Süre                : 10 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Aralık 1951 Pazartesi, Yapım Yılı : 1951
Türü                : Kısa Film,Animasyon
Ülke                : ABD
Yönetmen       : Ray Harryhausen (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Charlotte Knight (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Hugh Douglas (IMDB)

The Story of 'Hansel and Gretel' (~ Hansel et Gretel) ' Filminin Konusu :
The Story of 'Hansel and Gretel' is a TV short starring Hugh Douglas. A young brother and sister are kidnapped by a cannibalistic witch. Based on the brothers Grimm fairytale. Animated by Ray Harryhausen.


  • "ayça bingöl'ün kendisinden beklenmeyen kötü ötesi oyunculuğunun rezil ettiği, büyük umutlarla gidip boynum bükük ayrıldığım oyun."




Facebook Yorumları
  • comment image

    mayıs ayı biletleri geçen hafta satışa çıkan oyun. 15-16-17 mayıs gösterimleri indirimli satılıyor biletler. 19 mayıs tatilinin hemen öncesi olduğu için bilet alıp giden çok olmaz diyordum, önlerde yer kalmamış.

    @ask minoru düzeltti, prömier 8 mayıs'taymış.


    (minik mause - 30 Nisan 2015 09:24)

  • comment image

    ayça bingöl'ün kendisinden beklenmeyen kötü ötesi oyunculuğunun rezil ettiği, büyük umutlarla gidip boynum bükük ayrıldığım oyun.


    (dinsiz adam - 12 Mayıs 2015 12:50)

  • comment image

    salih bademci ve ayça bingöl'ün rol aldığı bir oyun atölyesi oyunu.

    yerden yere vurmayacağım ancak "muhteşemdi" de demeyeceğim. oyun atölyesi'nde oynanan oyunların genelinde yaşanan daha da gösterişli oynama uğruna samimiyetsizleşen sahneler biraz rahatsız ediciydi mesela..
    ayça bingöl pek hoştu lakin bence bu oyunun asıl oyuncusu salih bademci idi bence.

    konu itibariyle tam da kardeşinizi ya da ablanızı alıp gideceğiniz türdendi. adından da anlaşılacağı gibi iki kardeşin trajik hikayesi var sahnede. birbirlerinden ne kadar uzak olsalar da bir araya geldiklerinde kedi-köpek gibi olsalar da bir türlü kopamayan kardeşlik bağı...

    bir de şu oyunları bize adapte ederken hakkaten adapte etseler bence oyunun içine daha çok gireriz, kendimizi daha çok kaptırırz da neden bu kısım atlanıyor anlamıyorum.


    (kamerss - 14 Mayıs 2015 10:26)

  • comment image

    oyunun güzel sürprizi barış dinçel, kötü sürprizi ise ayça bingöl. sürpriz olmayan tek şey ise salih bademci'nin performansı bu oyunda.
    barış dinçel'in eli hangi oyuna değerse o oyun benim için izlemeye değer. seyirci için olduğu kadar oyuncular için de motivasyon kaynağı olarak düşünürüm sahne tasarımını.
    beklentimi yüksek tuttuğumdan sanırım ayça bingöl'ü oyunun zayıf halkası olarak gördüm. kötü değil ancak diğer faktörler içerisinde biraz geride kaldığını düşünüyorum. belki de gününde değildi, ilk kez sahnede izledim kendisini.
    salih bademci de sahnede ilk kez izlememe rağmen olağanüstü performansı beni yanıltmadı.


    (herocka - 4 Aralık 2015 11:26)

  • comment image

    --- spoiler ---

    orta sınıf türkiye tiyatro izleyicisi için özel tiyatrolar hep bir parça risklidir. piyasada tutunma derdi yaşayan özel tiyatroların oyun başına biçtikleri fiyatlar ve oyunun reklamı daha hızlı ve etkili yapılsın diye televizyonlarda çokça denk geldiğimiz "ekran ünlüleri"nin kadrolara dahil edilmesidir bu riskin ana sebepleri. tiyatroya gitme alışkanlığı kazanmış orta ve alt orta sınıf için televizyon ünlü'sünden daha çok şey vaad etmesi gerekir tiyatroların. hele ortalamanın üstünde bir fiyat biçiyorlarsa oyunlarına, bu izleyiciyi doyurmak iyice zorlaşır.
    oyun atölyesi de bu zamana -belki de ciddi kadro değişikliğinin yaratıldığı geçen seneye kadar demek daha doğru- hiç hayal kırıklığına uğratmadı beni. bir sanat eseri için bu demek ne kadar doğru emin değilim ama fiyat/performans karşılaştırması açısından oyun atölyesi hep bir adım öndeydi diğer özel tiyatrolardan. geçen sene izlediğim kim korkar hain kurttan oyunuyla bu algım bir parça değişse de (reklamının çok önceden yapılması, televizyon yüzlerinin bir anda tiyatro sahnesinde acemice karşımıza çıkarılması, harika bir texti olan oyunun kötü yönetmenlik elinde oldukça sıkıcı bir 3 saate dönüşmesi hayallerimi yıkmadı değil) bu sene oyun atölyesi'nde izlediğim hansel ile gretel'in öteki hikayesi eski oyun atölyesi imajını sağlamlaştırdı.
    başrollerini öyle bir geçer zaman ki dizisinden tanıdğımız ayça bingöl ve salih bademci'nin paylaştıkları, neil labute tarafından yazılan hansel ile gretel'in öteki hikayesi'ni ali altuğ yönetiyor. yine televizyon ekranlarından aşina olduğumuz isimler, evet, ama durum bu defa farklı. çünkü o kadar profesyoneller ki, sahneye çıktıklarında bahsi geçen dizideki cemile ve hakan karakteri gelmiyor aklınıza. bu iki kardeşi oynayan oyuncuyu nerede gördüğünüzü unutuveriyorsunuz ve kapılıyorsunuz oyuna. oyunlarını ezelden beridir çok sevdiğim neil labute textte ayrı döktürüyor, ayça bingöl ve salih bademci sahnede ayrı.
    arkadaşlarınızı seçersiniz, eşinizi, işinizi seçersiniz ama ailenizi seçemezseniz. bir anda doğar doğmaz içine düştüğünüz bu bir nev-i kara delik sizin bütün hayatınızı etkileme ve değiştirme gücüne sahipken, bazen aile üyelerinden bağımsız "siz" olarak da kalabilirsiniz. ya da ailenin her bir ferdi bu zorunlu birliktelikten bambaşka bir şeyler alıp yoluna bambaşka bir şekilde devam edebilir. hayat şartları, seçtiğiniz yollar aileden daha çok etkiler geleceğinizi. bu yüzdendir ki aynı ailede büyüyen iki kardeş bambaşka insanlar oluverirler. yağmurlu bir günde, bir orman evinde, evi bir anda terk eden kiracıdan kalan eşyaları toplarlarken ne kadar da "farklı" olduklarını hissedebiliriz. geçmişlerini, neden birbirlerinden bu denli farklı olduklarını, aralarındaki bilinmez düşmanlığı çözmemiz gerekmez. çünkü asıl olay kardeş için kişisel prensiplerden ne kadar feragat edilebileceğidir.
    hansel ile gretel'in öteki hikayesi çocukluğumuzdan çok iyi bildiğimiz, iki kardeşin bir cadıya karşı elele verdikleri mücadeleyi anlatan masalın değişik bir formu. bu sefer bir cadı yok; birden fazla cadı var ve hepsi içimizde, yanımızda, çevremizde. hepsiyle savaşacak kadar gücümüz var mı? peki savaşacak olsak gerçekten kim elimizi tutar?
    ---
    spoiler ---

    [http://blog.radikal.com.tr/…n-oteki-hikayesi-116955 http://blog.radikal.com.tr/…n-oteki-hikayesi-116955]


    (nzessia - 28 Aralık 2015 16:40)

  • comment image

    oyun atölyesinin her geçen gün düşen oyun kalitesi içerisinde yine de iyi bir oyundu diyebileceğim bir oyun. nehir, ermişler ya da günahkarlar ya da geçmişte herhangi bir oyun atölyesi oyunu ile kıyaslandığında ise sanki üniversite tiyatro şenliğine gitmişiz de amatör öğrencilere destek olsun diye izlemişiz gibi hissediyorum. senaryo mu kötüydü, oyunculuklar mı vasattı bilmiyorum ama oyunun bir yerinde artık diyalogları takip etmeyi bırakıp yahu o kitapları da öyle atmayaydınız, yazıktır, yırtılmıştır, ama dekor da pek şahane, ah böyle bir evim olsa gibi bambaşka dünyalara savrulup durdum. oyunun ana fikri ve hikayesi oyunun onbeşinci dakikasında kendini ele veriyor. sonrası ise belki bir sürpriz olur ve artık geldik bir kere duygularıyla sürüyor. heyecansız, ruhsuz, salih bademci olmasa ilk yarıda bırakıp gidilesi bir oyun...
    ayça bingöl hiç olmadığı, korkarım olamayacağı da bir karakterin kendisine çok ama çok küçük gelen giysisini üzerine yamalamaya, teğellemeye çalışmış ve olmamış. keşke başka bir oyuncu olsaydı yerinde diye düşündüm, hem ayça bingöl hem oyunun iyiliği için.
    oyun bir yanıyla (dekoru bir kere en başta) nehir'i çok anımsatıyordu ama orada cana ergüder harikalar yaratıyordu.
    çok nefret etmedim ama çok da bayılmadım açıkçası...


    (denizatininguncesi - 15 Kasım 2016 11:46)

  • comment image

    yukarıdaki yorumları okuyunca keşke bileti almadan önce okusaydım diye düşündüm, zaten çok yorgun olduğum bir cuma akşamına denk geldi oyun, neyse olmadı koltukta uyurum diye düşündüm. ancak oyun iki kişilik olmasına rağmen sürükleyiciydi, hiç sıkılmadım, özellikle salih bademci'nin oyunculuğu çok iyiydi; abla kardeş kavgaları sanki önünüzde oluyor gibi. ayrıca oyun bitince benim gibi bütün salon ayakta alkışladı.


    (mertthegreat - 26 Kasım 2016 22:00)

  • comment image

    katmanlı bir senaryoya sahip olması ve oyuncularının en başından fire vermemesi sayesinde izleyici merakını sonuna kadar diri tutmayı başarabilmiş ama nedense içimdeki 'sanki daha iyi oynanabilir miydi' sorgusunu da kaybedememiş bir oyun.

    tiyatroyu artık eskisi kadar sevemiyorum böyle oyunlardan sonra da bunu daha iyi anlıyorum. ne oldu oyunlara da böyle sığ geliyor bana tam olarak bilemiyorum ama sanırım hem oyunların genel olarak profili değişti hem de izleyicilerin.

    çok normal şekilde söylenmiş cümlelere aşırı gülerek tepki veren seyirciler oluşmaya başladı mesela, neden? anlıyorum gülmeye muhtaç kaldık ama her replik gülünsün diye yazılmıyor ve o şekilde oynanmıyor, neden kahkahamızın ayarı yok? bilmiyorum.
    ümraniye'de tiyatro ve sinema izlemekten bu sebeple vazgeçmiştim zaten ama oyun atölyesinin izleyicisi de konuşarak oyun izliyor artık, senaryoya dair tahminler yapılıyor arka sıradan mesela, salonunda tv izler gibi yorum yapılan oyunlara ve filmlere denk gelip şaşırıyorum.

    ne garip millet olduk lan. belki bu oyuna da bu sebeplerle daha az konstantre olmuşumdur, sevgili ayça bingöl ve salih bademci'yi izlemek her zaman keyifli orası ayrı.

    sevgiler.


    (amelie poulain - 18 Şubat 2017 00:35)

  • comment image

    geçen akşam ablamla izlediğimiz oyun.
    sözlükteki kötü yorumları da okuyarak gitmiştim ama biraz acımasızca eleştirilmiş bence güzeldi . sıkılmadan izledik .seyirci nefesini tutup izledi diyebilirim .salonda çıt çıkmadı .
    küfürler biraz fazlaydı sadece olmasa da olurdu .


    (devilone - 28 Nisan 2017 13:14)