Facebook Yorumları
  • comment image

    belki de birçok kişinin duymadığı belki de bir bölümünün kitabını okuduğu agatha christie'nin en iyi eserlerinden biri olduğu ileri sürülen bu film imdb top 250'de olmasaydı kendisiyle tanışmak bu kadar kolay olmazdı. iyi ki de varmış, the practice, 12 angry men tarzı yapımları seven kişiler için kaçırılmaması gereken bir yapımmış. film konusu ve olaylar hakkında pek bir şey söylemenin izleyecekler için seyir zevkini mahvedeceği için olaylar hakkında bir şey anlatmamak en doğrusu ama konuyu kısmen anlatmak gerekirse; cinayet ile suçlanan leonard vole'un kendisini mahkemede temsil etmesi için sir wilfrid'e(ki kendisi son derece saygıdeğer ayarcı, lafı gediğine oturtan tecrübeli süper bir avukattır) gelmesi ve bu süreçte yaşanan olaylar olarak özetleyebiliriz.

    hikayede o kadar çok dönüş-kıvrım* var ki olay gidişatının devamlı değiştiği filmleri sevenler için bu film gerçekten bir başyapıt olarak değerlendirilebilir (saw gibi) çünkü ne olacağı hiç kestirilebilir değil, yani ben kestiremedim en azından.(eheh)

    hikaye ve film temel olarak diyaloglara dayandığı için filmde devamlı konuşuluyor hiç susulmadan, hiç sıkmadan daimi bir sürükleyicilik var. 116 dakika olmasına rağmen bir an bile sıkılmıyorsunuz, "hah tamam olay böyleymiş" dediğiniz anda bambaşka bir olay oluyor veya bir karakter öyle bir laf ediyor ki akış değişiyor; siz de ne düşüneceğinizi şaşırıyorsunuz.

    şimdi bu kadar övgü sonunda çok büyük beklentiler ile filmi izleyecekler belki alacakları hazzı minimuma indirebilirler, bu yüzden hiç bir beklenti içerisine girmeden filmi izlerseniz, çok beğenebileceğiniz; sinema tarihinin en güzel filmlerinden birine şahit olabilirsiniz.

    başyapıt, süper, şahane.


    (azeroth - 1 Aralık 2006 11:14)

  • comment image

    dört dörtlük, tekrar tekrar izlenen bir klasik. filmin temeli, basit görünen bir cinayet. genç ve çekici bir adamın, yaşlı bir dulu önce kandırıp daha sonra öldürdüğü iddia ediliyor. filmin neredeyse tamamı da ardarda günlerde yapılan duruşmalarda geçiyor. film ve senaryo başkalarının elinde olsa, son derece sıkıcı bir film ortaya çıkabilirdi ama tam tersine 1957'den beri sıkılmadan izlenen bir başyapıt var ortada.
    öncelikle, senaryo -ekibe de dahil- agatha christie uyarlaması, dolayısıyla son derece akıcı, gizemini koruyan ve finale doğru twist üzerine twist yaşatan bir senaryo var. filmin tüm olayı diyaloglara dayandığı için karakterler çok iyi işlenmiş ve her bir karakter için güçlü oyuncular seçilmiş. marlene dietrich ve tyron power bir yana bu film sırf charles laughton için bile izlenir. kendisi, hastaneden yeni çıkmış sivri dilli ve huysuz ama adaleti hayatının merkezine yerleştirmiş, duygusal biri. kendisinin özellikle hemşiresiyle sağlığı yüzünden girdiği tartışmalar günümüz için de komik, kendisi bir nevi erken dönem stand-up'ı yapıyor bu sahnelerde.
    son olarak da filmin yönetmeni billy wilder; kendisi ağır cezalık bir davayı işleyen filmine mizahı her zamanki gibi dozunda yedirmiş. trajik konuşmalar yapılırken bir yandan gülümsetiyor.

    eklenebilecek iki konu var. birincisi, filmin çok şaşırtıcı sonu maalesef sıkı agatha christie okurları için o kadar da sürpriz değil, çünkü dame christie aynı plot'u birkaç kitabında daha kullandı.

    ikincisi de 12 angry men ile olan benzerliği. her ne kadar ikisi de çok iyi mahkeme filmleri olsalar da temel yönlerden ayrışıyorlar. öncelikle 12 angry men hiç mizah içermiyor. oysa witness for the prosecution ironi dolu bir film. ikincisi, her iki filmin sonu merak edilse de 12 angry men'de önemli olan süreç, bu filmdeyse sanık suçlu mu suçsuz mu son ana kadar merak edilen bu. en önemlisi ise, 12 angry men'de karakterler sidney lumet'nin özellikle vurgulamaya çalıştığı şekilde "anonim". böyle olmasının sebebi, o 12 kişinin hepimizi temsilen orada bulunuyor olması. hepimiz, o jüri üyelerinden herhangi biri olabiliriz. bu filmdeyse, karakterler tamamen nevi şahsına münhasır. ortada bir suç var ama karakterlerin kendine özgü durumları onları bu hale getirmiş. yani, toplumsal bir sorun yok ortada sadece "evil" insanlar var ve sistem bunları öyle ya da böyle elimine etmenin bir yolunu buluyor. oysa 12 angry men'de , beyazlı adamımız savaş bayrağını çekmese, adalet yerini bulmayacak.
    kısacası 12 angry men, sisteme karşı güvensiz bir duruş takınıp, adını bile hatırlayamadığımız beyazlı adamın yaptığını yapmaya, hiç olmadı biraz olsun düşünmeye çağırırken, bu film adalet öyle ya da böyle yerini bulur diyor (bunu derken de oldukça püriten). filmin sanırım tek eksiği bu noktada, yoksa sinema seyirliği olarak gerçekten de dört dörtlük bir klasik.


    (amaninbe - 13 Mart 2010 22:13)

  • comment image

    sürükleyici, hukuk düelloları ile dolu, çok harika film. film o kadar dolu ki, hiçbir sahneyi kaçırmamak için çok dikkatli izliyorsunuz. ayrıca o yaşlı avukatın oynayışına bayıldım. yetenek fışkırıyor.

    --- spoiler ---

    filmin sonunu tahmin etmenin imkansız olduğu filmlerden biri. zira cinayet nedeni zaten filmin sonunda çıkıyor. (aslında ortalara doğru mahkemedeki tavırları ile dikkatimi çekmişti kız, ancak cinayete sebebiyet vereceğinden şüphelenmek pek mümkün değildi.)

    ---
    spoiler ---


    (cryptist - 6 Mart 2011 23:25)

  • comment image

    her izleyişimde keşke daha önce hiç izlememiş olsaydım da o heyecanı, finaldeki sahneleri ilk defa izliyormuşçasına heyecanlansam diyorum kendime. bir anını bile, bir diyalogunu bile kaçırmadan defalarca izlemekten bıkmadığım bir film.


    (yorgun nihilist - 1 Mayıs 2011 19:45)

  • comment image

    elli beş sene öncesinin bir filminde hala finalinde şaşıracaksın deseler inanmazdım, ama tam anlamıyla bir beyin fırtınası dönüyor filmde. hele o oyunculuklar, atmosfer inanılmaz güzel. zaten sanıklar, mahkeme, avukatların arasında bir anda olayı yaşadığınızı hissediyorsunuz. tamamen beklentisizce izledim ve müthiş keyif aldım, herkese öyle sonunu tahmin etmeye çalışıp boşa kafa yormadan filme adapte olmasını tavsiye ederim.


    (swanqueen - 21 Mart 2012 00:14)

  • comment image

    şimdiye kadar izlediğim en iyi mahkeme filmlerinden. savunma avukatı bir yana, filmin akışı ile sonunun sizi şaşırtması başka bir yana.

    yapım yılına göre bu kadar iyi bir film olması ise, filmi arşivlemek için geçerli sebep.

    filmin bitişindeki not ise şu:

    "bu filmin yapımcıları henüz izlememiş dostlarınızın da zevk alabilmeleri için filmin sonundaki sırrı kimeye açıklamamanızı önerir."


    (cahil prof - 22 Eylül 2012 23:17)

  • comment image

    --- spoiler ---

    sürpriz finalle seyircisini şaşırtan filmlerin yalnızca günümüzde çekildiğini düşünen zevatın suratın okkalı bir tokat aşk eden enfes film. hatta olayı bir adım ileriye götürüp twist'li finallerin atası sayabileceğimiz film bile diyebilirim. hatta demekten kendimi alamıyorum.

    film, imdb trivia'larından öğrendiğimiz kadarıyla ilk defa ve gelenek olduğu üzere kraliyet eşrafına izletilmiş ve gösterimden önce sürprizli finalinin kamuoyuna açıklanmaması için izleyenlerden söz alınmış. yapımcı firma tarafından filmin sonuna eklemlenen spoiler de alelade sinema seyircisinden bir rica niteliğinde ve ben daha önce bu tarz bir kullanımına denk gelmedim. seyirciyi de geçtim, adamlar son güne kadar oyunculardan ve dahi set ekibinden saklamışlar filmin final sahnesini. bütün ekip ancak son gün fark edebilmiş filmin nasıl sonlanacağını.

    50'li yıllarda çekilen filmlerde bir aktörlü bir aktrisli filmlerin aksine filmde üç ana oyuncu arz-ı endam etmekte ve izlediğimiz ve idrak edebildiğimiz kadarıyla üçünün de oyunculukları tavan yapmakta. filmin geneli itibarıyla charles laughton'ın enfes performansını izliyor olsak da femme fatale'i oynadığı sahnelerde marlene dietrich ve yine aynı sahnelerde yıkılmış, mahvolmuş, aldatılmış adam performansıyla tyrone power sazı eline almakta. üç oyuncunun böylesine iyi oyunculuk sergiledikleri bir film yalnızca oyunculuk performansları açısından dahi izlenebilirken senaryosu agatha christie tarafından yazılıp billy wilder tarafından yönetildiğinde ortaya aynen böyle enfes bir film çıkmış.

    (yalnız marlene dietrich nasıl bi kadın öyle ya. kadının vesikalığını al, altına "almanlıktan aldığım tadı hiçbi şeyden alamadım" yaz, zerre sırıtmaz. bakışlarındaki ve tavırlarındaki donukluğu, soğukluğu ve olaylar sırasında gösterdiği soğukkanlılığı beni benden aldı.)

    ancak bunca güzel yoruma rağmen filmin mesajı konusunda tam bir açıklık olmadığını düşünüyorum. sanki bir yandan

    "size bugüne kadar femme fatale anlatıldı ama asıl çıbanın başı erkektir. bak adam bir kadını parası için öldürdü, diğerini kullandı ve aldattı, sonuncusunun da gözlerinin önünde ölüp gözü yaşlı bıraktı"

    derken; diğer yandan

    "işte bin türlü zorluğa göğüs gererek kurduğumuz ve sarsılmazlığına yürekten inandığımız adalet sistemimiz. bir ingiliz askeriyle evlenip almanya'dan gelen göçmen bir kadın, bozuk ingilizcesiyle (filmde en az üç defa vurgulanmakta bu ayrıntı) has be has ingiliz jurimizi binbir oyunla kandırıp adalet sistemimizi alt etti, en gözde ceza avukatlarımızdan biriyle ve genelde ingiliz adalet sistemiyle dalgasını geçti"

    gibi bir mesaj vermekte. belki de filmi yapan ekibin hiçbir mesaj verme kaygısı yoktu, bilinmez. çok aradım ama ekibin film sonrası seyirci tepkileriyle ilgili veya "biz şu mesajı vermek istedik arkadaşım" minvalinde kelamlar ettikleri herhangi bir mülakatını bulamadım. zaten orası da ayrı bi garip. film biraz underrated bi film gibi. her filme iyi kötü bi şeyler yazan roger ebert dahi bu filmi es geçmiş. mis gibi film halbüse, neden göz ardı edilmiş anlamadım.

    aynı yıl gösterime giren bir başka mahkeme filmi olan 12 angry men'in ulaştığı kitleye de ulaşamadığını düşünüyorum. oysa bu filmde ne zaman ki duruşmalar biter ve juri nihai kararını vermek için toplanırsa orada 12 angry men ortaya çıkar gibi bi korelasyon kurulabilir. belki içeride juri üyelerinin geneli doğru yolu izleyip leonard vole'ü suçlu buldu ama aradan bi henry fonda çıkıp halet etti ve hepsini öyle olmadığına, adamın suçsuz olduğuna ikna etti, nerden biliyoruz? demem o ki aralarında böyle bir bağlantı varken 12 angry men'in imdb top 250'de 6'ncı, bu filmin ise 103'üncü olmasına anlam veremiyorum. tabi ki imdb'nin puanlama algoritmasına sırtımızı yaslayıp filmleri kıyaslamalıyız, ama bir veri olması hiç veri olmamasından iyidir.

    yine de imdb top 250 list'e sallamam, sallayamam. sayesinde bu ve bunun gibi 200'ü aşkın kaliteli filmi izlemiş oldum, vefasızlık yapmayayım

    ---
    spoiler ---


    (mascius - 24 Aralık 2012 17:28)

  • comment image

    son derece akıcı, muhteşem bir film.

    -spoiler-
    filmin başından ortalarına kadar bende oluşan fikir şuydu: adam masum, kadın adamı içeri attırıp bir şekilde miras parasına konacak.
    filmin sonunda herkes gibi ben de ters köşe oldum ama daha kadının göründüğü ilk sahnede bu karı kesin üç kağıtçı dedim. en azından o konuda haklı çıktım.

    imdb de gördüm, az önce açıp tekrar baktım. avukat beyimiz filmin sonunda gözlük camından ışık yansıtıp bıçağı işaret ediyor kıskanç kadına. ilginç bir şekilde adaleti sağlıyor baş kahramanımız. bir ingiliz avukattan beklenmeyecek bir davranış. gerçi ben olsam ben de aynısını yapardım.
    -spoiler-


    (rommie - 10 Ocak 2016 00:09)

  • comment image

    sinan aygün, bu filmin agatha christie'nin yüzü suyu hürmetine ingiltere'de çekildiği için bu ülkenin envai sektörüne para kazandırdığını duysa tahminimce hemen polisiye yazdırmaya koyulur; ama evvela ülke dışına göçen akif pirinççi, erje ayden gibi yazarların listesini ve istatistiğini çıkarırdı: "sırf bu yüzden amerika'da mukim wilder, dietrich gibi isimler tutmuş ingiltere'ye gitmişler. bu paraların türkiye'ye akışını neden sağlamayalım? polisiyeden alınan vergi azaltılmalı."

    filmin şöyle bir özelliği var ki, son 3 dakikada senaryo sayabildiğim kadarıyla 21 kez twist yapıyor. spoil etmeyin diye boşa not düşmemişler jeneriğe. trivia yapalım: dietrich'in şantörlük yaptığı barın girişinde "die blaue.." yazılı bir tabela var. laughton'ın hemşiresi, gerçek hayattaki karısıymış. bir de charles laughton, ilber ortaylı'ya benzemiyor mu?


    (grapes of butcher - 24 Haziran 2005 17:54)

Yorum Kaynak Link : witness for the prosecution