david fincher'ın en büyük avantajı amerika'da doğmuş olması. bu çok büyük bir avantaj. mesela filmin yarım saatini falan hakimden arama emri alma hikayesiyle yiyor fincher. herkes bi hukuk sevdalısı. film boşuna 158 değil yani. hukukun üstünlüğü önemli bence de.
bu film türkiye'de olsa 20 dakka olurdu. zodiac diye bi herif cinayet mi işledi? şöyle tarife uygun bi herif bul, eşşek sudan gelinceye kadar döv, ağzını yüzünü sik, zorla imzalat itirafnameyi. işte çözüldü gitti. ondan sonra türkiye'de neden seri katil olmuyo? nası olsun kardeşim, adamın azını yüzünü sikiyosun sen, adam serileşemiyo ki birde kalıyo.

(neen - 19 Mayıs 2007 10:34)

gayet de dizi olabilirdi, valla bak..

(kosimina - 29 Mayıs 2007 09:53)

bence fight club'ı dışarda tuttuğumuzda david fincher'ın en başarılı filmi. robert downey jr, mark rufallo ve jake gyllenhaal'in ne kadar başarılı oldugunu filmi seven sevmeyen herkes kabul ediyo zaten. ama asıl önemli şey yönetmenin bu oyuncuları içine sokmak istediği halet-i ruhiyeye seyirci de giriyor kanımca.

--- spoiler ---
filmdeki karakterlerin paranoyakça zodiac girdabına girdikten sonraki çırpınışları, kanıt yokken "yaratmaya" calışmaları (gylenhaal'in hapisanedeki kızla görüşme sahnesi) ve de dedektifin bi yerde katili bulmayı mı yoksa davayı kapatmayı mı daha çok istediğinden emin olmadığını belirtmesi memento'yu hatırlattı bana. bir de filmin isminin çıktığı an gyllenhaal'in oğluna "learn a lot" demesi hoş bir ironi yaratmış.
--- spoiler ---

(kafes - 2 Haziran 2007 01:53)

cinayetlerin arkasında hastalıklı, doğru çalışmayan bir beyin, doğru düzgün çalışan bir toplum içerisinde arıza çıkarmış bir dişli aranıyor filmde. bu kişiyi bulmak için çeşitli cinayetlere ve onların ortak yönüne bakıldığında ise korkutucu bir tablo ortaya çıkıyor: cinayetler birbiriyle öylesine ilgisiz ki, herkes yapmış olabilir. bu cinayetlere neredeyse anonim bile diyebiliriz.

filmdeki karakterlerin bu olaya böylesine takmış olmaları belki de bunu kabullenemediklerinden. seri katilden, cinayet işleyen adamdan bile bir bireysellik bekliyor toplum. işlediği farklı cinayetlerde öyle bir ortak yan olsun ki, o bizi katilin kişiliğine götürsün. ama zodyak namına işlenen cinayetler arttıkça, cinayetler arasında hiçbir ortak yan kalmadıkça, şu daha iyi anlaşılıyor: zodyak aslında bir sembol. onu yakalayabilseler, işlediği suçları itiraf ettirebilseler güven içinde uyuyacak bu insanlar, ama bunu yapamıyorlar çünkü uykularını kaçıran zodyak aslında anonim. zodyak aslında herkesin çıkıp birilerini rahatça öldürebileceği ve ne istatistikler ne de soyutlamalarla yakalanamayacağı günümüz toplumundaki korkutucu sembollerden birisi.

columbine'da veya orada burada bir gencin sapıtıp toplu katliam yaratması, bir seri katilin kendi bireyselliğini öne çıkarmadan ve cinayetleri arasında hiçbir ortak yan bulundurmadan kafasına göre adam öldürebilmesi; tüm bunların arkasında çok elle tutulur gerçekler, "sebepler" aranıyor. aranıyor ki bulunduğunda bertaraf edilebilsin. seri katil'in tüm o cinayetleri işlediğini varsaymak istiyor polis memurları, ki tüm o cinayetlerin "sapık bir ruhun" işi olduğu anlaşılsın ve o adam içeri tıkılarak cinayetlerin önü kesilsin. veya columbine'ı video oyunları veya silahlara kolay ulaşımla açıklıyoruz.

amma sanırım anahtar kelime anonimlik. korkutucu olan zodyak'ın bir kişi olması değil, dedektiflerin onca sapkınlığı bundan kaynaklanmıyor. korkutucu olan zodyak'ın anonim olması ve herkesin o isim altında istediği gibi hareket edebiliyor olma ihtimali. bu da bugünkü toplumun bir gerçeği. bunu kapitalizmle vs ile açıklamaya çalışmak ve bir modern toplum eleştirisi olarak algılamak yanlış olur.

daha ziyade o anlam arayışının, istatistikler ve ipuçlarında bir olayı çözebileceğini zannetmenin yanlışlığıyla ilgili bir film. tüm o cinayetlerin toplamından bir sapkın ruhlu bireyin kocaman hikayesini çıkarmaya çalışmanın becerilemeyeceğini göremiyor dedektifler. ama öyle olsun istiyorlar ki hayat manalı olsun ve herşey rastgele olmasın, işaretler bizi bir yere götürsün, bulmacalar çözüldüğünde içimiz rahatlasın. fakat hayat bir bulmaca değil, tüm taşlar yerine oturmuyor. herşeyi kontrol eden bir görünmez el yok, kontrolsüz bir toplumda yaşıyoruz. tanrının öldüğü ve isteyenin istediğini yapabileceği toplum yani.

karışık oldu anlatamadım galba. vatan saolsun.

(caponsever - 18 Temmuz 2007 15:37)

uzun süren, gerginlik yapan ama hiç sıkmayan bir filmdir. ayrica izlerken "lan amma karıştı be. en sonunda cinayetler bizim üstümüze kalcak heralde" tepkisi verdirdi bize.^* sonuç olarak olmuş film.

(metal lord - 7 Ocak 2008 12:25)

spoiler var. "3 saat ekran karşısında durduk katil kim onu bile bilemedik, gerçekten çok sıkıldık" evet sen bu filmi izlerken bu belirsizlikten sıkıldın belki ama insanlar da özellikle ilk bir kaç yılda bu belirsizlikten sadece sıkıntı değil gece sokağa çıkma yasağı ilan edilecek kadar korku da duymuşlar, birazcık onları yaşamışsın çok mu? 2 saatin üzerindeki filmler hep bir sıkıntıyla başlar benim için de ama taze bir se7en izleyicisi olarak fincher filmi olduğunu bilince biraz daha rahattım filme başlarken. saate baktığımda ise henüz 90 dakika geçmişti ki "lan leigh kesin zodiac işte" dediğim zamanlara denk geliyor, saate de "film ne çabuk bitti yahu" demek için bakmıştım ki zaten bu dakikalar polislerin elini ayağını davadan çekip karikatürist arkadaşın obsesyonun dibine vurmaya başladığı zamanlara denk geliyormuş. yine bir cinayet vakasında önce şüphelinin zenci olduğunun söylenmesi ile goodfellas/#25679601'ta olduğu gibi suç varsa önce zencilerin şüpheli addedildiği noktasına da değinilmişti. seri katil karşısında yazılı görsel tüm basın kuruluşlarının davranışlarını, "vali seçileyim hemen bulacağım o katili" diye propaganda yapan belediye başkanlarını, "sen bana x delilini gönderirsen ben de sana y fotoğrafını gönderirim" diye pazarlığa girişen farklı polis birimlerini, ne yazık ki bir çok işaret olmasına karşın tutarlı olmayan tek delile dayanarak bir şüphelinin değil göz altına alınması, evinin bile aranmasına müsaade etmeyen adli mekanizmalarını gördükçe bu adam neden yargılanamamış anlamak zor olmadı. zodiac mektuplarında da polisin -dolayısıyla adalet mekanizmasının- ne kadar aldatılmaya müsait olduğunu söylerken yaşayarak bunu da ispat etmiş oluyor.

filmin içerisinde çok kritik bir cümle var sanki olayı anlamak adına, graysmith bob vaughn adındaki sinema çalışanını ziyaret eder, rick marshall olayı orada kapanmış gibi gözükse de evine dönerken şunu söyler "iki katil. iki katil olmalı. biri..."

burada ilk cinayet sahnesine dönmek lazım, katil orada açıkça görülüyor: http://i.imgur.com/jyhth.jpg
bu da çocuklu kadını arabasına aldığı sahne: http://i.imgur.com/pqjdl.jpg
taksicinin öldüğü sahne (parlayan şeyler gözlük yine): http://i.imgur.com/7aqgp.jpg

gözlüklü tıknaz amcamıza, rick marshall'a merhaba deyin lütfen: http://www.zodiackiller.com/suspectmarshall.html

"polis beni asla yakalayamayacak çünkü onlara göre çok zekiyim. sadece cinayet işlerken robot resmim gibi görünüyorum. geri kalan zamanda bambaşka görünüyorum.", bu sözler ve "iki eliyle de yazabilen adam" karmaşası ortada iki kişinin olduğunu gösteriyor bence ve sanırım bu iki kişi filmin sonundaki ilk cinayetten kurtulan mageau'da resimden teşhis esnasında bir anlık sağdan 2. kişiyi (rick marshall) anması da katilin aslında leigh olmayabileceğine^*işaret. http://i.imgur.com/qjbg7.jpg leigh karakterinin rick marshall ile hiçbir bağı verilmemiş filmde ama leigh'i bir seri katil gibi düşünürsek doğum günü ve iş arkadaşına "önümüzdeki günlerde seri katil olucam, adım da zodyak olacak" demesi, polislerin karşısına zodiac saatiyle çıkması gibi bir tek giydiği donunun rengini söylemeyecek kadar açık vermesi açıkça bir aldatmaca olduğunu ortaya koyuyor ki "polisin ne kadar aptal olduğunu göstermeyi amaçlayan bir seri katil için muhteşem bir yöntem. televizyon programını arayan sesle tanıkların duyduğu sesin farklı olması vb. bir çok şey de bunu kuvvetlendirir nitelikte. ayrıca filmin sonlarında graysmith ile leigh'in karşılaştığı sahnede "artık eminim katil sensin piç" bakışı göremedim ben graysmith'in yüzünde, tam tersine onun olmadığına kanaat getirmiş gibiydi. gerçek cinayeti bilemem ama filmdeki olay buna yakın gibi geliyor bana.

"rick marshall donanmadaymış. şifre eğitimi almış. ayrıca bir sessiz film salonunda makinistmiş."

her filme bir swf kampanyasında dezenformasyon işleri başkanlığı görevindeki tv'lere ince bir eleştiriyi ele aldık: http://www.swfcabin.com/open/1318516272

(dntpnc - 13 Ekim 2011 18:30)

fincher klasiği.. her türlü izlenir..
bol çatışma, aksiyon, robot, yarış arabası bekleyenleri üzer..
kafa kurcalar..

(betos - 30 Aralık 2012 20:12)

bir hayli uzun, ama klasik giriş-gelişme-sonuç şeklinde ilerlememesine(hatta gerçek olayları yansıttığı için sonuçsuz kalmasına) rağmen akıcı bir film. buna rağmen yine de biraz daha kısaltılabilirmiş hissi veriyor.

robert downey jr. resmen engel olunamaz bir şekilde parıldıyor.
jake gyllenhaal her zamanki gibi rolünün hakkını vermiş.
mark ruffalo başarılı.
brian cox göründüğü sahnelerde, zaman zaman azalır gibi olan dikkatimizi bir anda filme döndürmeyi başarıyor.
çok sevdiğim anthony edwards'ı top gun dışında perukla da olsa saçlı olarak gördüğüm bir film oldu, güzel oldu.

--- spoiler ---

karikatüristimiz robert'ın vaughn denen adamın evine gittiği ve adamın posterleri hep ben çizerdim, o benim el yazım dediği andan sonraki gerilim gerçekten filmdeki heyecanın en yüksek olduğu sahneydi. lan inme o bodruma, kaç filan derken buldum kendimi yaşlı teyzeler gibi.
--- spoiler ---

(arrsu - 31 Mart 2013 23:34)

alisilmisin disinda bir seri katil filmi.

ben cok begendim. uzun olmasi da hic sorun olmadi, hatta daha uzun da olabilirdi. yonetmen gerceklerin disina hic cikmamis, bu haliyle elbete se7en tarzi bir seyler beklenemezdi. hayal kirikligina ugrayan yazarlar olmus, e gercekte nasil katil yakalanamadiysa filmde de yakalanamiyor; degil iki saatlik film suresinde, 22 senede bile kanitlanamiyor kim oldugu. hayat klasik polisiye filmlerindeki kadar ideal degil, her zaman cozulemiyor bilmeceler...

dogrusu jack the ripper icin "en buyuk sansi yuz kusur sene once yasamasi olmus; yakin gecmiste mutlaka yakayi ele verirdi" diyordum ama bu filmi izleyip hikayeden haberdar olunca asil zodiac'a hayret ettim. o donemde san francisco polis teskilati'nin bir elemani olmak istemezdim acikcasi, buyuk ihtimalle bu adama kafayi takar ve diger dosyalari ihmal ederdim. filme donecek olursak:

--- spoiler ---

en gerilimli sahne suphesiz bodrum sahnesiydi. eski sinemaci golgelerin arasindan elinde silahla ha cikti ha cikacak diye omrumden omur gitti.
en sevdigim, ve yureklere biraz olsun su serpen sahne ise graysmith'in allen'in karsisina dikilip "i know what you did last summer" dercesine gozlerinin icine baktigi sahneydi. ki katilin kim oldugunu kesfettikten sonra boyle yapacagini karisina da soylemisti daha once. yukarida bir yazar bu sahne ile katilin allen oldugunun kast edilmedigini yazmis; o birkac saniyelik bakismaya bir goz atin, ve hangimizin hakli olduguna kendiniz karar verin.
iyi seyirler...

--- spoiler ---

(made in siberia - 11 Ağustos 2013 07:38)

ders niteliğinde bir kurgusu olan, sinefillerin sadece bunun için en azından iki kere izlemesi gereken film. diyalogların bu kurguyu taşıması ve süresi, günümüz sinema izleyicisine elbette ağır gelmiştir, şaşırmadım, ancak filmi bu yüzden kötülemek çok yanlıştır.

ayrıca izlemeden evvel konuyla ilgili biraz araştırma yapılırsa, tadından yenmez...

(yakarca - 5 Ocak 2014 03:30)