The Rabbit Trap (~ Tavsan Tuzagi) ' Filminin Konusu : The Rabbit Trap is a movie starring Ernest Borgnine, David Brian, and Bethel Leslie. Job or family? This perennial conflict portrayed in this drama about a draftsman, able to free himself from the job for a very overdue family...
Run Silent Run Deep(1958)(7,4-9107)
Take a Giant Step(1959)(7,2-219)
Shield for Murder(1955)(6,9-803)
The Unfaithful(1947)(6,9-813)
Black Like Me(1964)(6,8-576)
bu yıl vizyona girecek nicole kidman ve aaron eckhart'lı john cameron mitchell filmi. çocuklarının geçirdiği kazadan sonra hayatı altüst olan bir çifti anlatıyor ve john cameron mitchell'in senaryosunu yazmadığı ilk filmi olma özelliğini taşıyor. filmle ilgili ilginç bir hikaye ise, aaron eckhart'ın filme nicole kidman'ın isteği ile girmesi. aaron'ın kendisi bizzat "bu filmde oynadım çünkü nicole kidman benim filmde benim olmamı istemiş. bilirsiniz, nicole kidman biriyle çalışmak isterse çalışır." demiştir.
(kadir - 26 Ocak 2010 14:15)
--- spoiler ---gereksiz bir film olmuştur kendileri ..... defalarca işlenen, gerçekçi işlenen her versiyonunda olduğu gibi durgun, ağır, hüzünlü kimi zaman çok anlayamadığınız ama belli durumlarda hak vereceğiniz çeşitli insanlık hallerinin sergilendiği film olmuş. nicole kidman sanki her zamanki gibi kendini ya da kendi üzerine yakışan / yapışan rolu canlandırıyor; soğuk, mesafeli, kimse tarafından anlaşılamayacağına inanmış, biz ölümlülerin bir karış yukarısında bir yerlerde, ulaşılmaz. acısını bile snop, soğuk ve asil yaşıyor .... kendilerinin yeni suratına halen alışamadım. aaron eckhart ise aksiyon rollerinin dışında, sıcak, insansı görmek hoştu. john cameron hedwig and the angry inch muhteşem bir film yaptıktan sonra, shortbus ile standartını düşürüp, rabbit hole ile de gereksiz bir film yapmıştır. hadi bakalım--- spoiler ---
(ride - 5 Ocak 2011 17:17)
bir ailenin dramını anlatan ve kısmen revolutionary road'a benzeyen bir film.--- spoiler ---hep aynı muhabbetler. birbirini çok seven bir çift, çocuğunu kaybeder. kadın olayın etkisinden bir türlü kurtulamaz. erkek önce kadına anlayışla yaklaşır sonra o da dayanamaz ve evlilik çekilmez hale gelir. ardından aldatma sınırlarına kadar uzanan mevzular... farklı bir şey yapanı görsem şaşırırım.--- spoiler ---
(lawngreen - 8 Ocak 2011 22:36)
nicole kidman hatırına izlediğim ve bazı kısımlarda tahammül ettiğim film.--- spoiler ---bir kere howie karakterinin geceleri kaybettiği çocuğunun aynı görüntüsünü izleme takıntısı ile gündelik hayatta hiçbir şey olmamış gibi davranması arasındaki çelişkili davranışlar, oyunculuk açısından iyi yansıtılamamış. burası benim açımdan havada kaldı. nicole kidman'ın sosyal ilişkilerindeki kayıtsız ve soğuk tavırları ise verilmek istenen mesaja tam olarak oturmuş. bundan sonra onu böyle rollerde daha sık göreceğiz gibi. auggie karakteri çok gereksiz olmuş ve filmin hiçbir yerinde en ufak bir katkısı yok neredeyse. filmin en beğendiğim yeri kazaya yol açan gencin ailenin evindeki karşılaşma sahnesi idi. burada kimin ne tepki vermesi gerektiği çok iyi bir şekilde dramatize edilmiş.--- spoiler ---
(skipper99 - 19 Ocak 2011 12:27)
daha sert bir konu ve daha dramatik bir yapı beklentilerini karşılayamamış john cameron mitchell filmi. sert konu derken ne kastedildi acaba? yani bu filmin konusu ve dramı üzerine daha ve daha sert ne olabilir ki ?istiyoruz ki acıyı görelim, acıyı sıcağı sıcağına görelim, kan olsun, parça olsun, o "an" ne varsa, nasıl yırtıldıysa ses telleri onu duyalım o "an" a şahit olalım, zannediyoruz ki acı orda, o sahne de. john cameron mitchell i bilmem etmem, ilk defa bu filmle adını duydum ve gösterdikleriyle iliklerime kadar acıyı hissettim, nicedir senamada dudağımı büzüştürüp çenemi titreten, hüngürdeten, salya sümük eden bir acıya tanıklığım olmamıştı. reality show yapmamış, alevi, kanı, yayagarayı verip kaçmamış, asıl zor olanı göstermiş...o an geçer gider ama ya yıllar yıllar süren sonrası? ya en değerli şeyini kaybettiysen ve önünde 30-40 yıllık bir ömür varsa? bahçene sessizlik çöktüğünde seni o tavşan deliğinde kaybolmaktan ne kurtaracak ? neye dayanacaksın neyde arınacaksın ? filmde cevap yok.. saf acının tarifi var.. teselli yok.. ya inanacaksın, ya oyuna devam edeceksin, ya da tavşan deliğinde kaybolacaksın!becca ile annesinin bodrum'daki diyaloğu filme mola verdirecek kadar ağır....--- spoiler ----hiç acısını dindirdiğin oldu mu?-hayır.dineceğini sanmam.en azından benim için. 11 yıl olacak.yine de değişiyor.-nasıl?-bilmiyorum.ağırlığı sanırım.bazen çekilebilir oluyor.gizlice cebinde taşıyabileceğin......bir tuğla parçası gibi olur.bir süreliğine......unutabiliyorsun bile. ama sonra her nesebeple olursa olsun vasıl oluyorsun.işte orada. "doğru ya."daha kötüsü ne olabilir ki.--- spoiler ---
(keysersouze - 22 Ocak 2011 00:57)
--- spoiler ---acını, yana yakıla yaşamak dururken, sanki hiç yokmuş gibi davranarak, en zor olanın seçildiği, iki kişilik bir yalnızlık filmi. --- spoiler ---
(blumengasse - 21 Şubat 2011 22:55)
yönetmen filmini baştan sona kendi minimal dünyası içinde tutmayı başarıyor. ne becca'nın çocuklarına çarpan arabayı kullanan genç ile kurduğu yakınlığa dair herhangi bir sözel açıklama gereği duyuyor, ne de 'kaza anını göstermek' gibi seyirci üzerinde duygusal etki yaratacak sulara giriyor. hedefini iyi belirlemiş ve o yönde hiç sapma yapmadan giden ve iyi çalışan bir senaryo var...(http://hayatimizsinema.blogspot.com/…inde-2010.html)
(diamant - 24 Nisan 2011 07:18)
hikayesini, duygu sömürüsü yapmadan, çok yalın ve insanın içine işleyecek şekilde anlattığı için benden pekiyi almıştır. ağlamamak için kendimi sıktığım için de başımda müthiş bir ağrı oluştu filmin sonunda. bir de bu film, etkisini en çok gerçekte çocuğu olanlar üzerinde gösterir, kendimden biliyorum .
(kimya enginari - 25 Nisan 2011 00:04)
daha baştan, ismine vurulduğum film. sonra da kendisine... ölüm, biz insanların duygusal olarak verebileceği en büyük mücadele. bu konuyu işleyen tüm filmler iç sıkıcı olabilirler, böylesi bir mücadeleye zihnen de olsa ortak olmak istemeyen bünyeler için. böylesi filmleri izlemek için öncesinden bir psikolojik hazırlık gelir kesinlikle. artık çakra açmak mı, kalp gözünüzü açmak mı dersiniz bilemem. ama insan bile bile kendini asla ama asla olmak istemediği bir durumdaki bir karaktere empati yapacağı bir filmi izler mi? izler. hem kendini sınamak, hem ufkunu genişletmek için. --- spoiler ---bu filmi tebrik ediyorum, özellikle de bir türk seyircisi olarak. bu senaryo türkiye'de yazılsaydı, çocuğun öldüğü sahnenin filmde olmama olasılığı neydi sizce? sıfıra yakın dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız da. peki annenin sinir krizleri geçirip annelerimizi ağlatmaya gebe sahneler izlememe olasılığımız? cevap aynı, değil mi. duygusal yükü bu kadar ağır bir filmin sömürüden bu kadar uzak çekilebilmesi bence takdir edilmesi gereken bir şey.filmin bir diğer önemli yanı, bu gibi durumlarda dramın çıkarılacağı ilk insan anne üzerinde değil, eşit miktarda baba üzerinde de yoğunlaşması. ikisinin de ölümle mücadelesi farklı seyirlerde ilerliyor. iki karakterin de acısını silmek konusunda, daha da önemlisi hayatlarına devam etmek konusunda farklı öncelikleri var. bunların çatışması da, kesişmesi de çok güzel işleniyor doğrusu.nicole kidman botoksludur ve estetiklidir bilemem, bunu anlayacak kadar bilgili değilim bu konuda. ama zaten "donuk"luk yıllardır kariyerinin ve popüler kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan nicole kidman'ı bu filme o kadar yakıştırdım ki, bırakın oscar'a aday olmasını garipsemeyi, black swan'daki natalie portman performansının çarpıcı farklılığı olmasa ödülü bile alabileceğini düşündüm. bazen öyle bir acı çekersiniz ki, uyuşursunuz. hissetmezsiniz hiçbir şey. filmdeki karakter de aynen bu durumda. elleri kolları bağlı, uyuşukluğun geçmesini bekliyor. bir yandan dünya tarafından, kader tarafından, kocası tarafından, ailesi tarafından sınanıyor; bir yandan da tek başına kalıp önüne çıkabilecek tüm engebeleri baştan saf dışı bırakma isteğiyle mücadele ediyor. bir şeyler yapıp hayata devam etmek ile olduğu yerde uyuşuk kalmak arasında gidip geliyor. grup terapisi işe yaramadığı zaman çok zor da olsa kendi terapisini yaratıp jason ile iletişime geçmesi tesadüf değil elbette. bir düşünün, öyle ya da böyle oğlunuzun ölümüne sebep veren neden sonuç ilişkilerinin en son halkası ile karşı karşıya oturduğunuzu. köpek satın alınmayabilirdi, tasması takılabilirdi, kapı kapatılabilirdi, çocuğu yalnız bırakmayıp iki dakikalığına eve dönülmeyebilirdi... fark etmez. o çocuk o arabayı oğlunuza çarpmayabilirdi. son halka kendisi. gözünün içine bakıp, hem kendi hem de çocuğun hayatını değiştiren becca'yı ben çok iyi anlıyorum. o ifadesizliğini de, kocasındaki esrar kokusunu sorgulamamasını da, kardeşinin hamile oluşunu içine atmaya bu kadar uğraşmasını da. ayrıca becca'nın tanrı'yla ilgili görüşlerini belirttiği iki sahne de muhteşemken ilk grup terapisi sahnesi favori sahnelerim arasına girdi bile. rachael getting married filminde anne hathaway de benzer bir içtenlikle tüm duygularını kusmuş, beni koltuğuma çivilemişti. yine aynı şekilde hissettim. bir insanın içini kimin ne düşüneceğini umursamadan, sonuçları aklına getirmeden dökebilmesi kadar kıymetli bir şey olmayabilir belki de.--- spoiler ---rabbit hole bir başyapıt değil belki, ama gücü olanlara çok esaslı bir duygu jimnastiği sunduğu kesin. karakterler konuşurken gözlerinin içine bakın, aaron eckhart'ın kasları ya da nicole kidman'ın botoksuyla değil ağızdan çıkan cümlelere ve atmosferden gelen ağırlığa kendinizi teslim edin. yalan değil, içiniz çok sıkılacak. ama her film siz eğlenin diye çekilmiyor. böylelerine de ihtiyaç var.
(under rug swept - 18 Temmuz 2011 14:31)
hayatında görmediğin, yaşamadığın şeyleri beyaz perdede görmek isteyebilirsin, görmek istemeyebilirsin; hayatında görmekten bıktığın şeyleri, hayatının sıkıcılığını bir de beyaz perdede görmek isteyebilirsin, görmek istemeyebilirsin. bunlar bir izleyici olarak senin tercihindir. ben şu sıkıcı hayatıma benzer sıkıcılıkta, durağanlıktaki hayatları sinemada da görünce o filmden zevk alabiliyorum. o sahnelerle, o karakterlerle günümün herhangi bir anında karşılaşabilme ihtimalimin olması o filmi benim gözümde çok farklı bir yere taşıyor. bu bahsettiğim özelliklere sahip bir film rabbit hole. sıradan bir ailenin, evlat acısının üstesinden gelme çabaları anlatılıyor. bu kadar sıradan bir öykü olunca hikayedeki herhangi bir karakter yerine kendinizi çok rahat koyabiliyorsunuz bu da filmin sizi kolayca içine çekmesini sağlıyor. bu durağan film için kayıp 2 saat diyebilirsiniz elbette ama en azından benzer sıkıcılıkta geçen kendi hayatınızın da bir o kadar kayıp olabileceğini aklınızın bir köşesinde bulundurun.
(vennus - 29 Nisan 2012 13:14)
Yorum Kaynak Link : rabbit hole