Çıkış Tarihi     : 25 Aralık 1999 Cumartesi, Yapım Yılı : 1999
Türü                : Drama
Taglar             : dizi başlığı olarak karakter adı,Okul,disiplinli,fabrika,Kahya bakıcısı
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  British Broadcasting Corporation (BBC) , WGBH
Yönetmen       : Simon Curtis (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Charles Dickens (IMDB)(ekşi),Adrian Hodges (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Daniel Radcliffe (IMDB), Trevor Eve (IMDB)(ekşi), Michael Elphick (IMDB), James Thornton (IMDB), Alun Armstrong (IMDB)(ekşi), Patsy Byrne (IMDB), Laura Harling (IMDB), Zoë Wanamaker (IMDB)(ekşi), Jacqueline Tong (IMDB), Karl Johnson (IMDB), Ian McKellen (IMDB), Harry Lloyd (IMDB), Steve Swinscoe (IMDB), Thomas Maher (IMDB), Bob Hoskins (IMDB), Peter Sproule (IMDB), Imelda Staunton (IMDB), Paul Whitehouse (IMDB), Brian Abbott (IMDB), Jake Nightingale (IMDB), Emily McKenzie (IMDB), Ian McNeice (IMDB), Nicholas Lyndhurst (IMDB), Oliver Ford Davies (IMDB), Antonia Corrigan (IMDB), Amanda Ryan (IMDB), Ciarán McMenamin (IMDB), James Grout (IMDB), Dawn French (IMDB), Joanna Page (IMDB), Clare Wilkie (IMDB), Tom Wilkinson (IMDB), Oliver Milburn (IMDB), Ed Hughes (IMDB), Colin Farrell (IMDB), Cherie Lunghi (IMDB), Clare Holman (IMDB), Kenneth MacDonald (IMDB), Aislín McGuckin (IMDB), Thelma Barlow (IMDB) >>devamı>>

David Copperfield (~ Copperfield Dávid) ' Dizisinin Konusu :
David Copperfield is a TV mini-series starring Daniel Radcliffe, Trevor Eve, and Michael Elphick. A gentle orphan discovers life and love in an indifferent adult world.


  • "davud bakırköy."
  • "uçmadığını öğrenince hayallerimi yıkan."
  • "babası annesi ile ilişkiye girmeden önce prezervatif kullanmış fakat david içinden her nasılsa çıkıp dünyaya gelmeyi başarmıştır zannımcak."




Facebook Yorumları
  • comment image

    otuz kere baslayip da bir turlu bitirelemeyen romanlardan birisi bu. uzun oldugu kadar -kustahsiniz da kucuk hanim- agdali bir dille yazildigindan olsa gerek.

    fakat ilk defa yarilamayi basarinca da kaptirip gittim, bitirdim. bir kere bunun turkcesi falan okunmaz. ya orjinalinden okuyun ya da sonsuza kadar susun, dickens'dan konu acilir acilmaz utancla basinizi one egip gorunmez olmaya calisin. amcam ingilizceyi oyle bir yalayip yutmus, guzelim tasvirler ve diyaloglar yardimiyla karakterleri oyle somutlastirmis ki, senaryonun pek ilginc olmamasini (yahut olmasi icin binbir turlu tesadufun gerekmesi), iyi-kotu mucadelesinin asiri idealize olmasini fazla onemsemiyor insan. dickens en sevdigim yazar degil kesinlikle, cok daha ilginc konularda daha iyi hikayeler yazanlar var, ama kesinlikle en akilda kalici karakterlerin, hem de surusuyle, yaraticisi.

    birkac karaktere degineyim, bu yolla dickens'in elestirisini de yapmis oluruz:

    david copperfield hikayedeki en dandik karakter. bir kahraman veya anti-kahraman olmak icin cogunlukla fazla siradan, bazen de fazla aptal. bircok yonden annesine benzeyen dora denen anguta asik olmasindan tut, agnes'le olayinin farkina varmasinin 1000 sayfa surmesine kadar bir cok yerde okuyani deli ediyor. hafiften omurgasiz, bir tane delikanliligi ya da tam sumsuklugu yok, duz adam iste. hikaye tumuyle onun agzindan yazildigi icin kurtulamiyoruz da.

    micawber efendi bence en eglencelisi. en basit soruya cevabi 10 dakika suren, yabanla cicero kirmasi bir adam. dunyanin en mutlu, en umutlu insaniyken, haftada bir gelen tutuklamalarin hemen akabinde olabilecek en karamsar ve huzunlu mektuplari doseyebiliyor. dickens'in idealize karakterlere olan duskunlugu dusunuldugunde (oliver twist de boyleydi) bu dengesizlik iyi birsey.

    peggoty ailesiyle tumden ideal, durust, caliskan, mert, mutlu, zorluklara stoik bicimde gogus geren isci sinifi ailesi. kisacasi sacmalik. ozellikle ihtiyarla genc adam. butun tasvirlerinin arkasi onu pozitif. adam topallasa bile birsekilde bunu vakurca yapiyordur, halbuki uriah heep ayni sekilde yuruse, yilansi sinsiliginden dem vurulur. dickens hayati boyunca sosyal adaletsizliklere, viktorya doneminde ingiltere imparatorlugu dunya gayri safi hasilasinin yarisina sahipken londranin ortasinda surunen isci sinifinin durumuna dikkat cekmis biri, o yuzden savundugu kesimi objektif olarak ele almamasi biraz normal ama bu kadar da iyi mi olunur yahu? hele bir de orospu var ki allahim, ahlak abidesi, huzunlerden bir demet, kirli bedeninde altin bir kalp tasiyan emekci.

    ustelik "onlar fakir ama mutlular, sevgileri sobasiz evlerini isitiyor" edebiyati dunyevi sartlarin daha adil bicimde duzenlenmesine de ters etki yapiyor. yani burada koylunun, iscinin, fakirin aslinda acgozlu zenginden daha mutlu yasadigini anlatmak, kendini veya baskalarini bu deluzyona inandirmaya calismak yerine o insanlarin cahilliklerinin, karakter bozukluklarinin ozlerinden degil, cevresel sartlardan, ekonomik adaletsizliklerden kaynaklandigini anlatabilmek daha yerinde bir strateji olurdu.

    daha kotusu, bu karakaterler hep basit ve saf insanlar olarak islendiginden, bir kucumseme havasi doguyor ister istemez, beyaz adamin yerlilere bakisi gibi. mesela sevgilerinde basit ve saf olduklarindan aldatilan veya kontrol edemedikleri olaylar sonucu ask/ayrilik acisi yasayanlar bir daha evlenmiyor, asaletlerine zeval gelir yoksa. agnes bile 10 sene sonra angut doranin icazetinden bahsediyor, o olmasa ikinci evlilik pek saf sayilmayacak demek. donemin sartlari, zihniyeti, vs.

    bu karakterlerin hicbir hirslari, planlari, yukselme niyetleri yok. ne rahat bir dusunce ust siniflar icin. dogayla barisik, azla yetinen, tatminkar yerli adamla baris icinde yasamak dunyanin en kolay isi be. dogduklarindan beri balikcilar, gemiciler, olene kadar da oyle kalacaklar ve bu bir erdemmis gibi sunuluyor. lan kim istemez satosunda oturup sarap yudumlamayi, ava gitmeyi, opera seyretmeyi. peggotynin bu boktan hayattan kurtulup o lukslere ortak olmayi istemek yerine, kaderini vakurca kabullenmesi, gerekirse halka inebilen ama halktan olmayan beyefendi copperfieldin vicdanini rahatlatmasindan baska birsey degil.

    buradan da uriah heepe baglamak lazim, nitekim o digerlerinin aksine boktan hayatindan kurtulmak istemis, gece gunduz hukuk okuyarak calistigi yere ortak olmak istemis biri. dickens bunu napiyor? kotu adam. kotu adam olduguna iyice ikna olalim diye de cirkin ve buz gibi bir dis gorunus, sinsilik, ikiyuzluluk, asiri hirs, yalancilik gibi gunahlar bahsediyor ona. social mobility denen dalgaya yeltenen kisiler ister istemez acgozlulukle, alavare dalavareyle iliskilendirilmis olunuyor. dunyaya dusman olmus, herkesi kendine dusman goruyormus uriah. gorur tabii essek, "umble" * mi kalacakti hayatinin sonuna kadar; onun dunyaya bakis acisindaki nefret, iyi gozlem kabiliyetinin dogal sonucu. ben olsam bu karakteri sith lordu yapacagima, daha karmasik, icinde celiskili, hirsini kendini begenmisliginden gelen bir "asil iyiligi" ile (yani ruhum asil, asiller herhalde boyle iyilikler, soyle comertlikler yaparlar, ben de yapayim) dengelemeye calisan biri yapardim. david copperfield'de -ve genel olarak dickens romanlarinda- karakter cesitliligi ve canliligi had safhada ama boyle bir karakter derinligi yok.

    aslinda var. ne? evet yok ama var. kim var? steerforth. alemin krali, mahallenin bitirimi, tribunlerin sevgilisi steerforth. her isi yapabilen, herkesle anlasabilen, herseyi bilen biri ama hayatta bir amaci yok. "ama" yanlis oldu, belki de tam da oyle oldugundan hayatta bir amaci yok. al sana karakter, al sana ic celiski, drama. islesene bunlari iyice. hatta bu da yetmez diye isin icinde bencilligi, arkadaslari dahi olsa diger insanlarin degerlerine, hayallerine karsi olan umursamazligi var (kizi alip kacmasi, kizdan da sonra kacmasi). fakat dickens ne yapiyor, steerforth tam iyice ilginclesmeye baslayinca onu hikayeden kopup atiyor. daha sonra da donup neyi niye yaptigini, pismanliklarini, onca yilda neler ogrendiklerini falan anlatmadan, tek kelime konusamadan kirmizi beresiyle arzi endam ediyor birkac dakikaligina ve gidiyor.

    bu arada o sahnenin yer aldigi tempest bolumu inanilmaz hakikaten. ozellikle dikkat etmistim cunku dickens'i cok seven tolstoy zamaninda, bu bolumun, diger onemli eserlerin degerlendirilmesi icin bir referans olmasi gerektigini soylemis. hakikaten de bir firtinayi oyle tasvir edebilecek olsam, yemeden icmeden araliksiz yazardim.

    ne kaldi? agnes. copperfieldin ruh ikizi, kardes sevgisi, arkadas ayagi got ayagi filminin basroldeki oyuncusu. iyilik ve dogruluk timsali ama bunu diyaloglarla, senaryoyla degil, sadece ve sadece copperfieldin surekli olarak tekrarladigi tasviriyle ogreniyoruz. yani dickens resmen kolaya kacmis. o yuzden de butun roman boyunca ortada olmasina ragmen basina ne gelmis, ne gitmis pek umrumda olmadi; keske onca yildir icine attigi ask acisindan verem olsaydi, koturum olsaydi.

    teyze, ucurtmaci deli amca, rosa dartle, murdstone kardesler hep guzel karakterler. ama yoruldum artik, anlat anlat bitmiyor, herif bir roman icin 20 tane muhim karakter yaratmaktan yorulmamis.


    (immanuel tolstoyevski - 28 Eylül 2009 04:46)

  • comment image

    atilla tas'i unutamamis kisi. redditte kendisine sorulan "sovunuza cikan gonullulerden bilerek ya da yanlislikla sovunuzu batiran biri oldu mu sorusuna cevap olarak kendisini vermistir. ulkeyi yunanistan saniyor olmasi da cabasi.

    http://www.reddit.com/…ield_ask_me_anything/c4wffoc

    [–]funkyjive 804 points 17 hours ago*
    has a volunteer ever intentionally or accidentally messed up a trick?

    [–]dcopperfield[s] 1102 points 14 hours ago
    in greece, a pop star saw part of how an illusion was done, and then revealed in the press what he thought was the method. he got front page news. his idea was close, but we had an alternate method already prepared. so the next night, i told the audience about what happened, and we performed the illusion anyways - but with a different method. after it was over, the audience cheered. it amazed me that the audience was on my side and wanted to help me preserve the wonder.


    (suti - 5 Haziran 2012 22:33)

  • comment image

    tam olarak kac yasindaydim emin degilim, ama sekizden kucuk, ondan buyuk oldugumu sanmiyorum. david copperfield de cogunun ne zaman, nereden alindigini, ne surette eve girdigini hatirlamadigim, heyhat ilerleyen yillarda baska hicbir yayinevine gostermeyecegim bir sadakatle neredeyse tum bastiklarini okudugum altin kitaplar cocuk dizisi serisinden cikmisti. lakin onunla iliskimiz o yillarda elime ve zihnime temas eden diger kitaplarla yasadiklarimdan farkli olacakti... neden mi?
    hicabimin halimi takrire mani olmasina izin vermiyor ve suracikta itiraf ediyorum ki, ben bu kitabi anlamiyordum. evet. okuyor, okuyor, belki uc, belki bes bolum kadar ilerliyor, ancak ilerleyen sahifelerle birlikte sanki dimagima kalin bir sis cokmuscesine, sanki tekmil idrak guclerime bir anda felc inmiscesine, sanki fransiz postyapisalci bir yazari destursuz okumaya baslamiscasina tikanip kaliyordum. kitapta bahsi gecen isimler birden tanimadigim, cikaramadigim isimlere donusuyor, olaylar kopuklasiyor, dumduz ilerlemesi gereken hikaye kor bir labirent suretinde gorunuyordu fikrime. geri donmek, okuduklarimin soyle bir uzerinden gecmek de care etmiyordu ustelik, umitsizdi...
    henuz faniligimin bilgisinden, hayatta okumak isteyecegim her kitabi okuyamayacak oldugum huzunlu gerceginden uzak oldugumdan, belki biraz da bir cocuk olarak dahi bir cocuk kitabini anlayamamin vehametinin bilincine vardigimdan olsa gerek, simdi olsa asla yapmacagim bir sey yapiyor, hezimete ugradikca yenilenen bir azimle, yeniden ve yeniden, duzenli araliklarla bu kitabi okumaya kalkisiyordum. mubalagasiz soyleyebilirim ki en az uc kere okumaya basladim. oyle ki, bir iki kere daha okusam burada size ilk bolumleri ezberden yazabilirdim, lakin hepsi beyhudeydi ve ben genc yasimda en az uc kere ayni husran hissiyle yerime oturdum. olmuyordu, eksiktim belli ki... nereden bilirdim ki bu deneyimim –zannederim- on altinci yasimi yasadigim bir yaz aksamustu bir anda anlam ve butunluk iceren, neredeyse ilginc bir hikayeye donusecek...
    evet, o beklenmedik aksamustu, her amos aksamustunde oldugu gibi kumsala inmis ve tanidiklara selam vere vere sezlonglar arasinda ilerlerken uzanmis kitap okuyan sevgili requiem’le karsilastim. insanlarin ne kitap okuduklari konusunda kucuklukten beri hakim olmakta muskulat cektigim asirilikli bir merak sahibi biri olarak hemen inceledigimde gordum ki, requiem’in elindeki penguin classics’ten cikmis orijinal bir david copperfield idi.
    ama bu kitap, bu kitap.. gozlerim beni yaniltmiyorsa bu kitap neredeyse bin sayfaydi, bismillahti. iste o anda, tam o anda zihnimde binlerce mesale ayni anda yandi, davullar ve zurnalar calmaya, pare pare toplar atilmaya baslandi, birkac saniyelik o algilayis sekansi beynimde yankilanan bir senlige donustu. parildayan gozlerim etrafa ve gelecege artik daha kendinden emin, daha bir umitle bakiyordu. cunku artik biliyordum: david copperfield’i anlayamadiysam bu benim degil, bin sayfalik bir icerigi yuz seksen sayfaya zipleyip korpe dimaglarin onune suren carpik zihniyetin kabahatiydi.
    evet dostlar, o kitabin sifresini cozmek ugrunda heba edilmis saatlerime mi yanayim, yoksa onca fevkalade guzel cocuk kitabi varken gidip david copperfield’i (ve daha nice klasigi) koturum eden, taninmaz hale sokan ve ustune bir de cocuklardan bunlari okuyup haz almalarini, okuma zevki gelistirmelerini bekleyenlere mi feryat edeyim, bilemedim.
    david copperfield denen yavrucaga gelince, sevgili david, senden ozur diliyorum, lakin serguzestini tekrar okumaya kalkisacagimi sanmiyorum. bir omre yetecek kadar david copperfield okudum.


    (lacrima - 10 Mayıs 2005 06:17)

  • comment image

    kadını dokunmadan hamile bırakırsa ve kariyerine türkiye'de muskacı olarak devam ederse bir türlü çocuğu olmayan ailelerin kapısında muhtemelen kuyruklar oluşturacağı insandır. eğer bir de evlenemeyen kızlara dokunmadan kısmet bulup gözü dışarıda olan kocaları da dokunmadan eve bağlamayı başarabilirse pekala sihirbazlıktan kazandığı parayı cinci hoca olarak da kazanabilir kendisi.


    (carp22 - 21 Ekim 2005 10:39)

  • comment image

    son cinsel iliskiye girmeden hamile birakma numarasinin tek amaci david blaine ile arasindaki rekabet olan kisidir. bircogunuz bilecektir ki blaine, canli yayinda kalbini sokmustu. peki bunu kim yapmisti daha once? colden donen isa. blaine'e peygamber gozuyle bakiliyordu bu yuzden. oyleyse isa'dan buyuk ne vardi? tanri. peki o ne yapti? meryem'e isa'yi yerlestirdi. hmm.


    (radioheadbanger - 23 Ekim 2005 05:22)

  • comment image

    babası annesi ile ilişkiye girmeden önce prezervatif kullanmış fakat david içinden her nasılsa çıkıp dünyaya gelmeyi başarmıştır zannımcak.


    (sans souci - 24 Mart 2006 19:37)

Yorum Kaynak Link : david copperfield