Norm of the North: Keys to the Kingdom (~ Norm of the North 2) ' Filminin Konusu : Norm of the North: Keys to the Kingdom is a movie starring Andrew Toth, Maya Kay, and Alan Marriott. Norm, the newly crowned polar bear king of the arctic, must save New York City and his home. But Norm goes from hero to villain...
Sand Angels(2018)(8,2-225)
The League of Legend Keepers: Shadows(2017)(7,6-213)
A Petty Bourgeois Dream(2016)(7,5-243)
Rüzgar(2018)(5,9-720)
Baby Geniuses and the Space Baby(2016)(5,1-2741)
Baby Geniuses and the Treasures of Egypt(2014)(4,7-3111)
Baby Geniuses: Baby Squad Investigators(2013)(4,4-3409)
Superbabies: Baby Geniuses 2(2004)(2,0-28228)
Foodfight!(2012)(1,8-7814)
oryantalist olması büyük tarihçiliğini gölgelemez. oryantalist diye kesip atarsan, bakarsın ortada tarih disiplininde köksüz kalmışsın. kimden öğreneceksiniz başka türlü hasan sabbah'ı, arapları hatta türkleri?http://www.kitapyurdu.com/…/bernard-lewis/4418.html
(sanver - 9 Mart 2010 22:06)
hafta sonunda wall street journal'a verdiği röportajda türkiye'yle ilgili şunları söylemiş:"in turkey, the movement is getting more and more toward re-islamization. the government has that as its intention—and it has been taking over, very skillfully, one part after another of turkish society. the economy, the business community, the academic community, the media. and now they're taking over the judiciary, which in the past has been the stronghold of the republican regime. ten years from now, turkey and iran could switch places."türkçesi:"türkiye’de hareket giderek daha hızlı biçimde yeniden islamlaşmaya doğru. hükümet gayet akıllıca kurumları birbiri peşinden teslim alıyor. ekonomi, iş dünyası, akademik camia, medya. şimdi de geçmişte cumhuriyetçi rejimin kalelerinden biri olan yargıyı devralıyorlar. 10 yıl içinde türkiye ile iran yer değiştirebilir."adam türkiye'deki durumu bizden iyi yorumlamış.
(glaucus - 5 Nisan 2011 09:49)
islam tarihçilerinin duayenlerindendir. princeton üniversitesinde yakındoğu araştırmaları bölümünde celeveland e. dodge profesörüdür. türkiye üzerine de bir kitabı vardır (bkz: the emergence of modern turkey). çok leziz ve anlaşılabilir bir dile sahiptir."çatışan kültürler" isimli kitabı bir araştırma kitabı olmasına rağmen 55 sayfadır ve (bkz: dunyanin en ince kitaplari) arasındadır.
(carno - 10 Mart 2001 13:49)
2003 yılında atatürk ödülü * verilen insan. ödül töreninde şunları söylemiş:“demokrasi, yürütmesi en zor sistemlerden biridir. güçlü bir ilaçtır. dozu iyi ayarlayamazsanız kişiyi öldürür. atatürk’ün başlattığı reformlar gibi demokrasi de, küçük adımlarla, derece derece gelişmeli”22 eylül 2003'de yapılan "turkey at the crossroads" toplantısındaki sözleri de şöyle:"daha önce türkiye'nin önünde islam ve avrupa seçenekleri bulunuyordu ve türkiye'nin avrupa'yı seçti. şimdi ise ab ile abd arasında seçim yapması gerekiyor. ab'nin türkiye'yi üyeliğe kabul edeceği beklentisi saçmadır. bu ancak ab'nin bir gün müslüman bir devlet olması durumunda gerçekleşebilir. türkiye geleceğe ilişkin politik hesaplamalarına rusya, çin ve hindistan'ı da dahil etmelidir. rusya birgün yeniden uluslararası sahneye bir güç olarak dönecektir..."
(atlantis - 17 Şubat 2004 18:25)
(bkz: modern türkiye'nin doğuşu) kitabındaki ön sözünü okuduğum da, bir tarihçinin bakış açısının bu kadar mükemmel bir şekil de, olayları algılama yönünün kuvvetli olduğunu düşündüğüm islam tarihçisidir. sanılanın aksine (bkz: oryantalist) değil bende objektif hissi uyandırmıştır. söz konusu bakış açısı şudur;"türkiye'ye ilk kez bir öğrenciyken adım attım. çoğu batılının aksine türkiye'ye batıdan değil. tezim üzerine çalışmalarını yaptığım suriye' den geçtim. tabiri caizse, türkiye'ye şimdiki zamandan ve batıdan değil geçmiş zamandan ve güneyden gittim. bu gerçek bana türkiye'yi tarihini ve kültürünü daha farklı biçimde, hatta iddaa ediyorum daha iyi anlamamı sağladı. kuşkusuz laik, modern ve demokratik bir ulus devlet yaratmak uğrunda sergilenen o kesintisiz gayreti değerlendirirken türklerin üstlendikleri yükün ağırlığın, karşılaştıkları zorlukların daha net biçimde farkındayım. ve netice de, başarılarının niteliği ve büyüklüğünü daha iyi takdir edebiliyorum."bu mükemmel bakış açısı bir çok tarih yazarının benimsemesi gereken bir bakış açısıdır.
(amdan abla - 31 Ocak 2014 14:45)
bernard lewis, 1916 senesinde, londra’da doğdu. yahudi bir aileye mensuptur. üniversite öncesi eğitimini bu şehirde tamamladı. 1936 yılında `londra üniversitesi doğu ve afrika araştırmaları bölümünü bitiren lewis, 1937 yılında daparis üniversitesi semitik incelemeler kürsüsü`’nden mezun oldu. tarih bölümünde yüksek lisansını tamamladıktan sonra, 1939 yılında londra üniversitesi islam tarihi kürsüsü’nden döneminin meşhur oryantalistlerinden h. a. r. gibb’in danışmanlığında hazırlamış olduğu the origins of ismailism adlı teziyle doktor unvanını aldı. mezuniyetinin ardından londra üniversitesi’nde yardımcı öğretim elemanı olarak göreve başladı.ardından savaş döneminde ingiliz silahlı kuvvetleri’ne ortadoğu dilleri ve kültürüne olan vukufiyeti —ki bir çok batı dilinin yanı sıra arapça, aramice, ibranice, latince, farsça, osmanlıca ve türkçe gibi klasik diller konusunda uzmandır— dolayısıyla göreve çağrılmış ve beş sene bu görevde kalmıştır. bu dönemde ingiliz ordusu ve istihbaratı ile kurmuş olduğu ilişkiden ve daha sonraki çalışmalarında ortaya koyduğu söylemin ingiliz dış politikasına denk düşmesinden olsa gerek, lyndon larouche, bernard lewis’i ingiliz istihbaratının ortadoğu akıl hocası olarak niteler. bernard lewis, mezuniyeti ile göreve başladığı dönem arasındaki süreçte, 1940 yılında ismaililiğin kökenleri ve bugünkü türkiye, 1941 yılında da a. j. arberry’nin sunuşuyla arap araştırmalarına ingilizlerin katkıları’nı yayımlamıştır. ikinci dünya savaşının ardından üniversiteye dönerek akademik çalışmalarına devam eder. 1947 yılında ise diplomatik ve siyasi arapça el kitabı ’nı yayımlar. bu kitapla amaçladığı “yeni ortaya çıkmaya başlayan arap milliyetçiliği dünyasında görevlerini yerine getirmeye çalışan avrupalı diplomat ve politikacılara faydalı olmaktır.” 1948 senesinde ise bu çalışmasını, editörlüğünü yaptığı büyücüler diyarı adlı edisyon çalışması izler.1950 yılına gelindiğinde arap birliği projesi uluslararası diplomaside kendisine bir yer bulmaya başlamıştır. bu dönemde lewis, tarihte araplar adlı eserini kaleme almıştır. bu eseri bernard lewis’in özellikle hz. muhammed ve islam tarihi hususlarında yapmış olduğu yorumlar nedeniyle, pek çok eleştiri almıştır. eleştiriler, onun islam’ın ne olduğunu bilmediği yönünde kendini göstermekten ziyade, islam ve arap tecrübelerini açıklama ve anlatmada kullandığı yöntemlerde özellikle bilinçli bir tahrifat olduğu şeklindedir. bernard lewis’in türkiye üzerine yapmış olduğu çalışmalar da bu döneme rastlar. süleyman s. nyang ve samir abed rabbo her ne kadar bu durum ile 1948’de israil devletinin kurulması arasında bir paralellik kursalar da, bu durumun nedenlerinden bir diğeri de ingilizlerin ii. dünya savaşı sonrasında değişen genel ortadoğu ve türkiye politikası olabilir.1952’de yayımlanan türk arşivlerinden belgeler ve notlar adlı çalışması, 1949 senesinde üniversitede başlamış olduğu türk arşiv belgelerini tasnif edip kataloglama çalışmasının bir ürünüdür. bu eserde özellikle osmanlı arşivlerindeki arap eyaletleriyle ilgili belgeler hakkında bilgiler ve değerlendirmeler yer almaktadır. bu tarihten 1961 senesinde modern türkiyenin doğuşu’nu yayımlayana kadar geçen süre içerisinde bernard lewis, muhtelif dergilerde türkiye’nin güncel durumu ve tarihi ile ilgili yazılar —“bugünkü türkiye”, “türkiye’de islami direniş” ve “osmanlı arşivinden çalışmalar” gibi— yayımlamaya devam etmiştir. bunların yanı sıra soğuk savaşın başlamış olması ve ortadoğudaki komünizm tehdidi de lewis’in gündeminde yer almış ve “islam ve komünizm”, “sovyet baskılarına ortadoğudan tepkiler” gibi yazılar yazarak anti-komünist bir söylemin üretilmesine katkıda bulunmuştur. 1962 senesinde ise p. m. holt ile beraber, “arap, fars ve türk tarih yazımı” ve “avrupa tarih yazımında islam ve ortadoğunun yeri” gibi bölüm başlıklarının bulunduğu ortadoğu tarihçileri adlı edisyon bir eseri yayımlanır. yine bu dönemde yayımlanan islam ansiklopedisi’nin ikinci edisyonunda sayısız makale, bernard lewis imzası taşır.bernard lewis’in 1961 yılında modern türkiyenin doğuşu adlı meşhur kitabı yayımlanır. bu kitabı istanbul ve osmanlı medeniyeti adlı kitap takip eder. bu çalışmalarla bernard lewis, adını önde gelen türkiye uzmanları arasına yazdırır. ardından ortadoğu ve batı adlı çalışması indiana üniversitesi yayınları arasından çıkar. bundan sonraki kitabının adı ise radikal bir islam mezhebi* olmuştur. 60’lı yılların dünyasına bir göz atıldığında iki şey dikkati çekecektir: arap israil savaşlarına dönüşen gerginlik ve batı dünyasında yükselen ırkçılığa karşı baş gösteren protesto hareketleri. bunlar da lewis’in gündemine anında girer ve islam’da irk ve renk adlı kitabı kaleme alır. bu kitapta da lewis, “islam’ın renk körü olmadığını”, bir başka deyişle islam’da da ırk ayrımın bulunduğunu iddia eder. arap ve müslüman çevrelerden bu hususta lewis’e birtakım eleştiriler yöneltilmiştir. bu dönemlerde lewis, ayrıca cambridge history of islam’ın da editörlüğü vazifesini p. m. holt ve ann k. s. lambton ile birlikte üstlenmiştir. bu eser hala islam dünyası ve tarihi üzerine yapılmış önemli çalışmalar arasındaki yerini korumaktadır. lewis, 1939 senesinde göreve başladığı londra üniversitesi’nden 1974 yılında ayrılır ve princeton üniversitesinde görev yapmaya başlar. bernard lewis bu tarihten sonra avrupa macerasını sonlandırmış, “oryantalizmin... en umut verici yer[i] olarak gördüğü” için çalışma yerini değiştirmiştir. abd, ikinci dünya savaşı sonrasında, yeni egemenlik alanlarına ilişkin bilgi ihtiyacını karşılamak için washington’da ortadoğu enstitüsü, ardından da new york’ta ortadoğu sorunları merkezi kurmuştur. ayrıca abd’de oryantalist teşkilatlanmanın gerçekleşmesinde avrupalı oryantalistlerden faydalanma yoluna gidilmiştir. bu amaçla dönemin önde gelen oryantalistlerinden avrupa’ya gidenler olmuştur—h.a.r. gibb ve gustave edmund von grunebaum gibi. bu kişileri gibb’in talebesi olan bir diğer oryantalist, bernard lewis takip eder. bunda ayrıca 60’lı yıllardan sonra ingiltere’deki şarkiyat araştırmaları merkezleri ve fakültelerinin ümit kırıcı durumu da etkili olmuştur. lewis’in amerika’ya gidişi ile birlikte artık yapmış olduğu çalışmalarda da bir artış gözlemlenmektedir. sırasıyla tarih’te islam; `muhammed peygamberden istanbul’un alınışına kadar islam`; hatırlanan, kurtarılan ve icad edilen tarih; klasik ve osmanlı islamı çalışmaları; islam dünyası; `16. yüzyıl’da filistin kasabalarında nüfus ve varidat` başlıklı çalışmalara imza atmış ve bu çalışmalarıyla amerika’nın önde gelen oryantalistlerinden biri olarak yerini pekiştirmiştir. lewis’in çalışmaları özellikle amerikalı yahudi cemaati ve israil tarafından övgüyle karşılanmıştır. bundan dolayıdır ki 1974 senesinde kudüs ibrani üniversitesinden fahri doktorluk ünvanı almış, 1978 senesinde de israil teknoloji enstitüsü harvey ödülü’ne layık görülmüştür. 1980’lerde lewis, aynı üretkenlikle çalışmalarına devam etmiştir. lewis, bu dönemde yahudilerle ilgili bir dizi kitaba imza atar. bu çalışmalardan ilki benjamin braude ile birlikte editörlüğünü üstlendiği `osmanlı imparatorluğu’nda hristiyanlar ve yahudileradlı çalışmadır. bir sonraki kitap çalışması iseislam’ın yahudileriolmuştur. bir diğeri isesemitistler ve anti semitistler` çalışmasıdır. bu yıllarda yayımladığı diğer çalışmaları ise iran islam devrimi ile tırmanışa geçmiş olan amerikan karşıtı söylemi anlama adına olsa gerek, müslümanların batı konusundaki bilgilerinin ne olduğunu, bu bilgilerin tarihi seyrini ya da başka deyişle islam dünyası ve batı dünyası arasındaki ilişkilerin gelişimini incelediği müslümanların avrupayı keşfi ve islam’ın siyasal söylemi ’dir.islam’da irk ve kölelik, islam ve batı, avrupa’daki müslümanlar, modern ortadoğunun biçimlenmesi, çatışan kültürler, ortadoğu, ortadoğunun çoklu kimlikleri, ortadoğu mozaiği, yanlış giden neydi ve islam’ın krizi adlı kitapları ise 90’lı yıllardan sonra kaleme almış olduğu eserleridir. yanlış giden neydi ve islam’ın krizi, 11 eylül sonrası dönemde kaleme alınmış eserlerdir ve burada bernard lewis’in islam ve islam dünyası hakkında yapmış olduğu olumsuz değerlendirmeler okuyucuların ilk anda gözüne çarpmaktadır. bernard lewis’in türkiye nezdindeki önemi sadece türkiye üzerine yapmış olduğu çalışmalardan kaynaklanmaz. lewis, aynı zamanda bir “türk dostu” olarak bilinir ve algılanır. çünkü gerek ermeni sorunu meselesindeki tavrı ve bu tavırdan dolayı fransız mahkemelerince cezalandırılması ve gerekse de türkiye’nin demokratik kimliğine ve bölge ülkeleri için yegane model olduğuna yapmış olduğu vurgu, türkiye’nin resmi politikaları ile birebir örtüşür. lewis, türklerin bir ermeni soykırımı gerçekleştirmediğini, bunun ermeni saldırılarına verilmiş bir cevap olarak anlaşılması gerektiğini vurgular. yine türkiye’nin avrupa birliğine üyeliği meselesinde de türklerden yana tavır koyar. çünkü, aksi taktirde, türkiye’de batı karşıtı ve anti-demokratik akımların güçlenmesi riski söz konusudur. fakat kötü ihtimal gerçekleşse ve türkiye ab’ye giremese dahi bu durum, demokrasisi ve iyi batılılaşması sayesinde, türkiye’nin komşuları ve ortadoğu ülkeleri nezdinde edindiği örnek/öncü rolünü gölgelemez. bu ve benzeri fikirleri dolayısıyla olsa gerek, 1998 yılı atatürk uluslararası barış ödülü bernard lewis’e verilmiştir. lewis, ödülünü, çankaya köşkü’nde bizzat dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel’den almıştır. demirel, bernard lewis’i “ortaya koyduğu belgeler, yaptığı eleştiri ve yorumlarla, özgürlüğü ve demokrasiyi savunuyor. insanlığı hoşgörüye çağırıyor” sözleri ile taltif etmiştir.yine aynı şekilde 2002 senesinde amerika atatürk toplumu derneği (asa) tarafından, “evrensellik ve barışı simgeleyen” atatürk ödülüne layık görülmüştür. buna gerekçe olarak da bernard lewis’in türkiye’yi çok iyi kavramış olduğu ve islam ve batı medeniyetine bakışının atatürk ile aynı çizgide olduğu gösterilmiştir. prof. dr . bernard lewis, 1986 senesinde emekli olma hakkı kazanmış olmasına rağmen, halen princeton üniversitesi’ndeki vazifesine devam etmektedir.* * *
(grimaud - 24 Temmuz 2004 00:10)
nasıl ki 19. ve 20. yüzyıl ingiliz emperyalizminin, ilkellere uygarlığı götürme iddiasına en büyük destek bronislaw malinowski'nin ilkel insan ve kültürleri inceleyen eserlerinden gelmişse, abd'nin şu sıralar izlediği "ehlileştirme" politikalarının fikri temellerinden birini de bernard lewis sağlamaktadır.kelimenin tam anlamıyla oryantalisttir. hatta edward said'in oryantalizm eseri bernard lewis'e cevap olarak yazıldığı söylenir. yazık ki bizim sosyal bilim okutulan üniversitelerde lewis baştacı yapılır, said ise yakın zamana kadar sınırlı bir şekilde bilinirdi. türk modernleşmesinin oryantalist tarafı henüz bütün incelikleriyle ortaya çıkarılmadığı için lewis'in kitaplarındaki oryantalist unsurlar, değerlendirmeler; bizim gibi sömürge olmamış bir ülkede, gönüllü sömürge aydınlığı yapan çapsız insanların görüşleriyle birebir örtüşür gibi gözüküyor.lewis batı modernitesini kayıtsız şartsız konsolide eden bilimadamlarından biridir.dolayısıyla batı modernleşmesini kendisine örnek alan her ülke lewis için değerlidir.türkiye'ye olan yakınlığının ana ekseni budurtabi bu lewis'in kötü bir tarihçi olduğu anlamına gelmez, "modern türkiye'nin doğuşu" nun yanısıra "islam'ın siyasal söylemi" adlı kitabı da çok değerlidir. bu son kitap bir nevi islam siyaset kavramları sözlüğü gibidir. ve sanırım bu konuda bu kadar bütünlüklü anlaşılır bir kitap henüz yazılmadı...bir konferansında ben arkaik türkçe konuşuyorum demişti ve fuzuli'den bir dörtlük okumuştu.son zamanlarda anglo-sakson politikalarına çok fazla angaje olması üzücü...
(in nuce - 30 Temmuz 2004 23:07)
"osmanlılardan özgürlüğünü son kurtaran ulus türkler oldu" diyen buyuk tarihce
(libertarian - 13 Mart 2005 10:48)
ortadoğunun tezenesi ünlü ingiliz tarihçidir bugün 101 yaşında ebedi yerine gitmiştir. "demokrasi, ingilizce konuşan halkların kamu işlerini yürütmek için uyguladıkları bir kilise geleneğidir. bu, başka halklara uyar ya da uymaz."demiş ve meseleyi bir açıdan özetlemiştir.
(meksika post - 20 Mayıs 2018 03:42)
bugün 101 yaşında hayatını kaybetmiş olan abd'li tarihçi. 1915 olaylarını objektif bir şekilde değerlendiren tarihçilerden biridir. olayın soykırım olmadığını, bunun absürt bir iddia olduğunu defalarca söylemiştir. hatta fransa ermeni lobisinin aleyhine açtığı davayı kaybetmiş ve tazminat ödemeye mahkum edilmiştir. ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili bernard lewis'in görüşlerini hatırlayalım,''ortada bir tanımlama sorunu var. bugünlerde soykırım kelimesi hiçbir katliamın olmadığı durumlar için bile rahatça kullanılabilir hale geldi. bu durumu kabul etmeyenlerin rahatsızlığını anlıyorum. bu özel durumda, öne sürülen argümana göre, osmanlı'daki ermeni katliamı, nazi almanyası'nda yahudilere yapılanlarla bir tutuluyor. bu düpedüz yalancılıktır. ermenilere olan şey, savaştan uzun yıllar önce başlamış ve uzun yıllar boyu devam etmiş, türklere karşı büyük bir ermeni silahlı ayaklanmasının bir sonucuydu. bazıları ordu mensubu olan çok sayıda ermeni cepheden kaçıp, türkiye'yi işgal eden rus birliklerine katıldı. hatta ermeni isyancılar rus birliklerine vermek üzere van şehrini ele geçirdiler. anadolu'nun her yerinde gerilla savaşı vardı. yani durum bugünlerde söylendiği şekliyle ermenilerin türkiye'ye karşı ''ulusal özgürlük hareketiydi.'' ve elbette türkler, bunu bastırmak için şiddetli yollara başvurdular. ermenilerin hassas bölgelerden tehcir edilmesine ilişkin türk hükümetinin emir verdiği açıkça kanıtlıdır. yani, anadolu'nun tamamından. ancak o dönem osmanlı'ya bağlı olan arap bölgeleri hariç. bir katliam kararı alındığına yönelik hiçbir kanıt yoktur. tam aksine, başarılı olamasa da katliam yaşanmasının önlenmeye çalışıldığına dair hatırı sayılır kanıt vardır. evet, büyük katliamlar olmuştur. kesin sayı bilinmiyor ama 1 milyon ölü muhtemeldir. katliamlar düzensiz birliklerce, kendilerine yapılanlara karşılık veren yerli köylülerce ve başka birkaç şekilde gerçekleşmiştir. ama bunu almanya'daki holokost ile paralel görmek için, yahudilerin alman devletine karşı silahlı bir isyana kalkıştıklarını, almanya'ya karşı müttefik kuvvetlerle işbirliği yaptıklarını, hamburg ve berlin şehirlerinin tehcir kapsamına alınmadığını, devlette çalışan kişilerin tehcir kapsamına alınmadığını ve yahudilere tehcirin almanya içinde düzgün uygulanması sayesinde polonya'ya vardıklarında polonya yahudileri tarafından karşılanıp korumaya alındıklarını varsaymak durumundasınız. bu bana absürt bir paralellik olarak görünüyor.''
(konusuz - 20 Mayıs 2018 04:28)
Yorum Kaynak Link : bernard lewis