Süre                : 2 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 11 Aralık 2013 Çarşamba, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Macera,Fantazi
Taglar             : lord of the rings,orta Dünya,epik,Ejderha,giant spider
Ülke                : ABD,Yeni Zelanda
Yapımcı          :  Metro-Goldwyn-Mayer (MGM) , New Line Cinema , WingNut Films
Yönetmen       : Peter Jackson (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Fran Walsh (IMDB)(ekşi),Philippa Boyens (IMDB)(ekşi),Peter Jackson (IMDB)(ekşi),Guillermo del Toro (IMDB)(ekşi),J.R.R. Tolkien (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ian McKellen (IMDB)(ekşi), Martin Freeman (IMDB)(ekşi), Richard Armitage (IMDB)(ekşi), Ken Stott (IMDB), Graham McTavish (IMDB)(ekşi), William Kircher (IMDB)(ekşi), James Nesbitt (IMDB)(ekşi), Stephen Hunter (IMDB)(ekşi), Dean O'Gorman (IMDB), Aidan Turner (IMDB), John Callen (IMDB), Peter Hambleton (IMDB), Jed Brophy (IMDB), Mark Hadlow (IMDB), Adam Brown (IMDB), Orlando Bloom (IMDB), Evangeline Lilly (IMDB), Lee Pace (IMDB), Cate Blanchett (IMDB), Benedict Cumberbatch (IMDB), Mikael Persbrandt (IMDB), Sylvester McCoy (IMDB), Luke Evans (IMDB), Stephen Fry (IMDB), Ryan Gage (IMDB), John Bell (IMDB), Manu Bennett (IMDB), Lawrence Makoare (IMDB), Craig Hall (IMDB), Simon London (IMDB), Mark Mitchinson (IMDB), Nick Blake (IMDB), Dallas Barnett (IMDB), Richard Whiteside (IMDB), Greg Ellis (IMDB), Stephen Colbert (IMDB), Peter Jackson (IMDB), Terry Notary (IMDB), Jeffrey Thomas (IMDB), Christopher Winchester (IMDB)

The Hobbit: The Desolation of Smaug (~ Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları) ' Filminin Konusu :
Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk'un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir. Ormanın girişinde Büyücü Gandalf’tan ayrılmak zorunda kalan ekip, dev Örümcek sürünün ağlarından kurtulduklarını sanarlarken, savaşı orman elflerinin esiri olurlar. Bu arada güçleri her geçen gün artan Azog ‘un liderliğindeki Ork’lar da, güvenli gibi görünen Elf krallığında dahi, cücelerin bir an olsun peşlerini bırakmazlar. Hem hayatta kalma savaşı veren hem de Göl kasabasına, ardından da Yalnız Dağ’a ilerlemeye çalışan cüceler ve Bilbo’yu bekleyen esas ve en zorlu düşman ise şüphesiz ki ateşlerin efendisi Ejderha Smaug’dur. Altınları altında sürdürdüğü derin uykusundan uyanan Smaug’u alt etmek ve Arkantaşı’na ulaşmak mümkün olacak mıdır?Peter Jackson'ın yönetmenliğindeki filmin uyarlama senaryosu ise Jackson'ın yanı sıra yine Fran Walsh, Philippa Boyens ve Guillermo del Toro'dan oluşan ekibe emanet. Martin Freeman (Hobbit Bilbo Baggins), Ian McKellen (Gandalf), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Aidan Turner (Kili), Sylvester McCoy (Radagast), Peter Hambleton (Gloin) gibi oyuncular yine karşımıza çıkarken, Luke Evans, Evangeline Lilly, Orlando Bloom ve ejderha Smaug'a sesiyle hayat veren Benedict Cumberbatch bu filmin yeni yüzleri.


  • "onu bunu boşver de, smaug uyandiginda bilbo'nun yere coktugu sahne en iyisiydi."
  • "5 kilometre öteden ok sallayıp, mumakil devirebilen legolas'ın bolg'u cüneyt arkın gibi atla kovaladığı film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    yıl 2001. 11 yaşındayım. sinemanın karşısında oturuyoruz o zamanlar. evde canım sıkıldıkça, param da varsa giriyorum bi' filme izliyorum. bakkala gider gibi gidiyorum sinemaya. çok kez koca salonda tek başıma film izlemişliğim var. ama o gün nedense inanılmaz kalabalık. yine de vazgeçmedim, afişlerden yüzüklerin efendisi: yüzük kardeşliği'ni beğendim, onu izliycem. inanır mısınız bilmem, o gün o seansın son biletini bana verdiler. sırada arkamda kalanların üzüntüsünü, arkadaşlarıyla gelip bendeki tek bilet için arkadaşlarını satıp beni kafalamaya çalışanları, salondaki insanların heyecanlı konuşmalarını hiç unutmadım. ben ilk defa o gün perdeye 10 santim uzaklıktaki ilk sırası bile dolu bi' salonda film izledim.

    oldum olası fantastik şeylerden hoşlanırım ama o film neydi lan öyle. kitaptan haberim yok tabii. 11 yaşındayım demiş miydim? oğlum orta dünya ne süpermiş diye diye, salak salak sırıta sırıta döndüm eve. o tek bileti de hâlâ saklarım.

    kitapları bulmamın ayrı ayrı hikayeleri var, diğer filmlerin ayrı. son filmi sinemada 3 kere izledim. benim yüzümden bilet bulamayıp, sinemada izleyemeyenlerden de özür dilerim. ama çok güzeldi be. kendimi ne zaman kötü hissetsem seriyi art arda izleyip sabahlamak, derslerde smaug, orta dünya haritası falan çizmek, elfçe öğrenmeye çalışmak... okulda falan artık konuşulmamaya başlandığında bile ben hâlâ orta dünya'daydım, dönememiştim gerçek dünyaya. başka şeyler oldu, çok uzun zaman da dönemedim. hobbit için hazırlanan tüm fake fragmanları yemişimdir mesela. ama gerçekten çekileceğini öğrenince de iddia ediyorum ki en çok ben sevindim. hem de nasıl sevinmek.

    the hobbit an unexpected journey biletlerini internetten almıştım. hem de ilk seansa. yemin ederim uyuyamadım o gece. kırmayıp benimle birlikte izlemeye gelen arkadaşlarıma buradan selam ederim. belki hatırlarlar o hâllerimi. o içi içine sığmamazlık, heyecan, merak, gözler ışıl ışıl... film başladığında 11 yaşıma döndüm tekrar. thorin'in şarkısında gözlerim bi' doldu. gollum'un yüzüğü düşürdüğü sahnede şuursuzca elimi uzatıp almaya çalıştım da son anda ayıkıp kazağın kollarını sıyırır gibi yaptım. thorin'in gözlerini açar açmaz buçukluğu sormasıyla gözler tekrar bi' doldu, "i heve never been so wrong in all my life" dediği yerde de, filmin bitmek üzere olduğu gerçeğinin de payı var tabii, saldım zaten kendimi. neyse ki sonuna ejderhadan bir parça koymuşlar da kesebildim ağlamayı.

    gelelim tüm bunları neden anlattığıma... siz şimdi filmi izledikten sonra buraya gelip "ya çok uzundu, çok sıkıldım," "çizgi film gibiydi, çocuk filmi bu ya" gibi şeyler yazdığınız zaman benim ve benim gibilerin, bizim kalbimiz kırılıyor. kitabı ben yazmış olsam, filmi ben çekmiş olsam gel say söv sikimde olmaz ama şu filme bok atmayın olmaz mı lan? çocuk filmi derken haklısınız ama harbiden, çünkü çocuk kitabından uyarlama bi' çocuk filmi bu. çoğumuz da çocukluğuna dönmek için izleyecek. bunu anlayabilmek için de benim gibi çok seven birine bu filmi izlerken eşlik etmeniz yeterli olacak. valla bak. varsa öyle tanıdığın, sevdiğin biri mutlaka ama mutlaka filme onunla git, mutluluğunu paylaş. ne dediğimi anlayacaksın. bu film çoğumuz için sadece film değil, filmden çok çok daha fazlası çünkü.

    ben şimdiden heyecanlanmaya başladım mesela. bu sefer daha tecrübeliyim tabii. mesela beorn'un ballı ekmeklerine de yüzüğe uzandığım gibi uzanmamak için ballı ekmek yeyip gidicem filme. tavsiye ederim. smaug bu filmde ölüyorsa ağlarım ama kesin. ona yapacak bi'şey yok. tüm kalbimle cüce halkının ve thorin'in yanındayım, #direnerebor. amma velakin smaug'u harcamayın lan. bana verin ben beslerim. altınsa altın. evde smaug* gibi konuşmaya çalışarak dolaşıyorum yabancılık çekmez zaten. odaya biri mi girdi yapıştırıyorum hemen;

    - come now. don't be shy. step into the light.

    kafayı yemiş olabilirim. neyse ki son 307 saat, 23 dakika, 10 saniye.

    edit: bi' de allah rızası için "bu yüzük kralın dönüşü'nde yanardağa atılmamış mıydı ya?" diyecekler gitmesin şu filme, sonra bilet bulamıyoruz.

    ---
    spoiler ---


    (fazlaejderhasiolanvarmi - 30 Kasım 2013 14:36)

  • comment image

    filme gidecekler için hatırlatıcı bir önsöz: bu film, 300 sayfalık bir çocuk kitabı olan the hobbit'in ~9 saatlik sinema uyarlamasının ikinci filmidir. hikayenin aslı, süre olarak yüzüklerin efendisi'ne benzese de; betimleme, karakter derinleştirme, boşluk dolduma olarak ona göre zayıftır. bu zayıflığı gidermek için senaristler kıçlarından karakter-hikaye uydurup boşlukları doldurmaya, filmleri uzatmaya çalışır. ama hiçbiri bir tolkien olmadıkları, gişeyi önemseyen yapımcılara boyun eğecekleri için batırırlar. yani, üçlemesinin herhangi bir filminin lotr serisinin yanına bile yaklaşamayacağı bir gerçektir. bu nedenle çok şeyler beklemeyip, orta dünya manzarasının tadı çıkarılmalıdır. bilinmelidir ki, üçüncü ve son filme hazırlık aşamasıdır. beklentilerinizi ona hazırlayın.

    --- spoiler ---

    - film, lotr filmlerine ve serinin ilk filmine kıyasla pek vasat başlasa da, cameo sahnesiyle erkenden güldürdü. peter jackson lotr serisine tom bombadil'i koymadığı için öyle çok eleştirildi ki, beorn'u da koymasa ortalık karışabilirdi. bu nedenle hiç koymamaktansa sahnelerini kısa tutmakla yetinmiş. yanılmıyorsam kitapta, cüceler beorn'un evinde 2-3 gün kalıyor, tıka basa yemek yiyip bir güzel dinleniyorlardı. filmin üçleme olacağı açıklandığında bu ve kuyutorman'lı sahnelerin uzun tutulacağını tahmin etmiştim, ters köşe oldum.

    - filmde en çok hoşuma giden şeylerden biri kuyutorman'da, bilbo'nun, yüzüğü kaptırayazdığı sahnedeki tavırlarıydı. yüzüğün bünyede yarattığı etkileri göstermesi açısından güzel bir ders oldu bilbo'ya. belirtmeden geçemeyeceğim, dünyada martin freeman'dan daha iyi bilbo baggins olabileceğini düşünmüyorum.

    - tauriel'in bulunduğu her sahneden; hem senaryo, hem teknik anlamda özensizlik akıyordu. mesela legolas'la beraber cücelerin peşine düşmelerinin başlangıcında, kayalıkların üzerinde konuştukları sahnedeki devamlılık hataları akıl alır gibi değil. ayrıca evangalina lilly'nin elfçe üzerine pratik yaptığını hiç sanmıyorum. bunun yanı sıra, tolkien'in evreninde interracial ilişkiler genelde elf-insan arasında olduğundan cüce-elf aşkı çok zorlama geliyor. öyle bir şey olmamalıydı. görülen o ki , ne yazık ki üçüncü filmde de önemli yer tutacak tauriel karakteri.

    - babasından ve kendisinin 60 yıl sonraki halinden yaşlı duran, kıskanç ergen legolas'tan bahsetmemek olmaz. orlando bloom'un kötü giden kariyerini kurtarmak adına, peter jackson'a yalvarıp bu filme kendini eklettirdiğini ciddi ciddi düşünüyorum. egzantrik tekniklerini görmek güzel fakat benim bildiğim 5 km ötedeki orkların kulağına ok sokan legolas, bu filmde, kovaladığı orku arkasından vurmak yerine, atla peşine düşmeyi tercih etti enteresan bir şekilde.

    - thranduil'le birlikte elflerin başka bir yönü tanıştırıldı seyirciye. biliyoruz, elflerin götü kalkıktır. ama gayet haklı sebepleri vardır bunun için. thranduil de bunun en uç noktalarını yaşıyor. ben de bu aptal cüceler ve zayıf insanlarla iç içe yaşayan bir elf olsam, benim de götüm kalkar.

    - evet, cüceler genelde silik. çünkü kitapta da öyle. ama bombur'un, salonu kopartan fıçılı sahnesi efsaneviydi. kili ise başlı başına bir mantık hatası. aule'nin yarattığı cüce ırkı, kelimenin tam anlamıyla hatalı üretimdir. bu ırktan kili gibi yakışıklı bir cüce çıkması, bunun da gidip bir elf kızıyla aşk yaşaması şaka gibi. üstüne üstlük bu arwen-aragorn çakması ilişkiye athelas'ı, yani kral foyasını alet etmek daha da ayıp.

    - bitap düşmüş insan kentinde geçen kısımları kötüydü bence. atmosfere uyamadı gibi. insanlar arasında -lotr filmleri dahil- ilk kez zenci insanlar görüldü sürpriz olarak. hikayede bu bir kısım gerekliydi, çünkü beş ordular muharebesine giden insanları bir şekilde tanıtmak gerekliydi. keşke kitapların havasına daha uygun bir bağlantı yapılsaydı. tek artısı stephen fry'dı.

    - gandalf'ın orklar karşısında aciz durumda olduğu bölümler sıkıntılıydı. her ne kadar sauron'un silüetini görmek, o minas morgul müziğini duymak harika olsa da, kıçı kırık bir soluk ork uşağıyla ağız dalaşı yapmak için geçmedi o ateş ve ölümden! azog kim lan!?

    - ejderha; benedict etkili sesiyle, diyaloglarıyla, endamıyla gayet yerindeydi. bundan daha iyisi olamazdı denebilir. akıbetinin üçüncü filme kalması da iyi oldu. filmin, dizi gibi "bam" diye bitmesine ise hala inanamıyorum.

    - bir yorum da altyazı çevirmenine. yılların sıçrayan midillisini dans eden midilli yapması, kuyutormanı kuytuorman şeklinde yazması azıcık üzse de, geri kalanının çevirisi harikaydı. çapulcu vurguları takdire şayandı.

    ---
    spoiler ---

    evet, bu kadar eleştirdim ama memnun musun diye sorarsanız, evet memnunum. her anından keyif aldım. çünkü bu topraklarda geçen her film benim için lütuftur. gandalf'ı bir dakika daha görebilmek paha biçilemez bir şey bana göre. üçüncü film için gün saymaya başladım yine. bu evrende geçen hiçbir filme sinemasal açıdan bakamayacağım, objektif olamıyorum. çünkü hayranıyım. yapacak bir şey yok.


    (norman stansfield - 14 Aralık 2013 01:02)

  • comment image

    şurada* söylemiştim ama tekrar edeyim; the hobbit trilogy tolkien'in hobbit adlı çocuk kitabından uyarlama bir seridir. kitap da*, film de bu bilgi ışığında eleştirilmelidir. ki bana göre eleştirilmemelidir. çok gerekiyorsa, tatlı tatlı "şu şöyle olsa daha iyi olurdu sanki" gibi yorumlarda bulunulmalıdır.

    --- spoiler ---

    1. martin freeman tam bir hobbit. el hareketleri, mimikler çok ama çok başarılı. hastasıyız.

    2. kitapta gandalf'ın kuyutorman'a girerken hobbit ve cüceleri bırakıp gittiğinde o süre zarfında ne yaptığı açıklanmıyor. ilk okuduğumda deli gibi merak ettiğimi hatırlıyorum. o sırada gandalf'ın nerede ve ne yapmakta olduğu filmde gösterildiği için zaten mutlu oldum. üstüne bir de sauron'u, en azından silüetini görmek çok güzel oldu. gerçi gandalf'ın dol guldur'da hapsedilmesi olayı bu hobbit hikayesinden daha önceki bi' zamana denk geliyor ama olsun. böyle olunca genel olarak olay örgülerinde, hatta the lord of the rings filmlerinde mantık hataları ortaya çıkıyor ama önce hobbit üçlemesini ardından lotr üçlemesini izlemezseniz fark etmezsiniz.

    3. çapulcu göndermesinden dolayı çevirmen arkadaşa benden star glass.

    4. beorn sahneleri daha çok olmalıydı. kitapta birkaç gün beorn'un evinde kalınıyor. hizmet eden hayvanları da görmek isterdim şahsen. yine kitapta gandalf'ın misafir sevmeyen beorn'un evine cüceleri kabul ettirişi çok efsanedir. o bölümün atlanmış olması çok üzücü.

    5. beorn'un daha heybetli olmasını beklerdim. (neyse ben bunu hiç yazmadım, siz de okumadınız. beorn'u dünya gözüyle gördük. allah'tan belamı istiyorum galiba.)

    6. lee pace'ten çok güzel thranduil olmuş. sonbahar tacı detayı atlanmamış.

    7. thranduil ne kadar olmuşsa legolas o kadar olmamış. kim baba kim oğul belli değil.

    8. tauriel görüntü olarak elfe benzese de karakter olarak bildiğin insan gibiydi. karakter yaratma olarak bi' tolkien olmadığınızı biliyoruz da bari yarattığınız karakteri doğru düzgün oynatsaydınız. elf-cüce aşkıysa akıl alır gibi değil. kili, fili ve bofur'un geride kalmasını da aklımdan önce midem kabul etmiyor.

    9. filmin en güzel kısımları bilbo'nun smaug'la konuştuğu sahnelerdi. eridim. sinema koltuğuna aktım. orgazmdan daha zevkli anlar yaşadım. keşke daha uzun olsaydı. keşke bütün film smaug'la bilbo'nun konuşmalarından çekilseydi. (bkz: açgözlülük)

    10. azog'un bu kadar abartılmış olması çok anlamsız. tamam hobbit içerik olarak lord of the rings kadar sağlam bir hikaye değil ama önemsiz karakterlerin parlatılması, yeni karakterler eklenmesi, yeni ara hikayeler oluşturulması üst üste gelince bana bi' noluyoruz lan dedirtti.

    11. bir kez orijinal dilinde, bir kez de türkçe dublajlı izlemiş biri olarak dublajın lotr dublajından en az 10 kere daha kötü olduğunu söyleyebilirim. bunda istemi betil'in yokluğunun 4 kat, bilbo'yu seslendiren arkadaşın sesinin çok çocuksu kalmasının 3 kat payı var. çeviride ise komik ötesi hatalar var. kuytuorman ne lan, kuytuorman ne!

    12. kitabın neredeyse her bölümünde yer alan şarkılar nerede? yolculuk esnasında cücelerin söylediği, feast of starlight'ta elflerin söylediği, dale halkının söylediği şarkılar nerede ey peter jackson? bi' misty mountains daha olsaydı da sabah akşam dinleseydik fena mı olurdu? zalımsın.

    13. fıçılarla kaçış sahnesi baştan sona çok eğlenceliydi. bilbo'nun geride kalınca ne yapacağını bilememesi duygusu kitapla birebir.

    14. smaug <3

    ---
    spoiler ---

    iki kere izledim ama bi' üçüncüyü daha izlerim. iki seferde de 1 saniye bile sıkılmadan, aklıma başka tek bi'şey gelmeden izledim. seviyorum lan var mı ötesi. 10/10

    the hobbit there and back again için de son 368 gün 6 saat ayrıca.

    edit: bofur yazacağıma bombur yazmışım, kimse de demiyor ki aga bu nedir.


    (fazlaejderhasiolanvarmi - 14 Aralık 2013 17:56)

  • comment image

    ejderha ölürse cüceler dağlar kadar altına kavuşacak. servet sahibi olacaklar.

    bu cüceler salak. dağlar kadar altını piyasaya sürünce nasıl bir enflasyon oluşacak hiç düşünmüyorlar.
    sonuçta altının değeri düşecek, dünya piyasaları alt üst olacak, ticaret yapmak imkansız hale gelecek, insanlar ticaret için yine takas yapmaya başlayacak. ne anladım ben?

    *


    (yavru kedi - 15 Aralık 2013 00:27)

  • comment image

    --- spoiler ---
    artı
    -smaug ile ilgili sahneler muhteşem üzeri muh-te-şem. tam olması gerektiği gibi.
    -thranduil s.ü.p.e.r olmuş
    -bilbo ve yüzük etkileşimleri harika
    -bard karakteri güzel başarılmış. gölkent de çok iyiydi.
    -"çapulcu" göndermesi süperdi, altyazıyı yazana helal olsun. ince görmüş.
    -lotr filmlerine replikler vb. ile yapılan göndermeler gözden kaçmadı, çok hoş.
    -gandalf'ın olduğu yan hikaye kısmı çok besleyici ve zevkli. sauron da çok iyiydi.
    -filmin içeriğindeki tüm malzeme alıştığımız weta kalitesiyle her şey özenilerek yapılmış.

    eksi
    -tauriel karakteri gerekli değil ama olabilirdi, peki tamam. fakat gereğinden fazla sahnesi var; ve bunun niçin yapıldığını hepimiz biliyoruz.
    -evangeline lilly o yapma sincap ön dişleri ve burnu ile 'porno yıldızından elf yaparsan neye benzer'in cevabı gibi. arwen'in doğallığından eser yok.
    -dwarf kili ile elf kızı tauriel'i azıcık birbirlerine yakınlaştırmaya bir şey demeyebilirdim, ta ki kili küçük emrah'a bağlayana kadar.. ne izliyorum ben, genç kızlar için hazırlanmış bir film mi bu?
    -kili - tauriel yakınlaşması olacaksa bile gimli-galadriel boyutunda kalmalıydı. orada yapılan şey zarifti. buradaki ise ucuz.
    -film boyunca gereğinden çok fazla legolas görüyoruz.
    -filmin müziği yok. bildigin yok. ilk fimden dwarf'ların söylediği over misty mountains melodisiyle çıkmıştık, bunda hiçbir şekilde müzik yok. thranduil'in, smaug'un, erebor'un kendi temalı müzikleri nerede? hele biterkenki o r&b nedir? bir zamanlar bu filmlerin sonunda enya çalardı.

    totalde çok güzel, eğlendik. filmden bir şey beklemeden izledim, ve evet güzel olmuş, ama biraz tad kaçıran yerler de vardı. ilk film daha iyiydi. umarım 3. film en güzeli olur.
    ---
    spoiler ---


    (samurai kajoshin - 15 Aralık 2013 22:50)

  • comment image

    bu filmle ilgili fikirlerimi siz değerli okuyucularla paylaşmadan önce şu hayatta gerçekten fanatiklik derecesinde sevdiğim tek şeyin tolkien'in yarattığı evren olduğunu belirtmek isterim.

    --- spoiler ---

    değerlendirmeme önce peter jackson'dan başlamak istiyorum. kendisini pek sevmem. bence iyi bir yönetmen değil. daha iyi bir yönetmenin elinde lotr üçlemesi de hobbit serisi de bence daha başarılı olabilirdi. ama kendi kısmetini yaratarak çöktü bu işe. kendisi erken yaşta terk-i diyar eylemezse göreceksiniz silmarillion'u da, ya game of thrones tarzı bir dizi olarak ya da beren ve luthien'i, earendil’i, belki tuor ve idril'i, belki bir de turambar turin'i merkeze alan üçleme beşleme şeklinde göreceğiz önümüzdeki 10-15 yıl içinde. hurin’in çocukları konsepti de olabilir…. hem bu üçü gibi silmarillion'un temelini oluşturan hikayelerde bolca romans var. peter da o bir türlü susturamadığı içindeki romans arayan genç kızı doyurur. neyse konudan sapmayalım…

    yüzüklerin efendisi'nden başlamak istiyorum. 1. filmi seven, tüm eleştirilere rağmen 2.'den de keyif alan fakat 3. filmden savaş sahnelerinin muazzamlığı dışında gıcık kapan biriyim. nedeni de çok basit... 1. filmin epik bir hollywood yapımı kıstasları içinde değerlendirdiğimiz zaman tom bombadil'in yokluğu ve elrond'un divanının aşırı kısa geçilmesi dışında -tekrar ediyorum hollywood kıstasları içinde- elinden geldiğince hikayeye sadık kalan bir yapısı vardı bence. ki elrond'un divanı bence okuyucunun kitaplarda olayı anladığı yerdir. buranın "yüzük var. yok edilmeli." "bana verin. sauron'u döveyim." "virmeyiz" "ben balta vururum." "öyle olur mu ayı?" "ben yok ederim." "biz de geliriz qanqa" gibi çok hızlı geçilmesine oldukça içerlemiştim. uzatmayayım yine de kısacası bence tüm değişikliklere rağmen 1. filmin en azından romanın karşısında saygıyla eğilen bir yapısı vardı. öyle hissettirmişti bana…

    2. film iki kule'de eklemeler, çıkarmalar ve değiştirmeler arttı. bunların filmi aşırı epikleştirmek, kahramanlık duygusunu gereksiz biçimde keskinleştirmek, kötü ile iyi arasındaki güç dengesini ihtiyaç olmayan biçimde kötü lehine aşırı arttırmak ve bu minvalde aslında romanın duygusunu bozmak için kullanılmaya başlandığını gördük. bence sinema tarihine geçecek kalitede bir kuşatma savaşı içerse de, özellikle helm’s deep direnişinin 300 kişiyle yapıldığını iddia etmek, eomer'i sonradan getirip erkenbrand'ı yok etmek, rohan krallığının güçlü iki büyük insan krallığından biri olduğu duygusunu bence zedeledi. burada peter bey insanların ne kadar zor durumda olduğunu göstermek istese de rohan krallığını mahallenin gençleri olarak gösterdiğini hesap etmedi. elfler'in gelişine haydi o karizmatik müzik ve efsane savaş sahneleri için göz yumalım. ki yine de dediğim gibi yer yer keyif aldığım bir filmdir.

    3. film ise bence serinin en kötüsüdür. çünkü artık bu noktada peter, klasik bir edebiyat eserini tv dizisine uyarlayan yerli yapımcı gibi davranmış ve vehim yaratma-olayı epikleştirme adına bokunu çıkarmıştır. rohan'a yapılanın benzeri gondor için de uygulanmış, gondor'a orta dünya'nın en güçlü krallığı değil de sanki minas tirith'ten ibaret bir şehir devletiymiş muamelesi yapılmıştı. nerede gondor'un müttefiklerinden ve beylerinden gelen ordular, nerede şehrin savaşmaya hazır profesyonel birlikleri ve birçok ordusu? ayrıca denethor tamam palantir yüzünden hafif uçmuştur ama kötü biri değildir asla.. sırf aragorn da onlarla diye rohan ordusunun gelmesini istemeyecek kadar kafa gidik bir adam değildir. kendisi çağırmıştır elçisini yollayıp. gelelim sıçışın sıvandığı yer olan ölüler ordusuna... aragorn neden bu orduyla gelmektedir? neden gondor’un tımarlarına saldırmış korsanları ve paralı askerleri bu orduyla hallettikten sonra efendi gibi insanlardan topladığı güçle gelip savaşın kaderini değiştirmez? neden ak ağaçlı sancağını açmaz… böylesi insanların kralına, insanları yeniden birleştirecek elendil’in varisine daha çok yakışmaz mı? yakışır ki koca tolkien öyle yapmış be hey peter… ama yok aragorn ölülerle gelir. misal peter’ın bunu neden değiştirdiğini hiçbir zaman anlamadım.. ölüleri komple at daha iyi. ayrıca yine kuzeyden aragorn’un yardımına yetişen dunedain yoldaşları ve elrond’un oğulları filmden bir şeyler mi götürürdü? yoksa karaktere ve geçmişine derinlik katarak hikayeyi mi beslerdi? aragorn’u yalnızlaştırmak, gereksizce kahramanlaştırmak adına yapılmış denyoluklar işte. daha say say bitmez. kısa kesiyorum.

    yukarıdaki tüm eleştirilere rağmen peter jackson’ın lotr serisinde bence üç büyük başarısı vardı. bunlardan ilki atmosferin yaratılmasıydı. orta dünya, şehirleriyle, coğrafyasıyla, kırsalıyla, dağlarıyla, harabeleriyle oldukça iyi kotarılmıştı. izlediğiniz dünya, kitapta okuduğunuz orta dünya’dan farklı değildi. belki biraz daha renkliydi ama onu da hollywood deyip geçebildik. ikinci başarısı casting’di. frodo dışında kardeşliğin tüm üyelerinin çok yerinde tercihler olduğunu düşünürüm şahsen. belki aragorn da biraz daha karizmatik olabilirdi ama olsun. iyiydi gene. casting’deki başarının temeli ise kardeşliğin üyelerinin yanı sıra denethor, theoden, elrond, galadriel, faramir, eowyn, eomer gibi nispeten yan sayılabilecek roller için doğru oyuncuların seçilmesi ve oyuncuların da iyi iş çıkartmasından kaynaklıydı. üçüncü başarı ise herkesin üzerinde uzlaşabileceğini düşündüğüm makyaj, kostüm, dekor-aksesuar tasarım vs şeklinde kabaca özetleyebileceğim sanat departmanı altına girebilecek işlerdi. kılıçlardan zırhlara, kıyafetlerden farklı türlere kadar oldukça başarılı bir çalışma yapılmıştı. gandalf’ın asası, sting, narsil ve onlarca şey hayallerimize uygundu. veya moria okuduğumuz gibi karşımızdaydı. entleri ve trolleri görünce veya balrog’a witch king’e bakınca “hiç olmuş mu lan bu” demedik. en azından ben demedim.

    hobbit filmiyle ilgili iki kelam okurum diye gelip, buraya kadar konuya girilmemesinden şikayetçi okurdan özür dileyerek topluyorum. ben bu filmi yani hobbit serisinin ikincisini beğendim. eğlendim keyif aldım bir izleyici ve lotr fanı olarak. bundaki en büyük sebep yukarıda saydığım bence üç başarılı unsurun yine bir araya gelerek orta dünya’yı kitaplardan beyaz perdeye taşıyabilmiş olmasındadır. atmosfer yerinde. kuyutorman olsun, göl kasabası olsun, erebor olsun güzel olmuş allah var… smaug’u bence tolkien bile beğenebilirdi. martin freeman, bilbo rolünde bence efsanevi bir performans ortaya koyuyor. elijah wood’un frodo’da yapamadığını o bilbo’da fazlasıyla yapıyor.cüceler gayet hoş. thorin, bifur ve dori favorilerim. ian mckellen yine en sevdiğimiz büyücüyü ete kemiğe büründürürken, plasede harika bir thranduil performansıyla lee pace dikkatleri çekiyor.

    hobbit’in zayıf yönleri tabii ki yine peter’ın tamamen kıçından eklediği yerler. ancak bu kez hikayenin ana aksını lotr serisinin özellikle 3. filminde olduğu gibi doğrudan değiştirmek yerine karakter sokuşturma ve olan karakterleri bazı olayların dışında bırakmak üzerinden bir değiştirme yöntem izlemiş gibi. azog’un ölmemiş oluşu, legolas’ın ve tauriel’in girişi, cücelerin bir kısmının erebor’a ilk etapta gitmeyişi gibi şekillerde yapmış bunu da… legolas’ın girişi o kadar sakil durmasa da- zira thranduil’in oğlu, mirkwood’un prensi olması dolayısıyla aslında sinemasal anlamda devamlılık açısından bakarsak olmasa niye yoktu diye sorulacak bir karakter- tauriel’in girişi ve kili’yle yaşadıkları gereksizliğin ötesindeki romans bence filmin en zayıf ve olmamış yerleri. hiç gerek yokmuş. lotr ve hobbit’i okumuş adamı geçtim, tolkien evrenini sadece sinemadan takip eden izleyicinin bile inanmadığına, önemsemediğine eminim. ne gerek var bilemiyorum. taş elf hatun lazımsa sok yine. gitsin legolas’la aşk yaşasın. kalıbımı basarım önce thorin’e yazmayı düşündüler bu tarz bir aşkı… ancak karakteri fazla zedeleyeceği için cesaret edemediler aldılar kili’ye sokuşturdular. bak her eklediğine de kızmıyorum aslında. misal kitapta, yüzük kardeşliği’nde gandalf saruman’a esir düşüşünü detaylara girmeden anlatır. ancak filmde ufak bir büyücü savaşı vardır. o kadar ekleme, yaratıcılık, göz hakkı olur. burada da necromancer kisvesi altındaki saurongandalf mücadelesi hoştu. ağzımı açmıyorum. aslında mantıksal bütünlük namına bir iki kelam ederim ama haydi o kadar da olsun diyorum. ha ana aksta değişim hiç mi yok derseniz aslında var. kuzeyli orklarla dol guldur’daki necromancer’ın yani sauron’un bağlantısının altını çok net çizerek sauron’u yine filmin net bir biçimde ana kötüsü yapmışlar. ama onu da legolas hususunda olduğu gibi sinemasal anlamda yüzüklerin efendisi ile birebir bağlantılı bir seri olarak konumlandırmak istemelerine bağlıyor ve yine hoş görüyorum. o kadar da sert ekşici değilim yani ey okuyucu.

    fikrimce hobbit’in hakkı en az üç saatlik iki uzun filmdi. bence de tek film az olurdu bu güzel hikayeye. ancak üç film de biraz sündürmüş. smaug’u altın kaplama hale getirmeleriyle biten, "smaug cüceleri kovalar" sekansı biraz bunun için uzun tutulmuştu sanırım. yalnız bu kadar yapmışken sadece tolkien fanlarının hoşuna gitmesi adına bile olsa bir beş dakika daha beorn eklemek ne kaybettirirdi bilemiyorum. işte bunlara kızıyorum peter jackson’da. cidden kardeşim bak yapmışsın 160 dakika film zaten uzattıkça uzatmışsın istediğin her yeri. 5 dakika beorn’dan niye imtina edersin? daha mı az seyirci çekerdi film? ana karakterlerimize çok önemli bir yardımda bulunan, 3. filmde de yeri olan son derece enteresan bir karaktere biraz daha derinlik katsan ne kaybedecektin? tom bombadil gibi hiç göremeyebilirdik de ya o da ayrı konu...

    filmin bence 1.’siyle benzer şekilde artıları; atmosfer, tasarım-sanat, casting, oyunculuklar, smaug, muhteşem aksiyon sahneleri olarak sıralanabilir. eksiler ise tauriel- kili aşkının gereksizliği-yapaylığı-plastikliği, cücelerin bir kısmının dünyanın yarısını geçtikten sonra sırf bu salak aşka hizmet etsin diye erebor’a gitmemesi, ormandaki sahnelerin yetersizliği, beorn’un yetersiz süresi, az yer verilen bölümlerin aksine bazı yerlerdeki gereksiz sünme-uzama…

    ---
    spoiler ---

    peki izlenir mi? şimdi şöyle söyleyeyim bu entry’nin yüzde 90’u olumsuz eleştiri olsa da izlemek ne kelime amına bile konur çok afedersin. bir tolkien fanı olarak tabii ki eleştiririm ancak hollywood sinemasının günden güne kalitesini düşürdüğü bir ortamda muhteşem bir epik macera.

    gelelim bir tolkien sevdalısı olarak… daha iyisi olabilir miydi? olabilirdi… peter’ın işleri işte gençler. ben şaşırmadım. daha kötüsüne hazırlamıştım kendimi. belki de o yüzden toleransım yüksek. ama en azından eserin ırzına bir kralın dönüşü’nde olduğu gibi geçilmemiş bence. bu bile bir artıdır...


    (witchking - 16 Aralık 2013 17:34)

  • comment image

    --- spoiler ---

    şimdi orta dünya'dan babam çıksa izlerimci müthiş bir hayran kitlesi olduğu için kafadan artıyla başlayan bir film. bunun gayet farkında olan pj dallaması yine kıçından yüzlerce element uydurmuş. lakin kitabı okuyan herhangi bir kimsenin bu filmden %100 tatmin olması söz konusu dahi değildir...

    bir kere lotr - yüzük kardeşliği'nde glorfindel'e, iki kule'de erkenbrand'a yaptığı adiliği bu kez beorn'a yapmış. lan hırbo, kitapta sırf ona ayrılmış bir bölümü ve devamındaki bölümlerde de gayet etkin rolü olan bu karaktere iki dakika ayırıp, sallama tauiriel karakterine koca bir aşk hikayesi uydurmak ne? bir kere kitabın en eğlenceli bölümü cücelerin beorn'la tanışma faslı. devamında kuytuorman'ın kasveti kitaptakinin yüzde biri kadar yansıtılamamış ve oradaki bölüm de çok kısa olmuş. oysa bilbo'nun orda müthiş bir solo performansı olacak, cüceleri örümceklerden adeta tek başına kurtarıp, takdirlerini ve güvenlerini kazanacaktı iyice. thranduil'in zindanlarından kaçış da ayrı bir komedi. iki dakika önce tauiriel gacısı kili'ye yavşarken, hemen ardından bilbo'nun yardımıyla bağrış çağrışlarla elini kolunu sallaya sallaya kurtuluyorlar. fıçılarla kaçışla da görüyoruz ki bütün midıl ört ahalisi sirkte doğmuş adeta... o akrobatik hareketler neydi be, kara murat'ı da aradı gözlerim. kitabı okumayan gençler kusura bakmasın ama o kaçış sahnesindeki savaş yine hikayede hiç yeri olmayan legolas için yazılmış tamamen, yok öyle bir şey. cüceler o açık ağızlı fıçılardan suya düşer boğulurdu o kadar uzun bir yolculukta. tolkien'in beyni çalışıyordu bunu düşünebilecek kadar. en büyük hayal kırıklığı ise en sonda oldu. hikayenin en heyecanlı ve gerilim dolu yeri cücelerin yalnız dağ'da geçirdiği kısım aslında. ama pj yavşağı on dört kişilik ekibi yine kaynak kıçım diyerek on kişiye indirip yolluyor dağa. ordaki macerada aslında en çok işe yarayan genç cüceler kili ile fili yanlarında ori ve bofurla kasabada kalıyorlar. cücelerin koca smaug'la taşak geçmesi ise eru'dan filmin sonundaydı. ortalarda olsaydı ekşici bir piç oluverip yarısında çıkabilirdim yoksa. lan smaug'a öyle açık alanda iki saniye görünmek = instant death tolkien'in tabiriyle... ama koca solucanı delirtiyor bizim kara murat'ın orta dünya'daki cüce akrabaları. siyah okla öldürüleceğini gözümüze gözümüze sokması da apayrı bir rezalet zaten. anladık, siyah okla ölecek amına cohen brothers... gandalf'ın sauron'la kapışması da direkt dragon ball etkisi yarattı. birbirini zorlayan ışıklar!! so krieıtıv beybe!!

    kısacası peter jackson hırtı kendisine şöyle bir kronolojik algoritma yaratmış kitabı filme uyarlarken;

    - kahramanlarımız beorn'un evine gitmiş olsun,
    - mirkwood'a girmiş olsun,
    - elflere yakalanıp, kaçmış olsun,
    - göl köyde bulunmuş olsun,
    - yalnız dağ'a çıkmış olsun,
    - smaug'la karşılaşmış olsun,

    ama içeriğinin kaynağı da koca götüm olsun. bu.

    kitaba göre beş ordular muharebesi kaldı sadece bu filmin sonuna geldiğimizde. bakalım üçlemenin sonunda üç saat dolsun diye neler sıçacak pj efendi, merakla bekliyorum valla.

    he şimdi hayvanlar gibi eleştirdim, filmi izlediğime pişman mıyım? tabi ki hayır, martin freeman'ın canlandırdığı bilbo yüzüklerin efendisi üçlemesi de dahil en başarılı orta dünya karakteri olmuş bence. çok iddialı belki ama gandalf'ı bile ian amcanın yerine biri oynayabilirmiş ama bilbo'yu martin'den iyi kimse oynayamazmış diyorum iki hobbit filminden sonra. onun performansı müthişti. sadece filmi izlemeden bir gün önce hikayeyi tekrar okuyup bitirmek pek iyi bir fikir değilmiş, ben ettim, siz etmeyin. kitabı hiç okumayan kişiler için ise müthiş bi görsel şölen desolation of smaug. yine de daha çok olumlu yönleri düşünüp yumuşamadan eru belanı versin peter jackson diyerek bitiriyorum. lanet olsun sana ve tüm buçukluklara!..

    ---
    spoiler ---


    (kaldirimda sere serpe yatan muz kabugu - 16 Aralık 2013 22:29)

  • comment image

    aslında sinema sektörü açısından mevcut imkanların ne kadar olağanüstü seviyeye geldiğini gözümüze sokan filmdir. ama maalesef özellikle cgi ve stüdyo olanaklarının bu denli artmış olmasına rağmen eldeki hikayeden yeterli verimi alamama durumu mevcut.

    buradan sonrası, yüzüklerin efendisi ve hobbit serisi ile ilgili çok ağır spoiler içerir.

    --- spoiler ---

    hobbit serisinin ilk filminden beri söylüyorum, kili'nin kirli sakalı var. akıl alır gibi değil. öhöm neyse...

    filmle ilgili en sırıtan olay herkesin değindiği gibi, elf cüce aşkı sanırım. aslında temelde buna karşı olmak yanlış fakat, bu aşk öyleyse yüzeysel, öyle dandirik işlenmiş ki, bünyede "öehhh" etkisi yapıyor.

    ortadaki sorun peter jackson'ın hikayeye eklemeler yaparak ortalığı bulandırması değil. çünkü peter jackson bunu yüzüklerin efendisi'nde de yapmıştı ve gayet doğru hamlelerdi. haldir'in ordusuyla miğfer dibi'ne yardıma gelişine "yaa bu olmuş mu? kitapta yok bu" diyen sığır sayısı bir hayli az olmalı. bu gibi birçok orgazmik değişiklik ile hikayeyi dehşetengiz körükleyebilen bir ekibe sahipti peter jackson. gel gelelim bu akıl dolu değişiklikler, hobbit serisinde yerini " buna ne gerek vardı şimdi" seviyesine inmiş durumda.

    her ne kadar mindfuck gif'lere benzese de filmin en unutulmaz anı sauron'un belirmesiydi kesinlikle. orta dünyayı oyunlarıyla, filmleriyle hatim etmiş biri için o ihtişamın belirmesiyle hazırola geçmemek mümkün değildi.

    daha önce peter jackson filmlerinde deneyimlemediğim hadiseler de mevcuttu. mesela, bilbo'nun bir örümceği öldürmesi sonrasında, "sting, bir kılıç için ne güzel bir isim" şeklinde saçma sapan, hiçbir manası olmayan cümleyi kendi kendine kurması gibi abuk bir sahne olması. evet biliyoruz o kılıcın adı sting. muhtemelen birçok kılıcın işlemeyeceği örümcek derisini(bu durum shelob'a özel olabilir, emin değilim) bile kestane çizer gibi çiziktirecek kapasiteye sahip bir kılıç. evet bunu biliyoruz, bilmeyen de siktirsin gitsin. hehe durun lan gitmeyin hemen, şaka şeyettim. bu kılıcın özel olduğu kısacık bir sahne ile bile çok daha güzel anlatılabilirdi. hatta kili'nin sakalları da olabilirdi, ama yok...

    bilbo'nun yüzüğü taktıktan sonra örümceklerin konuşmalarını duyabiliyor olması çok iyi bir detaydı. ama hemen akabinde anlamsız şekilde yüzüğü çıkardıktan(anlamsız olan orada yüzüğü çıkarması) sonra da bu konuşmaları anlayabiliyor olması derinden bir " hasiktir" çektirdi. güzelim detayın içine de böyle edilebilirdi ancak. ayrıca bilbo ağaçların tepesindeyken, kurbanlık koyun kıvamına gelen cücelerin, bir kere örümcek ağlarından kurtulduktan sonra örümceklere eru yarattı demeyip dalmaları da olmamış. işte bu noktada sadece bilbo'nun örümceklere karşı gelebilmesi, yukarıda da belirttiğim gibi sting'in önemini anlatmak için bulunmaz fırsattı.

    smaug muhtemelen sinema tarihinin en başarılı cgi tasarımı olmuş. nerede ilk filmdeki dandik goblin tasarımları, nerede bu filmdeki orc ve smaug tasarımı. bu yöndeki gelişimin filme büyük artı kattığını söyleyebilirim.
    smaug muhteşem olduğu kadar da gerizekalı bir karakter. öldürmekle falan işi yok, kovalamaca seviyor hayvancağız. bir sopa fırlatırsın da köpek onu fırlatıcıya geri getirir ya hani, onun gibi. aksiyon bağımlısı kerata. erebor sahneleri biraz daha kısa tutulsa ve altınla ejderha öldürmek gibi salakça bir işe bulaşılmasa enfes bir son olabilirdi. hatta daha da önemlisi, smaug'un şehre yönelme sebebi, "bakın seyredin neler yapıyorum" saçmalığı sebebiyle değil de, bir şekilde cüceler ve bilbo'nun ejderhanın ulaşamayacağı bir noktaya kaçabilmeleri sebebiyle olmalıydı. böyle gerizekalı bir ejderha erebor'u nasıl ele geçirmiş hayret. ayrıca kili'nin sakalı olmaması da şaşırtıcı mesela.

    bolg ve tayfasının, elini kolunu sallaya sallaya her mekana girebiliyor olmasına da bir şey demiyorum. ama bari, bir boka derman olsalardı.

    beorn hiç olmasaydı da olurmuş. ben şimdi şimdi anlıyorum tom bombadil'in neden peter jackson filmlerinde yer almadığını. muhtemelen beorn gibi yüzeysel olarak kalıp fanatikleri hüzne boğacaktı. mesela kili'de cüceye benzemiyor, neden? çünkü sakalı yok.

    "madem kitapta yokum öyleyse yardırmalıyım" mottosuyla işe koyulmuş bir legolas var karşımızda. az otur soluklan yeğenim.

    aşırı olmamış master of laketown, alfrid ve bard üçgeni ile karşı karşıyayız. bana kalırsa, şu ok teçhizatı olayı da hiç olmamış. hele hele o son kara okun kurutulmuş biberlerin arasından çıkması olayı tamamen klişe olmuş. hayır kitabı okumamış biri bile smaug'un öldürüleceğini tahmin etmiştir. bu kadar göze soka soka göstermenin bir manası yoktu.

    adamımsın balin, moria'da yatacağın aklıma geldikçe hüzünleniyorum.

    aksiyon bol olduğu için imax deneyimi ilk filme göre daha çok şey vaad ediyor. ama imax olarak da izleseniz, kili'nin yine de sakalı yok.

    ---
    spoiler ---

    bazı olmamışlıklara rağmen her zaman olduğu gibi eski bir dostu görmüş gibi tebessümle ayrıldım. seneye görüşmek üzere.

    ikinci kez izlenmesi üzerine gelen düzeltme;

    --- spoiler ---

    sting ilgili sahnede sanırım yanılmışım. yine kaba etimden anlamadıysam orada örümcek tıslayarak "sting" diyor. hatta kılıcın isimlendirilmesi de bu sahneyle yapılmış oluyor sanırım. dolayısıyla bahsini ettiğim sahne gayet mantıklı bir sahneymiş. özürlerimi iletirim pitırcığım.

    ---
    spoiler ---


    (tylor - 19 Aralık 2013 17:39)