Süre                : 2 Saat 14 dakika
Çıkış Tarihi     : 08 Kasım 2013 Cuma, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Biyografi,Drama,Tarih
Ülke                : ABD,İngiltere
Yapımcı          :  Regency Enterprises , River Road Entertainment , Plan B Entertainment
Yönetmen       : Steve McQueen (IMDB)(ekşi)
Senarist          : John Ridley (IMDB)(ekşi),Solomon Northup (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Chiwetel Ejiofor (IMDB)(ekşi), Dwight Henry (IMDB)(ekşi), Bryan Batt (IMDB)(ekşi), Ashley Dyke (IMDB)(ekşi), Kelsey Scott (IMDB)(ekşi), Quvenzhané Wallis (IMDB)(ekşi), Cameron Zeigler (IMDB)(ekşi), Tony Bentley (IMDB)(ekşi), Scoot McNairy (IMDB), Taran Killam (IMDB), Christopher Berry (IMDB), Bill Camp (IMDB), Chris Chalk (IMDB), Craig Tate (IMDB), Adepero Oduye (IMDB), Storm Reid (IMDB), Tom Proctor (IMDB), Marc Macaulay (IMDB), Vivian Fleming-Alvarez (IMDB), Michael K. Williams (IMDB), Douglas M. Griffin (IMDB), John McConnell (IMDB), Marcus Lyle Brown (IMDB), Rob Steinberg (IMDB), Paul Giamatti (IMDB), Anwan Glover (IMDB), Benedict Cumberbatch (IMDB), James C. Victor (IMDB), Liza J. Bennett (IMDB), Nicole Collins (IMDB), J.D. Evermore (IMDB), Paul Dano (IMDB), Michael Fassbender (IMDB), Sarah Paulson (IMDB), Lupita Nyong'o (IMDB), Andy Dylan (IMDB), Deneen Tyler (IMDB), Mustafa Harris (IMDB), Austin Purnell (IMDB), Thomas Francis Murphy (IMDB) >>devamı>>

12 Years a Slave (~ 12 Yillik Esaret) ' Filminin Konusu :
Solomon Northup’ın 1853 yılında yazdığı ve kendi hikayesini anlattığı romanından uyarlanan filmde Northup, ABD’nin kuzeyinde yaşayan özgür bir insan, tanınmış bir keman virtüözüyken kaçırılarak köle yapılması ve geçirdiği kölelik yılları anlatılmaktadır. Film, En İyi Film dalında Oscar Ödülü kazanırken, Lupita Nyong'o da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı'nı kazandı.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Film, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Film, BAFTA Film Award-Best Leading Actor, BAFTA Film Award-Best Film
Golden Globes:Golden Globe-Best Motion Picture - Drama
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Screenplay, Independent Spirit Award-Best Director, Independent Spirit Award-Best Feature, Independent Spirit Award-Best Supporting Female, Independent Spirit Award-Best Feature
Toronto International Film Festival:People's Choice Award


  • "brad pitt'in son dönem yaptığı film tercihlerine bakarsak fazla gişe yapmayacak ama en iyi film oscar adayı olması muhtemel film."
  • "şahsıma askerlik dönemini anımsatmıştır."
  • "brad pitt filmin yapımcılarından biridir ayrıca. bu da göz önünde bulundurulduğunda, 'film benim değil mi oynarım' demiş de olabilir."
  • "''12'yi türkçe yazarak dikkatleri üzerine çekmiş filmdir.''(bkz: cenk erdem)"
  • "fena film değildir ancak bu filme 9 adaylık verip rush'a hiç adaylık vermeyen oscar komitesine de kafam girsin,bu kadar açık konuşuyorum."
  • "biz de aslında eğitilen köleleriz olum dedirten film. he bi de jazz'ın ağıt olarak ortaya çıktığını hatırlatır."
  • "güzel bir film, ancak "en iyi film" mi tartışılır, hatta tartışılmaz. bence değil."
  • "yarısı kırbaç olan film.ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeyenler musikisinden bildirdim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    brad pitt'in son dönem yaptığı film tercihlerine bakarsak fazla gişe yapmayacak ama en iyi film oscar adayı olması muhtemel film.


    (koobee24 - 1 Mart 2012 19:39)

  • comment image

    hakikaten cok yogun ve agir bir film. sac, bas yolduracak kadar insani geren, sinir eden sahneler var. film bitiminde ne gerek vardi bunlara, insanlar nasil bu kadar acimasiz olabildiler birbirlerine diye sorduruyor insana. django unchained ve ona yoneltilen elestiriler geldi aklima. elbette filmlerin kulvari farkli, ama ilginc bir inceleme coktan yapilmis.

    http://www.huffingtonpost.com/…-film_b_4219334.html

    filmin ozeti belki de su replikte sakli:

    "ı don't want to survive. ı want to live."


    (biglebowsky - 22 Kasım 2013 22:27)

  • comment image

    italya'da ki posterleri şu şekilde basılmış film.

    filmin 1800'lü yılları anlattığı göz önüne alınırsa o yıllar için şaşırmaya gerek yok. insanlığın bir arpa boyu (1,25cm) yol alamadığının göstergesi de ilgili posterlerde açıkca görülüyor.


    (bana zarlar hileli - 13 Ocak 2014 15:49)

  • comment image

    brad pitt filmin yapımcılarından biridir ayrıca. bu da göz önünde bulundurulduğunda, 'film benim değil mi oynarım' demiş de olabilir.


    (elitist berdus - 20 Ocak 2014 04:30)

  • comment image

    illa bir film ile kıyaslamak gerekirse the help beni daha çok etkilemişti. konu tipik bi nazi filmi gibi, tutacak prim yapacak bi konu olduğu için mesele tamamen anlatım ve duygu üzerine olmalı. haliyle de olay; ajite etmeden abartmadan acıtan gerçekçiliği yansıtılması.

    oyunculuklar başarılı. bir kaç sahne cidden insanın canını yakar nitelikte. izlerken insanlığı ve o karanlık tarihini sorguluyorsunuz.

    kategorisini bilmem ama eli boş dönmemeli.


    (willdone - 21 Ocak 2014 01:00)

  • comment image

    bu yılın kesinlikle izlenmesi gereken filmlerinden. siyahların o dönemlerde yaşadığı sıkıntıları bir köle üzerinden gayet başarılı bir biçimde anlatmış. filmin bana göre eksik kalmış gibi durmasına sebep olan şey sonunun aşırı sadeye kaçması.

    --- hafif spoiler ---

    filmi izlemeden önce gerçek hikayeyi bilmediğimden 12 yıllık köle hayatından sonra kendi yüksek çabalarıyla, zar zor bir kölelikten kurtulma hikayesi bekliyordum ama olabilecek en sade biçimde bitti. bence bu şekilde siyahların o dönemdeki çaresizliğini, umutsuzluğunu iyi bir biçimde göstermişler biz izleyicilere.

    --- hafif spoiler ---

    --- spoiler ---

    filmin gerçek olaylardan alındığını izleyiciye kanıtlayan bir diğer şeyse solomon'un kurtarıcısı geldiğinde hiç arkasına bakmadan gitmesi. böyle bir hikayede izleyicinin beklediği genelde diğer köleleri kurtarmak için en azından bir çaba harcamasıdır ana karakterin ama gerçek hayatta 12 yıl sayısız acı çektikten sonra bir köleden bunu beklemek aşırıya kaçardı.

    ayrıca daha önce de söylendiği gibi filmin başı ve sonu arasında hiç de 12 yıl geçmiş gibi gelmiyor. bu 12 yılın geçtiğini hissettiremeyen yönetmen solomon'u boynundan iple bağlayıp ayak uçları yere değecek şekilde bıraktıkları sahnede çiftlik sahibinin gelişine kadar olan süreyi gerçek zamanlı çekmiş. bence çok da iyi yapmış, en bayıldığım sahne bu oldu.
    ---
    spoiler ---

    onun dışındaki hans zimmer'in imzası olmasına rağmen müzikleri filmin havasına hiç uygun bulamadım.

    filmde rahatsız edici sahneler var ama sakın sırf bu sahneler yüzünden izlememezlik etmeyin filmi, ekrandan görünce bile midemizin kalktığı şeylerin daha önce gerçekten yaşandığını unutmamak
    lazım.

    edit: bazı düzeltmeler.


    (yeteramadenedimherseyi - 26 Ocak 2014 14:48)

  • comment image

    üzücü bir biçimde eksik kalmış film.

    --- spoiler ---

    oysa ne güzel başlıyor. baudrillard'ın alıntılamaktan hiçbir zaman bıkmayacağım “sermayeyi, ahlaki ya da ekonomik rasyonellikten yola çıkılarak bir skandal olarak sunamazsınız” tespitine denk düşen bir anlatımla. tüketimin akıl dışılığını son derece sıradan bir örnekle veren alışveriş sahnesiyle mesela. veya başrolümüz northup; metalaştırılabilir, hatta neredeyse "yanlışlıkla metalaşmamış" bir "nesne" olarak, iki beyaz "iş" arkadaşı tarafından kar maksimizasyonu ilkesi gereği piyasaya arz edilerek, taleple buluşturulduğunda. veya bu sahnenin hemen akabinde, imdat çığlıkları atarken (kölelik üzerinden yükselen ve köleliğe form değiştirtmek üzere ilerleyen) kapitalizmin fotoğrafını (fabrika bacaları) göstererek.

    buraya kadar heyecan verici. çünkü biliyorsunuz ki mcqueen ilk iki filmiyle hakimiyetini kanıtladığı "beden" sorgulamasına henüz başlamadı, hele hele bu ilk iki filmde ruh/beden çelişkisinin coğrafyalığına soyunmuş, hani diyebiliriz ki bu filmdeki rolünün kefaretini/bedelini (ilkinde politik, ikincisinde psikopatolojik olarak) ödemiş olan "beyaz adam" fassbender daha sahneye çıkmadı.

    ve aslında güzel de devam ediyor. "özgür insan"a yeni bir ismi ve yeni bir geçmişi, dolayısıyla "yabancı" bir kimliği zulümle kabul ettirirken aynı anda rasyonalize de ettirerek, kölelikten kurtulmak için tek çıkış yolunun kölelik rolünün kabul edilmesi egemenin kurallarıyla oynanması olduğu yanılsamasını ustalıkla resmedebiliyor. alın size üretim ilişkilerinin yabancılaştırması.

    yetmiyor, daha da güzel devam ediyor. iyi efendiyi de kötü efendiyi de göstererek, böcek gibi öldürülen köleyi de efendisinin suyuna giderek sınıf atlamış köleyi de göstererek sınıfsal bilinç olmadan ekonomik tahakkümü analiz edebilmenin imkansızlığını, aslında ne derece kafa karıştırıcı olabileceğini vurguluyor mesela. veya filmin başından beri birbirine karışan müzik ve dayak sesleri, veya önceki sahneden bir sonrakine sızan rahatsız edici sesler vs. vesilesiyle aynı anda tek bir mekanda birbiriyle çelişen farklı uzamları üst üste bindirerek bir tür heterotopya yaratıyor. egemenin müziğine ve dini anlatısına karşı blues'un, siyahların gospellerinin yükselişini göstermesini de buna yormak lazım sanırım. bir müthiş detay daha; insanın insana ettiği zulmün bıçak gibi saplanan görüntüleri "yok artık", veya "iyi ki artık böyle şeyler yok" (aslında var ya, onu ayrıca konuşuruz) dedirtirken bir "kaçış imkanı" olarak sunulan rahatlatıcı doğa görüntüleri, filmin heterotopik bağlamında aslında bir sonraki "metalaştırılmakta geç kalınan" nesnenin ne olduğunu da sergileyerek içinde bulunduğumuz ekolojik krizin tarihsel bağlantısına dikkat çekiyor.

    hal böyleyken, filme "kötü" demek olmaz. ama elinizi vicdanınıza koyun, buraya kadar getirdiğiniz filmde kurtuluşu "ya siyah beyaz eşit olsa aslında yeaaa" diyen gevrek brad pitt'le mi verirsiniz? veya her çelişkiyi en ince ayrıntısına kadar ustalıkla sunabilmiş bir yönetmen olarak, northup'ın bireysel kurtuluşunun akabinde geride kalanların (bilhassa yukarda değindiğim üzere metinlerarasılık unsuru olarak fassbender'in) ne gibi şeyler yaşadıklarına dair, bir çift laf etmez misiniz? metne bağlı kalma pahasına bu kadar zayıf bir son tercih edilebilir mi?
    ---
    spoiler ---

    sırf bu nedenle eksik kalmış bu film, son sözünü söyleyememiş, diğer iki film gibi "söylenemeyenler" üzerine kurulu olmamasına rağmen. yine de izlenmesinde elbette fayda var, gidiniz.


    (sakarkral - 30 Ocak 2014 09:38)

  • comment image

    film gerçekten de yeni bir şey söylemiyor ama ben film hakkındaki tüm yorumları okuduktan sonra yeni bir şey söyleyebilirim.
    kelimenin doğru yazılışı "ajitasyon" acıtasyon değil. kelime agitatation sözcüğünden geliyor ve türkçeye ajitasyon olarak uyarlanmış okunuşu fransızca okunuşuyla aynı yani acı sözcüğü durumla tamamen alakasız. ayh içim şişti çok cahilsiniz keşke ölseniz.

    http://www.etymonline.com/…=agitate&searchmode=none


    (inner silence - 22 Şubat 2014 01:54)

  • comment image

    biz de aslında eğitilen köleleriz olum dedirten film.
    --- spoiler ---

    he bi de jazz'ın ağıt olarak ortaya çıktığını hatırlatır.
    ---
    spoiler ---


    (bokye - 3 Mart 2014 17:38)

  • comment image

    kendisinin en iyi film oscar'ını alması şaşırtmadığı film. filmi izlemeden sadece konusunun ne olduğunu bilmekle bile en iyi film oscar'ını alacağı gayet tahmin edilebilirdi. bu ödülü almak için formül çok basit, mesela oscar ödüllerine yetişmek isteyen bir yönetmene verilebilecek en iyi öneri filmini anglo-sakson mahallesine yerleşmek zorunda bir yahudi veya siyah aile üzerine çekmesi. biraz dram, dönemin abd politikasını eleştirir gibi görünmekle birlikte sonunu da abd içindeki tüm inanışları bütünleyici bir abd'lilik propogandasıyla bitirmesiyle oscar'ın en kuvvetli adayı olması bir kenara, alması içten bile değil. hollywood, abd'nin zamanında kendine düşman veya ayakbağı olarak gördüğü kesimlerin, tamamiyle sorun olmaktan çıktıktan sonra, bir içe dönüş öz eleştiri görünümünde filmlere konu olmalarına her zaman sıcak bakmış ve bu filmleri genelde ödüllendirmiştir. ama burda mesele bahsettiğim gibi sorunun artık bitmiş olması gerekliliği. bu sebeple devam eden ciddi etnik bir problem üzerine filmin ise ödül alması imkansızdır. sorunun kesin olarak bitişinin üzerinden en az bir 4-5 sene geçmiş olması gerekir. misal önce italyan asıllıların toplumda kabul görüşünü, diğer kesimlere italyan'ları sevdirme kanıksatılması 1940'lar ve 1950'lerdeki italyanlara bakış açısı değişim geçirmeye başlamış ve son rotuşlar hollywood'a kalmıştı. hollywood da bu politik gerekliliği 1970'lerde oldukça başarılı ele aldı hem diziler hem filmlerle. 1972'de the godfather'ın yarattığı etkiyle oscar için biçilmiş kaftan oluşu, 1976'da kenar mahallelerden yükselen ve hakkıyla para ve başarı kazanan italyan figürünü resmeden rocky'nin oscar'ı da alışıyla italyan'lara karşı ırkçı tepkilerin önü alınmış oldu, son vuruş da raging bull'la yapıldı 1981'de. italyan'lar tamamiyle kanıksandı sevildi, toplumun beyaz renklileri tarafından bir zamanlar tehlike olarak görülen italyanlar abd'li oldu tam anlamıyla ve bu durum hollywood'ça da desteklendi, resmedildi, ödüllendirildi iyi ve uslu birer abd vatandaşı olabildikleri için. mesela vietnam'ı ele alalım, abd vietnam'ı 1973'te terketti, watergate oldu nixon gitti ford geldi, iki vietnam filmi 1978'de coming home ve the deer hunter çekildi ve the deer hunter en iyi film oscar'ını aldı. 1979 apocalypse now da en iyi sinematografi ödülünü aldı. abd öz eleştiriyle kendini aklamış oldu. 1985'ten sonra da vietnam filmleri silsilesi devam etti.

    şu noktada abd'nin müslüman'lar üzerinden politika üretmesi sona erdiğinde ki bu durum 7-8 sene sonra tamamiyle ortadan kalkarsa 11 eylül sonrası abd'de de yaşayan bir müslüman ailenin yaşadığı dram, abd vatandaşlığı propogandasıyla birlikte anglo-sakson'ların aşağılamalarına maruz kalışlarını efektli sahnelerle göstermekle birlikte hafiften bir poltika eleştirisinin ardından yine müslüman ailenin kendini abd'nin bir parçası olarak gördüğü bir finalin oscar'ı alması kaçınılmaz. ama sorunun tamamiyle ortadan kalkmış olması lazım, tehlike arz etmeyecek hale gelmiş olması gerek. yönetmenlerin bolca vakti var. çok değil 7-8 sene sonra en fazla. abd'nin müslümanları düşman gösterme politikası bittiği andan itibaren en fazla 4-5 sene sonrası bu tip sıradan bir senaryo oscar için yeterli. abd'de yaşayıp potada eriyen iyi ve uslu her kesim için bir oscar ödülü var.


    (ch32vs1 - 15 Mart 2014 07:54)

  • comment image

    sıradan film. kötü değil ama çok da şahane değil. oscar'ı neden kazandığını ise törenin daha başında ellen çok güzel özetledi;

    en iyi film ödülünü kim kazanır?

    1. ihtimal: 12 years a slave
    2. ihtimal: hepiniz ırkçısınız


    (aziz baykus - 17 Mart 2014 23:19)

  • comment image

    filmi izledikten sonra seni rahatsız eden şeyin izlediğin sahneler mi yoksa bu sahnelerin (hatta belki çok daha fazlasının) bir zamanlar birileri tarafından gerçekten yaşanmış olduğunu bilmenin yarattığı stres mi olduğuna karar veremediğin filmdir sevgili sözlük.


    (zimbabvedekizilmehtap - 31 Mart 2014 22:05)

  • comment image

    sirf 'bu filme oscar vermediniz cunku irkcisiniz' demesinler diye oscar verildigi bariz. farkli olarak degindigi, anlattigi, gostermeye calistigi hicbir sey yok. the hurt locker ile birlikte oscar aldigi halde izledigime pisman oldugum iki filmden biri.


    (mikua - 3 Ekim 2014 14:28)

  • comment image

    çok sayıda insanımızın empati yeteneğinden rahatsızlık verecek derecede uzak olduğunu göstermiştir bu film. aynı zamanda bir konu hakkında yorum yaparken, zaman zaman oldukça sığ yaklaşımlar sergilediğimizin de bir kez daha farkına varmama vesile olmuştur.

    --kurgunun sıkıcılığından, akışın renksizliğinden bahsetmek binlerce masumun çektiği acılara saygısızlıktır--.

    ayrıca, aynı durumda olan iki insandan biri mutsuzken, diğeri bu durumu kanıksayıp mutlu yaşayabilirmiş, ama filmde hep bunlar es geçilmişmiş, herkes bunalımdaymışmış. senin o durum dediğin nedir arkadaş? baban sana mezuniyet hediyesi araba almadı, mesela o mu? kötüleştireyim. okula gitmek için soğukta yarım saat yürümek zorunda kalmak mı? biraz daha kötüsü. akşam yemeğinde kuru ekmek soğan? en kötüsü. sokakta yatmak, aç biilaç? evet ne bunu, ne başka hiçbir şeyi karşılaştıramazsın, mal gibi alınıp satılmakla, ömür boyu tecavüze uğramakla, kırbaçlanmakla.

    bitti mi sanıyorsun bütün bunlar sen artık? bir daha gelmeyecek kadar uzak mı o vahşet günleri? hayır canım kardeşim. bitmedi henüz. daha böyle binlerce film lazım bize. çünkü köle hayatı yaşayan daha milyonlarca insan var dünyada. hatta tam bu coğrafyada bile, kapalı pencerelerin, sonuna kadar çekilmiş perdelerinin ardında. ve ancak böyle kafalarına kazına kazına, yüzlerine çarpıla çarpıla öğrenecek insanlık, insanlığı. rengi farklı, inancı, cinsiyeti, tercihi, hatta türü farklı diye bir canlıya zulm etmenin en aşağılık, en ilkel, en yok edilmesi gereken davranış biçimi olduğunu.

    bol aksiyon, bol erotizm, bol kahkaha dolu yüzlerce filmin yanında çok gelmesin 12 years a slave. sıkıla sıkıla da olsa, utana sıkıla da olsa izleyin, izlettirin. her sene en az onun gibi bir kaç tanesi lazım bize.


    (cikmazsokak - 10 Ocak 2015 19:41)

  • comment image

    solomon northup isimli siyahi bir amerikalinin 1853 yilinda yazdigi anilara dayanilarak cekilen, yasanmis bir hikayenin 134 dakikalik filmidir.

    2014'te dokuz dalda aday gosterilip uc oscar almasina ve hollywood'daki pozitif ayrimciliga cok defa deginildiginden o konulara hic girmeyecegim. zaten benim icin filmin en ozel yani, gectigi donem ve anlattigi kosullar, ozetle kolelik.

    filmin basindan sonuna kadar, efendiye (master) ve efendinin az sayidaki silahli adamina (kahya, cavus vs.) sayica cok ustun olan siyahi kolelerin itaatini ve surekli iskence edilerek calistirilmasini "ulan o kadar adamsiniz bir isyan edin hadi isyan edin artik" hissiyle izliyorsunuz.

    film bittikten sonra kolelik uzerine dusunurken aklima kemal sunal'in kibar feyzo filminde koyun butun arazisini elinde bulunduran ve koyluyu kole gibi kullanan agayla ilgili bir repligi geldi;

    "(...)bakarsın, o da bizim gibi insandır, tükürsek boğarız; ama kapıda gözükünce boğazımızdaki tükürük bile kurumuştur."
    -feyzo (kemal sunal), kibar feyzo

    2012 yilina ait mal varligi dagilimi tablosuna bakacak olursak; en tepedeki %0.1'lik kismin butun mal varliginin %81'ine sahip oldugunu gorururuz. dunya nufusunun %99.9'unun mal varligi ise toplamin sadece %19'u.
    http://en.wikipedia.org/…tribution_of_wealth_v3.jpg
    daha fazla bilgi icin; http://en.wikipedia.org/…iki/distribution_of_wealth

    filmde anlatilan kolelik ile bugunki modern hayat arasindaki en belirgin iki fark;

    1-artik sadece siyahiler degil herkes kole (en tepedeki %0.1'lik kitle haric, hepimiz onlari zengin etmek icin calisiyoruz.)

    2-kirbac cezalari yerini fazla mesaiye, ileri emeklilik yasina vs. birakmis durumda.

    filmde pamuk iscisi olarak calistirilan ve efendilerinin kendi mali olarak gordugu siyahi kolelerin gunluk hedefleri(200 pound) vardir ve gun sonunda topladiklari pamugun agirligina gore hesaba cekilir. az toplayanlar kirbac cezasi alirken, cok toplayanlar; icinde bulunduklari sartlari degistirmeyen, onlara neredeyse hicbir faydasi olmayan birkac guzel sozle odullendirilirler.

    modern dunyada, calisanlarin (ozellikle beyaz yakanin) tipki siyahi koleler gibi hedefleri vardir. ay sonu, ceyrek sonu hedeflerini tutturup tutturamadiklari incelenir, eger hedeflerinden uzak kaldilarsa ve hatta bu birkac donemdir suregelen bir durumsa yakin zamanda kapi disari edilecektir. isine, aldigi maasina gore ev, araba alan cocuklarini okula yazdirip servise veren biri icin kirbac cezasi mi daha agir yoksa isten atilmak mi bir daha dusunmek gerek.

    ve butun bu mesailer, hedefler dunyadaki butun mal varliginin %81'ini elinde bulunduran %0.1'lik kesim icin. bakarsak, onlar da bizim gibi insan, tükürsek boğarız; ama kapıda gözükünce boğazımızdaki tükürük bile kuruyor iste.


    (now im back - 14 Şubat 2015 22:07)

Yorum Kaynak Link : 12 years a slave