• "onun gibisi bir daha gelmez..."
  • "jimi hendrix gibi adam. hepi topu 12 film yönetmiş ama gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden birisi."
  • "metrekare başına düşen sigara adedinin en yüksek olduğu filmlerin yönetmeni.evet dünyanın en yüzeysel adamıyım, hangimiz değiliz ki..."
  • "bir zamanlar amerika'da filmini yapmak için baba filminin yönetmen koltuğuna oturmamıştır. iyi ki böyle yapmıştır ve 2 şahane film ortaya çıkmıştır..."
  • "kesinlikle underrated bir yönetmen.sadece once upon a time in america bile tüm zamanların en iyisi demeye yeter."
  • "bir zamanlar batıda filmi üzerine bir inceleme.edit: link güncelleme"
  • "clint eastwood'un oyunculuguyla ilgili ne dusundugu soruldugunda "clint eastwood'un iki yuzu vardir, biri purolu, biri purosuz" gibi harika bir cevap vermis yonetmendir kendisi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    büyük usta sinema tarihinin en iyi filmini çeken en iyi yönetmen. kendisinden ilham aldığını itiraf edenler arasında stanley kubrick, martin scorsese, spielberg gibi isimler bulunmaktadır. en iyi filmi olan "once upon a time in america" prodüktörler tarafından hunharca doğrandığından filmi amerika'da beğenilmemiştir. filmi doğrayan adamın matrix'le editing oscar'ı almasıyla akademinin bu işlerden pek anlamadığının göstergesidir. "the good the bad and the ugly"'de clint eastwood'un resmen canına kastedip taş bir köprü patlarken onun kaçmasını istemiştir. kameralar kapalıyken gaza gelen ispanyol ordusunun yanlışlıkla patlattığı köprüyü ordu yeniden yapıp bu sefer kameralarla patlatmış. once upon a time in america'da kilometrelerce uzaktaki bir naylon torba için metrelerce filmi çöpe atan her şeyiyle efsane yönetmen. fillmlerini izledikçe izleyesi gelinen şahıstır.


    (tarutaru - 19 Ocak 2008 16:48)

  • comment image

    italyan sinemasının zamanının duayenlerinden sessiz filmler çeken yöntmen vincenzo leone (roberto roberti) ile aktris bice waleran (edvige valcarenghi)'in oğludur.

    çok büyük bir yönetmendir, çok önemli işler yapmıştır. dünya sinemasını bariz bir şekilde etkilemiştir ki bu büyük yönetmen kavramının yapıtaşıdır.

    filmlerindeki leziz dinginlik, müziklerin ve kameranın muhteşem kullanımı, az ama öz ölçülü diyaloglar, efsanevi düellolar, sapasağlam altmetinler saygının en kralını hak edecek cinstendir.


    (anger is a gift - 6 Mart 2008 13:05)

  • comment image

    şimdi hakkını falan teslim ediyoruz da zamanında o filmleri çekerken diğer western filmi yönetmenlerince [evet kariyerini sırf western filmi çekerek tamamlayan yönetmenler sürüsü var] "western'i skip atmakla" suçlanmış, aşmış italyan aygırı.


    (darth maul - 7 Kasım 2009 03:24)

  • comment image

    film çözümlemeleri (6): ‘yabandan gelen adam’ (1971, sergio leone) üstüne...

    dr. ulaş başar gezgin, 14.04.2010
    e-posta: ulas@teori.org
    ağsayfası: http://ulas.teori.org/…t&task=view&id=740&itemid=29

    - bu yazı, tatkaçırıcı/ oyunbozan (spoiler) içermektedir. bu yazının izit (film) izlenmeden önce okunmaması önerilir.-

    - bu yazı, g. canıtez’e armağandır-

    türkiye’de ‘yabandan gelen adam’ adıyla gösterilmiş bir sergio leone (1929-1989) iziti olan ‘a fistful of dynamite’/’duck, you sucker! (‘eğil, salak’)’ ya da özgün adıyla ‘giù la testa’ (1971), üzerinden yıllar geçmesine karşın, anlatımbilim açısından çözümlenmeyi hakediyor. ‘yabandan gelen adam’, bir ‘spagetti batı iziti’ örneği. spagetti batı izitleri, ispanyol ve italyan izitçilerce çekildiğinden bu ad veriliyor. izitin konusu, 1913 meksika devrimi. mao’nun bir sözüyle başlayan izit, bir ‘vahşi batı’ ortamıyla açılıyor. yoksul görüntülü bir adamı (juan) bir zengin atlı arabası içeri alıyor. arabanın içi, lüks ev gibi. burada zenginler var; köylüleri aşağılayıcı laflar ediyorlar. “bunlar yaşlarını da bilmezler; kaç çocukları olduğunu da” vb. köylüye de soruyorlar, bilmiyor. yol boyu aşağılamayı sürdürüyorlar. bu laflar ve yemek yeme görüntüleri, zenginlerin gözlerine ve ağızlarına tüm görüntüyü kaplayacak biçimde yakınlaşma etkisi eşliğinde geliyor. araba, bir süre sonra durduruluyor. adam ve çocukları, arabayı ele geçiriyor; zenginleri soyuyor, ettikleri lafları yediriyorlar. durumun tadını çıkarırlarken, patlamalar oluyor çevrede. bir adam, motosikletiyle görünüyor. adam (john), ingiltere’den kaçmış bir irlandalı patlayıcı uzmanı. juan, onu, banka soymaya ikna etmeye çalışıyor; ama o, devrimcilerle bağlantıya geçmiş, dinamitlerini onlar için patlatmak istiyor. banka, askerlerin elinde. askerler, önüne geleni kurşuna diziyor. juan, bankayı soymak amacıyla devrimcilerin arasına katılıyor, onlarla bankayı basıyor. devrimciler bankayı devrim için basarken, o, para için basıyor. adamlarıyla askerleri temizleyip tüm kilitli odaları tek tek açıyor; herbirinden onlarca tutuklu çıkıyor. para bulamıyor ama kahraman ilan ediliyor. sonuçta, herkesi o ‘kurtarmış’ oluyor. juan ve john, misilleme yapmak için gelen bir askeri birliği, kentin girişindeki köprüde pusuya düşürüyorlar; askerleri tarayıp köprüyü bombalıyorlar. yengi sevinciyle geri döndüklerinde arkadaşlarının öldürüldüğünü görüyorlar. juan’ın çocuklarıyla babası da, öldürülenler arasında. juan, tek başına savaşmaya gidiyor. bu arada, ordu, çukurlar kazıp yüzlerce insanı çukurlarda infaz ediyor. juan yakalanıyor; kurşuna dizilecekken, john onu kurtarıyor. bir trenin hayvan vagonunda saklanıyorlar. kentteki devrimcilerin önderliğini yapmış ama işkence altında herkesi ele vermiş dr. villega ve askerlerin adamı vali don jaime, aynı trende. john, dr. villega’nın ihanetini görmüştü, ama juan’a söylemiyor. bir süre sonra, pancho villa ve zapata güçleri treni durduruyor. juan, yan vagondan kendi vagonlarına gelen valinin canını bağışlaması için para ve mücevher vermesine aldırış etmiyor; onu vuruyor, para ve mücevher çantasını da alıyor. vagon açıldığında, juan, yine kahraman ilan ediliyor. paraysa, devrimci güçlere kalıyor. bir süre sonra, ordunun bölgeye bir tren asker gönderdiği haberi geliyor. bu treni etkisizleştirmek için john, dinamit yüklü bir tren hazırlıyor. bu treni, dr. villega’yla birlikte asker trenine doğru sürüyor. dr. villega’yı bu görev için özellikle seçiyor; villega, bu trende çarpışma sırasında ölecek, böylece ihanetinin bedelini ödeyecekti. ama juan, daha sonra ona acıyor. iki tren çarpışmadan önce juan, atlıyor; ondan da atlamasını istiyor; ama villega, suçluluk duygusuyla trende kalıyor; iki trenin çarpışıyla ölüyor. bu sahneye dek, dr. villega’nın işkence altında konuşan bir devrimci mi yoksa askerlerin gönderdiği gizmen (ajan) mi olduğunu anlayamıyoruz. bu sahneyle, birinci yorum baskın çıkıyor (gerçi, bu belirsizlik, izitin kimi bölümlerinin sıkıdenetim (sansür) nedeniyle kesilmesinden ileri geliyor olabilir). juan ve john, devrimci güçlerle birlikte, pusuya düşürülmüş trenden çıkan askerlerle çarpışıyorlar. sonunda, askerlerin komutanı, john’u vuruyor ve dinamit john, kendini de patlatıyor. görüntü, üzüntüden bitmiş juan’ın yüzünde donuyor ve izit böylece bitiyor.

    izitteki irlanda-meksika dayanışması dikkat çekici. izit, roman tadında; kişilikleri derinlemesine almakta başarılı olan görsel bir metin. bunun dışında, ışık, gölge ve renk kullanımı dikkat çekiyor. her bir sahne, aynı bir sanat yapıtı. oyunculuklar da harika. juan’ın gelgitleri, birden coşup bir anda durulması çok iyi veriliyor. ancak, bu izitten geleneksel bir ‘vahşi batı’ konusu bekleyenleri, izitin mutlu etmesi zor. onlara, bu izit, sergio leone yapıtlarının bir yinelenişi gibi geliyor.

    izitin ilk gösterimlerinde, siyasal vurgular ve şiddet görüntüleri nedeniyle, kimi bölümler kesilmişti; ancak, yeni sürümlerde bu bölümleri de izlemek olanaklı. örneğin, askerlerin, kentte, çukurlardaki yüzlerce insanı kurşuna dizdiği sahneler, eski gösterimlerde yok. kesilmiş bölümlerle izit, 2 saat sürüyor; kesilmemiş bölümlerle, 2 saat 40 dakika. izit, 1979’a dek meksika’da tümüyle yasaklanıyor; çünkü izitteki devrime yönelik “yoksullar yine yoksul” biçimindeki eleştiri, sert bulunuyor. hepsinin de ötesinde, girişte yapılan mao alıntısı, kesilmiş sürümlerde, ya tümüyle atılıyor ya da tek tümceye düşürülüyor: “devrim, bir şiddet olayıdır”. böylece alıntı, anlamını yitiriyor. izitin özgün sürümünde yer alan tam alıntı şöyle: “devrim, yemekli bir toplantı değildir ne de yazınsal bir olay ne de çizim ne de nakış. devrim, incelik ve kibarlıkla yapılamaz. devrim, bir şiddet olayıdır”. ayrıca, izitte, bakunin’e gönderme var; seçkinlerin devriminin eleştirisi var. sergio leone’nin halk (juan) ve aydın (john) sorunsalına dokunduğu görülüyor. bu durumda, john’un ölümünden sonra juan’ın “ben ne yapacağım?” diye sorup görüntülükte donuşu, yalnızca silah arkadaşını yitirmenin verdiği üzüntü değil; aydınsız halkın ya da aydınlaşmamış halkın sorunu olarak da değerlendirilebilir. juan (bilgelik dolu halk), john’la (bilgi dolu aydın) tanışmadan önce bir hayduttu; devrimcileşti, ama aydınlaşmadı. bu halk-aydın ve bilgelik-bilgi karşıtlığı, kazancakis’in ‘zorba’sında da başka bir biçimde işleniyor. sergio leone’nin izitindeki bu halk-aydın ve bilgelik-bilgi karşıtlığının gizil sömürgecilik barındırdığı da söylenebilir: ‘geri kalmış’ meksikalı halkı, avrupa’dan gelen aydın aydınlatıyor; tersi, geçerli değil: bir meksikalı’yı irlanda’daki devrime katkı verirken görmüyoruz.

    bir tümceyle özetleyeceksek, bu izit, meksika devrimi’nde bir para/altın avcısının zorunlu kahraman olarak devrimcileşme süreci olarak nitelendirilebilir. bu zorunlu kahramanlık, izite güldürü öğeleri katıyor. daha da açarsak, güldürü, juan’ın devrim için değil para için yanıp tutuşması ve buna karşın yine de kahraman sanılması üzerinden gelişiyor. benzer bir öğe, sergio leone’nin yapıtından yaklaşık 15 yıl sonra, endonez bağımsızlık savaşını ve 50 yıl sonrasını konu alan endonez iziti naga bonar’da da görülüyor (1. bölümü, 1987; 2. bölümü, 2007 tarihli). bu izitte, bir yankesicinin yanlışlıkla kahraman ilan edilmesi, ama daha sonra gerçekten kahraman olma süreci anlatılıyor. ayrıca, john’un patlayıcılarla dostluğu, bir başka güldürü öğesi.

    gelelim, izitin anlatıbilim açısından çözümlenmesine: ‘yabandan gelen adam’, bir ‘zapata batı iziti’ olarak adlandırılıyor. bu izitler, meksika devrimi’ni ele alıyor ve izitlerin çekildiği yıllarla ilgili siyasal göndermelerde bulunuyor. ‘yabandan gelen adam’, bu türün ilk örneği değildi. bundan önce çekilmiş ‘generale bir kurşun’ (‘a bullet for the general’;italyanca özgün adı, ‘el chucho, quién sabe?’- 1967) ve ‘paralı asker’ (‘the mercenary’; italyancası, ‘il mercenario’- 1968) ve compañeros (italyancası: ‘vamos a matar, compañeros’- 1970) gibi italyan izitleri vardı. dolayısıyla, ‘yabandan gelen adam’ın özgün olduğu ya da bu alttürü oluşturan ilk örnek olduğu söylenemez. bu tür izitlerde, aynı bilinçsiz halk-halka bilinç götüren aydın (bu aydınlar, çoğunlukla avrupa kökenli) karşıtlığı var. ‘vahşi batı’ya soldan bakan izitler de yeni değil: spagetti türünün italya’da çıkışından önce, sovyetler birliği’nde ve doğu avrupa’da ‘vahşi doğu’ ya da ‘kızıl batı’ olarak adlandırılan izit türünde, ya (özellikle doğuda kalan) sovyet kamuerklerinde (cumhuriyet) ekim devrimi ve iç savaş süreci işleniyor (örneğin, ‘the burning miles’, 1957; ‘white sun of the desert’, 1970; ‘at home among stranger’, 1971) ya amerikancı bakışla çekilmiş ‘vahşi batı’ izitleriyle dalga geçiliyor (örneğin, çekoslavakya yapımı ‘lemonade joe’, 1964) ya da kızılderililer vahşi olarak değil, kahraman olarak gösteriliyor; böylece, ‘batı’nın vahşiliği’ sergilenmiş oluyor (örneğin, doğu almanya yapımı ‘the sons of great bear’, 1966 ve yugoslav goyko mitic’in diğer yapıtları). abd’de çıkan türün ‘vahşi batı’ olarak adlandırılması, avrupalı sömürgecilerin, amerika’ya, atlantik’ten, yani doğu’dan gitmeleri dolayısıyla, pasifik kıyılarını, yani batı’yı daha geç sömürgeleştirmelerinden ileri geliyordu; vahşi olan, batı amerika’ydı. oysa, bu tür soldan bakan izitler, batı amerika’nın değil ‘batılıların vahşiliği’ni sergilemiş oluyor. (amerika’yı sömürgeleştirenler, çinliler olsaydı; amerika’ya, atlantik’ten değil pasifik’ten ulaşacaklarından, onlar için, batı amerika değil doğu amerika ‘vahşi’ olacaktı.) ayrıca, meksika devrimi’ni konu alan diğer amerikan izitleri de vardı: ‘viva villa’ (1934), ‘viva zapata!’ (1952) vd. dolayısıyla, ‘yabandan gelen adam’ın konusunun da yaklaşımının da suyu çıkmış durumda. yine de, bu izit, türkiyeli izleyiciye ilginç geliyor; çünkü türkiye’de ‘vahşi doğu/kızıl batı’ izitleri de; amerikan ve italyan yapımı diğer meksika izitleri de (elia kazan’ın ‘viva zapata’sını saymazsak) pek bilinmiyor.

    izitin kullandığı temel olay örgüleri şunlar:
    macera örgüsü (başkişiyi (juan) maceraya iten, zengin olma isteği. başkişinin eşlikçisi, 6 farklı anadan olma çocuğu, yaşlı babası ve daha sonra john. arayışın sonunda başkişi, devrimci bir kahraman oluyor; ancak, amacına ulaşamıyor ve amacı da değişiyor. diğer macera örgülü anlatılardan farklı olarak, bu anlatıda –john’un geriye bakışlarını (flashback) saymazsak- aşk yok.);
    kovalama örgüsü (ordu kovalıyor, devrimciler kaçıyor. kaçma ve kovalama, mesa verde’ye gidişle başlıyor. bundan önce, juan’ın john’u sıkıştırması da, kovalama altörgüsü olarak değerlendirilebilir. kaçan için yer kısıtlaması yok; bu, iziti yavaşlatıyor. ancak, yine de, yolları askerlerle bir biçimde kesiştiğinden, dar alanlarda didişiyorlar);
    kurtarma örgüsü (çok küçük çapta da olsa, john’un juan’ı kurşuna dizilmekten kurtarışı, kurtarma altörgüsü olarak değerlendirilebilir. burada “ha kurtarıldı ha kurtarılacak” gibi bir hava olmadığından, bu sahnenin heyecanı düşük.);
    öç örgüsü (öç gerektiren olay, juan’ın çocuklarının ve babasının ve juan’la john’un arkadaşlarının askerlerce öldürülüşü. öç almaya çalışanlar, iyiler. öç gerektiren olay, john ve juan’ın önünde gerçekleşmediği için, düşük heyecanlı ve belki bunun için, ölü beden görüntülerinin üstüne yaylım ateşi sesleri eklenmiş. ancak, john’un yağmur altında dr. villega’nın ele verdiklerinin öldürülüşünü izlediği bölüm, gerilimli. öcün alınışı adım adım değil; sonda komutan öldürülüyor, ancak ondan önceki rütbeler belirgin değil. bu durum, heyecan öğesini zayıflatıyor. iyi safta en az üç devrimci var; kötü safta, kısa bir bölümde beliren valiyi saymazsak, tek bir komutan var. karşı tarafta birkaç komutan olsaydı ve bunlar tek tek temizlenseydi; bu izit, daha heyecanlı olurdu. komutanın kimliği bilinse de, juan ve john’un yakınlarını tam olarak kimin öldürdüğü belli değil. bu nedenle, heyecan öğesi zayıf. kimin öldürdüğü tam olarak belli olmadığından, öç alınıp alınmadığı da tam olarak anlaşılamıyor.);
    bilmece örgüsü (küçük çapta da olsa, dr. villega’nın gizmen mi yoksa işkence altında konuşan biri mi olduğunun belirsiz olması (bununla ilgili olarak yukarıda bir yorum yaptık); daha sonra, john’un onun ihanetini diğerlerine açıklamayışıyla gelen “acaba, villega, devrimcileri yine ele verecek mi?” sorusu, bilmece altörgüsüne karşılık geliyor);
    çekişme örgüsü (juan’la zenginler; juan’la john ve devrimcilerle ordu çekişiyor. bunlardan üçüncüsü birincil. devrimciler ve ordu, yerel olarak aşağı yukarı eşit derecede güçlü olduklarından, çekişmeler heyecanlı. kimin kazanacağı belli değil. bir taraf güçlü, diğer taraf güçsüz olsaydı sıkıcı olacaktı),
    itilmişler örgüsü (itilmişler örgüsünde, temel bir nokta, itilmişin şeytanın bacağını kırışı. gerçi, juan’ın john’la tanışmadan önce de kendince bir yaşamı var; ancak, john’la tanışmasıyla, juan’ın yaşamı, bir daha geri dönülemeyecek biçimde değişiyor. öte yandan, devrimciler ve ordu, yerel düzeyde eşit derecede güçlü olduklarından, izitin, itilmişler ve çekişme örgüleri değil, yalnızca çekişme örgüsü kullandığı da söylenebilir) ve
    dönüşüm örgüsü (daha önce belirtildiği gibi, izit, juan’ın devrimcileşme sürecini ele alıyor).

    ‘yabandan gelen adam’da, ortam, özyapı (karakter) ve olay, eşit ağırlıkta önemli. yeni bir ortam var; kişilikler, sıradışı ve olaylar, az bulunur türden. anlatının geçtiği yer önemli; bu izit, başka yerde geçse, bambaşka olurdu. başkişi juan’ın garip huyu, yukarıda belirtildiği gibi, bir anda coşup sonra durulması. juan’ın garip huyu ise, patlayıcılarla arkadaşlığı. başkişi juan’ın ikilemi, daha önce belirtildiği gibi, para ve devrim arasında. başkişiyle özdeşlik kurabilecek izleyici kesiti, yoksullar, meksikalılar, devrimciler ve john dolayısıyla, irlandalılar. izit, izite para vermekte zorlanacak olan itilmişleri başkişi yaptığı için, orta sınıf tüketiciyi hoşnut etmesi zor. onlara, özdeşlik kurabilecekleri ‘iyi bir beyaz adam’ gerekli. bu nedenle, izitin, gölgede kalmasına ve sergio leone’nin belki de en az bilinen yapıtı olmasına şaşmamalı. ayrıca, izitte, kısıtlı üçüncü tekil kişinin kullanılışına dikkat çekmek isteriz. üçüncü kişi, izite belgesel tadı verirken; kısıtlı sürümün kullanılması, metni gerçek yaşamdaki insanlara bağlıyor. birinci tekil kişinin doğrudan kullanılmaması ise, izitin topluluksal niteliğini korumasını sağlıyor. diğer bir deyişle, izitte, bir göksel ya da bensel anlatıcı yok ve birinci kişinin öznelliklerine de yer yok.

    sonuç olarak, ‘yabandan gelen adam’, türünün ilk örneği olmasa da ve suyu çıkarılmış bir konuyu yeniden işlese de; başarılı oyunculuk, ışık, gölge ve renk kullanımı ve sergio leone’ye özgü yakın tasar çekimler dolayısıyla, mutlaka izlenmeye değer. izit, 2 saat 40 dakikada, her saniyeden hesaplarsak (160x60), 9,600 sanat resmi sunuyor; her bir saniyesi, ince işçilik ürünü. yüz üzerinden doksan veriyoruz.


    (ubg - 14 Nisan 2010 13:52)

  • comment image

    filmlerini ilmek gibi işleyen yönetmen. yönetmiş olduğu filmlere bakarsanız her bir sahne, her bir mimik üzerinde yıllarca düşünülmüş gibidir. müzikler ve sahneler öyle bir ilişkilendirilmiştir ki sessiz izleseniz eksikliğini hissetmezsiniz konuşmaların. (burada kankası ennio devreye girer tabi)

    projeleri üzerine çok kafa yoran, hazırlık ve çekim aşamalarını da uzun tutan bir yönetmendir kısaca. 30 senelik yönetmenlik kariyerinde bu yüzden bizlere ne yazık ki ''dolar üçlemesi'' ve ''once upon a time'' ların dışında eserler bırakamadan genç yaşta obeziteden mefta olmuştur. az yiyeydin be usta.


    (carnage - 15 Mayıs 2012 11:46)

  • comment image

    kovboy filmlerini genelde ispanyol collerinde cekmi$ ve bu filmler konularinin gectigi kitada o zamanlar hic taninmami$, direk avrupa pazarina surulmu$lerdir.
    ayrica paramount'un the godfather'in yonetmenligi icin teklifini "ben kendi mafya filmimi kendim yapacagim" diyerek reddetmi$, birkac sene sonra once upon a time in america'yi yonetmi$tir,(tren istasyonundaki biletci roluyle de cameosu vardi, pardesulu deniro'nun kar$isinda me$hur muzigin ilk kullanildigi sahnede). fakat yine kendisi sonraki yillarda bu red kararindan oturu pi$manlik duydugunu soylemi$tir. ("imdb'den bilgi araklarken bunu bildirelim, terbiyesizlik artistik yapmayalim" orgutu sozluk masasi $efi carlos flagg cotarellito cayman islands'daki internet cafeden bildirdi.)


    (flagg - 3 Temmuz 2003 23:02)

  • comment image

    western tarzı filmlerd de sanat olabileceğini göstermiş bir yönetmendir. gelmiş geçmiş en iyi iki western filmi yönetmiş (iyi kotu cirkin ve bir avuc dolar için) muhteşem bir yönetmendir. filmleri yıllar sonra bile aynı tadla seyredilen bu güzide şahıs ne hikmetse hiç oscar alamamıştır.


    (dundick - 26 Kasım 2003 13:42)

  • comment image

    evet, siz kendisini western oğlanı kıvamında ,yağız, sırım gibi en azından atletik bir kovboy olarak düşlemiş olabilirsiniz ve fakat ben de aynı hezeyana kapılmıştım.. aynı zihniyetle tinto brassın da müthiş seksi olmasına inanmam gerekiyordu ya neyse, minvalden şaşmayalım, bir gün bir fotoğraf gördüm ve tüm hayatım şöyle değişti: bunaltıcı bir yaz günü göt göbek sahibi sevimli toraman sergio leone üstadımız çekim esnasında reji sandalyesine oturmuş, sıcaktan terim terim terlemiş bir vaziyette gömleğinin önünü açmış davul gibi göbeğini salmış, başına beyaz bir medil üstüne de bir kasket atmıştı.. mendil ve kasket uyumu beni benden almıştı..bittabi bir yanında kamera diğer yanında şemşiyesi vardı.. demek istiyorum ki sergio leone en kral bir karpuzcuydu; ve karpuz da o zamanlar bir yaz meyvesiydi..


    (jengshimishiva - 21 Aralık 2003 16:32)

  • comment image

    yakın plan çekimlerin ustası olan,yaptığı her film bir daha yapılamayacak derecede muazzam ve eşsiz, italyan peygamber-yönetmen. quentin tarantino nun, filmlerinde yakın plan istediği zaman "bana bir sergio leone verin" demesi yeterliymiş.


    (sanborn - 21 Ağustos 2004 16:04)

  • comment image

    the good the bad and the ugly ile western filmlerinin babasını yapmıştır. o zamanlar moda olan sıpagetti westernlerin aksine dönemin gerçek giysilerini, ortamlarını filmlerine aktarmış, yaptığı dönem filmlerinde aynı zamanda toplumu sosyal ve ekonomik olarak incelemiştir.
    bu filmden sonra üçlemesi*ne çalışmaya başlamış ve ilk olarak once upon a time in the west'i çekmiş bu filmden sonra üçlemenin ikinci filmi olan once upon a time in the revolution'ı gerçekleştirmiş ve üçlemenin son filmi olan once upon a time in america ile sinema tarihine tekrar geçmiştir tam 3 saat 40 dakikalık muhteşem film 10 yıl sonra yüzyılın en iyi filmleri arasına girecektir.fim müziklerinde her zaman ennio morricone ile çalışmıştır.
    bu filmden sonra leningrad filmi için çalışmalara başlamış fakat ne yazık ki filme başlayamadan hakkın rahmetine kavuşmuştur. kendisine allahtan rahmet, sevenlerine başsağlığı dilerim.


    (laos - 9 Kasım 2001 09:39)

  • comment image

    tarzını tamamıyla oturtmuş ve filmlerinde bunu fazlasıyla gösteren büyük yönetmen.bir leone filminin 10. dakikasında o'na ait olduğunu anlayabilirsiniz.filmlerindeki diyalogsuz, ağır ilerleyen sahneleri bazı kesimlere sıkıcı gelsede, konunun anlatımını çok güzel bir şekilde sergiler.


    (bloodthorn - 15 Haziran 2006 23:11)

  • comment image

    clint eastwood'un oyunculuguyla ilgili ne dusundugu soruldugunda "clint eastwood'un iki yuzu vardir, biri purolu, biri purosuz" gibi harika bir cevap vermis yonetmendir kendisi.


    (grizabella - 9 Ağustos 2006 13:41)

Yorum Kaynak Link : sergio leone