Süre                : 2 Saat 22 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Mart 2012 Cuma, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Aksiyon,Macera,Bilim Kurgu
Taglar             : Kadın kahramanı,yaban arısı,swarm of bees,Kendini hayatta kalma,sert kız
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Lionsgate , Color Force
Yönetmen       : Gary Ross (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Gary Ross (IMDB)(ekşi),Suzanne Collins (IMDB)(ekşi),Billy Ray (IMDB),Suzanne Collins (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Stanley Tucci (IMDB)(ekşi), Wes Bentley (IMDB)(ekşi), Jennifer Lawrence (IMDB)(ekşi), Willow Shields (IMDB)(ekşi), Liam Hemsworth (IMDB), Elizabeth Banks (IMDB)(ekşi), Sandra Ellis Lafferty (IMDB), Paula Malcomson (IMDB)(ekşi), Rhoda Griffis (IMDB), Josh Hutcherson (IMDB), Raiko Bowman (IMDB), Dwayne Boyd (IMDB), Anthony Reynolds (IMDB), Judd Lormand (IMDB), Woody Harrelson (IMDB), Toby Jones (IMDB), Kimiko Gelman (IMDB), Nelson Ascencio (IMDB), Bruce Bundy (IMDB), Lenny Kravitz (IMDB), Amandla Stenberg (IMDB), Dayo Okeniyi (IMDB), Leven Rambin (IMDB), Jack Quaid (IMDB), Latarsha Rose (IMDB), Donald Sutherland (IMDB), Alexander Ludwig (IMDB), Isabelle Fuhrman (IMDB), Ian Nelson (IMDB), Kalia Prescott (IMDB), Ethan Jamieson (IMDB), Jacqueline Emerson (IMDB), Mackenzie Lintz (IMDB), Annie Thurman (IMDB), Dakota Hood (IMDB), Amber Chaney (IMDB), Karan Kendrick (IMDB), Katie Kneeland (IMDB), Steve Coulter (IMDB), Sharon Conley (IMDB) >>devamı>>

The Hunger Games ' Filminin Konusu :
Yakın bir gelecekte Kuzey Amerika kuraklık ve arkasından gelen yangın ve kıtlıklarla zayıflayarak çökmüş; yerini bir başkent ve 12 eyaletten oluşan Panem adında bir ülkeye bırakmıştır. Bu yeni ülkede her sene eyaletlerden kura ile seçilen ikişer gencin katıldığı "Açlık Oyunları" düzenlenmektedir. Kısmen eğlence amaçlı, kısmen de halka göz dağı vermeyi hedefleyen bu oyunlar, ayrıca tüm Panem ülkesinde televizyonlardan da izlenmektedir. 24 farklı 'yarışmacı' bütün televizyon seyircilerinin gözleri üzerindeyken, rakiplerini eleme ve hayatta kalma mücadelesi vermektedirler. Katniss'in 16 yaşımdaki kız kardeşi Primrose, maden yataklarıyla ünlü eyaletin 'kadın yarışmacısı' olarak seçildiğinde Katniss onun yerini almak için gönüllü olur. Erkek katılımcı Peeta ile Katniss, kendilerinden yaş ve kuvvet açısından daha büyük, güçlü ve ömürleri boyunca bu an için eğitilmiş olan rakiplerine karşı ayakta durmaya çalışırlar...Ülkemizde Seabiscuit 'in yazar ve yönetmeni olarak tanıdığımız Gary Ross'un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film Suzanne Collins'in aynı adlı romanından gene Ross tarafından beyazperdeye aktarıldı. Film başrollerini ise genç oyuncular Jennifer Lawrence ve Josh Hutcherson paylaşıyor...

Ödüller      :

BAFTA:BAFTA Children's Award-Best Feature Film
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Actress


  • "an itibarı ile izlemiş bulunduğum vasat film. allah kimseyi ajlıkla terbiye etmesin."
  • "eser miktarda kapitalizm eleştirisi içeriyor bence. bir de korkuyorum sözlük, umarım acun ılıcalı ne kitabı okumuştur ne de filmi izler."
  • "(bkz: ramazan)"
  • "acun'un hala izlememiş olduğunu düşündüğüm film.. yoksa konsept tam ona göre.. bu sezona yetiştirirdi projeyi"
  • "görüntü yönetmeni çok kötü. herkes koşuyor diye kameramanı da koşturmuşlar."




Facebook Yorumları
  • comment image

    stephen king in hakkında :"elimden bir türlü bırakamadım… bağımlısı oldum"
    stephen meyerin ise :"bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. açlık oyunları kesinlikle büyüleyici" dediği kitap. daha tarafımdan okunmamış olsa da okunduğu an edit i yiyecektir.

    (bkz: the hunger games)


    (wittgenstein - 21 Mart 2009 04:45)

  • comment image

    suzanne collinsin yazmış olduğu macera/bilim kurgu tarzında yazılmış sürükleyici bir roman. kurgu ve akıcılık açısından da oldukça başarılı.
    işlediği konu olarak, oldukça eleştirel bir roman olmuş, poopüler kültür ürünü reality showlar ve modern insanı eleştiren bir yanı var.


    (rasputinufuk - 11 Haziran 2009 22:24)

  • comment image

    öğlen satın alan birini görüp merak edip arka kapağını okuyup akabinde satın aldığım, 3 saat içinde nargile eşliğinde ilk 240 sayfasını, gece de geri kalan 140 küsur sayfasını okuduğum muhteşem kitap. gece kitabı bitirmeden önce de akıcılığı kesilmesin diye ikinci kitabı* aldığımı ve bugün de beş saat içinde kendisini de komple okuduğumu belirtmek isterim. okunmalı, okutulmalı.


    (zeck - 29 Aralık 2009 17:38)

  • comment image

    genel olarak oldukça sürükleyici ve etkileyici bulduğum kitap. bir nokta ise özellikle çok hoşuma gitti:

    --- spoiler olmayabilir de ---

    capitol'de yaşlanmak, yaşlı gözükmek ayıptır, insanlar her türlü estetik müdahale ile kendilerini gençleştirme peşindedir.

    mıntıkalarda ise yaşlılara hayranlıkla bakılır. çok zorlu yaşam koşullarında yaşlanabilmek bir maharet olduğundan saygı görür ve uzun yaşamın sırrı merak edilir...

    insanlar genellikle genç yaşlarda açlıktan ölmektedir çünkü...

    --- spoiler olmayabilir de ---


    (turuncumsu - 9 Haziran 2010 09:16)

  • comment image

    sadece ilk kitabını okuduğum, nedense o kitabını da hiç beğenmediğim seridir.

    --- spoiler ---

    çıkış noktası çok başarılı. çocukların katıldığı bir hayatta kalma yarışı ile hakim güç olan şehrin diğerleri üzerinde baskı üretmesi fikrinden çok başarılı bir eser çıkarılabilinirdi. fakat kitap sadece oyuna katılan kızın nasıl kıyafetler giydiği ve liseli ergen aşk oyunları ile dolu. yok şöyle şatafatlı elbise giymiş de yok o çocukla sevgili gibi davranması gerekirken diğerinden hoşlanıyormuş da vs vs... bir distopya mı yoksa bir genç kız romanı mı okuduğumu sık sık karıştırdım. zaten önsözde yazarın "kendimi ana karakterle özdeşleştirdim" demesinden de hakikaten aşk fantazileri kuracak kadar özdeşleştirdiğini tahmin edebiliyorsunuz.

    ---
    spoiler ---


    (bagimsiz elektron - 16 Ağustos 2011 02:46)

  • comment image

    bence gayet iyi bir kitap uyarlaması olmuş. kitaptaki atmosfer çok iyi aktarılmış, en azından birçok şey benim hayal ettiğim gibiydi ve bu anlamda filmi çok beğendim. olabildiğince kitaba sadık kalınmış olması da büyük bir artıdır benim gözümde. sadece, olanlar kitaptaki gibi katniss'in ağzından anlatılmadığı için, katniss-peeta arasında geçenlerin ne kadarının rol, ne kadarının gerçek olduğu pek anlaşılmamış diyebilirim. bunun dışında, ortalık şaka gibi kitap uyarlamalarından geçilmezken bence "olmamış" diye eleştirmek yersiz. bir de nesinin twilight serisiyle karşılaştırıldığını ve nesine ergen filmi denildiğini anlayamıyorum. iki ergenin aşkına, öpüşmesine vs. tanık olduğumuz her filme ergen filmi mi diyelim acaba...? hm...


    (topuklu - 28 Mart 2012 11:21)

  • comment image

    yolda başı boş gezen 27,5 kişiye sorduk,
    kitabını okuyup izlemiş 16,5 kişiye göre yetersiz,
    okumamış 19 kişiye göre anlaşılması güç bulundu
    geri kalan 1.75 kişi ise "komşusu açlık oyunlarındayken tok gezen benim arkadaşım olamaz" cevabını verdi.
    bu matematiği ne zaman, ne kadar aceleyle ve nereden öğrendik hala anlamadık ama olsun. maksat yıllarca öğrendiğimiz matematiği hayatımıza katmak.

    öhüm neyse, yazının bundan sonraki kısmını kitabını yıllar evvelinde okumuş 80 anise gücünde yazıyorum. çiğnenmemiş cikletler aşkına!
    filmi izleyip burayı okuyalım, gezelim, görelim, eğlenelim ve filmin açıklarını didikleyelim, hörmetler.

    --- spoiler ---

    saat 14.30 seansı film başladı efendiler.
    önce bilmeyenler için açıklamalar, alt yazılar falan geçti. sonra arkasından 12. mıntıka gelmiştir herhalde, öyle bi şeyler takdir edersiniz ki her sahnesini şaapamayız neyse.
    filmin işte bu ilk sahnelerinde bi katniss gördüm ama çok görmemezlikten geldim. piii dedim, ıyy dedim katniss bu mu muymuş yea dedim. dedim de dinletemedim, aşina olamadım katniss'e, resmen böyle bir yere oturursun da yerini yadırgarsın sonra kalkar yerini değiştirirsin falan ya, öyle katniss'i yadırgadım.
    zira bu bizim kitabımızın katniss'i olamazdı. bizimkisi gayet doğal, sıradan, hayata isyeaaan ve azim dolu bir yüz ifadesiyle tutunmuş ve öyle dikkat çekici (pek) güzelliği olmayan bir minik bir kızdı.
    insan bunu bekleyip onu bulunca, film de yerini değiştirmiş çiçekler gibi oluyor demek ki, yadırgadım bi tuhaf oldum, yaprak döktüm.
    bu muymuş 16 yaşındaki katniss bu hatun baya 22 yaşında beyler!
    beyler diyorum zira "beyler" diyecek kadar güzel bir kızcağız, yani ben baktım, bir daha baktım, çok baktım özetle.

    bakmayı bıraktığım bir sahnede prim ağlayıp, katniss'in kulağına bir şey fısıldıyor ve katniss şarkı söylemeye başlıyordu. kitabı okumayanlar bundan ne anlasınlar hafız?

    bu sırrı buradan açıklıyorum ki arkadaşlar o şarkıyı anneleri bu kızlara yasakladı, bu kızların babaları allah düşmanımın başına vermesin maden ocağıyla birlikte patlamıştı. bu şarkıyı babaları mı öğretmişti ne, neyse salla babalarını hatırlatıyordu işte şarkı özetle. anneleri de eşi ölünce çok üzüldü, kendini bir süreliğine kaybetti ilk kitapta da kendini aramakla meşgul. ilerleyen filmlerden anlaşılmayacağı üzre anneleri de bitkilerle haşırneşir, ilaç yapabilen falan bir hatun aslında.
    filmde birkaç kez tekrarlanan "benim kardeşim var kazanmak zorundayım" kısmı da evin geçiminden katniss'in sorumlu olmasından ötrü.

    sonra o evdeki kediyi prim sokaktan bulup getiriyor ama katniss kediden nefret ediyor. primse kediye bir o kadar bağlı kedinin ismi de "düğün çiçeği" lafı gelmişken düğün çiçeği diye isim mi olur küçüğüm? git boncuk yok, fındık koy, pamuk koy. düğün çiçeği ne allasen?
    katniss zaten kedinin ilk geldiği sıra bunu boğmaya falan kalkıştı ama amacına ulaşamadı 3 kitaptır ölemedi nalet olasıca, neyse katniss bu sebepten "seni pişireceğim, iliklerini farelere yem edeceğim" gibi ifadeler kullanıyor kediye, yoksa kız satanist falan değil, hem öyle olsa takdir edersiniz ki "seni keseceğim" derdi. g.b.

    ve bunlar gibi nice açıklama yapılabilir, yani ki film aşırı yetersiz. kitaptaki bütün detaylara girmek istemiş ama becerememiş, keşke bunu yapmak yerine önemli noktalara yoğunlaşsa ve adam gibi iş çıkartsalardı.

    neyse, filmin ilk yarısı 12. mıntıkanın hızlıca tanıtımı ve arenaya gideceklerin seçimleriyle geçiyor, çok hızlı geçiyor önünü alamıyoruz, öyle böyle hızlı geçmiyor yani.

    geçmeden evvel, kitapta katniss ve gale arasındaki duygusal yoğunluk önemliyken filmde bu ikilinin duygusal ilişkisine hiç mi hiç önem verilmemiş ve dahası katniss de peeta'ya aşık oluyor, güya, olaya bak sen. yani bilmeyen duymayan da inanır, peh.
    lan biz oyun kurucu muyuz bizi niye şaşırtıyorsun?! adam gibi açıklasana katniss kime aşık, ne için bu şekilde davranıyorlar?

    evet madem açıklamadınız, bu görev bana düşüyor.
    katniss ve gale aslında birbirlerine yanıklar ama böyle kendi içlerinde birbirlerine bile açıklayamadıkları bir sevgi bu ay kıyamam, çok masumlar böyle sevgi kıtırları.
    amma velakin ki arenada durum değişiyor da katniss gale i unutuyor mu? haşa! sırf hayatta kalmak, capitol'ü kandırmak, insanların sevgisini-ilgisini kazanmak maksadıyla bu şekilde davranıyorlar, kameralara oynamaca yane, zira isyanları halil sezai'ninkinden büyük. yani baya büyük.
    umarız gelecek filmlerinde bu kafa tutuşlarını insan gibi gösterirler.

    katniss capitol'den, başgan snow dan, oyunkurucudan, bu düzenden, sistemin işleyişinden, emek hırsızlığından, eğitim sisteminden, ödv. kdv. bdv. gibi bütün vergilerden ve dahası neredeyse herkesten ve her şeyden nefret ediyor. nadiren sert çıkışları da bu sebepten. o elmayı falan isabetliyor ya, rue ölünce mıntıkasının işaretini yapıyor ya hani hepsi hepsi bu yüzden işte.

    rue demişken, ne kadar da tatlı bir kız mesela o rue. karakteri cuk oturmuş, ama rue ile katniss arasındaki samimiyet çok iyi ifade edilmemiş, katniss rue'yu prim'i kolladığı gibi kolluyor, onda primi buluyor aslında. kardeşi gibi seviyor, üzerine titriyor. ölümünden bu kadar etklilenmesinin sebebi de bu. onun için çiçekler toplamasının sebebi de insanlık! insanlık ölmedi dedirtiyor.

    peeta'nın diğerleri ile gruplaşmasının sebebi de katniss i onlardan korumak ve uzaklaştırmak. yoksa sırtından vurmaya çalışmıyor katniss i hemen sinir yapmayın.

    katniss avcı, çok iyi ok kullanıyor falan ama filmde bir okla işi bir o kadar az, saçma.
    katniss'in haymitch in parmaklarının arasına bıçak isabet ettirdiği sahne de öyle değildi mesela. nasıl olduğunu yazmayacağım meraklanın, çatlayın.

    daldan dala mantığı ile arena'ya dönüyorum müsadenizle. arenaya atınca bunları hani bu güçlü kuvvetli yemekler yiyen mıntıkaların savaşçıları öldürüyor ya rakiplerini, işte orda n'oluyor müdür?
    yani ne kan gördük ne bıçak batırma, ne ara doğradılar o kadar 6 insanı? hiç mi bir şey anlaşılmaz, az dursaydınız da nasıl bir kavga kıyamet bir anlasaydık biz, bi izin verseydiniz de keşke. o kadar uğraşmışsınız hiç hora geçti mi bacım afedersin? yaptığınıza, filmi çektiğinize değdi mi sorarım size?

    amaç zaten arenanın anlamsızlığı vahşeti falan değil mi? asıl filmin konusu bu değil mi güzel kardeşim! sanki filmi çekerken gerçekten insanları katlediyormuşsunuz da "bunu yapmayalım hafif yaralansalar da yeter, biz onlar gibi acımasız olmayalım" demiş gibisiniz yemin ediyorum.
    o 6 kişi nasıl öldü? bana biri bunu açıklayabilir mi? bir iki bıçak gördük tamam, ben o bıçakları mutfakta da görüyorum, sinemaya gidene kadar mutfağa giderdim arkedeş bu neymiş ya? olmadı hafız, olmadı bu. bu sefer güldürmedi.
    tek ölümlü sahne katil arılardı, rue bile nasıl öldü anlamadık. ya var ya tam ruenun ölümünde, tam işte o sahneyi slow motion çekecektiniz, o sahne ile bile 8 puan alırdınız yemin ediyorum bak 2 kere.

    ama çekmemişsiniz ya, ayıp yeminle. yani bu filmden ne arena mantığının anlamsızlığını, ne capitolün kötülüğünü ve başgan snow un caniliğini ne de bu sisteme karşıt direnci göremedik. herkes memnun halinden maşallah, katniss gitti, yendi geldi. seneye tekrar seçimler olur, hiçbir şey değişmez. bu mudur arkedeş?

    sonra o alaycı kuş iğnesi mesela, onu katniss kendisi mi alıyor onu? madge hediye ediyor onu katniss e ne kadar yalancıymışsınız arkedeş.

    şimdi filmdeki beğendiklerimi yazayım dedim ama yazıyım mı yazmayım mı bilemedim yemin ediyorum fenalık bastı. oturtuyorsunuz beni burda saatlerdir ayaklarım şişti! ayaklarım şişti!

    zaten müzikler de filmi yüceltememiş, humorsuzlar! ay nasıl sinirlendim ya. çok sinirli çılgın bir film olmuş.

    bu yukardakileri görmezden gelirsek, gelebilirsek şayet,
    iki dünya arasındaki müthiş uçurumu çok iyi sunmuşlar, bir tarafta açlıktan kırılan mıntıkalar, diğer tarafta şatafatın, lüksün, teknolojinin zirvesindeki insanlar.
    o mıntıkayı görünce insan teknoloji daha gelişmemiş diyor ya, öyle değilmiş işte, teknolojinin doruğuna ulaşmışlar. diğer yandan başgan snow çok yaşlıymış ben daha genç ve zalimini bekliyordum. çok fazla sesi çıkamadı sesi kısılasıca.
    açlık oyunlarını sunan sunucuya ne demeli, onu görünce insanın bi gülesi geliyor. saçlar kaşlar mavi, ismail abi kostümüyle bizleri selamlıyor.
    oyun kurucunun o tarz sakalları. bunlar büyük detaylar, özenle kesilmiş.

    yukarda nickmi lazım değil bir yazarda okuduğum, peeta ya katniss in soğuk davranışları aslında o yazarın da dediği gibi öldürmek zorunda olduğun kişiye alışmama, ne bileyim yakınlaşmama mantığıydı, yoksa katniss'in zaten peeta'ya bir ekmek borcu var niye öyle davransın diğmi.

    ---
    spoiler ---

    neyse işte öyle, şuan yazının başında ne yazdığımı bile hatırlamıyorum dünyalı hemşerilerim.

    yani denilecek laf çokta, çok üşeniyorum hepsini yazmaya.

    hatta yazarken sık düşündüğüm şey şudur:
    bunları yazmaya böyle uğraşacağıma keşke kalkıp soğan doğrasaydım sonra gelip kitapla bütünleşmemiştir diye not düşüverirdim net olurdu. şimdi neresinden tutsam kayıp vermeye başladı film.
    aslında idare ederdi ama şimdi birden bu filmden var ya bir halt olmaz'a kadar geldim gibi oldu.

    ama yani bir yerde de çok olmuş gibi de değil. keşke kitaptan bağımsızdır notunu düşüp, bağımsız filmler festivaline gitseydiniz. yani biz bu kadar sene bunu bekleyen insanlara bu yapılmazdı, başgan snow dan 2 farkınız yok!

    neyse, şimdi sessizce söylediğim bütün şeyleri unutun ve sadece çok umut bağlayıp, yıllarca hayalini kurup, "şu kısmı şöyle çekseler ya oovv yee meen" gibi hülyalara kapılıpta bu filme gitmeyin. benim gibi kitaba takılı da kalmayın, kafayı yersiniz, burnunuz akar, gözleriniz sulanır, kanınızdaki hts değeriniz düşer yapmayın bunu kendinize, yapmayın! filmin çıtasını kendi kendinize yükseltmeyin yani.
    bakın, filme gitmeyin demiyorum, gidin, hobi olarak yine gidin.
    bi arkadaşa bakıp çıkıcam mantığınız devrede olsun ki, filmden zevk alın.
    emek vermişler sonuçta yok şöyle kötü oldu, yok böyle tiksinç demek ne kadar da yanlış ve çirkin. arkadaşlar kendi aralarında bir şeyler yapmaya çalışmışlar, yukarılarda bir yerlerde dediğim gibi çok fazla ayrıntıya girmişler ve bundan dolayı zamandan ve filmin işleyişinden çalmak zorunda kalmışlar.
    benim naçizane özetim budur.

    yazımın sonuna gelmişken,
    göz ve kavanoz kapaklarınızdan öperim.
    hörmetlerimle.


    (anise - 30 Mart 2012 18:08)

  • comment image

    kitabini okumadan gidip izleme gafletinde bulundugum film. bu durumda tabii bir$eyler eksik kaliyor, kafada bir milyon soru i$areti ile cikiyorsunuz filmden ve kitaplarini okumak farz oluyor. ki yarindan itibaren bu acigi kapatmayi dü$ünüyorum.

    o degil de, cok az filmde bu filmde oldugu kadar ba$im dönmü$, midem bulanmi$tir. teknik zimbirtilardan hic anlamam da, bu cekim teknigini sevmedigimi söyleyebilirim. kamera bi rahat duramadi amk. hani süper bi teknik olabilir, bu $ekilde izleyici daha cok etkileniyor, kendini daha cok olaylarin icinde hissediyor olabilir, nebliim bilenler/anlayanlar abi adam cekmi$ diyebilir ama, tüm bunlardan anlamayan bana sanki parkinson hastasi birinin eline kamera tutu$turup cek karde$im demi$ler gibi geldi.

    hani izlemeyi dü$ünüyorsaniz buna hazirlikli olun. onun haricinde konu itibariyle ilginc olmakla birlikte, hedef kitlesi twilightsever gencler oldugu icin (yapim $irketi de ayni zaten) oldukca yüzeysel. jennifer lawrence ve josh hutchersonu ve tabii karakter olarak katniss & peeta ikilisini, sinema tarihinin en uyuz cifti bella&edward'tan cok daha sempatik buldum.

    ha bi de lanny kravitz bonusunu unutmamak gerek. canim yaa ^^


    (bitutam - 2 Nisan 2012 00:05)

  • comment image

    7/10

    filmle ilgili 2 ayrıntı hoşuma gitti.

    --- spoiler ---

    1-biz manikürlü süper kahramanlar da gördük. bu yüzden filmdeki ablanın tırnak içindeki kir gibi ufak ayrıntılar güzeldi.

    2- the hunger games sunucusu/hostu olarak özkan uğur'u görmek hoş bir ayrıntıydı. başarılı bir oyuncu seçimi olmuş.

    ---
    spoiler ---


    (han20 - 10 Nisan 2012 19:53)

  • comment image

    acun'un hala izlememiş olduğunu düşündüğüm film..
    yoksa konsept tam ona göre.. bu sezona yetiştirirdi projeyi


    (lucky7 - 4 Eylül 2012 14:10)

  • comment image

    --- spoiler ---

    açlığı hiçbir şekilde yansıtmamış film. bu insanlar aç kaldıklarında çöplerdeki etleri sıyırıyorlar, bazen sadece su içiyorlar ya da açlıklarını bastırsın diye nane çiğniyorlar. katniss bi kere balık etli. onu geçtim, filmde de açlıkla ilgili tek an, gale'in katniss'e ekmek uzattığı ve katniss'in gerçek olup olmadığına inanamadığı sahne idi. ancak capitole giderken vagonda ömründe görmediği yemek türleri önünde ve şöyle bir bakıp geçiyor. halbuki mıntıkaların hepsi aç. çoğu birbirinden habersiz. 12. mıntıkadakiler diğer mıntıkadakilerin kısmen daha iyi durumda olduğunu düşünüyorlar mesela. kendilerine ne düşündürülmesi gerekiyorsa onu düşünüyorlar. sesli bir şekilde panem hakkında olumsuz eleştiriden bile korkuyorlar. korku toplumu olmanın ve kapitalizmin sömürüsünün sonuna dek hissedilmesi gerekiyor filmde, eksik.

    kitapta katniss in iç sesi çoğu şeyi açıklıyor. filmde bunu sunucuların vermesi akıllıca olmuş. haymitchin düşüncelerini tahmin edebiliyordu ve pekiştireç olarak her doğrusunda haymitchden bir sponsor hediyesi kapıyordu. fakat öpücük boşa gitti. aslında öpücük sayesinde uyku hapı ödülünü alması gerekirken klasik film kalıbı gereğince bi öpüştürdüler işte çocukları, o kadar. maksat kuru kuruya film olmasın dimi.

    yalnız şunu fark ettim. bu amerikanların gıcık tip algısı ortak. kariyer avcısı cato sanırsın ki sarı kral joffrey'in amcaoğlu. tiplerinin yanısıra kelimeleri bastıra bastıra konuşmaları, sinirli olucam derken o çemçük ağızlarının aldığı hal. ikisine de çakasım geliyo izlerken. sinir bozucu oyuncu konusunda casting başarılı. aferim.

    ---
    spoiler ---


    (mellifica - 5 Aralık 2013 21:08)

  • comment image

    dürüst olayım, önceleri ergen işi diye mesafeli yaklaştığım yapım/seri. kitapları okumadım ama iki filmi izledim.

    filmleri izleyip de sermaye devletinin, kapitalizmin, baskıcı rejimlerin ne olduğunu, magazin ünlülerinin halkı uyutmak için kırk takla atan iğrenç tiplerden ibaret kaldığını, dünyanın çoğunun, çekirdek bir kitlenin doyması için aç kalıp köpek gibi çalıştığını görmeyip de saçma sapan değerlendirmeler yapan varsa, gitsin kendisini en yakın binadan atsın. çünkü film bunları çok köşeli, fazla açık, bilal'e anlatır gibi vermiş. adamlar(ya da yazar) resmen bugünü resmetmiş, tabii biraz daha hardcore olarak.

    bilal demişken, artık yapımlar kör gözün parmağına şekilde anlatıyorlar hikayelerini dikkat ettiniz mi? eskinin flu anlatımları yok. göndermeler eskisi gibi gizli saklı değil, yönetmen ve senaristler de aptal kitlelerin sayıca çoğaldığının ve aptallık dozlarının arttığının farkında demek ki.


    (uzunbacakli edward - 28 Temmuz 2014 18:07)

Yorum Kaynak Link : the hunger games