Black Snake (~ Black Snake: The Whip) ' Filminin Konusu : Black Snake is a movie starring Anouska Hempel, David Warbeck, and Percy Herbert. Story of a slave revolt on a 19th-century Caribbean island.
Faster, Pussycat! Kill! Kill!(1965)(6,8-12453)
Supervixens(1976)(6,1-3857)
Up!(1983)(6,0-2529)
Motorpsycho!(1965)(6,0-1251)
Vixen!(1968)(5,8-2302)
Good Morning... and Goodbye!(1968)(5,7-449)
Cherry, Harry & Raquel!(1976)(5,5-1025)
How Much Loving Does a Normal Couple Need?(1990)(4,9-573)
Pandora Peaks(2004)(4,1-251)
saglam bir bagimsiz film.. farkli bir baba-kiz hikayesi..--- spoiler ---samuel l.jackson'in christina ricci'ye gitar caldigi sahne unutulmaz sahneler arasina girebilir simdiden buraya yaziyorum..--- spoiler ---
(whatdreamsmaycome - 22 Haziran 2007 15:41)
christina ricci'nin mokar hastası nihanı oynadıgı bir film. kesinlikle kötü bir film değil. sadece müzikleri bile yeter aslında. tek kusuru bana cuneyt arkın ve gulsen bubikoğlunun oynadıgı bir filmi anımsatması
(mightypirate - 31 Temmuz 2007 12:09)
tam "black snake moan" ismi ne alaka diye düşünürken tehronne isimli arkadaşın perdede belirdiği film.. kendisi "black snake" rolüyle filmin isim babası sayılır.. şaka bir yana sırf samuel l.jackson abinin filmle aynı ismi taşıyan parçayı icra ettiği sahne için bile izlenebilir..
(cofcof - 5 Ağustos 2007 13:52)
uzun zamandır hiç bir film bu kadar yüreğime dokunmamıştı.bugüne dek seyrettiğim en pozitif, en şaşırtıcı filmlerden biri.birbirimizi bırakmama, insanı bırakmama, dostluğu bırakmama, tanrı'yı bırakmama, hayatı bırakmama üzerine bir destan,bir ağıt,bir blues ezgisi...hele o sürpriz blues gitar soloları.. öff ülen öf sıçtı ağzıma bu film benim!
(o lekeler silinmez - 8 Ağustos 2007 19:12)
film hakkında yorumlar farklı olabilir ama filmin müzikleri blues severleri kesinlikle tatmin edecektir.samuel jackson'ın sesinin blues'a yakıştığını gördüğümüz film olmuştur ayrıca.
(maxwell - 22 Ağustos 2007 12:23)
hani hayran kaldığımız holivut hatunları vardır ve onların kardeşleriyle beraber çekilmiş fotolarını görünce vay be sıyırıp geçmiş deriz.* çünkü o holivut hatunu mükemmeldir ama kardeşi vasatın üstünde biraz güzeldir sadece. işte bu filmde öyleydi. mükemmel olmayı ıskalamış. yinede ricci ve jackson mükemmel oynamışlar ve bazı kareler de gerçekten posterlikti. yönetmen sinemadan çok fotograçılıkta daha başarılı olur sanırım. cok kotu spoilerhttp://www.youtube.com/watch?v=bashqwhbb0ucok kotu spoiler
(crzytrk - 25 Ağustos 2007 19:44)
müziklerini dinlerken insana istemsiz olarak ritm tutturan filmdir.
(brianurlacher - 4 Kasım 2007 23:57)
yağmurlu havada elektriklerin git gel yaptığı sahnede ben ve benim blues aşığı dostlarımı samuel abinin müziğe girişiyle gönül seline kaptırmış filmdir. en içten vay amana tepkisi yaratmıştır.şahsımca da filmin en güzel sahnesidir.
(capondegillantatar - 7 Ocak 2008 19:49)
craig brewer'ın yönettiği 2006 yapımı etkileyici film. başlangıcında "bu ne ki simdi?" tepkisi verdirse de, samuel l. jackson ve christina ricci'nin aşmış oyunculukları, ortalarından itibaren ekrana kilitlemeyi başardı. hele her zaman mermaids'deki cher'in küçük kızı olarak hatırladığım christina şaşırtıcı. olay missisippi'nin yakıcı yaz sıcağında geçiyor. şahane bir ışık ve fotoğraf karesi olası sahneler var.çocukluğundaki cinsel tacizler ve psikopat annesi yüzünden sevgi açlığı içinde yetişen rae, ergenlikten itibaren nemfoman olarak yaşamını devam ettirirken, sevgilisi (justin timberlake) askere gidince yine dağıtır. yolun kenarında agd vaziyette baygın yatarken, karısı tarafından yenice terkedilmiş olan yaşlı çiftçi (aynı zamanda eski blues adamı) lazarus (samuel l. jackson) tarafından bulunup evine alınır. yaşlı bilge, bu kızı hak yoluna döndürmeyi kendine görev beller ve olaylar gelişir...kişisel olarak blues'la fazla içli dışlı olmayan hatta yer yer hoşlanmayan biri olarak başlarında biraz sıkılsam da,daha önce belirttiğim, leziz sinamatografi ve müziğin muhteşem bir şekilde sahnelerle uyumu hemen içine çekti. başlarken of puf diyen bünye, film bittiğinde rüyasında melekleri görüp, uykusundan uyanan bir çocuk gibi gülümseyerek bakakaldı.--- spoiler ---evet lazarus'un rae'ye pembe gitarıyla black snake moan çaldığı sahne orgazmik. bir de rae'nin iyileşme sürecinde yanlışlıkla eve giren ufaklığın üzerine atlayıp sevişmeye çalıştığı sahne - özellikle kapıyı kapatma hareketi- yıkıp geçirmiştir.--- spoiler ---
(jaded - 16 Mayıs 2008 15:24)
craig brewer’in yönetmenliğini üstlendiği , başrollerinde samuel l. jackson (lazarus) , christina ricci (rae), justin timberlake (ronnie) bulunduğu , 2007 yılı a.b.d. yapımı , müzikal drama, psikolojik , epik türünde film.gösterime girdiği dönemde bağımsız bir yapım olarak ; ciddi gürültü çıkartan bu film aradan geçen yıllar boyunca değerinden çok şey kaybetmiş değil….her ne kadar ; tipik hristiyan ahlak derslerini barındırsa da ; her ne kadar bunu zamanında kölelikten gelme siyahi a.b.d. yurtaşları (lazarus) üzerinden ifade etse de ; her ne kadar kadını ve cinselliği bütün dünya dinlerinin o dar, kalıpçı, günahçı, şeytanlaştırıcı yaklaşımları ile ifade etse de ; bu filmi daha çok ; bir insanın bir başka insanın yaralı ruhunu onarabileceği (kedilerin birbirlerinin postlarını yalaması ) gerçeği üzerinden izlemek gerekiyor.--- spoiler ---lazarus (samuel l. jackson) ; çok kötü giden bir evliliği henüz bitirmiş , tennessee’li ve içine kapanık bir çiftçidir…. derbeder gençlik yıllarında hatırı sayılı bir blues gitaristi ve solistidir… ancak bu sefil hayatında hiçbir şey amacına ulaşmadığı için müzik yaşantısını çoktan toprağa gömmüş ve siyahilerin insiyatifinde olan kilisesine giderek yaralı ruhunu onarmaya çalışmaktadır… oysa mutlu değildir… içinin kabardığı bazı anlarda eline gitarını alır ve yüzlerce yıldır köleleştirilmiş halkına ; binlerce yıllık siyahi ırkın geçmişine doğru yol alır… blues ; zenci kölelerin amerika kıtasında ; tarlalarda tek sıra dizilmiş ölümüne çalıştıkları dönemlerde özgür olarak yapabildikleri tek şeydir… hep beraber ritmik şarkı söylemek… ritmiktir çünkü elde ya orak, ya da bir başka kesici , kazıcı alet vardır.. blues o alet ile toprağa ve güneşe doğru hareket eder.. blues ile isyan eder ; blues ile itaat eder… erkek ve kadın zenciler, köle tarlalarında birbirlerine güneş ve toprak altında blues ile yüreklerini açar, yalvarır,gülüşür, ağlaşır, iltifat ve ihanet ederler… christina ricci (rae) ise , anksiyöz hastası ; ağır depresif bir çocukluk geçirmiştir….içine girdiği histeri krizlerini; en çabuk ulaşabildiği herhangi bir erkek ile aşmaya çalışmaktadır… bu hali ile kasabada herkesin kızıdır.. ancak elbette fahişe de değildir… kasaba, onu bu hali ile dahi anlamaya çalışmaktadır… erkek arkadaşı justin timberlake (ronnie), askere gittiğinde ; onun erkek arkadaşı tarafından ağır şekilde dayaktan geçirilir.… kan revan içerisinde yol kenarına bırakıldığında onu bulacak kişi, elbette lazarus olacaktır.. filmde aslında tam da bu anda başlamaktadır.. yaralı kızı evine getiren lazarus kısa zamanda ; onun ağır cinsel travmalarını fark eder ve onun yaralı ruhuna ulaşmak için zincire vurur.. bu zincir, aslında geçmiş atalarının vurulduğu prangalarının dışavurumudur..bu köhne kulübeye isa’yı indirmiş ve onun zinciri aracılığı ile şeytan ile kol kola gezinen christina ricci (rae)’i çarmıhtan indirmeye çalışır… bu iki yaralı ruh her çarpıştığında geçmiş yaşamlarının yara izlerini ve deşilmiş bedensel izlerini keşfederler… justin timberlake (ronnie) ; askerlik görevinden kovularak geri döner.. artık bir hiçtir ve bu hiçlik içinde rae’yi tekrar kazanmak için ziyaret eder….. bu kadın ve erkek cennetteki yasak meyveyi yemiş ve tanrının huzurundan kovulmuşlardır… ronnie’nin, lazarus ile ilk karşılaşması oldukça vahşi geçer… öldürmek için alnına dayadığı tetiği çekemez… sonunda lazarus , rae ile karanlık ve fırtınalı bir missisipi gecesinde baş başa kaldığında uzun zamandır eline sürmediği gitarını alır…. dışarıda fırtına ; şimşeklerini ardı ardına bu köhne kulübenin etrafına saçarken lazarus ; mahşer günü israfillin çığlığını haykırmaya başlamıştır…black snake is evil black snake is all i seewoke up this morningblack snake moved in on me.kara yılan , içimdeki şeytan kara yılan içimde hareket ediyor…bütün hırslarımız, günahlarımız, arzularımız suçunu şeytana yüklediğimiz bütün aşağılık histerilerimiz kara yılan değil midir ? şeytan tüm insanlığın içindeki kara yılanların toplamı değil miydi ? o halde şeytan günahsızdı ve kara yılanı ormana göndermek bizim elimizdeydi ve elbette içimize hapsedebilmekte öyle değil mi?rae, yıldırımlar toprağa düştükçe lazarus’a daha fazla sokulur ve “lütfen çalmaya devam et!” der…çünkü müzik sustuğunda dışarıda tanrı’nın şimşekleri ve içindeki kara yılanın şeytanı ile baş başa kalmaktan korkmaktadır.. o an lazarus ; gökten inen isa’nın ta kendisidir ve rae , maria magdelena’nın günümüzde vücut bulmuş halidir.. ahlaken düşürülmüş ruhunu isa eli ile azize mertebesine çıkartmaktadır. lazarus, yasak elmayı yiyen kadının yanı başında mahşerin ıslığını çalmaktadır.. blues bütün bunların yankısıdır… film ilerledikçe, kara yılanlar yuvalarına sessizce çekilirler.. bu insancıkların ruhları şimdilik kurtarılmıştır.. ronnie ve rae küçücük bir grubun eşliğinde evlenirler… bu bataklık ülkesi , bir yaşlı yılan gibi derin derin akan missisipi ırmağının yanıbaşındaki topraklarda kurtarılacak çok fazla ruh vardır… lazarus , artık cennete çekilebilir…--- spoiler ---lazarus rolünde samuel l. jackson, muhteşem bir oyunculuk sergilemiş… ve bütün filmi kendi üstünden götürmüş… zaten bu filmde anlatılan esasında lazarusun hikayesidir…tanrıya isyan boyutları ile eksik bırakılan bu epik destan aslında çok büyük bir sinema şaheseri olmanın kıyısından dönmüş… yönetmen “bu kadarı yeterli” demiş… ama hayır… tanrı, şeytan ve insan üçgeninde film yapmak istiyorsan en az ilk ikisi kadar cesur ve acımasız olmalısın…sinema tarihinin en dehşetli blues performansının sergilendiği o efsanevi sahne dahi bu filmi birinci sınıf yapar….ama tam değil….hepimizde olduğu gibi…tam değil….
(ayamandrake - 13 Haziran 2014 15:15)
Yorum Kaynak Link : black snake moan