The Curse of Robert the Doll (~ The Curse of Robert) ' Filminin Konusu : The Curse of Robert the Doll is a movie starring Nigel Barber, Lee Bane, and Tiffany Ceri. A cash strapped student who starts working the night shift at a Museum suspects that one of the exhibits, a creepy vintage doll named Robert,...
The Toymaker(2017)(3,9-444)
Cabin 28(2017)(3,3-636)
Werewolves of the Third Reich(2017)(2,8-295)
bir sylvia plath şiiri..this is the city where men are mended. i lie on a great anvil. the flat blue sky-circle flew off like the hat of a doll when i fell out of the light. i entered the stomach of indifference, the wordless cupboard. the mother of pestles diminished me. i became a still pebble. the stones of the belly were peaceable, the head-stone quiet, jostled by nothing. only the mouth-hole piped out, importunate cricket in a quarry of silences. the people of the city heard it. they hunted the stones, taciturn and separate, the mouth-hole crying their locations. drunk as a foetus i suck at the paps of darkness. the food tubes embrace me. sponges kiss my lichens away. the jewelmaster drives his chisel to pry open one stone eye. this is the after-hell: i see the light. a wind unstoppers the chamber of the ear, old worrier. water mollifies the flint lip, and daylight lays its sameness on the wall. the grafters are cheerful, heating the pincers, hoisting the delicate hammers. a current agitates the wires volt upon volt. catgut stitches my fissures. a workman walks by carrying a pink torso. the storerooms are full of hearts. this is the city of spare parts. my swaddled legs and arms smell sweet as rubber. here they can doctor heads, or any limb. on fridays the little children come to trade their hooks for hands. dead men leave eyes for others. love is the uniform of my bald nurse. love is the bone and sinew of my curse. the vase, reconstructed, houses the elusive rose. ten fingers shape a bowl for shadows. my mendings itch. there is nothing to do. i shall be good as new.
(crawling king snake - 3 Ocak 2011 22:19)
türkçesi:taşlarinsanların onarıldığı bir şehirdi bu.büyük bir örste uzanmıştım.yassı mavi gök çemberleriuçtu bir bebeğin şapkası misalidüştüğüm zaman ışıktan dışarı. girdimmidesine umursamazlığın, sözsüz dolaba.eksiltti beni havan tokmaklarının anası.durgun bir çakıl oldum.o göbeğin taşları huzurluydu,mezar taşı sessizliğinde, itilip kakılmayan.sadece ağız boşluğu ötüyordutebelleş cırcır böceğinin,sessizliklerin bir avında.bu kentin halkı duydu bunu.avladılar taşları, suskunca ve ayrı ayrı,haykırır mevzilerini ağız boşlukları.bir cenin gibi sarhoşsoğururum karanlığın lapasını.kucaklar beni yemek boruları. süngerler öpüp uzaklaştırır likenlerimi.mücevher ustası götürür keskisini manivela misaliaçmak için taştan bir gözü.cehennem-ertesidir bu: görürüm ışığı.o ihtiyar kuruntucunun, kulak odasınıntıpasını çıkarır bir rüzgâr.su yumuşatır çakmaktaşı dudağı,ve yayar duvara günışığı aynılığını,rüşvetçiler neşeli,isıtarak kerpetenleri, kaldırarak narin çekiçlerini.bir akım altüst eder tellerivolt volt. dikişler kapatır yarıklarımı.pembe bir gövde heykeli taşıyarak geçer işçinin biri.ardiyeler tıka basa dolu kalplerle.yedek parçaların şehridir bu.kauçuk gibi tatlı kokar kundaklanmış bacaklarım ve kollarım.burada iyileştirilir başları, ya da diğer uzuvları.cuma günleri küçük çocuklar gelirkancalarını ellerle takas etmeye.ölü adamlar bırakır gözlerini başkalarına.çıplak hemşiremin üniformasıdır aşk.bedduamın kemiği ve kirişidir aşk.onarılmış vazoya yerleştirilmişo nadir gül.on parmak oluşturur gölgelerin bir kâsesini.yamalarım kaşınır. yapacak bir şey yok.yeni gibi iyi olacağım.sylvia plath (1932-1963, abd)çeviren: ismail haydar aksoy
(crawling king snake - 4 Ocak 2011 20:34)
yeşilköyde canlı müziği çok eğlenceli bi abla ve abinin yaptığı düzgün mekan.
(zerrin egeliler vs heather brooke - 19 Mart 2012 10:13)
ismi ve konsepti arasında bir bağlantı bulunmayan mekandır. bilmediğim bir mekana gitmeden önce genelde ekşiye bakarım, bu sefer de öyle yaptım ama işe yarar pek sonuç çıkmadığı için izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. `ben yandım siz yanmayın` şimdi ön bilgiler: mekan yeşilköy'de, adı the stones, konsepti canlı müzik (sorulduğunda hep gitardan bahsediliyor, bunu aklınızda tutun )tahminim: nezih bir ortam, aşırı gürültülü olmayan hoş bir bar-pub ortamı, türkçe ve yabancı rock, pop, şanslıysam jazz a kayan easy listening tarzı müzik.gerçekler: mekan yeşilköyde :) adı the stones. konsept: yalan dünya dizisinde izlediğin pavyon!mekana bi girdik ve ilk şoku yaşadık. yukarıda belirttiğim beklentilerle girdiğim mekanda bizi karşılayan müzik "aman adanalı...", düğün salonundan fırlamış tipler göbek atıyor, sakallı abiler rakı içiyor.masalar çok sıkışıktı, ama ctesi akşamı olduğu için bunu nispeten makul karşılayabilirim, her ne kadar gerçekten hoş diyeceğim hiçbir mekanda böyle olmasa da... herneyse bütün akşam arabesk ve bazı popüler şarkıların düğün salonu versiyonları ile geçti. bu arada sahnede bir solist demeye dilim varmadığı için şarkıcı/türkücü diye niteleyebileceğim arkadaş, bir darbuka, bir kanun ve bir de gitar. darbuka ve kanun tamam da o gitar oraya niye konmuş anlayamadım. çalınan bütün parçalar bağlamaya daha yatkındı mekanda, dolayısıyla gitarın amacı bana göre konsepti olduğundan farklı göstermekten başka birşey değildi. hele sezenden bir parçayı kendilerince yorumladılar ki aklıma gelen ilk şey sezen bunu bilse yazar mıydı o parçayı oldu..mekan acayip gürültülü, birbirinizi duymanızın imkanı yok. abartı falan değil birkaç defa peçeteye yazarak haberleştik. biralar 14-16 arası. canlı müzik yapan mekan için makul diye düşünülebilir ama orda da bir cinlik var. hem birayı 15 tl ye satıyorlar, bir de kişi başı 15 tl müzik parası alıyorlar ki yuh dedim. sonuç benim için ilk ve muhtemelen son oldu. ama alay falan değil bahsettiğim tarzda müzik ve eğlenceden hoşlanıyorsanız mekan sizi eğlendirir.
(kendihalindebiradam - 11 Kasım 2012 11:04)
the rolling stones gibi süper bir grup ismine yapılmış gereksiz kısaltma.
(roger waters - 10 Temmuz 2014 12:08)
Yorum Kaynak Link : the stones