Süre                : 1 Saat 43 dakika
Çıkış Tarihi     : 17 Mart 1952 Pazartesi, Yapım Yılı : 1952
Türü                : Komedi,Romantik
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Twentieth Century Fox
Yönetmen       : George Cukor (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Charles Brackett (IMDB)(ekşi),Walter Reisch (IMDB)(ekşi),Richard L. Breen (IMDB)
Oyuncular      : Jeanne Crain (IMDB)(ekşi), Scott Brady (IMDB)(ekşi), Thelma Ritter (IMDB)(ekşi), Zero Mostel (IMDB)(ekşi), Michael O'Shea (IMDB)(ekşi), Helen Ford (IMDB), Frank Fontaine (IMDB), Dennie Moore (IMDB), John Alexander (IMDB), Jay C. Flippen (IMDB), Lucile Barnes (IMDB), Bunny Bishop (IMDB), Robert Board (IMDB), Harris Brown (IMDB), Kathryn Card (IMDB), Harry Carter (IMDB), Ken Christy (IMDB), Blythe Daley (IMDB), Allison Daniell (IMDB), Frank Ferguson (IMDB), Elizabeth Flournoy (IMDB), Jacqueline French (IMDB), June Hedin (IMDB), Zori Jennings (IMDB), Nancy Kulp (IMDB), Joyce Mackenzie (IMDB), Eve March (IMDB), Mae Marsh (IMDB), Thomas Martin (IMDB), Shirley Mills (IMDB), Diana Mumby (IMDB), Tommy Noonan (IMDB), Maudie Prickett (IMDB), Joan Roberts (IMDB), Dennis Ross (IMDB), Edna May Wonacott (IMDB)

The Model and the Marriage Broker (~ Agence cupidon) ' Filminin Konusu :
The Model and the Marriage Broker is a movie starring Jeanne Crain, Thelma Ritter, and Scott Brady. Marriage broker Mae Swasey, who somewhat cynically arranges her loser clients' affairs, meets model Kitty Bennett and can't resist...


  • "kazanın ardından tüm dünyadaki dc-10'lar bakıma sokulmuş, incelenmiş ve hepsinin kargo kapısındaki bir kilidin hatalı olduğu farkedilmiştir. havacılık tarihinde çok ciddi bir kazadır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    rauf tamer'in zamanın ulaştırma bakanına " ferda güley'im ayağının uğurunu seveyim " dediği kaza.

    o zaman hükümet yeni kurulmuş ve ulaştırma bakanlığına ferda güley getirilmiştir. bir kaç gün ya da bir kaç hafta sonra bu kaza olur ve rauf tamer'in tercümandaki köşesinde " ferda güley'im ayağının uğurunu seveyim" diye yazdığına şahit olmuşumdur.


    (condor06 - 25 Haziran 2008 16:42)

  • comment image

    kaza değildir. bildiğiniz düpedüz cinayettir. mcdonnel douglas'ın sonunu getiren olayların başlangıcıdır.

    sen eğer basınç testinde sıçan kapının tasarımını yenilemeyi düşünmezsen, sattığın ilk bu modeldeki (dc-10) uçağın uçuşlarından birinde uçup giden kargo kapısının az kalsın uçağı düşüreceğini ama son anda pilot tarafından mucizevi şekilde indirildiğini bilip hala tasarımını değiştirmezsen, sana bu kargo kapısını üreten şirket "bak bunları sizin istediğiniz tasarımda yapıyoruz ama bu şekilde kullanırsanız bir felaket kaçınılmaz olur" diye bir memo geçtiğinde hala durumu sallamazsan sana da katil derler.


    (as if existed - 11 Temmuz 2008 01:55)

  • comment image

    snatch filminde jason statham'ın oynadığı turkish karakteri de sanırım ismini bu kazadan alır. zira turkish'in annesi ile babası bu kazadan kurtulan yegane kişilerdir. bu kaza ile tanışıp evlenirler ve çocuklarına da turkish airlines'ın ilk kelimesinin adını verirler. gerçekte ise kazadan maalesef kurtulan olmamıştır. bu durum hayal ürünüdür yani.

    edit: hatayı düzelten yazar arkadaşlara teşekkür ediyorum.


    (kowalski - 11 Temmuz 2008 04:34)

  • comment image

    kargo kapisi tasariminda mal degnekliginin doruk yaptigi noktadir. cok basit ifade etmek gerekirse, aki$ her zaman yuksek potansiyelden du$uk potansiyele dogru olacaktir, ki biz buna aslen aki ya da flux diyoruz. aki yonunde acilan bir kargo kapagi, basincli havanin drag'i ile beraber kabinin kapak uzerinde bulunan koltuklarini koparip di$ari atiyor, bu sirada da ucagin dengesini ve manevra kabiliyetini saglayan aksamlara ait hidrolikleri de parcalayarak pilotun ucak uzerindeki kontrolunu kaybetmesine yol aciyor.

    $imdi ucagin icinde, yerden yukselince du$en basinci, yolcularin ali$tigi yerdeki seviyeye e$itlemek amacli, di$ ortama gore yuksek basincli bir hacim var. dolayisi ile, ucagi bir kola kutusu olarak du$unursek, o kola kutusu ne kadar yuksege cikarsa o kadar $iddetli calkalaniyor ve icerideki ile di$aridaki basinc farki o kadar artiyor. buraya kadar bir sorun yoksa konuya hakim olmak konusunda, o zaman finish him vuru$unu da $oyle yapayim, o kola kutusunun kapagi icteki basincin zorlamasi ile patlarsa ne oluyor? evet, gitti t-shirt.

    i$te burada da basit bir kola kutusu mantigini gudemeyen bir dumbuk tarafindan 346 ki$i kaybediliyor.


    (lord aragorn - 11 Temmuz 2008 08:59)

  • comment image

    1972'de japon all nippon havayolları mcdonnell douglas'a üç adet dc-10 tipi uçak sipariş verir. ancak uçaklar hazırlandığı sırada sipariş iptal edilir. lockheed şirketi l-1011 tristar uçaklarını japonlara satmak için araya üst düzey politikacıları sokar, büyük rüşvetler başbakana kadar verilir. uçaklar elinde kalınca mcdonnell douglas uçakların fiyatlarında büyük indirim yapar ve satılığa çıkarır. türk hava yolları o esnada yüksek uçuş kapasitesi olan uçaklardan birine talip olur. aslında dc-10'ların kapılarında dizayndan kaynaklanan bir hata vardır ve bu hata 1972'de farkedilmiş olmasına rağmen thy uçağı teslim aldığında kapılar hala arızalıdır. sonuçta uçak düşer ve 300 küsür insan ölür.

    1976'da lockheed şirketinin üst düzey yöneticilerinden biri kongre alt komisyonunda verdiği ifadede zamanın japon başbakanının olayda oynadığı rolü ve aldığı 1.8 milyon dolarlık rüşveti açıklar. eski başbakan kakuei tanaka temmuz 1976'da tutuklanır.

    (bkz: acaba nedir nedir)


    (bayermuhen - 23 Ekim 2010 04:18)

  • comment image

    yaşandığı gece televizyonların avrupa çapında yayınını kesip haber verdiği korkunç kaza. yolcu sayısının çokluğu dehşete düşürmüştü.

    hosteslerden birinin ailesi ile yazlık komşusuyduk. bu olayı hiç atlatamadılar. ailenin kızı yabancı bir liseden mezun olduktan sonra hostes olmak istemiş, annesi ise kabul etmemiş ve öğrenimine devam etmesini istemişti. bunun üzerine kız babası ile gizlice hosteslik sınavına gidip sınavı kazanmıştı. kısa bir süre sonra da büyük bir talihsizlik sonucu görev yaptığı uçak düşünce annesi kızının ölümünden eşini sorumlu tutmuştu. adamcağız da herhalde aynı suçluluğu duyuyordu ki teselliyi şişelerde arıyordu. babası her yıl thy'nin sağladığı imkanla paris'te ermenonville ormanındaki anıtı ziyaret ederek kızını anardı, annesi ise hiçbir zaman gitmedi.

    mcdonell douglas yöneticilerinin yatacak yeri yok.

    edit nedeni: entry'yi ilk yazdığımda ailenin okumasından korkmuştum. fakat artık aramızda olmaklarını öğrendiğimden ayrıntıları da ekledim.


    (gallifreyfallsnomore - 10 Mart 2014 02:34)

  • comment image

    yücel tanyeri'nin blogunda yer verdiği bir yazısında değindiği uçak kazasıdır.

    --- spoiler ---

    1974 yılı hacettepe kbb’da asistanlığımın son senesi idi.

    mart ayında bir pazar günü nenehatun caddesindeki evimizde “tez” hazırlıklarım ile meşguldüm. siyah-beyaz tv açıktı ve göz ucuyla da trt’de tansu polatkan’ın sunduğu “telespor” programını izliyordum. saat 15.00 civarında iken yayın birden kesildi ve “şimdi aldığımız bir haberi veriyoruz” denilerek paris’te thy’nın bir uçağının düştüğü duyuruldu. başlangıçta haberin ayrıntıları yoktu. ilerleyen zamanda haberin ayrıntıları belirginleşti.

    thy’nın 3 mart 1974 pazar günü paris-londra seferini yapmak üzere paris’ten havalanan tk 981 sefer sayılı dc-10 uçağı 335 yolcusu ve 11 mürettebatı ile düşmüş ve kazada 346 kişi yaşamını yitirmişti. bu kaza o zamana kadar sivil havacılık tarihinde en fazla insan kaybı ile sonuçlanan bir sivil havacılık felâketiydi. kaptan pilot benim de çocukluğumdan tanıdığım, pilot eniştemin arkadaşı nejat berköz idi. nejat ağabey, marlon brando görünümlü yakışıklı, espritüel bir kaptandı. bildiğim kadarı ile de çok iyi bir pilottu. kolay kolay hata yapmazdı. büyük deneyim kazandığı türk hava kuvvetlerinden birkaç yıl önce ayrılmış ve thy’na yeni alınan dev dc-10 uçaklarını uçurmaya başlamıştı. genç yaşta onu da kaybetmemiz nedeniyle üzüntüm sonsuzdu.

    o sıralarda eti bisküvilerinin reklâmında kullanılan ve herkes tarafından kolaylıkla hatırlanabilen “acaba nedir, nedir?” diye bir sloganı vardı.

    nejat ağabey, o pazar günü british airways’in grevde olması nedeniyle, açıkta kalan paris-londra yolcularının tümünü almış, türk, ingiliz ve japon yolcularla birlikte tam dolu olarak paris orly havaalanından yerel saatle 12.30 da havalanmıştı. 4 dakika sonra uçak 7000 metre yüksekliğe tırmanırken bir patlama duyuldu. yardımcı pilot “bir patlama var kaptan” dediğinde nejat ağabey her zamanki neşesiyle “acaba nedir, nedir …” diye espiriyle yanıtlamıştı. bu sözler uçağın cvr’inde (cockpit voice recorder, kara kutu) kayıtlıydı. bunlar nejat ağabeyin ağzından çıkan son sözcükler olmuştu. uçağın burnu bu sözlerden hemen sonra 12 derece eğimle yere doğru yönelmiş ve uçak 77 saniye içerisinde saatte 960 km süratle paris’in 47 km kuzeyindeki ermenonville ormanında yere çakılarak çok geniş bir alanda parçalanarak dağılmıştı. kazadan sonra cvr’nin incelenmesinde, kaptan pilotun -hidrolikleri olmamasına rağmen- uçağı maksimum sürate alarak yere 100 metre kala son anda burnunu yukarı çevirebildiğini ancak çarpmayı engelleyemediği kayıtlıydı.

    kazadan sonra yapılan teknik incelemeler sonunda, uçağın kargo kapağının ingilizce bilmeyen tunuslu bir yer görevlisi tarafından yanlış kapatıldığı ve bu yanlışlık için pilotu uyaran bir mekanizmanın olmadığı belirlendi. uçak belli bir yüksekliğe gelince yük kapağı yerinden koparak, hidrolikleri parçalamış ve bu da uçağın kontrolünü artık imkânsız bir hale getirmişti.

    kazadan 30 yıl sonra, 2004 yılında arkadaşım mustafa karaltı’nın konuğu olarak iki günlüğüne paris’te bulunuyordum. mustafa, yıllardan beri paris’te moda sektöründe çalışıyordu. bir pazar günü “bugün nereye gitmek istersin yücel” diye sorunca hiç tereddütsüz, “ermenonville ormanlarına gidelim, mustafa…” diye yanıtladım. mustafa, yıllardır paris’te yaşamasına rağmen buranın ismini bile bilmiyordu. “abi, ne yapacaksın orada” diye sorunca da kazayı anlattım. amacım nejat ağabeyi ziyaret etmekti. mustafa beni kırmadı. birlikte o ormana gittik. kaza yerine ulaşımı gösteren tabelâları izledik. huzur dolu bir ormanın içerisinde kazanın olduğu yerde mütevazi bir sütun dikilmişti. uzunlamasına iki blok granit levhalar üzerine de kazada ölenlerin tek tek isimleri yazılmıştı. en başta da “nejat berköz” ve diğer uçuş personelinin isimleri bulunuyordu. sonrakileri tek tek okumak bile insanı yoruyordu. o kadar çok isim vardı...

    30 yılda uçağın parçalandığı alan genç ağaçlarla örtülmüş, farklı bir doku oluşmuştu. kazadan sonra uçaktan 20.000 i aşkın parça toplandığı yazılmıştı.
    30 yıl aradan sonra hala yerde uçağın minik kalıntılarını bulmak mümkündü.
    ancak, 346 kişinin soğuk bir granite kazınmış isminden başka hiçbir şey kalmamıştı geride.

    hepsine birden dua ederek ayrıldım ermenonville’in artık huzur dolu olan ortamından...

    ---
    spoiler ---


    (eternel - 1 Temmuz 2014 22:37)

  • comment image

    kazanın ardından tüm dünyadaki dc-10'lar bakıma sokulmuş, incelenmiş ve hepsinin kargo kapısındaki bir kilidin hatalı olduğu farkedilmiştir. havacılık tarihinde çok ciddi bir kazadır.


    (actionary - 19 Ekim 2005 04:02)

Yorum Kaynak Link : 3 mart 1974 fransa uçak kazası