Issiz Adam (~ Alone) ' Filminin Konusu : Alper 30lu yaşlarda, gurme sayılacak düzeyde yemek kültürü olan kendi restoranının sahibi iyi bir aşçıdır. Lüks yaşamayı seven, işinde başarılı ama özel yaşantısını her gün farklı kadınlarla birlikte olarak düzene koyamamış, hayatını; yaptığı yemekler, günübirlik ilişkiler, paralı kadınlar üçgeninde yaşayan birisi iken; Hayatının akışı, bir gün Beyoğlu' nun arka sokaklarında, aradığı eski plak için bir kitapçıya girmesiyle değişir. Ada 20' li yaşlarının sonlarında, güzel, çocuk kostümleri tasarlayıp diken, Alper' in modern yaşamının aksine çok mütevazı, hayatta fazla inişleri çıkışları olmayan genç bir kadındır. Bir gün eski bir kitabi bulabilmek için Beyoğlu' nda dolaşırken Alper ile ayni kitapçıya girer. Çapkın bir adam olan Alper, Ada' nın güzelliğinden etkilenir ve Ada' yı takip etmeye başlar. Ada' nın aradığı kitabi bulmuştur. ilk sayfasına telefon numarasını yazar. Ada' nın işyerine kadar devam eden takip, Alper' in tanışma bahanesiyle aldığı kitabı Ada' ya vermesiyle son bulur. Ada ve Alper' in yaşamlarında ilk defa karşılaştıkları tutkulu aşkın ilk sinyalleri bu kitapla başlar. Alper kopamadığı özgür hayatinin içersinde Ada' ya yer açmaya çalıştıkça, yaşamının daraldığını fark eder. Aşkı ve özgürlüğü arasında kalan Alper' in sessiz çığlıklarını duyamayan Ada, kendini aşkın rüzgârına kaptırmıştır bir kere; Ve yaşam bir kere daha aşk oyununun perdelerini Ada ve Alper için açacaktır. Issız Adam, modern hayatın yalnızlaştırdığı insanları anlatan, yemekler, anneler, eski şarkılar ve aşk üzerine bir film.
Vizontele(2001)(8,0-33568)
Kelebegin Rüyasi(2013)(7,8-16911)
Kaybedenler Kulübü(2011)(7,7-18075)
Mustafa Hakkinda Hersey(2004)(7,6-8423)
Unutursam Fisilda(2014)(7,5-6454)
Ask Tesadüfleri Sever(2011)(7,3-15470)
Bi Küçük Eylül Meselesi(2014)(7,2-9524)
Tamam miyiz?(2013)(7,1-3424)
Barda(2007)(7,0-9518)
Prensesin Uykusu(2010)(6,8-1864)
Ulak(2008)(6,8-4122)
Incir Reçeli(2011)(6,6-10374)
issiz adam filmi kanaatimce evrensel bir film olmuş. bana deseler ki alberto fariçelli den yürek burkan bir italyanca aşk hikayesi, koysalar türkçe alt yazıyı, yerdim. ha keza alehandro de parga' dan ispanya' yı sallayan aşk filmi yine yerdim. fransız da olurdu, çek de. beyoğlu zaten biraz prag' dan biraz roma' dan, biraz şanzelize' den. şarapsa kadehin afillisi, sevişmekse her zevkten bir tutam, otogar dediğinin hüznü her dilde aynı. çok bilir eleştirmen havalarından uzaklaşarak diyebilirim ki; koydu bana film. acıttı yani bildiğin. bana tapan bir kocam ve sıhhatli gürbüz çocuklarım var. ne mazimde hazin bir ayrılık, ne dillendirilmemiş bir platonikliğim oldu. ama sille tokat girdi bana film. ağlayarak şükreder mi haline insan.ben şunun cevabını aldım filmde; yolum doğruydu. facebookta bazen görürüm dünyanın bir köşesinde envayi milletten insanla o koca kadehlerde hiç görmediğim şehirlerin, tanık olmadığım mimarisinde, bir başka teraslarda şarap içer bir zamanlar en yakınımdaki insanlar. ben ise o resimlerin altına komik olmaya çalışan mesajlar yazarken, kulağımda algımın yarattığı yalan çocuk ağlamalarının tedirginliği, ütüye zaman kaldığını teyit etmek için bir gözüm saatte, kokusu evden tam çıkmadığı için içimden de atamadığım kekimin tam kıvamında kabarmış olmasının gururu, istanbulun merkezine 5 km ama hengamesinden uzak güvenlikli evimin açık camının serinliğinde "o neredeee ben nerede" diye dertlenir olurdum arada. uktelerim bazen listelere sığmayacak diye korkardım. çamaşırlar kurumadı diye, nohut bir türlü istediğim gibi pişmiyor diye dertlenecek adam ben miydim ulan derdim kendime. geceleri içtiğim iki kadeh rakı mı olacaktı şu hayattaki farklılığım diye gererdim kendimi. işte sonra izledim issiz adamı. dedim ki aşktan öte zafer yok hayatta. bir insan kaybediyorsun,peşinden bir sürü mutluluk olasılığı da kayıyor elinden. hesaplamaya ne matematik ne de ömür yetiyor.bir aşk buluyorsun, onun aşk olduğunu anlayacak olgunluğa erdiğinde elinde kalan yalnızlığı tarife hiçbir şarkı yetmiyor.o sebeple zaferle çıktım issiz adam sinavindan. geç kalınmış hedeflerim küçüldü gözümde. gelinliğim daha bir aklandı sanki.en genç kadın yöneticiler listesinde değilim, gezdiğim ülkeler bir el parmağı etmiyor, telefonumun susmamasını geçtim, koyduğum yeri unutsam bana koymuyor, dnr raflarında ismim yok, ama her sabaha sevdiğim adamın kollarında uyanıyorum. hiçbirşeyi iptal etmiş değilim, ertelemişim sadece. yalnız değilim ki hayatın kroşeleri karşısında, dört elli bir canavarım hala. anaçca ağladım ben filme. izledikten 3 gün sonra gazetede afişini gördüm. dedim arayayım şunları, üç beş meze yaparım, buzlukları doldururum, rakıyı soğuturum. omzumda ağlatırım, belki bir nebze rahatlatırım.hala yanaklarımda filmin tokadının pembeliği var, içimde bir yerde yanma, midemde galiba. insan anne olunca, anne olamayana daha çok ağlıyor, onun gibi galiba.izlerken bir de, aşkın ilk günlerindeki, omuz omuza değdiğinde bile yaşanan ürpertiyle diken dikendi tüylerim. teneffüste sınıfın kapısında beni bekleyecek mi heyecanıyla geçen bir dersi dinler gibi dinledim. kokusunu ayırdetmeye başladığımı ilk farkettiğimdeki gülümseme geldi yüzüme, gitmedi uzun süre. ellerinin hep kuru ve ılık olmasını farketmenin mutluluğunu hatırladım, omzu ile göğsü arasındaki boşluğun başımı nasıl kavradığını hatırladım. ve ağlarken ada ile alper' e, ya bir gün giderse diye ağladığımı farkettim. ya izlediğimde aklıma gelen başka, eve döndüğümde kapıyı açan başka adam olsaydı, dedim kendime. rüyanda annemi kaybettiğimi görmüş gibi korktum.işbu sebeple;bu entry, bana hayatımı allayıp pullayıp geri veren, ağlayasılığımı giderip yerine şükürler koyan, hayatta az sarf ettiğim helal olsun' larımın en hakikatlilerinden birini elimden alan çağan ırmak' a adanmıştır.
(terelelli temcik - 14 Kasım 2008 23:10)
ayrıca filmdeki eskiye methiye'de çok sinir bozuyor. inanılmaz rahatsız edici.--- spoiler ---kızımızın dijital kameraya rağmen normal makina kullanması; elemanın 5+1 surround system'e direnip ısrarla plak/pikap merakı. ümüğünü sıkıcaksın ikisinin de.ama 'erkek bitmesi'ni güzel işlemiş bak orada da hakkını veriyorum filme.eleman kızı tavlıcam diye saatlerce plak daha iyi, cd sıkıştırılmış plak analog falan anlatıyosun, gözlerini kapat bak aynı konser gibi, yanında söylüyorlar hey! diye entellik yapıyorsun savunuyorsun, yok havucu şöyle kesiceksin, sucuğu böyle pişiriceksin diye iki saat yemek bilgeliği, böyle bir havalar, bir fenomenler?daha penetrasyon olmadan böyle boşalır bitersin işte... o dakikadan sonra salvador dali olsan adam değilsin. gitti onca karizmatörlük boşa. ahah."özür dilerim ya, şeyoldu da"bu noktadaki "önemli değil ya" deyişi kadının... hangimiz bu şekilde özür dilemedik a dostlar? o "önemli değil"deki ince taşşağı hissetmedik içten içe?--- spoiler ---
(spirit - 16 Kasım 2008 01:31)
eveeet alperin sakalı, adanın memesi, bilmem ne teyzenin döpiyesi derken bir filmin daha sonuna geldik. filmle ilgili yapacağım saptamaları ve filmdeki göstergeleri şpoyler ibaresi altında devam ettirmek istiyorum çünkü benim yüzümden kimsenin filmin sonunda daha az ağlamasını istemiyorum.--- spoiler ---şimdi kız var, ismi ada, güzel bi kız alımlı bişey. sinema sektöründe çalışmış eskiden sonra ayrılmış ne denli kurtlar sofrası olduğunu görmüş, şimdi çocuklara batman robin kostümleri falan dikiyor kendi dükkanında özel günler için (mesela gotham city'nin bağımsızlık günü) idealist yani. kızın geçmişine dair bir kaç ufak ipucu dışında elimizde bir şey yok, alper üstü kapalı olarak "ne o la eskiden fena sigtiler seni heralde ehöhö" esprisine karşılık ılık nescafeyi üzerine fırlatmasından anladığımız kadarıyla ada eskiden kötü bir aşk macerası yaşamış, bu konularda hassas yani. erkek var adı alper, taşradan gelmiş istanbulda kendi tutunmuş, henüz bir akp'li bakan gelip risotto siparişi vermemiş olacak ki cihangir'de bir restoran işletiyor, güzel bi arabası var chrysler cruiser, neden bu arabayı tercih etmiş? çünkü retro bi tasarımı var arabanın yani alper burda geçmişe özlem duyuyor istanbuldaki hayatından vazgeçemese de aslında köyünü özlüyor, hayat bitirmiş onu threesome'lar, swinger partyler falan yormuş. annesi küçükken ona lynyrd skynyrd’dan simple man i söyleyerek uyutmuş belli ki köyde, onun için ne oldum delisi bir insan olmamış alper lüksünden ödün vermese de arabasını retro, evini olabildiğince sade dekore edip semiramis pekkan falan dinler olmuş. kumrularımızın ilk seks deneyimi oldukça ilginç, gerçi ona pek seks denemez daha çok eli sopalı japon avcılardan kaçmaya çalışan kutup foklarının buzda debelenmesini çağrıştırdı bana. bu sahne sayesinde alperin sadece trisamcı, svingırcı, para karşılığı sekse sıcak bakan, fahişe uzmanı(whore master.. var böyle bir sıfat gerçekten) bir insan olduğunu değil aynı zamanda bir date raper(bu da var) olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. ada'nın burdaki durumu çok önemli, bu sahnedeki en önemli gösterge ada'nın sütyeni. alper kızın kazağını sıyırınca ne görüyoruz? lacivert sıradan bir naylon sütyen, yani ada eve sikişmek amacıyla gelmemiş, tamamen temiz duygularla, sadece şarap içip müzik dinlemeye gelmiş. yoksa neden babannesinin sütyenini giyip gelsin değil mi? tabi ne bilsin bu oğlan azmış, parkeleri kanırtacak benimle. düşünemiyo yani saf.. bunu akıl edemeceyek kadar saf olan kızımız nedense sabah olunca "benim kahvemden içiyosun, çabuk bitsin ki hemen gideyim diy miiiğ?" şeklinde komplike ve zekice çemkirebiliyor aniden alpere. alper her ne kadar " yok boolm nerden çıkarıyon bunları hüürrrp" falan dese de bu sahnenin bir drama queen'e ihtiyacı var. ada görevini başarıyla yerine getirerek çekip gidiyor. dış mekanda ada'yı tam bir walk of shame durumunda görüyoruz.şimdi bahsedeceğim sahneyi eminim herkes iyi hatırlıyordur. ada arkadaşının karşısında yine gittim denyonun tekine verdim diye ağlanıp sızlanırken karşısındaki arkadaşı içtiği sigarayı elindeki peçeteye tükürerek söndürüyor. buraya kadar her şey tamam da.. ya peçeteyi ağzından uzaklaştırırken peçete ve ağızla birleşik olarak aşağıya doğru sarkıp uzayan tükürüğü gördünüz mü? "ıyyy pis amına koyayım, iğrenç laaan" dediniz evet ama eğer ki bu sahne çağan ırmak'ın gözünden kaçan bir sahne değil de bilerek kurgulanmış bir şeyse o zaman farklı bir anlamı var. klasik sinema dilinde "kötü" kavramının zaafları olmaz, hataları olmaz. en azından "aa bu da bizdenmiş, püsküütü çaya banıp yiyo, sümüğü akıyor, regl olunca sevgilisinden olup olmadık şeyler istiyor" vb.. şeyleri düşünüp empati kurmamız engellenir ki, katharsisi yanlış kanalize etmeyelim, iyi'yi kötüden ayırabilelim, kötü daha kötü, iyi daha iyi olsun, kötüler ölsün gebersin, iyiler amerikayı uzaylılardan ve araplardan kurtarsın vs.. siz hiç taharet musluğunda götünü yıkayan femme fatale karakter gördünüz mü? görmemenizin nedeni yabancıların götlerini yıkamamaları ve çok pis insanlar olması yüzünden değil. işte bu sahneyle o kız diyor ki "alo ben harbi kızım, sizden biriyim, halk çocuğuyum, alperle ilerde bir işim olmaz". yani bu sahneyle beraber bu kız ve alperin sikişmemesi garanti altına alınıyor. yoksa bu sahne olmasa da işi alpere bıraksan ohooo havada karada. bu yüzdendir ki ilerde alper ve bu kızı yanlarında adayla beraber sarmaş dolaş felan görmemize, alperin bunu yanağından öpmesine, yani filmin fake atmasına rağmen "imkanı yok bunlar asla sikişmeyecek" diyerek gönül rahatlığıyla izledim. halbuki bu sahne olmasa önceden kıza "motor, kaltaaaak, az sonra kesin alpere verecek orospu" diye ön yargılı yaklaşmayacak mıydık? kumrularımızın ikinci sevişme sahnesi alper için deplasmanda geçiyor. sahneyi değerlendirmeden önce bu kısımla ilgili başka bir göstergeyi ele alalım. alperin evine baktığımızda modern ve retro dizaynın yanı sıra eve belli bir matlık sahip, alperin evinin cansız ve soğuk renklerine karşın ada'nın evinin canlı ve sıcak renkleri. aynı zıtlık michael mann'in heat filminde vardı robert de niro'nun minimalist ve soğuk evine karşı ashley judd'un sıcak ve renkli yuvası. bunlar güzel göstergeler tabi neyse ne diyorduk alper deplasmandaydı. evide oynayan her takımın yapacağını yapan ve erken atağa kalkmasının ve durmadan saldırmasının yanı sıra alper denen hayvan bu tutumunu deplasmanda da sergileyerek agresif oyunuyla göz doldurmadı diyemem. ama ada öyle bir kız değil, kırbaca, kelepçeye dirty talk'a gelemiyor. bu yüzden ilk önce üste çıkıp kontrolü eline aldı daha sonra da alperi, hayvanat bahçesinden kaçan her ayıya yapılan uyuşturucu tabancayla vurma ve bayıltma işleminden geçirdi. bu üste geçişi aynı zamanda proleterya'nın kapitalizme karşı bir zaferi olarak yorumlayabiliriz. bireysel olarak olmasa da ada'nın üretkenliği, idealistliği, anaç ve korumaclığı, sekse temkinli yaklaşışı proleterya'yı bir sovyet propaganda afişiymişçesine temsil ederken, alper'in rahatlığı, umursamazlığı ve durmadan hoyratça zevk arayışları kapitalizmin komformizm vaadiyle uyuşmakta. çünkü alper bu sevişmede öyle bir kendinden geçti ki bir ara yumruğunu kaldırıp enternasyoneli söylemeye başlayacak zannettim. son olarak "hadi bak dokun hisset ımm mm" ve "ohh evet vay bee uvv beybii" enstanteneleri nedir? marlon brando maria schneider'la sevişmedi öyle last tango in paris'te.. biz de sikişiyoruz kandırmayın insanları.ve en can alıcı bölüm alper'in annesi köyden gelir. burada bu hanım teyze'ye yüklenen misyon nibelungen'deki siegfreid'ınki gibi bir kurtarıcı değil. daha çok alperi sıkıştığı eklektik ve gel gitlerle dolu hayatında gerçekle yüzleştirecek olan "nenen çarık giyerdi bunları unuttun mi?" modelidir. bu yüzdendir ki alper eski hayatına ne kadar özlem duyarsa duysun istanbulda bu durumla (yani taşralılık, köylülük) çatışmak onu oldukça rahatsız etmekte, rezil olacağı dürtüsüyle annesine modern hayatın içinde bir şark köşesi muamelesi yapmaktadır. restorandaki mevzu bahis sahnede alperin "annee.. anneee.. annneeeeeeeeeaaaaaa" diye kriz görmüş başbakan gibi höykürüp kadıncağızın ödünü patlatması, tansiyonunu 20 ye çıkarması alperin saf bir göt oğlanı olmasından dolayı değil bu yüzdendir. ama bağırmak ki ne bağırmak sanırsın ki annesi eski engizisyon yüksek üyesi de alperi kazığa oturtmuş, holy diver etmiş orta çağ'da. aslında buradaki doğu-batı örnekleri oldukça fazla, gloria jeans de türk kahvesi içen anne çok basit ve artık görmeye alışık olduğumuz bir görüntü. yani postmodern bir görüntü değil artık, kadıncağızın alışveriş merkezindeki etrafa bakışları falan.. geçiniz. ama kızımız ada ne yapıyor, harem(esenler değil de harem olması da kozmopolit yapıyı daha iyi anlatmış) otogarından kadının otobüsten iner inmez elini öpen kızımız, gloria jeans de frappuçino içmeyi tercih ediyor. ulan ölür müsün o kadına eşlik edip türk kahvesi içsen. hayır olmaz, neden çünkü ada orada ben kadir kıymet bilirim, çok sevecenim, örf adetlere saygı duyarım ama modern yaşamın gereksinimlerinden de kopmuyorum, senin oğlana yatakta ne numaralar çekiyorum bi bilsen diyor o frappuçinoyla. yani kız-erkek beraber kadını eziyorlar köylü diye, halbuki kadının yaşadığı evi gördük, mekanı gördük gayet modern güzel bir yerde yaşıyor. kadın telefonla aradı alperi köyden gelemeden önce, telefon falan da var yani, günahını alıyorlar.kızın istanbuldan kalkıp köye gidip alperin yatağında yattığı sahneler, fotoğraflara bakmalar vs.. drama queen kavramını batıdan doğuya taşıyıp bokunu çıkarması olarak yorumlanabilir. ama köylük(köylü çünkü bilmiyor, karagöz hacivat falan geliyo akıllarına drama diyince) yerde bilmezler drama queen falan çamlığa çekiverirler adamı. final sahnesinde alper peter sellers a ve inspector clouseau ya gönderme yapıyor, komik olmaya çalışıyor ama kız anlamıyor tabi. kızın entelektüelitesi yüzeysel çükü, puslu kıtalar atlası gibi mainstream eserler okuyor. hatırlarsanız rahmetli peter seller da yapardı pink panther serisinde. kadrajdan çıkar, bir süre kadrajı boş görürüz sonra sellers gittiği taraftan diğer tarafa doğru yürür çünkü yanlış tarafa gitmiştir. alper de burada bu komiklik çabası içinde olsa da kız çoktan vayt anglo saksonlara karışmış, bu tür laubaliliklere prim vermeyecek kadar akıllanmıştır. kısaca blake edwards ın pink panther'iyle işi kalmamış artık bir breakfast at tiffany's düşkünü olmuştur.--- spoiler ---sonuç olarak yönetmen burda bekar erkeklere seslenmiş, elinizdekinin kıymetini bilin yoksa hayatınız boyunca chrysler'le gezip şarap içip bissürü insanla seks yapmak zorunda kalırsınız mesajını vermek istemiştir.
(broken - 17 Kasım 2008 19:17)
bu film, çağan ırmak'ın andropoza yaklaştığının resmidir.bu film, çağan ırmak'ın, francois ozon olmayı denediği ama ola ola ferzan özpetek'in çakması olduğu filmdir.bu film, çağan ırmak'ın tarzını konuşturduğu filmidir. çağan ırmak'ın tarzını merak edenlere kısaca bu tarzı hatırlatalım: "ağlayın... evet.. bekliyorum.. ağlıyacaksınız.. vallahi ağlatmadan koymam.. ölümü gör ağla.. ağlamazsan tokatlarım.. sizi ağlatmak için neler denedim bi bilseniz... senin için en klişe müzikleri ve diyalogları kullandım ağlasana.. ağzına sıçayım ağlasana"beni bu filme çağıran arkadaşıma, kendisi sinemacı olmasına rağmen utana sıkıla "yok ben o filme para vermem, korsanını bekliyorum" dedim, ısrarla gel dedi, gelmem dedim, gel dedi, yok dedim, bir bok yedim ve sonunda gittim. gittikten sonra anladım ki bu iş önyargı meselesi değil. benim bir bildiğim var ve ben o bildiğimi seviyorum. film boyunca daraldım, bunaldım, menapoza bile girdim çıktım. o kadar berbat ve klişeydi. klişe olan konusu değil işleyişi. tek mekanda, holivud filmlerinin bize format olarak sunduğu ne kadar ilişki tipi varsa hepsini aşk diye sundular, sonra da 1 aylık ilişkinin 4-5 yıllık izlerini bize kakalamaya kalktılar. şimdi filmi bir kenara koyup herkes kendini düşünsün. 4-5 yıldır unutamadığınız aşkınız var mı? hele bu ilişki 1 aylıksa. varsa bir psikologa görünüp obsesif tedavi görmeyi denediniz mi? ben hayatımdaki 4-5 yıl önceki adamı cidden çok flu hatırlıyorum. bana bıraktığı iz de en az kendisi kadar flu. şimdikiler de 4-5 sene sonra aynı fluluğa sahip olacaklar. çünkü o kadar zamandan sonra aynı tazeliğe sahip olmaları hafızanın tabiatına aykırı anacım. hal böyleyken 1 aylık bir fuck budy ilişkisini (ben bu ilişkide sadece bunu gördüm) bu kadar ağdalayıp, zorla ağlatmaya çalışarak kakalamanın ne anlamı var? yahu hepitopu 1 ay seviştiniz. beraber gülmediniz, beraber ağlamadınız, ortak dertleriniz ve ortak zevkleriniz olmadı, ayrı zevkler ve ayrı dertleri paylaşmadınız, birbirinizin özgürlüğünü hırpalamadınız, aldatmadınız, birbirinizi bile bile incitip pişmanlıktan gebermediniz, kavga etmediniz, kavgalara girişmediniz, birbirinizin sümüklerini silmediniz, beraber küfretmediniz, beraber sinirlenmediniz, sevinmediniz ve hayatı hayat yapan ne varsa, hiçbirine beraber bulaşmadınız. ha bire istiklal'de gezip yemek yediniz ve seviştiniz. mecidiyeköy'e kadar bile gitmediniz. bu film gerçekten bir b sınıf holivud filmi miydi hala anlamış değilim? o diyaloglar ve oyunculuklar neydi öyle ? son zamanlarda bir-iki turk filminde karşılaştığım şeyle burda da karşılaştım: inandırı değiller. ne evler, ne kişiler, ne ilişkiler ne de diyaloglar hiçbiri inandırıcı ve ikna edici değil. ada ve alper nasıl karakterlerdi yahu? kitap okumayı ve fotograf cekmeyi sevmekten baska bir özelliği olmayan dunyanın en sıkıcı kadını ada; patronum, aşçılık hobim ve o kadar sığ bir adamım ki, özgürlükten tek anladığım orospularla yatmak diyen bir ayı (hatta bu sığlıktan kurtulmak için plak koleksiyoncusu bile yapmışlar ama yememiş. üstüne sinmemiş, sırıtıyor) film boyunca gerzek gerzek bomboş muhabbet edip beni daralttılar . film boyunca hiçbir şey olmadı. olacak diye bekledim gene olmadı. ha bire eski şarkılar, ortaokul muhabbetleri ve tunel-galata-istiklal. ben film boyunca "o kız o kostumlerden ne kadar para kazanıyor ki bu evde yaşayabiliyor" deyip evde kalorifer peteği aradım. ısıtması yok, ucuz mu ki acep diye düşündüm. beni ada ve alper'in ilişkisinden çok yaşam standartları ve bu yaşamın tünel-galata'dan dışarı çıkamayan kısmı ilgilendirdi. ulan bunlar kim, yoksa bu bir ferzan özpetek filmi mi, niye yolları ümraniye'ye düşmüyor, burası italya mı, niye butun evler oyle, beyoğlu kıç kadar yer ama bunlar niye ordan dışarı çıkmıyorlar dedim durdum. çünkü onların ilişkisi ne bir derinliği olan, ne de bir derdi olan bir ilişkiydi. 47 tane şarkı ve montaj sekansla geçiştirilen sahnelerdi işte.. holivudun gözümüze soka soka bize kakaladığı stereotipler, stereotip ilişkiler ve ilişki formatlarından film yeterince nasibini almış. 1 ay seviştiği insanın, 4 yıl yasını tutan kişiler yaratmış, ilişki boyunca veremediği derinliği sondaki mektup-diyaloglarla vermeye çalışıp iyice sıçmış sıvamış. bunlar ne yaşadılar da ben görmedim ve sondaki bu itirafnameyi anlayamıyorum, ben bu sırada uyudum mu, psikopat mısınız ada ve alper? alper'i unutamadıysan nasıl başkasıyla evlendin ada? ada'yla hergun dukkanına gidip ağlayacak kadar ne yaşadın alper? bende mi var bir sorun çağan?sanırım ilişkiden anladığın ne kadarsa , filmden aldığın da o kadar oluyor. hayatta ne varsa ilişkide de o vardır. fonda bir müzik eşliğinde saçma sapan geyik yaparak, pamuk helva yiyip istiklalde gezeyim sonra bunun izini 4 yıl taşıyayım diyorsan bu filme de ağlarsın, ada'yla alper'e de inanırsın, ona karışamam.ama bu kadar vasat kişilere ve vasat bir ilişkiye aşk süsü verip, saçma sapan diyalog ve mektuplarla höngür-şofurt seyirciyi ağlatmaya kalkışırsan ona birazcık küfrederim. buraya yazıyorum:bir daha, çağan ırmak filmine para verip gidersem alper gibi bir sevgilim, filmdeki gibi bir ilişkim olsun ve ömür boyu sürsün...edit: o tasavvuf usulü sevişme sahnesinden sonra aseksüel oldum, mümkün değil seksin s'sini bile düşünemiyorum. keşke ada bıraksaydı da alper onu saçını çeke çeke, fantazilerini sere sere sevseydi. o "elimi hisset, benim elim senin elin, ben senim, ikimiz bir kişiyiz, bana bakmamalısın beni görmelisin, biraz sonra insan-ı kamil olacağız , enel hak" saçmalığı neydi öyle. aklıma geldikçe hala ürperiyorum yeminle.
(zenizedi - 29 Kasım 2008 22:16)
--- spoiler ---+ olum bak gel lan buraya.- buyur ağbi.+ şimdi bak bi film yapacaz pastayı götürecez. özellikle karılar bayılacak.- yapalım ağbi de, nasıl bişe olcak?+ dinle lan hırbo; şimdi hatunların yapmak istedikleri değil de, hemen hemen hepsinin geçmişte yaşayıp unutamadığı olaylara benziyen bi hikaye yapçaz. - nası yani.+ şimdi bu hatunlarin efendi adam yerine pic tercihi var ya?- he+ konu bu paralelde ilerleyecek.- anladım ağbi valla zekisin.+ biliyom, dinle. şimdi bizim bu hatun milleti efendi adamı pek adam yerine koymazlar. sanki kendileri çok bişeymiş gibi onları hakir görürler. - he valla benim başıma gelen de bu.+ iyi gördün mü? erkekler için işin vurucu yanı da bu. neyse, bu hatunlar gidip bir piçe abayı yakarlar ya. öyle bir şey. adamımız bu. puştun teki.- puşt ağbi.+ tam puşt. az biraz da seksomanyak. neyse sözümü kesme. adı ne olsun. alper... alper olsun. ne iş yapsın, ne iş yapsın... hah tamam. bu new york ta sonbahar filminde richard gere ne iş yapıyodu? restoranı vardı.- hatırladım ağbi.+ bööle disiplinli patron; kendi yemek yapıyordu falan, ama çalışanlarıyla da tatlı sert bir arkadaş tandansı vardı.- tandans ağbi.+ kız kimdi lan- şey winona ryder.+ afferin len adam olucan.- heh heh heh + tamam ona da ne diyelim, popüler ne isim var lan bu aralar?- ağbi babaannemin eski duvar takvimi var orda yazar.+ lan s.ktirgit sokacam babaannene şimdi tööbe tööbe. lan olum pratik düşün belki üç beş kişi filmden çok etkilenirler çocuğuna o ismi koyar. dur lan hah ada olsun.- olsun ağbi. yalnız kız ne iş yapacak.+ winona ryder ne iş yapıyodu. şapkacıydı. bu da ne olsun kostümcü diyelim hatta çocuk kostümcüsü olsun. çocuk, şirinlik falan.- ağbi süpersin.+ süperim dimi. neyse. şimdi eleman tesadüfen bu hatunla tanışır, görür görmez vurulur. başlar kovalamaya.- kovalasın ağbi.+ lakin kızın geçmişten bağrı biraz yanıktır. geçmişte bir kazık yemiş yoğurdu üfleyerek yemekte, bu yüzden ilkin oğlana biraz mesafeli davranmaktadır. oğlan biraz maymunlukla beraber aynı richard gere gibi kek, pasta, börek, çörek yaparak bi şekilde kızın kalbine girer. kız dayanamaz yelkenleri suya indirir. sonra da fiki fiki anladın?- anladım yalnız kız ne zaman ölücek?+ ne ölmesi lan?- ağbi winona ölmüyor muydu?+ lan olum dur oraya bi el atıcaz. şimdi tamamen aparırsak belli olur. zaten türk dizilerinde ölen ölene. bayar yani. zaten demedim mi lan ben sana izleyen her hatun vay benim de başıma gelmişti diyip duygulanacak diye. orası farklı olum.- dedin ağbi.+ sonradan kadraja herifin anasını alacaz, şöyle güneyli birşey olsun sıcak anne tripleri. sonra kızlan anne feci anlaşacak, oğlan hop hop noluyoruz bu gidişat iyi değil olacak.- sonra.+ sonra herif kıza tekmeyi basacak, orda müzik girecez.- orrroooosssspppuuu çççooocccuuuuu+ hah olay bu, herkes aynı şeyi söyleyecek.- şerefsiz oğlu şerefsiz. gitti kıza o kadar dil döktü, sonra da bafileyip şutladı. yalnız kız da çok malmış be ağbi. yani bile bile lades.+ olum bu işler böyle. yalnız hatun milleti ona sevgi diyor- sokayım böyle sevginin içine.+ dimii, olucak lan bu iş.- olur ağbi tutar valla.+ sonra da bir beş yıl sonra onları kafa kafaya getiriz. kız evlenmiş, herif unutamamış, melankoliye kalmış. içsesler falan. olum büyük sinemacıyım lan ben.- büyüksün ağbi. + bir de yetmişlerden plak koyarız nostaljik olur. ayla dikmen, nil burak falan. - sezen aksu da koyalım mı ağbi. hastayım o karıya valla. + koyalım lan hergele, seni mi kıracam. onno tunçlu bişey koyarız, gerisi yaramaz zaten, o çakkıdı çakkıdı falan sırıtır.- haklısın ağbi. hamiyet yüceses olur mu?+ istersen abartmayalım.- peki ağbi.+ tutar mı lan?- tutmak ne kelime. millet bayılır.+ herifler mala vurmak için piç olmalıyım diyecek, karılar geçmişteki kırıklarını hatırlayacak. süperim lan ben- süpersin ağbi, yalnız filmin adı ne olacak istanbulda sonbahar koyalım mı?++++++şşşııırrrrraaaakkkkkk+++++++- pardon ağbi.--- spoiler ---
(comudus - 1 Aralık 2008 15:58)
popüler kültüre fantezi salınımı yüksek bir ürün. yer yer negatif, daha çok pozitif duygulanımlarla ayrıldım, o ayrı. lakin tecrübe ettiğim haz bir tarafa, kendime rağmen iki dakika zizekleşmek istiyorum. açılın.abiler, ablalar, millet aç. öyle değil, fanteziye aç. nuri bilge ceylan'dan sıkılacak, kızmak yok. (s.t.a.l.k.e.r oynadıktan sonra tarkovsky izlemeye özenip filmin birinci saatinde uyuyan kardeşimi sopaladım, yine sopalarım, o ayrı.) james bond filmlerine hayran hayran bakacak, autumn in new york'a ağlayacak. beğenisini mainstreaming ile şekillendireni gişede ödüllendirecek. sen istediğin kadar zırla, recep ivedik esprilerini diline dolayacak, a.r.o.g.'la mısır yiyecek (ben de yiycem lan), polat alemdar olmak isteyecek, dizilerdeki güçlü ve güzel kadınlar gibi giyinmeye, onlar gibi sevip sevişmeye özenecek. alper simulasyonları istiklal'de tespit edilir olmuş, ben de yüksel'deki kitapçılarda rastladım birkaçına. ada olma arzulu, kendinde ada bulma arzulu kadınlar tanıyorum. demek ki, fantezi salınım ve dağıtım mekanizması çalışmış. hönküreceğimize, alper ibne midir, ada salak mıdır, çağan ırmak bizi sikiyo mu diye kaşınacağımıza, anlamaya çalışsak?fantezi ne yapar? bize, nasıl arzu edeceğimizi öğretir. fantezi, "alper gibi yaşamayı istiyorum, gerçekte asla öyle olmayacak, o zaman alper gibi yaşamanın fantezisini kurayım" değil. mesele, daha ilk başta, "alper gibi yaşamayı arzuladığımı nasıl biliyorum?" sorusu ile ilgili. bunu bana öğreten fantezi işte. arzuları bir tatmin simulasyonu kaynağına yönlendirerek disiplin edici bir şey, popüler kültür. lacanik kafa karıştırıcı cümleyi telaffuz edelim: "cinsel ilişki yoktur". kişinin partneriyle uyumlu bir cinsel ilişkisi olacağının evrensel bir garantisi yoktur. biri ile cinsel ve duygusal bir ilişkiyi sürdürülebilir kılmak için bir fantezi inşa edersiniz, herkesin kendine göre bir formülü olur.fantezide ("ıssız adamın sevgi dolu kadınla trajik aşkı") sahne alan arzu, fanteziye yazılan için, "ben ne arzuluyorum" sorusuna cevap olmaktan ziyade, "diğerleri benden ne istiyor? bende ne buluyor? onlar için ben neyim?" sorusuna tatmin tedarik eder. alper olmayı, yaşayabileceği bohem hayatın bireysel hazları yüzünden değil, alper olmayı ayırt edici, farklılaştırıcı bulan bir çevrenin içinde olmak için arzular. hatta, alper olmayı onaylamasa bile anladığını, ada gibi aşık olup acılar çektiğini başkalarına duyurma arzusu da bu fantezinin bir parçası olur. bir bakıma: ilişkilerin (büyük g'li) gerçek'inden korunmak için ilişkilerin gerçekliğini olumlanan veya lanetlenen fantezilerle yapılandırıyoruz. hollywood'un çoktandır mükemmelleştirdiği bu tür fantezilerin tedariği, artık türkiye sineması tarafından da gerçekleştiriliyor, ne mutlu!zizek'in bir cümlesi vardı: "sikişmek hakkında, bunu yapamadığımız zaman düş kurmayız; daha ziyade, düşün bizi altüst edecek aşırı doğasından kaçmak için sikişiriz." bu kaçış, alper'in şiddetsever sikişi, ada'nın poetik sikişi için geçerli olduğu kadar, bu aşkı dikizleyip fanteziye negatif ya da pozitif duygulanımlarla yazılan bizler için de geçerli.(bkz: aphanisis)(bkz: passage à l'acte)
(babaerenler - 3 Aralık 2008 15:52)
pek çok ortalama türk erkeğinin ''ben ya, aynı ben. vay be bana bak'' diye sevinmesine neden olmuş türk filmi. eskiden ne güzel öküze öküz diyorduk.
(ruprect - 24 Aralık 2008 00:22)
bu film yüzünden sapıklar kendini ıssız ilan etti, salaklar da aşık!
(eventhough - 28 Ocak 2009 22:11)
o zamanlar evde internet yoktu. geçen sene olduğu gibi bu sene de yeniyıla 'sözlükte girebilmek' için internet kafeye gittim. saat 11'e doğru 'hadi beyler kapatıyoruz" dediler. 'abi dün sorduydum hani geç kapatıcaktın' dedim, 'valla öyleydi de, arkadaşlar aradı eğlenicez biraz biliyon mu' dedi sırıtarak patron. bari müzik dinleyerek giriyim diye, şarabımı ve meze olarak da susamlı simitimi alıp eve gittim. loş ışıkta ve huzur içinde masamda oturmuş müzik dinlerken ev arkadaşım çükünü kaşıya kaşıya odaya girdi. "melemen yapak mı la..sahi saat kaç, yeni yılın kutlu olsun gel öpüyüm" dedi. öptü.üzerinize afiyet, makine mühendisliği öğrencisiyim, 4 yıldır elime kız eli değmedi. sevgilisine sarılıp yürürken birden başını yana çevirip, yılan gibi yere tüküren ve tepki olarak da 'aşkım şurda çay içelim mi' cümlesini duyan adamları gülümseyerek karşılıyorum ama bir daha ıssız adam diyecek olanı bıçaklarım.--- spoiler ---çiçek gibi kızı bulup da sırf sonradan hüzünlü ayrılık sahneleri çekilebilsin diye terkeden alper'e kafam girsin. kız bari yemeğini bitirseydi hayvan herif, kızcağızın boğazına dizdin yaprak sarmalarını. bi de laflara bak laflara "kanımda bi mikropla yaşıyorum..." deliler gibi sikişmeden duramıyom deme de sen şuna...puşt.--- spoiler ---(bkz: yaklaşmayın atarım kendimi)
(ezgisel olarak - 1 Şubat 2009 02:15)
türk izleyicisinin duygularına oynamış, popülist aşk filmi. postmodern aşk etiketini de koydun mu, sanatsal ve çağdaş film yaptığını zanneden türk sinemacılarının son şaheseri. çağan ırmak'ın izlediğim ilk filmi (evet biliyorum bu da bir eksiklik belki, napayım babam ve oğlum'u kendi özel durumumdan dolayı izlememeyi tercih ettim, diğer filmlerine fırsat bulamadım, kabuslar evi serisini ise sinema filminden ayrı değerlendiriyorum) olmasından dolayı ırmak hakkında çok fazla yorum yapmak istemiyorum. tek filmden yola çıkıp yorum yapmak doğru olmaz. ancak bu film için konuşursam çağan ırmak, sinan çetin'in yolunda gidip, ver türk seyircisine ajitasyonu, gerisini koyver üslubunu benimsemiş. bu arada sinan çetin'e benzeterek çok ağır laf söylediğimin farkındayım, üzgünüm çağan *. bu filmle ilgili eleştirilerimi yaparken her ne kadar gençliğime yavaş yavaş veda eden biri olsam da genç nesildeki türk filmi kötüleme tandansı etiketini yememek için de uğraşıyorum. ama olmuyor olamıyor. bundan sonrasına spoiler koyalım da filmi izlememiş soyu tükenmekte olan güruhtan biri denk gelirse keyfini bozmayalım diyorum.--- spoiler ---alper'e can veren cemal hünal'i ilk defa izledim. sylvester stallone tadındaki baygın, sanki az önce yataktan kalkmış ruhsuz bakışlarıyla zaten bir kadının kalbini çalması zor göründüğünden o da elindekini yani parayı kullanmaya karar vermiş. o kadar parası olup da genelevden fırlamış bir hayat kadınının müdavimi olması da ayrı değerlendirilmeli tabii. annesiyle yaşadığı zor anlar filmde gerçeğe uygun anlatılan tek yanıydı. hele otobüsten inen annesine alper'in tepkisi eminim herkes için ortak paydaydı. düğüne gitmek istemeyen, annesinin çok konuşmasına dayanamayan alper'in tepkileri ne kadar gerçekse; annesinin yanına gelip de "zor be ana, zor" demesi o kadar yapaydı. nesi zor lan ibne, threesomelardan gruplara koşuyorsun, sonra da kurtarma yazılısı gibi, zor be anam zor. oldu canım. alper gibi bir karakterin, gözünü kırpmadan ada'ya siktiri basması tamam normaldi de, yerde bulduğu toka sonrası dağılması da çağan ırmak'ın "türk seyircisini nasıl bağlarım" konulu projesinin en ajitasyon dolu adımıydı. alper dayaklık bir arkadaşımız, bunu kabul ettik. peki ada'ya ne demeli? karşında evrim teorisinin ispatı dallama bir adam var. sen de güya derin bi kızsın. elini sallasan ellisi, ama sen napıyosun, 4s kuralının kölesi oluyorsun. adam zaten sana ilk kahve içtiğinizde lafın kralını giydirdi (sen çok yemişsin sanırım) sen de kahveyi fırlattın. helal dedik, sonra noldu kendi ayağınla gittin. adam ilk geceden 3-5 süslü lafı attı önüne, sonra saçma bir öpüşme sahnesi. kerhaneye ilk defa giden yeni ergen gibi üzerine boşaldı, resmen tecevüz etti. sen de adamla uyudun. aferim lan. melih gökçek'i seçmekten bıkmayan ankaralı gibisin adacım. adam ne mal olduğunu sana zaten baştan belirtti. ama sen vazgeçmedim. süzme salak olduğundan mı, siken sevilir düsturundan mı bilmiyorum artık. hayır o nasıl aşksa onu da çözemedim. her 3-5 yemek yiyip, sevişen insanlar efsane aşk yaşıyacaksa bu ülkede rakı tüketimi rekor kırar olum. ortak bir zevkinizi, yaşadığınız güzel bir anı bile göremedim ben. hani sen yıllar sonra alper'le karşılaşınca "unutamadım ben de seni" diyordun ya, sormak gerek neyi unutamadın güzelim, neyi? yerde sana tecavüz etmesini mi, lokantasında yediğiniz bedava yemekleri mi? bir de alper'e "parmaklarımla çizgilerimi hisset, ben sevdiğin herşeyim" gibi saçma şeyler söyleyeceğine taocu seksi öğretseydin de, adam da erken ötesi boşalmasaydı. altı yaşımdan beri sevişen biri olarak*, o laflarla, kaç insan evladı, hayatında ilk defa boşalmış gibi boşalan ve bir anda seni seviyorum türküsü söyleyen alper'e dönüşebilir merak ediyorum. annesine bakıcılık yaptırdığı ada'yı, annesini postalar postalamaz zerre düşünmeden terkeden alper'in zaten dayaklık olduğu aşikarken, o şok anında bile kar-uyku-ölüm üçgenli felsefik yaklaşımıyla ada bende hayranlık uyandırdı. kurtlar vadisinden fırlamış ruhsuz, hissiz, "ortamımı bulsam da şu hayvani lafı koysam hacı" tandanslı karakterlerden hiçbir farkı kalmadı. sankı kız terkedilsem de şu lafı koysam diye beklemiş. lan insan aptala döner be, ne diyeceğini şaşırır. bir lafım da müzeyyen teyzeme. teyzecim mübarek insanmışsın, ellerinden öperim de, yav sen de gerçek değilsin. alper seni beraber yaşadığı kızla tanıştırıcak da, sen de sevineceksin, hatta suyunu çıkarıp ada'ya "oğluma iyi bak" diceksin. müzeyyen teyzem gerçek olsa, akşamında alper'i karşısına alır "evladım kim bu kız? dost hayatı mı yaşıyorsun buralarda? kadın milletine güven olmaz. elindekini, varını yoğunu bir bakmışsın alıvermiş. gözün açık olsun. seviyorsan da sana bir düğün yapalım böyle olmaz" derdi. --- spoiler ---filmi izleyip de ağlayan erkek görürseniz, bilin ki hayatında sevgili edinememiş büyük ihtimal itülü birisidir. alper gibi allahın ayısı bile kızı kendine bağladı, ben bir kız bile bulamadım, adaletin bu mu lan dünya sözleri kafasında dönüyordur.
(crowley - 8 Nisan 2009 12:38)
ilk seyredişimizin üstünden 1 sene geçmiş olmasını tv gösterimiyle kutladığımız şu saatlerde onu bunu bırakalım da ıssız adam' da cemal hünal yerine nejat işler oynasaydı toplu kadın intiharlarının önünü alamazdık. bu konuda ısrarcıyım.
(zeyes - 2 Kasım 2009 20:54)
çok afedersiniz sikini ona buna sokmayı bişi sanan üstelik erken boşalma probleminden muzdarip bir herifle, aşka inanmayıp aşk peşinde koşan 1 aylık ilişkisinin yıkıntıları altından kurtulamayan saplantılı bir kadının aşkı pardon aşk sandığı şeyin hikayesi.
(ewlatofsaf - 3 Kasım 2009 00:16)
o kadar reklamdan sonra artık herhalde son sahneyi insan gibi izletirler diye düşünmüş, ağlamaya hazır bir halde dönüp sarılmalarını bekliyordum ki herifin teki filmin bitmesine saniyeler kala atiker'in sunduğu ıssız adam'ın reklamlardan sonra devam edeceğini söyledi. işte ne olduysa o andan sonra oldu. kendimi alper'in yatağının altındaki tozlu bir prezervatif gibi kullanılmış ve işi bittikten sonra kenara atılmış hissettim. show tv artık kanal listemde yok. akşam gazetesi zaten almıyordum ancak bundan böyle sikseler almam. selocan gördüğüm yerde yolumu değiştirir, avea bayisine girerim. kendilerine tek bişey söyleyip gideceğim:"film bitmek üzere, para tatlı geliyor ama sen bokunu çıkardığının farkında değilsin..."(bkz: bu sefer ağlatmadı)
(incredible - 3 Kasım 2009 02:49)
şu an show tv'de yayınlanmakta olan.--- spoiler ---alper karakterinin sevişme sonrası cıscıbıl oturup sigara içtiği sahnede moziklenen tek şeyin sigara olması kahkahalara gark etmiştir.--- spoiler ---
(sister blister - 24 Şubat 2011 20:51)
etkileyici film. bakın nasıl etkilemiş;benim bir arkadaşım bu filmi izleyip sevgilisinden ıssız adam olmak istiyorum deyip ayrılmıştı. kendi dünyasına çekilip 70'lerin mp3'lerini dinlemeye başlamıştı. birkaç tane de eskilerden plak aldı ama ne yazık ki plak çaları yoktu. önceleri o plaklara çizilmesin diye gözü gibi bakıyordu sonra bir işe yaramayacağını anlayınca plakları duvara çaktı. dekoratif amaçlı kullandı.sonrasında sahaflara gitti tozlu bir sürü kitap aldı. küçük odasını kiloyla aldığı eski püskü bir işe yaramayan kitapları doldurdu. bir gece beni aradı, nefesim daralıyor beni acile götür dedi. meğerse kitap tozu çocuğun astımını tetiklemiş. gece boyu hastanede hava aldı. sabahleyin bir hışımla ve şu cerrahların giydiği maskelerden takıp sahaftan aldığı kitapları dışarı çıkardı, zararı büyüktü bu yüzden birazcık da olsa bu yükü hafifletmek istiyordu. kan ter içinde çıkardığı kitapları 5 liraya kağıt toplayıcılara sattı. aldığı parayla gitti cumartesi markalı ucuz litrelik şaraptan aldı. porto şarabı içermişcesine sevdi o şarabı, migros indirim reyonundan aldığı şarap kadehlerine koyup koyup gece boyu içti. sözde ıssız adam olacak ya kız işlerini de boş geçmedi, bodoslama daldı. facebook'tan onlarca kıza mesaj attı, attığı mesajlar hafif müstehcen, kendinden emin ve cool nitelikteydi. sonrasında kendisine cevap veren kızların her birisiyle bir gün mesajlaşıp onları bıraktı. muhabbet ilerlemiyordu, bırakması gerekiyordu çünkü kızlarla hep farklı şehirlerde oluyordu. kendisi küçük bir anadolu kenti olan yozgat'ta yaşıyordu. neden sonra ıssız adamlıktan sıkıldı gitti eski sevgilisine geri dönmesi için yalvardı, eski sevgilisi ise böyle bir dangalağı haliyle kabul etmedi. ayrıca kız, babası beyaz eşya bayiliği yapan bir çocukla çoktan nişanlanmıştı.bizim mal şimdi house izliyor, gün boyu house'un vicodin'i yerine pop-tip portakallıyı ağzına atıyor, bir de baston bulmuş bir yerlerden, malatya darende yapımı olduğunu iddia ediyor. bir de onunla dolaşıyor. ben bu adama ıssız adam yerine mal adam diyeceğim ama böyle desem binlerce hakkıyla mal olan adama haksızlık olacak. o yüzden hiçbir şey demiyorum, allah ıslah etsin. ya da duramıyorum mal ya. koduğumun özenti malı.
(de nada - 18 Eylül 2011 04:43)
televizyonda yine oynuyor. bence bu film, orta sınıftan, orta sınıfa ait her şeyden kurtulmaya çalışan ama yetişme tarzının, kökeninin direnciyle karşılaşan, arada kalan bir adamın hikayesi.
(whatdreamsmaycome - 9 Nisan 2013 01:42)
yemek yapan erkek coolluğunun ayağa düşürüldüğü film. bu filmden sonra menemen yapabilen her erkek kendini ıssız adam sanıp karımıza kızımızı gecekondularına davet ederek olan bütün izzetinefsimizi yok etmiş, bizi derin delirmelere gark etmiştir.
(slavoy jijek - 9 Nisan 2013 02:02)
çok hassas sinema severler için spoiler içerebilir!babasının sattığı arazilerin parasıyla açtığı restoranın yarattığı sanal statü ile sürekli seks yapan bir adamın, gizemli romantik imajıyla prim yaptığı denyo bir film.ohhh ulan öyle bir yüzeyselleştirdim ki konuyu içimin yağları eridi.ancak romantizm maskesini çıkarınca filmin omurgasında bu anlattığım sığ konu kalıyor. gerçekçi bir hikaye de değil. bu film gerçek olmayan, ama gerçek sanılan bir erkek alt egosunun tezahürüdür şahsi kanaatimce. yani sanılıyor ki uygun şartlar sağlanırsa her erkek ıssız adam olur. oysa gerçekte bu makine böyle çalışmaz. adam bir ıssız, bir romantik ,bir agresif, bir babacan, bir şerefsiz.resmen kadın beynindeki erkek algısı gibi adam.incelemedim ancak senaryosunu bir kadın yazmış olsa hiç şaşırmam bu filmin.erkek dediğin öyle 3 günde 10 farklı ruh halinden geçmez.piçse piçtir, efendiyse efendidir, romantikse romantiktir.bana bu yaştan sonra masal anlatmayın.
(limon kimyon zorro - 9 Nisan 2013 02:07)
ıssız adam’da ıssızlığın niteliği üzerine
(hanging rock - 30 Haziran 2014 13:48)
Yorum Kaynak Link : ıssız adam