Süre                : 1 Saat 50 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Mart 2012 Cuma, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Cinayet,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : cinayet,Seri katil,Maske,şiir,gazete
Ülke                : ABD,İspanya,Macaristan,Sırbistan
Yapımcı          :  Intrepid Pictures , FilmNation Entertainment , Galavis Film
Yönetmen       : James McTeigue (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Hannah Shakespeare (IMDB)(ekşi),Ben Livingston (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : John Cusack (IMDB), Luke Evans (IMDB)(ekşi), Alice Eve (IMDB), Brendan Gleeson (IMDB)(ekşi), Kevin McNally (IMDB)(ekşi), Oliver Jackson-Cohen (IMDB)(ekşi), Jimmy Yuill (IMDB), Sam Hazeldine (IMDB)(ekşi), Pam Ferris (IMDB), Brendan Coyle (IMDB), Adrian Rawlins (IMDB), Aidan Feore (IMDB), Dave Legeno (IMDB), Michael Cronin (IMDB), Michael Poole (IMDB), Michael Shannon (IMDB), Charity Wakefield (IMDB), John Warnaby (IMDB), Matt Slack (IMDB), Ian Virgo (IMDB), Michael J. Fourticq (IMDB), Jasmina Ilic (IMDB), Teodora Uveric (IMDB), Kristof Farkas (IMDB), Luka Mijatovic (IMDB), József Tálos (IMDB), Matt Devere (IMDB), Sergej Trifunovic (IMDB), Milos Djuricic (IMDB), Mike Kelly (IMDB), Bojan Peric (IMDB), Ana Sofrenovic (IMDB), Steve Agnew (IMDB), Malina Nikolic (IMDB), Miklós Kapácsy (IMDB), Andrew Hefler (IMDB), Pierre Boris Jaurdin (IMDB), Tamara Krcunovic (IMDB), Jason Ryan (IMDB), Antal Publik (IMDB) >>devamı>>

The Raven (~ Kuzgun) ' Filminin Konusu :
The Raven is a movie starring John Cusack, Alice Eve, and Luke Evans. When a madman begins committing horrific murders inspired by Edgar Allan Poe's works, a young Baltimore detective joins forces with Poe to stop him from making...


  • "şiirin "suddenly there came a tapping/as of some one gently rapping/rapping at my chamber door" kısmı the crow adlı filmde geçer."
  • "hiçbir beklentim olmadan sadece zaman geçirmek amacıyla girdiğim ama fazla saran film.kesinlikle gidin. ben düz sinemacılardanımdır öyle entele dantele falan gelemem. bu film güzeldi."
  • "edgar allan poe'nun en sevdiğim şiiri. her okuduğumda aynı derecede hüzünlenir ve etkilenirim. malesef bazı çevirleri çok kötü, anadilinde okumakta fayda var."quoth the raven 'nevermore.' ""




Facebook Yorumları
  • comment image

    orjinaliyle aynı havayı vermese de bir fikir vermesi açısından başarılı sayılabilecek bir çevirisi şöyle olan şiir.

    evvel zaman önce ürkünç bir gecede,

    eski kitaplardaki yitik hikmeti,

    düşünüyordum güçsüz ve bitkin.

    başım öne düşmüş, uyumak üzereyken,

    nazik vuruşlarla kapı çaldı birden.

    "bir misafir" dedim ,çalıyor kapımı

    "bir misafir, başkası değil."

    açık seçik hatırımda, bir aralık günüydü,

    yerde bir hayalet gibi şöminenin ışığı.

    çaresiz sabahı istedim, kitaplardan diledim

    istırabın bitişini lenore'u kaybetmenin ıstırabı.

    meleklerin lenore dediği o bakire, nurlu ve eşsiz,

    artık ebediyyen isimsiz.

    ipeksi mor perdelerin süzgün hışırtısıyla,

    garip bir dehşet kapladı, hiç yaşamadığım.

    yineleyip durdum yatıştırmak için kalbimi,

    "odamın kapısında bekleyen kişi bir misafir,

    odamın kapısındaki gecikmiş bir misafir,

    başkası değil."

    canlandım birdenbire, daha fazla beklemeden,

    "bayım" dedim ya da "bayan", affınızı diliyorum.

    gerçek şu ki uyukluyordum, usulca kapıya vurdunuz,

    usulca geldiniz, kapıma dokundunuz.

    emin olamadım işittiğimden.

    sonra ardına kadar açtım kapıyı,

    karanlıktı, sadece karanlık.

    merak ve endişeyle baktım karanlığa uzun uzun,

    hiçbir faninin cüret edemediği hayaller içinde.

    sessizlik bozulmadı, ne de bir işaret karanlıktan,

    orada tek kelime lenore idi, fısıldadığım.

    ve karanlıktan yankılandı bir mırıltı: "lenore,"

    sadece bu, başka bir şey değil.

    ruhum alevler içinde döndüm odama,

    ardından yine bir tıkırtı, daha da şiddetli.

    "eminim" dedim "birşeyler var penceremde,"

    gidip ne olduğuna bakayım, gizem çözülsün,

    kalbim sükun bulsun, bu gizem çözülsün.

    rüzgardır, başka bir şey değil.

    tam kepengi açacakken, kanat şakırtılarıyla

    heybetli bir kuzgun belirdi, kutsal günlerden kalma

    hiçbir şey söylemedi, ne bekledi ne durdu

    bir saygın kişi edasıyla, kapının üstüne tünedi,

    oda kapımın üzerinde, bir pallas büstüne tünedi,

    tünedi ve oturdu, sadece bu

    cezbederek, takındığı ağır ve şiddetli tavırlarıyla

    üzgün ruhumu gülümsetti, çehresi bu siyah kuşun

    "sorgucun kırpılmış olsa da" dedim "değilsin namert,

    karanlık kıyılardan gelen, korkunç ve gaddar kuzgun.

    söyle nedir, cehennemi gecenin kıyılarındaki saygın ismin"

    dedi kuzgun "hiçbir zaman"

    şaştım bu hantal kuşun konuşmasına böyle açık,

    pek anlamlı, pek ilgili olmasa da söylediği;

    çünkü hiçbir şanslı insan yoktur, ki biliriz hepimiz

    oda kapısının üzerine tünemiş bir kuşla karşılaşsın

    kapının üstündeki büste tünemiş bir kuş ya da canavar,

    adı "hiçbir zaman" olsun

    tek bir söz söyledi o dingin büstteki kuzgun

    taştı sanki bütün ruhu o tek kelimeden

    ne bir söz ekledi, ne bir tüyü kımıldadı

    acıyla mırıldandım: "diğerleri uçup gittiler,

    sabah o da terkedecek beni, umutlarım gibi"

    dedi kuş "hiçbir zaman"

    irkildim tam yerinde söylenen bu sözle,

    "şüphesiz" dedim "bu söz, tek sermayesi,

    üzgün bir sahipten miras, zalim belaların

    şarkıları tek bir nakarata düşünceye dek kovaladığı

    umutsuz ve hüzünlü bir ağıt gibi tekrarlanan"

    "asla---hiçbir zaman"

    kuzgun beni hala cezbedip gülümsetirken,

    yöneldim koltuğa, kapının, büstün ve kuşun önündeki

    gömülürken koltuğuma, düşünüyordum

    eski zamanlardan kalma bu uğursuz kuşun

    bu gaddar, hantal, korkunç, ve kasvetli kuşun

    neydi kastettiği, derken "hiçbir zaman"

    tahmin yürütmeye koyuldum, tek ses etmeden

    ateşli gözleriyle sinemi dağlayan kuşa

    devam ettim düşünmeye, uzatıp başımı

    lambanın aydınlattığı kadife yastığın üzerine

    lambanın gözlerini diktiği kadife ve mor yastık ki

    ah, "hiçbir zaman" yaslanamayacak o!

    sonra görünmez bir tütsünün kokusuyla ağırlaştı hava

    yüce meleklerin ayak sesleri çınladı tüylü zeminde.

    "ey sefil" diye haykırdım "bir ferahlık verdi sana tanrın;

    lenore'un hatıralarından kurtulasın diye bir ilaç,

    iç bu iksiri kana kana ve sil lenore'u aklından"

    dedi kuzgun "hiçbir zaman"

    "kahin" dedim "şeytani birşey! --kahin yine de, kuş ya da iblis;

    kışkırtıcı mıydı yoksa bir fırtına mı seni bu sahile atan

    kimsesiz ama gözüpek bu afsunlu çöl toprağında

    bu perili evde bana gerçeği söyle, yalvarıyorum

    var mı günahların ilacı? söyle bana söyle, yalvarıyorum"

    dedi kuzgun "hiçbir zaman"

    "kahin" dedim "şeytani birşey! --kahin yine de, kuş ya da iblis;

    üstümüzde kıvrılan gökler ve yücelttiğimiz tanrı adına

    söyle bu hüzünlü ruh, uzaktaki cennette, sarılabilecek mi

    meleklerin lenore adını verdiği kutsal bir bakireye

    meleklerin lenore dediği o eşsiz, nurlu bakireye

    dedi kuzgun "hiçbir zaman"

    "bu söz ayrılık imimiz olsun ey kuş, ya da iblis;

    dön artık fırtınaya, ve cehennemi kıyılara,

    söylediğin yalana nişan tek tüy bırakma.

    yalnızlığıma dokunma, terket o büstü,

    çek gaganı kalbimden, çek suretini kapımdan"

    dedi kuzgun "hiçbir zaman"

    uçmuyor kuzgun, oturuyor orada, hala orada

    oda kapımın üzerindeki o süzgün büstte

    rüya gören bir iblisin bakışı gözlerinde

    gölgesi akıyor zemine yüksekteki lambadan

    ve bu gölgeden, yerde uzanmış yatan,
    yükselecek mi ruhum? "hiçbir zaman"


    (ronin xxx - 25 Kasım 2006 01:07)

  • comment image

    vallahi internette gezinirken çökmüş sitelerle her karşılaştığımda,

    "quoth the server: four hundred and four"

    ..diye içimden geçirmeme sebep olan mısralara sahip bir şiirdir kendileri...

    (poe amcanın kemikleri sızlamıyordur umarım)


    (mortifera - 24 Aralık 2007 00:08)

  • comment image

    once upon a midnight dreary, while i
    pondered, weak and weary,
    over many a quaint and curious volume
    of forgotten lore--
    while i nodded, nearly napping,
    suddenly there came a tapping,
    as of some one gently rapping, rapping
    at my chamber door.
    "'tis some visitor," i muttered,
    "tapping at my chamber door--
    only this and nothing more."

    ah, distinctly i remember it was in the
    bleak december;
    and each separate dying ember wrought
    its ghost upon the floor.
    eagerly i wished the morrow; --vainly i
    had sought to borrow
    from my books surcease of sorrow--
    sorrow for the lost lenore--
    for the rare and radiant maiden whom
    the angels name lenore--
    nameless here for evermore.

    and the silken, sad, uncertain rustling
    of each purple curtain
    thrilled me--filled me with fantastic
    terrors never felt before;
    so that now, to still the beating of my
    heart, i stood repeating
    "'tis some visitor entreating entrance
    at my chamber door--
    some late visitor entreating entrance
    at my chamber door; --
    this it is and nothing more."

    presently my soul grew stronger;
    hesitating then no longer,
    "sir," said i, "or madam, truly your
    forgiveness i implore;
    but the fact is i was napping, and so
    gently you came rapping,
    and so faintly you came tapping,
    tapping at my chamber door,
    that i scarce was sure i heard you" --
    here i opened wide the door; --
    darkness there and nothing more.

    deep into that darkness peering, long i
    stood there wondering, fearing,
    doubting, dreaming dreams no mortal
    ever dared to dream before;
    but the silence was unbroken, and the
    stillness gave no token,
    and the only word there spoken was the
    whispered word "lenore!"
    this i whispered, and an echo murmured
    back the word "lenore!"
    merely this and nothing more.

    back into the chamber turning, all my
    soul within me burning,
    soon again i heard a tapping somewhat
    louder than before.
    "surely," said i, "surely that is
    something at my window lattice
    let me see, then, what thereat is, and
    this mystery explore--
    let my heart be still a moment and this
    mystery explore; --
    "'tis the wind and nothing more!"

    open here i flung the shutter, when,
    with many a flirt and flutter
    in there stepped a stately raven of the
    saintly days of yore.
    not the least obeisance made he; not a
    minute stopped or stayed he;
    but, with mein of lord or lady, perched
    above my chamber door--
    perched upon my bust of pallas just
    above my chamber door--
    perched, and sat, and nothing more.

    then this ebony bird beguiling my sad
    fancy into smiling,
    by the grave and stern decorum of the
    countenance it wore,
    "though thy crest be shorn and shaven,
    thou," i said, "art sure no craven,
    ghastly grim and ancient raven
    wandering from the nightly shore--
    tell me what thy lordly name is on the
    night's plutonian shore!"
    quoth the raven, "nevermore."

    much i marvelled this ungainly fowl to
    hear discourse so plainly,
    though its answer little meaning--
    little relevancy bore;
    for we cannot help agreeing that no
    living human being
    ever yet was blessed with seeing bird
    above his chamber door--
    bird or beast upon the sculptured bust
    above his chamber door,
    with such name as "nevermore."

    but the raven, sitting lonely on the
    placid bust, spoke only
    that one word, as if his soul in that
    one word he did outpour.
    nothing farther then he uttered--not a
    feather then he fluttered--
    till i scarcely more than muttered
    "other friends have flown before--
    on the morrow he will leave me, as my
    hopes have flown before."
    then the bird said "nevermore."

    startled at the stillness broken by
    reply so aptly spoken,
    "doubtless," said i, "what it utters is
    its only stock and store
    caught from some unhappy master whom
    unmerciful disaster
    followed fast and followed faster till
    his songs one burden bore--
    till the dirges of his hope that
    melancholy burden bore
    of 'never--nevermore.'"

    but the raven still beguiling all my
    sad soul into smiling,
    straight i wheeled a cushioned seat in
    front of bird, and bust and door;
    then, upon the velvet sinking, i betook
    myself to linking
    fancy unto fancy, thinking what this
    ominous bird of yore--
    what this grim, ungainly, ghastly,
    gaunt, and ominous bird of yore
    meant in croaking "nevermore."

    this i sat engaged in guessing, but no
    syllable expressing
    to the fowl whose fiery eyes now burned
    into my bosom's core;
    this and more i sat divining, with my
    head at ease reclining
    on the cushion's velvet lining that the
    lamp-light gloated o'er,
    but whose velvet violet lining with the
    lamp-light gloating o'er,
    she shall press, ah, nevermore!

    then, methought, the air grew denser,
    perfumed from an unseen censer
    swung by seraphim whose foot-falls
    tinkled on the tufted floor.
    "wretch," i cried, "thy god hath lent
    thee--by these angels he hath sent thee
    respite--respite and nepenthe from thy
    memories of lenore,
    quaff, oh quaff this kind nepenthe and
    forget this lost lenore!"
    quoth the raven "nevermore."

    "prophet!" said i, "thing of evil!
    prophet still, if bird or devil!--
    whether tempest sent, or whether
    tempest tossed thee here ashore,
    desolate yet all undaunted, on this
    desert land enchanted--
    on this home by horror haunted--tell me
    truly, i implore--
    is there-- is there balm in gilead?--
    tell me-- tell me, i implore!"
    quoth the raven "nevermore."

    "prophet!" said i, "thing of evil! - prophet still,
    if bird or devil!
    by that heaven that bends above us - by that god
    we both adore --
    tell this soul with sorrow laden if, within the distant
    aidenn,
    it shall clasp a sainted maiden whom the angels name
    lenore --
    clasp a rare and radiant maiden whom the angels
    name lenore."
    quoth the raven "nevermore."

    "be that word our sign of parting, bird
    or fiend!" i shrieked, upstarting--
    "get thee back into the tempest and the
    night's plutonian shore!
    leave no black plume as a token of that
    lie thy soul hath spoken!
    leave my loneliness unbroken! --quit the
    bust above my door!
    take thy beak from out my heart,and
    take thy form from off my door!"
    quoth the raven "nevermore."

    and the raven, never flitting, still is
    sitting, still is sitting
    on the pallid bust of pallas just above
    my chamber door;
    and his eyes have all the seeming of a
    demon's that is dreaming,
    and the lamp-light o'er him streaming
    throws his shadow on the floor;
    and my soul from out that shadow that
    lies floating on the floor
    shall be lifted--nevermore!

    edgar allen poe - 29 ocak 1845

    muhte$em yorum icin bir daha ve illa ki (bkz: alan parsons project) ve de (bkz: tales of mystery and imagination)


    (lord aragorn - 10 Mayıs 2002 11:51)

  • comment image

    bunlar da alan parsons project'in ilk albumu tales of mystery and imagination'da yer alan the raven'in eric woolfson ve alan parsons tarafindan "damitilimi$" sozleridir:

    the clock struck midnight
    and through my sleeping
    i heard a tapping at my door
    i looked but nothing lay in the darkness
    and so i turned inside once more

    to my amazement
    there stood a raven
    whose shadow hung above my door
    then through the silence
    it spoke the one word
    that i shall hear for evermore

    nevermore

    thus quoth the raven, nevermore

    and still the raven remains in my room
    no matter how much i implore
    no words can soothe him
    no prayer remove him
    and i must hear for evermore

    quoth the raven, nevermore
    thus quoth the raven
    nevermore


    (lord aragorn - 10 Mayıs 2002 11:55)

  • comment image

    şiirin "suddenly there came a tapping/as of some one gently rapping/rapping at my chamber door" kısmı the crow adlı filmde geçer.


    (beren - 2 Haziran 2002 01:35)

  • comment image

    romantiklerden kendince etkilenen poe'nun, romantizm konusundaki başyapıtıdır bu şiir. kendince diyorum, o ne demek diyebilirsin; bi kere olay nedir? romantik akım, melankoliye ve yalnızlığa hitap eder. korku edebiyatının piri gözüyle bakılan biri nasıl olur da romantikten sayılır da diyebilirsin. kendince'den kasıt da o işte.

    poe, melankoliyi ve yalnızlığı, sadece korku öğesini güçlendirmek için kullanır. hatta melankoli ve yalnızlığın bile en saf ve en mükemmel hallerinde olmasını ister. bu yüzdendir ki poe'nun hiçbir karakteri eğitimsiz ya da fakir değildir; çünkü bu ikisi, poe'ya göre apayrı bir melankoli aracıdır. ve saflığın önüne geçerler. dolayısıyla poe, bunlardan elverdiğince kaçınmıştır.

    bu şiiri az biraz inceleyince görüyoruz ki, kuzgunun diline takılan meşhur "nevermore" kelimesi, her bir kullanımda farklı bir misyondadır. ilkin mantıksal sebeplerle açıklamaya çalışılır; sahibinin öğrettiği bir kelime ve sahibi ölmüş, diline takılıp kalmış; her söylenene böyle cevap veriyor. fakat ardından gelen bölümlerde poe, kuzgunun yalnızca bu cevabı verebileceğini bildiği halde, kendi korkularını ve mutsuzluklarını hatırlayıp, ona sorular sorar. aldığı cevap, her seferinde daha da umutsuz bir hale gelmektedir. bu yüzden bir süre sonra akılcılığın dışına çıkarak, melankoliyi ve korkuyu artırmaya yönelir.

    klasikçilerin, dönem şiirinin zayıflığından dem vurduğu ve bunu eski eserlerdeki metafor ve imgelemin artık kullanılmamaya başlanmasına bağladığı bir dönemde, hem kendi görüşünden zerrece caymadan, hem de klasistlere kocamanından bir kapak olsun diye yazdığı bu şiir, romantik-gothic edebiyatın başyapıtı olduğu gibi, birçok klasikten daha fazla metafor taşımasıyla, çiftli-üçlü-beşli bir kombo gibidir.

    çok yaşa poe!


    (lylaa - 20 Aralık 2009 05:00)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filme eklenen mizah neyseki sınırları aşıp saçma boyutlara varmamış. poe'nun hakkında geçen bütün bilgiler doğru. poe'ya biçilen mizah ne kadar doğru ne kadar yanlış, yaşantısını pek bilmediğimiz için fazla eleştiremeyebiliriz. ancak poe'nun romantik yönünü çok iyi yansıtmışlar. john zaten bu rol için biçilmiş kaftan. onun oynadığını görünce tamam dedim bu adam kıvırır. kıvırmış da.

    fragmanı izlediğimde "bu ne lan, koca poe yu seri katilin peşinde koşan adam haline mi getirmişler" dedim. ancak bunu yapmsındaki amaç seri katilin poe'nun virginia'dan sonraki sevgilisini kaçırmış olmasıymış. poe'nun romantik kişiliğine paralel olarak da böyle bir amaç kurguda cuk yerine oturuyor. yazmaya olan tutkusu, yazmadaki çektiği zorluklar gerçeği gibi yansıtılmış. ancak çalıştığı yerde tam bir göt oğlanı gibi davranıyor olmasını da yine kaynak eksikliğinden fazla değerlendiremeyeceğim. melankolik olduğunu biliyoruz da (virginia'nın ölümünden sonra) bu kadar agresif olduğuna dair bir bilgi çıkmadı henüz karşımıza.

    kurgu sağlam, öyküleri kurguya yerleştirme üslubu güzel. tanıdık öyküleri gördük, sevindik vs. imdb puanı 6 ama 7 yi de hak eden bir film. biraz da poe hayranlığımdan veriyorum bu puanı.

    ---
    spoiler ---


    (e a p - 29 Nisan 2012 16:01)

  • comment image

    hiçbir beklentim olmadan sadece zaman geçirmek amacıyla girdiğim ama fazla saran film.

    kesinlikle gidin. ben düz sinemacılardanımdır öyle entele dantele falan gelemem. bu film güzeldi.


    (airness - 1 Mayıs 2012 04:39)

  • comment image

    bittiğinde jenerikle birlikte başlayan şarkıya anlam veremediğim filmdir.

    nasıl bu kadar saçma sapan bir şarkı seçilir anlaşılır gibi değil.

    sen film boyunca gotik bir atmosfer yaratmaya çalış, filmi saçma sapan bir şarkıyla bitir.

    filmle yakaladığım bütün güzel havamı aldı götürdü ne yazık ki...


    (north of saturn - 2 Mayıs 2012 00:26)

  • comment image

    edgar allan poe'ya hayranlığım annabel lee'yle başlamış olsa da pek sevdiğim şiiridir.

    şu an vizyonda olan john cusack filmi aynı zamanda. tabi cusack e.a.poe rolünde. ben çok beğendim. polisiye seyrederken cinayetlere bir anlam yüklemeye çalışmak, katili anlamaya çalışmak daima keyiflidir benim için.

    ben filmi bir psikiyatristle boş bir salonda seyrettiğimden, film boyu -aslında hiç huyum olmadığı halde- kişisel yorumlarımızı birbirimize sunduk.

    --- spoiler ---

    biz katili aşama aşama tartışıp önceden bulduk, ama film yine de keyifli devam ediyor. sadece neden ıssız bir parkta bi' banka oturmayı tercih ettiğini anlamadık, olayı aydınlatmak için hemen birileriyle konuşmak yerine.

    sanırım gerçeğe uyumlu olması için yaptılar..

    ---
    spoiler ---

    önerilir efen'im, hiç poe okumamış olsanız bile görünce okuyacağınıza eminim.


    (the cipcirkin ordek yavrusu - 17 Mayıs 2012 20:35)

  • comment image

    öncelikle bu filme sherlock holmes taklidi diyen tiplere bir çift lafım var. arkadaşım sen sherlock holmes karakterinin kimden esinlendiğini biliyor musun? söyleyeyim, auguste dupin. peki bu karakteri yaratan kim biliyor musun? edgar allan poe. daha edebiyat türlerinde dedektiflik hikayeleri yokken, ve hatta dedektif kelimesi bile henüz kullanılmazken bu adam böyle bir karakter yaratmış, şimdi de filmi çekiliyor. ortada bir taklit varsa onu git arthur conan doyle'a sor.

    bir tanesi de testere çakması demiş. bak bak bak. testere türünün ilk örneği değil mi? vahşi ölümler, oyunlar, labirentler vs. deyince aklına testere geliyorsa kusura bakma dostum ama liselisin. testere'de sarkaçla adam öldürme sahnesi gördün diye bu film testere özentisi de olmuyor. adam 200 yıl önce the pit and the pendulum diye bir hikaye yazmış, aç bir oku istersen.

    filme gelince.. bir kere poe hayranı olup bu filmi sevmeyenler poe hayranlığını bir kez daha gözden geçirsin. poe'yu çok dikkatli incelemiş adamlar ve filmin her karesinde poe karakterinin işlenişi muazzam. poe'nun hayatını, eserlerini okumuş hayranları için hoş süprizler serpiştirmişler oraya buraya. örneğin.. ivan karakteri filmin sonlarına doğru poe'ya: "fransa'da ortaya çıkan bir yazar var, adı jules verne'miş, onu sana benzetiyorum." diyor. neden sizce? çünkü [(bkz: #25419798) şurada] bahsettiğim gibi poe "the balloon-hoax" ve "the narrative of arthur gordon pym of nantucket" hikayeleri ile jules verne'e ve onu takip eden bilimkurgu yazarlarına ilham kaynağı olmuş bir yazardır. bir diğer hoş gönderme de --- spoiler --- filmin sonunda poe’nun ölmeden önceki son sözleri ile yapılmıştır. poe’nun gerçek hayatta ölürken son sözlerinin “reynolds” olduğu söylenmektedir. filmdeki göndermeyi anladınız sanırım. --- spoiler ---

    oturup yazsam bunun gibi onlarca detay çıkarırım, dikkatli bir poe hayranı bunları yakalamalıydı. hadi bunları geçtim, filmde cinayetler işlendikten sonra acaba hangi hikayeden esinlendi diye düşünmek bile filmi heyecanla takip etmek için yeterliydi. özellikle the mask of the red death tasviri müthişti. balo tıpkı hikayede anlatılan gibiydi ve benim hayal ettiğim gibi. peki filmin duygusal anlarına serpiştirilmiş poe şiirleri? emily annabel lee’yi okurken gözleri dolmayan poe hayranı var mı aranızda? ya da poe parkta otururken o an ne düşündüğünü bilmeyeniniz?

    dediğim gibi poe hayranı değilseniz eheh şunun çakması, ahaha bunun taklidi diye takılabilirsiniz. sizi anlarım ve size acırım. ama poe hayranıysanız bu filmi beğenmeme lüksünüz yok.


    (snob - 21 Mayıs 2012 10:00)

  • comment image

    şiir olanı ayrı güzelken film olanı da gayet güzeldir.
    öncelikle filmi seyretmek için edgar allan poe hayranı olmanıza gerek yok. şahsı hiç tanımıyorsanız güzel bir seri katil, dedektif ve yardım alınan ilginç karakter hikayesi olarak seyredebilirsiniz. yine de filmden ciddi bir tat alabilmek için biraz olsun adamın şiirlerini ve hikayelerini okuyun. hele ki yazdıklarını severseniz (sevenler zaten filme gitti ve sevdi onlar için bir şey yazmaya gerek yok) filmden epey keyif alıp çıkmanız mümkün.
    öle sinema eleştirisinden falan pek anlamam ve genellikle dinlenmek için içi boş aksiyon filmi seyrederim. sırf bu yüzden mi oyunculuk benim gözüme güzel gözüktü yoksa herkes rolünü güzel mi oynadı bilmiyorum ama rolünü kıvıramayan biri gözüme hiç çarpmadı diyebilirim.

    sonuç olarak. şiiri kesinlikle okuyun. filmi de türü sevmiyorsanız bir şey diyemem ama edgar allan poe hakkında bir fikriniz yoksa bile gidip seyredin.


    (kumdan kale - 29 Mayıs 2012 01:58)

  • comment image

    hem, kelimeleri, hatta harfleri bu kadar ustaca kullanip, hem de yogun bir atmosfer ve derin bir anlam icermesi bakimindan divan edebiyati eserlerine benzeyen siirdir. poe, kitalarda gorulen dis kafiye ve olcunun disinda, bolca ic kafiye ve aliterasyon kullanmistir ki bu, siir sanatinin doruk noktasidir.

    bir aralik gecesi, konusabilen bir kuzgun, olen sevgilisinin yasini tutan bir asigin odasina gelir. konusabiliyordur evet ama bildigi tek soz "nevermore" (bir daha asla)'dur. konusan kus olgusunun ilham kaynagi kismen charles dickens'in barnaby rudge adli romanindaki konusan kargadir. bu siirde ise kuzgun, hic bitmeyen bir yasin ve arayisin simgesidir.

    kus, pencereden iceri girer ve pallas bustune tuner. pallas, athena'nin unvanlarindan biridir. siirin karanlik atmosferini pekistirir. kahramanimiz kuzguna surekli sorular sorar ve aldigi tek cevap "nevermore"dur. ve bu cevap, sorulan sorularla ahenkli bir anlam olusturur. bu durum asigi cok ofkelendirir. son bir kac kitada delilige dogru bir ilerleyis gorulur.

    siirin sonunda, asik butun sorularina verilen nevermore cevabi karsisinda caresiz kalmistir. deliligin kucagina duser. bu sahne bana the picture of dorian gray'in sonunu hatirlatir: caresizlik ve ofkeyle kaynayan bir delinin soyut intiharinin sahnesi.

    bana gore siirin en vurucu misralari,

    "this i sat engaged in guessing, but no syllable expressing
    to the fowl whose fiery eyes now burned into my bosom's core;"

    ve

    "and his eyes have all the seeming of a demon's that is dreaming,
    and the lamp-light o'er him streaming throws his shadow on the floor;
    and my soul from out that shadow that lies floating on the floor
    shall be lifted - nevermore!"

    1884'te gustave doré' in cizdigi tablo, siiri cok guzel yansitir: http://img3.imageshack.us/img3/2952/theraven.jpg
    ...

    bundan yaklasik 6 yil once bu siiri ilk okudugumda neden o kadar cok etkilendigimi anlayamamistim. simdi cok iyi anliyorum...


    (ah minel ask ve minel mevt - 5 Temmuz 2012 01:04)

  • comment image

    kesinlikle izlenmeli..
    oyunculuk çok başarılı..
    kaliteli bir polisiye..
    benim gibi edgar allan poe hakkında bir fikir sahibi olmayalar için ufuk kazandırıcı.. öğretici..
    ve elbette böyle büyük bir sanatçıyı tanıma vesilesi..
    eserlerini okumak araştırmak için..
    demek ki.. film işini yapıyor..
    yukarıdaki değerlendirmelerde gördük, hayranları filmi alkışlıyor..
    bizim gibi bilmeyenler de poe'yu tanımak için yola çıkıyor.. daha ne olsun..


    (journalist - 22 Temmuz 2012 19:14)

  • comment image

    poe üzerine çalışmış birisi olarak, poe'nun öykülerinin filmdeki varlığı ve tüm o göndermeler açısından zevkten dört köşe olmamı sağlamış filmdir. şayet john cusack'in varlığı poe parodisi estiriyormuş hissiyatı yaratmasaydı filmdeki bazı kusurları da görmezden gelebilirdim fakat cusack izlerken edgar allan poe'yu değil, onun taklidini izliyormuş izlenimine kapıldım. oyuncu seçiminin hayati bir rol oynadığı bir film olarak, john cusack'in benimsediği birkaç mimikten ötesini göremiyoruz filmde bir poe temsili olarak. yönetmen belli ki mizah serpiştirmek istemiş aralara, fakat sırıtıyor. atmosfer olarak da from hell'i andırsa da, from hell'in yarattığı etkiyi veremiyor the raven. poe hakkında bir film yapması gereken biri varsa, o da, 80'lerle 90'ların tim burton'ıydı.


    (sera - 25 Temmuz 2012 15:25)

  • comment image

    edgar allan poe'nun en sevdiğim şiiri. her okuduğumda aynı derecede hüzünlenir ve etkilenirim. malesef bazı çevirleri çok kötü, anadilinde okumakta fayda var.

    "quoth the raven 'nevermore.' "


    (uykuludomates - 1 Temmuz 2013 23:27)

  • comment image

    çözüm kısmı çok hızlı izlerleyen film. climax'ten sonra böyle bir "denouement" olamaz. 4 yıldır bize öğretilen bu değil yahu. climax'e kadar geçen süreden daha uzun olmalı o süreç bir kere.

    şiir olanıysa, bir süre sonra vücudumda taşıyacak olduğum.


    (adriana go go go diyen adam - 14 Aralık 2013 04:55)

  • comment image

    john cusack sıra gecesi yapsa flash tvde ayıla bayıla izlerim.. bende öyle de bi yeri vardır.. fakat bu film olmamış.. poe'ya rağmen olmamış, john cusack'e rağmen olmamış.. aynen the following gibi bi heyecanla izledim.. esaslı oyuncular, edebi atıflar vs. ne umutlarla açtım filmi.. ne umutlarla atlaya atlaya bitirdim.. filmin tek iyi yanı, poe okumamış adamları sonunda poe'nın şiir ve hikaye kitaplarını aldırmaya yöneltecek kadar pozitif bi propaganda yapması.. fakat, sonu olsun, o buram buram hollywood kokan klişeleri olsun beni daralttı..

    ben poe'yu ilk okumaya başladığımda, sırf soyadını beğendiğim için okumuştum.. onunla evlenip, semrin poe olmanın hayallerini kurardım.. böyle de yüzeyseldim bak he.. adamın ne yazdığını bile bilmeden, heh mehe poe lan soyadı, kesin romantikli bişiler yazmıştır diye başladım ki, tek başına geceyarısı 3 zombi filmlerinden bile tırsan beni, aralarda tırstıra tırstıra bağladı kendine poe..

    poe'nun analizini yapmak edebiyatçılar varken bana düşmez, ama benim için poe alalade bi korku ya da fantastik öykü yazarı değildir.. ölüm takıntısını ve korkusunu en iyi hissettiren, hep ölümün arkasını görmeye çalışan bi adamdır.. bu adamın en sevmediğim ve overrated bulduğum şiiri maalesef kuzgundur.. ben ki kendime rol model olarak, dirge'nin lenore'sini seçecek kadar severim, kuzgunu maalesef sevemedim.. çok uzun bi kere.. poe ise, anlatmak istediği her şeyi kısa biçimde anlatacak kadar dolu bi adam.. ve maalesef nevermore hikayesi beni bi noktadan sonra manasızlığa sürükledi.. yani, bunun benim cahilliğim olma hakkını saklı tutarak sölüyorum ki, the raven bence sıradan bi şair için harikulade, poe için zorlama ve populerlik adına yazılmış bi şiirdir.. çünkü poe bi avuç insanın seveceği türde şeyler yazan bi adam.. poe şimdilerde populer bi hal aldı şu vampirli, korkunçlu dizilerin, mistik ve fantastik edebiyatın ivmelenmesinden nemalanarak ama kendisi edebiyatta bi akım başlatacak kadar biricik ve oyunun kurucusu bi adamdı..

    bu şiir de, şiirin ününden yararlanarak poe'yu sömürmeye çalışma çabalarını da benimseyemedim.. sıcaklık eksik gibi geldi.. poe'nun o bunaltıcı ve kasvetli havası bi noktadan sonra insanı korkutmuyo.. bu nokta çok mühim.. o kadar çok korkuyo ki insan yazılanları okurken kafasında canlandırmaktan, bi noktadan sora sikerim lan diyo ve hızlı hızlı okuyo.. mezarda ölmeden tabuta mı konmuşsun? ölü kediler mi ağaçtan düşüyo? kara büyüler mi yapılıyo cadının evinde? pencere açıkken bi anda ürperiyo musun? bunları bi anda koyveriyosun.

    bu film ve the following ya da the cult gibi tv/sinema işleri poe'yu baya baya korkulu bi öğe olarak gösteriyo.. tek bi sıfatla tanımlanacak kadar basit bi iş değil oysa poe'yu okumak.. bence poe da, sırf korkunçlu hikayeler şiirler yazmış bi adam değil..

    nese, uzun uzun yazdım ama özeti şu; gerçek bi poeseverseniz bu filmi izlemeyin.. hayalkırıklığına uğrayacaksınız.. aynen the following gibi..


    (semrin - 2 Ocak 2014 02:58)

  • comment image

    edgar allan poe'nun aynı adı taşıyan şiirinde bu kuş bilinç ve bilinçaltı arasındaki bağı temsil eder. kuzgun bir adamın kapısını çalar. adam ise evinde oturmaktadır. vakit geceyarısıdır ve yılın sonlarına gelinmiştir. adam uykuya dalar ve zaten poe'nun anlattıklarının gerçek dünyada mı yoksa rüya aleminde mi geçtiği bu yüzden bilinmez. adam kuzgunu, poe'nun en sevdiği temalardan biri olan 'ölü güzel kadın'ı temsil eden lenoreden, yani ölüler dünyasından haberler getirdiğini düşünür ve ona sorular sormaya başlar. soruların karşılığında aldığı cevap ise hep aynıdır: nevermore. bu cevabın hem anlamı vardır hem de yoktur. bilinç ve bilinçaltının karşılaşması da bu noktada gerçekleşir. aslında adam monolog halindedir ve kuzgun bunun için sadece bir köprü oluşturur. poe aynı zamanda şiirin hipnotik, mistik ve şüphe yaratıcı bir hava yaratması için tekrarlamalara yer vermiştir, ses efektleriyle de müzikal ve melodik anlamda bir yapı oluşturmuştur.


    (divina - 31 Ocak 2002 18:09)

Yorum Kaynak Link : the raven