• "en sonunda kopan toprak parcasi, yugoslavya'nin kucultulmus kopyasi olan harika film."
  • ""kardes kardesi vurmayincaya dek, hic bir savas, savas degildir""
  • "filmin başında kavgaya girmek icin saatini cikaran adamlar tribinin olduğu filmdir ayni zamanda."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bu film elestirilemez
    hakkinda yapilan tum yorumlar hic bir elestirel deger tasimayacaktir
    bu bir kaos filmidir. izlenilir, bir daha izlenilir, susulur, dusunulur, konusunca nasilsa ifade edilemeyecektir dusunulenler, eger kazara agiz acilmishsa eger, su istendigi felan beyan edilinebilir ornegin, tekrar izlenir film, televizyon sessizce kapatilir ve uykuya dalinir


    (speedy - 13 Şubat 2000 03:50)

  • comment image

    dostlar anlam aramayın bir kara filmdir demiş ama daha ilk gördüğümde aşık olduğum bir kız gibidir bu film.

    gayet açık olan alegorilerinden bendenizin nasiplendiğim kadarını aktarayım. zira çok sevdiğim bir söz şöyle der "alegori öyle bir şeydir ki herkes sadece kendine has olan şeyleri görür." öyleyse yoğun spoiler ve hatta piç etme temalı açıklamalarımıza başlayalım

    ___________________spoiler kere spoiler______________________________________________

    yönetmeninin aşık olduğu güzel yugoslavya' nın yakın tarih geçmişidir tahmin edildiği üzere,

    aslında mutlu güzel günlerde başlar, aslanın önüne atılan yemeği yediği, kaza bulaşmadığı günlerdir bunlar. hani her denge durumunda olduğu gibi güçlünün zayıfı yemeye gerek görmediği. ne zamanki alman bombaları düşer, kafesteki olağan hayat dengesizleşir, kaz artık kaplana, aslana paydır. savaş vardır, nasıl olsa onlar da ölecektir yakında.

    adamımız blacky(a.k.a petar popara 'crni') , ki aslında yugoslav halkının bizatihi kendisidir. arkadaşı marko' nun ( ki politikacıları temsil eder) etkisi ile komunist partiye olur. halkın iktidara en yakın olduğu dönemdir. bu yüzden, şişman ve doğurgan anavatandan, karısından uzaklaşır blacky. karısı ona bir evlat, bir cumhuriyet doğururken ölüverir. blacky daha karısının ölümünü düşünmezken sarışın, çıtı pıtı bir sevgili bulur kendisine; iktidar nam-ı diğer natalya. natalya' nın gözü ise yapısı gereği almanlarda yani franzdadır. halk, almanları natalya (iktidar) için vurur. iktidarı sırtına bağlar ve evlenmek üzere kaçar. tam da evlenmek üzere iken iktidar yine iktidarlığını yapar, zaten kendisinde gözü olduğu belli olan siyasiyle (komunist politikacı'ya mı deseydim?) oynaşmaya başlar.

    ki ne güzel canlandırmıştır mirjana jokovic natalya' yı. "markoooo" diyişine hasta etmiştir bizleri.

    bu oynaşmayı farkeden blacky tam siyasilerin sırtına binmişken öldürdüğü franzın "katastrophe" şekilde yeniden karşısına dikilmesi(nazilerin güç toplamasını) karşısında afallar. natalya' sı ise yine doğasının yapısına uyuvermiş atıvermiştir franz' ın kollarına kendisini.

    siyasilerin de kaçması ile yugoslav halkı için almanlar elinde esaret ve işkence dolu bir süreç başlar. neyse ki komunist partililer (marko) gelir, halkı nazileri (franz) öldürür, natalyayı devralır, blacky' ide kurtarırken bir kaza sonucu bir kısım(!) organları hasar görür. sebebi malumdur, "kahrolası faşist domuzlar"

    halkı yeraltında bir sığınağa kilitler marko, kendisi natalyasının keyfini çıkarırken halk yeraltında savaş bittikten sonra da kilitli kalır ve sürekli çalışır. ne de olsa savaşın bittiğinden haberi yoktur ve "kahrolası faşist domuzlar" ülkeyi işgal etmiştir. emekleri bir soğuk savaş perdesi altında sömürülürken, dahası emek adına sömürülürken heykelleri dikilir halkın, kahraman ilan edilir, franz' la ikinci karşılaşmasında öldüğü duyurulur, adına marko şiirler okur, filmler çektirir.

    kendisi tecavüze uğrayan iktidarın kurtarıcısıdır, halk ise ancak ölmeyi becerebilmiştir.

    halk artık mutlu olacak olan cumhuriyetinin demokrasiyi simgeleyen gelini ile düğününde iken marko ve natalya bir oyunla kapatıldıkları mahzene gelir. oğlunun düğün gününde bile kendisini sevdiğini sandığı iktidarın siyasilerle oynaştığını gören blacky memleketi "kahrolası faşist domuzlar"dan kurtarmak için yeryüzüne çıkmaya karar verir, kendi yaptıkları silahların üzerlerinde patladığı bir zamanda cumhuriyeti de yanına alır ve yeryüzüne çıkar.

    gencecik müstakbel kocası cumhuriyetin ortadan kaybolması üzerine demokrasi intihar eder. ve cumhuriyet yeryüzünde (daha ayın ve güneşin ne olduğunu birbirinden ayıramazken ) ortadan kaybolur ki burada bir bakınız vermeden geçemeyeceğim (bkz: mesecina) )

    artık halk çıldırmış gibidir, herkes çıldırmış gibidir, halk ortadan kaybolan cumhuriyetini her yerde arar, sağa sola saldırırken siyasiler artık silah işine girmiş, iktidar onlardan taraf olmuştıur.

    en sonunda hepsi ölür ve ütopik bir adada buluşurlar. halk iktidarı siyasilere bırakmış, anavatanı ve cumhuriyeti ile ilgilenmektedir. ah demokrasi, beyazlar nasıl yakışmıştır.

    ve fakat filmin en güzel zamanları bence komunist parti (komunistler) ya da marko, halk ve natalya' nın başbaşa verip mesecina' yı söyledikleri kısımdır.

    "ay ışığı, ay ışığı
    güneş parlıyor, güneş parlıyor
    yüksekten, üzerimize süzülüyor
    hiç kimse bilmiyor, hiç kimse bilmiyor
    hiç kimse bilmiyor, hiç kimse bilmiyor
    hiç kimse bilmiyor bu parlayan ne.

    ve merak ediyorum sevgilim:
    bize ne olcak?"

    ___________________spoiler kere spoiler______________________________________________


    (pekmezzz - 2 Mayıs 2007 00:32)

  • comment image

    muhtemelen hayatim boyunca defalarca izleyecegim bir film, lakin fikren iki onemli sacmalik iceriyor:

    nazilere karsi savasan sirplar ve nazilere destek veren hirvatlar/slovenler sablonunu tarihsel nedenlerinden kopararak sunuyor. halbuki avusturya macaristan etkisinde gecen bir bati yugslovya tarihi gozonune alindiginda, doguda osmanlidan bosalan yeri dolduran rus etkisi -ve proxyleri olarak sirplar- karsisinda daha bagimsiz bir politika gudebilmek icin nazilere destek vermek dogal bir strateji. baglamdan soyutlandiginda, bu adamlar, nazilere karsi ozgurluk savasi veren sirp-karadag gerillalariyla kiyaslaninca rezil bir duruma dusuyorlar. simdi siz bu filmi milosevicin senelerce bombaladigi bosna sehirlerinde, savasin hemen bitiminde yayinlarsaniz, adamin agzina sicarlar. hele kusturica milosevici ovup, milliyetci sirplara destek verdigini aciklarsa, kimse burada bir masumiyet aramaya calismaz.

    ama asil sorun bu degil, zaten bence bu film bir propaganda filmi falan da degil. daha ince seyler var arada, ornegin bosluga dusen ve ilkesiz, ulkesiz bir haydut olan blackynin deluzyon icinde halen fasistlere karsi ulkesi icin savastigini sanmasi gibi. bizim ulkemiz de ne bok yedigini bilmeyen ama sorarsan ulkesi icin savasan yiginlarla dolu.

    asil sorun, filmin balkanlara olan oryantalist bakis acisiyla oradaki savaslari nedenlerinden soyutlayip o cografyadaki irrasyonel insanlara ozgu, artik kaniksanmis, o topraklarindan dogasindan gelen bir olgu gibi sunmasi. burada zizekin elestirilerine tamamen katiliyorum (ki zizek de demin aradi, destegim icin tesekkur etti)

    yani filmden cikip da "yaa iste balkanlar da boyle bir yer, kardes kardesi olduruyor, halbuki birbirlerini dinleseler, biraz saygi" gibi bir indirgemecilik adami farkinda olmadan irkciliga goturur. kusturicanin da balkanlardaki dramin kaynagi olarak guc dengelerine gore sekillenen kulturel dinamikler yerine boyle ne idugu belli olmayan bir kavga ruhunu on plana cikarmasi hakkinda soyle buyurmus zizek efendi:

    "[kusturica] said himself, in 'cahier du cinema', that in the balkans war is a natural phenomena, nobody knows when it will emerge, it just comes, it's in our genes. this naturalization of the balkans into an a-political, primordial theatre of passions is cliche and i find it very suspicious. i would like to quote hegel here: 'the true evil is an attitude which perceives evil everywhere.' i am very suspicious about this apparent multi-cultural, neutral, liberal attitude, which only sees nationalistic madness around itself. it posits itself in a witness role. the post-yugoslav war is strictly the result of european cultural dynamics. we don't need this simplistic liberal deploring of 'why don't people speak to each other?' nobody is doing power analysis. a common western cliche is the so-called complexity of the balkans. this precisely serves the west in order to maintain it's position as excluded observer...

    after the attack, the west suddenly started talking about ethnic struggles, all sides must be guilty and primordial passions... the key to the yugoslav crisis is milosevic's strategy to maintain the power of the old nomenclatura by raking up this national question. the media did their dirty work.but this was not the origin of the conflict.

    [highlight ettigim kelimeleri ardi ardina hizla okuyunca sirpca "denize tito mu dusse kurtarirsin ataturk mu" demis oluyorsunuz, bu da boyle bir da vinci sifremdim]


    (immanuel tolstoyevski - 24 Eylül 2007 14:56)

  • comment image

    filmde yaraltında 2 dünya savaşının kasten uzatılmış paranoyası altında yaşayan yugoslavyanın kendisidir, tiyatro oyuncusu natalija ise iktidara denk düşer, kadın figürünün iki zıttı, sığınakta bebeğini doğururken ölen yarı azize, anne, klasik anavatan ile orospu natalija ile oluşturulur, ölen anne fgürünün şişman ve dişil çekicilikten uzak olması elbette rastlantı değildir.
    marko ele geçirdiği iktidarı korumak için yeraltında tutmaya devam eder insanları, zaman aynı hızla ilerlemez, kendi yaptıkları silaın kontrolden çıkmasıyla yeraltı macerası ancak sona yaklaşır,
    yeryüzüne çıkan blacky şaşkınlık içinde kalır, oğlunu kaybetmesiyle doğru algılama yeteneğini tamamen yitirir. savaşın başlamasına tekabül eder bu, ve filmin sonunda düşsel bir ada içinde tekrar birleşir hepsi.


    (reincarnative lizard - 26 Mart 2002 07:56)

  • comment image

    ancak filmdeki blacky'nin karadağlı, marko'nun sırp kahraman mitleri olası (herkesten daha iyi savaşır ve sevişirler, her ne kadar güç yüzüğü benzeri bir hainlik içine girmiş olsa da marko), direniş örgtünde olup da paraları çalan hainlerin müslüman ve hırvat olması (filmin kısa bir sahnesidir, bunların icabına bakar elbette kahramanlarıız), batınn rüşvetçi ve aslında yeraltından geçen kanlalarla bu savaşı en azından yıllarca süren 2. dünya savşı paranoyasının devamınından çıkar sağlaması, 2. dünya savaşında zagreb ve ljubjana'da nazilerin coşkuyla karşılandığının ima edilmesi kusturica'nın yugoslavya savaşı hakkında standart kabul edilen görüşten ziyade sırp görüşüne yakın olduğunu belirtir.

    ancak filmin sonlarında geçen "kardeş kardeşi öldürmedikçe savaş, savaş olmuyor" sözü savaş hakkında başka söylenecek birşey bırakmaz.


    (reincarnative lizard - 26 Mart 2002 08:08)

  • comment image

    kusturica'nin eteginde ne varsa doktugu film.

    --- spoiler ---

    nitekim bu sefer cingeneler zamanindaki hafif alegori yerini acik ve net alegoriye birakiyor. marko ve crni nin tam olarak ulkenin hangi parcasini temsil ettigini tartismak anlamsiz, cunku hatti zatinda yugoslavya yi surukleyen ideolojileri temsil ediyorlar.

    crni'nin deli fisek vatan sevgisi, bagimsizlik aski ve gozu hicbirsey gormeyen cengaverligi bir tarafta, marko'nun ince numaralari, ayak oyunlari, hitabeti ve siirleri diger tarafta. ortada kalan natalija'nin 20 sene icindeki degisimi, kararsiz bir vodvil karikaturunden nevrotik, hasta ve sitemkar bir kadina donusmesi muazzam islenmis. kusturica'nin burada bayraga falan seslendigi yok aslinda. memleket dedigin, nevrotik, histerik bir kadin, birgun senin koynunda, yarin bir baskasinin. bu kararsizligi, ilk defa ucu kafa kafaya verip mesecina yi soylerlerken ayyuga cikiyor: "ikiniz birlikte ideal erkek olurdunuz" diyor natalija, ote yandan eninde sonunda ikisinin de olamiyor.

    natalija'nin kimlik bunalimlari burda da bitmiyor, o moskova'da, ana dilinde sahneye cikmak istiyor, ote yandan marko'nun hatirlattigi gibi, o'nun annesi rus degil. sovyetler ve yugoslavya'nin aslinda anne-cocuk olmadigini, ama yugoslavya'nin bir aralar bu role oykundugunu gorebiliyoruz. ote yandan, marko, insanlari yeraltina hapsetmesinden bahsederken, natalija'nin "tanri'dan korkmuyor musun?" sorusuna, "tanri'dan korkmuyor muyuz demek istiyorsun herhalde?" diye cevap veriyor. cunku bu oyuna aslinda yugoslavya da ortak, ne kadar natalija "kendini bir kahraman yaptin ve beni orospuya cevirdin" dese de, kendisi de buna karsi cikmamis, bunun suclulugunu da tasiyor. marko'nun yeraltindakilere anlatacagi hikayeyi begenmemesi, ayri bir detay. "sen sairsin, siir yaz." gercekten de, marko'nun temsil ettigi iktidar, gercek konusunda alabildigine basarisiz, onun guclu noktasi sairane bir hitabetle insanlari bir arada tutmak. yugoslavya'nin tito ya aski da burdan geliyor; "o kadar guzel yalan soyluyorsun ki" diyor natalija, ve ihanet edemiyor marko'ya.

    kusturica, gercek ve sahteyi defalarca icice gomerek memleketinin tarihine gondermeler yapmaktan da imtina etmemis. crni'nin filmin basinda sahneden natalija'yi kacirdigi sahne, (vodvil tiyatrosu), bir anlamda kendi hikaye anlatiminin bir parodisi gibi, crni'nin natalija'yi kurtarisi hem gercek hem de oyunun bir parcasi, hem de oyle bir mizansenki bu, sahnede hic siritmiyor. 20 sene sonra, marko natalija ve crni'nin hikayesini ceken yonetmenin kullandigi aktorlerin de aslinda birebir ayni kisiler olmalari, yine bir gercek-sahte, actual-virtual gondermesi. nitekim marko'nun savas sonrasi kendine bictigi kahraman rolu, kendisinin kotu bir karikuturu, ve filmde de bu karikuturun aynisini goruyor, ama kendini oynayan aktor kendisinin ta kendisi. marko, crni'yi oynayan aktore sarildiktan sonra aktorun "yoldas marko, biz aktorlere yardim etseniz, bugun uc defa yandim" diye sikayet eden vatandasa donusmesi muthis bir detay, ne de olsa gercek crni mistik gucleri olan (elektrige dayanikli), bir anlamda super kahraman gibi bir insan. ama onu oynayan aktor, gayet siradan biri.

    filmdeki sembolizm daha ilk saniyeden son saniyeye kadar suruyor. yikilan hayvanat bahcesinde aslanla kazin cakismasina deginilmis. daha da onemlisi maymun bakicisi ivan'in drami. ivan, memleti isgal altindayken, kendini defalarca asmaya calisip basaramaz, hatta abisi dalga bile gecer, birak su intihar isini artik diye. nitekim yugoslavya da ikinci dunya savasinda bin turlu badire atlatmis, bir sekilde ayakta kalmistir. ne zaman ki ivan artik yugoslavya diye bir yer olmadigini ogrenir, iste o zaman canini almakta muvaffak olur.

    maymun un tankin icine girmesi, baskici militarizmin memleketi aziya almasina paralellik gosteriyor denebilir, ote yandan "pis fasist domuzlarin" ilk basta almanlarken, sonra birlesmis milletlere donusmesi ne de manidar olmustur.

    ---
    spoiler ---

    sonucta kusturica 3 saate yakin bir sure, kendi gordugu sekilde memleketinin tarihini yorumluyor, kendi estetigi ve anlatim diliyle keyifle izletiyor kalp krizi kadar ciddi olaylari. basroldeki uc oyuncunun, (ozellikle natalija'yi oynayan kadinin) muazzam performanslari, ve tabii ki bregovic in muzikleri filmi dogrudan klasik listesine sokmaya yetiyor.

    bu filmden sonra kusturica'nin gitgide bir sirp milliyetcisine donusmesi hakkinda soylenebilecek tek bir sey var, onu da filmdeki tromboncu amca soyluyor surekli,

    ay katastrof!


    (ndg - 31 Mart 2008 20:15)

  • comment image

    harika repliklerinden biri:

    --- spoiler ---

    blacky yeraltından çıkmış, yugoslavya iç savaşına katılmıştır. iki savaş vurguncusunu öldürtür (bir de esir askerleri). ağzında puro ile dolaşırken yanına birleşmiş milletler askeri gelir.

    asker: - bunu protesto etmeliyim efendim
    blacky: -evet ben de ediyorum yoldaş.
    -ben yoldaş değilim, efendim.
    -ben de efendim değilim, yoldaş.
    -nesiniz siz? arnavut, sırp, partizan?
    -ben petar popara'yım. blacky.
    -hangi ordudansınız peki, yoldaş?
    -benimkinden.
    -sizin bir üssünüz var mı efendim?
    -evet, benim ülkem, faşist köpek dölleri sizi (adamın başını tutarak kafa atar, askeri yere yığar)..

    ---
    spoiler ---


    (charles maurice de talleyrand - 20 Haziran 2008 01:53)

  • comment image

    postmodernist film. aslında bu filme tanım yapmak ve belli bir standardizasyon içerinde sınıflamak filmin ruhuna aykırı ama ekşisözlük formatı için bir tanım yapmak gerekirse postmodern en uygun olur sanırım. düzensizliğin oluşturduğu düzeni ya da her düzenin içindeki düzensizliği bir savaş müzikali havasında anlatmış kustarica.

    eğer bir gün yonetmen veya senaryo yazari falan olmak gibi bir hayalim olsaydi, bu filmi izledigim güne kesinlikle lanet ederdim. zekice kurgulama olayında çıta çok yükseklere yükselmiş. tekrar tekrar izleyip ders alınası bir film olmuş.

    --- spoiler ---

    kurgu olarak pek ilgisi olmamasına rağmen good bye lenin'i çağrıştırıyor film. birinde doğu almanya diye bir ülkenin halen var olduğunu sanan ve evinden 2 yıl çıkmayan bir insan, diğerinde yugoslavya'da savaştan 20 sene sonra bile halen almanlarla savaş yapıldığını sanan bir mahzen dolusu insan.

    her filmin sonunda keşke şöyle bitseydi ama bitmedi deriz ya kustarica onu bile düşünmüş ve herkesin istediği mutlu sonu da filme eklemiş.

    ---
    spoiler ---


    (servicio - 5 Kasım 2009 16:46)

  • comment image

    duşan kovaçeviç'in yazdığı emir kustarica'nın çektiği film.hava saldırısı sırasında hayat kadınıyla ilişkiye giren marko'nun saldırı yüzünden kaçan fahişenin arkasından, bombalar patlar yaşadığı şehir yok olurken yarım kalan işini bitirmeye çalıştığı sahnede çok güldüm açıkcası. savaşın insanlığa aç hayvanların orgazmından farkı nedir ki? gibi bi gönderme yaptı herhalde kustarica. iyide yaptı.

    bol bol goran bregoviç'in lezzetine doyulmayacak müziklerini dinliyoruz. filmin en güzel müziği marko'nun yer altına alarm ile beraber çaldığı lale andersen'in lili marleen şarkısı. filmde bol bol imge kullanılmış. izlerken bu bol miktardaki imgelerin anlamlarını falan kovalarken insan yoruluyor açıkcası. uzun zamandır izlemeyi planlıyordum, bugün izleme fırsatım oldu ve üç saat sürmesi nedeniyle nerdeyse bütün günümü yedi film. filmin özeti marko'nun aşağıdaki şu repliklerinde, konusu ise filmin sonundaki düğün alayının ayrılan toprak parçası öncesi ivan'ın konuşmasında.

    --- spoiler ---

    - kardeş kardeşi vurmadıkça o savaş, savaş değildir.

    ---
    spoiler ---


    (breton - 21 Şubat 2011 18:37)

  • comment image

    klasik delilik, alkolizm ve de nese barindiran sirin savas filmi. forest gump amerikan tarihini nasil anlatiyorsa underground'da yugoslavya'yi oyle anlatir. daha sert uslup kullanilir. forest gump daha psikolojik ve ben merkezliyken, bu filmde iliskiler daha cevreseldir. bir suru karakter onemlidir. iki farkli dunyanin ve de kulturlerin ne kadar degisik oldugunu gorursunuz iki filmde. o yuzden forest gump'la karsilastirilmasi gereken filmdir. ikisi de guzeldir.


    (kareliangravlax - 7 Ağustos 2011 05:59)

  • comment image

    gerçeklik ve delilik arasında gidip gelen, gidip geldikçe toprağı eşeleyen, derinlere inen, derinlere indikçe derinleşen ve bizi de derinliklerine, yeraltına, indirip orada bırakan bir emir kusturica başyapıtı. “yerin üstünde yeterince yaşadık ve gördük bu zamana kadar” dememize ve yerin altına yolculuk etmemize imkan veren tam bir şölen. yeraltı “aramıza hoşgeldin” diye karşılıyor seni ve ekliyor; ya yerin üstündeki gerçekler karşısında aklını kaçırır ve delirirsin ya da yerin altında en güzel yalanlarını kuşanır ve kendine yeni bir yeryüzü inşa edersin. seçim, eğer varsa, senin. ama şu sözleri de yanından ayırma;

    “hepimiz deliriyoruz. yalnızca henüz teşhis koyamadılar, hepsi bu.”

    “bilirsin hiçbir metin gerçek içermez. gerçek, yalnız yaşamdadır. hepimiz yalancıyız. en azından bazılarımız.”


    (dolls - 16 Mart 2012 01:02)

  • comment image

    1995 ya da 1996 yılında izlediğim, yüzeysel tatlısu enteli tarih, sinema ve müzik bilgimle, belki üniversitede bunun muhabbetiyle bi kız düşürürüm umuduyla, ne güzel film diye kusturica ve bregoviç adlı iki sırbın götünü bilmeden yalamama neden olmuş filmdir. ha, bununla da yetinmedim soundtrack'ini aldım, harbiye açıkhava'da goran bregoviç'in mesecina'sını ağzım kulaklarımda yine dinledim.

    yazan da çeken de müziği yapan da çok akıllıdır yeteneklidir, ama bu onların, en azından kusturica'nın süzme orospu çocukları olduklarını değiştirmez. sırp milliyetçisi ipnelerin, srebrenica'da 14 ve daha büyük yaştaki en az 8.372 müslümanı (en az çünkü bu sayı kayıp bildirimi yapılanlar, hiç kimsesi olmayıp da öldürülen kaç kişi var belli değil, bu 8.372 kişinin yaklaşık 6.000'i toplu mezar kazılarından çıkan insan parçaları, dna testleri ve elbiseler üzerinden yapılan kimlik tespitleri ile gömülebilmiştir) katlettiği aydan 5-6 ay önce tamamlanıp yayınlanmış, boşnakların savaşta nihayet ellerine silah geçirip, katledilen konumundan savaşan konumuna geçtiği dönemde nato tarafından sırbistan'ın boş beleş bombalanması ile sırpların 4 yıl boyunca ırzına geçtiği on binlerce boşnak kadınına, öldürdüğü 200 bine yakın boşnaka rağmen bosna hersek'in % 49'una sahip olmasıyla sonuçlanacak dayton anlaşmasına zemin hazırlamada kullanılan, sırp propagandasına hizmet etmiş filmdir. filmin en uyanık tarafı, yugoslavya üzerindeki tarihsel avusturya macaristan (hırvat-sloven ve boşnaklar üzerinde) ve rus (sırplar üzerinde) etkilerini, ikinci dünya savaşının alman faşizmini, yugoslavya'nın dağılması sürecinde kendilerine kurşun bile sıkılmamış sırpların, eski yugoslav ordusunsun topu tüfeği ile elinde av tüfekleri ve eski kılıçlardan, hançerlerden başka silah bulunmayan boşnakları, batının, boşnakların kendilerini savunacak silaha erişmelerini engellemekten başka işlevi olmayan silah ambargosunun da yardımıyla yok etmesini savaş genel tanımı altında harmanlayarak, filmin yayın tarihinde srebrenica yaşanmamış olsa bile, o ana kadar öldürülmüş en az 150.000 boşnakı, kamplarda ırzına geçilip kürtaj yapmalarını engellemek için gebelik 7.nci ayına ulaşana kadar kamplarda tutulan ve hamile iken tecavüz edilmeye devam edilen onbinlerce boşnak kadınına hatta sübyan kızları teğet geçmesi elbet tesadüf değildir. zaten balkanlar karışık yerlerdir, burada savaş her an çıkabilir, buranın insanları delifişektir filan, he yarrağım, sen onu benim külahıma anlat.
    işin ilginci benim gibi namazla niyazla ilgisi olmayan ne kadar götlek batı özentisi yarı aydın varsa, bu filme çekiminin tamamlanmasından hemen 1 yıl içinde maruz kalması, ama yıllarca gori vatra ve grbavica adlı filmlerden bihaber yaşamasıdır. yunan askerleri ve rus gönüllüleri/paralı askerleri ile destekli, ağır silahlı çetnikler boşnakların kökünü kurutmaya çalışırken, ülkeye şeriat gelecek diye müslümanla ve islamla alakalı herşeyden kaçan, ya da bir şekilde kaçırılan biz türkler, hala tatillerimizi bodrum, marmaris, çeşme v.s.' de geçirir, buralar bitince paris, roma, prag, dubrovnik, belgrad turlarını bizim gibi götü boklu görmemiş arkadaşlarımıza anlata anlata, face'e fotoğrafları koyup şişine şişine bitiremeyiz. üsküp, saraybosna nere, srebrenica, potocari nere, tunel spasa nedir diye sorsan çok az vatandaşımız bilir. asıl underground the tunnel of hope'tur.

    wiki'den alıntı:

    production[edit source | editbeta]the shooting of the film began in fall 1993 and lasted off-and-on until early spring 1995. the state-owned radio television of serbia had a small role in financing the film, and the film used rented yugoslav army equipment as props.[2]

    ve ilave bknz.: crni dusa (bkz: (bkz: black soul))


    (farfallone - 9 Eylül 2013 22:32)

  • comment image

    balkanlardaki dramı en iyi anlatan filmlerden biri. en iyisi için (bkz: before the rain)

    filmin sonlarına doğru hesapta vatansever, savaş zengini marco lüks bir mercedes ile savaş alanına gelir. amacı çetniklere silah satmaktır. zaten eğer onlarla anlaşamazsa hırvatlara ya da boşnaklara satacaktır. bu sahnedeki çok ilginç bir detay, arabanın plakasının m:tv 3467(sayıları attım) olmasıdır. bu bir tesadüf mü, yoksa savaşlardan her zaman fayda sağlayanlara dair bir gönderme mi bilinmez. (ya da en azından ben bilmiyorum. bilen varsa bana açıklasın)

    bu mercedes ile ilgili başka bir yorum* da, almanlara gönderme yapılmasıdır. yugoslavya'nın dağılmasının başlangıcı hırvatların bağımsızlık ilan etmesidir ki hıravtistan'ı resmen tanıyan ilk ülke almanyadır. bazı ex- yugo'lar (genellikle boşnaklar) yaşanan dramın sorumlusu olarak almanya'yı görürler. ayrıca almanların hırvatlara, hatta sırplara silah sattığı bilinir.


    (chapar - 11 Mayıs 2004 18:33)

  • comment image

    emir kusturica filminde marko nun zekası ve bunu şerefsizlikle birleştirmesi sonucu politik başarılar elde etmesi,halk kahramanı yaratılarak mitleştirilmesinin taktikleri,düzensizlik durumunda toplumsal ilişkilerin nasıl kurulduğu,savaşta ekonominin cokuntusu ve bunun gibi bir çok olay turkiye tarihinin anlaşılmasında cok onemli ornekler veriyor.oldukca başarılı bir film ama sonu pek acayip.müzik onemli bir yer tutuyor ve etrafınızda ordan burdan gecerken duydugunuz bazı müziklerin kaynagını keşfediyorsunuz.


    (thereaper - 13 Temmuz 2004 16:56)

  • comment image

    filmin en duygulandıran bölümleri ivan'ın yeraltında yugoslavyanın yolunu ararken bir bosnalının ona "nema jugoslavia" (yugoslavya yok artık) demesiyle yaşadığı dehşet ve bir de yeryüzünden yeraltına akan yugoslav kanlarıdır.


    (vasvasil - 6 Ocak 2005 13:04)

  • comment image

    rüya desen rüya değil, komedi desen komedi değil, şiir gibi, melodi gibi akıp giden bir filmdir bu. umulmadık anlarda kahkahayı basar, umulmadık anlarda duygulanırsınız.

    yıllarca kapalı mekanda kalan bir çocuğun, ayı gördüğünde güneş sanmasına gülersiniz. babasının verdiği cevap da bir o kadar güzeldir.

    tito'yla ilgili ''üzüntüden 20 yıl sonra öldü...'' sözüyle dalgasını geçmiştir.


    (haggi bulut - 7 Mayıs 2006 20:14)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bahar beyaz atıyla geliyor..
    insanlar, hayatlar, ülkeler tüm gerçekliğiyle toprağa gömülüyor. kardeş kardeşi öldürüyor ve savaş başliyor..
    bu kadar gürültülü, kalabalik ve karmaşık gözüken bir filmin oldukça derin mesajlar vermesi şaşırtıcı. tiransı ve opportunist tavırlarıyla insanları bir kurmacanın içine hapseden, onları bir film setinde gerçekliklerini yaşamaya mahkum eden marko; robin hood'dan bir gerillaya dönüşen blacky; en dürüst karakter olmakla birlikte ironik bir biçimde yalancı muamelesi gören ivan..
    emir kustrica klasiklerinden gene doğa üstü olaylar, hayvanlar, şamata..3 bölüm halinde olmasi ve yugoslavya,savaş gibi konuları işlemesiyle before the rain i zaman zaman çağrıştıryor.
    bomba yanında patlasa da herkes nasibini alıyor. herkes ne kadar güzel yalan söylüyor..
    olanlar belki affediliyor ama unutulmuyor...
    ---
    spoiler ---


    (digitiminimi - 9 Temmuz 2006 21:43)

Yorum Kaynak Link : underground