir yarı tanrı şeklinde gezmememiz de mantıklı olmuş. bazı karakterler yolundan dönmeyecek tipteler ve siz bunu hissediyorsunuz. ayrıca muhattaplarınızın bazı diyaloglarda görevi ne şekilde tamamladığınıza dair değerlendirmelerde bulunması da çok hoş bir ayrıntı olmuş.

    ikinci güzellik de oyunun sanat yönetimi. basitçe "hımm cyberpunk mı yapıyoruz? basalım moru, siyahı gitsin! hehehe" denmemiş. oyunun renk tonları seçilirken aydınlanmayı hatırlatan renkler kullanılmış. karakterlerin giysilerinde, adam jensen'ın evindeki eşyalarda, oyunun fragmanlarında da aydınlanma çağı'na yapılan göndermeler göze çarpıyor. oyun için çok ince düşünülmüş bir tercih bu. zira insanlık tıpkı rönesans dönemi ve aydınlanma çağında olduğu gibi vücudunu, potansiyelini yeniden keşfediyor; muhteşem bir atılımın eşiğinde duruyor. hem oyundaki kötü adamlar kim? aydınlanmışlar*! bir diğer hoş detaysa yine fragmanlarda görülen ve oyunun sonundaki çok önemli bir konuşmada bahsedilen icarus. hatırlarsanız icarus ve daedalus mitine ilk oyunda da değiniliyordu. icarus'un önemi nedir? icarus, babasının da yardımıyla vücudunu değiştirmeyi başarır; böylece normal insanların yeteneklerini aşarak uçma gücünü kazanır. fakat uçarken güneş'e çok yaklaşınca kanatlarını kaybeder ve denize çakılır. buradan iki sonuç çıkarılabilir; a: tanrı ya da doğa, insanın elindekiyle yetinmemesine kızar. bu yoldaki girişimler her zaman başarısızlıkla sonuçlanır. b: insan elindekiyle yetinmezse kısa zamanda kontrolden çıkar, elde ettiği güçlerle kendi felaketini yaratır. transhümanizm'e karşı çıkanlar bu iki nedenden birine ya da ikisine birden sahip çıkarlar. bu açıdan icarus miti, deus ex human revolution'ın özetidir.

    sözün özü bu oyun şu lanet olası konsol çağında deus ex efsanesinin devamı için yapılabilecek belki de en güzel oyundur.


    (13th waffen ss non serviam - 5 Ocak 2012 04:01)

  • comment image

    gelecekte kesinlikle gerçekleşmesi mümkün bir senaryoya sahip oyun. ama ben ülkemizde purity first gibi bir oluşumun olacağını zannetmiyorum. aksine millet parasını bastırıp en iyi augmentation'ı yaptırmak için birbirini ezer. sonra da başkalarının geliştirdiği ama bizim üstüne bir sürü vergi eklenmiş halde aldığımız aug larla birbirimize hava atarız "bak ben 2x zoomlu göz yaptırdım", "benim dayıoğlu bi kol yaptırdı araba kaldırıyor" falan diye. belki diyanet çıkıp "kardeşim aug günahtır" diye açıklama yapar ama evde yiyecek yemek yokken başkalarının görebilecekleri şeylerle hava atmak kanımıza işlemiş bir kere. bu arada

    (bkz: i never asked for this)
    (bkz: transhumanizm)
    (bkz: teknolojik tekillik)
    (bkz: sarif industries)


    (zach dawnbringer - 5 Ocak 2013 23:57)

Yorum Kaynak Link : deus ex human revolution