• "ingilizce pinball deniyor.. eski$ehirde bi ara bayaa sardiydim emperland warken.."
  • "bir trance produktorunun kendine verdigi takma ad. headstrong, angry skies, i dream ve invisible gibi parcalari dinlenesi."
  • "brooke shields'ın bu oyunda ustalaşmış, ev kaçkını bir kızı canlandırdığı 1978 yapımı film."
  • "(bkz: google'a tilt yazmak)"
  • "kameranin dikey hareketi"
  • "bilgisayarda gelmiş geçmiş en iyi tilt oyunları [zamanındaki teknoloji de göz önüne alınırsa] pinball fantasies'dir, onun aırdından pinball dreams ve daha sonra epic pinball gelirse karışmam."




Facebook Yorumları
  • comment image

    in flames sarkısıdır.sözlerinin bir kısmı şöyledir.

    you're waiting for a re-run,
    but jesterday won't come.
    want to relive the moment,
    but jesterday is done.

    in flames bu şarkı ile "bizden bir daha whoracle,clayman beklemeyin.dün dündür bugün bugündür " mesajını veriyor.
    eğer öyleyse bu şarkıyı hep şöyle anlayacağım :

    you're waiting for a re-run,
    but in flames won't come.
    want to relive the moment,
    but in flames is done.


    (gozluklu ispartakus - 18 Ağustos 2008 12:33)

  • comment image

    ingilizce pinball deniyor.. eski$ehirde bi ara bayaa sardiydim emperland warken..


    (ssg - 1 Temmuz 1999 00:00)

  • comment image

    hayal kırıklıklarımın baş kahramanı.. nerden bilebilirdim ki hayatıma girdiği andan sonra hiçbirşeyin aynı kalmayacağını..

    ne kadar da 5-6 yaşına kadar bahçeli-sobalı bir evde yaşamış, az çok sokak - mahalle tozu yutmuş olsam da en nihayetinde yarı zamanlı apartman çocuğuyum. üstüne bir de çalışan anne-baba faktörü eklenince ilkokul okul sonralarının başlıca eğlencelerinden biri maalesef televizyon oldu. yanlış hatırlamıyorsam 3. sınıftaydım elime evin anahtarı verildiğinde. benden bir-iki yaş büyük kuzenler eşliğinde otobüsle eve dönen biri oluvermiştim istanbul denen şehirde. ödevler desen kendimi bildim bileli hep iki arada bir derede yatmadan evel veya tenfüslerde bir şekilde hallediliyordu zaten.
    parametreler ortada; toy beyin - boş ev - zaman kısıtlaması olmadan istediğini yapabilme lüksü.
    tek başına oyun oynaya oynaya zaten oyun oynama devresini çoktan kapatınca o yaşlarda elde çok fazla seçenek kalmıyor. bilgisayar ve internetle tanışacağım 96-97 senesine de daha var sonuçta.. eldeki materyalleri en verimli kullanmak adına okuldan gelip önce televizyon karşısına geçiyor saat 5-6 gibi odama çekilip ders çalışıyor ayağına müzik dinleyip kendimce kitap dergi karıştırıyordum. ikinci kısım uzun vadede hayatıma çok şey katmış olsa da televizyon karşısında geçmiş zaman ancak arada yaşıtlarla nostalji yaparken işe yarıyor.

    geçenlerde işte bu tip bir nostaljik muhabbet esnasında ufak bir aydınlanma yaşadım kendi adıma. konu tabii ki dönüp dolaşıp dönemin gençlik dizisi olan ilk öpücü'ğe (bkz: premiers baisers) gelmişti.. jerome, krikri aşkım vs derken birden gözümün önünde bitiverdi. tilt.. ilk başta anlam veremedim niye bu kadar takıldığıma, sonuçta dizinin ana mekanı olan cafede arada oynadıkları bir oyun, bir nevi de dekorasyonun bir parçasıydı. ama kafama takılmıştı bir kere. yapıcak başka işim olmasa gerek ki niye diye düşünürken buldum kendimi bir ara ve o an fark ettim ki seneler sonra before sunrise'da da endamını göstermişti kendisi. buraya kadar herşey normal sonuçta batı kültüründe popüler bir oyun, ekranda kendine yer bulması gayet doğal, ama niye bu kadar kafama takıldı?

    uykumu da pek umursamasam gerek ki niye bu kadar dokunduğunu bir akşam kafayı yastığa koyduğumda kafaya taktım. aslında çok basitmiş sebebi.. sen ergenlik aday adayı olan bünyeyi önce 15-16 yaşına gelince delicesine öpüşeceksin, cafelerde arkadaşlarınla her gün gönlünce takılıp lise sınavı mı? öss mi? onlar da neymiş düşüncelerine maruz bırak, sonra gelsin ergenlik, 20'li yaşlarda karşına çıkan bir adamla hayatı, dünyayı, kendini tartışırken hayal et, aşka inan... ve çeyrek asrı aşmış hayatına durup şöyle bir baktığında herşeyin aslında pembe bir yalandan ibaret olduğunu fark et...
    bu saatten sonra tilt artık sadece bir oyun değildir..


    (nwnd - 13 Kasım 2011 05:28)

  • comment image

    60'ların önemli müzisyenlerinden, 'barok insan' scott walker, müzikteki yolculuğunu uzun bir süredir alternatif bir kulvarda sürdürüyor. 1995 tarihli "tilt" sanatçının kariyerindeki en zorlayıcı çalışma ve kesinlikle dinleyicilere kendini kolay kolay sevdirecek bir eser değil. olağanüstü vokaliyle şarkılara neredeyse bir operet havası veriyor walker, eh bu da zaten genel olarak ambient'a yakın duran "tilt"i dinlemesi gerçekten zor bir eser yapıyor. bir kara delik gibi "tilt", dinleyicisini yutuveriyor âdeta. albümün isim şarkısı, muhtemelen alternatif rock dinleyicilerini fazla şaşırtmayacaktır, ancak diğer sekiz parça çok farklı. özellikle açılıştaki farmer in the city, 3 numara bouncer see bouncer... ve finalde doğru gelen ve tek kelimeyle yıkılan* patriot a single herhangi bir sıfatla nitelendirelemeyecek seviyede besteler ve illâ ki bir sıfat kullanmak gerekirse, tek kelimeyle muhteşemler.
    tracklisti aynen şöyledir:

    1. farmer in the city
    2. the cockfighter
    3. bouncer see bouncer...
    4. manhattan
    5. face on breast
    6. bolivia '95
    7. patriot a single
    8. tilt
    9. rosary


    (kimi raikkonen - 19 Ekim 2004 14:24)

  • comment image

    pokerde kaybedilen bi kac elden ya da gote fena giren bi elden sonra kontrolden cikmak. bi nevi hirs yapmak. sonuc olarak daha da fazla para kaybedilir ve bu sure zarfinda mantikli kararlar veremez insan. bi nevi manyak olursun..


    (nitro - 10 Mayıs 2006 16:51)

Yorum Kaynak Link : tilt