Süre                : 1 Saat 43 dakika
Çıkış Tarihi     : 12 Ekim 2011 Çarşamba, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Korku,Gizemli,Bilim Kurgu
Taglar             : yabancı,Bilim insanı,Antarktika,kar,Yabancı yaratık
Ülke                : ABD,Kanada
Yapımcı          :  Morgan Creek Entertainment , Universal Pictures , Strike Entertainment
Yönetmen       : Matthijs van Heijningen Jr. (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Eric Heisserer (IMDB)(ekşi),John W. Campbell Jr. (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Mary Elizabeth Winstead (IMDB)(ekşi), Joel Edgerton (IMDB)(ekşi), Ulrich Thomsen (IMDB)(ekşi), Eric Christian Olsen (IMDB)(ekşi), Adewale Akinnuoye-Agbaje (IMDB)(ekşi), Paul Braunstein (IMDB)(ekşi), Trond Espen Seim (IMDB)(ekşi), Kim Bubbs (IMDB)(ekşi), Jørgen Langhelle (IMDB), Jan Gunnar Røise (IMDB), Stig Henrik Hoff (IMDB), Kristofer Hivju (IMDB), Jo Adrian Haavind (IMDB), Carsten Bjørnlund (IMDB), Jonathan Walker (IMDB), Ole Martin Aune Nilsen (IMDB), Michael Brown (IMDB)

The Thing (~ Şey) ' Filminin Konusu :
Bir fosil bilimcisi olan Kate Lloyd (Mary Elizabeth Winstead) hayatının en önemli araştırmasını yapmak için Antartika'nın izole edilmiş bir bölgesine gider. Burada bir Norveçli bilimadamlarından oluşan bir araştırma grubuna katılan Kate, milyarlarca yıldır buzun altında donmuş olarak kalan bir organizma keşfeder. Fakat artık yaratığın uyanma vakti gelmişti. Gerçekleştirilen basit bir deney esnasında buzu kırıp canlanan yaratık ekibin elinden kaçar. Bilimadamlarının başı olan Dr. Sander Halvorson araştırmaya devam etmekte inat ederken, Kate ekibin helikopter pilotu Carter (Joel Edgerton) ile beraber hareket ederek yaratığın herkesi öldürmesini engellemeye çalışır. Bu boş ve terk edilmiş geniş arazide dokunduğu her şeye bürünebilen uzaylı yaratık, insanları da birbirine düşürecektir.... Hollandalı sinemacı Matthijs van Heijningen Junior'ın ilk yönetmenlik çalışması olan The Thing, 1982 tarihli John Carpenter klasiği olan aynı adlı filmin başlangıç hikayesini beyazperdeye taşıma amacında. Başrollerde ise Mary Elizabeth Winstead ve Joel Edgerton yer alıyor...


  • "yaşlandığımı suratıma tokat gibi çarpan, 2011 yapımı süper film.zira yorumları okuyunca, "1982 yapımı da varmış, bu prequelmiş öbürünü izlemek lazım" şeklinde cümleler gördüm."
  • "dönüşme sahneleriyle "iğrenç" kelimesini yeniden tanımlayan john carpenter deliliği. kan testi gerilim olayını aşmıştır, derim yırtılıyordu gerilmekten."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---
    müzikleri ennio morricone tarafından bestelenen ve oyuncu kadrosunun tamamı erkeklerden oluşan bir filmdir. coğrafya derslerinde "6 ay gündüz 6 ay gecenin hüküm sürdüğü mekan" olarak bizlere sunulan kutuplarda her ne hikmetse normal bir şekilde gündüz ve gece olgusu devam etmektedir. * norveçlilerin köpeği kovaladıkları sahne gündüz vakti gerçekleşmekte iken sonrasında olaylar gece devam eder.*
    ---
    spoiler ---


    (seyh ul munafik - 6 Kasım 2006 10:12)

  • comment image

    --- spoiler ---
    filmin sonunda "the thing" macready'dir, dikkat edilirse olayı araştıran fuchs (başkası da olabilir tam emin değilim) macready'e organizmanın çok hızlı yayıldığını ve herkesin kendi yemeğini kendi hazırlaması gerektiğini söyler, yani ağızdan, çataldan, tükürükten rahatça geçebilen birşeydir, filmin son sahnesinde ise macready içki şişesini childs'a uzatır, ve onun da dönüşmesini sağlar. çok güzel attım biliyorum, ama olsun.
    ---
    spoiler ---


    (lindemann - 31 Ocak 2009 05:02)

  • comment image

    iyi film böyledir işte. aradan 27 yıl geçer ama yine de izlediğinde “vay be” dersin. adam bir “dın dınn” diye arka fon midisi koyar “ulan nolacak lan” diye merakla izletir filmini. neymiş kadın çığlığı olmadan da irkilip, gerilebiliyormuşuz.

    o dönemde o denli başarılı yaratığa dönüşme sahnelerini nasıl çekmişler inanamıyorum doğrusu. bilgisayar efekti diye bir şey de yok doktorun mutasyon simülasyonundan da gördüğümüz üzere.

    --- spoiler ---

    başta çok güzel bir ters köşe yapıyor film. bir yerlerden bi yaratık fırlayıp herkesi yemeye başlayacak diye beklerken “yaratık içimizde” diyerek sırıtıyor bize yönetmen.

    garip bir gerçeklik hissi var filmde. misal biri flamethrower ile bir yaratığı tutuşturduğunda hemen arkadan iki elemanın yangın tüpleriyle gelip söndürmesi hikaye gerçekmiş gibi hissettiriyor. doktorun kafayı sıyırması, elemanların birbirine güvenememesi, kim yaratık kim değil ikilemleri tam da “böyle bir ortamda böyle bir şey yaşansadı aynen bunlar olurdu” dedirtiyor.

    palmer’ın yaratığa dönüştükten sonra windowsun kafasını kendi kafasıyla yediği sahne gördüğüm en yaratıcı sahnelerden biriydi.

    merak ettiğim şey flamethrower’ın bilimsel araştırma üssünde ne işi vardı. vardır elbet bi açıklaması.

    ---
    spoiler ---

    içindeki her bir diyalog, her bir nüans ayrı bir filme ilham olacak nitelikteki bu filmi hala izlememiş olan varsa hemen izlesin.


    (xibillian - 23 Kasım 2009 17:16)

  • comment image

    aşmış oyunculuk yeteneğiyle göz dolduran bir köpeğe sahip film. etrafta sinsi sinsi dolaşması, çevresine kolaçan eden gözlerle ağır ağır bakınması falan görülmeye değerdir. bildiğin köpek resmen rol kesmiş, hepimizi büyülemiştir. filmin kendisine gelecek olursak; çağının imkansızlığına kafa tutabilmiş ender yapımlardan biri. korkutuyor, geriyor, hoplatıyor, paranoyaya bağlıyor. üstelik bunları da, izleyicisini sıkı sıkıya kavrayarak gerçekleştiriyor. izlenilmeli.


    (lali berte - 18 Nisan 2010 00:44)

  • comment image

    filmde mac ve windows adinda 2 karakter vardir. mac zaten basrolu cektigi icin olaylari yoneten kral adamimizdir, windows da gorev verildiginde yapmayan, kafasi yarali kerestenin biridir. filmin de 1982 de cekildigini goz onune alirsak john carpenter in ne kadar ileri goruslu oldugunu anlariz.


    (spleen - 20 Ocak 2003 16:27)

  • comment image

    80'lerin başında yapılan filmlere ayrı bir ilgim var. bunun nedenlerinden bazıları das boot, blade runner e.t ve de the thing olarak sıralayabilirim.. herhalde aklımın ilk o dönemde erdiğini düşündüğümde, o devirde geçen her şey mükemmelmiş gibi geliyor.. çocukluğun mükemmelse her şey süper.

    bu bakış açısıyla filmi değerlendirmem, objektif bir yorum yapmam mümkün değil, ama çok seviyorum ben bu filmi.. teknik yeterliliği su götürmez bir gerçek, oyunculuk bakımından eksiklikler olabileceğini kabul ediyorum. orijinal alt yazılısını seyredince ortaya dökülüyor bazı şeyler. üstünü örtüyorum..

    filmin antarktikada geçmesi beni cezbeden en önemli şey.. ilkokul ikide öğretmen atlas alın ulen diye emir vermişti.. biz de aldık tabi.. atlasla ilk tanışmamdı.. akşamları saatlerce atlas okurdum ben, en ilgincime giden yer de antarktikaydı.. şelf nedir diye öğretmene sormuştum.. kadıncağız afalladı kaldı..

    filme dönersek,

    --- spoiler ---
    norveçli ekip bu ufo enkazının bulunduğu çukuru keşfettiğinde o batık kaç yıldır oradaydı sorusu akıllara düşüyor. antartikada gömüyü açmak buzulu kazmak nereden baksan 10 sene sürer. diyelim kayıp ufoyu cıkardılar.. ama ben olsam öyle cillop gibi her tarafı açık hale getirmeye uğraşmam. bunun buz altı taraması, gızıl ötesi berisi kamerası var, topoğrafyayı çıkarıp en yakın kapıdan bodoslama dalarım yatıra..

    ama film görsellik demek.. neyse onu göstereceksiniz kabak gibi.. holivud sistemi.. ekip girdiğinde uzaylı alien'i bulaştırabilecek en az bir canlı yaratığın orada bulunması gerekiyor. eğer bu itneler 10 küsür bin sene yaşıyorlarsa orasını bilemem... demek ki taze bir olayın üzerine norveçliler oraya ilgi göstermişler..

    ulan amerika her boku bilir tezi çürüyor burada.. norveç ne lan?

    --- spoiler ---


    (bormaz - 30 Mart 2011 23:13)

  • comment image

    2011 yapımı ,1982 yapımı filmdeki olayların öncesini anlatan çok ama çok güzel film 1982 yapımı the thing'i ilk izlediğimde inanın tüylerim ürpermişti yıllar sonra tekrar izlediğimde reklamsız film arasız şekliyle gene aynı duyguya yakın duygularla filmi bitirdim üçüncü dördüncü izleyişlerde de birşey değişmedi.çünkü öyle akıcı bir filmdiki back to the future da olduğu gibi aynı şeyi defalarca izlememe rağmen aynı hisleri tekrar tekrar yaşıyordum.aslında bu film 1982 yapımı kesintisiz izledikten sonra yahu vardır kardeşim bu hollywood mal değilya mutlaka ikinciyi üçüncüyü çekmişlerdir diye baya bir araştırdığım ama bulamadığım ve gerçektende devam filmini sonuna kadar hakeden filmin ironik bir şekilde öncesi.bence çok güzel toparlamışlar mevzuyu artık ikinci film durumuna düşen 1982 yapımı filmden araklama birkaç şey var ama (bkz: swh) olsun.eğer uzay gemisinin yüzbinyıl önce dünyaya nasıl düştüğünüde göstermeyeceklerse adamakıllı bir devam filmi olmalı gelecek 3. filmle ilgili tek korkum amerikan ordusu muhabbettleri olmaz inşallah yok amerikalılar bizden birşeyler saklıyor ,uzaylı kalıntılarını ve gemiyi amerikada götürdükleri gizli deney merkezi varmış meğer, uyuz bir amerkan subayı cia vss gibi artık mide bulandıran şöyler olmaz inşallah.

    tamam kardeşim amerikalıların bilimi teknolojisi üstün ama en azından ben çocuk değilim artık filmlerdeki kadar bilgi teknoloji olsaydı veya araştırma yapsaydı bu ibneler şu an bütün dünya o teknolojilerle amerikan devletinin işgali altında olurdu.bana kapitalizmle masonlukla yapıyolar diye mesaj atmayın kardeşim.bizde amerikalılar kadar hem zeki hemde orospuçocuğu yöneticiler olsa bizde parayla masonlukla yönetiriz ,bulgaristanda yönetir demokratik kongo cumhuriyeti de yönetir dünyayı.


    (undeadtr - 25 Kasım 2011 15:57)

  • comment image

    eski film izlenmediyse, ya da benim gibi eski film uzun zaman önce izlenmişse, önce yeni filmi sonra eski filmi izlemekte fayda var diye düşünüyorum.
    açıkçası yeni filmden bu kadar detay ve akıcılık beklemiyordum izlemeden önce. ancak yönetmenin gayet başarılı bir iş çıkardığını ve eski filme harika bir bağlantı yaptığını rahatlıkla söyleyebilirim şimdi. 30 sene öncesinden kalan ayrıntıları tek tek görmek mümkün.
    şimdi bu ivmeyle devamını da çekerlerse şaşmamak gerekir, ki zaten hikaye de buna müsait.
    kısaca, her ikisi de gayet izlenebilir filmlerdir efendim.


    (theodeme - 1 Aralık 2011 12:59)

  • comment image

    prequel'i gayet iyi çekilmiş. 8/10

    --- spoiler ---

    filmin başında lars'ın ingilizce konuşamadığını söylediklerinde dedim kesin bu sona kalacak.
    tabi bir de tüm film boyunca yeşil helikopteri aradı gözlerim, ve yönetmen de sonunda tokadı çaktı.

    ---
    spoiler ---


    (cnnbs - 5 Aralık 2011 21:26)

  • comment image

    --- spoiler ---

    2011 versiyonunda filmin sonunda kate'in carter'ı öldürdüğü sahnede carter'ın ağzından su buharı çıkmaktadır. yönetmenin tek hatası bence buradadır. zira 30 yıllık su buharı teorisine göre ağızdan su buharı çıkartan thing olmaz.

    ---
    spoiler ---

    film şükela olmuş tabi.


    (orgasmico - 14 Aralık 2011 03:42)

  • comment image

    yaşlandığımı suratıma tokat gibi çarpan, 2011 yapımı süper film.

    zira yorumları okuyunca, "1982 yapımı da varmış, bu prequelmiş öbürünü izlemek lazım" şeklinde cümleler gördüm.


    (spartacusun donusu - 16 Aralık 2011 11:26)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ilk filmi (carpenter'ınkini) herhalde bi yirmi sene vardır seyrettiğim, o yüzden bu yeni yapımın finali öyle helikopterden köpeğe ateş etmeli bitince bu nasıl son lan deyiverdim.. nerden hatırlayayım yirmi sene önceki filmin öyle başladığını. ancak imdb'deki faq kısmında görünce youtube'dan ilk filmin ilk on dakikasını açtım da haaaaa deyiverdim. prikuğl falan olduğunu bilmiyordum ben, tekrar çekim sanıyordum.

    uzay gemisindeki kübik animasyon zımbırtısını hiç sevmedim, zaten film çekilirken o an orda olmayan, sonradan bilgisayarla eklenmiş şeyleri hiç sevmem (cgi efektleri de), oyuncu boş boş havaya sanki orada bi şey varmış gibi bakmak zorunda kalır, bütün gerçekçiliği yok eder falan fıstık..

    film bittikten sonra 82 versiyonunun ilk on dakikasını seyrederken sadece o kısacık sürede bile birden seksenleri hissedebildim. bu son yapımdaysa iyi bi seksenler intibası yaratamamışlardı. film gayet de 2012'de geçiyor gibiydi. oysa bi iki basit grafikli video oyunu falan oynasalardı, ve daha sakil giyimleri olsaydı o zaman seksenlerde geçtiğini anlayabilirdik.

    neyse işte kafama takılanlar bunlar.. ha bi de kate'i oynayan kızı film boyunca lan bu final destination'daki kız mı, yok o kız daha güzeldi falan diye seyrettim.. oymuş. yani hala güzel ama.. ne bileyim eskiden daha bi albeniliydi. öyle..

    ---
    spoiler ---


    (brick top - 17 Ocak 2012 07:18)

  • comment image

    filmin girişinde norveçli elemanın norveççe söyledikleri şunlarmış:

    "se til helvete og kom dere vekk. det er ikke en bikkje, det er en slags ting! det imiterer en bikkje, det er ikke virkelig! kom dere vekk idioter!!"

    "gidin buradan. o köpek başka bir tür! o bir yanılsama, gerçek değil! gidin buradan aptal herifler!"


    (nicomedian - 24 Haziran 2013 12:23)

  • comment image

    2011 yapımı (prequel) olanı izlemeyi düşünen herkesin alttaki uyarımı kesinlikle dikkate alması gereken filmdir. zira indireceği türkçe altyazının son kısmının şimdilik %100 yanlış olma durumu vardır. divxplanet'a doğru altyazıyı yükledim artık yarın mı ertesi gün mü onaylanır bilemiyorum... velhasıl izlemek isteyenler ya birkaç gün beklesin altyazının divxplanet'da görünmesi için ya da direkt benimle iletişime geçsin... alttaki feci spoiler içeren kısmı da kendi iyiliği için okumasın lütfen...

    edit: altyazı yüklemenin belli kriterleri var. daha önce çevirmenle iletişime geçip altyazıları düzelttirmeyi deneyeceğim. ulaşamazsam site yönetimiyle iletişime geçeceğim... siz bir sonraki editime kadar veya bu edit kalkana ve üsteki paragraf değişene kadar izledikten hemen sonra gelip aşağıdaki spoiler kısmını okuyun...

    evet;

    spoiler geliyorum der!

    şimdi efendim dikkatsiz bir izleyici değilseniz filmin başından beri sarışın olan helikopter pilotumuzun (carter) sol kulağında bir adet küpe olduğunu farketmişsinizdir. bu durum pilotumuz esas kızımız (kate) ile uzay aracına girene kadar devam eder. yani başından beri carter hiç dönüşmemiştir, hep insandır. kate, filmin sonlarında kaçan uzaylıyı yakalamak için carter'la araca binerken de önce tedirgin bir bakış atar ve kulağında küpesi olduğunu görüp rahatlar. yine dikkatsiz değilseniz filmin sonunda, kate ve carter birlikte uzaylıyı uzay aracında gebertip dışarı çıktıktan sonra kar aracına binerlerken sürekli carter'ın kulağında küpesi olmadığını gözümüze sokmuşlardır. bu demek oluyor ki uzay aracında carter, onu görmediğimiz sırada yakalanmış ve dönüşmüş, uzaylılardan biri olmuş. kate araca binerken carter'ın kulağında küpesi olmadığını farkeder. uzay aracındayken dönüşmüş olduğunu anlar ve şunu (alev tabancası) arkaya bırakayım bahanesiyle arkaya gider ve tabancayı tüpü kuşanıp gelir. carter'a;

    ''üsse geri döndüğünüzde insan olduğunu nasıl anladım biliyor musun?'' der.
    ''hayır'' der carter.
    ''küpen'' der kate.
    carter elini küpe olmayan sağ kulağına atar çünkü hangi kulağında küpe olduğunu bilmiyordur.
    ''diğer kulağındaydı'' der kate. ama zaten sol kulağında da küpe yoktur. ancak bu da önemli değildir. carter küpenin olmamasını da geçiniz hangi kulağında küpe olduğunu bile bimiyordur ve kate'in durumu farkettiğini anlamıştır.
    ''hayır'' der carter. durdurmak ister kate'i ama çok geç. carter ölmelidir ve öyle de olur...

    şimdi gelelim soruna; filmi türkçe altyazılı izlemiş olanların hepsi bu sahnede kate'in malum cümlesindeki ''insan olduğunu'' kısmını ''insan olmadığını'' şeklinde okumuşlardır çünkü divxplanet'da batigol-7'nin çevirdiği türkçe altyazının kaynağı olan ilk ingilizce altyazı hatalıdır. orada kate'in bu cümlesi ''you know how i knew you weren't human when you showed up back at base?'' şeklinde yanlış olarak yer alıyor. batigol-7 de bunu çevirirken hiç filme bakmayıp ya da kontrol ederken dikkat etmeyip olduğu gibi çeviriyor ve karışıklık oluyor. aslında söz konusu satırın doğrusu ''you know how i knew you were human when you showed up back at base?'' şeklinde yer alıyor doğru ingilizce altyazılarda. yani divxplanet'taki diğer iki ingilizce altyazıda olduğu gibi. bütün karışıklık ''were''ün ''weren't'' diye yanlış yazılması ve türkçeye çevrilirken de filmin akışına mantığına gidişatına bakılsa ''were'' yani ''olduğunu'' şeklinde olması gerektiği anlaşılabilecekken yanlış olarak ''weren't'' yani ''olmadığını'' şeklinde çevriliyor ve olaylar olaylar. bu durumun yarattığı kargaşa görüyorum ki entry'lere de yansımış. işte bu yüzden özellikle de dikkatsiz izleyiciler için bu kısım ciddi bir sorun teşkil ediyor. işsiz de olduğumdan bu saatte üşenmedim insanlık adına bunu yapmalıyım dedim ve karşınızda bu entry.:)

    neyse altyazı olayını geçelim. carter'ın dönüşmediğini anlamanın bir sürü yolu vardı. mesela salonda birleşen yaratık neden carter ve jameson'a (siyahi pilota) saldırıyor? çünkü onlar insan! dönüşmüş olsalar neden saldırsın kendi türüne uzaylı değil mi? neyse efendim. işte dikkatsiz izleyiciler bu gibi detaylarda geri dönüp ben nerede yanlış yaptım demek yerine filmdeki diğer mantık hatalarıyla birşeştirip iyice yerin dibine sokmayı tercih ediyorlar. ama suç onların değil. çeviri yanlış bir kere... ama yani carter ve jameson'un insan olduğunu anlamamak için de biraz şaşkın olmak lazım...

    neyse an itibarıyla divxplanet'a düzgün altyazıyı yükledim. yakında film altında bulunabilir...
    tabi bu yanlışı yapmış olması sevgili batigol-7'ye sonsuz teşekkürlerimizi sunmamız için bir engel değil.

    film hakkında da üşenmezsem artık başka zaman yorum yaparım. ama kısaca fikir belirtmek gerekirse; 1982'deki kadar kaliteli olmasa da fena değildi.


    (kisa bisey olsun istemistim - 20 Mayıs 2014 03:33)

  • comment image

    80lerde etkisini gösteren gore furyasından günümüzün dev böcekli, yaratıklı, korku filmi kisvesi altındaki gişe filmlerine esin kaynağı olmuş, bunun yanında daha sonraki tarihlerde yapılan bazı kaliteli korku ve bilimkurgu filmlerinde de etkisini hissettiren john carpenter klasiği.

    film birçok açıdan değerlendirilebilir, ve değerlendirildiği her kategoride benzerleri arasından sıyrılarak kafaya güreşebilir.

    öncelikle bir korku filminde hiç alışık olmadığımız şekilde en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir senaryoya sahiptir. filmin genel konusunun içinde anlaşılamayan bazı noktalar çok ince sürprizlerle bezenmiş ve bu şekilde film defalarca izlenilebilecek, hatta defalarca izlenmedikçe bazı kareleri ve vurucu sahneleri tam olarak anlaşılamayacak bir hale gelmiştir.

    film, çekildiği yılın* teknolojisine, ve o yıllarda çekilmiş, şimdi klasik sınıfına sokulmuş, övüle övüle bitirilememiş namzet ve rakiplerinin*** görselliğine kıyasla müthiş ötesi bir zenginliğe sahiptir. filmde kullanılan efektlerin yeterliliği, patlama ve dönüşme* sahnelerindeki dozajı, her ne kadar uzaydan gelmiş organzimalara ve pek de akla hayale sığmayan bir biyolojik teze dayandırılmış olsa da filmi nispeten inandırıcı ve gerçekçi kılmaktadır.

    filmi ilgi çekici kılan bir diğer unsur da, genel konunun, ve haddiyle seyirci üzerinde sağlanan korku hissinin yanında, gayet ayarında verilen insan psikolojisi sorunsallarıdır. konu itibariyle, yaşamak adına, yıllardır tanıdığı ve medeniyetten uzak bir araştırma üssünde beraber yaşamak zorunda olduğu insanlara güvenmemek zorunda kalan, hatta birbirlerini öldürmeleri gereken bir grup insanın yaşadığı zihinsel çatışma, ancak 2. izleyişte dikkatinizi layık olduğu derecede çekmekte ve sizi hayran bırakmaktadır.

    bir diğer güzellik de, benzer korku filmlerinde hiç olmadık şekilde mantıkdışı olayların bu filmde yer almaması, filmin içinde gerçekleşen her olayın aklayatkın bir açıklaması olmasıdır. konunun ve senaryonun başarısının yanında, john carpenterın kullandığı çekim teknikleri ve filmin kurgusu sayesinde bazı hadiseler hasıraltı kalmakta ve film bu sayede güzelleşmektedir.

    ayrıca film özellikle ülkemiz çapında underground bir filmdir, birçok sinemasever filmi yakın tarih içinde izleme şansına nail olmuşlardır, bir kısım da henüz izleyememiştir.

    filmi sadece bir korku şaheseri olarak değerlendirmek ufak çaplı bir haksızlıktır. genel atmosferiyle, oyuncu kadrosunun kalitesi ve başarısıyla, filmin hakettiği sıfat, gerçek anlamda bir sinema şaheseri olmalıdır.


    (verde - 13 Eylül 2004 02:43)

  • comment image

    john carpenter'in cok saglam gerilim filmi.

    * spoiler icermektedir, geri kalanini ona gore okuyunuz *

    bilmiyorum cok mu komplo teorisyenligi olacak ama the thing'i izlerken filmin - ya da esinlenildigi hikayenin - bir tur siyasi alt metni olabilecegini du$unmeden edemedim. normandiya cikarmasi, japonya'ya atom bombasi atilmasi, komunizmin yikilmasi, gunumuzdeki irak sava$i surekli gozumun onune geldi. avrupalilar bir bok yiyor, sonra yedikleri boku temizlemeye cali$iyorlar ama beceremiyorlar, bu bok oyle bir bok ki, herkesi kendisine benzetiyor ama di$aridan bir $ey farkedilmiyor ve her yere yayiliyor, en sonunda da amerikalilar bu boku canlari pahasina yeri gelir silerek, yeri gelir yiyerek, yeri gelir uzerine sicarak - buyuk olasilikla - temizliyorlar.

    bu "bok"u destekleyen $eyleri ufak ufak maddeleyecek olursak:

    - dunyadan "izole olmu$", "yalniz" amerikalilarla ba$liyoruz hikayeye. cok ugra$malarina ragmen bir turlu "di$ dunya" ile baglanti kuramiyorlar. daha sonra ise ba$larina o kitada bulunan diger amerikalilarin degil, norveclilerin actigi bir bela geliyor. bu bela, bir yaratik. bu yaratik uzun bir zamandir donmu$ durumda (phantom menace) ve "avrupalilar" tarafindan uyandiriliyor.

    - kurt russell'in canlandirdigi karakter (imdb'de vietnam gazisi rolunde oldugu soyleniyor ve bu da komployla buyuk uyumluluk gosteriyor kanimca) macready bir iki kere norvec yerine isvec diyor, ki bu da amerikalilarin diger ulkeler hakkindaki genel ilgisizligini gosteren bir durum oluyor. onemli olan sadece yok edilmesi gereken tehlike.

    - derin uykusundan uyanan yaratigin gudusu, butun canli organizmalari "sindirerek" onlarin $eklini almak. ancak $eklini aldigi canlilarin ici yine o yaratik. ancak kanlariyla anlayabiliyorlar aslen "insan" (amerikali?) olduklarini. bu da insana (amerikaliya?) ister istemez bir komunizm ya da nasyonal sosyalizm metaforu olarak gorunebiliyor.

    - filmdeki karakterler bir bir olurken, ki$inin aklini surekli "acaba insan miydi, pisi pisine mi oldu?" sorusu kurcaliyor (bir yere kadar kurcaliyor tabii ki, hikayenin aki$i geregi). yaratigin gercekten ele gecirdigine bakmadan (yoksa teror buyur ve onlari yok eder*) direkt yakiyorlar arkada$larini.

    - filmin sonunda hayatta kalanlar ba$arili beyaz amerikali (macready*) ve ba$arili zenci amerikali (childs*). ve biz bu ikiliden hangisinin canavar olabilecegini ya da ikisinin de olmayabilecegini du$unurken bitiyor film ki, bu da amerikanin di$aridaki "olaylarini" hallettikten sonra icteki canavarlarina donu$unu simgeliyor sanki.

    cok sacma gelebilir ancak ben yine de olasilik dahilinde bulundurmaya deger oldugunu du$unuyorum bu durumun.


    (set - 13 Kasım 2004 01:03)

  • comment image

    filmi izleyenler için küçük bir ipucu vermek gerekirse :

    --- spoiler ---

    filmin sonunda iki kişi kalırlar, acaba biri şey'e dönüşmüş mü düşünceleri kol gezmektedir.. işte o an, soğuk nedeniyle mac'in ağzından çıkan buharları görürüz.. ama childs'in ağzından aynı buharlar çıkmamaktadır.. tabii bildiğim kadarıyla bu konuyla ilgili kesin bir açıklama yoktur ama bir çok fan sitesinde bu küçük ayrıntının üzerinde durulur..

    ---
    spoiler ---


    (goldenwand - 13 Kasım 2004 01:26)

  • comment image

    arada spoiler'a kaçan birkaç bilgi olabilir, ona göre okuyunuz....

    john carpenter'ın sağlam bir bütçeyle(yaklaşık 14 milyon dolar) çektiği ilk film sayılır, ancak e.t. gibi bir fllmle yakın zamanda gösterime girme şansızlığını yaşadığından, dost, cici uzaylı fikrine fena halde sarmış olan amerikalılar bu filme hiç ilgi göstermez ve film büyük bir ticari fiyasko yaşar. zamanın eleştirmenleri de filmi alien ve dönemin yükselen yıldızı gore filmlerinin bir uzantısı olarak görür. kısmen doğru olsa da, bu görüşler, filmin günümüzde bile neden merakla izlendiğini açıklamaz. carpenter öncelikle filmde yoruma açık birçok karanlık nokta(fuchs'a ne olduğu, thing'in ilk kimi ele geçirdiği, blair'in niye gemi yaptığı, kan torbalarını kimin boşalttığı gibi) bırakmıştır. filmde (son sahne dahil) kimin thing olduğu sorusu hep muğlaktır, özellikle kan testi sırasında karakterlerin kendileri bile insan olduklarından emin değillerdir, hepsinin yüzünde bir endişe ve korku vardır(mcreaady hariç), testin sonuna kadar gıkını çıkarmayan, korku içinde bekleyen gary, insan olduğunun kesinleşmesiyle anca tepkisini gösterebilir. ki benzeri filmlerin aksine, bu filmdeki ana tema, hayatta kalabilme mücadelesi değil, insan olarak kalabilmek, bundan emin olabilmektir, asıl korkutucu olan bir imitasyona, taklide dönüşmektir. bütün bunlar üstüne gelişen paranoya ve dehşet duygusu izleyiciyi de sarar ve karakterlerin hiçbiri özdeşleştirilmeye müsait olmasa da(macready ve childs dahil), izlerken ister istemez kendinizi filmin içinde bulursunuz. filmin sonlarındaki diyalog ise bu paranoya duygusunu ve onun getirdiği çaresizliği en iyi biçimde anlatmaktadır:

    childs: peki burdan nasıl kurtulacağız?
    macready: belki de burdan kurtulmamamız gerekiyor....


    (red kite - 14 Kasım 2004 02:27)

  • comment image

    dönüşme sahneleriyle "iğrenç" kelimesini yeniden tanımlayan john carpenter deliliği. kan testi gerilim olayını aşmıştır, derim yırtılıyordu gerilmekten.


    (lepidodendron - 18 Mart 2005 19:30)

Yorum Kaynak Link : the thing