Süre                : 1 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 03 Ekim 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Döküman,Komedi,Savaş
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Thousand Words
Yönetmen       : Larry Charles (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Bill Maher (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Bill Maher (IMDB)(ekşi), Tal Bachman (IMDB), Jonathan Boulden (IMDB), Steve Burg (IMDB), Francis Collins (IMDB), George Coyne (IMDB), Benjamin Creme (IMDB), Jeremiah Cummings (IMDB), Jose Luis De Jesus Miranda (IMDB), Fatima Elatik (IMDB), Yahuda Etzion (IMDB), Reginald Foster (IMDB), Mohamed Junas Gaffar (IMDB), Bill Gardiner (IMDB), Ted Haggard (IMDB), Rabbi Halperin (IMDB), Ken Ham (IMDB), Dean Hamer (IMDB), Mohammad Hourani (IMDB), Jeffrey Hunter (IMDB), Nelson Leigh (IMDB), Julie Maher (IMDB), Kathy Maher (IMDB), Aki Nawaz (IMDB), Andrew Newberg (IMDB), Fred Phelps (IMDB), Mark Pryor (IMDB), Shmuel Strauss (IMDB), Ray Suarez (IMDB), Jimmy Turkmani (IMDB), Ferre van Beveren (IMDB), Yisroel Dovid Weiss (IMDB), John Westcott (IMDB), Geert Wilders (IMDB), Jim Bakker (IMDB), Osama bin Laden (IMDB), Kaya Bousquet (IMDB), George W. Bush (IMDB), Kirk Cameron (IMDB), Johnny Carson (IMDB) >>devamı>>

Religulous (~ Ilahi Komedi) ' Filminin Konusu :
Dünyadaki çeşitli dinlerin bakış açılarının yansıtıldığı belgesel, Larry Charles'ın yönetmenliğinde Jarusalem, Vatikan, Salt Lake City gibi şehirlerde, çeşitli dinsel gruplarla yapılan röportajlarla hazırlanmıştır. İsmi din ve gülünç kelimelerinin kaynaştırılmasından meydana gelen belgesel politik komedici Bill Maher'in başrollüğünde çekilmiştir


  • "evrime en az turkiye inaniyor gercegini de laf arasinda suratimiza vuran eglenceli yapim."
  • "çok keyif aldığım, izlerken dumurlar yaşadığım, çevremdeki herkese tavsiye ettiğim film. özellikle şu dini disneyland tadındaki mekanın gerçek olduğuna inanmak zor."




Facebook Yorumları
  • comment image

    3 ekim 2008'de gösterime girecek olan dökümanter film. yönetmen: larry charles. amerikalı sivri komedyen bill maher, favori konusu din üzerine tespitlerde bulunacak, güldürecek, düşündürecek, kızdıracak. (religulous = religion + ridiculous)


    (axellennox - 15 Mayıs 2008 00:03)

  • comment image

    filmin resmi sitesi olan disbelief.net kesinlikle ziyaret edilmeli diyorum. bu filmi ve sitesinde verilen baglantilardaki youtube videolarini izleyip hala din kavrami uzerine, dinlerin kokeni uzerine dusunmeyen, kafa yormayan, arastirmayan; hicbir seyi sorgulamayan kisinin beyninde bir tutukluk olmasi kuvvetle muhtemeldir.


    (izmirian - 10 Ekim 2008 02:04)

  • comment image

    seyrettiğim hem en komik, hem de en korkutucu filmlerden biri. kahkaha üstüne kahkaha patlatabileceğiniz saçmalıkların ezici çoğunluğumuzun hayat gerçeği olduğunu bilmek son derece moral bozucu.

    --- spoiler ---

    bill maher konunun geldiği noktadan ötürü onca kişiye "ama senin dininde öyle değil, böyle yazıyor" dedikten sonra aldığı "sen onu yanlış anlamışsın", "o, o zamanlar için geçerliydi, günümüz için değil" türü klişe cevaplar karşısında net bir şekilde "iyi de insanlar bunu tanrının sözü olarak almıyorlar mı?" sorusunu soruyor. karşısındaki kimseden net bir yanıt alamıyor, mantık dışı ve bizlere çok tanıdık gelen savunmalarla karşılaşıyor. bunun üstüne farkına vardığı gerçek, örneğin bizim de memlerimize* işlenmiş bir davranış kalıbıdır diye düşünüyorum:

    "i just don't buy it that these guys are in the state of denial. i think that they are in the state of denial to an outsider. they will not admit anything is wrong with their culture to an outsider"

    çevirmek yerine açıklayayım: bu kişiler maher'a karşı "yok, aslında öyle değil" deseler de gerçeğin öyle olduğunu biliyorlar; bunu sadece bir yabancıya göstermek istemiyorlar. kültürlerindeki sorunları bir yabancının karşısında kabul etmiyorlar.

    ---
    spoiler ---


    (ventolin - 26 Aralık 2008 17:33)

  • comment image

    "hasta mısın inanıyorsun kardeşim" diye sinirinden kudurmaya meyyal bir richard dawkins'in dindar kimselerle kılıç şakırdattığı belgesel root of all evil'dan çok çok daha başarılı bir film olmuş. bill maher'in niyeti tanrı inancı hakkında karşısındaki inanan kadar sert bir pozisyonu insanların suratına sürtmek değil, inanç fenomenine teslim olup, sokratik mizahla durumun vahametini deşmek.

    şu mübarek darwin yılında her okulda dünya dinleri dersinde gösterilmesini dilerdim.

    hazırcevap cinfikir maher'in bile mavi ekran verdiği diyaloğu aktarıp gideyim, siz de filmi bulun.

    koyu evanjelik arkansas demokratik parti senatörü mark pryor (herif eblehçe sırıtıyor sürekli) ile evrim "teorisi" tartışılıyor:

    - ama herhalde 5000 sene önce adem ve havva'dan gelmedik, konuşan bir yılan ve bahçe filan, olamaz değil mi?

    - yani, muhtemelen öyle oldu.

    - yapmayın yahu. [el insaf tonlaması maher'den]

    - [kem küm]

    - bakın, derdim tam da bu, çünkü şey yapmaya çalışıyorum... yani, siz bir senatörsünüz... bu ülkeyi gerçekten yöneten az sayıda insandan birisiniz. konuşan bir yılana inanan insanların ülkemi yönetiyor olması beni endişelendiriyor.

    - [şuursuzca sırıtarak] iyi de senato'da olmak için iq testi gerekmiyor.

    - [mavi ekran]


    (babaerenler - 24 Ocak 2009 22:59)

  • comment image

    dinlerin saçmalığı hakkında yapılmış oldukça eğlenceli bir belgesel. izlerken hem çok güldüm, hem içimin yağlarının eridiğini hissettim, hem de biraz korktum. “dinle dalga geçmeme gerek yok, o zaten kendi kendiyle dalga geçiyor” diyen bill maher filmde tam da bunu yapmış aslında. röportaj yaptığı insanlar maher’in sorduğu sorulara öylesine yanıtlar veriyorlar ki, bill maher’ın bir şeyler söylemesi gerekmiyor, insanlar kendiliğinden gülünç duruma düşüyorlar. işin vehameti, bu duruma düşen insanların gülünç olduklarının farkına varamamalarında ve anlattıkları gülünçlükleri nasıl da ciddi bir şekilde savunmalarında yatıyor. sadece anlatılanlar komik değil, anlatanların surat ifadeleri de komik. ama dünyanın bu tür saçmasapan insanlarla kaplı olduğunu ve ülkelerin böyle insanlarca yönetildiğini düşündüğünüzde ise (ki film sizi buna teşvik edecektir) filmi, bir korku filmi olarak da algılayabilirsiniz.
    türkiye’de yayınlanabileceği aslında aklımın ucundan geçmiyordu, ifistanbul 2009 kapsamında gösterileceğini gördüğümde şaşırdım açıkçası. olur ya yasaklanmazsa kaçırmayınız derim.


    (ozzycatt - 6 Şubat 2009 21:33)

  • comment image

    çok keyif aldığım, izlerken dumurlar yaşadığım, çevremdeki herkese tavsiye ettiğim film.

    --- spoiler ---

    özellikle şu dini disneyland tadındaki mekanın gerçek olduğuna inanmak zor.

    ---
    spoiler ---


    (delfin - 9 Şubat 2009 18:10)

  • comment image

    belgesel degil de eglenceli bir filmi yapmaya yeltenen bill maher'in ziyadesiyle basarili oldugu film. toparladigi ve soylestigi "numune" dindarlara muzip bir sekilde "neden inaniyorsunuz?" diye soruyor maher. filmi seyirlik yapan da zaten bu cevaplar oluyor.


    (the magus - 12 Şubat 2009 18:08)

  • comment image

    "dinler ne işe yarar?" sorusunun cevabını vermeye çalışan, din karşıtı bill maher'in görsel şovu... bir belgesele ya da şova bu kadar güleceğimi ummazdım. dinlerin birleştirici değil, ayrıştırıcı yönlerini ön plana çıkaran, yaklaşık 2 saat boyunca güldüren, sorgulatan belgesel. en eğlencelisi de, her 3 dinin de dünya hakimiyeti konusundaki ısrarını, kanla yıkamadaki savaşını, "hoşgörü" yerine nefretin körüklenmesini çok iyi anlatıyor. "senin değil benim dediğim olacak" kavgası... körü körüne inanılan kitaplardaki mantıksızlıkları sorduğu din adamlarının bazı sorular karşısında paralize olması, "ama buraya çalışmamıştım hocam" bakışları süperdi. hele eskiden gay olup şimdi ise bundan "kurtulup", eskiden lezbiyen bir kadınla evlenerek 3 çocuk yapan adam beni bitirdi. işin komiği, ateşli eşcinsel düşmanı olup onları tedavi edebileceğine inanmasıydı sanırım. ayrıca ben de "büyük balık" içinde 3 gün kalmak istiyorum yav, cilde iyi gelir kanaatindeyim. tarikatlar, puerto rico'lu isa'lar, bebekliğinden sonra birden 30 yaşında gördüğümüz isa... baba, oğul, kutsal ruh üçlemesinin su-buhar ve buz olarak nitelendirilmesi... insanların körü körüne inanmaları ve bunu nakde çeviren şarlatanlar... "isa'yım ben, evet. ha, evet şık görünmem lazım, insanlar buna önem verir"

    sömürmek mi istiyorsunuz, dine sardırın. ama yaptığı işe yabancılaştığını itiraf eden samimi papazlar da var, "bana ne, naparsanız yapın" diyen... sonuç? "aklınızı başınıza devşirin", düşünün, sorgulayın... musevi, hristiyan, müslüman, eşcinsel, heteroseksüel.... dışlamak kolay, sıonıflandırmak daha da kolay. hele farklılıkları birbirine düşman etmek en çok prim yapanı... neden inanıyorsunuz? neye inanıyorsunuz? kafanıza takılanları soruyor musunuz? "sus ve inanmaya devam et" denmesinden, dışlanmaktan korkuyor musunuz? eğer kendinizden eminseniz siz de bill'i isa'ya havale edin. sizin ikna edemediklerinizle o ilgilensin. kamyon şoförlerinin, marihuana içenlerin, gay'lerin... hepsinin cemaati ayrı, herkese göre bir şey var. yeter ki "yerinizi" bgulun. ama bir senatöre sorulduğunda ve evrimle ilgili sorulara cevap veremediğinde ghayet pişkince "parlamentoya girmek için zeka testi yapılmıyor ki" demesi... evet, ne yazık ki öyle. yapılsaydı şu an çok farklı bir yerde olurduk. herkes işine geleni eğip bükmez, insanları sömürmez, kertenkele derisi ayakkabı giyip şık giyinmeye inanarak saçma vaazlarla ahkam kesmezdi...

    süperdi, izleyiniz; izlettiriniz.


    (kacin kurbagasi - 15 Şubat 2009 22:15)

  • comment image

    çok çok eğlenceli zaman geçirmemi sağlamış olan bir film. ifistanbul'da denk getiren izlesin, vizyona girebilme şansını türkiyede bulabilmesi söz konusu olmayacaktır.

    en önemli yönü ise gerçekten sinirlendirici ya da sıkıcı olan din konusunu olması gerektiği gibi saçmalığı oranında dalgaya alması. ciddiye alınacak diil dalgaya alınacak bir şey çünkü din. 1 milyar insanın inanıyor olması saçmalığı gerçek yapmaya yetmiyor dendiği gibi..

    en komiği memleketimde bu tarz isa ile yahudilikle dalga geçen yapımlarda gülen adamların konu islama gelince agresifleşmesidir. hani "bunların dini ne komik lan ama bizimkisi valla süper" mallığı. genelde de islamı eleştirmenin entellik değil dışlayıcılık görünmesinden ve de tehlikeli olmasından dolayı böyle yapımlarda islama da pek değinilmez ecnebi komedilerinde. yurdumda ve benzeri islami coğrafyalarda ise bu tarz yapımlar söz konusu diil.-ezik ruh hastalarının tehditlerine falan maruz kalabilirsiniz, canınızı kurtarırsanız o da-

    bu filmin güzelliği, bu kolaycılığa kaçmadan müslüman, yahudi, hristiyan, otçu, meczup demeden hepsine aynı muameleyi yani hak ettikleri muameleyi çekmiş olmasıdır: dalga geçmek.
    çok da keyifli dalgasını geçiyor bill maher. cidden gülmekten kırılıyorsunuz.

    sonundaki kısım her dinin en az diğerleri kadar iğrenç olduğunu net bir şekilde göstermesi açısından ve metin olarak da çok başarılı. "kehanetlerden daha beteri varsa o da kendini gerçekleyen kehanetlerdir." diye yola çıkılıyor çünkü.

    filme dair diğer bir nokta ise adamın kamyoncular kilisesine girip adamların inançlarını sorgulayabilmesi, kamyoncuların da kendisine "isa sana doğru yolu buldursun" demekten ya da ortamı terk etmekten daha sert hiçbir şey yapmamalarıdır. adam islamı eleştirmeye başlayınca sürekli bir "şimdi dayak yiyeceksin şimdi saplayıverecekler bıçağı" diye düşünmekten de alıkoyamıyor insan kendini. neden? çünkü islam hoşgörü dinidir ya, biz de böyle bir ortamda yetiştirildik, bu tarz fikirleri dile getiren insanların başlarına her an bir şeyler gelmesinin doğal karşılandığı bir ortam. şimdi bir de şöyle düşünelim: kamyoncuların toplandığı bir camide cuma namazı sonrası elinizde kamera sormaya başladınız "ya bana çok saçma geliyor bu peygamberin uçması, melekler falan, siz nasıl inanıyorsunuz?" diye. ya da hani "peygamberin sakalını görmeye topkapı sarayına gelmişsiniz sizce bu saçma diil mi?" gör bakalım belgesel ya da komiklik mi oluyor trajedi mi. trouble everyday'e döner ortam.

    filmdeki bütün müslümanların kitaplarında yazan şeyleri birer birer inkarı ise evlere şenlikti. he güzelim he, inkar edin başka dile çevirisi yok çünkü kitabınızın. salman rushdie'ye yapılanları lanetleyemeden hoşgörüden bahsedeni de, ben böyle yorumlamıyorum diyeni de aynı hepsi aynı işte.. -sivasta yaktıkları insanları da aziz nesin'in salman rushdie kitabını yayımlamasından gaz alarak yakmışlardı hatırlayan var mıdır?- ama belgeselci abim aptal dedikleri amerikalılardan da aptal oldukları filmde bahsedilen bilimsel araştırmada da belirtilmiş türklerle bir konuşmaya kalksaydı, -hazır tüm ülkemde ve hatta dahi o ülkenin internetinde müslümanların değerleriyle dalga geçenlerin cezalarını çektikleri yeni bir devir dört koldan yaşanırken- buralara gelseydi de bir iki soru attırsaydı, izleseydik biz de sonuçlarını geceyarısı kuşağında anca ifsitanbul'un.

    bu soru da seyirciye gelsin: velhasıl kendi kendimize eğlendik, islami bir şiddet ortamında yaşamıyormuşuz gibi hissettik bir kaç saatliğine de alkışlamak niye ya?

    -bu filmin yahudilere geçirmediğini düşünebilmek için hayli antisemitik olmak ve bolca komplo teorisyeni olmak lazımdır, maymun etti yahudileri maymun, o tekerlekli sandalye kısmı neydi öyle-


    (pati - 16 Şubat 2009 11:33)

  • comment image

    dünyada ne kadar şuursuzca inanan insanlar olduğunu göstermesi bakımından oldukça komik bir billl maher filmi. filmde de gördük ki bill 13 yaşına kadar her pazar kiliseye gitmiş, belli bir din eğitimi almış, bu nedenle de filmde en çok sataştığı din hristiyanlık. filmle ilgili eleştirilere gelecek olursak; nedir yani bu adamın konuştuğu insanlar içinde bir tane akıllı adam yok muymuş, hep mi neye neden inandığını bilmeyen palyaçolar çıkmış karşısına tesadüfen. bunun tam tersi de yapılabilir o halde; bill'in karşısına çıkıp ta inancını savunabilecek, dinler felsefesine hakim, ık mık demeden bill'i sus pus bırakabilecek bir ton insan var. tabi ki burda kendisinin savunduğu fikirlerle örtüşmediği için filmde bunlara yer verilmemiş. ha vermek zorunda mıdır, değildir. herkes istediğine inanmakta serbesttir. kimse çıkıp ta "religion is a neurological disorder" diyemeyeceği gibi kimse de çıkıp "inanmamak en büyük aptallık" diyemez. adı üstünde, bu inanç. herkes onda farklı birşey görüyor ki kimisi inanıyor, kimisi inanmıyor. inanmak ya da inanmamak kimseyi kimseden üstün kalmıyor.

    filmde en çok beğendiğim, takdire şayan fikirlerden biri dinlerin ne kadar tehlikeli olduğudur. evet dinler tehlikelidir, ama felsefeleri nedeniyle değil. islam özelinden konuşacak olursak; çıkıp mevlana'nın birleştirici yorumunu da alabilirsiniz, bin ladin'in şiddet saçan yorumunu da. her ikisi de aynı kaynağı baz aldığını iddia ettiğine göre burda yorum farkı olmalı. eğer negatif yorumundan yola çıkıp hepsini negatif olarak görmeyi tercih ederseniz saygı duyarım. işte bu yorum farkları, ayrıştırıcı yönlerinin uygulamada olması nedeniyle dinler tehlikelidir. şunu unutmamakta da fayda var; bu insanların elinden dinlerini alsan da onlar yine başkalarını ötekileştirecek, kendisini diğerinden ayrıştıracak, şiddete dönecek başka sebepler bulacaktır. bu nedenle filmin sonunda söylediği gibi dinlerin ortadan kalkması dünyayı daha huzurlu, barışçıl bir yer yapmayacaktır insanlar üzerinde yaşamaya devam ettiği müddetçe. işte bu karşındaki adamı tolere edememe durumudur bir festivalde bu filmi alkışlatan. bu mudur gelmiş geçmiş en güzel festival filmi de bir bunu alkışladınız anlamadım ki?

    filmde çok güzel yakalanmış ikinci noktaysa "asla sorgulamayacaksın" diyerek dini savunan insan sürüsü. ben sorgulamadan inanmak kısmını anlamakta güçlük çekiyorum, bu bana insanların bilmediği şeyleri savunma yöntemi gibi geliyor, cevap veremediği yerde "din sorgulanmaz, inanılır." hadi ordan demek geliyor içimden, koyun muyuz ki biz sorgulamadan inanacağız. sorgularsın, beğenirsen alırsın, beğenmezsen bırakırsın.

    son olarak ta şunu söylemeden geçemeyeceğim; filmde en mantıklı cevapları veren cannabis minister dı. en azından kendi içinde tutarlı olan bir o vardı. yine de benim favori kahramanım jesus descendent olan puerto rico'lu karakter. satan bile olsam iyi olurdum, işimi iyi yaparım diyerek beni benden aldı. onu bile takip eden 100,000 kişi varsa bence dinlerden önce tartışmamız gereken çooook şey var demektir.

    uzun lafın kısası, vakti olanlar izlesin. neticede komik bir film ama kimse de din olgusu üzerine derin bir belgesel beklemesin. bu daha ziyade konuk sanatcili bill maher stand up i olmus.


    (morgaine - 16 Şubat 2009 14:11)

  • comment image

    belgesele cok benzemeyen bir belgesel. daha cok comedy central yapimi bir sova benziyor. yine de izlenmesi, izlettirilmesi gereken bir calisma. belgesele giris namina, cunku keyifle izlenebiliyor ve insanda merak uyandiriyor.

    oturup saatlerce lostta neler oluyor, o gemi nerden cikti, heroesun genetik kodlama olayi nedir diye dizileri didiklemektense, biraz daha belgesel izlemeye insanlari tesvik edebilecek bir yapim. adam komik evet. ama adamdan daha komik karakterler var filmde. imam'in cep telefonu melodisi ve arkansas senatorunun alenen sacmalamasi benim aklimda kalanlardan.


    (starchild - 16 Şubat 2009 14:22)

  • comment image

    turnusol kagidi gibi film, belgesel. filmi istanbulda if kapsaminda, cogunlugu en azindan kagit uzerinde musluman olan insanlarla izledim. filmin oldukca buyuk bir bolumune (hiristiyanligin, scientologynin ve yahudiligin sacma yanlarina) gulen seyircilerin konu muslumanliga, theo van goghun oldurulmesine gelince buz kesilmesine sahit olmak oldukca guzeldi. keske yanimda hiristiyan, yahudi ya da scientolog arkadasim olsaydi diye ic gecirdim, tepkilerini gormek isterdim.


    (mowgli - 17 Şubat 2009 18:21)

  • comment image

    dinlerin saçma olduğuna inanmış zatın bu düşüncesini başkalarına da iletme isteğinin bir dışavurumu bu film. belgesel tadında, zekice esprileri barından, eğlendiren bir yapım. insanlar izlerken eğleniyor ama bill maher bu belgeseli hazırlarken daha çok eğlenmiş belli ki. amacı insanların dinlerini sorgulamasını sağlamak mıdır bilinmez ama, bunu ister istemez yaptırıyor film. hiç bilinmeyen cemaatlere gidip, kendini peygamber sanan insanlarla karşılaşınca bill maher, insan ister istemez sorgulama ihtiyacı hissediyor kendi dinini. "kendi dinim de bu kadar saçma duruyor mu acaba?" diye.
    aslında bill maher çok zor bir iş yapmamış. insanların görmediği bir şeye inanması evet, bir açıdan bakıldığında mantıksız gözükebilir. o da bunun üzerinden mizah yapmaya çalışmış. gayet de başarılı olmuş. insanların yaşamadıkları şeylerin gerçek olduğunu düşünmelerini yadırgamış bittabi. ama inançtır zaten bu. zaten görmeden inanır inananlar. karşısındaki insanlar ne deseler, ne yapsalar en başından 1-0 mağlup durumdadırlar zaten. o yüzden onları "aptal" durumuna sokmak çok da zor bir iş değildir. demem o ki, böyle bir belgeseli hazırlamanın çok da bir güçlüğü yok sanırım.

    --- spoiler ---

    bill maher'ın , filmin sonundaki konuşması çok manidardır. ülkeyi yönetenlere de atıfta bulunur. insanların sıkıştıklarında tanrıya seslendiklerini, ondan yardım dilediklerini, onunla konuşmak istediklerini söyler. ama tanrı cevap vermeyince, bu boşluğu tanrıya inanan insanlarda ararlar der. belki o yüzden, inançlı yöneticilere, ya da dini, çıkarları için kullananlara bu kadar rağbet vardır belki. bilinmez.

    ---
    spoiler ---


    (odetojoy - 17 Şubat 2009 20:52)

  • comment image

    takdir edilesi bir film.

    tamam bu bir belgesel bir film degil, oyle bilimsel argumanlar ortaya sunan bir maher de yok karsimizda. ama abd gibi dini baskinin tahmin edilemeyecek boyutlarda oldugu bir ulkede boyle yapimlar ortaya koymak yeterince cesurcadir.

    yani zaten gerizekali olan birileriyle dalga geciyor olmasini da, zaten bu isle ugrasanlarin cogunun gerizekalı olmasına bağlayabiliriz. napsın adam komedyen ve dalga geçiyor. işi o. zevkli filmdi açıkcası.


    (can cekisen sanat - 18 Şubat 2009 19:23)

  • comment image

    din propagandası yapan bir youtube klibine hazırlanmış "respond" videosu gibi, ki güzelliği de buradan geliyor. zaman zaman kamera arkası belgeseline dönüşüyor ve bu tercih, aslında kurgu olduğunu iddia ettiği inanışlarla dalga geçmek adına çok isabetli bir seçim gibi duruyor. o yüzden de religulous bir şeyler ispat etmekten ziyade iğneleyici bir eğlencelik ortaya çıkarmaya çalışıyor ve bunu büyük ölçüde başarıyor. aslında ortaya koyduğu ironi de oldukça önemli. zira maher irili ufaklı bir çok inanışla ilgili bilgiler veriyor ve bir çoğu komik geliyor, insanların bunlara nasıl inandığına inanamıyorsunuz. sonrasında da kendi inanışlarımızla ilgili söylenenlere sıra gelince çoğumuzun yüzü asılıyor, hoşgörülü olamayıp ironinin kitabını baştan yazıyoruz.

    geert wilders ve dean hamer gibi dayanaklarıysa belgeseli bir adım ileri taşımıyor sadece ciddiymiş gibi durmasını sağlıyor; ki bu olay bill maher din adamlarıyla taşak geçerken ne kadar mümkün onu da bilmiyorum. kaldı ki film zaten tarafsızlıktan ziyade apaçık manipülasyon hissiyatına oynuyor; ondandır ciddi olmaya çalıştığı anlarda zayıf kalıyor. yine de zeitgeist gibilerinin çok önünde olduğu aşikar.

    aklımda kalan bir iki noktayı da yazayım:

    * senatörün senatoda olmak için iq testine gerek olmadığını söylemesi
    * "hoşgörüsüzlüğü höşgörüyoruz" cümlesi
    * islamiyetle ilgili bölümlerin agresif tonu
    * her şeye rağmen bill maher'in dayak yemeden filmini tamamlaması


    (shocktheworld - 21 Şubat 2009 17:03)

  • comment image

    simdi iki seyi aradan cikarayim once:
    1) adi religulous (religion+ridiciluous) olan bir filmin objektifligini elestirmeyi anlamiyorum. ustelik yapan da bill maher. din budur diye anlatan 12 saatlik belgesel mi bekliyorsunuz; ambalajindan ne oldugu belli iste, yanlis yonlendirme yok.

    2) "14 yasinda din hocalarina "madem allah o kadar guclu niye seytani yok etmiyo haaaaa, niye?" gibi cok orijinal ve o gune kadar kimselerin dusunemedigi sorular soran sivilceli genc modelinin otesine gidememis"

    "otesine gidememis" dedigin konu, sivilce detayiyla, "cok orjinal cook" istihzalariyla asagilamaya calistigin soru tum felsefenin en onemli ikilemlerinden biri olan problem of evildir. o 14 yasindaki cocuk bendim, o zaman da dogru duzgun bir cevap alamamistim, halen de alamadim, zira bu soruyu ilk 2300 sene once sormus olan sivilceli epicurustan, kant'a kadar kimse de alamadi. dolayisiyla bill maher de eglence parkinda isa'yi oynayan adam yerine papa'ya sorsa ondan da alamaz, en azindan bu haliyle komik olmus.

    [incil'deki job hikayesini, hani allah'in "sen ne kotuluk edersen et bu adam bana inanacaktir" diye seytana acik cek verdigi ve adamin karisi, kizi olduruldukten, hayati kaydirildiktan sonra seytanin "got edildigi" hikayeyi, genesiste yer alan allahin emriyle ibrahim'in kendi oglunu kurban etmeye calismasini okuyunca daha bir anlam kazaniyor problem of evil. kotulugun nedeni olarak gosterilen ozgur irade -oyle birsey olsa dahi- cok zayif bir savunma oldugu icin, her tartisma "biz allahin planlarini bilemeyiz, onun adalet anlayisini kavrayamayiz, vardir bir bildigi" savsaklamasiyla sonuclanir]

    gelelim filme. bill maher tatli adam, hbo sovunu da izliyorum yillardir ama iki buyuk hiyarligi var. ilki, artik avrupa kadar sekuler olmayan abd'de kabul gormek icin midir nedir, surekli bir ateizm asagilamasiyla birlikte, 3. sahislara daha kabul edilebilir ve masum gorundugu icin olsa gerek, pratikte olmayacak kadar notr bir bilinemezcilik savunusu var. kendi sovlarindaki tutumu da bu, soyle ozetlenebilir: ateistler bir yaraticinin olmadigina cani gonulden inaniyorlar, onlar da dinlerin fanatikleri kadar yanlislardalar cunku birseyi bildiklerini saniyorlar, farklari yok. benim cevabim ve ogretimse "bilmiyorum"dur.

    hele bir de bunu judeo-hristiyan baglaminda yapmiyor mu kil ediyor beni. birader besbelli ki inanmiyorsun; o sekilde tanimlanan bir yaraticinin, bir cennet-cehennem-test ogretisinin, kutsal ruhun varligina, allahin gunahlarimizi temizlemek icin bunlarin cezasini cok sevdigi tek oglu isa'ya cektirerek onu oldurmesine falan fismekan inanmiyorsun. bunlarin uydurma olduguna inaniyorsun. fakat sonra richard dawkins gibi militan gozukmemek icin, baglami bir anda butun olasi dinler, inanislar platformuna cekip, "ama ateist de olamayiz, ne belli gaia ruhunun olmadigi" gibi bir orta yol buluyorsun.

    bilerek yapiyor sipa; bence dawkinsin durusu daha samimi, diyor ki kardesim ben yuzde 99 ateistim, cunku biz allahtan yaraticidan falan bahsettigimiz zaman kasettigimiz seyler, tanimlar belli. geri kalan yuzde 1'i de felsefi tutarlilik adina pay olarak birakiyorum (bkz: 5 dakika hipotezi). her halukarda, inanclarina varirken sergiledikleri dusunce akislari gozonune alininca, bir ateistle mormon nasil ayni kefeye konulur belli degil.

    ikinci hatasi da dinleri butun kotuluklerin anasi olarak gostermesi. burada hem -sikca yaptigi- fikri bir sakatlik var (din root cause degil, bir motivasyon araci; rusya'da cin'de din gitti de savas mi bitti, bizde milli kimlik olarak yerini baska bir ayrimcilik olan milliyetcilikle paylasmadi mi, yahut hacli seferlerinin tek nedeni din midir, veya iran'in nukleer teknoloji pesinde kosmasi ana nedeni reelpolitik degil mi, vb) hem de teknigi vicik vicik. yani, o komplo teorisi belgesellerinin ve new age infomercialvari yapimlarin (bkz: what the bleep do we know) sikca kullandigi ama aslen foxnews ve benzeri sagcilarin mukemmellestirdigi taktik olan agir grafik/montaj yuklemesi esligindeki felaket tellalligi o kadar ucuz olmus, filmin geri kalaninin ruhuyla o kadar uyumsuz olmus ki. hele tarihteki tek kullaniminin dinle alakasi olmayan nukleer bombanin mantar bulutunu dorduncu defa gorunce o hizli montajda, kusacaktim artik. filmin sonundaki bu 5 dakikalik monolog bir cuval inciri berbat etmis.


    (immanuel tolstoyevski - 18 Nisan 2009 18:27)

  • comment image

    evet kesmiş-biçmiş, işine geldiği gibi montajlamış, onu oraya bunu buraya taşımış.. filmin iyi niyetine sığınarak yapılan eleştirilerin bundan öteye geçmemesi sevindirici bir bakıma.. çünkü ortada fil gibi duran gerçeğin çoğunluk tarafından hazmedilmiş olması, nereye gittiğimiz konusunda daha iyi, makul ve kabul edilebilir bir fikir veriyor insana.. kaldı ki sorarım; din de aynı şeyi yapmıyor mu?..

    birden fazla sahnede kahve veya çayınızı pöhmkürmeye hazır olun derim ben..


    (orpro - 21 Nisan 2009 12:27)

  • comment image

    türkiyede bazı çevrelerin ! işlerini iyi yaptığını yüzümüze çarpmıştır.

    --- spoiler ---
    a recent study found that, among 32 countries, more people in this country
    doubted evolution than any other country on that list,
    except, l think, it was turkey.

    32 ülke arasında yapılan son bir çalışmada, evrim konusunda şüpheye düşen insan sayısında listede diğerine göre artış var,
    biri hariç,sanırım türkiye.
    ---
    spoiler ---


    (therevo - 4 Haziran 2009 19:02)

  • comment image

    şu proje türkiye'de hazırlansa herhalde daha gösterime girmeden dini değerleri aşağılamak suçundan soruşturma açılır, ilgili ilgisiz bir çok kişiye cezalar verilirdi. hatta daha o aşamaya gelmeden çekimler sırasında rencide olan birileri tarafından bok yoluna giderdi film ekibi. o yüzden anca gavurların yaptığı şeyleri izleyebiliyoruz böyle. bi de tabi incicilerin şöyle ziyaretleri var ama bunlar da çok naif hareketler.


    (balkanlardan gelen soguk ve yagisli hava - 29 Şubat 2012 17:26)

Yorum Kaynak Link : religulous