Çıkış Tarihi     : 11 Ekim 1915 Pazartesi, Yapım Yılı : 1915
Türü                : Cinayet,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Barker
Yönetmen       : Bert Haldane (IMDB)
Senarist          : Rowland Talbot (IMDB)
Oyuncular      : Blanche Forsythe (IMDB), Fred Paul (IMDB), Maud Yates (IMDB), Roy Travers (IMDB)

The Rogues of London (~ På Londons onde veje) ' Filminin Konusu :
The Rogues of London is a movie starring Blanche Forsythe, Fred Paul, and Maud Yates. A cleric's son saves a maid from suicide and she saves him when he is framed for killing a crook's mistress.


  • "tam 10 adımda kapatılabilen tek pc oyunudur."
  • "az önce bir templar tarafından "allah sız kafir" olarak nitelendirildiğim süper zevkli oyun."
  • ""iki adam keseyim stres atayım sonra banyoya girip yatıcam" diye saat 11* gibi başına oturduğum, az önce* sabah ezanını duymamla bıraktığım oyun. allah cezanı versin ubisoft."
  • "serinin ilk çıkan oyunu age of empires 2'dir."
  • "serinin ilk oyunu assassin's creed 4'tür. önce 4, 5, 6 daha sonra 1, 2 ve 3 oynanmalıdır. star wars gibi düşünün."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kanımca oyunun en vurucu kısımları, katli için görevlendirildiğiniz, tapınak şövalyeleriyle bağlantılı olan dokuz hedeften birini öldürdüğünüz zaman dünyadan soyutlandığınız ve maktulle kısa bir konuşma yaptığınız anlardır. bir senaryo nasıl derinlemesine işlenir, hikayenin açık uçları nasıl birbirine bağlanır, nasıl gerçekçi bir karakter portresi çizilir... ubisoft resmen ders vermiş bu oyunda bunlar hakkında.

    --- spoiler ---

    dokuz konuşma (yoksa on mu demeliyim) arasında beni en çok etkileyeni akka kalesi'ndeki son görevde geçeni oldu. bu görevde kurban, o ana kadar işlediğiniz cinayetleri duyup, sıranın kendisine geldiğini anlayan töton şövalyeleri'nin lideri sibrand. görev boyunca öldürülme korkusunun kendisinde yarattığı paranoyaya şahit oluyor, masum insanları sırf karakterimize benzedikleri için öldürdüğünü görüyoruz. en sonunda, saklandığı gemisinde kendisini yakalayıp öldürdüğümüz zaman aramızda şöyle bir diyalog geçiyor;

    -* artık korkmana gerek yok, hayatın sona erdi.
    -* kardeşlerimden* hiç bir şey mi öğrenmedin? neden korktuğumu anlamadın mı?
    - ölmekten korkuyordun ve öldün. artık tanrı'ya yaptıkların için hesap vereceksin. hesap vermekten mi korkuyorsun?
    - tanrı'ya hesap vermekten korkmuyorum. hesap verecek bir tanrı olmadığını bildiğim için korkuyorum. sadece hiçlik var.

    ---
    spoiler ---

    aynı zamanda oyunun başında, şam'da bir grup muhafızdan kaçarken arka sokaklarda fazladan peşime takılan bir tapınak şövalyesi'nin "gel burayaaaa"* diye bağırması ise, ayrı bir dumur sebebi oldu. oyunda ana hikaye ingilizce ilerlese de "saracen" bayrağı altında birleştirilmiş olan mısır'lılar ve selçuklu türkleri doğrudan türkçe konuşuyor.


    (whiteraistlin - 18 Nisan 2008 19:05)

  • comment image

    "iki adam keseyim stres atayım sonra banyoya girip yatıcam" diye saat 11* gibi başına oturduğum, az önce* sabah ezanını duymamla bıraktığım oyun. allah cezanı versin ubisoft.


    (zittirulp - 18 Mayıs 2008 05:02)

  • comment image

    --- spoiler ---

    oyun, oyunun sonu ve sonraki oyunlarla ilgili güzel bilgiler*;

    abstergo nedir ? : bizim içinde bulunduğumuz laboratuarı ve animus'u yapan, modern tapınak şovalyelerinin kurduğu bir şirkettir.

    artefact nedir ? : artefactlar cennetten dünyaya düşen doğa üstü güçlere sahip cisimlerdir. gerçek hayatta hacerul esved taşı ve kutsal kase buna örnek verilebilir. bu taşların sihirli güçleri olduğuna inanılır. oyunun sonunda al muallim'in bize karşı kullandığı artefact, ilüzyon ve düşünce değiştirme yeteneğine sahipti.
    abstergo şirketinin amacı bu artefactı ele geçirmek ve uzaya bir uydu yollamak. bu uyduya artefactı yerlerştirip dünyadaki insanların beynini yıkamak ve inançlarını değiştirmek. kısacası bu artefact ile tüm dünyayı ele geçirmek. ayrıca bu artefact dünyadaki diğer artefactların yerini de gösteriyor. oyunun sonunda zaten bir hologram açılıp dünyadaki bu artefactların yerlerini gösteriyordu.

    animus nedir ne işe yarar ?: animus insanın genlerinden yola çıkarak geçmişini, atalarını ve atalarının yaşadıklarını gösterebilen bir makinadır. oyunda desmond miles'ın(biz) zihni makina sayesinde, desmond'ın atası olan altair'in vücuduna yollanıyor. yani desmond atası altair'in vücuduna girip onu kontrol ediyor. zaten desmond eskiden bir süikastçiymiş sonra bu işleri bırakıp barmen olmuş. abstergo şirketi desmond'ı kullanarak, geçmişe gidip hz.süleyman tapınağındaki artefact'ın tapınak şovalyelerinin eline geçmesini istiyor. bu sayede gelecekte bu artefact abstergo'ya miras kalıcak ve abstergo dünyayı ele geçirecek.

    bulmacalar:

    oyun bitince credits yazıları(baya! uzun) bitince, tekrar laboratuara dönüyoruz ve eagle vision yeteneği ile etrafta yerlerde ve duvarlarda yazan normal gözle görülmeyen bulmacaları görüyoruz. şimdi bunları çözümleyelim.

    12212012-21.12.2012 : laboratuarın zemininde 21.12.2012 olarak yazar. odamızda ise 12212012 şeklinde.
    manası: maya uygarlığı'nın kullandığı mesoamerican takvimine göre dünyanın sonu 21 aralık 2012'de gelicektir. daha gerçekçi tasviri ile, abstergo şirketi uzaya uydularını(bkz: beyin yıkama) 21 aralık 2012 tarihinde yollayıp, dünyayı kendine köle edip, dünyayı ele geçirecektir.

    yona guni: laboratuarda zeminde yazan diğer bir yazı da bu.
    manası: yona guni bir japon adasıdır. tanrı'nın gazabı sonucu sulara gömülmüştür. atlantis efsanesinin değişik bir versiyonu yani. büyük bir olasılıkla artefactlardan bir tanesi bu eski su altı şehrinde bulunuyor.

    a drh oodtm whbitdo
    eusysinse
    aroomreaynr
    iseytnidlmide
    twihwyieaudayht

    bu bulmacayı çözümlediğimizde şu ortaya çıkıyor :
    they drained my soul and made it theirs i drain my body to show you were i saw it.

    manası: bizden önce bu laboratuarda tutulan 16 numaralı deneğin duvara yazdığı bulmacalardan biridir. doktorun bilgisayarında da zaten yazıyordu. 16 numaralı deneğin üzerine o kadar gidilmiş ki, bir hata sonucu 16 numaralı denek geçmişte kendi atasının vücudunda hapis kalmıştır. animus'a son girişinden önce kendi kanı ile duvarlara bunları yamış ve bir sonraki deneğin bunları görmesini istemiştir.

    m o r y m n o e s
    e n c e o l c h t
    h o n b t l o t c
    t d e o s a t o a
    p e d s n l s t f
    l d d u o o e t e
    e a i e i r i n t
    h s h k t t k e r
    t u a a a n s s a

    bunu çözümleyince şu ortaya çıkıyor: artefacts sent to the skies to control all nations to make us obey a
    hidden crusade do not help them .

    manası: abstergo'nun kıyamet projesi ile ilgilidir. uzaya gönderilen uydular ile milletin köleleştireceğinden ve kesinlikle abstergo'ya yardım etmememizden söz ediyor.

    alfa ve omega simgeleri: odamızda duvarda yazılı bulunuyor.
    manası: başlangıç ve son, doğum ve ölümdür. yani dünyanın sonunu belli ediyor.

    semboller: duvarlarda ve yerde pentagram, mu uygarlığının işareti, herşeyi gören göz, örümcek vb. semboller var.
    pentagram: kıyameti temsil ediyor.
    mu sembolü: mu uygarlığı 15.000 yıl önce çin'de ve meksika'da görülen bir uygarlıktı. bu uygarlık bir çok gizemlerle dolu ve günümüz teknolojisinden çok ilerdeydi. bunların sonucunda, bazı artefactların çin'de ve meksika'da bulunacağını söyleyebiliriz. yani 2. ve 3. oyunda çin'de ve meksika'da süikastler yapıcağız.

    üçgen bulmaca: bu bulmacayı çözdüğünüzde isa'nın allah'ın oğlu olmadığına dağir şeyler yazıyor. fazla üzerinde durmaya şimdilik gerek yok.

    emperor ji... jing...: odamızda duvarda yazılıdır.
    manası: çin'deki eski ming hanedanlığının imaparatorudur ve bir süikaste uğramıştır(canlı kurtulmuştur.) güneş tapınağı'nı yaptıran kişidir. artefactlardan birisi çin'de güneş tapınağında olabilir. zaten duvarımızda güneş sembolleri de çizili duruyor.

    desmond nasıl altar'in eagle vision özelliğini kullanabiliyor?: desmond bu zamanda yolculuk sırasında, altair'in vücuduna sürekli girip çıktığı için animus sayesinde onun bazı özel güçlerini kapmıştır. ayrıca lucy bir haşhaşimdir. bunu kendisi de söylüyor, zaten bir parmağı kesik ve animusu bozan kişi de o. artefactların abstergo'nun eline geçmesini engellemeye çalışıyor.

    e-mailler: e-maillerde genelde, uyduların uzaya gönderilmesi ile, amerikan destroyerının denizde bir artefact kullanarak görünmez olmasıyla, desmond'ın neler yaptığıyla ilgili konular konuşuluyor. doktorun bilgisayarında eski denek 16 numara ile ilgili gözlemler yazıyor. lucy'nin bilgisayarındaki son e-maillerde ise toplantı odasının password ü ve şifreli bir mail bulunuyor. bu mailde bazı kelimelerin harfleri büyük yazılmış. bu harfleri birleştirince '' we will be there soon '' yazısı ortaya çıkıyor. yani haşhaşimler bizi kurtarmaya gelecek. ilk denemeleri başarısız olmuştu, hadi bakalım hayırlısı .

    sonuç: 2. ve 3. oyunların günümüzde, eski maya uygarlığında, çin'de, su altı şehri yona guni'de ve buna benzer mekanlarda geçme olasılığı %99.9 .

    ---
    spoiler ---


    (frant1c - 27 Haziran 2008 01:04)

  • comment image

    pc'de oynarken biz de türk bayrağı görüp "anaa gel bakak lan" dedik, demez olaydık adamlar tapagaz peşimizde geldi, o efsane repliği biz de duyduk*asıl efsane olan kısmı ise oradan hemen bir ata binek de şuralarda iki fink atak dedik; at ile gezinirken uzaylı gören uşaklı misali adam taşı yerden kaptığı gibi kafamıza çaldı. ulan dedik oyun şimdi gerçekçi olmuş...bu muhafızlar uşak'lı olmalı.


    (butcher x - 1 Temmuz 2008 18:50)

  • comment image

    tam olarak anlaşılması için alamut kalesi ve hasan sabbah hakkında bir şeyler okunması gereken video oyunu serisi.

    vladimir bartol'un yazdığı alamut romanı, assassinleri tanımamız için harika bir roman iken aynı zamanda amin maalouf'un semerkant (orjinal adı samarcande) romanı da, 1100'lü yıllardaki ortamı tanımamız için bize harika bilgiler sunar, ufuk açar. nitekim, semerkant'ın ilk iki bölümü dışındaki bölümleri başlıkla tamamen alakasız olup edebi yönü ağır basan bölümlerdir.

    --- semerkant ve alamut hakkında spoiler ---

    semerkant(samarcande)'la hasan sabbah'ı az biraz tanırız, nizamülmülk ile ufaktan tanışırız, ömer hayyam'ın bir takım fikirlerini öğreniriz. başlıkla alakasız olmasına rağmen, rubaiyat hakkında da bilgi sahibi oluruz semerkant sayesinde. ''alamut''ta ise hasan sabbah ve haşhaşi(diğer adıyla assassin) tarikatı hakkında detaylı fakat objektif olmayan bilgiler ediniriz. iki romanda da adı geçen üç adam var. peki neden bu üç adam(hasan sabbah,nizamülmülk ve ömer hayyam) da konumuz dahilinde. bu adamlar 1000'lerin başlarında yaşamış, tarihte, felsefede ve sanatta adı geçen insanlar. işin ilginç tarafı, bu üç adam da tanışıyorlardı. nizamülmülk büyük selçuklu devleti'nde vezirdi, hasan sabbah da nizamülmülk sayesinde devlette bir iş buldu. zamanla hasan sabbah devlette yüksek rütbelere ulaşınca arkadaşlar arasında(nizamülmülk ve hasan sabbah)kıskançlık boy gösterdi. nizamülmülk, hasan sabbah'a bir oyun oynayarak onu sultanın gözünde küçük düşürdü ve saraydan atılmasına sebebiyet verdi. hasan sabbah'ın ise kafasında yavaş yavaş filizlenmeye başlayan düşünceleri vardı. bu düşüncelerinin temelinde ise daha önce ömer hayyam'la dertleşirken ömer hayyam'ın kendisine söylediği bir söz vardı, o söz şuydu:''bu insanlar cennet için yaşıyorlar, ancak onlara cenneti verebilirsen gerçek anlamda onlara hükmedebilirsin.''

    çok zeki bir adamdı hasan sabbah ve alim denebilecek kadar çok okumuş, bilgili biriydi. bilgisini kötü işler için kullandı ama bu zeki bir filozof olduğu gerçeğini değiştirmez. hasan sabbah saraydan ayrıldıktan sonra kendi düşüncelerini insanlara anlatarak taraftar toplamaya başladı.(kendi düşünceleri değildi aslında sunduğu düşünceler, insanların hoş karşılayacağı ve taraftar kazanabileceği düşüncelerini sunuyordu, bir nevi kendine sansür uyguluyordu çıkarları uğruna.) zamanla kalabalık bir kitleye sahip olan hasan sabbah, alamut kalesini ele geçirdi ve burada bir şii-ismaili devleti kurdu. ilerde tarihin ilk suikastçi örgütü olan assassinler diğer adıyla haşhaşiler(haşhaş içenler manasındadır.) tarikatını burada kuracaktı ve fedai olarak anlandırılan suikastçilerini burada eğitecekti. kalenin dışındaki ismaililerden fedai olarak hasan sabbah'ın ordusuna katılmak isteyenler de oldu. fedai olmak zor bir süreçti. ''alamut''ta anlatılanlardan benim yaptığım çıkarım şu ki: assassin's creed'de gördüğümüz, düz duvara tırmanabilen assassinler zorlu eğitimlerden geçmiş birer fedai. hasan sabbah bu eğitimler sürerken alamut kalesinin etrafında da bir çok kale aldı ve bu kalelere dai denilen valiler atadı. fedailerden ileride dai olacaklar da çıkacaktı. tüm bunlar olurken hasan sabbah kendisini peygamber ilan etti ve kendisinde cennetin anahtarları olduğunu iddia etti. halk iman etmiş görünse de kesin bir iman yoktu hasan sabbah'a. bu arada alamut kalesi'ne yerleşildiğinden beri, hasan sabbah alamut kalesi'nin görünmeyen arka tarafında sahte bir cennet oluşturdu. birbirinden güzel kadınlarla, birbirinden güzel şaraplarla ve birbirinden güzel köşklerle doldurdu burayı. aklında hep aynı söz vardı. dostu ömer hayyam'ın o sözü:''bu insanlar cennet için yaşıyorlar, ancak onlara cenneti verebilirsen gerçek anlamda onlara hükmedebilirsin.''. artık cenneti dört dörtlük hale getiren hasan sabbah, fedailerinden üç kişiyi, alamut kalesi'nin en üst katına, kendi odasına çağırdı. onlara gizlice şarap içinde haşhaş ikram etti ve fedailer bayıldılar. gizli asansörüyle onları cennete yolladı ve fedai uyandığında etrafında kendisine harika yemekler sunan harika kadınlarla karşılaştı. fedailer gerçekten de cennete gönderildiklerine inandılar. üç fedai de ayrı ayrı bahçelerde cenneti(!) tattı. cennette kendilerini içirilen bir şarapla yeniden uykuya daldılar ve uyandıklarında kendilerini tekrardan hasan sabbah'ın odasında buldular. bu olaydan sonra hasan sabbah'a karşı şüphesiz bir imanla doldular ve herkese bu maceralarını anlattılar, bir çoğu inandı. artık onlar hasan sabbah için her şeyi yapmaya hazır haşhaşilerdi. fakat cennete gidip de tekrardan dünyaya dönen fedailer depresif hallere büründüler, dünyadan zevk alamaz oldular. vücutları haşhaş'a istek duyuyordu fakat onlar bunu cennete olan istekleri sanıyorlardı, haşhaşa olan bağımlılıkları, haşhaşı sadece sahte cennette tattıkları için onların cennete olan bağımlılıklarını güçlendiriyordu aynı zamanda. artık sonunda ölüm olan görevleri bile gözlerini kırpmadan yerine getiriyorlardı; çünkü inanıyorlardı ki, öldükleri zaman cennete gidecekler. daha önce cennete(!) gittikleri için de cennetten şüpheleri yoktu. bir defasında hasan sabbah halkın kendisine olan itibarını artırmak amacıyla halkı meydanda topladı ve daha önce sahte cennetine gönderdiği fedailerinden birini yanına çağırdı. ona bir hançer verdi ve dedi ki:''bu hançerle kendini öldürürsen cennete gideceksin''. fedai hiç düşünmeden kendini hançerledi ve oracıkta öldü. halk, fedaideki bu kararlılığı görünce hasan sabbah'a bir kez daha iman etti. sonrasında hasan sabbah fedailerinden adı el tahir olanı selçuklu veziri nizamülmülk'ü öldürmek için gönderdi ve nizamülmülk'ü öldüren el-tahir bir şekilde alamut'a geri döndü. ileride el-tahir'in de öğreneceği gibi, peygamber olduğunu iddia eden hasan sabbah sadece kendisinin ve kendisine en yakın bir iki kişinin bildiği bir düşünceye sahipti: ''hiçbir şey gerçek değildir, her şeye izin verilmiştir.''(''nothing is true everything is permitted'') assassin's creed serisinde ise tüm assassinler hasan sabbah'ın bu görüşünü biliyor. altair ibn-la'ahad ile ezio auditore da firenze fedaidir.(aslında ezio'nun zamanında tarikatın çok değiştiğini söyleyebiliriz, yani ortada fedai diye bir kavram kalmamış olabilir ama 1100'lerin başıyla karşılaştırırsak ezio fedaidir.)

    --- semerkant ve alamut hakkında spoiler ---

    bunlardan çıkardığım sonuç; asssassin's creed senaristleri haşhaşi tarikatını modernize etmişler ve bize içinde bir takım entrikalar dönen bir senaryo sunmuşlar. apple of eden gibi oyunun temel taşlarını oluşturan öğeler de eklemişler oyuna ve olay örgüsünü templar(dan brown'ın yazdığı da vinci code'ta da çok sık geçer.) gibi topluluklara da bağlamışlar. oyunda, bilimkurgu filmlerine yakışan bir cihaz olan animus da olunca çok ayrı bir hava olmuş tabii. tüm bunlar birleşince, harika, tadından yenmez bir oyun serisi ortaya çıkmış.


    (appleofeden - 28 Ekim 2013 03:53)

  • comment image

    bence gizli bir dernek var dünyada, aynen assasins gibi, templar gibi; bu derneğin adı da "bilgisayar oyunlarını film yaparken amına koyma" derneği.

    organize olarak senaristleri ve yönetmenleri güzel oyunların filmleri çekildiğinde, kimse izlemesin, taşak konusu olsun diye sırayla aynı şeyleri uyguluyorlar.

    1) oyunun hikayesiyle uzaktan yakından alakası olmayan, götlerden uydurulmuş zayıf, aptalca, oyunda olsa çok büyük taşak konusu olacak bir senaryo bulunur.

    2) oyundaki kurguyla, oyunun oynanışıyla, karakterlerin hareketleriyle alakası olmayan teatral sunumla sergilenir.

    3) 3-6-9 serilik film çekeceğine inanacak seviyede götü kalkıkça, bitmemiş bir hikayeyi sonunda yarım yamalak bırakarak çekip gidilir.

    4) sonrasında da ne kadar oyun fanı varsa da anasına, bacısına bol bol küfür yenip huzurla uyunur.

    arıza mısınız olm siz? street fighter'ından, prince of persia'sına, need for speed'den, max payne'ına, doom'ına, alone in the dark'ına, ve hatta warcraft'ına kadar babadan oğula nesil misiniz amk? tüm oyunları sikip atmak zorunda mısınız film yaparken?

    nasıl bir arıza dernek lan bu?


    (onuraydin - 25 Aralık 2016 03:12)

  • comment image

    serinin ilk oyunu assassin's creed 4'tür. önce 4, 5, 6 daha sonra 1, 2 ve 3 oynanmalıdır. star wars gibi düşünün.


    (wormer - 9 Eylül 2017 17:08)

Yorum Kaynak Link : assassin's creed