• "bu filmi izleyenin net olarak kendisine saygısı yoktur.tanım : bomboş bir film."
  • "filmin nesini beğenmediniz, bence çanakkale ruhunu az da olsa hissettirebilen bir film. gayet de başarılı buldum. izledim, beğendim ve hala kendime saygım da var, gerizekalı."
  • "başrol oyuncuları hatrına gittim, tarihten tamamen kopuk ve hatta üstüne tarihi çarpıtan bir film olmuş. ben izlerken sıkıldım, sinemada izlenecek film değil.edit: imla"
  • "halihazırda avustralya'da yaşayan kadının, çocuğum babasız büyürde vatansız büyümez dediği tarihten kopuk saçma bir film. beni götüren kişinin hatrına sonuna kadar dayandım."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ciddi tarihçilerin avilen konuya açıklık getirmesi gereken broken hill hadisesi üzerine kurulmuş filmdir.

    ciddi tarihçiler diyorum çünkü bu denli büyük prodüksiyonlarla çekilmiş bu filmin tamamen uyduruk bir tarihsel olay üzerine kurgulanması çok tuhaf, elber bir dayanağı vardır diye düşünmek istiyorum.


    (sikim esmer ruhum liseli - 10 Mart 2019 08:47)

  • comment image

    osmanlı ve cumhuriyet dönemiyle ilgili doğruluğu tartışılır anekdotlardan da kahramanlık öyküsü çıkarması hiç haz vermeyen sunay akın'ın şu videoda anlattığı, bir buçuk dakikada özetlenesi olayın, iki saatlik bir filmde esnetilmiş hâlidir.

    mustafa uslu'nun yapımcısı can ulkay'un yönetmeni olduğu filmde, anladığım kadarıyla 2-3 paragraflık tartışmalı bir olayı birkaç yerden okumak dışında pek de bir araştırma zahmetine girilmemiş ve büyük patron mustafa uslu'nun bilindik formülleri uygulanmış: arada espri yapmaya çalışan ve çabuk gaza gelen az akıllı karakterler, araya sıkıştırılmış dandirik bir aşk öyküsü, bol müzik, her şeyde müzik, müziksiz hiçbir yerin olmaması (fahir atakoğlu konserine gitmek isterseniz tercih edilebilir tabii), her an izleyiciye hamaset ve sahte duygular aşılamak için planlandığı belli olan çekimler, diyaloglar, sahneler...

    kostüm ve dekorlar iyi halledilmiş yine, oyuncu performansları da iyi ama maalesef yine mustafa uslu sahteliğinde, kafası karışık (bazen "savaş ne kadar gereksiz ya" görüşüne bazen de "vatan millet sakarya" söylemine kayan) bir film olmuş.

    uslu'nun maddi imkanları gayet iyi ve keşke bu imkanlar, saatleri ayarlama enstitüsü'nün uyarlamasının çekilmesinde, ne bileyim büyük taarruz gibi çok daha önemli tarihsel olayların filme alınmasında kullanılsa


    (cag disi bir uyumsuzluk delisi - 13 Mart 2019 15:51)

  • comment image

    filmin nesini beğenmediniz, bence çanakkale ruhunu az da olsa hissettirebilen bir film. gayet de başarılı buldum. izledim, beğendim ve hala kendime saygım da var, gerizekalı.


    (nohud - 15 Mart 2019 20:04)

  • comment image

    uzun zamandır izlediğim en başarısız filmdi. ziyadesiyle sıkıcı ve yavan buldum. kurguda ciddi sıkıntılar var. iki tane afganın masum sivilleri katletmesi olarak tarihe geçen olayı evirip çevirip çanakkale'ye yamamışlar. bu şahısları türkleştirip bir de kahramanlık sosuna bulamışlar. şanlı tarihimize alenen saygısızlıktır bu. tarihi bu derece çarpıtmak hadsizliktir. çanakkale savaşı ile ilgili çok daha güzel bir film çekilebilirdi yazık olmuş.


    (mathilda lando - 15 Mart 2019 22:03)

  • comment image

    türk sinema tarihinde yapılmış en namussuz, en karaktersiz filmlerden biri. filmden ağır bir utanç ve sinirle ayrıldım. seyircisini böyle gerizekalı yerine koyan film nadir rastlanır.

    hikayenin aslını, yalanları ve her türlü detayı okumak için: tık

    --- spoiler ---

    son birkaç ayda namı ayla ve müslüm'ün yapımcısıolan mustafa uslu'nun yeni filmi türk işi dondurma vizyona girdi. tamamı yalan hikaye üzerine kurulu bir diğer filmi olan çiçero'nun başında fragmanını izlediğimiz türk işi dondurma, yapımcının namından ötürü ön yargılı yaklaştığım bir filmdi. acaba bu sefer ne yalanlar var diye gittiğim filmden ağır bir utanç ve kızgınlıkla ayrıldım. diğer filmler bir yana, türk işi dondurma, yapımcısının imzasını attığı, yaptığı ve yapabileceği en yüzsüz, en namussuz film olabilir. çiçero gibi yine tamamı yalan üzerine kurulu olan film, esinlenilmiştir adı altında başlayıp sonuna doğru başta söylediğini hiçe sayarak hikayeyi gerçekgibi anlatan, utanılası, rezil, kepaze bir film.

    hadi gelin önce filmin konusuna değinelim... avustralya'da yaşayan 3 türk, geçimlerini maraş dondurması satarak, deve ile milleti eğlendirerek geçirmektedir. bu sıradan yaşamları ingilizler gelince biti verir. avrupa'da ı. dünya savaşı başlamıştır. avustralyalı gençleri gönüllü olarak savaşa götürmeye gelen bir ingiliz generali, gençleri barbarlarla savaşacağız diye coşturmaya çalışır. barbarlar dedikleri de türklerdir. çünkü, bizim 3 türk'ün sonradan öğreneceği bir gerçek vardır: osmanlı da ı. dünya savaşına katılmıştır. eee, avustralya'da yaşıyorlar ama memlekette harp var. geri dönmeleri gerek. fakat bir türlü dönemezler. onlar da oldukları yerden yararlı olmaya çalışırlar. peki ne yapar bu 3 türk!? nasıl yararlı olurlar? osmanlı topraklarına dönemeyeceklerini anladıkları için, askerleri gemilere götürecek treni durdurup, gitmelerine engel olmaya karar verirler. bu sırada 3. türk düşer; kalan 2 türk, onlarca askerin olduğu bir trene meydan okur ve onları 3 gün boyunca orada sabit tutmayı başarır.

    hadi gelin esinlenilmiştir denilen hikayenin aslına bir bakalım.

    1 ocak 1915'te gerçekleştirilen bu olay, avustralya tarihinin ilk terör saldırısı olarak kayda geçmiştir. saldıranlar, türk bile değillerdi. hatta saldıranlar osmanlı toprağı bile görmemişlerdi. adlarıbadsha mahommed gool ve mullah abdullah olan 2 afgan, askerlerin olduğu trene değil, her sene düzenlenen geleneksel piknik trenine saldırmıştı. bu piknik treni de ağırlıklı olarak kadın ve çocuklarla doluydu. badsha ve mullah; tamamı masum insanlarla dolu bir trene saldırmış; 7 insanın ölmesine sebep olmuştur. teröristler; saldırının hemen ardından yakalanır. biri olay yerinde öldürülürken öbürü hastanede can verir. terör saldırısı olarak adlandırılan bu olay, 100 yıllık süreçte birçok makaleye, ülkenin değerli akademisyeninin yazı konusu olur.

    çiçero; bir adamı hiç olmadığı şekilde anlatan ve down sendromlu çocukları duygu sosu olarak kullanan iğrenç bir filmdi. ama türk işi dondurma, alçalmanın son safhası olabilir. mustafa uslu; utanılası, insanın ar damarını zorlayan çirkin bir filme imza atmış. daha da kötüsü, yalan bir hikayeyi tamamiyle seyirciyi etkileyecek şekilde dizayn ettirmiş. imkan olsa, filmdeki bazı sahneleri yırtıp atmak isterim. izlerken bu kadar utandığım bir türk yapımı film hatırlamıyorum.

    battle of broken hill olarak kayıtlara geçen bu olay, bir terörist saldırısıdır. fakat gelin görün ki mustafa uslu, terörist olarak kabul edilen bu 2 şahsı türk'e çevirerek bize bir kahraman gibi sunmuş. hikayede anlattığı gibi olay 3 gün sürüp 56 kişi ölmemiş; birkaç saat sürüp sadece 7 kişi hayatını kaybetmiştir. broken hill, türkiye'de epey meşhur bir konuymuş halbuki. yeni öğrendik. birçok akademisyen, zamanla, olayı türk dondurmacılarının kahramanlığı hikayesine çevirmiş. öldükleri tepeye gidip mevlüt okutanlar bile var. türk bile olmayan 2 afgan'ı türk kahramanı gibi yedirmeye çalışanlar, daha sonrasında afgan-türk'ü diyerek olayı geçiştirmeye çalışmıştır. hikayeye göre, ölenlerin üzerinden intihar mektubu çıkar. mektupta, ıı. abdülhamid tarafından görevlendirildikleri yazar. halbuki 1915'te ıı. abdülhamid tahtta bile değildir. işin aslına bakacak olursak, battle of broken hill, kurgulanmış bir olaydır; avustralya'nın 11 eylülüdür.

    ingilizler, avustralya topraklarına gelip ı. dünya savaşına katılmalarını ister, hatta zorlar. fakat avustralya'da zorunlu askerlik olmamakla beraber tam bir ordu bile yoktur. savaşa katılmak isteyenler olmakla beraber katılmak istemeyip boykot edenler de çoktur. ki filmde bunu ekmeğini epey bir yemişler. ingilizler, istedikleri gönüllü sayısına ulaşamayınca, barbar dedikleri türklerin barbar olduğunu kanıtlamak zorunda kalır ve 1 ocak 1915'te türkler ne hikmetse avustralyalılara saldırır. gazete manşetleri boy boy türkler bize saldırdı başlığını atar. olayın savcılığına üstlenen billy hughes da kesin bir şekilde türkler olduğuna kanaat getirir ve kısa sürede dava rafa kalkar. bu olaydan sonra askere gönüllü sayısı tabii ki de artar. ingilizler gene istedikleri o gönüllü sayısına ulaşamasa da kalabalık bir ordu, çanakkale'ye doğru yola çıkar. tesadüf deyin; olayı hemencecik kapatıp rafa kaldıran billy hughes da 6 ay sonra avustralya başbakanı olu verir.

    ı. dünya savaşının başlamasıyla sadece türkler değil avustralya'da yaşayan birçok alman vatandaşı da işinden edilir. kimisi ülkeden kovulur. hatta bir alman spor kulübünün binası aleve verilir. fakat hepsinin bir amacı vardır: savaş nefreti aşılamak. istenilen olur ve binlerce kilometre uzaktaki savaşa sıradan avustralya vatandaşı da dahil edilir.

    türk işi dondurma; birazdan değineceğim, teknik olarak da rezil bir film. başındaki esinlenilmiştir ibaresinin arkasında durulsa, kurgu bir film gibi bitse, çok fazla üstelemezdim. lakin film, arkadaşlar bu film bir hikayenin uyarlaması he diye başlayıp sonunda işte biz böyle kahramanız diye tamamlanıyorsa, bu, utanılacak bir şeydir. bu, seyirciyi kandırmaktır. terörist olarak kabul edilen türk bile olmayan 2 kişiyi türk diye, üstüne kahraman diye sunmak, şahsen benim zoruma gitti.

    hele ki filmde bir sahne var, bu sahne, sinema tarihimizin en kepaze, en karaktersiz sahnesidir. ingiliz ve avustralya askerlerini kötülemek, ne kadar vahşi olduklarını göstermek için, hiç gereği yokken sırf seyirciye tohum atmak adına bebek ve kadınları öldürdüler. bu sahnede sinemayı terk etmek istedim. sinemada kadın ve çocuklar ölemez mi? gayet ölebilir, öldürülebilirler. fakat bunu sırf "seyirci" için yapıyorsan... aynı şekilde sırf seyirci için çiçero'da da çocuk öldüren mustafa uslu, artık seyirciyi ağlatabilmek için her türlü kepazeliği, iğrençliği yapmayı kendine makul görüyor. vatanıma küfretseydim oscar vereceklerdi zırvasını sallayan adamdan da böyle bir film beklemek yerinde olurdu. ki, işin komiği, badsha ve mullah, sığındıkları evdeki kişiyi öldürmüşlerdir. yani filmde anlatılanın tam tersi bir durum mevcut.

    filmin en dikkat çekici yanı ise toplumumuzun aynası olması. filmin tek bir güzel yanı var o da avustralyalı aktör ve aktrisler. o kadar güzel oynamışlar ki, tebrik ediyorum. sahtelikten çok uzaklar; mis gibi oyunculuk sergilemişler. her biri. fakat bizim oyuncularımız, oyunculuk konusunda sınıfta kalıyorlar. daha da kötüsü, filmde, bir düzen içerisinde yaşayan, düzgün konuşan, düzgün giyinen avustralya vatandaşlarını görürken var olan bütün türkler; şaklaban, niteliksiz, aptal, kendi dilini bile düzgün konuşamayan karakterler. ingilizlerin onlara yakıştırdığı barbar kelimesinin de altını film boyunca dolduruyorlar. ali atay'ın canlandırdığı karakter, düşünmeden hareket eden, burnunun dikine giden, tezgahta da dediği gibi tam bir stupid, idiot. film bize, karakter olarak çok ama çok geride kalmış insanları kahraman olarak sunuyor. aborjinlerle karşılaştıkları sahnede ali atay'ın karakteri, bize benziyorlar diyerek güzel bir eleştiri yapıyor aslında. bunu espri olarak kullanmışlar ama güzel bir özet olmuş bence. geri kalmış!

    mustafa uslu'nun filmlerine film demekte zorlanıyorum artık. belgesel demek daha doğru olur. bir anda giren dramatik müzikler, dış sesler, kararıp açılan görüntüler. bütün filmleri aynı temada. bu sebeple bütün filmleri kurgusal olarak kötü. türk işi dondurma'nın bazı noktalarında konuyu toparlayamadıkları o kadar belli ki. filmde atlama var. korkunç!

    artık mantık hatalarını; çekimin vasatlığını, ışığı sesi falan konuşmanın da manası yok. film, düpedüz yalan anlatan ve vatan, millet, sakarya diyerek seyircisinin gözünü boyamaya çalışan bir iğrençlik abidesi. hele ki sonunda atatürk'ten sözler konması. atatürk'ün kemiklerini sızlattınız!

    mustafa uslu bu! para kazanmak için, seyirciyi etkilemek için her şeyi yapar diyorum artık kendime. nasıl olsa yalancı bir adam. fakat seyirci? beraber izlediğim insanların film boyunca gülüp, hikayeye üzüldüler. 2 saat boyunca bitmek bilmeyen deve esprisine, gardaş kelimesine her defasında güldüler. seyirciyi de anlamakta zorlanıyorum. eli silah görmemiş maraş dondurmacısının keskin nişancı gibi herkesi vurmasını, mitralyöz kullanmasını nasıl mantıklı buluyor, heyecanlanarak izliyorsunuz, aklım almıyor.

    sözün özü... mustafa uslu; esinlenilmiş hikayelerini bize milliyetçi soslarla vermeye devam edecek. her filminde engelli bir karakter; her filminde sırf seyirci için ölen kadın ve çocuklar göreceğiz. her filminin sonunu vatan millete bağlayacak, her filminde bize yalan söylemeye devam edecek. bu yazıyı buraya kadar okuyan herkese sormak isterim: kandırılmak hoşunuza mı gidiyor?

    ---
    spoiler ---


    (kopuksenaryoo - 16 Mart 2019 02:47)

  • comment image

    2 afganin avustralya'da sivilleri taşiyan bir trene sebebi belirsiz şekilde ateş acmasini 2 türk'ün 1.dünya savasinda ingilizlere karşi direnişi gibi alakasiz bir öyküye çeviren film. tarihi gerçeklerin sinemada çarpitilmasini ben desteklemiyorum. gerçek olaylarla ilgili yapilan filmler o dönemle ve yaşanan olaylarla ilgili klavuz niteliği de taşir.

    bu film çanakkale savasi esnasinda yaşanan bir turk kahramanlik öyküsü anlatiyor ama olaylarla hicbir alakasi yok. senaryo yazarken yalan söylüyor. sirf bundan ötürü bile izlenmeye değer değil. gerçek olsa eyvallah.. sinemacilarda gerçegi verebilecek cesaret nerde tabi. çogu tarih filmi böyle kolpadir.


    (allwithinmyhands - 16 Mart 2019 12:14)

  • comment image

    başrol oyuncuları hatrına gittim, tarihten tamamen kopuk ve hatta üstüne tarihi çarpıtan bir film olmuş. ben izlerken sıkıldım, sinemada izlenecek film değil.

    edit: imla


    (elvis32 - 16 Mart 2019 12:19)

  • comment image

    halihazırda avustralya'da yaşayan kadının, çocuğum babasız büyürde vatansız büyümez dediği tarihten kopuk saçma bir film. beni götüren kişinin hatrına sonuna kadar dayandım.


    (endersgame0120 - 16 Mart 2019 23:15)

  • comment image

    biraz önce bir entry okudum. otobüste kitap okuyan artist tip. sinema eleştirisi okuyunca da bir rahatladım. eleştiri olsun da ne olursa olsun. barış, sevgi, aşk entryleri yazalım ama ön yargıyı da bırakmayalım. sözlüğün amacı ben olmadığım herşeyi gömelim, farketmez.
    sinema filmi nedir, belgesel film nedir? esinlenilmiştir diyor; demese yine bir şey diyemezsin; kendiyle barışık ve izleyicisine gerek olayı gizleme gereği de duymuyor. cünkü gerçek olayın bir parçasını aldım kullandım, diyor.
    hollywood western filmleri, üstüne vietnam filmleri, teknolojinin gelişmesi ile transformers ve türevleri ile ülkesine hatta dünyaya milliyetçilik duygusunu aşılarken bu kadar ağır eleştirmediğine eminim. kandırıldım, kandırılıyoruz diye feryat ettin mi?

    her ülke sinemasının ana akımında bu tür filmler olur; sanat sinemasından en önemli farkıda da festivallerde değil, gişe başarısını hedeflemesidir ki üretim sürecinin devamını sağlasın.
    bu ikilinin filmlerinde milliyetçilik dozu fazla, hafiften sünmeye başladı, doğrudur, müzik kullanımı ayla' dan sonra bu filmde de görseli zorluyor, yüzde yüz. ama filmdeki karakterlerin toplumun aynası olması ne demektir? sinemaya bırak sosyal bilimlerde bile her olay kendi şartlarında, döneminin şartlarında değerlendirilir.
    kandırıldım derken ülke sinemanda tüm zamanlarda seyredilen ilk 10 filme de bir göz at. hangi türlerde, hikayeleri nedir?
    eleştiri tarzı eleştirmekten filmi eleştirmeye heves bırakmıyorsunuz. film izleyinin net olarak kendisine saygısı yoktur diyen bırak da ona ben karar vereyim. izleyicinin milliyetçilik dozajını kendi boş cümlen ile kıyaslama...
    filme gelirsek genel anlamda komedi ile başlayan aksiyona evrilen ağır dram ile biten bir film olmuş. kurgusu yer yer aksıyor, ritmini düşürüyor. ali atay' ın oyunculuğu aşırı uçlarda gitse de enerjisi tiplemesini yaptığı karaktere uyum sağlıyor. diğer uçta erkan köstendil ise çukur' daki tiplemesinden daha sakin bir karakterde yer yer acaba oynamıyor mu diyorsunuz. (çukur demişken iki satır da oraya yazalım; bakkal da silah satılan bir mahallenin dizi filmini izlerken aman kendinize saygımızı kaybetmeyelim, olur mu. nasılsa milliyetçi değil) yabancı oyuncuların naif oyunculukları oldukça başarılı. gel gelelim bu tür filmlerin en büyük sorunu çok şey anlatmaktan olayın derinliğine inmedeki problemdir. filmde tam burada sadece gişe filmi olabiliyorum, diyor.
    sonuç: yapan insanlarla ve milliyetçilik ile derdiniz yoksa vakit ayrılır, izlenir.


    (il vento - 17 Mart 2019 00:34)

Yorum Kaynak Link : türk işi dondurma