Süre                : 1 Saat 33 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Ağustos 2010 Cuma, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Aksiyon,Cinayet,Drama,Heyecanlı
Ülke                : ABD,Fransa
Yapımcı          :  Gaumont , Hannover House , Radar Pictures
Yönetmen       : Joel Schumacher (IMDB)
Senarist          : Jordan Melamed (IMDB)(ekşi),Nick McDonell (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Chace Crawford (IMDB)(ekşi), Rory Culkin (IMDB)(ekşi), Philip Ettinger (IMDB)(ekşi), Esti Ginzburg (IMDB)(ekşi), 50 Cent (IMDB)(ekşi), Zoë Kravitz (IMDB)(ekşi), Billy Magnussen (IMDB), Emily Meade (IMDB)(ekşi), Emma Roberts (IMDB), Ellen Barkin (IMDB), Kiefer Sutherland (IMDB), Ako (IMDB), Dionne Audain (IMDB), Gregg Bello (IMDB), Maxx Brawer (IMDB), Jermaine Crawford (IMDB), Chanel Maya Banks (IMDB), Alexander Flores (IMDB), Alice Barrett (IMDB), Alexandra Neil (IMDB), Ethan Peck (IMDB), Charlie Saxton (IMDB), Erik Per Sullivan (IMDB), Nico Tortorella (IMDB), Jeremy Allen White (IMDB), Isiah Whitlock Jr. (IMDB), Grim Reaper Q. (IMDB), Cody Horn (IMDB), Liam McMullan (IMDB), Peter Cary Peterson (IMDB), Thomas McDonell (IMDB), Jack Kimball (IMDB), Klavdia Ramnareine (IMDB), Damian Young (IMDB), Steve Grodewald (IMDB), Stephanie Ittleson (IMDB), Josh Casaubon (IMDB), Fiana Toibin (IMDB), Rosalyn Coleman (IMDB), Rock Kohli (IMDB) >>devamı>>

Twelve (~ 12) ' Filminin Konusu :
Bir uyuşturucu satıcısı olan Mike'ın iyi giden yaşamı, kuzenin ölümü ile sarsılır. Bir cinayete kurban gittiği düşünülen kuzeninin katili olarak Mike'ın en yakın arkadaşı tutuklanır.


  • "bruce willis-"all i see is dead people", brad pitt - "we are consumers""
  • "bir gün alsancakta vcd satan bir çocuğa "12 maymun var mı?" sorusunu yönelttiğimde "abi o yok ama 9. kapı var" şeklinde bir cevaba maruz kalmama neden olan filmdir.."
  • "aynaya ayna tuttuğunda sonzuza kadar aynı görüntüyü görürsün...işte insanda o etkiyi yaratan film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    christopher plummer ve ozellikle david morse da iki ho$ role sahiptir bu filmde. ayrica filmin sonlarina dogru bruce willis ve madeleine stowe'un bindigi $ehirici otobusun uzerinde "zoo" reklami bulundugunu belirtmek ister, konseptle alakali olarak da $oyle bir bkz veririm: fallout.

    filmin quote'larindan da iki ilginc parcayi burada belirtmek isterim:
    willis'in canlandirdigi karakter'in adi james cole'dur ve bir yerde demektedir ki "all i see is dead people"
    6th sense'teki joel osment'in canlandirdigi karakter'in adi ise cole'dur ve o da cok unlu bir $ekilde "i see dead people" demektedir. ilginc bence. ilginc i$te lan.

    ayrica filmin sonunda super bir olay vardir, ucakta cole'u gelecege gonderenlerden biri kotu adama $oyle der:
    "sigorta i$indeyim". bunu ne yazik ki sadece filmi izleyenler anlayacaktir.


    (set - 4 Mart 2002 13:08)

  • comment image

    --spoiler--

    yıllar önce, lise3'ün o kasvetli zamanı henüz yeni yeni başlıyorken, yani bir yaz akşamı, okulun yurdunda kalan bir grup genç insan olarak film izlemeye karar vermiştik. film zevkine az çok güvenilenlerden olan bendenizle birkaç akıncı, film almaya gittiğimizde, -artık o kadar çok film izlemiştik ki, ne alacağımızı da şaşırmıştık- bu filmi görüverdik. brad pitt diyordu, bruce willıs diyordu... yurttaki arkadaşlara rahatlıkla "brad pitt'in meşhur olduğu filmdir bu abicim" diyebilirdik. ve dedik.

    zeki çocuklar olduğumuz için de konusu sardı hemen tabi bizleri. fakat yine de o zamanlar oturup da, "consumerism" üzerine makaleler okumamıştık, zamanda yolculuğa dair donnie darko tarzı filmler izlememiştik, foucault okuyup da alternatif tarih yahut hapishane ve akıl hastanesi kavramlarına göndermeler yakalayamamıştık. o nedenle de, bu filmi bir daha izlemeyi kafasının bir kenarına yazmış olan hikayenin kahramanı, o anın gelmesini içten içe -adeta bilinçaltında- arzuluyordu.

    her neyse, o an, bu geceydi. sabahlanan bir gecenin en büyük eğlencesi filmdir zira bilenler bilir. filmden hatırladığım çok iyi deliyi oynayan brad pitt, karizma rollerden sıyrılmış bir bruce willıs ve birkaç güzel gelecek distopyasıydı. bu gece izlediğimde ise, ciddi bir başyapıtla karşı karşıya olduğumu hatırlattı bana. akıl hastanesi sahneleriyle a clockwork orange tadı yakaladım. gelecek tasvirleri blade runner'a koşturdu. zaman yolculuğu üzerine sağlam tespitleri bende matrix ruhunu uyandırdı. "american dream" taşlamaları da fight club'a cuk oturdu.

    fakat bütün bu filmlerdeki farklı havaları bir kenara bırakırsak, 12 monkeys çok daha sağlam bir altyapıya dayanıyor bence. bir kere ana tema olarak zaman yolculuğunu seçmiş olmasının ötesinde, çizdiği james cole karakteri oldukça sağlam bir duruş. yani karakterin iç dünyası ile dış dünyası arasındaki geçişler, psikiyatrinin yine filmde kullanılan temalardan olması, biyoloji ile ilgili göndermeler, modern bilimlere ve pozitivizm'e taşlamalar... sanki her bir sahnesi, her bir planı bir anlam içeriyor gibi.

    bunu daha önce the matrix (1999)'te yakalamıştım. trilogy'nin her bir anını çok gerekli ve anlamlı bulurum fakat ilk filmin yoğunluğu yoktu elbette diğerlerinde. 12 monkeys'te de işte, bariz bir oturmuşluk var. yönetmen kafasındaki hikayeyi hiç eğip bükmeden, fütursuzca ve efektsiz olarak, kahramana bir süperlik katmadan, hatta bir anti-kahraman yaratarak sunma başarısını göstermiş ki, fight club'ın da en sevdiğim tarafıdır bu.

    zaman makinesi bulunduğunda yapılan ilk işin geçmişte insanlığı yok eden virüsü bulmak olması bir yana, birinci dünya savaşı'na giden kahramanın orada vurulmasıyla oluşturulan metafor harikaydı. psikiyatristimizin özellikle kehanetler üzerine çalışıyor olması, filmin asıl kötü adamının da orada karşımıza çıkıyor olması ve rüyanın sürekli kahramanın kafasında dönüp durması, oldukça hoş ayrıntılar. filmi defalarca izlemeye de değecek kılıyor bence. çünkü hiç mi gereksiz ayrıntı olmaz filmde, hiç olmuyor...

    nihayet filmi bir kez daha izlemiş bulunmanın kıvancıyla bu entry'i de noktalıyorum. sigortacı olduğunu söyleyen kadının, virüsü taşıyan adamla iş birliği yaptığına dair olan inancım da sürüyor. en az foucault kadar karamsarım, "güç var olmaya devam ettiği sürece, birileri onu ele geçirmeye devam edecektir..."

    --spoiler--


    (cam irmagi tas gemi - 22 Kasım 2008 09:12)

  • comment image

    filmin sonundaki sigortacı hikayesi, çevirme ya da çevirememe hatasıdır.
    kadın tam olarak ben sigortacıyım değil "i'm in insurance" bir nevi ben sigortayım demektedir,
    son anda işi garantiye almaya gelmiştir,
    içten içe kötü adama bittin olm sen seyirciyeyse mutlu son mesajıdır.

    hoş 5.000.000.000 kişinin ölümü yüzünden batan sigorta şirketlerini kurtarmaya da gelmiş olabilir ;)


    (finkployd - 31 Temmuz 2009 21:23)

  • comment image

    terry gilliam'ın harikalar yarattığı film. sondaki sigortacı muhabbetinden bahsedip, gidiyorum.

    --- spoiler ---

    şimdi james cole abimizin 2035 yılından 1996'ya postalanmasının nedeni virüsten örnek almak ve gelecek zamandakilerle bağlantı kurarak bir bilim adamına virüsü teslim etmek. görev başarısızlıkla sonuçlanmış gibi görünüyor ama aslında mutlu sonla bitiyor. zira cole havaalanındayken telefonla gereken bilgiyi veriyor. twelve monkeys ordusunun bu işle bir alakası yok diye. uçaktaki ablamıza baktığımızda da kendisinin gelecekten geldiği ayan beyan ortada. çünkü 1996 yılında da yaşlı bir şekilde çıkıyor karşımıza. büyük bir ihtimalle yolculuğun devamında virüsü yaymaya çalışan lavuğu katakulliye getirip virüsten örnek alıp geleceğe dönmüş olacak.

    yani ben gelecekteki insanların sigortasıyım gibi bi mana çıkmış oluyor ortaya.

    ---
    spoiler ---


    (fast thinker - 15 Nisan 2010 14:37)

  • comment image

    james: telefon etmeliyim.
    jeffrey: bu dış dünyayla iletişim demektir. bu kaçıkların hepsi telefon edebilseydi, delilik telefon kablolarından süzülerek etrafa yayılır, bütün o zavallı insanların kulaklarına akar, onlara bulaşırdı. her yerde deliler. delilik salgını!


    (us and them - 13 Ocak 2011 01:16)

  • comment image

    ilk kez dün izlediğim için kafamı taşlara vurduğum, en iyi filmler listeme tepelerden giriş yapan terry gilliam başyapıtı.
    filmi yorumlamak zor ve değişik yorumlar mümkün. sözlükte bugüne kadar yazılanları okudum ama gördüğüm kadarıyla kimse benim anladığım gibi yorumlamamış filmi. o yüzden benim de çorbada tuzum bulunsun, buyrun benim yorumum:

    --- spoiler ---

    bir kere kimin iyi kimin kötü olduğu açık bırakılmış filmde. insanların acımasızlığı ve yok olmayı hak ettikleri fikrine bunu engellemeye çalışan kişiler de katılıyorlar (cole akıl hastanesinde, ve kadın doktor son sahnede uçakta). jeoffrey ne kadar deli gibi görünse de tüketim toplumu ve delilik üzerine gayet mantıklı yorumlar yapıyor.

    olayın çözüldüğü yer filmin sonundaki kadının (gelecekteki bilim adamı) 'ben sigortacıyım' sözü. filmin orjinalinde bu 'i am in insurance' şeklinde geçiyor. bunu sigortacı değil garanti anlamıyla yorumlamak lazım. fakat bence bu birçok kişinin dediği gibi bu söz kadının olayı önleyeceği anlamına gelmiyor. kadın uçakta asistana şunları söylüyor:

    "it's obscene, all the violence, all the lunacy. shootings even at airports now. you might say that we're the next endangered species. human beings." (bütün bu şiddet, bu delilik çok iğrenç. havaalanlarında bile silahlar patlıyor artık. sıradaki yok olacak tür biziz desen yanlış olmaz. biz, insanoğlu.)

    bu konuşmaya bakarsak kadın da insanoğlunun gidişatından pek hoşnut değil, ve bence insanların yokolması için uğraşıyor. kadın doktorun görevi virüsün yayılması olayının gerçekleşmesini 'garantilemek', 'i am in insurance' lafını ben böyle yorumladım. baştan beri her şey onun planı. james cole birinci dünya savaşına gönderilmeden hemen önce hazırlanırken doktorlardan biri bu kadın doktora 'he was your choice' (o senin seçimindi) diyor, yani cole'u bu kadın seçmiş. ilk başta 1990 yılında akıl hastanesine yollanmasının bir sebebi var, sadece hata değil bu. amaç cole'un jeoffrey ile tanışıp onun aklına insanların yokedilmesi gerektiği fikrini sokması, ya da o fikri sokup her şeyi başlattığını sanması. her şey hedef şaşırtmaya yönelik, cole'un her şeyi oniki maymun'un planladığını sanması ve bu hedeften şaşmaması lazım. ayrıca psikiyatrın jeoffrey'in babasına telefon edip uyarması, babanın kodları asistanına vermesine sebep oluyor (ya da daha önceden kodlar asistanda olsa bile babanın olayı kontrol edebilmekten uzaklaşması sağlanıyor), böylece asistanın virüsleri ele geçirmesi kolaylaşıyor. bunu yapabilmesi için psikiyatrın cole'a inanması gerekiyor, bu da birinci dünya savaşından kalan merminin balistik sonuçlarıyla sağlanıyor. yani cole'un birinci dünya savaşına gönderilmesi de bir hata değildi, önceden planlanmıştı. son olarak filmin sonunda cole telesekretere ikinci mesajı bıraktıktan sonra jose gönderildiğinde cole'a kadını vurması gerektiğini söylüyor, çünkü virüsü yayanın asistan olduğunu psikiyatr kadın farkediyor.

    bilim adamı kadının gelecekten olayı engellemek için gönderildiğine ve böylece filmin sonunda cole ölse de virüsün yayılmasını engellendiği fikrine katılmıyorum, çünkü virüs içeren şişeler havaalanında güvenlik kontrolünde açıldı zaten.

    geleceğin ve geçmişin zamanda yolculuk mümkün olsa da değiştirilemeyeceği şahane bir kurguyla anlatılmış*. sebep sonuç ilişkisi diye bir şey yok yani filme göre, gelecek ve geçmiş sebep sonuç ilişkisinden bağımsız olarak varlar.

    filmde benim anlamadığım dişsiz eleman. bu adam cole'un kafasındaki sesti aynı zamanda. eğer bu ses de bilimadamları tarafından cole'un aklına sokulabildiyse, bu elemanlar cole'un aklını kontrol edebilecek güce sahipler ve cole'un rüyasındaki koşan adamın da bilim adamları tarafından brad pitt olarak değiştirilmiş olması böylece mümkün olabilir. burada biraz zorlamış olabilirim, ama bu adamın görevini ve cole'un rüyasındaki elemanın neden asistan değil de brad pitt olduğunu ancak bu şekilde açıklayabiliyorum.

    anlamadığım başka bir konuysa psikiyatrin neden cole'u bir yerlerden hatırlıyor olması ve psikiyatrın oniki maymun'un merkezinin duvarına yazdığı yazıyı cole'un hatırlaması. bunun nedeni olayların bi döngü içinde gelişiyor olması sonucu kişilerin geleceği bir şekilde hatırlıyor olmaları olabilir. gerçi bu da geçmiş ve geleceğin sebep sonuç ilişkisinden bağımsız olarak var olduğu tezini çürütüyor.

    ---
    spoiler ---

    bu arada belki buralarda yazılmıştır, hangi ülkede bilemiyorum geçtiğimiz haftalarda adamın biri 'ben gelecekten gönderildim, lhc deneyi dünyayı yok edecek hemen durdurulması lazım' deyince akıl hastanesine kapatılmış. adamın haberlere konu olmasının sebebi ise bunu demiş olması değil, akıl hastanesine koyulduktan sonra ortadan kaybolması. gerçi lhc'nin dünyayı yok etmesi durumunda kimsenin kurtulması pek mümkün değil gibi görünüyor, o yüzden bu elemanın filmi izleyip fazla etkilendiğini düşünüyorum*.

    edit: lhc deneyiyle ilgili haber: http://crave.cnet.co.uk/…-from-the-future-49305387/


    (volaverunt - 27 Aralık 2011 00:34)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filme ismini veren kavram olarak: 12 havari

    nitekim akıl hastanesinde 12 maymunun akıl hocası (?) jeffrey goines babası için "benim babam tanrıdır" diye bağırır.

    tüm film, insanoğlunun büyük oranda yok oluşu, yer altındaki "cehennem", yokoluşu getiren kötü adam, yok oluştan hemen önce ortaya çıkarak hapsedilmiş olan hayvanları serbest bırakan, yerine insanları hapseden, 12 takipçisi olan, çevresi tarafından meczup olarak nitelendirilen biri vs. benzeri ahit göndermeleri ile doludur.

    ---
    spoiler ---


    (bagimsiz elektron - 10 Şubat 2013 05:07)

  • comment image

    bu filmi yeni izledim ve izleyen bir çok yazar gibi ekşi sözlükte hakkında yazılan tüm entry'leri okudum. anladığım kadarıyla filmi izleyen her 10 ekşi sözlük yazarından 5'i film hakkındaki tüm entry'leri okumuş.

    ancak okumakla iyi mi ettim kötü mü bilemedim. nitekim herkes kendi penceresinden bakmış (doğal olarak) ve film hakkında bir çok farklı ve çelişkili şey söylenmiş. filmi daha iyi anlarım umuduyla okurken daha da kafam karıştı.

    ancak en fazla merak edilen ve hakkında fikir ayrılıkları olan nokta, filmin son sahnesi.

    --- spoiler ---

    bu kadar fikir ayrılığı olmasının nedeni de bana göre çeviri hatası.

    nitekim filmin sonunda gelecekten gönderilen kadın profesör (gelecekten gönderiliyor çünkü 2035'teki haliyle 1996'daki hali aynı) "i'm in insurance." diyor. yani ben sigortacıyım şeklinde değil ben sigortayım şeklinde tercüme edilmesi gerekiyordu. gerçi ben sigortayım şeklinde çevrilmesi de yüzde yüz doğru değil ancak filmin gidişatına göre sigortayım şeklinde çevrilmesi sigortacıyım şeklinde çevrilmesinden daha doğru olurdu.

    çünkü ben sigortacıyım şeklinde yorumlandığında genelde şöyle sanılıyor:

    "demek ki bu kadın virüslerin dağıtılmasında ekstra bir güvenlik önlemi olarak gönderilmiş. eğer bir aksilik çıkarsa virüsleri dağıtma işini o üstlenecek."

    böyle olunca da amiyane tabirle film mutsuz sonla bitmiş oluyor ve filmin başından beri amaçlanan şey gerçekleşmemiş oluyor.

    ancak ben sigortayım şeklinde algılandığında ise ortaya çıkan durum şu oluyor:

    "demek ki profesör, james cole görevini yerine getiremezse bir sigorta olarak gönderilmiş. yani james cole'a bir şey olursa görevin geri kalanını profesör yerine getirecek."

    böyle olduğu takdirde ise film mutlu sonla bitmiş oluyor. çünkü james cole ölüyor ve profesör belki uçağı düşürerek belki virüsleri taşıyan adamı öldürerek bir şekilde virüsleri ele geçiriyor ve 5 milyar insanın ölümü engelleniyor.

    ---
    spoiler ---

    filmle ilgili spoiler içermeyen en güzel diyalog ise şudur:

    kathryn railly: "psikiyatri en yeni dindir. neyin doğru veya yanlış olduğuna, kimin deli olduğuna biz karar veririz."

    ayrıca brad pitt'in bazı diyalogları fight club filmindeki diyaloglarını hatırlatıyor. hatta birebir örtüşen bir iki cümlesi bile var.


    (halitkin - 24 Temmuz 2013 14:31)

  • comment image

    eksiklerine rağmen gerçekten güzel bir film. benim gibi kafasını yormayı sevenlere, gizemli film arayanlara, psikolojik kasveti yaşamak isteyenlere ideal bir yapım. şimdi bazı açıklamalarım var. filmi izlemeyenler kesinlikle bakmasın. arzulayanlar okuyabilirler.

    --- spoiler ---

    filmimiz kapitalizm, insanlığın sonu (bir nevi insanların kıyameti), psikoloji ve zaman kavramı üzerine dört farklı yolda gidiyor. en etkisiz kullanılan ve tadında bırakılan kısmı ise kapitalizm kısmı olmuş. diğer üç konu derinlemesine şekilde işleniyor.

    öncelikle belirtmeliyim ki filmin kötü kahramanı bana göre başlı başına ''sigortacıyım.'' sözünü dillendiren ablamız. cole kesin olarak yanlışlıkla 1990 yılına gönderilmiyor. bilerek ve isteyerek o yıla gönderiliyor. onun sorumlusu da bilim adamı rolü kesen sigortacı. böylece cole'u akıl hastanesine yatırıp hem jeffrey ile tanışmasını hem de ona olası bir fikir aşılama psikolojisini yaratmak için o yıla gönderiyor. cole ve railly kendileri için çabalarken diğer yandan insanlığın sonu ve menfaatler güzel bir şekilde işleniyor.

    dişsiz adam hep cole'un peşinde. beyninde, aklında, her yerde.. onun aklına yerleştiren kişi yine bilim sigortacısı. bunu şöyle açıklıyorum... cole'un laboratuvarda perde arkasından gördüğü kişi de dişsiz adam. çünkü o hep orada. dişlerini söktüğü sahneyi anlatırken ''beni izleyemezler çünkü dişlerimi söktüm.'' diye vesvese okuyor. zaten otel odasında cole'un dişlerini sökmesi bu adamın fikirleriyle oynamasına izin verdiğini gösteriyor.

    gelecekte tekrar gönüllü koltuğuna oturtulan cole şu yazıyı görüyor.

    http://d1212.hizliresim.com/14/b/grzjp.jpg

    bu yazıyı görmesinin sebebi ne olabilir? tabii ki sigortacı ablamız. ondan sonra tekrar geçmişe gönderilen cole bu sefer 12 maymun merkezi'nde bu yazıyı görüyor. bu yazıyı railly yazıyor ve onu yazmadan önce danıştığı kişi kim? dişsiz bey. bunlar tesadüf değil.

    http://g1212.hizliresim.com/14/b/grzkr.jpg

    bunu da gördükten sonra cole ''bu yazıyı daha önce gördüm'' diyor.

    http://g1212.hizliresim.com/14/b/grzll.jpg

    yazıyı railly okumadan hemen önce resimde sol tarafta görünen asistanla çarpışıyor. sonra resimde elinde görülen virüsü engellemek için geçiş yerine doğru harekete geçiyor. sigortacı kadın zaman makinesiyle içli dışlı olan biri. neler olup bittiğini çok iyi bildiği için uçağa binen de o, bu resimi railly'nin aklına sokan da o, bunun akabinde gelişen cole'un vurulmasına sebebiyet veren kişi de o.

    http://g1212.hizliresim.com/14/b/grzn8.jpg

    şu kareye dikkatle bakın. aslında tüm insanlık için kırmızı ışık yanmış durumda. ama bu kırmızıyı en çok hissedenler 'wanted' ilanındalar. olan herşey de onlara oluyor. şimdi en önemli soruya cevap vereyim. neden cole'un rüyasında jeffrey var?

    http://g1212.hizliresim.com/14/b/grzpn.jpg

    ''watch it!' repliği geliyor bununla birlikte. hay tipini siktiğimin şu surata bak. neden asistan yok da jeffrey var değil mi? cole akıl hastanesinde ''insanlar herşeyi yok ediyorlar. keşke onlar da yok olsalar ve sadece hayvanlar dünyaya hakim olsa'' sözcüklerini sarfediyor. bunları jeffrey'e karşı söylüyor, jeffrey ondan ilham alıyor ve cole fikri ona verdiği için son derece pişman. bu yüzden kendisine bir idea yaratıyor. burada da başrol jeffrey.. işte bu yüzden orada asistan yerine jeffrey var.

    http://g1212.hizliresim.com/14/b/grzs3.jpg

    şu sahneyi gördüğünüzde aklınıza ilk hangi hayvan gelir? kesinlikle maymun. bu sahneden hemen sonra başta verdiğim sahne gözüküyor. bundan hemen sonra geçmişe dönüldüğünde de ikinci verdiğim sahne peş peşe sıralanıyor. filmde asıl maymun olan bilim sigortacısı. ''bütün bu şiddet, bu delilik çok iğrenç. havaalanlarında bile silahlar patlıyor artık. sıradaki yok olacak tür biziz desen yanlış olmaz. biz, insanoğlu.'' burada asistanla tanışıyor ve kendisinden virüsü bir şekilde alıp kendi yararına kullanıyor. pekin, bangkok gibi şehirlere seyahat edip oralara da bulaştırıyor. tüm dünya böylece mikrop yuvası haline geliyor. filmin finali böyle müthiş bir şekilde bağlanıyor. ayrıca railly'nin dünya savaşı'nda cole'u gördüğü sahnede müthişti. zaman makinesine ait bir çizgi film geliyor filmin bir yerinde. ''bu zaman makinesini ben yarattım'' diyor karakter. filmde gerçekten de zaman makinesi yaratan biri vardı çünkü.

    ---
    spoiler ---

    gerçekten takdire şayan bir senaryo... benim teorim bu şekilde, saygılar.


    (edwood10 - 10 Ağustos 2013 17:55)

  • comment image

    cole, virüsün kaynağını tespit edip, onu geleceğin bilimadamlarının sevecen kollarına teslim edebilseydi eğer bu tam anlamıyla bir zamanlar arası bilgi transferi olurdu. her ne kadar manuel olarak gerçekleştirilse de kah geçmişten geleceğe kah gelecekten geçmişe bilgi taşımak hem geçmişi hem de geleceği aynı anda değiştirmek anlamına gelir ki bu durumda olaylar kendi kendilerinin hem nedeni hem de sonucu oluverirler. bu, bizlerin şimdiki evren görüşümüzle kolayca kavrayabileceğimiz bir durum değildir. sayın cole 1996'ya değil de 1896'ya geri dönüp einstein'a genel görelilik kuramının ayrıntılarını taşımış olsaydı genel göreliliği einstein'ın buldugunu söyleyebilir miydik? tersinemezlik gibi doğrusal zaman anlayışının ürünü düşünceler zaman yolculuklarının sonuçlarını betimlemede yetersiz kalıyorlar bana kalırsa; bu, ışığın bir ivmesi oldugunu düşünmeye benziyor.

    peki ya eğer kainat zaten kurallara tabi olmakla kendi kendisini bir tür doğal "garanti" altına almışsa; ya kainatı değiştirmenin zaten hiç bir yolu yoksa; ya tersinemezlik zamandan bağımsızsa?

    ne yazık ki kafalarımızdaki sorular her zaman cevaplarından çok önce beliriyorlar. tabi eğer bir cevapları varsa.


    (sirius - 8 Mart 2004 23:48)

  • comment image

    terry gilliam’ın artık bir bilimkurgu ve kara-film klasiği olarak kabul edilen sinema eseri. 12 maymun, ana bağlamını zaman yolculuğunun paradoksları, ekolojik tehditler ve insanlığın sonu çerçevesinde kuran ve delilik üzerine yaptığı çarpıcı göndermelerle, virüsler, sapkınlık ve teröre dair kurgularıyla, içinde yaşadığımız çağı yorumlama konusunda çarpıcı açılımlar getirmekte.
    12 maymun filminin dünyasında, 1996 yılında, yapısı bilinmeyen bir virüsün salgını insanlığın büyük bölümünü yok eder. kurtulan az sayıda insan da yerin altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. 2035 yılına gelindiğinde, bir grup bilimadamı zaman yolculuğunu sırrını çözer ve film, (aynı zamanda bir makum olan) james cole’un (bruce willis) bu bilimadamları tarafından, suçunun affedilmesi karşılığında, riskli bir yöntemle zamanda geriye 1996 yılına, salgına neden olan virüsü yaydığı iddia edilen 12 maymun örgütünü bulmak ve virüs yapısına dair bilgi toplamak amacıyla gönderilmesi ile açılır.
    neden sonra, james cole, 12 maymun örgütü ile ilişkili olduğunu tahmin ettiği jeffrey goines’ı (brad pitt) bir akılhastanesinde bulur. yönetmen 12 maymun’da tımarhaneyi önce, delilerin dünyası ve “akıllı” dünyayı karşılaştırabilmemiz için kullanır ve bir akıl hastası olan jeffrey goines’u adeta foucault’nun ağzından konuşturarak “delilik çoğunluğun koyduğu kurallardır” der. “doğru yok, yanlış yok, sadece çoğunluğun kararı var!” kimin deli, neyin delilik olduğuna karar veren de çoğunluktur. goines’e göre, dün tüm insanları mikropların varlığına inandırmaya çalışan dr.semmelweis deliydi, bugünse, ilaç ve deterjan sattırmak amacıyla uydurulduğunu düşündüğü için mikropların varlığına inanmadığını söyleyen biri delidir artık.
    tam bu noktada, gilliam kamerasını, deliliğin tanımını tersyüz edecek şekilde çevirir. hastane koğuşundaki televizyondan son derece akıl-dışı sloganlar içeren bir reklam akmaktadır. akılhastanesi bir anda “aklın tamamen özgür olabildiği belki tek durum olan deliliğin tadını çıkarabileceğiniz, düzen dışı mutlu bir dünya” olarak belirir bu sefer gözümüzde. ve jeffrey goines yanında yatan james cole’a tımarhanenin demir parmaklıklı pencerelerini göstererek şöyle der: “dışardakileri bizden koruyorlar. dışardakiler bizden daha deli olduğu halde.” veya tam tersi, parmaklıklar, onları dışardakilerden korumak içindir.
    bundan sonra, deli ile akıllı arasındaki sınır yıkılır ve duvarlardaki yazılamalarla reklam panolarının, sokakta yatanlarla harıl harıl işlerine koşuşturanların birbirine karıştığı, delilerin kapatılmak yerine salıverildiği ve belki de zaten herkesin bir şekilde delirmiş olduğu, bir dünya sergilenir, filmin arkaplanında. farklılık imkanının yokolduğu rayından çıkmış böylesi bir düzen, önünde sonunda “insanlığın doğanın kanseri olduğu” gibi bir fikri saplantı haline getirecek sapkınları doğuracak ve bu sapkınların terörü ve feleketi karşısında düzen boyun eğecektir.


    (verwandlung - 9 Haziran 2004 20:07)

  • comment image

    kurgusal içerik itibarı ile matematiksel fiziğin time travel fenomenini açıklamaya yönelik radikal yaklaşımlarından biri olan wormholes and consistency prensibini beyaz perdeye taşıyan, 95 yılının sinema teknolojilerinin el verdiğince oldukça iyi kotarılmış, günümüz abartılı efektlerinden (ne mutluki) nasibini alamamış ve o şahane
    soundtrack albümü ile fiction tarzında kült olmuş muhteşem bir brad pitt ve bruce willis filmi.

    consistency prensibi zaman yolculuğu konseptinin consistent (tutarlı) yaklaşımlarını irdeleyen bir teoremdir. time travel etkisine sahip bir wormhole'ün iki ağzını düşünün ve bu girişlerden birine yaklaşmakta olan bir cismi. wormhole'ün time travel etkisi yüzünden bu cismin deliklerden birine girmeden önce diğer delikten dışarı çıkacağı düşünülür. bu durumda cismin kendisi deliğe girene kadar ortamda bir de kopyasını barındırır. cismin ve kopyasının birlikte varolduğu süreç içerisinde çarpışma olasılıklarını inceleyen consistency prensibi, fizik ve mantık kuralları içerisinde olası 3 durumdan consistent yani tutarlı olan 2 çarpışma olasılığı üzerinde durur.

    1. olasılık:
    kopya-cismin çarpışma sonucu gerçek-cismin deliğe girişini engellemesidir ki
    nedenini ortadan kaldıran bir sonuç olarak tutarsız bir olasılıktır.
    2. olasılık:
    slight strike olarakta bilinen ve gerçek-cismin deliğe girişini engellemeyen
    bir çarpışma olasılığıdır. neden-sonuç ilişkisine ters düşmeyen tutarlı bir olasılıktır.
    3. olasılık:
    deliğe girmeye hiçte niyeti olmayan gerçek-cismin, kopyası ile çarpışması sonucu deliğe yönelerek kopyasının varlığına anlam ve gerçeklik katan tutarlı bir olasılıktır.

    kendisini 96 yılında bulan willis'in o zaman için kulağa fantazi gibi gelen fakat yakın zaman içinde dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğunun yok olmasına (all i see is dead people) sebep olacak olan virüs'ten pitt'e bahsederek gereksiz işlerle uğraşan army of twelve monkeys'in populayson yıkımının nedeni olmasını yada yıkımın başlamasına sebebiyet veren unsurlardan biri olmasını kurgulayan film neden-sonuç ilişkisini consistency prensibinin 3. olasılığı çerçevesinde irdeleyerek seyirciye muhteşem bir ikilem ve olağanüstü bir zihinsel şölen sunar.


    (kronik sizofren - 10 Haziran 2004 17:26)

  • comment image

    bir gün alsancakta vcd satan bir çocuğa "12 maymun var mı?" sorusunu yönelttiğimde "abi o yok ama 9. kapı var" şeklinde bir cevaba maruz kalmama neden olan filmdir..


    (neverthere - 25 Temmuz 2004 17:44)

  • comment image

    aynaya ayna tuttuğunda sonzuza kadar aynı görüntüyü görürsün...işte insanda o etkiyi yaratan film.


    (arsinoe - 26 Temmuz 2004 01:44)

  • comment image

    --- `tam spoiler olmasa da "spoiler yapar mıyım" kaygısı güdülmeden yazılmıştır` ---

    zaman yolculuğunu en muhteşem kullanan, üstelik kurgusundaki zaman anlayışından dolayı da neredeyse her zaman yolculuğu içeren filmin düştüğü sebep-sonuç ilişkileri kaosuna düşmemiş film.

    elbette ki zaman yolculuğu işlenmesi zor bir temadır.. yirmi sene öncesine gidip bir adama ters ters bakmak, kelebek etkisi sonucu üçüncü dünya savaşına yol açıp yirmi sene sonrasını insanların neslinin tükendiği bir çöl haline getirebilir. ama yirmi sene sonrası bir çölse oradan birisinin geçmişe gelip ters ters bakması mümkün değildir, bu durumda savaş da çıkmaz ve herşey eskisi gibi olmalıdır.. bu durumda yirmi sene sonrasından birisinin gelmesi tekrar mümkün hale gelmiştir, bu böyle uzar gider.. bu paradokslar batağında zaman yolculuğu konusu işlemeye kalkışmak bile cesaret isteyen bir iştir. (geçmişte asansörü bulan adam ölünce gelecekte asansörlerin yokolduğu ancak asansör boşluklarının aynen kaldığı komik filmleri hatırlayınız)

    bu film ise zaman yolculuğunu bambaşka bir yaklaşımla ele alır. şöyle ki bu filmde a olayının b'nin sebebi olması için b'den önce gerçekleşmiş olması gerekmemektedir. çocuk james cole ve yetişkin james cole aynı tarihte aynı yerde bulunabilirler. bunun sebebi olayın gerçekleştiği tarihten yıllar sonra james cole'un geri gönderilmesidir. ancak geleneksel bilim kurgu mantığının aksine, havaalanındaki olaylar bir kere olmuş, zaman geçmiş, cole büyümüş ve tekrar gönderilip ikinci seferde olaya dahil olmuş değildir. james cole'un yetişkin hali, olay ilk gerçekleşirken de oradadır. bu klasik zaman anlayışını sarsan bir mantık olsa da bütün filmdeki olaylar sadece bir kere ve filmde gösterildiği haliyle gerçekleşmiştir.

    iki boyutlu canlılar düşünelim, sadece x-y düzleminde yaşayan.. çok güzel bir örnek olmasa da bütün ömrünü bir masanın üstünde geçiren bir solucan bizim modelimiz olabilir. bu solucan sabit bir hızda, üçüncü boyut olan z yönünde masayla beraber hareket etmek zorunda bırakılsın. asla üçüncü boyutu anlayamayacak bu canlılar, örneğin masaya tepeden bir kitap koyduğumuzda bu cismin nereden geldiğini asla idrak edemeyecektir. bu solucan yalnızca kendisiyle aynı hızda z yönünde hareket eden cisimlere akıl erdirebilir. aynı şekilde n boyutta işlem yapabildiği halde 3 boyuta sıkışmış ve zaman içinde zorla yol alan insanoğlu da, dördüncü boyut olarak değerlendirilebilecek "zaman" kavramındaki alışık olmadığı bağlantıları algılayamamakta çok haklıdır, ama bu durum bu bağlantıların olamayacağı anlamına gelmez.

    bu filmde de bu olgu sonuna kadar zorlanmıştır. filmdeki zaman anlayışına göre herşey herşeyin hem sebebi hem sonucudur. "ama şu değişik olsaydı" demek anlamsızdır, çünkü başından sonuna kadar tüm "zaman" zaten olmuş bitmiş bir video kasedi gibidir. geçmişe giden birisi geçmişi değiştiremez çünkü olaylar zaten o geçmişe gittiği için bu şekilde gelişmiştir.

    bu özelliği sayesinde bu film bence bir sci-fi başyapıtı ve modern kader anlayışının temelidir.

    railly: peki sen bizi kurtarmaya mı geldin yani?
    cole: sizi nasıl kurtarabilirim ki? bunlar zaten oldu bitti..


    (dae - 26 Mayıs 2005 23:34)

  • comment image

    filmin sonundaki "sigortaciyim" repliginin aciga kavusmasi mumkundur aslinda

    --- spoiler ---
    sigortaci, pazarlamaci gibi meslekler ozellikle amerikan kulturunde en alt siralarda yer alir. sigortaci olan kadin, 2035 yilinda tum bir sehrin, (hatta dunyadaki sag kalanlarin) yoneticisi olmustu. bu hem iktidar kavrami uzerine sorular sordurur: "iktidar her zaman yetkinlerin elinde midir?", "erkin dagiliminda kisisel beceriler mi, yoksa donemsel olgular, tesadüfler mi daha etkilidir?".

    yaratacagi ikinci onemli soruysa, gelecegin toplumundakiler acaba gercekten virüsü yok etmeyi istiyorlar mi? ne kadar sefil de olsa bir sehrin/dunyanin yoneticisi ve tek hakimi onlar. eger virusun 1996'daki dagitimi engellenirse bu insanlar yine siradan, vasat hayatlarina geri donecekler. acaba gercekten virusu yok etmek istiyorlar mi, yoksa var olan duzenin devamini istiyorlar, ama milleti inandirmak icin bir kurtarma operasyonu duzenliyorlar, bunun da basarisiz olmasi icin cole adindaki yari deli/yari sucluyu mu gorevlendiriyorlar? bu gorev en basindan itibaren ölü bir görev mi?
    ---
    spoiler ---


    (umka - 19 Eylül 2005 16:28)

  • comment image

    filmin kurgusunun zaman yolcuğu üzerine kurulmuş olması filmin ortaya koyduğu çok önemli bir noktayı sanki önemsizmiş gibi göstermektedir. filmde her ne kadar cole zamanda yolculuk yapıp başından elvan çeşit şey geçmesi, tımarhane sahneleri ve neyin gerçek neyin sanrı olduğunu ayırt edememesi vs vs. bütün bunların ardında virusun bilincli olarak üretildiği ve bilincli olarak bir bilim adamı tarafından dünyaya bulaştırılmış olması çok önemlidir.

    matrix filmlerinden ilkinde ajan smith morpheus'a insanlık hakkında bir söylev veriyordu. ve davranış şekli olarak insanlığı bir viruse benzetiyordu, insanlık bu gezegen için bir virus'tü, bu filmde ise insanlığı bir virus yok edip dünyayı hayvanlara veriyor...

    bu gezegen üzerinde bu sekilde yasamaya devam edersek (ki bence geri donulemez noktayı gecmis bulunuyoruz) çok yakın bir süre içinde kendi sonumuzu ve diğer canlıların sonunu getireceğimiz gayet aşikardır.

    filmde kötü adam olarak lanse ediliyor olmasına rağmen turuncu saçlı bilim adamı kardeşimiz, sadece insanları etkileyecek olan virus ile dünyayı kurtarmıştır aslında. mevsim dengesizlikleri ve çoğalan doğal afetler, dünyayı mahvettiğimizi gösteriyor olması ve bizim bunu görmemeye inat etmiş olmamız. o bilim adamının yaptığı eylemi ne kadar haksız ve ne kadar delice bulduğumuz bunların hepsi tipik insan bakış açısı, artık dünyaya insan gözünden değilde başka bir gözden bakmamız lazım, büyük kızılderili şeflerden birisi ki ne kadar bilgece söylemiş o sözü; son ağaç kesildiğinde ve son nehir kuruduğunda milyarlarca insan ne yapacak? kaçınılmaz olarak yok edeceğiz kendimizi (böyle giderse)...

    yani dostlar bu filmde zaman atlaması yada yolcuğundan, brad pitt yada bruce'un oyunculuğundan çok daha önemli bir gerçek var. bazı insanlar bizlere birşeyler anlatmaya çalışıyor, insan olmamasına rağmen ajan smith bize birşeyler anlattı ve dediki:
    "türünüzü sınıflandırmaya kalktığım bir günde sizin aslında memeli olmadığınızı anladım..."
    kötü adamları seven kardeşiniz...


    (abdulica - 21 Aralık 2005 21:59)

  • comment image

    bilimkurgu klasiği. izleyin, izlettirin. kimseyi de film sırasında aydınlatmayın, soru soranın ağzına gri renge bürünmüş beyaz çoraplar içindeki ayağınızı sokup kafasını yavaş yavaş ekrana çevirin. izlesin, anlasın. zaten tekrar izlemek isteyecektir; istemezse ağzına başka bişey sokun, bi daha da görüşmeyin.
    böyle bi film işte... aşmış...


    (hooker with a penis - 24 Ocak 2006 23:56)

Yorum Kaynak Link : twelve monkeys