Süre                : 1 Saat 44 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Eylül 2013 Cuma, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : sefer tası,emeklilik,Alışılmadık romantizm,Açık uçlu,Yanlış adrese teslimat
Ülke                : Hint,Fransa,Almanya,ABD
Yapımcı          :  Sikhya Entertainment , DAR Motion Pictures
Yönetmen       : Ritesh Batra (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ritesh Batra (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Irrfan Khan (IMDB)(ekşi), Nimrat Kaur (IMDB)(ekşi), Nawazuddin Siddiqui (IMDB)(ekşi), Lillete Dubey (IMDB)

The Lunchbox (~ Sefer Tası) ' Filminin Konusu :
Bombay'da meşhur bir gelenek: 5000 dabba (sefer tası) dağıtıcısının oluşturduğu bir topluluk var. Bu babadan oğula geçen bir meslek. Her sabah bu dağıtıcılar kadınların evde yaptıkları sıcak yemekleri eşlerinin iş yerlerine taşıyorlar ve boş kutuları da akşama doğru eve geri getiriyorlar. 120 yıldır işyerlerinde ev yemeği lüksleri var. Harvard üniversitesi bu konuda bir araştırma yapmış, 8 milyon sefertasının yalnızca 1 tanesi yanlış adrese gidiyormuş. İşte bu film, o 1 tanenin hikayesi!Yanlış ulaştırılan bir sefer tası Ila Singh'ten, Saajan Thomas'a ulaşınca bu yanlışlık iki insanı biraraya getirir ve aralarında hayali bir ilişki başlar. Kadın, gizemli karşı tarafa yemekler pişirerek onunla iletişim kurmaktadır. Sefertasının içine koydukları notlarla yazışmaktadırlar. Bu notlarda hayalgüçlerini o kadar zorlarlar ki adeta gerçek hayattan koparlar. Bu film, hayal ettiğimiz hayat ve gerçek hayatı karşılaştırırken hayalleri gerçeğe dönüştürme cesaretinden de bahseder.





Facebook Yorumları
  • comment image

    20 eylulde dunyada filmekiminde de ulkemizde gosterime giren, her baktigimda imdb notu yukselen, hindistan yapimi, iirfan khanin olaganustu oyunculuk cikardigi, varoluscu ogeler barindiran, az biraz sabahattin ali barindiran, herseyin kararinda oldugu keyifli guzel ic acan film


    (roguetrader - 29 Eylül 2013 22:58)

  • comment image

    50. antalya altın portakal film festivali'nin bu yılki "hint sineması" başlığı kapsamında bugün izleyebildiğim; mükemmel oyunculukları , incelikli diyalogları ve hem hüzünlendiren hem de tebessüm ettiren enfes sahneleriyle bayıldığım hint filmi. baştan sona insanı içine çekmeyi, alıp götürmeyi başarıyor. insanın kalbine temas eden çok doğal, çok naif bir yapım. zekice yazılmış diyaloglarında mizahı da harika kullanmış ritesh batra. ilk uzun metrajlı bu filminde takdire şayan bir iş başarmış. özenle çekilmiş sahnelerinde yatan hayata dair durumlar, mesajlar ise insana sinemayı bir kez daha sevdiriyor. irrfan khan başta olmak üzere tüm kadro döktürmüş. kesinlikle kaçırılmaması gereken filmlerden. ingilizce adı the lunchbox, türkçe adı ise sefertası olarak geçiyor.

    --- spoiler ---

    pervane sahneleriyle ilgili kelamlar, dikey-yatay mezar eleştirisi, "değer verme-değer bilme" temaları, kullanılan müzikler, mahalledeki küçük kızın filmin sonlarında saajan'a el sallaması, saajan ile ila'nın mektuplarındaki o incelik, sokak ressamının resimlerinin birbirine benzer görünüp aslında yakından bakabilene sunduğu farklılıklar ve daha anlatılamayacak birçok güzellikle iz bırakan bir seyirlik... he bu arada, ila karakterinin "teyze"si sanırım çoğu kişiye the big bang theory'deki howard'ın annesini anımsatmıştır.

    ---
    spoiler ---


    (laertes - 5 Ekim 2013 21:12)

  • comment image

    --- spoiler gibi ---

    "sevgili ila,
    bugün sefertasını aldım ancak boştu. bunu hak ettim. dün restoranda beni çok bekledin. ama çıkmadan önce banyoda bir şey unuttum, geri döndüm. odada tanıdık bir koku vardı. bu koku, dedemin duştan çıktıktan sonra odada bıraktığı koku gibiydi. sanki orada gibiydi, ama değildi. o kişi bendim. ben ve yaşlı adam kokusu. ne zaman yaşlanmaya başladığımı bilmiyorum. belki bu sabah, belki daha önce. daha önce banyoda bir şey unutmuş olsaydım o zaman fark ederdim..."
    --- spoiler gibi ---

    tamam mektuplar var ortada ama bir üslup var ki, o da bana milena'ya mektuplar'ı anımsattı. o samimiyet mi, o çaresizlik mi, o neden olduğu belli olmayan güven mi.. bir şeyler o kitabı hatırlattı. ya da ben, o kitabı hatırlamak için mazeret ürettim kendime.

    "sanırım bize, onlardan bahseden biri olmayınca unutuyoruz" dedi ya.. bilemiyorum. bu cümleden sonra kendime her şeyi hatırlatabilirim gibi geldi.

    pek güzel bir film. yanınızda biri anlatıyormuş gibi. hem inandırıcı, hem içten anlatıyor yanınızdaki.


    (miss veronica - 11 Mayıs 2014 08:47)

  • comment image

    sefer taslarında yemeklerin değil kelimelerin, iki yalnız kalbin taşındığı şukela film.

    hep aynı kültürün, aynı hikayelerini farklı yüzlerle de olsa izlemekten sıkıldıysanız, bu film size başka kültürün (hem sosyal hayatını, hem yemek kültürünü) dünyasını sunuyor.

    e-postaların, smslerin, whatsapp mesajlarının, anlık iletilerin hayatımızı sarmasına rağmen, kelimelerin, mektupların, birkaç satır da olsa kendimizin yazdığı kağıtların etkisini ve iki insanı teknolojiden daha fazla ve kolay yakınlaştırabildiğinin hikayesini anlatıyor.

    seyrederken yemek yeme hissi uyandırıyor hele de mumbai'nin yemek kültürüne aşina iseniz, parmaklarınızı o soslara bulayıp o yemekleri tatmak istiyorsunuz.

    filmin özeti aslında filmde de tekrar edildiği gibi bazen yanlış tren sizi doğru istasyona götürebilir ama siz doğru olduğunu anlayabilir misiniz? anladığınız zaman doğru zaman mıdır? yoksa iş işten geçmiş midir?

    itiraf etmeliyim bu sefer tasları sisteminden bir sinema filmi yapmak bence çok yaratıcı. sistemin kendisi ayrıca yaratıcı.

    insanlar öyle bir sistem kurmuş ki çalışan insanlara her öğlen ya eşleri ya ücret karşılığı ayarladıkları restorandan sefer tasları ile yemekler bazen kmlerce uzaktan trenlerle taşınıyor, ofislere getiriliyor ve her sefer tası her öğlen sahibine kavuşturuluyor, yemekler yendikten sonra da aynı sefer tasları aynı sistem ile ya restoranlara ya da çalışanların eşlerine geri eve getiriliyor. 120 yıldır süren bir sistemmiş. harvard üniversitesi bu konuda bir araştırma yapmış, 8 milyon sefer tasının yalnızca 1 tanesi yanlış adrese gidiyormuş. işte bu film, o 1 tanenin hikayesi!

    işte hikayede tam burada başlıyor ve biri evli ama kocası tarafından ihmal edilen, görünmez kılınan çocuklu bir kadın ile karısı vefat etmiş, emekli olmak üzere olan bir muhasebecinin yanlış adrese giden bu sefer tası ile tanışması ve sefer tası ile sadece yemeklerin değil mektupların taşınmaya başlaması ile değişen hayatlarını anlatıyor.

    filmin bence pek çok ayrıntısı izlenmeye değer. ila ile teyzesinin ilişkisi, ilanın kocasını memnun etmek için yemek yapmaya çalışması, yemek yapma tarzı, saajan ve yerine geçecek yeni eleman arasındaki ilişki.

    kelimelerin, mektupların hayatları nasıl değiştirebileceğinin filmi.

    --- spoiler ---

    filmin en çarpıcı repliği ise saajan'ın "banyoda bir şey unuttum ve geri döndüğümde bir koku tanıdık geldi, dedemin kokusu, yaşlı bir adamın kokusu idi. o yaşlı adam bendim" diye başladığı insanın yaşlandığının, yaşadığının ne zaman farkına vardığı ya da unuttuğu ile ilgili anlatısı idi bence.

    yan karakterlerin hikayeleri, özellikle anti ile olan diyaloglar, anti big bang dizisinde haward'ın annesini anımsatsa da çok iyi işlenmiş hikayelerdi.
    ---
    spoiler ---


    (evsizkedi - 11 Mayıs 2014 17:41)

  • comment image

    1- karakterlerini çok iyi anlatan bir film. her birinin geçmişi, şimdisi o kadar detaylı işlendi ki çaktırmadan; shaikh'in yetimliğini, yüzünü görmediğimiz "antii"nin hikayesini dahi biliyoruz. bence bu da filmi inanılmaz zengin kılıyor.

    2-sıcacık bir hikaye. günümüz bilgisayar dünyasında, küçük tesadüflerle tanışıp mektuplaşma fikri insanda br umut uyandırıyor. her zaman anlaşacak, uyuşacak birini bulabilme umudu. hayata bağlanma sebebi yaratacak biriyle tanışma umudu. (romantik mode on)

    3- harvard tarafından incelenen ve bilgisayar sistemleri ile bile yapılamayacak bir yemek dağıtım ağını izlemek bile insanı şaşkına çeviriyor.

    bence senenin iyi filmlerinden biri olduğu şimdiden belli. izleyip de iyi değil deneceğini sanmıyorum (ahmet'i tenzih ederim. o hiç bir şeyi beğenmiyor) *


    (porco rosso - 27 Mayıs 2014 11:18)

  • comment image

    bombay'da meşhur bir gelenek: 5000 dabba (sefer tası) dağıtıcısının oluşturduğu bir topluluk var. bu babadan oğula geçen bir meslek. her sabah bu dağıtıcılar kadınların evde yaptıkları sıcak yemekleri eşlerinin iş yerlerine taşıyorlar ve boş kutuları da akşama doğru eve geri getiriyorlar. 120 yıldır işyerlerinde ev yemeği lüksleri var. harvard üniversitesi bu konuda bir araştırma yapmış, 8 milyon sefertasının yalnızca 1 tanesi yanlış adrese gidiyormuş. işte bu film, o 1 tanenin hikayesi!
    çok yalın bir dille anlatılmış bu yerel hikaye,içinde barındırdığı,büyük şehir yaşamı,yalnızlık,monoton yaşam,aşk,evlilik,emeklilik,yaşlılık gibi konularla evrenselleştirilmiş.
    life of pi ve slumdog millionaire filminden tanıdığımız ırrfan khan filmde oldukça başarılı bir performans sergiliyor.
    film 2013 asya film festivalinde ''en iyi senaryo,'' ''en iyi erkek oyuncu'' ve ''en iyi yardımcı erkek oyuncu''ödüllerini almış.
    filmde hayal ettiğimiz yaşamlarımızı gerçeğe dönüştürme cesaretimizden sözediliyor,binilen yanlış bir trenle doğru istasyonda inebileceğimizden...


    (betiblu - 2 Haziran 2014 13:07)

  • comment image

    3 idiots'a ayılıp bayılanların, hindistan sineması konusunda sözde önyargıları yıkılanların muhtemelen burun kıvıracağı bir film. bollywood'ın danslı, duygu sömürülü, gişe odaklı (ne sandınız) ve hollywood'un blockbuster'larına denk filmlerinin aksine, film gibi film.


    (jiyuu - 7 Haziran 2014 20:35)

  • comment image

    hindistan sineması kuşağımda bugünümü ayırdığım film. adamın karısına ''artık karnıbahar yapma, gaz yapıyor.'' dedikten sonra muhtemelen kocaya hep karnıbahar gitti. adam bu sahneden sonra filmde bir daha gözükmedi. bütün film boyunca adamın ''bana karnıbahar yapma demedim mi?'' diyerek terör estireceği anı kolladım ama şükür ki türkiyede bir kadın hikayesi değildi bu. olmadı.


    (soybean - 7 Haziran 2014 21:47)

  • comment image

    bir kelime tepede dönüp duran vantilatörün dönüş hızını kesebilir mi?
    bir kelime bir anda aynı vantilatörü hızlandırabilir mi?
    bir kelime sinek vızıltılarına aynı anda dikkat çekebilir mi?
    bir kelime hayalkırıklığına uğratabilir mi insanı?
    bir kelime gülümsetebilir mi?
    bir kelime el sallamayı unutmuş birine bunu hatırlatabilir mi?
    bir kelime hayallere tutunmaya imkan verebilir mi?
    bir kelime açabilir mi tüm algılarını ve daha iyi görebilir misin, duyabilir misin, tadabilir misin, dokunabilir misin?
    bir kelime hiç görmediğin bir insanı tanıyabilmek için ilk adım olabilir mi?
    ...
    kelimeler tadı, tuzu, acısı, olabilir mi hayatın?

    mümkün. buna ben gibi gönülden inananların da, bu filme gönülden inanması ve kelimeleri paylaşabilmesi dileğiyle;

    "dün ne olduğuna inanamayacaksın. akşam, shaikh ile istasyona yürüyordum. shaikh benim iş arkadaşım. birden durup, bir sanatçının resimlerine baktım. hepsi aynıydı. ama yakından bakınca her birinin farklı olduğunu görebiliyorsun. burada bir araba ve orada otobüste hayal kuran bir adam. sokaktan karşıya geçen bir köpek. ressamın dikkatini çeken şeyler. ve onların birinde kendimi gördüm. yani ben olduğumu düşündüm. sonra rickshaw ile biraz turladım. çocukluk arkadaşlarımın evleri yok olmuştu. eski okulum da öyle. ama bazı şeyler hâlâ aynıydı. eski bir postane, doğduğum hastane, ailemin ve karımın öldüğü yerler. sanırım bize onlardan bahseden biri olmayınca unutuyoruz."

    peki var mı mektup arkadaşım olup, bana unutulan bunca şeyi hatırlatmak isteyen?


    (dolls - 26 Ağustos 2014 23:52)

  • comment image

    sade ama derin bir film. sadeliğin güzelliği.

    hint elinde, sefer taslarına koydukları mektuplarla haberleşen ve önceden birbirlerini tanımayan çiftin hikayesini anlatan bu filmden haberdar olup da nasıl izlememişim şimdiye kadar şaşıyorum kendime. zira mektuplaşmak denen güzelliği hala yaşayan ve seven biri olarak bu kadar geciktirmemeliydim filmi izlemeyi. neyse ki dolls buraya yazdı da hemencecik izleyip tanıştım bu canım filmle. sağolsun, var olsun.

    sabah olmak üzereydi izlediğimde. üç-dört kere alaska-frigo yaptım kendi kendime. hemen bitsin istemedim, elimden geldiğince uzattım. film bittiğinde şaşkındım, mutluydum, umutluydum, gergindim. birkaç gün sürdü sersemliğim. ağzımda hala tarçın kokusu...

    evet, bir kelime tepede dönüp duran vantilatörün dönüş hızını kesebilir.
    bir kelime bir anda aynı vantilatörü hızlandırabilir.
    bir kelime sinek vızıltılarına aynı anda dikkat çekebilir.
    bir kelime hayal kırıklığına uğratabilir.
    bir kelime gülümsetebilir.
    bir kelime el sallamayı unutmuş birine bunu hatırlatabilir.
    bir kelime hayallere tutunmaya imkan verebilir.
    bir kelime açabilir tüm algıları ve daha iyi görebilir, duyabilir, tadabilir, dokunabilir insan.
    bir kelime hiç görmediğin bir insanı tanıyabilmek için ilk adım da olabilir.

    kelimelerin gücüne hep inandım, yazıya da.
    bir insanı sevebilmenin verdiği yaşama sevincine de...


    (gozlerinemlikedi - 1 Eylül 2014 14:22)

Yorum Kaynak Link : dabba