About a Boy (~ Bir erkek hakkinda) ' Filminin Konusu : Londralı Will, yakışıklı, zengin, sorumsuz bir adamdır. Kadınlarla tanışmak için güzel bir mekan olabileceğini düşündüğü, boşanmış anne-babaların katıldığı toplantılara gitmeye karar verir. Kendisine çocuk sahibi ve boşanmış bir baba pozu takınan Will gittiği bu toplantılardan birinde Marcus adında, ana-babası boşanmış bir çocukla tanışır. Çocuk Will'i kendine yakın görür ve ikili arasında güzel bir arkadaş ilişkisi başlar.
Love Actually(2003)(7,6-380859)
Notting Hill(1999)(7,1-276453)
Four Weddings and a Funeral(1994)(7,1-145351)
Bridget Jones's Diary(2001)(6,7-202674)
Music and Lyrics(2007)(6,5-90091)
Two Weeks Notice(2002)(6,1-96965)
Bridget Jones: The Edge of Reason(2004)(6,0-93875)
Mickey Blue Eyes(1999)(5,8-32878)
(bkz: no man is an island)--- spoiler ---who wrote the phrase "no man is an island"? john donne? john milton? john f. kennedy? jon bon jovi? jon bon jovi. too easy. and, if i may say so, a complete load of bollocks. in my opinion, all men are islands. and what's more, now's the time to be one. this is an island age. a hundred years ago, you had to depend on other people. no one had tv or cds or dvds or videos....or home espresso makers. actually, they didn't have anything cool. whereas now, you see you can make yourself a little island paradise. with the right supplies and the right attitude, you can be sun-drenched, tropical, a magnet for young swedish tourists. --- spoiler ---
(deepwonder - 2 Nisan 2007 12:21)
izleyende hugh grant'in oynadığı karakterle kendini özdeşleştirme isteği yaratan filmdir.
(gary ridgway - 5 Kasım 2007 00:56)
hugh grant'in tartışmasız kariyerinin en iyi performansına imza attığı filmnick hornby günümüzün en yetenekli yazarlarından birisi.kitapları insanı daha birinci sayfadan avucunun içine alan karakterlerin içsel diyalogları ve genelde toplum üzerine buram buram zeka kokan saptamaları ile doludur. ilginçtir ki hornby, karakterlerini uzun betimlemelerle anlatmaz, onların diyalogları ile zaten kafamızda bir profil oluşturur. dolayısıyla bir film senaryosu gibidir kitapları ve filme uyarlanmaya son derece elverişlidir. hatta kitabı okurken sahneleri kafanızda canlandırır hangi oyuncunun hangi karakteir oynayacağı hakkında fikir yürütebilirsiniz. about a boy da yazarın bu tür bir kitabından uyarlanmış 2002 yapımı bir film. 30'lu yaşlarının sonuna gelen ama babasından kalan telif hakları geliri ile yaşayıp mesleki anlamıyla "hiç bir şey yapmayan" bir adamın hikayesi. filmi tipik bir yetişkin-çocuk ilişkisi filminden kurtaran da hornby'nin parmağı., will karakterine enfes hayat veriyor. tabi her hornby filminde olduğu gibi favoriler kısmına atılacak bir dolu diyalog var filmde. insanın olgunlaşması ve büyümesi için aslında biraz çocuklaşması ve küçülmesi gerektiği üzerine giden ve süresi bittiğinde yüzünüzde zeki, anlamlı ve halinden memnun bir gülümseme bırakan bir film. bana göre hornby'nin high-fidelity'si hala onun kitaplarndan uyarlanan filmler arasında lider konumda ama about a boy da onun sadece 1 basamak altında yer alıyor.will: the thing is, a person's life is like a tv show. i was the star of the will show. and the will show wasn't an ensemble drama. guests came and went, but i was the regular. it came down to me and me alone. if marcus' mum couldn't manage her own show, if her ratings were falling, it was sad, but that was her problem. ultimately, the whole single mum plotline was a bit complicated for me.
(flying dutchman - 15 Ocak 2009 00:21)
kitabi okumamiş olsam da filmden çok zevk aldim ben... hugh grant gerek güzel kiyafetleri, gerek inceliği, gerekse boş boş oturmasi ile takdirimi kazandi, "ben de ileride böyle yaşiycam işallah" diye iç geçirtti, ayni zamanda da bu tip kebap bir yaşamin da az çok sorunlari olduğunu gösterdi bize, peki teşekkür ederiz, fakat ben yine de bu yaşami alayim... genel olarak süper esprilerle bezeli {hep bezeli sözcüğünü kullanmak istemişimdir} fazla duygusala kaçmayan, sonunda da fazla uçmayan, holivud tarzi "heyo yaşasin filmdeki herkes aile oldu mutlu oldu heyo" diye bitmeyen {itiraf edeyim, will'i aile babasi olarak göreceğim diye tirsmiştim bir an} bir film... çocuğun dinlediği müziğin etkisinin biraz fazla abartildiği kanisindayim yine de, shake your ass dinliyor diye adamdan sayilmaz ki biri...
(portakal - 14 Eylül 2002 22:52)
ufaklığın "killing me softly"'yi annesiyle söylerken hugh grant'i yavaş yavaş öldürdüğü sahne ve yine aynı şarkıyı salonda annesine bakarak söylerken onun hatasını yüzüne vurduğu sahne akııllara kazınmalıdır.
(pilachka - 30 Eylül 2002 22:21)
filmi iyi bulanlar tarafindan bikmadan haftada enaz 3 defa izlenebilecek bir film, mesela godfather i yada diger basyapit olan filmleri haftada 3 defa izlemek istenmez ama bu film su gibi akiyor, lokum gibi insanin bogazindan geciyor izlerken. hissettirmeden yumusakca olduren film. (bkz: killing me softly)
(rbaron - 11 Ağustos 2009 06:56)
filmde çocuğun hugh amcayla killing me softly yi söylerkenki sahnede bi ağlayan ben varım heralde.
(emilianatorrini - 11 Ağustos 2009 08:07)
küçük bir kız gibi ağladım. filminde de kitabında da soundtrackinde de. ne pis bir ürünmüş bilader.
(stargazer - 12 Şubat 2010 04:25)
artik kitabi okumuş full bir insan olarak da belirteyim ki, kitapta marcus'un okulda, tipindeki değişimlere göre değişen popülaritesi çok daha başarili anlatilmiş, yani killing me softly söylerken öldürün, ertesi gün shake your ass dinlerken süper marcus durumu yok... ayrica, daha da güzeli, kitapta marcus'u popüler yapan rap değil, bildiğimiz basbayaği nirvana ve kurt cobain... ve tabii ki ayni zamanda ellie ile olan arkadaşliği... ellie demişken, filmde çok yumuşatilmiş olduğunu da belirtmek lazim... sonuçta, kimileri kendini süpermen'de, kimileri kuzularin sessizliğinda bulur, ben de will'de buldum gelecekteki halimi...
(portakal - 20 Kasım 2002 22:04)
"babam noel sarkisi yazsa telif hakki benim olsa" dedirten film.
(volcano - 19 Ocak 2003 21:35)
kitaptan da bir alinti yapacağim sizlere, çok güldüm dün gece gece:"ali's bedroom door was indistinguishable from all the another bedroom doors: no skulls or crossbones, no 'keep out' signs, no hip-hop grafitti; once inside, however, there was no question that the room belonged to a boy struck between the equally wretched states of chilhood and adolescence in early 1994. everything was there - the ryan giggs poster and the michael jordan poster and the pamela anderson poster and the super mario stickers... a social historian of the future would probably be able to date the room within a twenty-four-hour period."
(portakal - 26 Ocak 2003 13:41)
--- spoiler ----my mum wants me to sing it. it'll make her happy. -look, mate, nothing you do can make your mum happy, all right? not in the long term. she has to do that for herself.--- spoiler ---diyalogundan sonra keşke daha önce izleseymişim dediğim film. mutlu olmak için kendisi gayret göstermeyen birini mutlu etmek için çabalamanın anlamsızlığını üç basit cümleyle o kadar güzel ifade etti ki film, şimdiye kadar bunu düşünemediğim için kendimden utandım.
(sokur - 1 Temmuz 2011 09:04)
an itibariyle bitirdiğim kitabın filmi olduğunu sözlükten öğrenince indireyim dedim.. bi yarım saat sonra ablama hangi filmi izlediğini sordum ve benim indirmeye kastığım filmi haberi olmadan dvden izlemekte odluğunu farkettim.. değişik tesadüfler..
(madwomanintheattic - 12 Şubat 2012 01:03)
insanoglunun, ne olursa olsun bir adimini digerinin onune atmasini saglayacak espri anlayisina sahip oldugunun gostergesi olan film. (bkz: dead duck day) (bkz: commit social suicide)ayrica hugh grant daha once hic bu kadar guzel gozukmemisti gozumuze*.(bkz: konuyu degistirmek)
(deranged - 4 Mayıs 2003 16:06)
artık hugh grant'in varlığından dolayı mı yoksa afişinden midir bilemem sıradan bir romantik komedi zannettik biz bu filmi. sinemada izlemedik. televizyonda oynamasaydı hiçbir zaman da izlemeyecektik. tam olarak sağ gösterip sol vurdu diyemeyiz ama beklediğimizden başkaydı, bambaşkaydı. öyle çok iddialı bir film değil. hayata bakışımızı kökten değiştirecek kadar... filmin böyle bir derdi de yok zaten. iyi bir film olması için bu şart da değil ayrıca. ama içimi ısıtan, çokça gülümseten, az da olsa kahkaha attıran, ağlatmasa da ağlatmış kadar olan, illa ki kendini sevdiren küçük dünyalar üzerine küçük bir filmdi. hugh grant hiç de öyle ifadesiz değildi. sırf terk edilme sahnesindeki anlık değişimleri bile keyifle izlenir. film benim için didaktik de değildi. ne will’in hayat tarzını ne de diğerlerini dibe vurduruyor; insanlara ada olmayın, anakara olun demiyor. evli ve çocuklu olanlar mükemmel değil, will de değil, marcus’un annesi de değil. model olarak alınacak kimse yok. belki marcus... ayrıca insanlar muhteşem değişimler de geçirmiyor. hayatta olabileceği kadar değişiyorlar. ya da değişmiyorlar; başka hayatlarla etkileşim içine giriyorlar. eğer bu bir hollywood yapımı olsaydı will filmin sonunda aile babası olur, marcus şarkıyı mükemmel söyler, herkes ayakta alkışlar, hatta zıtların birlikteliğinden kuvvet doğar mantığıyla will’i marcus’un annesiyle baş göz ederdik. will de boş hayatından tamamen vazgeçerdi. her şeyden önce senaryoyu yazanı kıskandım. özellikle diyalogları tek tek ezberlemek istedim... hele nefis monologları arada bir çıkarıp hatırlamak için hafızamın manzaralı bir yerine yerleştirmek istedim.bir seferde bir kavanoz nutella yemiş gibi oldum. yine olsa yine yaparım.
(galileo - 22 Kasım 2004 14:47)
çocuğun yürek burkan saç modeli değişecek mi diye kendisi izleten ve hakkaten değiştiğinde hayal kırıklığına uğratan film.
(khaotik - 29 Kasım 2004 21:59)
neden herkes hugh grant in sirinligine osuna busuna takilmis anlamadigim mükemmel film. bas karakterlerin hepsi ayri bir vaka... major depresyon mu istersin narsisist kisilik mi oedipus kompleksi mi hepsi mevcut ve birbirlerine o kadar yakismislar ki tadindan yenmiyor*.
(passiflora - 25 Nisan 2005 00:20)
yusuf atılgan'ın aylak adamı ile edebi bakımdan akraba olduğunu düşündüğüm leziz nick hornby kitabı; yalın ama vurucu, kendisi kısa, düşüncesi uzun.
(ama arkadaslar iyidir - 29 Eylül 2005 19:44)
hugh grant'ten bir killing me softly yorumu dinlemeye olanak veren naif ingiliz filmi*
(neriman koksal - 3 Ekim 2005 01:10)
nick hornby nin 2. kitabidir kendisi.cevresindeki insanlarla ilişki kurmayı beceremeyen, icine kapalı genc bir cocuk ve onun tipik uyuz annesi ile olan ilişkileri ve bir de hayatına bir sekilde giren will isimli genc bir adam...drama seyreder gibi bi kac saat icinde bitecek bir surukleyicilikte bir kitaptir.okunmalı
(sirius black - 18 Aralık 2001 01:00)
Yorum Kaynak Link : about a boy