Süre                : 2 Saat 25 dakika
Çıkış Tarihi     : 07 Aralık 2007 Cuma, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Komedi,Drama,Gizemli,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Taglar             : anarşi,Dublör,gözetim,Trajik olay
Ülke                : Fransa,Almanya,ABD
Yapımcı          :  Universal Pictures , Cherry Road Films , Darko Entertainment
Yönetmen       : Richard Kelly (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Richard Kelly (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Carlos Amezcua (IMDB), Curtis Armstrong (IMDB), Robert Benz (IMDB), Todd Berger (IMDB)(ekşi), Joe Campana (IMDB)(ekşi), Chris Andrew Ciulla (IMDB)(ekşi), Rebekah Del Rio (IMDB)(ekşi), Aaron Dillar (IMDB), Nora Dunn (IMDB), Shari Dunn (IMDB), Michele Durrett (IMDB), Jon Falcone (IMDB), Leila Feinstein (IMDB), Jaret Gardiner (IMDB), Janeane Garofalo (IMDB), Sarah Michelle Gellar (IMDB), Beth Grant (IMDB), Wood Harris (IMDB), Shannon Lee Holmes (IMDB), Katherine Kendall (IMDB), Jinah Kim (IMDB), Dwayne Johnson (IMDB), Christopher Lambert (IMDB), John Larroquette (IMDB), Bai Ling (IMDB), Jon Lovitz (IMDB), Gianna Luchini (IMDB), Abbey McBride (IMDB), Mandy Moore (IMDB), Mike Nielsen (IMDB), Holmes Osborne (IMDB), Cheri Oteri (IMDB), Amy Poehler (IMDB), Lou Taylor Pucci (IMDB), Miranda Richardson (IMDB), Jill Ritchie (IMDB), Kevin Robertson (IMDB), Zelda Rubinstein (IMDB), Will Sasso (IMDB), Seann William Scott (IMDB) >>devamı>>

Southland Tales (~ Kıyamet Öyküleri) ' Filminin Konusu :
2005 yılında Texas'ın yarısının ortadan kaybolmasına neden olan nükleer saldırının 3 yıl sonrasında Amerika, hükümetin insanların hayatlarının her bir kısmı üzerinde kontrol sağladığı (onların yararı için!) sanal bir polis devleti haline gelmiştir. Bu arada Alman bir firma deniz suyundan enerji sağlamanın bir formülünü bulur fakat hem halk hem de özel girişimler, projenin benzin stoklarını tüketmiş olan Amerika'ya tanıtılmasını engellemekte başarısızdırlar. Karşılarındaki tek güç ise Batı Yakası'nı mesken tutmuş ve federal hükümeti ortadan kaldırmaya karalı Marxist bir yeraltı gruptur. Tüm bu kaotik yapının ortasında temelde üç karakter üzerinden giden hikaye devam eder. ?Bu, dünyanın sonuna dair bir komedidir? (Richard Kelly)


  • "ifistanbul 2008 kapsaminda hit filmler bolumunde gosterilecek olan film."
  • "red alert oynarken ara verip v for vendetta'yı izleyen ve sonra tekrar oyuna dönen donnie darko'nun yönetmeninin ikinci filmi."
  • "izlediğim en sikko film. "kıyamet günü fonunda koşturan neomarksist porno yıldızı" tamlaması ilginizi çekiyorsa, şansınızı deneyin derim.(bkz: ayıp lan boyle film mi olur)"
  • "garip kadrosula meraklandıran film. zira filmde the rock, seann william scott, christopher lambert, justin timberlake gibi isimler bulunmakta*."
  • "yakında resimli romanı* çıkacak olan film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    film george orwell'in nineteen eighty four romanını andırıyor. hatta orwell'in oceania adlı ülkesine ithafen, southland tales'de, amerika, tüm dünyanın petrol, nükleer vb tüm enerji kaynaklarını tükettikten sonra alternatif enerji kaynakları aramaya başladığında, okyanus dalgalarının sonsuz enerji kaynağı olarak kullanılabileceğini iddia eden ve dünyayı yönetmelerine ramak kalan bir grup kaçık bilim insanı var. fena halde bush'u andıran amerikan başkanı ülkenin dört bir yanında kurduğu şirketlerle big brother misali herkesin her adımını izliyor. internete sansür uygulanıyor (tanıdık gedi mi?) ve her türlü sanal, bankacılık vs işlemleri parmak izi kontrolüyle yapılıyor ki hükümet attığınız her adımı takip edebilsin. bunun üzerine parmak mafyası türüyor. ayrıca kapitalizmi yok etmeye ve tanrı'tı tahtından etmeye kararlı neo-marksist bir oluşum var ki filmin sonunda southland'i kurtaranlar da onlar oluyor.

    film çizgi roman, grafik roman, korku ütopyası, bilim kurgu, müzikal, gerilim, macera, gizem, kara mizah vb türlerin pastiche metoduyla bir araya getirilmesinden oluşuyor. filmin girişinde aynı zamanda anlatıcı rolünü üstlenen pilot abilene karakteri, üç bölümlük bir prequel (i the roads diverge, ii fingerprints, iii the mechanicals) olarak, hızlıca bu noktaya kadar neler olduğunu, southland ve amerika'nın içinde bulunduğu durumu özetleyip geleceğe dair ipuçları veriyor. olay örgüsü aslında revelations'ın modern zamanlara uyarlanmışı ki bu da akla the book of life adlı filmi getiriyor.

    ancak gördüğüm kadarıyla bu türkiye izleyicisi için fazla hılzı oldu yanımdaki kuş beyinliler başta olmak üzere tüm sinemadan ben anlamadım, ben hiç bir şey anlamadım feryatları yükselip durdu. hatta bir grup insan filmi terketti. evet uyarayım bu film ortalama sinema seyircisine hitap etmiyor. sinemada seyretmeyin. kendinize güvenmiyorsanız dvd'sini alın ev ortamında geri ala ala seyredin. hatta endişeleriniz varsa en iyisi uzak durun.

    perry farrel'ın "we saw the shadows of the morning light/the shadows of the evening sun/
    til the shadows and the light were one" dizeleri ise filmdeki gizemin başlıca ipuçlarından biri olarak kullanılıyor.

    öyle filme böyle pastiche entry.

    ---
    spoiler ---


    (beatific - 14 Şubat 2008 20:17)

  • comment image

    bir filmin söylemeye çalıştığı şeyi anlamanın, ne kadarını söyleyebildiğini analiz etmekten farklı olduğunu göremeyen kafası karışığından ortalama üstü sinema izleyicisine, altın kaplamalı localarında, opsiyonel masaj ve ayak yıkama hizmetleriyle izletilmesi gereken rezalet-ül film. ne yazık ki henüz böyle uygulamalar yok.


    (jeordie - 14 Şubat 2008 20:41)

  • comment image

    görüntü, konusma ve mesaj bombardimani. donnie darko sonrasi beklenti ile gidilmis ve fakat tecavüze ugramis gibi cikilmis filmdir. richard kelly'nin kendine has bir tarz yakalamaya ve bunu insanin gözüne gözüne sokmaya calistigi belli ama benim için gelisigüzel olmaktan, laf kalabaligi yapmaktan öteye gidememistir bu tarz.


    (aburcubur - 19 Şubat 2008 10:52)

  • comment image

    içinde akıllara zarar bir amerikan milli marşı yorumu bulunduran filmdir. donnie darko'da olduğu gibi bu filmin de müzikleri pek güzeldir. bakınız moby.
    içeriği konusunda ise henüz kafamı toparlayabilmiş değilim, ama seyirciye zaman zaman sıkıcı bile gelseler yönetmenlerin alabildiğine özgür olması gerektiğini düşünüyorum. adam dolmuş baya. benzer eleştiriler donnie darko da vardı, ancak daha dar bir kurgu içerisinde olunca film daha derli toplu görünüyordu. burada ise kelly direkt hedefe odaklanmış ve içinde ne varsa, neredeyse kusmuş. yani çok afedersiniz götünde bağırsağında bir damla bok kalmamıştır. filmde verilen bütün mesajları, yapılan bütün göndermeleri akroştişleri, sarkastikleri bir oturuşta görmenin, anlamanın ve hazmetmenin çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. bir bilenin kontrolünde kontrollü bir şekilde izlemek gerekebilir.


    (insomniac - 21 Şubat 2008 01:01)

  • comment image

    öyle böyle olmayan bir richard kelly filmi.

    sözcüklerle anlatmanın zor olduğu ender filmlerden birisi bu. öyle müthiş uyumla bir araya gelen parçalar (pieces yani songs değil) var ki bir ara all these things that i ve done'ı söylemeye kalkan castin timbırleyk bile yerine oturmuş pilot abilene olarak.

    kelly yine fourth dimension'a takmış kafayı. bu sefer donnie darko gibi kişisel bir 4th d yolculuğu değil bu, topyekün çıkılıyor bu geziye ve sonuç şüphesiz ki kaos ve karmaşa oluyor finalde görüldüğü gibi. seneler önce ilk matrix buna benzer bir etki yapmıştı, defalarca sinemaya gidip karanlık salonda derleyip toplamıştım kafamı morpheus'un söylediklerini dinlerken. benzer bir deneyimi de bu film yaşattı önemli bir noktayı fark ettirerek; günümüzde bir şeyler öylesine hızlanmış durumda ki 10 sene öncesiyle bile kıyaslayamaz duruma gelmiş neredeyse. bu filmin içerdiği aşırı data yüklemesi o açıdan tam zamanına uygun.

    bu filmi seyretmeye niyetlenenlere söylenecek tek birşey var: olağanüstü bir deneyim var önünüzde. hazırsanız başlayın yoksa bilin ki nefret edeceksiniz. bu film emek istiyor, zaman geçirme aracı olarak kullanılmaya razı olmayacaktır, emin olabilirsiniz. bu arada tam zamanında gelen wave of mutilation veya blackout gibi güzelliklere de dikkat edin.

    wave of mutilation demişken, kelly filmin ana fikrini bu parçadan almış gibi görünüyor (zaten bölümlerden birinin adı bu), artık uğraşmayı bırakmış yaşadığı ülkenin son hız gittiği uçurum ile. ben kafama göre takılırım, bilin ki sizinle aynı yolda değilim diyor ve böyle düşünenlere hitap ediyor filmi de:

    cease to resist, giving my goodbye
    drive my car into the ocean
    you'll think i'm dead, but i sail away
    on a wave of mutilation
    a wave
    wave...


    (feritciva - 23 Şubat 2008 22:45)

  • comment image

    the rock'ın boktan oyunculuğu dışında güzel olan film. genelde adettendir, bi filmi anlamayınca ay ne sıkıcı ne kötü film diye bok atarız hemen, o yüzden sinemada değil evde seyretmektde yarar var, en azından anlamadıgınız kısımları durdurup tekrar izleyebilirsiniz. filmin en güzel yeri ise bence müzikleriydi, moby yine soundtrack'ta harikalar yaratmış. sonuç olarak boyutlar, kuantum fiziği vs. gibi şeyler ilginizi çekiyosa izleyin yoksa izlemeyin beğenmeme ihtimaliniz yüksek.


    (venus - 6 Nisan 2008 14:24)

  • comment image

    degisik film.

    izlerken efektli, modern karelerle bezenmis bir lynch flmi izliyormusum gibi geldi. tamam, calisilmis bir senaryo var onumuzde ama bu kadar karmasik kurgu bunyeyi yoruyor haliyle. anlatilmak istenileni acik anlatmak mi yoksa anlatilmak istenileni anlamasi icin insanlardan da efor beklemek mi ikilemindeyim artik son donem filmler hakkinda. bazisi gercekten cozmeye basladiginizda ciddi bir degere biniyor, bu film de oyle olacak mi bakalim, bilmemkac kere daha izlemek lazim. o kadar zaman ve azim var mi orasi tartisilir.


    (abysmo - 7 Nisan 2008 03:23)

  • comment image

    bir richard kelly saçmalığı!
    salondan hatırı sayılır derecede seyirci kaçıracağından eminim.
    türler çorbası, marjinallik salatası, garabet bir film.
    bu film üzerinden de müthiş çıkarımlar yapıp "aslında..." ile başlayan cümleler kuranlar olacaktır muhakkak.
    tüm anlam katmanları bibirinden bağımsız, kaynaşmamış, ömer üründül tabiriyle 'bloklararası bağlantısı olmayan', tasasız bir film.
    kitsch'liği rendeleyip kültlüğe dilim dilim yaklaştırılmayı felan da hak etmiyor bu film. cannes da yuhalayanlar haksız değillermiş.


    (tut miki yan cek - 8 Nisan 2008 13:04)

  • comment image

    su zamana kadar -matrix 1den sonra- hollywood dan cikan distopya/utopya orientli filmlerin en iyisi. matrix 1e oranla daha edebi (ve dogal olarak daha verbose) ve estetik olarak aksiyon degil teatral agirlik var. o yuzden sabir istiyor biraz.


    (chaucer - 21 Mayıs 2008 21:11)

  • comment image

    film değil bir çorba...
    müsadenizle aşk olsun oyununun açılışını nakledeyim ve bu film hakkındaki tüm hislerimi özetleyeyim...

    n.s. : nevra serezli
    m.a. : metin akpınar
    z.a. : zeki alasya

    n.s. : hoş geldiniz.
    m.a. : sefa geldiniz.
    z.a. : sefalar getirdiniz.
    n.s. : bu akşam size kadınlar ve erkekleri konu alan bir gösteri sunacağız.
    m.a. : içinde biraz aşk, biraz heyecan, biraz ihanet olan bir gösteri.
    z.a. : anlayacağınız gösterinden çok bir çorba.
    m.a. : ne çorbası?
    z.a. : karışık sebzeli mevsim çorbası!
    m.a. : bizim gösterimizle çorbanın ne ilgisi var gerizekalı!
    z.a. : gerizekalı senin babandır! oyun böyle mi başlar ulan?!haa?! senin çapında bir aktör oyunda ilk cümle olarak senin söylediklerini mi söyler haa? çıık dışarı! çık dışarı! geçti seyircinin karşısına, biraz aşk, biraz kıskançlık, biraz kül, biraz duman o benim işte..
    m.a. : onu öyle demezler canım! biraz anan! biraz baban! o -şlak- sensin işte

    biraz anası biraz babası -şlak- o.... neyse


    (r2 - 17 Haziran 2008 00:10)

  • comment image

    richard kelly'nin, yaptığı postmodern kolajı 2,5 saatlik bir eğlence haline getirmeyip eklektik bir fanteziye dönüştürmesi bile takdire şayan. onun ötesinde bu büyük laflar eden a tipi stüdyo filmlerindeki ciddi anarşist tavrın aksine, bir yandan didaktik takılırken -zaman zaman topuzun ayarını kaçırmış olsa da, diğer yandan oluşturduğu karakterler (isimleri coen filmlerinden fırlamış gibi) ve ("anal sekse karşıyım") diyaloglarıyla, kitsch duruşu(?) ve yapmacık oyuncu yönetimiyle bu 'anarşist' filmlerle adeta taşak geçiyor, klişeleri lime lime ediyor. bu filmi spoil etmek anlamsız ama yine de:

    --- spoiler ---

    misal; mesih klişesini the rock'ın oyunuyla, tipiyle gayrıciddi bir düzeye indiriyor; ardından filmin sonunda asıl dünyayı kurtaracak/batıracak olanın başkası olduğunun ortaya çıkmasıyla hem beklentileri iyi anlamda boşa çıkarıyor hem de sean william scott'ın karakteriyle de harika bir ironi yakalıyor. (adam ırkçı pezevengin teki ve pezevengler asla kendilerini öldürmüyorlar)

    ---
    spoiler ---

    ayrıca film, lynch sinemasına da borcunu saygı duruşlarıyla ödüyor; amerikan marşı sahnesi (mulholland dr), baron von westphalen karakterinin makyajı (lost highway)
    ve senaryo, porno dünyasına yaslanmış mizahıyla zaman zaman kevin smith'i de hatırlatıyor ki kendisi simon says esprisi yapabilen simon isimli bilge bir karakteri (oracle) oynuyor. ayrıca kevin smith'in filmde olmasının başka bir sebebi var, o da filmin öncesini anlatan 3 bölümlük çizgi roman serisi. bu seriyi filmden önce okumak zevk katsayısını katlayacak, üç boyutlu gözlük takıp emmanuelle izliyormuşsunuz hissiyatı yaratacaktır benden söylemesi. ilginçtir (aslında değildir) çizgi romanların çıktığı şirketin adı da view askew.


    (shocktheworld - 12 Aralık 2008 14:14)

  • comment image

    "di$kilamamiz gerektigi ne zamandan beri incilde yaziyor?" dream, southland tales (repligi yazan: r.kelly)

    ???

    bi film gondermeleriyle renklenir, alt metinleriyle zenginlesir ama bunlar isin kremasi, ekstrasi olmali. [eger film star wars episode v misali bir serinin parcasi degilse] filmin ana metni kendine yetebilmeli. hele bu iki bucuk saat suren bir filmse

    nasil lost'un viral videolarini izlememenin, tie-in sitelerini gezmemenin dizinin kendisinden alinan zevkten birsey eksiltmemesi gibi, yonetmenin onceki filmi donnie darko'yu da daha web sitesini gezmeden, dvd-ekstralarini incelemeden, sadece filmi izleyip cok sevip bagrimiza bastik. sonradan gorduklerimiz, ogrendiklerimiz ustune ce$ni oldu, "ha demek ki asli buymus" dememize, kafada arta kalan muhtemel meraklarin giderilmesine yardimci oldu.

    ne yazik ki bu filmde boyle bir katmanlama yok. filmde ne olup bittigini takip edebilmek icin ekstra materyallerde olup bitenleri ogrenmek bir nevi zaruri. ve isin kotusu bunlari ogrenmek filme tat katmiyor, algida biraktigi metal tatsizlik ayni devam ediyor, olan ucup giden vakte oluyor.

    "istersen patatese tap!", istersen bu filme tap, bana ne kime ne.

    de

    lafi "ben anladim, siz salaksiniz"a getirenleri giresun baltasiyla kovalayasi gelir deli gonlumun

    bunlarin daha giyotinlik versiyonlari ise "bi kac kez izlemekte fayda var" diyenleri. yavrum senin agzindan cikani kulagin duyuyo mu hic? bahsettigin oralet osman reklami degil ki 144 dakikalik film. hayir zaten en kral film bile olsa [kesinlikle degil!!!] nolacak gorev a$kiyla 5 defa izleyince? ab-i hayat irmaklarinin yerini mi ogrenecegim gaipten? kimde var bu bolluk?

    r.kelly'nin nefret ettigi hemen her seyi book of revelation adaptasyonu uzerinden kusup, kendi masturbatif hezeyanlarini ve, daha da fenasi, beceriksizligini david lynch oykunmeleri gerisinde saklamaya calisip tuy diktigi, alakasiz oyunculara oynatilmis gereksiz bi dolu karakter ve onlarin biribirinden gereksiz yan hikayeleriyle dolu, ne yaptigini bilmeyen, devamlilik mevhumuna alerjik, aptalca kurgulanmis bi corba diyip gidiyorum bu seyirden. yeryuzunun en guzel en sevdigim cografyalarindan bazilarini arka plana alarak cektigin filme bak lan allahsiz kelly.

    cografya demisken, filmin nadir (2.5-3) basarili unsurundan biri, escape from la'den beri la'in normalde ustu ortulu olan ama yuzeye cok kolay cikip bendinden ta$abilen** kaotik yapisini iyi vurgulayan ve kullanan i$lerden biri olmasi

    al sana mis gibi vahiy*: bu adam bu filmden de beterini yapaca, ben de yine fragmana falan tav olup izleyecegim


    (coolblue - 30 Haziran 2009 07:14)

  • comment image

    2006 yapımı richard kelly filmi. "ben bu filmi izledim, bir bok anlamadım" diyen sayısı oldukça fazladır. hatta "bu ne lan izlemedim ben böyle bir şey" diyenler daha da fazladır. imdb puanı bok gibidir. donnie darko ile kafası karışan izleyici, bu filmden sonra felç geçirir. filmin anlaşılmamasının nedenlerinden birinin, filmin öncesinin olmasıdır. filmin öncesinde okunması gereken bir çizgi roman vardır, 3 sayılık sanırsam. filmi ilk izlediğinizde bundan haberiniz olmadığı için, ilk izleyiş heba olur. fakat çizgi romanları okuduktan sonra filmi izlemek muhteşem zevklidir. "oha! adamlar neler yapıyo amk!" dedirten bir filmdir. richard kelly böyle bir senaryoyu nasıl bir kafayla çıkarmış bilemiyorum, ama gerçekten güzel bir iş çıkarmış. kendisi filmin kendine ait bilumum olayı, terimi, karakteri vardır. distopik bir filmdir.

    "this is the way the world ends. this is the way the world ends. this is the way the world ends. not with a whimper, but with a bang."

    (bkz: sarah michelle gellar)
    (bkz: dwayne johnson)
    (bkz: seann william scott)
    (bkz: justin timberlake)


    (awareim - 27 Aralık 2010 13:33)

  • comment image

    aldrich'in kiss me deadly'siyle, cox'un repo man'ine saygı duruşu fikriyle birleşen kelly kareleri' ne yazık ki cannes'da yerden, yere vuruldu. bir çok insan bu filmin- festivalin yarışma bölümünde; bugüne kadar gösterilen en kötü film olduğunu söylüyor. 160 ve üzeri bir kaç dakikayı: hafıza kaybı, kötü karma, kumsal, şöhret, dünyanın sonu, cover, zamanda yolculuk, jump cut, gece, petrol, flash forward, noe-marksizm, uçak, cameo, okyanus...gibi düşler veya engellerle tüketen kelly; ilk yirmi dakikanın sonunda sinemayı terk etmeyen azınlık için (rus kanlı sinema açılımlarında "ilk 2o dakika hiç bir şey olmuyorsa sinemayı terk et!" denir. uzun zaman önce, filmler daha ağır ve sahte sevgiyle doluyken.) filmin kapanış jeneriği parçası bir tür hakaret olarak eşleştirilmiş-bu büyük çılgınlık, her küçük çılgınlığın düşük yaptığı yerde. zihnin kürtajı.-blur'la seyrelen "come on, come on, come on, get through it" nidaları ile sonsuzluğa terke...
    nihayetinde yönetmen filmi yeniden kurgulayacağını söyledi.
    domino'yu izlerken, mickey'nin kadınlar hakkında, yenilgi ve kopan parmaklara ithafen söylediği şeyler, tavanda ki örümcek sadeliğindeydi. o anda bu filmin bir saygı duruşu olduğunu hissetmiştim. çok fazla yan karakter, çok fazla alt metin, çok fazla söylem- ve yerli, yerinde tek çizgili cümleler, acid tripleri, ortadoğu ülkeleri, talk şovlar...kelly ya bu gezegende uzun yıllar vakit geçirmeyi düşünmüyor. ya da zihni sıradışı bir insanın zihninin dört katı dolulukta ve her kusma seansı; içinde altı ayrı film bulunduran tek bir filme tekabül ediyor.

    ve av yeniden başladı. bazen tüketen olmak yaratan olmaktan daha az vicdan gerektiriyor.

    edit:southland'in gördüğü tepkiyi, marie antoinette'nin geçtiğimiz hafta cannes'da gördüğü tepkiden ayırmak lazım. s.coppola'nun filmi, fransız eleştirmenler tarafından yuhalanmıştı. bu filmin politik zemini ve fransa hakkında konuşan bir amerika'lının fransızlar tarafından nasıl algılandığıyla da ilişkili. zamanında dancer' ve wild at heart gibi filmlerde aynı salonlar da, aynı insanların genç halleri tarafından yuhalanmıştı. oysa southland sadece büyük bir şaşkınlık ve iletişimsizlik olarak algılandı. bir çok kelly hayranı da bu kollektif sürecin bir yerlerinde aynı şeyi hissetiklerini söylüyorlar ve bugünden filmin sadece dvd formatında 'getirileri ve götürüleri' konuşulur olmuş. bir tür "straight to video." hipnozu söz konusu. geri kalan her şey bir bilinmez. geri kalan her şey bir spoiler.


    (bad astronaut - 28 Mayıs 2006 02:37)

Yorum Kaynak Link : southland tales