Süre                : 1 Saat 28 dakika
Çıkış Tarihi     : 28 Eylül 2012 Cuma, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Drama,Heyecanlı
Ülke                : ABD,Thailand
Yapımcı          :  Dean River Productions , Thai Occidental Productions
Yönetmen       : Christopher M. Bessette (IMDB)
Senarist          : Christopher M. Bessette (IMDB)
Oyuncular      : Dermot Mulroney (IMDB)(ekşi), Mira Sorvino (IMDB)(ekşi), John Billingsley (IMDB)(ekşi), Trieu Tran (IMDB), Thawanrat Tantituvanont (IMDB), Fah Nilratsirikul (IMDB), Oak Keerati (IMDB), Sahajak Boonthanakit (IMDB), Deedee Kumphasee (IMDB), Saichia Wongwirot (IMDB), Kecha Khamphakdee (IMDB), Jonathan Isgar (IMDB), Teerawat Mulvilai (IMDB), Jan Yousagoon (IMDB), Xanny Disjad (IMDB), Jirantanin Pitakporntrakul (IMDB), Vithaya Pansringarm (IMDB), Nannaphas Klaiput (IMDB), Sumisa Rungruang (IMDB), Ashlyn Bellamy (IMDB), James Tang (IMDB), Aratchaporn Satead (IMDB), Tanapol Chuksrida (IMDB), Chan Suchat Kanrum (IMDB), Tharinee Thaima (IMDB), Wipawee Charoenpura (IMDB), Somchai Kahar (IMDB), Piya Kanrum (IMDB), Aukrit Pornsumpunsuk (IMDB), Jimmy Chhiu (IMDB), Kieu Chinh (IMDB), Dina Kiseleva (IMDB), Jane Le (IMDB), Lock Lee (IMDB), Sam B. Lorn (IMDB), Stephen A. Marinaccio II (IMDB), Caroline Pho (IMDB), David Prak (IMDB), Kimia Sun (IMDB), Dollar Tan (IMDB) >>devamı>>

Trade of Innocents (~ Targ niewiniatek) ' Filminin Konusu :
Trade of Innocents is a movie starring Dermot Mulroney, Mira Sorvino, and John Billingsley. A couple grieving the loss of their own daughter set out to rescue young girls sold into the sex slave trade.


  • ""yoksullara yiyecek verirseniz 'aziz', neden yiyecekleri olmadığını sorarsanız 'komünist' olursunuz" demiş bir abi, reyiz."
  • "uruguay vatandaşlığına geçmek için tek başına sebep olabilecek büyük aydın... artık hem biz, hem uruguay hem de dünya onsun devam edecek serüvene...(bkz: ben basit bir futbol dilencisiyim)"
  • ""hayır işlerine inanmıyorum. dayanışmaya inanıyorum. hayırseverlik çok dikey. yukarıdan aşağı iniyor. dayanışma yataydır. ötekine saygı duyar…""
  • "dünyada açlar ile obezlerin sayısı eşit. açlar çöplüklerden topladığı, obezler ise mcdonaldstan aldıkları çöplerle besleniyorlar" gibi mükemmel bir tespiti yapmış olan güney amerikalı yazar-düşünür."




Facebook Yorumları
  • comment image

    11 eylül'den sonra la jornada'ya yazmış.

    şeytan ve meleğin dansı:

    meleğin şeytana karşı savaşımında nedense hep insanlar ölüyor.
    teröristler, iyinin kötüye karşı verdiği savaşımda, new york ve washington'da 50 ülkeden emekçiyi öldürdüler. iyiliğin adına kötülüğe savaş açan başkan bush, öç alma yemini etti: "kötülüğü yeryüzünden kazıyacağız." diye buyurdu.

    kötülüğü kazımak? kötülük olmadan iyilik ne işe yarar ki? kendi çılgınlarını meşrulaştırmak için düşmana ihtiyaç duyanlar, sadece dinsel fanatikler değildir. silah endüstrisi ve birleşik devletlerin devasa savaş makinesi de varlığını meşrulaştırmak için düşmana ihtiyaç duymaktadır. iyi ve kötü, kötü ve iyi: yazarlarının arzularına göre aktörler maske değiştirir, kahramanlar canavar, canavarlar ise bir kahraman haline gelebilir.

    bu da yeni bir şey değil. alman bilim adamı werner von braun hitler'in londra'yı bombalamakta kullandığı v-2 füzelerini icat ettiğinde kötüydü, ama yeteneklerini birleşik devletler'in emrine sunduğunda , iyi biri haline geliverdi. stalin de, ikinci dünya savaşı sırasında iyiydi ama, şeytan imparatorluğu'nun lideri haline geldiğinde kötü oldu.

    soğuk savaş yıllarında john steinbeck , "belki de bütün dünyanın ruslara ihtiyacı vardır, öyle sanıyorum ki, rusya'da dahi ruslara ihtiyaç vardır. belki de rusya'daki ruslar amerikalı sayılıyordur" diye yazmıştı. daha sonra ruslar bile iyi insanlar oldular. bugün, "kötülük mutlaka cezalandırılmalı" korosuna artık putin de rahatlıkla katılabilir.

    bir numaralı ve iki numaralı baş belası

    iranlılar ve kürtlere karşı kimyasal silah kullanırken saddam hüseyin iyiydi ama, sonra kötü oldu. amerika, panama işgalini sona erdirip, kuveyt'i işgal etti diye irak'ı işgal etmek için o'na şeytan hüseyin demeye başladı. kendisi başlı başına kötülüğe karşı bir savaş timsali olan baba bush, ailesini karakterize eden insancıl ve merhamet dolu hislerle, çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 100.000'den fazla iraklıyı katletti.
    şeytan hüseyin, olduğu yerde kaldı, fakat insanlığın bu bir numaralı düşmanı bir basamak gerileyerek insanlığın iki numaralı düşmanı oldu.

    dünyanın bir numaralı baş belasına bugünlerde usame bin ladin deniyor. cia, ona terörizm hakkında bildiği herşeyi öğretti: bin ladin, afganistan'da komünizm karşıtı başlıca "özgürlük savaşçısı" olarak birleşik devletler hükümetince korunup silahlandırıldı .

    başkan reagan bu kahramanlara abd'nin "kurucu başkanlarıyla manevi eşitlik" bahşederken, baba bush başkan yardımcısıydı. hollywood da buna uydu ve rambo 3 çevrildi: o günlerde, afgan müslümanları iyi çocuklardı. 13 yıl sonra bugün oğul bush döneminde ise, kötünün de kötüsü oldular.

    henry kissinger'in tepkisi ve kendisi

    henry kissinger, bu son trajediye ilk tepki verenlerden biri oldu. "her kim ki destek sağlar, finanse eder yahut teröristlere ilham verir, bunlar, en az teröristler kadar suçludur" diye vurguladı. bunlar, oğul bush'un saatler sonra tekrarlayacağı sözlerdi. eğer durum buysa, şimdiki acil görev, kissinger'ı bombalamak olur.

    kissinger'ın suç dosyası bin ladin ya da dünyadaki herhangi bir teröristten çok daha kabarıktır. üstelik bu suçlar, dünyanın çok daha fazla sayıda ülkesinde işlenmiştir. endonezya, kamboçya, iran, güney afrika, bangladeş ve akbaba planı'nın [plan condor] kirli savaşından çok çekmiş bütün güney amerika ülkelerinde devlet terörüne "destek, finans ve ilham" sağlamıştır.
    11 eylül 1973'de, geçen haftanın ateşinden tamı tamına 28 yıl önce, şili başkanlık sarayı'na hücum edilmişti. kissenger, allende ve şili demokrasisinin mezar kitabesini, şili'deki seçim sonuçlarını yorumlamadan çok daha önce yazmıştı: "bir ülkenin, kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden, komünist olmasına neden göz yummamız ve tahammül etmemiz gerektiğini anlamıyorum."

    ortak payda: halkı aşağılamak

    halkı aşağılamak, devlet ya da özel terörünün ortak paydalarındandır. örneğin, bask ülkesinin bağımsızlığı için insan öldüren bir örgüt olan eta'nın bir sözcüsünün dediği gibi: "hakların, azınlık veya çoğunluk olmakla hiçbir alakası yoktur."

    düşük teknolojili terörizm ile yüksek teknolojili terörizm arasında, dinsel fanatiklerin terörizmi ile piyasa fanatiklerinin terörizmi arasında, umutsuzların terörizmi ile güçlülerin terörizmi arasında, ve zincirinden boşalmış psikopatın terörizmi ile soğukkanlı üniformalı profesyonelin terörizmi arasında epey bir ortak nokta vardır. hepsi, insan hayatını hiçe sayma noktasında buluşuyor: kumdan kaleler misali yıkılan ikiz kulelerin altında ölen 5500 yurttaşın katilleri ve dünya gazete ve televizyonlarının ilgisini çekmeyen, çoğu yerli 200.000 guatemalalı'nın katilleri gibi. o guatemalalılar, herhangi bir islam fanatizmine kurban gitmediler, fakat birbirini izleyen birleşik devletler hükümetlerinden "destek, finans ve ilham" alan ölüm mangalarınca öldürüldüler.

    bütün bu ölüm tapıcıları, sosyal, kültürel ve ulusal farklılıkları askeri terimlere indirgeme ihtiyacı konusunda da hemfikirdirler. kötülüğe karşı iyiliğin adına, tek hakikat adına, her şeyi önce öldürüp sonra sorarak çözümlüyorlar. ve bu yöntemle, savaştıkları düşmanı güçlendiriyorlar.
    başkan fujimori'ye, bir terör rejimi kurabilmesi ve peru'yu bir muz fiyatına satabilmesi için aradığı kitle desteğini aydınlık yol'un zalimlikleri sağladı. cihad adına terörizm zeminini hazırlayan şey, birleşik devletler'in ortadoğu'daki zalimlikleridir.

    her ne kadar, uygar dünya'nın liderleri yeni bir haçlı seferi için bastırsalar da, allah, kendi adına işlenen suçlardan sorumlu değildir. "günün sonunda", ne tanrı yahova'nın izleyicilerine karşı bir soykırım yapılmasını, ne yahova, şabra ve şatila katliamlarının yapılmasını emretti ve ne de filistinlilerin topraklarından sürülmesini. herşey bir yana, allah, tanrı ve yahova aynı kutsallığın üç farklı adı değil mi ki?

    gözegöz kör eder

    hatalar trajedisi: artık, kimin kim olduğunu hiç kimse bilemiyor. patlamaların dumanları, hepimizi açık seçik görmekten alıkoyan çok daha kesif bir duman perdesinin bir parçasını oluşturmaktadır. intikamdan intikama, terörizm bizi kendi mezarlarımızı kazmaya zorluyor. new york duvarlarındaki bir grafittinin geçenlerde basılmış bir fotoğrafında gördüm: "göze göze bütün dünyayı kör eder!"
    şiddet sarmalı, şiddet ve karışıklık doğurur: acı, korku, hoşgörüsüzlük, nefret, çılgınlık.

    bu yılın başlarında, porto alegre'de, ahmet bin bella: "danayı bile delirten bu sistem, insanları da delirtiyor" uyarısında bulunmuştu. ve bu delirmiş, nefretten çılgına dönmüş insanlar, kendilerini yaratanlar gibi davranıyorlar. luca adında, üç yaşındaki bir çocuk , bana: "dünya, evinin nerde olduğunu bilmiyor" demişti. o sırada bir haritaya bakıyordu. bir gazeteciye de bakıyor olabilirdi.

    25.09.2001

    çeviren: özgür karaduman
    http://www.bianet.org/2001/09/26/haber4853.htm


    (elcezire exclusive - 4 Aralık 2002 04:41)

  • comment image

    son zamanlarda okuduğum en çarpıcı metin kendisine aittir, tepetaklak kitabından - yanlışlık olmasın henüz okumadım ama şu alıntıdan sonra ertelemek imkansız artık. buyurun:

    "viktoryen çağ'da evli olmayan hanımların önünde pantolonlardan bahsedemezdiniz. bugün de kamuoyu önünde bazı şeyleri söylemek iyi karşılanmaz:

    kapitalizm sahne ismi olarak pazar eknomisi' ni kullanıyor; emperyalizme küreselleşme deniyor, cücelere çocuk demek gibi bir şey bu;

    oportunizm pragmatizm oldu;

    ihanetin adı realizm;

    yoksullara yoksun, dar gelirli ya da kıt kaynaklı insanlar deniyor;

    yoksul çocukların eğitim sistemi tarafından dışlanması eğitimi yarıda bırakma adı altında tanıtılıyor;

    patronun, işçinin tazminatsız ve açıklamasız işine son verme hakkına emek piyasasının esnekliği deniyor;

    resmi dil kadın haklarını azınlık hakları arasında tanıyor, insanlığın yarısını oluşturan erkekler çoğunlukmuş gibi;

    askeri diktatörlük yerine süreç deniyor;

    işkenceye yasadışı baskı ya da fiziksel ve psikolojik baskı deniyor;

    hırsızlar iyi bir aileden olunca, kleptoman oluyor;

    kamu kaynaklarının çürümüş bir politika tarafından boşaltılmasının adı yasadışı servet edinme oluyor;

    otomobillerin işlediği suçlara kaza deniyor;

    kör yerine görme engelli deniyor;

    zenci renkli insan oluyor;

    uzun ve acılı hastalık dendiğinde kanser ya da aids olarak okunmalı;

    ani ölüm, kalp krizi amlamına geliyor;

    asla ölüm denmez, fiziksel kayıp;

    askeri operasyonlarda yok edilen insanlar da ölü değildir, çatışmada ölenler zayidir, sivillerse kayıplardır;

    1995'te fransa güney pasifik'te nükleer denemeler yaparken, fransız büyükelçisi yeni zelanda'da açıkladı: "bu bomba kelimesi hoşuma gitmiyor. bomba değil bunlar. bunlar patlayan mekanizmalar" ;

    kolombiya'da askerin himayesi altında insanları öldüren bazı grupların adı ortak yaşam;

    şili diktatörlüğündeki toplama kamplarından birinin adı haysiyet'ti, uruguay diktatörlüğünün en büyük cezaevinin adı özgürlük;

    1997'de chiapas'ta acteal köyü'nün kilisesinde dua ederken tamamı çocuk ve kadın kırk beş köylüyü arkadan makneli tüfekle tarayan yarı askeri örgütün adı barış ve adalet'ti."


    (huzursuzlugun kitabi - 20 Kasım 2010 01:51)

  • comment image

    "yoksullara yiyecek verirseniz 'aziz', neden yiyecekleri olmadığını sorarsanız 'komünist' olursunuz" demiş bir abi, reyiz.


    (zarif philips - 11 Kasım 2011 01:47)

  • comment image

    "hayır işlerine inanmıyorum. dayanışmaya inanıyorum.

    hayırseverlik çok dikey. yukarıdan aşağı iniyor.

    dayanışma yataydır. ötekine saygı duyar…"


    (ahmetgm - 3 Mayıs 2015 16:10)

  • comment image

    sadece bu anlatı için bile okunmaya değer galeano. inanın bana, bunca zahmete değer.

    nehri geçen adamlar

    bugün öğrendiğime göre, bir grup adam, her ay, derginin çıktığı gün, onu okumak için uruguay nehri'ni geçiyorlar. sayıları yirmi civarında. grubun başında altmış küsur yaşlarında uzun yıllar hapis yatmış bir profesör var. sabahleyin paysandu'dan çıkıp arjantin topraklarına geçiyorlar. burada hepsi birleşip crisis dergisinin bir sayısını aldıktan sonra bir kafeye oturuyorlar. içlerinden biri hepsi için, dergiyi sayfa sayfa, yüksek sesle okuyor. dinliyor ve tartışıyorlar. okuma bütün gün sürüyor. bitince, dergiyi kafe sahibine hediye edip ve o derginin yasak olduğu benim ülkeme dönüyorlar. sadece bunun için bile olsa, diye düşündüm, bunca zahmete değer.

    eduardo galeano
    aşkın ve savaşın gündüz ve geceleri


    (devinimsizlik - 6 Haziran 2015 01:03)

  • comment image

    aşkı daha nasıl anlatabilirdik ki:
    ‘uyku tutmuyor.göz kapaklarımın arasına sıkışmış bir kadın var.çık oradan, derdim ona diyebilseydim.neylersiniz ki boğazıma da bir kadın kaçmış.‘ kucaklaşmanın kitabı


    (yalnizgezerinhayalleri - 14 Eylül 2004 10:25)

  • comment image

    tersine dünya okulu'ndan bir anektod:

    "güney'in bakış açısına göre , kuzey'in yazı kıştır.
    bir solucanın bakış açısına göre , bir spagetti tabağı orjidir.
    hinduların kutsal bir inek gördüğü yerde, başkaları koca bir hamburger görür.
    hipokrat'ın, galeno'nun, maimonides'in ve paracelso'nun bakış açısına göre, hazımsızlık diye bir hastalık vardı, ama açlık diye bir hastalık yoktu.
    cardona köyü'ndeki komşularının bakış açısına göre, yaz kış aynı elbiseyle dolaşan toto zaugg müthiş bir insandı:
    - 'toto asla soğuk almaz'. diyorlardı.
    toto birşey demiyordu. soğuk alıyordu. alamadığı şey paltoydu. "

    diyerek göreceliliği açıklayan uruguaylı yazar.

    hoş bir tat, hoş bir doku...


    (rakedmaramon - 8 Kasım 2004 20:07)

  • comment image

    dünyada açlar ile obezlerin sayısı eşit. açlar çöplüklerden topladığı, obezler ise mcdonaldstan aldıkları çöplerle besleniyorlar" gibi mükemmel bir tespiti yapmış olan güney amerikalı yazar-düşünür.


    (nisandede - 15 Şubat 2005 21:48)

Yorum Kaynak Link : eduardo galeano