Süre                : 2 Saat 14 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Eylül 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Biyografi,Drama,Tarih,Savaş
Ülke                : Fransa,İspanya,ABD
Yapımcı          :  Wild Bunch , Telecinco , Laura Bickford Productions
Yönetmen       : Steven Soderbergh (IMDB)
Senarist          : Peter Buchman (IMDB)(ekşi),Ernesto 'Che' Guevara (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Julia Ormond (IMDB), Benicio Del Toro (IMDB)(ekşi), Oscar Isaac (IMDB)(ekşi), Pablo Guevara (IMDB), Franklin Díaz (IMDB), Armando Suárez Cobián (IMDB), Rodrigo Santoro (IMDB)(ekşi), María Isabel Díaz Lago (IMDB), Demian Bichir (IMDB), Mateo Gómez (IMDB), Ramon Fernandez (IMDB), Yul Vazquez (IMDB), Jose Caro (IMDB), Pedro Adorno (IMDB), Jsu Garcia (IMDB), Luis Alfredo Rodríguez Sánchez (IMDB), Santiago Cabrera (IMDB), Roberto Santana (IMDB), Vladimir Cruz (IMDB), Marisé Alvarez (IMDB), Jorge Perugorría (IMDB), Elvira Mínguez (IMDB), Unax Ugalde (IMDB), Christian Nieves (IMDB), Andres Munar (IMDB), Liddy Paoli Lopez (IMDB), Francisco Cabrera (IMDB), Pedro Telémaco (IMDB), Milo Adorno (IMDB), Miguel Ángel Suarez (IMDB), Alfredo De Quesada (IMDB), Roberto Urbina (IMDB), Juan Pedro Torriente (IMDB), Io Bottoms (IMDB), Manuel Cabral (IMDB), Oscar A. Colon (IMDB), Sam Robards (IMDB), Jay Potter (IMDB), Stephen Mailer (IMDB), René Lavan (IMDB) >>devamı>>

Che: Part One (~ Che 1 - Arjantin) ' Filminin Konusu :
26 kasım 1956’da, Fidel Castro 80 isyancıyla birlikte Küba’ya yelken açar. Bu isyancılardan biri, Castro’yla, Fulgencio Batista’nın yozlaşmış diktatörlüğünü sona erdirmek gibi ortak bir amacı paylaşan Arjantinli doktor Ernesto “Che” Guevera’dan başkası değildir. Che gerilla savaş tarzını çabuk kapar ve vazgeçilmez bir savaşçı olduğunu kanıtlar. Kendini mücadeleye adamasıyla yoldaşları ve Küba halkı tarafından bağırlarına basılır. 'The Argentine', Che’nin Küba devriminde doktorluktan devrimci kahramanlığa yükselişini anlatıyor.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Best Actor


  • "soderbergh'in 90 gün içinde çekmeyi planladığı che guevara biyografisi ikilemesinin küba devrimini anlatacak olanı."
  • "benicio del toro nun basrolunde oldugu che`yi anlatan film. filmin slogani soyledir: the revolution made him a legend."
  • "astımdan muzdarip arjan bir tabibin küba maceralarını konu eden film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    benicio del toro ve demian bichir o kadar yerinde secimler olmus ki, che ile fidel'i klonlasalar bu kadar olurmus. del toro tamam da, henuz hic izlemedigim demian bichir nasil oynar, ne is yapar, en ufak bir fikrim yok. ote yandan film che part two ile 24 ocak'ta, abd'de, ilginc bir sekilde ayni anda gosterime giriyor. bilumum ulkede de girmisligi ve girecegi var. yalniz bu ulkeler arasinda turkiye sanirim yok. halbuki turkiye'de de girse, bir kisim tarihcimiz isyan etse, steven soderbergh'e dava filan acsa ne guzel olurdu.


    (nicomedian - 4 Ocak 2009 05:44)

  • comment image

    film, kesinlikle che'yi yerden yere vurmuyor, hatta che'yi mitleştirmeden iyi bir insan olarak gösteriyor. devrimin neden yapıldığını ve küba'nın o anki durumunu da çok fazla olmasada istatistiksel rakamlarla vererek geçiştiriyor. filmi izlemeden devrim hakkında objektif bir insan olsanızda, film sonunda düşüncelerinizin, devrimciler tarafında toplanması daha olası hatta. dolayısıyla amerikan yanlısı bir film değil. zaten öyle bir film olsaydı, inanın çok daha dikkat çeker ve ödül listeleri içinde yer alırdı. zaten film sonunda da, filmin che'ye ait devrim günlükleri isimli esere sadık kalınarak çekildiği belirtilmekte.

    şimdi gelelim filme. birincisi konu kopuk kopuk anlatılıyor. başlangıçta bir o tarihe, bir bu tarihe gittiğiniz için bi bok anlamıyorsunuz. hele de, tam tarihleri bilmeyen benim gibi biri iseniz, biraz mallaşıyorsunuz. film belgesel mantıklı olduğu için, dramatik bir kurgu beklememek lazım. son dönemlerde, yüceltmeden gerçekleri anlatan bir kısmi biyografi filmi daha izlemek isterseniz bence uygundur. sonuçta kısa bir dönemi anlatıyor. zaten commandante'nin 30 yaşında bu tarz hareketlerin içinde olduğunu düşünürsek çok uzun yıllar yok elimizde. film, hemen hemen motorcycle diaries'in bittiği yerden başlıyor.

    ayrıca tam kurgu yok desekte, o benim konu hakkında ki cahilliğimden kaynaklanıyor olabilir ve zaman ilerledikçe elbette bir yere varıyorsunuz. demián bichir ve benicio del toro gayet başarılı. ayrıca tekrar ediyorum ernesto guevara filmde iyi bir insan. bence izlenebilir bir film.


    (dandinidandinidastana - 13 Ocak 2009 10:42)

  • comment image

    politik olarak çok yeterli olmasa da kesinlikle che'yi (kişiliğini veya siyasi çizgisini) karalamak amacı gütmeyen bir film. ama dediğim gibi politik olarak çok yetersiz. sosyalizm ve enternasyonalizm kavramlarına (ki aslında önemli bir yer tutması gerekir che hakkında biyografik bir eserde) sadece bir bilemedin iki yerde değiniliyor ve bu kavramlar havada kalıyor. filmin politika bakımından pek bir söyleminin olmaması filme sanki sadece bir savaş filmiymiş izlenimi veriyor. filmin kopuk kopuk oluşu ve daha ileri tarihlerde geçen kısımların kısalığı karmaşaya yol açıyor. bu saydıklarımın dışında fena bir film değil bence.


    (dionysos68 - 13 Ocak 2009 17:24)

  • comment image

    efsane bir tarihi karakteri, başka yazarları geçtim, bolivya günlüğü, politik yazılar, gerilla savaşı, şiirleri vb. onlarca eser sahibinden bizzat tanımak yerine bir holivud yönetmeninden tanımaya kalkmak şüphesiz hayal kırıklıkları yaratacaktır ve uymayacaktır kafada yaratılan hayallerin hiçbirine.
    fakat bu film belgesel de değil, bir efsaneyi anlatma çabası da değil başka bir şey olmuş, benicio del toro olmuş.
    değil che'yi yahut devrimi karalamak, gerilla propaganda filmi olmuş.


    (malloryknox - 17 Ocak 2009 00:43)

  • comment image

    adetim değil laf yetiştirmek ama meseleyi kişisel alıyor ve sorunun film okumaktan ziyade, silahli devrim mücadelesi olduğunu belirtmekte fayda görüyorum ve artırıyorum. kaynak filan da göstermiyorum ve kendimi bu konuda kaynak ilan ediyorum.

    che'nin bu film vasıtasıyla kötü bir kişi olarak gösterilmeye çalışıldığı düşünülüyor. ilahi çocuklar, bir filmle che gibi bir ikon ne yüceltilir ne de alçaltılır.

    che durmadan öksürürken gösterilmesi hoş görünmemiş. astım hastası bir insan, durmadan ordan oraya koşup duruyor, üstüne puro içiyor, ya ne olacaktı ? astım hastası mı değildi? yoksa gerilla-komutanı- mı değildi?

    che zaten film boyunca huysuzlanıp duruyor. tam bir baş belası. aklına eserse, gerillaya katılırken okuma yazma öğreneceğine söz vermiş bir çocuğun "zorla" okuma-yazma öğrenmesine vesile oluyor. okuma-yazma seferberliği ilan edilmedi dikkat edilirse, iktidara savaş ilan edildi. savaşmayı sadece silah kullanmak olarak görmeyen ve molada kitap okuyan bir insan var karşısında üstelik. ne yani? gerillalık yan gelip yatma yeri mi?

    bir de 15-16 yaşlarında çocukları örgüte dahil etmek istemeyişi var ki, cidden kınanası bir durum. gerçekten o yaşlarda örgüte girmiş, alınmış kimse var mıdır bilmiyorum ama eğer o çocukları dahil etseydi, "vayy çocuk katili işte, çocukları ölüme göndermek üzere örgüte alıyor" mu denilmeyecek miydi?
    basit hümanist ilkeler uyarınca değil, savaş ilkeleri uyarınca düşünüyor karşınızdaki.

    düşünün bir, ekipten ayrılmak isteyenlere hakeret edip aşağılıyormuş, bak sen. ya ne yapacaktı? onca zaman eğittiği, emek verdiği adamlar giderken "hayhayy ne demek, yolunuz açık olsun" diyecek hali yoktu, az bile demiş.
    üstüne örgütün adını kullanarak köy basan, para toplayan, kıza tecavüz eden adamları da öldürtüyor. heyhat devrimci adalet, ne yaparsın. üstelik adamlar hareketin adını kullanmışken.

    aleida march konusu var bir de, hani başta che'nin temkinli yaklaşıp sonra sağ kolu yaptığı sonra da evlendiği kadın. onu mu umursamamış?

    medyaya da artistik yapsın yani, el pençe divan mı duracaktı?

    bu eksende anlatılan bir savaş. filmde az bile anlatılmış.
    son son, elemanlardan biri "artık evlerimize gidebilir miyiz? devrim yaptığımıza göre?" diye soruyor,
    che de "hayır, şimdilik savaşı kazandık, devrim yeni başlıyor" diyor.
    buna da bir şey denmedi, ben diyeyim.


    (malloryknox - 19 Ocak 2009 16:49)

  • comment image

    --- spoiler ---

    - devrimin sahip olduğu en önemli özellik nedir?
    -aşk! bir devrimci, müthiş bir aşk ile yönetir kendini. insanlık aşkı, doğruluk ve adalet aşkı.

    ---
    spoiler ---

    peki ya sizlerin, hala sermayenin soluğuna endekslenmiş hayatı yaşamayı, hala açlıkla terbiye edilmeye çalışılan insan yığınlarını görüpte öyle olmamak için insanlığından vazgeçmeyi göze alabilen sizlerin en önemli özelliği nedir?


    (donquijote - 21 Ocak 2009 22:36)

  • comment image

    * ayakları yere basan bir che guevara portresi var karşımızda. idolleşmiş, kültleşmiş ve haleden kalkan ile çevrelenmiş bir tarihi kişiliğin (artık 'tarihi' sayılamaz aslında), yaşamı hangi koşullarda sırtladığını ve yaşamdan neyi/neleri koparmak istediğini öğrenebiliyoruz. steven soderbergh'in seçimleri belgeselci soğukluğu, kahraman methiyesi ve muhalif saldırganlığı gibi tümsekleri alt etmeyi başarıyor. che'nin, devrimin önüne çıkan bütün engelleri cezalandırabilen, sinirlenince küfreden bir komutan oluşu onun romantik devrimciliğini zedelemiyor. hatta bana kalırsa romantik devrimcileri tedbirsiz davranan duygusallar olarak senaryolaştırmak onlara yapılabilecek en büyük haksızlıktır: mavi gözlü dev'de aşırı hassas, zarif, acınası bir şaire dönüşen nazım hikmet bu duruma örnektir. soderbergh, che'ye sadık kalabilmek adına, che'yi 'nahoş' gelebilecek taraflarıyla da göstermekten çekinmiyor...

    * benicio del toro che'yi, che gibi görünme mecburiyetinde hissetmeden oynadığı için daha serinkanlı bir performans sergiliyor; oysa fidel castro'yu oynayan aktör demián bichir fazla abartıya kaçıyor ve castro'nun beden dili fena sırıtıyor...

    * film ima etmeyi doğrudan sunmaya tercih etmekte: yönetmen, fulgencio batista iktidarı ve kilise arasındaki dayanışmayı, komünistleri ele veren ve onların işkencede ölmelerine yol açan papaz ile anlatmak yerine kilise damındaki keskin nişancıların devrimcilere baya zorluk çıkarması ile anlatmayı uygun buluyor... kiliseye ulaşabilmek için bir sürü evin duvarlarının yıkılması da halkın kafasındaki önyargıları (devletin ideolojik aygıtları) yıkmanın güclüğünü ve devrimin kolay elde edilemediğini ifade ediyor...

    * devrimcilerle batista kuvvetleri arasındaki çatışmalar makul hesaplarla filmin içerisine dağıtılmış. küçük çapta çatışmaların hazırlık süreleri uzun tutulmuşken, devrimin kilit mücadelelerinden santa clara savaşı'nın tam ortasında buluyoruz kendimizi.


    (makinedeki hayalet - 26 Ocak 2009 01:54)

  • comment image

    mutlak suretle seyredilmesi gereken film. küba devriminin gereklerini, yapılanları, amaçlarını ve hareketlerini oldukça sade bir biçimde betimlemeyi başarmışlar,tebrik etmek lazım. ayrıca beni fusil contra fusil gibi bir parça ile tanıştırdı, teşekkürleri borç biliyorum kendilerine.


    (pillibebek - 7 Şubat 2009 12:28)

  • comment image

    beni ekrana baglayan seyin sadece kahramana ve kuba daki harekete olan ilgi oldugunu anladim bu filmi izlerken.

    her ne kadar degisik tarihlere ani gecisler, yakin plan cekimler, siyah beyaz goruntuler ile filme tutunma amaclansa da oyle bir duygu ya da alaka uyandirmiyor filmin yapisi. tatsiz, tuzsuz ama objektif bir belgesel havasinda geciyor film kanimca.

    kuba icinde gerilla hareketinin asamalari, bu asamalarda che nin konumu, fidel in ve diger komutanlarin durumlari... evet bunlarin hepsi vardi bu filmde ama insan biraz duygu istiyor. yani belgesel ve film arasindaki en bariz fark bu olsa gerek. ya da ne bileyim bu bir belgeseldir deselerdi de o beklentiyle izleseydik.

    halbuki oyle miydi ali? insanlari nasil pesine taktigini, nasil bir kahraman oldugunu hissettiriyordu bence film. milyonlara ilham kaynagi olmus bir sahsiyetin iyi ve kotu yanlari boyle bir yapimda daha vurgulu ve duygusal anlatilmasi gerekiyordu bence.

    --- spoiler ---

    filme de en on plana cikan konulardan biri birlesmis milletler gorusmelerinde che nin tutumu ve politikaci yaninin sergilenmesi. kendisine atilan laflara verdigi cevaplar ve uluslararasi baskilara ragmen salonda kopan alkislar.

    ve belki de tek duygu ani : patria o muerte!

    ---
    spoiler ---


    (quantocosta - 16 Şubat 2009 16:52)

  • comment image

    hiç sıkılmadan izlenebilen, ama filmi izledikten birkaç gün sonra filmden aklınızda pek de birşey kalmadığını farkettiğiniz filmdir.

    film bir devrimi ve devrimciyi anlatırken nasıl olduysa pek de politikaya bulaşmamış, onu da geçtik ne ernesto'ya, ne de küba devrimi'ne dair bir duygu bile oluşturmaya girişmemiştir. film devrimci ve politik bir che'den çok gerilla che üzerinden ilerliyor ve cangıl hayatına odaklanıyor ki, bu ikisini nasıl olur da birbirinden bu kadar yalıttılar çözemedim. karşılaştırmak doğru olur mu bilmiyorum ama motorsiklet günlüğü'nde alttan alta kendisini hissettiren politik altyapı ve bu altyapıyı pekiştiren duygusallıktan bu filmde eser yok.

    o yüzden motorsiklet günlüğü'nde che'nin astımına rağmen nehiri geçmeye çalışıp, sularla boğuştuğu sahne, che part one'da che'nin elinde tomson'uyla devrim için koşturduğu sahnelerin tümünden daha politikti ve daha önemlisi daha vurucuydu diye düşünmekten kendimi alamadım.


    (lumpenproleter - 20 Mart 2009 10:28)

  • comment image

    bu filmin "objektif olmadığına" dair eleştirilerin büyük çoğunluğunu che'yi gözünde putlaştıran kitlenin onun da insan olduğunu kabullenememesine bağlıyorum. tamam yani, çok süper bir kişilik, tarihe adını kazıdı, büyük şeyler başardı ve benim de takdirimi sonuna kadar alan bir insan ama nihayetinde bu adam da senin benim gibi insandı be? ayrıca deli gibi puro içen, astım hastası bir insandı ve fidel castro ile görüş ayrılıkları da vardı. bilinen şeyler bunlar. sanırım che'ye tapanlar için film şu kriterlere uygun olarak çekilmeliydi:

    -che guevara'yı chuck norris oynamalıydı.
    -che'nin kolu alçıda olduğu halde savaşması ilk bakışta kahramanca görünse de saçmaydı. zira che sakatlanmaz, yaralanmaz. kurşunları tek elle yakalayabilir.
    -che yemek yemez, su içmez, sıçmaz, işemez. böyle insani olayları aşmıştır.
    -che devrimi altı günde yarattı, yedinci gün dinlendi.
    -che su üstünde yürüyebiliyordu.
    -che savaş sırasında atlantik okyanusunu ortadan ikiye ayırmıştı.

    vs.


    (fortisvita - 1 Mart 2010 23:28)

  • comment image

    ne che'yi putlaştıran ne de yeren bir film bence. che'nin politik temellerini de new york sahneleri dışında pek kurcalamamış. aklımda ilk kalanları söyleyeyim önce: del toro muhteşem, bichir biraz karikatürize. savaş sahneleri çok gerçekçi. orman görüntüleri leziz. che başlarda çekingen ve olayların seyrinden dolayı sinirliyken işler iyiyie gitmeye başladıkça neşeleniyor.

    şimdi gelelim sözlükte yapılan eleştirilerle ilgili söyleyeceklerime: bir kere che astım hastası evet. 82 adamın kübaya çıkıp devrim yapması ne kadar inanılmazsa astımlı bir adamın o dağlarda savaşması da inanılmazdır benim gözümde. o nedenle öksürmesi, nefessiz kalması gayet doğal. hem o değil mi bazukayla tek vuruşta binayı uçuran? nasıl bir zayıflıktır bu? sonra "inançsız ve bir delinin peşinden gittiğini düşünen bir ernesto görüyoruz" denmiş. evet doğru ama filmdeki son sahneye gidiyoruz: che devrim sonrası beni bırak tüm latin amerikaya yayayım devrimi diyor, fidel de asıl çılgın senmişsin diyor. zaten ikisinin çatıştığı hepimizin malumu. infazlar yapıldığını söylüyor che kürsüde. o da yalan değil ki, bir sürü devrim mahkemesi görüntüsü var arşivlerde isteyen açar bulur. bir de che'nin parti insanı olduğundan bahsedilmiş. bence che'nin dünya çapında bir figür olduğunu gösteren sahnelerdi onlar, tıpkı ele geçirilen kentlerde che'nin gördüğü ilginin yansıtıldığı gibi. aksini gösteriyor olsa soderbergh che'nin new yorkta küçük bir evde kaldığını, akşam herkes çekilince mutfakta aşçı kadınla sohbet ettiğini göstermezdi bence. tıpkı özel araçla havana'ya giden çocuğun kulağını çektiğini gösterdiği gibi.

    lafın özü: che'yi tanıtmıyor bu film. küba devrimini hiç. bir süreçte ernesto che guevara'yı göstermeye çalışmış steven soderbergh. ne putlaştırmış ne yerin dibine sokmuş. daha iyi olabilirmiş elbette ama izlemeli gene de.


    (hirondelle - 6 Mart 2010 22:36)

  • comment image

    adetim olduğu üzere, filmi izlemeden, başlığa ne yazılmış diye bakmadım. burayı hep dolu dolu entariler kaplamış sanıyordum. bir de ne göreyim henüz 1 sayfa bile olmamış. demek sözlük yazarları pek izlememiş bu filmi ya da itibar göstermemişler.

    filme gelecek olursak; bir holivud yönetmeni che'yi nasıl çeker, nasıl bu konuyu ele alır falan geyiğine girmicem. kim çekerse çeksin, içeriğine bakmak lazım. bence yönetmen fena iş çıkarmamış, belgesel tarzında bir film olduğu için gerçekçi olmuş ve che'yi olduğu gibi gösterebilmiş. ha daha derinlere inebilir miydi? tabi ki inebilirdi. artık onu da part two' yu izleyince bakıp karar vericem.

    tek bir spoiler ile bitiricem. bu olay zaten günümüz şekilci che hayranlığıyla parelel bir durum. işte che bardakları, kolyeleri, t shirt leri vs. che'nin fikilerini beğenip, derinliğine hayran olanları ayrı tutuyorum bundan.
    che'nin bir arkadaşı, devrimin son günlerine gelirken ve che'nin halk tarafından çok sevildiğini gördüğünde, ona şakayla karışık şöyle bir şey söyler.

    --- spoiler ---
    dostum, zengin olmanın yolunu buldum. devrimden sonra, seni bir kafese koyup, şehir şehir gezdireceğim ve seni her görmek isteyenden para alacağım.
    ---
    spoiler ---


    (avoger - 23 Ekim 2010 09:42)

  • comment image

    film, guevara'nin arka plani ve devrim nedenleri hakkinda çok az bilgi tasiyor. arjantinli iyi orta sinif bir ailenin doktor oglu neden böyle bir risk alip küba'da devrim gerçeklestirsin ki? bunun hakkinda çok az bilgi edindik diye düsünüyorum. soderbergh'in bunu seçmesi belki arkadasi yönetmen walter salles'in zaten yeterince motorcycle diaries filminde bu konuyu anlatmasi oldu.

    che part one, daha çok gerilla kampinda nelerin olup bittigini ve halkin devrimcileri desteklemesi için nasil ikna edildigini bize aktarmak istemis.


    (onaltinin karesi - 26 Aralık 2010 23:31)

  • comment image

    “devrimci olmanın ilk koşulu sevmektir ... devrimci, arkadaşını yoldaşını omuzlarında taşıyan onu yarı yolda bırakmayan zorda kalanın yanında olandır… bu davranış şeklide bir çeşit devrimdir”…

    che bu cümleleri ve daha fazlasını söylerken devrimin büyük mücadelesine başlanmış, gerilla hayatının zorluklarına alışılmış devrim olanca gücü ve yüreklerdeki büyük inanç sevgi ve heyecanla büyümeye ve tüm küba halkını etkisi altına almaya başlamıştır…

    işte che part 1 de tam olarak bu mücadele ve büyük devrimin başarıya ulaşması anlatılıyor… che’nin 1956 da başlayan rüyası ve küba’nın kurtuluşuyla gerçekleşen ete kemiğe bürünen inancını, bir yandan gerilla hayatının zorlukları diğer yandan che’nin başına bela olan dayanılmaz astım rahatsızlığının da filmin en önemli detaylı olarak seyirciye sunmasıyla da film 1. bölümün sonuna gelirken, bizlere ders verircesine devrimi harf harf ezberletmeye, devrim mücadelesinin inancının onurunun korkusuzluğunun ne demek olduğunu bizlerin unutmamacasına idrak etmemizi sağlıyor…

    efsane komutan che’nin yaşadıkları inancı ve gücü inanın insanı şaşırtıyor ve o ünlü devrimci olunmaz doğulur sözünün de ne kadar doğru bir söz olduğunu kanıtlıyor… zorluklar karşısındaki tutumu dimdik duruşu korkusuzluğu ve cesaretiyle che tarih sahnesine adını onuru ve yılmaz kişiliği ile unutulmazlar arasına yazdırıyor. efsaneleşiyor…

    b.m de yaptığı konuşma ve bunun için gittiği amerika’da amerikanın yüzüne emperyal tezgahlarını sömürgeci yayılımcı, halkı ezici politikalarını anlatırken ki inancı ve cesaretiyle de che’nin neden che olduğu bir kez daha anlaşılıyor…

    che, küba devriminin gerçekleşmesinden sonra, devrim sürecini tüm kurumlarıyla rayına oturtması sürecinin kendi payına düşen kısmının gerçekleştirilmesinden, 1959-1966 tarihleri arası süreç başarılı olarak gerçekleştirildikten sonra daha fazla küba’da kalmansın devrime faydalı olmayacağı kanaatiyle ve devrimi tüm latin amerika’ya yaymak gayesiyle, onun deyimiyle tüm latin amerika’nın özgürleşmesini sağlamak için tekrar savaşmaya ve fişeği bolivya’dan ateşlemek için adını ve kimliğini değiştirerek onun için yarım kalmış devrim hareketini bolivya’dan başlayarak tüm latin amerika’ya yayarak tamamlamak için son bir mücadeleye daha girişiyor…

    bu mücadelede che part 2 nin konusunu teşkil etmekte...


    (mimiko - 26 Ocak 2011 12:34)

  • comment image

    filmin başı yok. evet, bildiğin olması gerekenin ortasından başlıyor. nerede bu devrimi oluşturan sebepler, nerede uzun uzadıya yapılan devrim planları, örgütlenme, silahlanma vs... beş dakikalık mini bir mexico city zirvesi pek tatmin etmedi. yine de ben genel görüşün aksine filmi objektif buldum. che de bir insandı en nihayetinde.


    (tahrik olmusken objektif olamam - 7 Haziran 2013 23:59)

  • comment image

    soru: bir devrimcinin en onemli ozelligi nedir ?
    che : sevgi
    soru: (saskinlikla) sevgi mi ?
    che : gulunc gorunme riskini goze alarak, size soyle izah edeyim, gercek bir devrimci buyuk bir sevgi tarafindan yonetilir, insanlik sevgisi, adalet ve dogruluk sevgisi, bu nitelige sahip olmayan biri gercek bir devrimci olarak dusunulemez.

    insanlik sevgisi benim icin yeterli, gerisi teferruat..


    (millerandmarlboro - 9 Kasım 2014 02:48)

Yorum Kaynak Link : che part one