M*A*S*H (~ M.A.S.H.) ' Dizisinin Konusu : M*A*S*H is a TV series starring Alan Alda, Wayne Rogers, and Loretta Swit. The staff of an Army hospital in the Korean War find that laughter is the best way to deal with their situation.
Ödüller :
Primetime Emmy Ödülleri : "Primetime Emmy-Outstanding Comedy Series"
Golden Globes : "Golden Globe-Best TV Actor - Musical/Comedy"
Primetime Emmy Ödülleri : "Primetime Emmy-Actor of the Year - Series"
Primetime Emmy Ödülleri : "Primetime Emmy-Best Lead Actor in a Comedy Series"
Primetime Emmy Ödülleri : "Primetime Emmy-Best Directing in Comedy"
Golden Globes : "Golden Globe-Best Supporting Actor - Television"
türkiye'de ürettiği mallarını artık türkiye'de de satma gereksinimi duymuş, mağazalar zinciri.
(karsiz ve donsuz geceler diliyorum - 1 Haziran 2010 17:56)
isveç'in ankara'ya garezi olduğunu düşündürendir. ikea yok, h&m yok, ne var lan it!edit: ha ha. ikisi de açıldı. aferim isveç, ha şöyle ya. öp bakiyim.
(buff - 1 Haziran 2010 19:01)
work and travel dönemi sonrası kazandığım paraları çatır çatır harcama zamanım gelmiş. yanımda oldukça görgüsüz bir arkadaşımla alışveriş mağazalarını gezmekteyiz. elimde sosyete pazarından 5 tl'ye aldığım sarı kapüşonlu ceketim var. görgüsüz arkadaşımın telefonu çalıyor. annesi arıyor türkiye'den. tam o sırada h&m'e giriyoruz."bıdıbıdı ayy anne neyse sonra konuşuruz. şu an dünya markalarının satıldığı bir mağazada alışverişteyiz. siz bilmezseniz tabii. hep türkiye'den alışveriş yaptığınız için. ahhahhayy." diyor yanımdaki görgüsüz arkadaş yarı ciddi yarı espritüel şekilde. ortaokul bitene bitene kadar kinetix'in en iyi marka olduğunu sanan ben ve entry boyunca bahsetmediğim 3. bir arkadaşım göz göze geliyoruz. "zenginlik böyle bir şey sanırım" der gibisinden gözlerimizi konuşturuyoruz.sonra üst kata çıktık. etrafta geziyoruz. böyle bir masa üzerinde katlanmış kapüşonlu rengarenk ceketler var. 3. arkadaşla ben onlara yöneliyoruz. garip bir şekilde tanıdık geliyor. elimdeki cekete bakıyorum. sonra masadakilere bakıyorum. elimdeki ceket... masadaki... derken bir de bakmışım ki aynıymış ikisi de. hemen masadaki ceketi alıp etikete bakıyorum. koskocaman made in turkey yazıyor."vaay dünya markaları demek..." diyorum. fonda bir müzik beliriyor. that's not the shape of my heart diyor. kamera uzaklaşıyor. ekran kararıyor ve ekranda bir yazı: cast (in order of appearance).
(slagathor - 8 Temmuz 2010 16:52)
yurtdisinda orta sinifa hitap eden herhangi bir markanin kapikule'den gectigi an "musteriye kendini orta-ust/ust sinifa dahil hissettirme" gorevini ustlendigini dusununce, yakin bir zamanda h&m'in de ayni metamorfozdan gececegini tahmin edebiliyoruz aslinda. zaten firma da bunu bildiginden fiyat araligini ona gore duzenlemis sanki. cunku turkiye'deki kiyafet ve yeme/icme sektoru musterisinin bir kismi yaptigi alisveristen kendine onemli bir kimlik cikariyor. ornegin starbucks... onemli olan ne starbucks'taki kahvenin tadi, ne bir kahveye x lira verebildigini gostermenin ehuehqarizmasi, ne de oniki saat boyunca ayni yerde oturabilme rahatligi... starbucks, eline aldigin bardakla beraber sana bir kimlik veriyor; ismin soylendigi andan itibaren artik hem "o" gruba aitsin, hem starbucks'in hala "in" oldugunu bilecek kadar takiptesin, hem de bir sonraki fad'de kimseyi yalniz birakmayacagini kanitlamis oluyorsun. 2000lerin basina tikky dedigimiz oglanlarin pembe/bebek mavisi dkny spor ayakkabilari giymeleri gibi... zaten orta sinif hicbir zaman sirf ekonomik bir klasman olmadi.ama sanki bu panda yavrusundan tuvalet kagidi yapabilecek kadar zengin olma hayalini biraz atlatiyor gibiyiz toplumca. 90lar ve 2000lerin basindaki kadar accayip zengin insanlar etrafinda donen bir magazinle ilgilenen kucuk bir niche kaldi; samdan takimi. bunun yerine yeni hayalimiz orta ust sinif olmak, hem baya daha ulasilabilir bir hedef, hem de cok daha rahat manipule edilebilir... belki eve tek gelir getiren temizlik iscisi ayse hanim mcqueen'in hooflariyla ise gidemez, ama monogramli sahte louis vuitton cantasini omzuna atabilir... veya benim alamayacagim bir prada sapka begenmis olmam benzer bir sapkayi zara'da veya h&m'de bulabilecegimi gosterir. ki su an acayip useniyorum aramaya, bir yoox, bir ebay derken birebirini de bulabilirim. ve bu sapkalardan birini almam bana hem "[gecen yil] modayi takip ettigimi", hem "bir aksesuara acayip bir para verebilecegimi", hem "fellik fellik bir sapka arayacak kadar da manyak oldugumu" gosterir. ve artik ayni niche'le acccayip ortak noktalarim olmasini saglar. [buraya bir not dusmem gerek. "prada alamiyorum, benzer ve ucuzunu aliyorum"la "prada alamiyorum, kabul gorebilirini aliyorum" arasinda bir fark var. derdim prada almak isteyen ve alamayanla degil. dusundum de, derdim kimseyle degil.]bu orta sinifcilik satan marka algisini yaratmak icin h&m'in fiyatlari iyi ayarlanmis bence. c&a'yla ayrildigi ilk nokta bu, ikincisi de moda hakkinda gorusleri farkli olan insanlara hitap etmeleri. sattiklari fikir cok farkli. c&a ucuz ve rahattir, "ya kendime yakisani giyiyoruum [giydigimi zannediyorum diyoruz buna]"ya hitap eder, h&m ucuz ve "urban"dan "mmm-karl-lagerfeld-koleksiyonuu-*drool*"na, "kendime ait oldugunu dusundugum bir tarzim var"dan genc japon kadinina kadar genis bir kesime hitap eder. h&m'in unlulerle yaptiklari pek de ucuz olmuyor misal. ama kalitesinden emin olabildiginiz tek seri de onlar. yoksa 3-4 ayda bir begenip de aldiginiz 5 euroluk tshirt iki ay sonra ozenle kesilip cam bezi yapilacak, bundan emin olabilirsiniz. cogu rezalet cunku. rezalet olmak zorunda..."cok paraya kalitenin iyi oldugu devir coktan kapandi." demis ya biri, tam da bu iste. define cok para? gercekten *cok* paranin iyi kaliteye denk gelmesi devri kapanmadi. o dikislerin ayni hizada olmamasinin nedeni, terzinin yeterince para almamis olmasi. hani su acccayip pahali chaneller, diorlar, marniler, lanvinler var ya; marka fiyatinin disinda o kadar pahali olmalarinin bir nedeni de dikislerin muh-te-sem olmasi, kesimlerin ve kumaslarin cok iyi olmasi. ama "cok para verilen t-shirt" deyince akla gelen markanin misal lacoste olmasi, bu muhtesem zenginden orta sinif zenginine gectigimizi gosteriyor iste. chanel dikisi ve kesiminin kalitesini lacoste'a verdigimiz [ki az degil yani] parayla da alabilmek istiyoruz en azindan.bu durumda h&m'in de bir zara olmasi bence kacinilmaz, ki zaten amaclari da o olmali ama hangi niche'e sahip olacagini inanilmaz merak ediyorum. sonucta ornegin almanya'da hitap ettigi erkek musterinin cogu, uc asagi bes yukari buradaki apacilere denk geliyor. electro oglanlar [ki mmm electro oglanlar ama] tabii ki sosyoekonomik olarak apacilerden daha iyi bir durumdalar, daha iyi egitimleri var; fakat yasam tarzlari benziyor. ote yandan kendine alisverisinden kimlik yaratan kesim dolce & gabbana ve prada aliyor, biraz da burberry [klasik kismi, prorsum degil]. orta sinif da bunlari karsilayabilecek durumda zaten, sistem azicik farkli isliyor...evet, bos zamanlarimda bunlari merak ediyorum; kafam bir acayip...
(pseudo junkie - 5 Kasım 2010 12:21)
isveçte sadece fakirlerin giyindiği mağaza. fakir dediğime bakmayın hepsi sizden zengin. yalnız türk erkekleri burada satılan donları keşfederlerse yatak odalarında devrim olur.
(kontra - 6 Kasım 2010 10:52)
armani, dolce&gabbana magazasi acilacakmis gibi iletilerinde "h&m kuyrugunda heycanli bekleyissss! :)" yazanlari da gordum ya, ne diyeyim bilemedim.. lcw acilsa kuyruga girmezler ama..
(hassan - 6 Kasım 2010 17:43)
pazar kalitesindeki mallarını lüks alışveriş merkezlerinde sattığı için bakılan markamsı.
(aslimou - 19 Ekim 2011 00:23)
senelerce "üretim yaptığı ülkede mağaza açmamak" kararını güzel ülkemde bozmuş ve gününü görmüş markadır.zira 19.90 a reyonlarda toz bezi muamelesi gören ve bir türlü kasaya giderek birinin alışveriş poşetine giremeyen 19,90 lık basic tişörtler, terkosta 3 tl den satılmaktadır. mağaza açılışı sırasında gördüğümüz türkçe bilmeyen satış danışmanları, kendisini dior da çalışıyor zanneden visual merchandiser lar, holding ceo su havasıyla dolaşan mağaza müdür yardımcıları ise anlaşılamayan bir biçimde sırra kadem basmıştır.
(ikon - 11 Haziran 2012 13:59)
ne kadar ekmek o kadar köfte sözünü bilenlerin, lcw'de bile bir düzen gördükten sonra en azından o düzeni burda görmeyi bekledikleri zincir. ha-ha-ha ne kadar da bilgesiniz değil mi amına koyim. ne kadar ekmek o kadar köfteymiş. ulan dandik koton'da, lcw'de bile ürünler yerlerde sürünmüyor, kabinler ürünlerle taşmıyor. hugo boss mağaza düzeni değil, bir kademe üstündeki zara'nın düzenini alabilse bize o da yeter. hatta lcw kadar bile düzeni olsa öpüp başıma koyarım. gören de tişörtlerini 5 lira, pantolonlarını da 10 liraya satıyor da ne veriyorsun ki ne bekliyorsun sanacak.
(one helsing - 11 Haziran 2012 14:00)
sözüm ona iç çamaşırlarının iadesini, değişimini yapmalarını geçtim, denenmelerine bile izin vermeyen marka. en azından öyle sanıyordum. geçenlerde tam da ben kasadayken önümdeki kadının "doğum günü hediyesi geldi, olmadı" diye çemkirmelerine ve inatlarına yenik düşmüşler ve hem alt hem de üst çamaşırları tıpış tıpış geri almışlardır. müşteri memnuniyeti böyle bir şey olmamalı ya. yani o kadın, o çingeneliğiyle memnuniyetsiz kalsın hatta. bir daha iç çamaşırı alacaklar için bilgileri olsun, inatlaşınca, değişim yapıyorlar.bir de söylemeyeyim söylemeyeyim dedim ama o iç çamaşırlarını geri veren kadını gördükten sonra bir daha oradan iç çamaşırı almayı geçtim, aldıklarımı giymiyorum. öğk
(odetojoy - 21 Aralık 2012 11:52)
aynı kumaştan her ürünü üreten marka. bir etek beğendiniz diyelim o eteğin kumaşından, elbise,t-shirt-body,şort hatta sütyen bile bulabilirsiniz. salih abi gibi oh süper.
(takunyali kokos - 20 Mayıs 2013 16:43)
geçen hafta, bangladeş'te üretim yapan avrupalı tekstil firmalarının bangladeş'teki çalışma koşullarının iyileştirilmesine maddi katkı yapmasını zorunlu kılan bir anlaşmayı ilk imzalayan şirket olmuştur.h&m bu sektörde çok önemli bir oyuncu olduğundan, o imzalayınca hemen ardından inditex, marks&spencer, tesco, benetton gibi büyük şirketler de imzaladı. henüz amerikan şirketlerinin büyük bir çoğu imzalamayı reddediyor. ama çok önemli şirketler imzaladı şimdiye kadar bu anlaşmayı. peki neden geçen hafta imzalandı bu anlaşma? neden başka zaman değil de geçen hafta? çünkü, bangladeş'te rana plaza adlı bir tekstil fabrikası tesisi bundan üç dört hafta kadar önce çöktü ve birsürü insan öldü (bundan önce de zaten sık sık tekstil fabrikalarında yangınlar çıkmakta ve can almaktaydı. o tarz çalışma koşullarında aksi beklenemez zaten). rana plaza olayı bardağı taşıran son damla oldu. uluslararası toplum örgütlendi, 900 000 imza toplandı, h&m'in facebook sayfası binlerce şikayet yorumuyla doldu. h&m rana plaza'daki fabrikada üretim yapan şirketlerden biri değil. buna rağmen sektörün çok güçlü ve etkili bir oyuncusu olduğu için uluslarası toplum bilerek h&m'i hedef aldı. bu anlaşmayı h&m imzalarsa diğerleri de imzalar mantığı vardı. ve yanılmadılar.bütün bunlar, h&m üzerinde çok büyük bir baskı oluşturdu. sektördeki diğer oyuncular üzerinde de. kendileri inkar ediyorlar bu anlaşmayı uluslararası toplum baskısı sonucunda imzaladıklarını, "zaten bir süredir bu konu üzerinde çalışıyorduk" diyorlar ama gerçek ortada."imza toplanmış, facebook sayfalarına birsürü şikayet yazılmış da, eee bu neden bir şirket üzerinde baskı oluştursun ki?" diyebilirsiniz. şu yüzden baskı oluşturuyor: bir şirketin ana amacı hayatta kalmak yani yaptığı işi uzun vadede sürdürebilmektir. bunun için kar etmesi gerekir. kar edebilmesi içinse müşterilerine ihtiyacı vardır. burada işin içine, muhasebe jargonunda goodwill dediğimiz şey, yani bir şirketin müşterilerinin gözündeki imajı ve değeri işin içine girer. bu gitti mi herşey biter.internet sayesinde herşeyin çok daha açık ve şeffaf hale geldiği günümüzde, biz "müşteriler" müşterisi olduğumuz bir şirketin eylemlerinden çok kolay haberdar olabiliyor ve çok kolay o şirkete karşı mobilize olabiliyoruz. bir şirketin ünü ve imajı daha önce hiç bu kadar tehdite açık ve denetlenebilir olmamıştı.bu gücümüzün farkında olalım. çünkü işte tam da bu gücümüzü, değişim yaratmak için kullanabiliriz.imzalayan 900 000 kişiden biriyseniz rahatlıkla şunu diyebilirsiniz: "tekstilin önde gelen şirketlerine bangladeşli işçileri koruyan anlaşmayı ben imzalattım."kendinizi kutlayın.http://www.nytimes.com/…rs.html?pagewanted=all&_r=0http://www.nbcnews.com/…gladesh-factories-1c9904706http://articles.latimes.com/…pparel-accord-20130517
(rosakaninchen - 21 Mayıs 2013 23:11)
david beckham'ın sağa yatırdığını öğrenmemizi sağlayan marka. beckham'la yeni bir ortak yönümü daha bulduğum için çok mutluyum şu anda.
(little boy - 2 Ağustos 2013 22:23)
erkek reyonundan giyinirim, ozellikle tshirt polo bazen gomlek, demek ki vasatin altinda kalitede giyinen bir ibneyim. canali, filippa k, lindeberg, dries van noten'in da erkek reyonlarindan giyinirim. ibnelik guzel.
(viggen - 2 Ekim 2013 00:12)
lc waikiki'nin küreseli.
(readmymind - 2 Şubat 2014 23:40)
olm buna "evropa'da fakirlerin giydiği marka" diye bok atıyonuz ama kazın ayağı öyle değilmiş. size uydum, polonya'da bi mağazasına girip bikaç parça şey alayım dedim, fiyatları görünce tabana kuvvet kaçtım. siz hangi evropa'dan bahsediyonuz lan?
(beyaz gilli davsan - 2 Mart 2014 17:51)
ürünlerinin nasıl ucuz olduğunu çözemediğim firma. bana mı pahalı geliyor lan bir tek.
(galove - 2 Mayıs 2014 13:43)
yarın bazı şubelerinde v yakalı tişörtlerinden bir ton satacak zincir mağaza(bkz: kilo ile tişört satmak)
(bu hikaye bitti mi - 28 Haziran 2014 03:05)
çinde canlı canlı yolunan tavşan haberinden sonra tavşan tüyü kullanmama kararı alan, su tüketimine dikkat eden, çocuk işçi çalıştıran şirketlerle çalışmayan, insan haklarına ve çalışma saatlerine saygılı olmaya çalışan isveç firmasıdır. elbette sonunda kazanmayı ve büyümeyi hedefler ancak bu özellikleriyle zara gibi birçok dünya markasından farklıdır. isveç' liler dünya markası olabilmiş markalarına inanılmaz saygı duyar. söz konusu saygı ülke ekonomisine yön veren her şirkete, kıvanç, gurur, ülke çıkarlarını düşünmek seviyesindedir.
(unutulan replik - 1 Temmuz 2014 11:05)
yıllardır cadde insanının en büyük ihtiyacı imiş. şu anda dolup dolup taşıyor. bulamadığınız kanlınız ya da uzun zamandır görüşemediğiniz arkadaşınız varsa gelin bunun önüne pusu kurun. er ya da geç gelecek!
(ikitam1bolu2 - 26 Nisan 2015 13:54)
Yorum Kaynak Link : h&m