• "az önce tekrar seyrettiğimde fantastik bir inglitere'de geçmektense bugünün türkiye'sinde geçtiğini fark ettiğim, acaba zamanı da geldi mi sorusunu sorduran film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    sinirleniyorum arkadaşım.. tamam güzel film eyvallah. birçok kere açılıp izlenebilir. her güzel filmin ardından verdiğimiz tepkileri verebiliriz. ya da gece izlemişsek yatıp uyuruz bu kadar basit.

    beni sinirlendiren kısım, üniversiteye başladığı hafta ilk iş olarak sinema klubüne yazılan mühendislik öğrencilerinin izledikten sonra yaptıkları, söyledikleri. olum hiç kasmayın, hiçbirinizin bi bok anlamadığını biliyorum. ordan burdan ekşi sözlük'ten falan araştırıp geliyorsunuz, sonra yok "anarşizm" yok "hayatım değişti" bilmem ne.. olum bak senin ağzını yüzünü sikerim... o guy fawkes maskesiyle döverim seni.. nereye hayatın değişti lan? naptın amına koyim? götün yiyosa sefaköy karakoluna bi taş at bakayım... öyle bi sikerler ki doğrulamazsın bi daha. yarrağım!

    ulan ordan burdan okuduğunuz o film hakkındaki yorumları öğrenmeye çalıştığınız zamanda oturup ders çalışsanız ülke olarak kalkınmıştık lan! ne yapmayı planlıyon olum, hatun mu kaldırıcan bi film üzerinden? hadi onu yapıcaksan eternal sunshine of the spotless mind ile yap daha fazla şansın olur belki.

    bir daha biri bu film için, "abi o filmin yeri başka yeeaaa, hayatımı değiştirdi yeaaa, bişeyler yapmamız lazım yeaaa" falan diyip ardından elindeki ders notlarına bakıp, "olum bu dersten 50 alsam geçerim" derse o ders notlarını burup götüne sokarım onun...

    sizin yüzünüzden filmden tiksindim lan..

    zamanın ötesinden edit: haaaaah anca kötüleyin amına koyim. kıçımın anarşistleri sizi..


    (indiana bond - 5 Kasım 2010 13:42)

  • comment image

    az önce tekrar seyrettiğimde fantastik bir inglitere'de geçmektense bugünün türkiye'sinde geçtiğini fark ettiğim, acaba zamanı da geldi mi sorusunu sorduran film.


    (ugar - 21 Mayıs 2011 00:15)

  • comment image

    esas olarak özenti ergenlerin değil, başkaldırabilenlerin filmidir. bir şey popüler oluyor diye kötü olmak zorunda değildir. sen kendini marjinalleştirdikçe bu toplum böyle göt gibi sayar durur yerinde. yok herkes komünist olmasın havası kaçıyor, herkes ateist olmasın havası kaçıyor. ya arkadaş, ne ego varmış sizde. fıstık gibi film, birebir de yansıtıyor bir şeyleri. örnek al, örnek alana da bok atma. örnek alan yanlış anlamışsa düzelt, tecavüz etme. nasıl bi zihin var anlamıyorum, lafa gelince 'höö özgürlükler gidiyo' ama bu filmde anlatılandan farklı bi özgürlük mü sizinki? nedir yani?


    (gokten dusen elmanin icindeki kurt - 21 Mayıs 2011 00:49)

  • comment image

    alan moore'un yazdigi cizgi roman serisi.
    nukleer savas sonrasinda ingiltere fasistlerce yonetilmektedir. bir toplama kampinda ustunde tibbi deneyler yapilmis, bu vesileyle tayyare olmus bir eleman sorumlularin ebesine atlamaya yemin eder, iktidardakilerin analarindan emdikleri bes cayini burunlarindan getirir. lezizdir, pek hostur.


    (blair kadisi - 25 Mart 2003 19:04)

  • comment image

    her sene 5 kasımda "off şimdi herkes v for vendetta entrysi girecek,buralar hep dolacak ama aslında kofti anarşist bunlar." yazmak için sıraya girenler tarafından anılacak olan güzide filmdir.daha ortada bir bok yokken de ilk bunların gelip yazması manidardır.


    (harry potter - 5 Kasım 2011 00:26)

  • comment image

    yıl 1998. 80'ler ingiltere'sinden izler taşıyan bir yakın gelecek tasarımı. bir liderin hakimiyeti altında faşist bir yönetim hakim. v, eski bir savaşın kurbanlarından birisidir ve sürekli gülen ürkütücü maskesini yüzünden çıkartmadan gölge galerisinde yaşamaktadır. parasızlıktan vücudunu satmak üzere olan bir genç kızı kurtarıp nostaljik, sürreal inine getirir.

    bir süre sonra, v anarşist eylemlerine başlar. mekanının nerede olduğu kesinlikle tam olarak belli değildir fakat bu garip mekanın kapıları her yere açılabilmektedir. bir metroya ve hatta liderin karargahlarına. v'nin yıkıcı eylemleri baskıcı sisteme zarar vermeye başlar. ki o anarşistleri yıkıcılar ve yaratıcılar olarak ikiye ayırır. bu eylemler zamanla sistemin ve lider biraderin sonunu hazırlayacak ve londra'da saf anarşi ortaya çıkacaktır.

    ne kadar güçlü bir eser olduğunu ve ne kadar iyi çizildiğini kelimelere dökebilmek çok mümkün değil. v'nin gizemli, hayranlık uyandırıcı, korkutucu görünüşü, hareketleri ve rengarenk, nostaljik bir labirenti andıran mekanı nasıl anlatılabilir bilmiyorum. v'nin hayatına soktuğu kadına aydınlanması için verdiği ceza unutulmaz.

    çizgi roman ve grafik roman sanatının doruk noktalarından birisidir. ayrıca resim tekniği açısından da psychedelic renkler ve çizgiler yoluyla okuyucunun bilinçaltını harekete geçirir. alan moore'un metni ise bu hareketi kamçılar.


    (enis zenci - 5 Ocak 2004 23:21)

  • comment image

    sezgilerim beni yaniltmiyorsa bu film buyuk tartismalara neden olan, cok konusulan filmler kategorisine girecek. en azindan hakkinda cok fazla sey yazilip cizilmesine hazir olun derim. filmin sinema kalitesi ya da cizgiromana ne kadar sadik kaldigi gibi tartismalari kastetmiyorum. onun degerlendirmesini gerek sinema dilini gerekse de cizgiromani cok iyi bilenler yapacaktir nasil olsa. zaten matrix'teki gevelemeleriyle bir seyler diyeceklerini belli etmeye baslamis wachowski kardeslerin demir leydi ingiltere'sine gondermelerle dolu cizgi romandan alacaklari hikayeyi kendi kafalarina, 11 eylul sonrasi dunyaya ve tabii ki pazarin beklentilerine uyarlayarak daha somut bir seyler soyleyecekleri cok zamandir konusuluyordu bizim bi arkadasin dayisinin evinin kulislerinde, yani bu tartisma eski. bahsettigim filmin gosterime girmesinden sonra baslayacak tartismalar. simdi butun olumsuz elestiri haklarimi alan moore'la ahbapligima ragmen kursagimda mahfuz tutarak yapimcilarca cuzdanima yerlestirilmis dusuncelerimi cikarayim orta yere. bu filmi sevdigimi soyleyebilirim. hatta heyecanlandim izlerken. superhero antipatime ragmen heyecanla izledim. belki bazilari nefis kurgulanmis anarko-politik mesajlardi sebep, belki art arda gelen bossa nova ezgileriydi** belki de natalie portman, bilemedim ama heyecanla zevkle izledim. bigbrother'i yuhalayan salondaki irlandalilara katildim. perdede devrimci v belirdiginde alkis ve isliklarla destekledim. irlandali dedim de film st patricks day gunu gosterime sokuldu. new york sokaklarini dolduran ve "england get out of ireland" gibi pankartlar da tasiyan yuzbinlerce irlandalinin arasindan gecip geldikten sonra gayda sesiyle cinlayan kulaginiza "there is no coincidence, only the illusion of coincidence!" diye fisildanildiginda iskillenmemek elde degil. film cikisi sinema kapisinda v maskeli bir anarsikin elimize anarsist bir dergi tutusturmasi bile tek basina tartismalarin habercisi. kesin kavga cikacak yani herhalde. yeryuzundeki butun 'sayin yetkililer' bu filmden buyuk rahatsizlik duyacak. "gencler anarsik yapiliyor, devlet buna bisey yapsin" nutuklari atilacak. v harfinin tek basina kullanimi yasaklanacak, bokunu cikaranlarca alfabedeki gorevine son verilmesi talep edilecek. guzel seyler olacak ojala...

    dur! - spoiler - oncesi son cikis!

    olay, ben diyeyim 1984'un matrix'inde, kuzenim desin londra'da, bilenler desin norsefire devletinde geciyor. tarih remember remember the fifth of november. evini iktidarca yasaklanmis ne kadar kitap, tablo ve sanat eseri varsa onlarla bir de bi tane jukebox'la doldurmus neozorro v, terorizme savas acmis neobigbrother sansolye'ye savas aciyor. (o da ne agent smith* buyumus ozgurluk savascisi olmus winston smith* buyumus bigbrother olmus. al sana sorunsal; muktedirler mi iktidar mi tehlikeli olan?)

    adalete ihanet etmis, guce ruhunu satmis bir mahkeme binasi* butun londra'ya dinlettirilen caykovski'nin 1812 uverturu esliginde estetik bir bombali saldiriyla havaya ucurulur. sistemini "korku" uzerine insa etmis bigbrother korkmustur bu kez. hemen medyayi devreye sokar. filmdeki medya kurgusuyla orwell'in "gercegi carpitma bakanligi"ni hatirlatmaktan cekinmez yonetmen, aferin. medyanin haberleri veris tarzi nasil tanidiktir yarabbim. medya dedim de filmde bir lewis prothero karakteri var ki pek bi televanjelic pek bi bill o reilly. ve filmdeki favori sahnelerimden biri filmdeki favori karakterim gordon deitrich adli muhtesem talkshow'cunun sansolye gosterisi oldu. daha sonra evinde kur'an-i kerim bulundugu gerekcesiyle hukumet adamlarinca oldurulecek gordon'un kisacik sovu bile filmde politik tat arayanlari tatmin edecek guzellikte. teroristin maskesi cikartildiginda onunla mucadele ettigini iddia edenin sureti cikmaz mi? (al brando'ya sorunsal; canlari kimler calar?)
    biz bu filmi gordugumuz icin yadirgamiyoruz ama filmin gelisimini beraber takip ettigimiz dedektifin, teroristin kimligiyle ilgili arastirmalarini derinlestirip ipin ucunda kendi yoneticileriyle amirleriyle karsilastikca yuzune coken saskinlik gorulmeye deger...(al pacino'ya sorunsal; quis custodiet ipsos custodes?)
    bu iktidar denen leviathan oyle tehlikeli bir canavardir ki bigbrother bile guvende degildir. herkesin her bokunu bildigi halde iktidarla ile ilgili bu temel gercegi bilmekten aciz diktator halka gerekli dersin verilmesini emretmekle mesguldur hala: "bombanin bin turlusunu patlatin! krizin bin turlusunu cikarin! virusun bin turlusunu yayin! onlara(halka) neden bize(iktidar) ihtiyac duyduklarini hatirlatin" nasil evrensel bi sovdur... iktidar mi sansolyenindir yoksa sansolye mi iktidarin diye dusunurken iktidar adli leviathan cikagelir ve butun acgozluluguyle* bu kez sansolyeyi yer. dublorlugunu sekspir yapmistir; "hainlerin en buyugu sadiklarin en bagnazindan cikar."
    devrimci v'nin hayat enerjisiyle hareketlenen ozgurluk treni iktidarin sarayina dogru yola cikmistir bu arada. saray, gorkemli bir patlamayla hak ile yeksan olur. ancak iktidarin yikilisini simgeleyen, o cok uzun karanlik gecenin bittigini mustulayan bu isiltili gosteri insanlari urkutmez. cocukluklarindan beri genlerine kadar islenen kurgulanmis korkularini astiklari icin bir "temasa objesi" olarak seyrederler bu yikimi. artik dans etmeye hazirdirlar. devrimde dansin ne isi var demeyesiz, kor kuyulara gelmeyesiz. emma goldman'in filme kadar uzanan dilinden uyari yapilmistir zaten; "dans etmeme izin verilmeyecekse, n'apayim devriminizi?"
    velhasil iktidarin daga tasa yazdigi "unity" dilegi gonullu bir sekilde gerceklestirilir o gece. herkes v maskesi takar. kim bu v diye soranlara todos somos v*derler.
    (bkz: vi veri veniversum vivus vici)


    (ben - 19 Mart 2006 02:33)

  • comment image

    oncelikle maskeli basrol oyuncusunun otisabiden baskasi olmadigi dogrudur. onceleri ben de buna "her zamanki hollywood dedikodularindandir" diye ihtimal vermemistim ama filme otisabiyle gidince gercekler ortaya cikti; adamdan imza isteyenler mi dersiniz, irak savasi hakkinda fikrini soran gazeteciler mi, ne ararsan var. yanliz ne oldum delisi olmamis, orf ve ananelerini korumus; ornegin natalie portmanla olan opusme sahnesinde maskenin cikartilmamasini isteyen buymus namahrem diye.

    neyse filme gelirsek, ben ince mesaj pek goremedim. gordugum butun mesajlar koca koca puntolarla yazilmislar, ustume ustume geliyorlardi. anarsiye karsi insanlar duzen istiyorlar, bu duzen ve guvenlik icin ozgurluklerinin kisitlanmasina izin veriyorlar; klasik hobbes argumani yani. fakat tabii ki hobbesun hep ima ettiginin aksine, bu tradeoff bilincli bir sekilde insanlar tarafindan yapilmiyor durduk yere. tarihte de zaten merkezi kuvvetin daha guclu oldugu toplum yapilari, onu olusturan insanlarin gunun birinde oturup "yahu biz biraz daha ozgurlugumuzden versek, soyle 300 gram daha, karsiliginda daha bir rahatlasak" diye yaptiklari rasyonel cikarimlarla degil, zorlamalarla meydana geliyor; savaslarla, fetihlerle, ortak bir dusmana karsi zorla yapilan ittifaklarla yani.

    --- spoiler ---

    filmde de bunun yansimasi, bu totaliter toplumun, amerikanin cikardigi bir savasin uzamasina ve bir virusun yayilmasina karsi kurulmus olmasi. filmin asil numarasi ise bu virusun, aslinda ortak bir dusmani veya bir toplum dinamigini temsil etmemesi; basbayagi halihazirda iktidarda bulunanlarin, daha cok iktidar elde etmek icin yaptiklari bir numara bu virus. yani zorlamalarla meydana gelen korku durumu ve bu sayede mesrutiyet kazanan iktidarin yerini, o korkuyu da yaratan ve kendi kendini mesrulastiran bir iktidar aliyor. 11 eylul ve sonrasinda zirt pirt verilen teror alarmlari, arada sirada ortaya cikan tehdit teypleri, heyecan olsun diye inip cikan alarm seviyeleri, vs buradaki bariz gonderme.

    fakat filmin boktan yani -ki ayni hata daha dandik bir produksiyon olan equilibriumda da vardi- halkin topyekun iktidara karsi gaza gelmesi, ozgurluk adina icinde dogup buyudukleri bu duzeni yikabilmesi. demek istedigim, natalie portmanin hapishane sahnesinin tum olayi, insanin icinde hicbir baskicinin ulasamayacagi bir safe haven bulunmasi, buna tutunmamiz gerektigi, bunun bizim ozgurlugumuzun anahtari olduguydu. bu noktanin uzerinde birikmis olan baskidan ve propagandadan v kardesimiz alevler icinde arinirken, nataliede yagmur altinda olmayan goguslerini islatmak suretiyle ariniyor ve ozgurlesiyor.

    ---
    spoiler ---

    fakat ben bu konuya 1984ten daha iyi deginebilmis bir eser halen gormedim. orada da winston'in sorgulanmasi sirasindaki merkezi tartisma buydu; hic bir baskinin ulasamayacagi ozgurlukcu bir insan dogasi var mi yok mu, sen bana bunun cevabini ver. nitekim 1984te, bu filmdeki gibi sistemin urunu olan herkesin bir iki bomba ve guzel bir konusmayla ikna olabilecegi sabalak bir iyimser atmosfer yok; yeterince baskiyla rasyonel dusunce yetenegi kirilabilir, insan ruhunun derinliklerindeki o umut ise bir illuzyondan ibarettir deniyor.

    aslinda filmin verdigi umudun 1984te one cikarilan fikir karsisindaki ezikligi bundan da bariz, cunku olay "propaganda destekli korku vs ozgurlukcu ruh" bile degil; o propaganda ve sistem ayni zamanda insanlarin ozgur oldugu sanrisini da yaratmakta kullaniliyor pekala. yani icimizde oyle bir safe haven olsa bile, rasyonel dusunce bir kez kirildiktan sonra, sistem zaten onu da istismar edebilir.

    bunun guncel ornegi amerikadaki patriot act tartismalari. devletin bireyler uzerindeki kontrolunun arttirilmasini, sadece devlet degil bircok insan da destekliyor, hem de sadece guvenlik acisindan degil, daha baska ozgurlukleri terorizm yuzunden kaybetmemek acisindan. ustelik bu abd orneginde totaliter bir rejimden de bahsetmiyoruz. bir de dogumdan itibaren tek yanli bir propagandaya tabi oldugunuzu dusunun, o zaman filmde iddia edildiginin aksine sistemde birseylerin gercekten de yanlis gittigini farketmezsiniz bile; algida secicilik, insanin icinde bir yerlerde varoldugu iddia edilen o ozgur ruhtan cok daha kuvvetlidir.

    her ne kadar "monarsiler", kraldan cok kralcilari kacinilmaz olarak doguracaksa da, hollywood'da boyle senaryolarla is yapilmaz muhtemelen. onun yerine kimseye caktirmadan yuzbinlerce maskeli kostum dagitip ayaklanma cikarmak ve klasik muzik esliginde dunyayi patlatmak daha guzel bir gorsel solen.


    (immanuel tolstoyevski - 20 Mart 2006 02:37)

  • comment image

    filmde zaman darlığından ve kurgu yapısından dolayı üstünde durulmamış ve yanlış anlaşılmış olduğunu gördüğüm detayları, çizgiromandan yola çıkarak netliğe kavuşturmak isterim.

    --- spoiler ---

    v' nin bıraktığı güllerin kuru bir romantizmle alakası yok. kendisinin kim olduğuna dair bıraktığı ipuçlarından biridir, şöyle ki toplama kampında geçirdiği vakitlerde kamp adına yararlı olması adına, kendisine botanikle ilgili malzemelerin verilmesinde sakınca bulunmaması üzerine güller yetiştirmeye başlamıştır. bir yandan da, gelen malzemenin yarısıyla odasında patlayıcılar oluşturur ve bunlar detaylı olarak çizgiromanda anlatılır. kamptaki patlamayı da o yaratmıştır. bu gülleri dahlia' nın tanıyacağını bilir. v' nin diğer maskeli kahramanlardan ayrılan en büyük noktalarından biri de, kendisinin, eylemlerinin ve saldırdığı değerlerin farkedilmesi isteğidir, maske onun savunduğu değerleri açığa vuran yüzdür, gerçek suratını saklama amaçlı bir maske değil.

    ikincisi zorro dansı(?) ve v' nin sanat hayranlığını kuru bir klişe gibi ele almak yine çok eksik bir bakış açısı, özellikle çizgiromanında. öncelikle filmde faşizmle yönetilen ingiltere' nin faşist tarafı fazlasıyla üstünde durulmadığından anlaşılmamış olabilir, faşist ingiltere' de bir çok müziği dinlemek sakıncalı ve yasak, aynı kitaplar ve diğer sanat eserleri gibi sansüre maruz kalıyorlar. bundan dolayı v her eyleminde ideolojisini öne çıkaracak eylemler yapıyor, sanat hayranı olması kişiliğine renk versin diye konulmuş ikincil bir özellik değil, ondan alıkoyulan ve eylemlerine itici güç veren etkenlerden biri. (bu çizgiromanda çok daha başarılı aktarılıyor bence, filmde tv' den insanlara seslenen kişiyi öldürüyor, oysa çizgiromanda sadece onu bir daha konuşamayacak hale getirir. yani bu onun en önemli silahına saldırıdır ve bunu da fiziksel bir saldırıdan öte ideolojisine saldırarak yapar çizgiromanda. v' nin düşünceleri kadar faşist tarafın da düşünceleri ve duygularıyla yüzleşiriz çizgiromanda, filmdekinden farklı olarak faşizmi ve onun motivasyonlarını anlamaya yönelik çaba çizgiromanda çok daha açıktır. faşizmi baştan kötü olarak nitelendirmeyip, empatiyle anlamaya yönelik bu çabanın nihayetinde getirilen eleştiri bence çizgiromanda daha vurucudur. tabi bence bu filmi başarısız kılmıyor, filmin kendi içinde güçlü olduğu yanlar çok)

    filmdeki evey ile çizgiromandaki evey de çok farklı. çizgiromanda evey, v' yle olmaktan memnuniyetsiz değil, başta fahişeyken kurtarılmış ve hayatı olmayan biri. buna rağmen tüm hareketleri boyunca v' yi sorgulamaktan çekinmiyor. örnek olarak rahipe v' yi ispiyonlaması falan söz konusu değil, fakat rahibin öldürülmesi sonunda v' yi çok yadırgıyor ve bu davranışını sorguluyor, kendisine olan yardım teklifinde başka insanlara zarar vermek istemediğini açıkca belirtiyor. bu açıdan çizgiromanda v' nin tüm hareketleri daha detaylı olarak sorgulanıyor. çizgiromanda evey ile gordon arasında da romantik bir bağ var(v ile evey arasında yok, evey bir ara v' nin kendisine neden sarkmadığını bile sorguluyor hatta komik bir şekilde). gordon öldürüldüğü zaman, evey bir süre boşlukta kalıyor, tüm sevdiklerini kaybetmiş biçimde, kendini bir kaç polisi öldürmeye hazırlanırken yine v alıkoyuyor. burada da evey' nin v' nin birilerini öldürmesine karşı bir haldeyken, nasıl kendisinin adam öldürecek duruma geldiği v tarafından yüzüne vuruluyor. evey' in çizgiromanda geçirdiği acı dolu süreç ve bu süreç içinde v' yi anlaması daha detaylı ve oturaklı verildiğinden, bu açıdan filmdeki evey ve v ilişkisi biraz klişe ve sıradanlaştırılmış, bu beni rahatsız eden detaylardan oldu.

    v' nin eylemlerini ideolojik isteklerle mi yoksa intikam hırsıyla mı yaptığı, bunların ikisinden çok net şekilde ayrılmış olması gerektiğine dair olan eleştiriler ise, afedersiniz, ne sike derman bir eleştiri olarak kabul edilebilir, bilmiyorum. çünkü gerçekte böyle bir şey yok zaten, hiç bir ideoloji insanların duygularından, yaşam deneyimlerinden ve motivasyonlarından ayrı düşünülemez. her ideoloji, kendi zeminini oluşturabilecek bir duygusal zeminde oluşur, kurguda da bu derinlik üstünde duruluyor zaten film boyunca, evey' in başından geçen tüm duygusal deneyimler, fikirlerin çıkış noktalarının birine anlatılmasına(ve hissettirilmesine) dair en etkileyici yorumlardan birini sunuyor. hani beğenmemek serbest de, yani bu kadar "bunlar klişe ya" eleştirisinden sonra "v' nin amacı net değil" demek de "bi sik anlamadım konuşuyorum" demek oluyor.

    bu arada filmin sonu ve halkın v' nin eylemlerine tepkileri farklı işleniyor. bu noktada da çizgiromanın duruşu daha hoş(purist çizgiromancı takılmak adına söylemiyorum, sadece v for vendetta' nın filmiyle yüzeysel bir esermiş gibi yorumlanmasına gönlüm elvermiyor) öncelikle çizgiromanın sonunda, evey' nin v' nin ardılı olduğunu çok açık anlarken, filmin sonunda olayların daha etkileyici kılınması adına her şey çözüme ulaşıyor gibi gözükmüş. çizgiromanda ise halk sürekli dezenformasyondan dolayı v' nin öldürüldüğüne inanıp inanmamak arasında gidiyor. v vurulduktan sonra onu vuran müfettiş onu vurduğunu herkese duyuruyor fakat evey, v' nin maskesini alıp(ki bu maskesini alma sahnesi, filmde repliklerle verilmiş, ama okumayan biri yeterince kapamayacaktır zannımca) v' nin esasında bir fikir olduğunu çok daha iyi pekiştiriyor. maskenin arkasındaki kişi önemli olmaksızın, v yaşamaya devam ediyor ve halk onun ölmediğine inanıyor. anarşinin yıkıcı tarafı olan v gidiyor, onun eğittiği ve anarşinin yaratıcı tarafı olan v beliriyor. çizgiromanda somut ve fiziksel çöküşten öte, mevcut ideolojinin çöküşü daha iyi algılanıyor. mutlu sonlara veya çözüme kavuşmuş olaylara garezim olduğundan değil, çizgiromandaki bitişle evey' in tüm geçirdiği değişimlerin de tesadüfi olmadığı ve planlı olduğu ortaya koyulduğundan daha vurucu olduğunu düşünüyorum.

    ---
    spoiler ---

    bu kadar şeye rağmen, bence film önceden de dediğim gibi çok başarılı (edit: buna rağmen tabi ki çizgiromanı okumamış birinin filmi izlediğinde onu nasıl algılayacağını asla bilemeyeceğimden, bu görüşümün de objektif olmayacağı ve olma iddiasında olmadığı açıktır umarım).

    uyarlamalarda mutlaka kayıplar olur, bir çok noktada temele sadık kalması bakımından bu kayıpları bana az hissettirdi film. her sanatın kendine ait bir anlatım biçimi var ve bence film kendi içinde olmuş, yeterince ilgi uyandırıcı ve kitleleri sallayabilecek nitelikte. zaten önemli olan da bu; filmden çıkanların bu sorgulamaya gerçek hayatta devam etmeleri ve tartışmaları. 2 saatlik bir filmde tüm ideolojilerin bir kitaptaki kadar derin sorgulanmasını beklemek biraz yalan olur.


    (awakeone - 9 Nisan 2006 14:31)

Yorum Kaynak Link : v for vendetta