Süre                : 2 Saat 27 dakika
Çıkış Tarihi     : 26 Temmuz 2012 Perşembe, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Drama,Romantik
Ülke                : Thailand
Yapımcı          :  GMM Tai Hub (GTH)
Yönetmen       : Jira Maligool (IMDB), Paween Purikitpanya (IMDB), Adisorn Trisirikasem (IMDB)
Oyuncular      : Suquan Bulakool (IMDB), Sirin Horwang (IMDB), Jirayu La-ongmanee (IMDB), Nichkhun (IMDB), Panissara Phimpru (IMDB), Sunny Suwanmethanont (IMDB), Sutatta Udomsilp (IMDB)

Seven Something ' Filminin Konusu :
Seven Something is a movie starring Suquan Bulakool, Sirin Horwang, and Jirayu La-ongmanee. Seven Something is a special love movie made to celebrate the glorious film company, GTH's 7th anniversary. Starring Thailand's top stars...


  • "yedinin ingilizcesi."
  • "sevmek eylemini yapan...ben, sen, o, hepimiz...keşkeee"
  • "maliyeti 15 dolar olan jeanleri 200 dolara satan, nisantasi'nda her iki kizdan birinde olan marka"
  • "(bkz: serkaç)(bkz: efecik)(bkz: ibo)(bkz: damla can)(bkz: memüç)(bkz: gülnihal)(bkz: zafer)* ."
  • "kendini bir başkasıyla pay edebilecek kadar cömert olan kimse."




Facebook Yorumları
  • comment image

    symphony x'in paradise lost albumundeki 8. parcadir.
    sozleri de asagidaki gibidir:

    above all, high and mighty will
    like a towering steed
    a web of conceit that i weave
    more, wanting much more
    grasping with envious eyes
    dark desires lead to words
    that cut like knives

    frozen in your tracks
    no remorse, embrace the rack
    twisting down your spine
    'till the end of time

    it's fire and ice, make the sacrifice
    no one there to catch you when you fall
    it's shadow's and sin, enemies within
    you'll be fine, so cross the line, and damn it all

    slip into shades of nothing
    yesterday's promises die
    more, taking more than i need to bleed you
    gonna bleed you dry
    cut your throat, abandon all hope
    blood money lusting portrayal
    break the trust from dawn to dusk
    bring down the curtains on you final act of betrayal

    empty hands recoil
    feel your blood begin to boil
    tails and fangs or doom
    violently consumed

    it's fire and ice, make the sacrifice
    no one there to catch you when you fall
    it's shadow's and sin, enemies within
    you'll be fine, so cross the line, and damn it all

    virtue or vice
    will you pay the price
    when there's no one to catch you when you fall
    so damn you all

    give me hot-blooded yearning
    infect and pollute all that's pure
    more than my heart can endure
    vengeance and fury
    screaming and eye for an eye
    lashing out in anger
    i curse the sky

    demon song is sung
    first your ear, and then your tongue
    wear this mask of fire
    and burn, burn
    for all you're desired

    it's fire and ice, make the sacrifice
    no one there to catch you when you fall
    it's shadow's and sin, enemies within
    you'll be fine, so cross the line, and damn it all


    (metalik - 4 Temmuz 2008 04:45)

  • comment image

    fever ray'in ilk albumu fever ray'in dorduncu sarkisi:

    i've got a friend who i've known since i was seven
    we use to talk on the phone, if we have time, if it's the right time

    accompany me by the kitchen sink
    we talk about love, we talk about dishwasher tablets, illness
    and we dream about heaven

    i know it, i think i know it from a hymn
    they've said so, it doesn't need more explanation
    a box to open up with light and sound
    making you cold
    very cold

    i leave home at seven
    under a heavy sky, i ride my bike up, i ride my bike down

    november smoke and your toes go numb
    a new colour on the globe
    it goes from white to red, a little voice in my head says oh, oh, oh

    i know it, i think i know it from a hymn
    they've said so, it doesn't need more explanation
    a box to open up with light and sound
    and if you don't
    you're on your own

    bunda da hymn mi diyor, heaven mi diyor belli degil...


    (son of a gunn - 31 Mart 2009 03:06)

  • comment image

    david fincher, kuşkusuz günümüzün en büyük yönetmenlerinden biri... fincher sinemadan önce çok başarılı bir klip ve reklam yönetmeniydi. onun yönettiği reklam ve klipler insanlara eşi benzeri olmayan görüntü zenginliği sunuyordu. fincher bunu sinemasına da taşıtı her zaman iyi görüntü yakalayan bir yönetmen oldu. sinemada ki ilk yönetmenlik denemesi ise alien 3 ile oldu. daha önce iki usta (ridley scott ve james cameron) tarafından çekilen seriye el atınca alien 3 beğenilmedi ve gişede ciddi bir hüsrana yol açtı. aslında alien 3 hiçbir zaman fincher sinemasına hizmet etmedi. fincher filmlerinde ki esas kişiler hep erkekler oldu (panic room'da da bir kadını merkeze yerleştirmiş ve yine zayıf işlerinden birine imza atmıştı) . fincher her zaman erkek dünyasının hırsını, çelişkilerini, kevgasını, duruşunu daha iyi sinemaya aktaran bir yönetmen oldu.david fincher'in asıl başarısı ise 1995 yılında çektiği se7en ile oldu... ölümcül yedi günahı hayata geçirmeye çalışan bir seri kitalin peşinde ki iki dedektifin hikayesini sinema aktardı. eğer böyle bir senarya david fincher'dan başkasının eline geçmiş olsaydı bu kadar başarılı olur muydu? herhalde cevabı koskocaman bir "hayır" olurdu. suçların işlendiği kasvetli suç şehrini, dedektiflerin düşünceleri ve katilin amacını ancak bu kadar güzel david fincher bu kadar güzel anlatabilirdi... filmin görselliği her zaman bir efsane oldu. filmde ki sıfır ışık yardımı, mekanların doğal ışıkları ile çekilmesi, zamanı, adını bilmediğimiz ve sürekli yağmur yağan bir şehrin mükemmel kobinasyonu ve şehrin karekter üzerinde bıraktığı izleri başarı ile beyaz perdeye aktardı...

    filmimiz bir polisye/aksiyon filmidir aslında... ismini bilmediğmiz ama filmdeki çeken diyaloglardan anlatığımız kadari ile "büyük bir şehir"de geçer hikaye... hikayenin zamanı ile ilgili de bir fikrimiz yoktur... biri işinde hırslı, yükselmeyi ve kazanmayı kendine hırs edinmiş genç dedektif david mills ile artık ununu elemiş eleğini asmış, emekliliğine yedi gün kalmış,bilge,yaşlı dedektif william somerset adında ki iki kahramanımızın filmidir bu... aslında ilk görüşte bir birinden ayrılan bu iki kişi olaylara, hayata bakış açısı konusunda da birbirinden ayrılıyorlar... mills hırslı, olaylar karşısında çabuk sonuca ulaşan ve bunu seven, fiziksel müdahaleri bir hayat tarzına çevirmiş ve olayları böyle çözmeyi kendine yöntem edinmiş bir kişi... somerset ise olaylar karşısında sakin ve durgun hemem sonuca varmayı sevmeyen, çok düşünen ama doğruyu bulan bir dedektif...dedektiflerin ilk cinayet mahalline gidişi ile izledikleri yollar hakkında daha keskin verilere ulaşıyoruz... obez bir adam, kafasını belki de yediği son yemek tasının içerisine sokmuş, vucutu morarmış bir halde duruyor. mills hemem tespitini yapıyor ve adamın kalpten öldüğü sonucuna varıyor... bu tespitten bir kaç saniye sonra somerset elndeki fener ile hem olaylara hem de cesetin ellerini aydınlatıyor... cesetin elleri ve ayakları bağlanmış. etrafa bakarak adamın nasıl bir dünyanın insanı olduğu anlıyoruz. kasvetli ve karanlık bu küçük odanın içerisinde yüceltilen tek şey yemek...somerset bu olayın başka bir şeye hizmet ettiği düşünüyor... kısa sürede bazı bulgular ile olayların biraz da olsa açığa çıkarıyor... somerset olaylara masabaşında ya da kütüphanelerde kitap okuyarak çözüyor. somerset, bu sefer katilin hiç diğerlerine benzeyen bir doğası olduğunu iddaa ediyor.. bir şeye hizmet ediyor, gayet akıllı ve planlı bir katil.. mills katili ne kadar basitleştirse de sonradan işleyen diğer cinayetler somerset'i haklı çıkarıyor... bizler hep cinayetler işlendikten sonra ve dedektifler ile birlikte onlar ilk ne görürlerse biz de onları görüyoruz. cinayetleri dedektifler gibi çözmeye bir sonuca bağlamaya çalışıyoruz. çoğu polisiye filmde olduğu gibi katile giden yolda seyircide dedektiflerle birlikte yürüyor.. çok şeyler öğreniyoruz ve ama sonuca varamıyoruz. bizler ne kadar akıllı olursak olalım, olaylara ne kadar hakim olursak olalım kontrol hep katilin elinde... keza kiliti niye katil açıyor...

    david fincher filmi beklenmedik bir yere sürüyor... kazanması gerekenler kazanacak gibi hiç durmuyor ve sinema tarihi için unutulmaz bir final sahnesi ile film taçlanıyor... şehrin, zaman gibi kavramlarla birlikte filmin sonunu yazma işini seyirciye bırakıyor... filmde parçaları bir araya getirerek kimim zafere ulaştığına seyircinin karar vermesini istiyor. bunu istiyerek belki de seyircinin ne kadar dikkatli olduğu sorguluyor....


    (ziverbey - 17 Haziran 2011 00:46)

  • comment image

    mobil cihazlar için üretilmiş olan harika bir spor uygulaması.

    tabata egzersizi temelli hareketi barındıran ücretsiz bir uygulama. hareketleri 30 saniye boyunca maksimum tekrar sayısıyla tamamlıyor sonra 10 saniye dinleniyorsunuz. bu şekilde 7 dakikayı dolduruyorsunuz. hareketler için bir sandalye-tabure dışında hiçbir alete ihtiyacınız yok. bütün çalışma sürenizi kendisi sayıyor. dinlenmeye ve hareketlere başlarken uyarıyor. hareketleri çizimlerle gösteriyor. hareketler sırasında motive edici cümleler de kuruyor fakat benim için etkili olmadı onlar.

    bir arkadaşımın tavsiyesiyle günlük sporuma ek olarak yaptım. arkadaşım metabolizmayı aşırı hızlandırdığını söylemişti. kendisine itiraf etmedim ama inanmamıştım. şimdi yerden göğe kadar haklı buluyorum. 1 ay içerisinde 7 kilo vermemi sağladı ve kendimi inanılmaz fit hissediyorum. yanlış anlamayın en kötü ihtimalle günde 5km yürüyüş yapan biriyim fakat onun üzerine bile yine de enerjime enerji kattı bu uygulama. herkese tavsiye ediyorum.

    link


    (kalpsiz mikrop - 23 Haziran 2015 17:14)

  • comment image

    david bowienin 1999 çıkışlı hours albümünün beşinci şarkısı. güzel bir parça olmasına rağmen, kutsal bilgi kaynağında hakkında bilgi olmaması insanın garibine giden oluşum.

    (bkz: sözlerini de yazayım tam olsun)

    i forgot what my father said
    i forgot what he said
    i forgot what my mother said
    as we layed on your bed
    a city full of flowers
    a city full of rain
    i got seven days to live my life or seven ways to die

    i forgot what my brother said
    i forgot what he said
    i don’t regret anything at all
    i remember how he wept
    on a bridge of violent people
    i was small enough to cry
    i got seven days to live my life or seven ways to die

    hold my face before you
    still my trembling heart
    seven days to live my life or seven ways to die

    the gods forgot they made me
    so i forgot them to
    i listen to their shadows
    i play among their graves
    my heart is never broken
    my patience never tried
    i got seven days to live my life or seven ways to die

    seven days to live my life or seven ways to die

    seven
    seven
    seven


    (hotfail - 5 Mayıs 2006 23:05)

Yorum Kaynak Link : seven