• "sidik yarışına girmek gibi olmasın, hiç haddime değil ama,(bkz: kapitalizmin temel içgüdüsü)"
  • "bu filmde walter huston'ın son sahnelerdeki kahkahalarını izleyip de gülmeyen bir insan varsa onun hayat damarlarından birisi inceldiği yerden kopmuş demektir."
  • "köyden indim şehire adlı filmi ne zaman görsem bu filmi hatırlarım.ikisinde de altın uğruna verilen emekler bir anda boşa gider."
  • "yonetmenligini john huston in yaptigi 1948 yapimi film. basrolunde casablanca dan da tanidigimiz humphrey bogart oynamakta."
  • "mesele para veya altın hırsı değil. bu film insanoğlunun doyumsuzluğunu çok sefil bir adamın hikayesiyle göstermiştir."
  • "(bkz: #25329900)"
  • "(bkz: fallout new vegas)(bkz: dead money)(bkz: heist of the centuries)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    altin arayan umut pesindeki insanlarin kafayi yemesi, el dorado pesindeki aguirre'den erich von stroheim'a kadar sinema tarihinin bir ögesi olmus. muhakkak arastirilmistir, ben oturdugum yerden kafa yoracagim, ne yazilmis bilmiyorum.

    ben treasure of sierra madre'nin en cok ilk yarim saatini seviyorum, filmin üclüsü daglara altin aramaya gitmeden evvel, meksika'da culsuz culsuz dolasirkenki hallerini. o culsuz dolasma halinde, sefalete ne kadar dikkat cekilirse cekilsin, turist ömervari bir tad var. turist ömer, fukaradir, ama hayatindan memnundur. cünkü parali olanin, hayatta "bir yere gelmis" olanin sorumluluklarindan muaf, "özgür" bir yasam sürer. istedigi zaman uzaya bile gider, spock'la kaynasir, cünkü arayani sorani yoktur, tuzsuz asim dertsiz basim bir yasam felsefesi vardir. 19. yüzyilda turist ömer avrupada da bir figürmüs yeni ögrendim; fakirin fakirligi bir secim oluyor böyle tiplemelerde, calismayarak, sorumluluk almayarak özgür oluyorlar. böylelikle zengin bir vicdan azabi cekmiyor. ama bence böyle marksist bir yorum turist ömer'in esas güzelligini es geciyor. cünkü evet, fakirligi belki bir secim degil; ama dayatmadan bir felsefe cikarabilmek de güzel sey. cok derin bir takim arzularimiza hitap ediyor. kac kere istedik turist ömer gibi tasasiz bir hayat, yildizlar yorganimiz olsun, cimenlere uzanalim, bir cigara tüttürelim. modern hayatin bireylere yükledigi sorumluluk katilim, ise gitmek, coluk cocuk sahibi olmak, sigorta sahibi olmak. hepsinden uzakta, "sistemin" ulasamayacagi bir yerde, sokaklarda yasiyor turist ömer, dolayisiyla özgür. o sokaklardan bizim tasalarimizla dalgasini geciyor. onun dalgasindan kendi durumumuzu kavriyoruz biraz, biraz daha idrak ediyoruz hallerimizi.

    1940larin holivudunda meksika, kanun kacaklariyla, kaotik ama böyle özgür bir yer olarak resmediliyor hep. james m. cain veya cornell woolrich romanlarinda da bu böyle.

    treasure of sierra madre'nin basindan da böle bir tad aliyorum, ama cok daha aci bir ekmek kavgasi da var elbet. bogart ve ekürisi biraz ekmek pesinde kosturuyorlar. sonra az biraz parayi bir araya getirince kendilerini altin bulma hayaline veriyorlar. bogart'in altini bulmasiyla kapitalizmin elestirisi mi yapiliyor? üc kisi madenlerin orada kamp kurarken kasabadan gelen bir dördüncüsü bunlari buluyor. aralarinda konusuyorlar, bir secim yapmak zorundalar.

    i) adami öldürecekler.
    ii) salip birakacaklar.
    iii) madene ortak edecekler.

    birinci sikki secerlerken sunu hic düsünmüyorlar: madene ortak etseler, daha kisa zamanda daha cok altin cikarabilirler. daha efektif calisabilirler. her para hirsi girisimci kapitalist bir zekanin ürünü olmasa gerek. burada daha baska bir fenomenle karsi karsiyayiz. bence biraz "otur oturdugun yerde" durumu var, para yigidi bozar halleri. ama diger ikisi bozulmazken neden bogart kafayi yiyor? (basrol oyuncusu oldugu icin mi?)
    diger ikisi gayet efendi efendi calisirlarken, finalde kaderin oyunu babinda tanri esprisine neden maruz kaliyorlar? hepsinden bir mana, bir mesaj cikarmayi deneyebiliriz, yani yön belli: fakirler coga tamah etmesin, herkes sinifini bilsin. bu acidan filme muhafazakarlik yakistirmasi yapilabilir. ama bir dönem tespiti olarak da bakilabilir. sinif degistirmenin hesapta imkan dahili oldugu bir dünyada yasiyoruz. hesapta calisan basarabilir. artik bulundugun sinif kan bagiyla alakali degil. bu gercek insani cileden cikaran hirslarin kapisini aciyor. altin, aristokrasinin, zenginin kiyafetlerini, vücudunu süsleyen taki o hayallerin simgesine dönüsüyor. bu acidan sierra madre hirsin kötülügüyle ilgili bir film degil sadece. yeni bir dünyanin acimasizligiyla da ilgili.

    altin hirsi, karakteri degistiriyor. oldugun kisi olmaktan cikiyorsun, bambaska birine dönüyorsun. bu greed'de de böyleydi, burada da böyle. oldugun gibi güzelsin, hic degisme bogey diyoruz.


    (caponsever - 15 Ocak 2007 12:16)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bir de sonradan ekibe dahil olmaya çalışan diğer amerikalı arkadaşın infaz kararı, buna karşın haydutların gelmesiyle ekiple birlikte çarpışması ve diğerlerine bir şey olmazken onun ölümden kaçamaması ve arkasından karısının yazdığı mektubun okunması oldukça dramatikti. işin asıl çarpıcı yanı curtin adlı ekip üyesinin hayaline zaten sahip olan bu arkadaşın hazine bulma umudu-hırsıyla evini barkını bırakıp meksika dağlarında can vermesidir. oysa curtin sırf onun zaten sahip olduklarına sahip olabilmek uğruna bu macera içindedir. sonuçta da zaten ölen adamın evine gitmeye karar verir. yani hazine altın-para vs. değildir herkes için bu sayede curtin de belki bir hazine bulmuştur. öte yandan tamahkar-dürüst howard ve curtin altın olmasa da hazinelerini bulurken, bu diğer arkadaş ve dobbs ölümden kurtulamamıştır.
    ---
    spoiler ---


    (turgut ozben - 23 Ağustos 2008 08:29)

  • comment image

    curtin, dobbs'a ne yapmayı planladığını sorar. aldığı cevap ise, "önce bir türk hamamına (turkish bath) gidip temizleneceğim" olur. hem altyazılarda, hem de dublajda türk hamamı sözü kırpılmıştır ve onun yerine sauna gibi sözler kullanılmıştır. bunu yabancı biri yapsa, "işte türk düşmanı. adam resmen türk banyosu demiş, bu da çekemeyerek o sözü atlamış" deriz. bu durumun bir benzeri de casino atlı filmde var (bkz: #16284468)

    sinema tarihinin en kaliteli filmlerinden biridir. saçma sapan hazine konulu filmlerle karıştırılmaması gerekir.


    (dender - 19 Temmuz 2009 04:03)

  • comment image

    john huston ile walter huston'ın baba-oğul alabilecekleri kadar ödül almalarını sağlamış, üç oscarlı film. gereğinden uzun olduğunu ve senaryonun bokunu çıkaracak kadar olay içerdiğini düşünüyorum, "oscar jürisinden çok mu biliyorsun lan yavşak" dediğinizi ise duyar gibiyim.

    benzetenin bok yemesi olabilir ama, şerif gören adak ve yılmaz güney'in 1970 yapımı neo realismo etiketli umut'un hikayesi bu filmden esinlenmiş olabilir. bir de söylemeden gitmeyeyim; gold rush'la hiç de aynı klasmanda olamayacak bir gold rush.


    (huseyin riza - 25 Ocak 2010 21:55)

  • comment image

    humphrey bogart su katılmamış hödük rolünü bu kadar iyi oynamasaydı, daha önce izlediğim filmleriyle kafamda oluşan efsane bogart karizması böyle darmadağın olmazdı. biraz hayal kırıklığına uğradım açıkçası ama adam da çok iyi oynamış be arkadaş.


    (piccadilly - 10 Kasım 2010 16:32)

  • comment image

    yönetmenliğini john huston ın yaptığı 1948 yapımı film. kaybedenler klübüne ait üç amerikaının ortaklık kurup meksika dağlarında altın aramasını ve yaşadıklarını anlatan film. topraktan gram gram çıkartılan altının miktarı arttıkça insan ruhunda meydana gelen değişiklikleri ve paranoya artışını gram gram anlatan filmdir. humprey bogart abimiz daha önceli filmlerindeki lacileri çekmiş görüntüsünden uzak olmakla birlikte altınları paraya çevirdiğinde yapacakları içinde yine lacileri çekme düşüncesi vardır. film gereksiz yere uzun olmakla birlkte bir noktaya kadar yılmaz güney in umut filmiyle önemli benzerlikler taşır. sonu itibariyle farklılık gösterir. aç gözlülüğün ve gerek bireysel gerekse de toplumsal huzur bozuculuğun cezasız kalmayacağını da gösteren bir filmdir. 1.03 49. saniyesinde stüdyo çekiminde kadraja giren araba gözden kaçmamıştır. bir başka ilginç nokta yılmaz güney e büyük başarı kaandıran umut filminin büyük oranda bu filminden esinlenmesidir.


    (mdmbvry - 30 Mayıs 2011 21:34)

  • comment image

    elbette insan psikolojisi, sistemin yarattığı "para odaklı hayat", doyumsuzluk ve paranoya gibi başlıklarda inceleyebiliriz bu filmi. ama sormak isterim bogart "sefil" ve "kafası az çalışan" modelli o bakışı nasıl yarattı allah aşkına. mimikleri, jestleri, refleksleri halledebilirsin de o gözler nasıl öyle bakabildi arkadaşım. o kadar hassas bir çizgide duran karakterin ve benim senelerce hayatımda bir şekilde tanıdığım insanların bakışlarını nasıl nasıl nasıl...


    (realdar - 11 Haziran 2011 15:39)

  • comment image

    haddimi aşmak istemem, söyleyeceklerimde yanlış olmasından korkarım. hatalıysam affa sığınırım.

    bu film -tabiri caizse- "bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme mal ve evlad çoğaltma yarışıdır." mealindeki ayetin sinemasal bir tefsiri olmuş.

    yukarıda süleyman ateş'ten naklen verdiğim bu meal, hadid suresi 20. ayete ait ve film bence bir noktada bunu açıklıyor. fakirken altın arayıcılığına atılan ve zengin olma ümitleri taşıyan üç kafadar, tam da altını bulup, aradıklarına ulaşmışken, bir anda herşeyini kaybediveriyor. film bittiğinde herkesin el elde baş başta kalmasını gördüğümde aklıma bu geldi. hele filmdeki üçlünün en iyi oynayanı, yaşlı adamın: "bu herhalde tanrı'nın yaptığı bir şaka,herşey en başındaki haline döndü." tarzında laflar etmesi, insanoğlunun hayatı boyunca didinip birşeyler elde etmek için uğraşmasına mukabil saman çöpü kadar bile mal edinemeyişinin, dünyayı sahiplenemeyişinin trajedisini çok güzel anlatıyordu.

    antik yunanda ya da mitolojide sisyphos trajedisi diye bilinen bir mitos vardır. durmadan taşı zirveye itekleyen sisyphos taşın aşağı yuvarlanması sonucu her defasında başladığı noktaya döner. aynen bunun gibi filmdeki yaşlı adam diğer ikiliyi tanıdığı noktaya, parasız yaşama geri dönerken, diğerleri de sefaleti ve kötülüğü aynelyakin gördüler. bir anlamda herşey en başa döndü. tıpkı filmin açılışındaki o sefil anlarda olduğu gibi filmin sonunda da perişanlık vardı.

    sinema gerçekten iyi, usta ellerde insanoğluna zenginlik ve irfan katacak bir sanat dalı. insan izledikçe rezervi genişliyor. ha bu film öyle ahım şahım bir film değil, haftada iki kitap okuyan, biraz ilahi kaynaklardan nasiplenen adama bu film zaten malumu ilamdan başka bir şey değil ama vakti çok bol olan da ehh.. izleyebilir. ancak daha kaliteli yapımlara yönelmek bence filme vereceğiniz zamandan size daha çok şey kazandırır. vakti kısıtlı olan izlemesin derim. filmin ana fikrini veren bir sürü kitap, kaynak, daha iyi başka filmler, gerçek hayat tecrübeleri var çünkü.

    son olarak, filmde humprey bogart'tan bile daha iyi oynayan ihtiyar dikkatimi çekti. her ne kadar biz başrolde bogart'ın ismini görsek de yaşlı aktörün oynayışı, filmdeki bilgeliği, rol çalmadaki ustalığı, ve diyaloglarındaki, sözlerindeki isabet sanki onu ana karakter yapmış gibi. hele o, açtıkları madeni eski haline döndürüp dağın yaralarını kapatma arzusu bilgeliğin doruğuydu. bizde eskiler, ormana ağaç kesmeye giderken, baltasının ucunu mendille bağlarmış, orman -yani oradaki yaşam alanı, habitat- üzülmesin, ürkmesin diye... buna benzettim ondaki zarafeti de..


    (aylakdoktor - 26 Şubat 2012 12:08)

  • comment image

    1948 yapımı güzel film. çok fazla abartılmamalı, şahesef falan bence fazla. o zamanın şartlarına göre gayet güzel, hatta şimdiki birçok filmin kurgusundan da güzel bir film. sonunu elbette söylemeyeceğim ama bu filmden bi ders çıkarayım bana hayatımda yardımcı olsun, sanatsal olarak şöyle böyle diye yaklaşan insanlar haricindeki izleyici grubundansanız filmin sonunda öeehh diyeceksiniz.


    (sayiylabindokuzyuzyedi - 12 Temmuz 2012 03:23)

  • comment image

    gayet başarılı bir film olsa da(ki film en iyi senaryo, john huston en iyi yönetmen, walter huston[john hustonun babası olur kendisi] da en iyi yardımcı oyuncu oscarlarını almıştır), humphrey bogart'ın alışılmışsın aksine bencil, paragöz, üçkağıtçı ve filmin sonunda delirme noktasına gelen bir altın arayıcısı rolünde olması ve filmin, dönemin kaçış psikolojisine uymayan karamsar ve gerilimli atmosferi yüzünden birçokları tarafından fiyasko olarak nitelendirilmiştir. işin ilginci günümüzde birçok eleştirmen humphrey bogart'ın en iyi oyunculuğunu bu filmde gerçekleştirdiği konusunda hemfikirdir.


    (red kite - 31 Temmuz 2004 09:56)

  • comment image

    bogartın homurdanıp durduğu, çıldırdığında ayhan ışığa model olucak kahkası ve bir sürü unutulmaz sekansla, cult mertebesine zorlanmadan ulaşmış, hiç sıkılmadan tekrar tekrar izlenilebilecek az sayıdaki filmlerden biridir. bogart ın delirdikten sonraki yorumu vede altınların rüzgardaki ölümsüz uçuşuyla izleyen herkesin elinin terlemesine, kendinden geçmesine sebeb olmuş huston ın da en iyi filmi olmuştur


    (zzzzz - 18 Eylül 2005 18:15)

  • comment image

    kimliği meçhul, esrarengiz yazar b traven'ın kapitalizmi eleştirdiği kitap.

    film uyarlaması oldukça başarılıdır. özellikle bogart'ın canlandırdığı dobbs karakteri başlangıçta hakettiğinden fazlasına razı gelmezken, altını bulup biriktirdikçe kişiliği deforme olur. gittikçe açgözlü, paranoyak ve sonunda kafayı sıyıran bir adam olur çıkar. yönetmen john huston'ın babası walter huston, tecrübeli altın arayıcısı rolünde dağ keçisi gibi en sarp tepelere tırmanırken, oyunculuğuyla o yıl dünya üzerinde dağıtılan aşağı yukarı tüm ödülleri toplamıştır. filmin sonundaki fırtına ile küller küllere, altın tozları toprağa karışırken izleyicinin sanki kendi cebindeki para uçuyormuş gibi hissetmemesi olanaksızdır. kapitalizmin insanlığı nasıl maymun çevirdiği daha iyi anlatılamazdı.

    yönetmenin cameo'su filmin başında mevcut. bogart'ın farkında olmadan 3 kez "say buddy, you stake for an american citizen/pardon bakar mısın? 1 milyonun var mı arkadaşım?" şeklinde para dilendiği beyaz takım elbiseli kişi john huston.

    ayrıca bogart'ın para dilenme mevzusuna bir bugs bunny çizgi filminde saygı duruşu vardır. hatırlarsınız bugs yolunu kaybetmiş bir pengueni evine götürmeye çalışmakta, new york'da, alaska'da, orda burda sürekli para dilenen cartoon bogart'a rastlamaktadır. bölümün adı da 8 ball bunny.


    (axellennox - 12 Temmuz 2006 01:43)

  • comment image

    sierra madre hazineleri tam olarak kapitalizmi mi eleştiriyor? b traven'ın mazisi düşünülünce böyle bir motivasyonla yazmaya koyulmuş olabilir ama film daha çok fırsatçılığı ve hobbescu bir insan kötüdür insan nalettir fikrinden bahsediyor sanki, filmde bir mantık arayacak olur isek. yok aramayız her hollywood filmi gözünü para hırsı bürümüş oportünist yönetmenlerin para makinesidir dersek ilk yorum doğrudur ve amacına ulaşmıştır da diyebiliriz tabi. aha düzen bizi birbirimize düşürdü bile. ama böyle yaparak huston'ın filme olan katkılarını görmezden geleceğimize onun hollywood film standartlarına ters düşecek şekilde başrol oyuncusunun ölümüne göz yummasına (hitchcock da psycho'da yaptı bunu) ve indiana jones filmlerine kadar görülmemiş bir enerjiyle her saniyeyi bir maceraya çevirip dolu dizgin bir film yapmasına şapka çıkarabilir, karakterlerin içini doldurma yeteneğine ve mizansen duygusuna eyvallah diyebiliriz. o zaman sierra madre hazineleri sırf siyah beyaz diye eski bir film olmaktan da çıkar, bi daha bi daha izlenir, eğlenilir.

    şu bakınızı vermeden de gitmeyeyim: (bkz: the gold rush)


    (grapes of butcher - 14 Temmuz 2006 00:43)

Yorum Kaynak Link : the treasure of the sierra madre