Disconnect ' Filminin Konusu : Ailesini aramaya vakit yaratmakta zorlanan işkolik bir avukat, sırları internet ortamına yayılan bir çift, bir sınıf arkadaşına internet üzerinden kabadayılık taslayan çocuğunu yola getirmeye çalışan emekli bir polis memuru ve kariyer peşinde koşan bir bir gazetecinin yetişkin sitelerindeki mücadelesi... Tüm bu karakterleri aynı noktada buluşturan tek şey ise çağımızın buluşu internet! Modern iletişimin yeni adı olan internet tüm köşeli halleriyle masaya yatırılırken birbirinden farklı bir grup insanın hayatı üzerinde yaptığı benzer etki vurgulanıyor.
Rangbaaz(2018)(8,9-1677)
11 Days(2018)(8,8-644)
Breaker(2017)(7,9-438)
We Got Issues(0)(7,9-160)
Shabab Sheyab(2018)(7,8-140)
Macbeth(2018)(7,1-788)
Mary Goes Round(2017)(6,8-274)
The Fitzroy(2017)(6,3-336)
Webcast(2018)(6,1-728)
Astral(2019)(5,7-2542)
Let's Not Meet(2018)(5,3-663)
River Runs Red(2018)(5,0-1856)
günümüz dünyası için sıradan ve klişe sayılabilecek olaylarla dolu vasat bir fikirden son derece etkileyici ve herkese hitap edebilecek bir film ortaya çıkmış. hani çoğu film için klasik bir eleştiridir harika senaryoyu mahvetmişler diye. bu film bunun tam tersini başarıyor. düşük bütçeli bağımsız bir film gibi görünse de oyunculuklar çok iyi. karakter/rol dağılımlarını beğendim. sırıtan pek kimse yok ki aslında epey bir tanınmış oyuncu da var. soundtrack seçimleri ve müziğin film içinde kullanımı gayet isabetli. bu yılın kalburüstü filmlerinden biri olmuş.--- spoiler ---masallardan fırlamış klasik mutlu sonlar yerine tam dozajında ve filmin gerçekçiliğini pekiştiren mükemmel bir sonu var.--- spoiler ---
(ntldr - 17 Ağustos 2013 12:21)
son zamanlarda izlediğim film ve müzik kombinasyonu çok çok iyi olan film. günümüzün teknoloji seviyesinde einstein'in malum sözünü hatırlatan (bkz: korkarım ki bir gün teknoloji insan etkileşiminin önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.) ve insanların birbiriyle olan kopukluğunu oldukça güzel anlatan bir film olmuş. filmin sonu tatmin edici olmayabilir çünkü mesaj verici görevi yüzünden sanırım ucu açık bırakılmak istenmiş. sonuç olarak izlemeye her türlü değecek bir yapım.
(diavolos - 3 Eylül 2013 23:35)
black mirror da böyleydi. ilk başta çok bilinmiyor ve hiçbir yerde adı geçmiyordu. altyazıları bile haftalar sonra çıkıyordu. fakat sonra bir patladı pir patladı. bu filmi de öyle görüyorum ben. iyi iş, öyle ya da böyle hak ettiği değeri görecektir.ve bu film, iyi bir film.--- spoiler ---hastanelik olan karakterimizin ablasının arkadaşlarıyla masada oturduğu ve onlara kardeşini anlattığı bir sahne var filmde. kardeşiyle alakalı son durumu anlatıyor ve onların da bu durumu görmesini bekliyor. hatta arkadaşlarından biri doktorların ne dediğini soruyor. tam yanıt verecekken yanında oturan arkadaşı, cep telefonuna gelen mesajla "oh my god" nidası çekerek, danny adlı arkadaşının kendisini partiye davet ettiği müjdesini veriyor. işte ablamızın o aşamada arkadaşına öyle bir bakışı ve hemen ardından gelen "what" sorusuna karşılık tükürüşü var ki, filmdeki en iyi sahnelerden biridir bence.--- spoiler ---
(magicalbronze - 9 Eylül 2013 23:46)
--- ağır spoiler ---bir yandan da hayatın nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunu göstermiş film. son sahnelerdeki olaylar zinciri ile resmen bunu anlatmışlar. gazeteci hatunun düşerken kafayı çarpmaması, silahın ateşlenmemesi, hokey sopasının kafaya göze gelmemesi gibi..--- ağır spoiler ---
(pradamax - 13 Eylül 2013 09:32)
girl interrupted'te vakti zamanında oyuncu olarak görev almış james mangold'un bir iki başarılı belgesel işinden sonraki ilk yönetmenlik deneyimi olan bu işinde; yönetmen son zamanlarda trance'ten sonra izlediğim en iyi yapımlarından birine imza atmış. film dört farklı hikayeden yola çıkarak insanların nasıl gerçek hayatta yaşadıkları travmatik olaylardan kendilerini bir şekilde rehabilite edebilmek için internete bağımlı bireyler olduğu konusundan yola çıkarak; günümüz iletişim araçlarına bir eleştiri niteliğinde. açıkçası film yeterince vurucu fakat; insan kendine bu filmi bir avrupalı yönetmen ve senarist ele alsaydı acaba daha mı sert bir üslup ortaya çıkardı sorusunu da sormadan edemiyor. bunu kendime sormamda ki en önemli sebep, karakterlerin yaptıkları hatalar kendilerini öyle bir çıkmaza sokuyor ki; insan ister istemez daha sert ve kötü bir son bekliyor. fakat senaryo o kadar iyi bir şekilde işlenmiş ki 'suya düşen damla' misali, halka halka yayılarak son ana kadar merak duygumuzu ayakta tutmayı başarıyor. belki de bu filmin başarı sırrı burada. bizlerin canını daha fazla acıtmaktan ziyade bir ders verme niyetinde. bunu da sert bir tokat atarak öldürmeden yapıyor. --- spoiler ---bu dört hikaye içinde filmin asıl merkezinde odaklandığı konu, son zamanlarda amerika' da okul ve çevre baskısı yüzünden bunalıma sürüklenip intihar eden rebecca ann sedwick, audrie pott gibi küçük yaştaki çocukların yaşadıklarına benzer bir durum yaşayan ben boyd isimli karakterin başına gelenler. internet üzerinden sahte bir nickle facebook hesabı açıp kendilerini güzel bir kız gibi tanıtıp boyd' la ve onun farklılığıyla, hiç arkadaşının olmaması ile, hayata olan hassasiyetiyle dalga geçen iki erkek çocuk'tan bir diğeri boyd' a yaptığı şeylerin zamanla ne kadar yanlış olduğunu anlar; fakat bunu anladığında artık boyd intihar etmiştir. boyd' u internet üzerinden intihara sürükleyen jason' da (bkz: colin ford) gerçekte en az boyd kadar yanlız ve sevgisizdir. annesini kaybetmiş ve salt derslerine çalışması gerektiğini dikte eden eski bir polis memuru baba ile evde baş başadır. açıkçası beni bu çocukların hikayesi kadar, ne bebeklerini kaybetmiş çiftlerden birini canlandıran alexander skarsgård'ın hikayesi, ne de ünlü bir spiker olabilmek için seks işçiliği yapan 15 yaşındaki çocuğu 'seni bu hayattan kurtaracağım' diye kandıran bencil haberci etkileyebildi. bu hikayeler de filmi kesinlikle tamamlayan unsurlar fakat; bu aile sevgisinden yoksun çocukların yaşadıkları travma fazlasıyla gerçekti. --- spoiler ---sonuç olarak müzikleriyle, kurgusuyla hiç amerikan klişelerine bulaşmadan kendisini doğru bir şekilde ifade eden iyi bir dram filmi var karşımızda. 10 üzerinden 9 puanım. ayrıca bates motel'den tanıdığımız yeni yetenek, seks işçisi rolündeki delikanlı için; max thieriot
(joe dallesandro s penis - 16 Eylül 2013 04:07)
bu yıl beni çok etkileyen ikinci film. birinci side effectsdi. sıkı bir eric northman hayranı olduğumdan izlemeye başladık filmi. ancak kesinlikle film bu sığlıkta kalmadı. belki internetle çok haşir neşir olduğumdan bu kadar etkiledi, gerçekçiliği çarptı, bilmiyorum. gerçi sadece gerçekçiliği değil sahneler de çok iyiydi, özellikle filmin son 10 dksı inanılmaz etkileyiciydi.
(bryophyllum - 28 Eylül 2013 13:53)
film izlemek için seçim yapmaya çalışan, ve 'ekşide hakkında yazılanlara da bir bakayım' diyecek kadar internet kullanan, facebook, chat odaları, her türlü duygunun sanalının orasından burasından geçmiş biriyseniz kendinizden çok şey bulabilirsiniz. müzikleri şahane. az biraz daha sert olmalıydı diye düşünüyorum fakat şu haliyle de oldukça etkileyici ve başarılı bir film.
(haydi abbas vakit tamam - 28 Eylül 2013 15:34)
internetin öteki yüzünü baya iyi anlatan film. istanbul film festivalinde gitmemiştim şimdi izleyince pişman oldum. çağımız insanının hayatını karartan sanal hatalar yapmadan önce mutlaka izlemesi gereken filmlerden biri. bir diğeri için (bkz: trust).
(atomsforpeace - 19 Ekim 2013 21:13)
sanal dünyanın yarattığı iletişimsizlik ile etik ve hukuki sıkıntıları çok güzel örneklendirdiğini düşündüğüm film.yeni medya üzerine kafa yoran tüm siberütopiklere kötü ama çarpıcı bir yanıt olmuş.arthur kroker'in taptığım şu sözünü bir kez daha doğrulama neden oldu:"her teknoloji hem tahakküm hem de özgürleşim potansiyelini bünyesinde taşır"
(somethingstupid - 19 Ekim 2013 21:17)
güzel film. böyle sinema yazarı gibi uzun uzun artistik cümleler kurarak anlatmayı çok isterdim ama beceremiyorum.
(kuruyemisci - 5 Aralık 2013 14:14)
Yorum Kaynak Link : disconnect