• "edebiyat uyarlaması sevenler ıcın lezzetlı bır fılmdır.trt 2 güzelligidir."
  • "jane austen'ın yazdığı en siyasi romandır ayrıca."
  • "kitabın filmleştirilmiş halini patricia rozema yönetmiştir.francis olarak francis oconner,edmund rolunde ise sickboy jonny lee miller, sickboyun babası olarak da harold pinter gorulebilir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    patricia rozema'nın yönettiği, frances o'connor'ın oynadığı film uyarlamasını tekrardan izleyince pek çok tanıdığı keşfetmek mümkündür. aa servilia, aaa marcus antonius diye diye pullo ve vorenus'u da arar oldu gözlerim. yanlış bilmiyorsam fanny price karakterini renklendirmek için jane austen'in yazılarına başvurmuşlardır bu filmde.
    bu arada mina urgan uzun bir ayrılıktan sonra ailesinin yanına dönen fanny'nin bu insanları sevmemesini ayıplamıştır. ve fakat fanny'nin evi mansfield parktır. ailesi her ne kadar ailesi de olsa onları yıllardır görmemiştir. dolayısıyla onlarla birlikteyken yabancılık çekmesi jane austen'in gerçekçi yapısından kaynaklanıyor olsa gerek, bu hatun kişiye taşra romantiği diyenler bir daha düşünsünler, hatun için düzen ve mantık öyle bir ön plandadır ki romantiğin rsi olamaz yani.


    (flut - 4 Şubat 2007 14:33)

  • comment image

    okuduğum jane austen kitapları içerisinde en sıkıcı karakterlere sahip kitap bence. diğer kitaplarının (bkz: pride and prejudice) (bkz: emma) aksine austen bu kitapta aşkı yaşamın doğal süreci içerisinde mantık ve uygun koşullar çerçevesinde gerçekleşen bir olay olarak anlatmış (yani bence daha gerçekçi de diyebiliriz). benim bir kitaptan beklentim zaten gözlemlediklerimi anlatması olmadığından ve özellikle sonunun umduğum gibi gelişmemesi beni hayal kırıklığına uğrattı.


    (benimnickimbuolsun - 11 Mart 2011 21:58)

  • comment image

    nedense mary crawford karakteri ile ilgili satirlari okurken gozumun onunde mila kunisin yuzu belirmistir...belki daha esmeri ve hatta van kedisi gozlerin yerine murekkep karasi gozleri olan bir fettan guzel...


    (fairytale of the faun - 6 Nisan 2011 23:48)

  • comment image

    1999 yapımı olan uyarlamasını daha yeni izledim. ne yazık ki hiç ama hiç beğenmedim. zaten romanların film uyarlamaları hep eksik hissettirir, elleri mahkum ama karakterlerin yansıtılışlarını da hiç beğenmedim. bir kere fanny price'ı canlandıran hanımefendiye hatırlatılmalıydı kendisinin elizabeth bennet değil miss price olacağı... mrs. norris'lik etmiş olmayayım ama yerini, statüsünü bilmeyen, gereğinden fazla atılgan bir kadın olmuş. oysa fanny vur ensesine al lokmayı tarzında sessiz, silik bir karakterdir. ayrıca yaş ve fizik olarak frances o'connor, jane austen'nın yarattığı baş kahramanlardan ancak anne elliot olabilir, allah aşkına fanny 18 yaşında, yeni yeni serpilmiş, güzelleşmiş tazecik bir kızdır.
    william'ı harcamışlar yerine kel alaka susan koyulmuş, oysa fanny'nin aşkının ilk tohumlarını edmund'da william'ı görmesi atmıştı, ayrıca henry'nin elindeki en büyük koz da william'a yapılmış olan jestti.
    olay örgüsü, elbette uyarlamanın süre darlığı sebebiyle değiştirilmiş, mansfield çatısı altında maria ile mr crawford'u yatakta bastırmışlar bu sebeple( ya da maksat nudity olsun), üstüne gazete yazarı gelmiş falan, oldukça zorlama durmuş, hele iş üstündeki henry'nin fanny'e "şu an maria'nın üstündeysem bu senin suçun, zalımsın!" bakışı çok tuhaftı.
    kölelik mevzusu da, özellikle çizimlerle ilgili olan sahne son derece rahatsız ediciydi, hadi sosyal mesaj diyerekten bunu görmezden geliyorum.

    sonuç olarak olmamış, olmamış... televizyon için çekilmiş 2007 yapımı bile daha iyiydi yemin ederim, kazma dişli billie piper bile çok daha iyi canlandırmıştır fanny'i. ayrıca maria olsun, julia olsun hakikaten güzel ve zarif aktristler tarafından canlandırılmış, william'a ise kıvanç tatlıtuğ hayat vermiş (bkz: joseph morgan)( oha) .


    (urasil - 26 Aralık 2013 22:27)

  • comment image

    son derece ince bir çizgi üstünde yalpalamadan yol alarak yazılmış olup,karakterlerin derinliklerinde dolaştığı halde bunu okuyucuya hiç çaktırmadan yaparak okuyanı yormayan, dönem hakkında yeterince aydınlatıcı unsurlara sahip, okurken keyif alınan roman.


    (finethanks - 17 Ağustos 2004 17:36)

  • comment image

    ağustos ortasında biraz ferahlayayım, mum ışığında nakış işleyerek sevdiklerinden gelen mektupları beklerken düşüncelere dalan nazik hanımefendileri, ve onların sevecen, canayakın, kibar, erdemli ve çok yakışıklı sevgililerini okuyarak kafamı dağıtayım diyerekt başladığım kitabı bugün bitirme fırsatım oldu.

    - spoiler -

    benim için durağan başlayan ve durağan giden kitaba sırf katıksız jane austen sevgimden devam ettim. fanny prince ve edmund pek tabii ki ölümüne sıkıcı ve tahmin edilebilir erdem timsali karakterlerdi, fakat muzip crawford kardeşler neyse ki kitabı biraz daha katlanılabilir kıldılar. özellikle henry crawford'un kırdığı kolay cevizlerden sıkılıp son çare olarak fanny'i de ayartmak istemesi romanın ritmini derhal zirveye çıkardı.

    jane austen, kitabın en başından beri muazzam bir erkek (yakışıklı, çekici, zengin, esprili, hoşsohbet, kibar) olarak resmettiği henry'i maria ve julia'yla aynı anda oynaştırarak okuyucunun gözünden düşürmeye, onu düşük ahlaklı, itici biri olarak lanse etmeye çalışmış, ve başarmış da. ama roman boyunca en sevdiğim karakter daima henry olarak kaldı. henry fanny'e sırılsıklam aşık olunca "yine bir mr. darcy vakası geliyor" diye sevindim. fanny sürpriz bi şekilde sıkıcı edmund'dan ve onun uyuz platonik aşkından yılıp kendisini cezbedici mr. crawford'un kollarına bırakacak" diye çok bekledim. yazarın sayfalar boyu crawford'u yüceltmeye, eski onursuzca davranışlarından eser kalmadığını gözümüze gözümüze sokmaya başladığında fanny ile henry'nin bi şekilde sürpriz aşk yaşayacaklarından emin olmaya başlamıştım. fanny etrafında pervane olan henry'i red üstüne reddederken sinirden tırnaklarımı yiyor "yapacağın nazın içine sıçayım fanny" diye öfkeleniyordum. lakin şırfıntı maria henry'i ne yapıp edip ayartınca ve loser fanny "ben o ahlaksız henrynin ne halt olduğunu biliyodum ztn" diye mızıl mızıl kendi hanımkızlığını içten içe kutlamaya başlayınca dayanamayıp "eytere be" diyip kindılımı bi köşeye fırlattım. şaka şaka fırlatmadım. 400 kaat para vermişim fırlatır mıyım. neyse, işin içinde kesin bi yanlış anlaşılma vardır henriciğim aslında öyle yapmamıştır diye okumaya devam ettim ama yazar içine emekli kız lisesi müdürü kaçmışçasına ahlak timsali edmundu kayırmaya devam etti. jane austen yapacağın işi sikeyim ben gidiyorum. yok lan yok. jane austenin ve brönte kardeşlerin tüm kitaplarını okudum tamamen boşluktayım şimdi napıcam bilmiyorum. ingilizlikten aldığım tadı başka hiçbişeyden almamıştım oysa ki :(

    -spoiler-


    (littlejack - 27 Ağustos 2015 19:51)

  • comment image

    ruhumda beni sıkılgan evlatlıklara, kimsesiz ve de pek güzel olmayan ama zeki ve de olgun mürebbiyelere, iyiliğinin farkında olmayan insanlara çeken güçler yüzünden jane austen'ı sevmem, romanlarındaki baş kadın karakterlerle kendimi özdeşleştirmem allahın emriydi; 1814 yılında, yirmi beş yaşındayken yazdığı üçüncü romanı mansfield park da bir istisna olmadı.
    adı bu aralar bridget jones diary ile pride and prejudice (ki bu romanı sadece yirmi bir yaşında iken yazmıştır, ah) arasındaki paralellikler sebebiyle sıklıkla anılan jane austen benim hoşuma giden tarz bir zekanın, çok sevimli, ironiyle yüklü bir mizah anlayışının sahibi ve ince gözlem yapma sanatının ustasıymış fikrimce.
    mansfield park ise onun altı romanı içinde genelde en az sevileni olmasına rağmen bence hiç de kötü değildir. başkahramanımız fanny price, utangaç, ürkek, sessiz, fiziksel yönden zayıf, güvensiz ve de çok iyi kalpli bir kız çocuğu olarak çıkar karşımıza romanın girişinde, ki yalnızca çok az değişecektir bu özellikleri ilerleyen sayfalar, ilerleyen yıllar boyunca. jane austen ve eserlerine adanmış mail gruplarında bir dizi atışmaya sebep olacaktır fanny'nin bu gereğinden fazla hisli, silik, sıkıcı, ezik hali, ve bir de sürekli haklı çıkması. bu tartışmalarda benim konumum ise elbette -bildiğim başka hiçbir kadın kahramana benzemeyen- fanny'i sevenlerin yanı olacaktır.
    fanny küçük yaşta fakir ailesinin evinden ayrılıp varlıklı teyze ve eniştesinin, bertramlar'ın mansfield park'taki malikanesine gider. orda onu bekleyen iyi niyetli, fakat miskin ve ilgisiz teyzesi lady bertram; müthiş çizilmiş bir karakter olduğunu düşündüğüm, işgüzar, cimri, fırsatçı ve sevimsiz diğer teyze mrs. norris; aile babası tipinin başarılı bir örneği, içten içe sevecen, ama uzaktan korkutucu enişte mr. bertram; ailenin güzel, şımarık ve sosyetik yaşam dışında her şeye karşı ilgisiz kızları maria ile julia; içinde kötülük olmayan, ama sefahat düşkünlüğü, havailiği ile ailesini zor durumlara düşüren tom; ve de fanny'nin en büyük destekçisi, kendisinden en çok şefkat gördüğü, en fazla şey öğrendiği, olgun, iyiler iyisi edmund'dur (ki bilin bakalım fanny içlerinden hangisine aşık olacaktır ilerde).. yılların fanny'nin ve okuyucunun karşısına çıkarttığı womanizer ruhlu ve fanny'i kendine aşık etme oyununa başlarken içine düşeceği tuzaktan bihaber mr. crawford'u ve onun kızkardeşi, güzel, zeki, hoşsohbet, ama inceden kalpsiz, ama inceden maddiyatçı, ama edmund'un gözlerini kör eden mrs. crawford'u da atlamak olmaz.
    baştan sona anlatmak istemem elbet, austen'ın bu içinde barındırdığı temalar yönünden en çeşitli, toplumsal meselelere değinmeye en fazla özen göstermiş olduğu söylenen romanını.
    aşık olduğu insanın bir başkasına olan tutkusu yüzünden çektiği acıları büyük bir arkadaşlık hissiyle gelip kendine anlatmasını dinlemek zorunda kalan bir genç kızın dramından tutun da, çocuk yetiştirmenin önemine; görünüşlerin ne kadar aldatıcı olabileceğinden, köle ticaretine ve sosyal sınıfların hayatın her alanındaki rolüne dek bir dizi nokta var parmak basılan. edebiyatın en büyük manası olarak gördüğüm insanı anlamaya yönelik binbir türlü zarif gözlemin de yeri ayrı.
    kitabı türkçe'ye çeviren nihal yeğinobalı anlaşılan o ki, kendi yazdığı kitaplara başlık bulmaktan öyle bir haz alıyor, öyle bir doyamıyor ki buna; jane austen'ın romanlarının başlıklarını da gönlünce değiştirmeden edemiyor. aşk ve gurur'a dönüşmüş bir pride and prejudice'in, kül ve ateş'e dönüşmüş bir sense and sensibility’nin ardından bir umut parkı geldi. ama çevirisine laf edemem yeğinobalı’nın, hayır.
    on-on bir yaşlarında ve besleme ruhlu genç kızlara okutulursa ağır vaka austen fanatikleri yaratılabilir diye düşünüyorum. seviyorum.


    (lacrima - 6 Aralık 2001 00:52)

Yorum Kaynak Link : mansfield park