Süre                : 1 Saat 55 dakika
Çıkış Tarihi     : 26 Mart 2004 Cuma, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Kadın tam frontal çıplaklık,Menaj a trois,Kardeş kardeş ilişki,Kardeş kardeş ensest,1960'lı yıllar
Ülke                : İngiltere,Fransa,İtalya
Yapımcı          :  Recorded Picture Company (RPC) , Peninsula Films , Fiction
Yönetmen       : Bernardo Bertolucci (IMDB)
Senarist          : Gilbert Adair (IMDB),Gilbert Adair (IMDB)
Oyuncular      : Michael Pitt (IMDB), Eva Green (IMDB)(ekşi), Louis Garrel (IMDB)(ekşi), Anna Chancellor (IMDB)(ekşi), Jean-Pierre Léaud (IMDB), Lola Peploe (IMDB), Jean-Paul Belmondo (IMDB)(ekşi), Jean Seberg (IMDB)(ekşi), François Truffaut (IMDB), Aleksandra Yermak (IMDB)

The Dreamers ' Filminin Konusu :
Fransa'da alevlenip tüm dünyayı etkisi altına alan '68 olayları sırasında, Fransa'dayız... '68 kuşağı ruhuna sıkı sıkıya bağlı olan Isabelle ve kardeşi Theo, ailelerinin tatile çıkması nedeniyle Paris'te yalnız kalmış, bu sırada da Amerikalı bir öğrenciyle tanışıp arkadaş olmuş, onu evlerine davet etmişlerdir. Matthew'ı Isabelle ve Theo ile buluşturan şey ise büyük ölçüde sinema olmuştur. Dışarıda, sokaklarda devrim sesini yükseltirken üçlü arasındaki tutku ve cinsellik alevlenmektedir.


Erotik / 27 Kıskançlık / 11
  • "bir muzun üç kişiye nasıl eşit paylaştırılacağını öğreten,hiç de dandik olmayan bertolucci filmi"
  • "eva green kişisinin kapı eşiğinde venüs heykeli edasıyla yarıçıplak dikildiği nefis bi sahnesi de vardır bu filmin ki genel görüntü güzelliğini ikiye katlamıştır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    isabelle* filmde sadece o muhteşem güzelliğiyle (ne demekse artık, saçmalattırdı bak) kalmamış, şu süper repliği de o muhteşem güzel ağzından çıkartmıştır:

    - other people's parents are always nicer than our own. and our grandparents are always nicer than other people's.


    (codename47 - 9 Şubat 2007 23:22)

  • comment image

    seneler önce sinema dergisi bu filmdeki banyo sahnesinden bir kare vermiş, altına da bir yazı yazmıştı ki, hala o resmi gördükçe veya filmi izledikçe tüylerim diken diken olur:
    "aynı küvette esrimiş üç beden, aynada ise üç farklı yüz... birlikte olmayı ne kadar istersek isteyelim, sonunda hep tek başımıza değil miyiz?"
    resim için: http://chicbythesea.files.wordpress.com/…=430&h=279


    (tinker23 - 22 Nisan 2011 14:27)

  • comment image

    doğru tespitler içieren bir de izleyen herkesi öyle ya da böyle kendine çekip bağlayan filmdir.

    spoiler ama tek cümlelik.

    filmde benim için en vurucu nokta matthew'un "seni seviyorum" ile ilgili yaptığı tespittir. matthew der ki ben de seni seviyorum ile seni seviyorum aynı değildir. hayatımda duyduğum en doğru ve anlamlı tespit olabilir.

    hepimizin ben de seni seviyorum diyip seni seviyorum diyemediği partnerleri ve hepimize ben de seni seviyorum diyip seni seviyorum diyemeyen partnerleri vardır. hep sinir olursunuz siz seni seviyorum dedikten sonra onun sadece ben de seni seviyorum demesine çünkü bilirsiniz sadece cevap vermek için vermiştir.

    siz onu o an seversiniz ama o sizi sevmez.


    (mathetic - 24 Haziran 2011 21:25)

  • comment image

    bertolucci'nin, la luna'dan sonra bir kez daha seyircinin gözünde ensesti meşrulaştırmaya ve bir mantığa büründürmeye çalıştığı filmi. bunu yaparken de fon olarak '68 öğrenci olaylarını kullanıyor ancak ne sokakta molotof kokteyli atan gençler, ne de küvette ot içerken yapılan vietnam muhabbetleri kafamızda gerçekçi bir "dönem" havası yaratmayı başaramıyor ve ilkokul müsamerelerindeki karton dekorlar ve zar zor ezberlenmiş replikler gibi komik ama naif bir etki bırakıyor. merak ettiğim bir nokta ise türkiye sinemalarında filmin sansürlenip sansürlenmediği. gerçi unrated versiyonunu seyretmiş biri olarak söyleyebilirim ki ne michael pitt'in gözümüze sokulan sarı pipisi, ne de eva green'in -neredeyse gördüğümüz- uterusu filmin kurtarıcıları değil. ne varsa cızırtılı pikaptan dinlediğimiz janis joplin'de, odayı hatırlamak için duvarları okşayan greta garbo'da ve bir bertolucci filminden bekleme lüksüne sahip olduğumuz kusursuz görüntü yönetiminde var...


    (arsonist - 2 Nisan 2004 12:44)

  • comment image

    "ensest nerede var. ikizler arasinda ensestten bahsetmek tuhaf degil mi?dokuz ay ayni rahmi paylasiyorlar. o da bayagi ciddi bir ensest. en dogal ve masum sey olan ciplakligin hala boyle puriten tepkilerle karsilasmasi sasirtici. filanca sahnede illa da vucutlari ciplak gostermek gerekli miydi diye sordular. acaba ayni soruyu yuzlerce nü yapan picasso'ya sorarlar miydi? ya da rubens'e, michael pitt'in vucudunda mustehcen olan ne?"
    bernardo bertolucci


    (underexposed - 19 Mayıs 2004 22:16)

  • comment image

    ikizlerin tuhaf ilişkisinin ensesten ziyade matthew karakterinin gözlemlediği gibi hala çocuk olmalarından kaynaklandığını, çıplaklığı ve cinselliği bir oyun olarak algıladıklarını sanıyorum. eva yaptıklarının yanlışlığının bilincinde, ailesi öğrenirse intihar edeceğini söylüyor, ama bunu sanki, mastürbasyonu keşfedip yaptıktan sonra pişman olan ve her defasında suçluluk duyan bir çocuk edasıyla dile getiriyor.


    (sonicreducer - 24 Haziran 2004 01:47)

  • comment image

    eva green kişisinin kapı eşiğinde venüs heykeli edasıyla yarıçıplak dikildiği nefis bi sahnesi de vardır bu filmin ki genel görüntü güzelliğini ikiye katlamıştır.


    (ninni - 15 Ekim 2004 16:16)

  • comment image

    yönetmeni, filmin konusunu, oyunculuk kabiliyetini, 68 kuşağını ve filmin mesajını bir kenara bırakarak bu filmin beni bambaşka bir açıdan sarstığını itiraf etmek isterim.
    bir kere filmin çekildiği o ev, bana kendi evimi kişiliksiz bir katalog evi gibi hissettirdi. evde önemli olan temizlik, hijyen değilmiş meğerse, mobilyaların rengi de değilmiş. evde önemli olan o eve kişiliğinin yansımış olmasıymış. kalıplara bağlı olmadan koyu yeşil bir duvar, kadife perdeler, kırık fayanslı bir mutfakta bantla yapıştırılmış posterler çok daha fazla -evim- duygusu hissettiriyor insana.

    --- spoiler ---
    sonra salona tüllerden çadır kurmak....
    çocukken en sevdiğim şeydi, şimdi niye engeller olsun ki? ev benim tül benim.
    küvette uyuyunca ölünmüyormuş mesela..
    hayatta bir müzeyi koşarak geçme gibi ütopik hayallerim niye olmadı? oldu da sallamadım mı yoksa?
    üçü sevişmiş sevişmemiş derdim bu değil. o kadar özgürdüler ki dört duvar içinde. yoz bir ortam sayılsa bile huzurlu ve fazlasıyla özgür hissettim onları çöpten yemek ararken, donsuz merdivenlerden koşarken gördüğümde. en kıymetli şeyden, zamandan limitsizce vardı ellerinde.
    ---
    spoiler ---

    yogaymış, spa masajıymış, bunlar hikaye..
    kafam en az onların ki kadar dumanlanmış çıktım filmden. bin kez psikologa terapiye gitmişcesine bir rahatlama tüm bünyemde.

    bu film bana dört dev boy cerceveye, evi cart sarıya boyamaya, boyarken heryeri batırmama, kırmızı kovalar alıp eve saçmama, kitapları sepetlere doldurmama mal oldu.
    ama iyi oldu, dört duvarla birlikte ben de nefes aldım. salonda yerde yattım,çeşmeden su içtim. evde saçıma çiçekler taktım. çeyizlerden sabahlığımı çıkardım, tezgahta karpuz kırıp yedim, balkona yatıp yıldızları seyrettim ama mesaj olayını abartıp lavaboya da işemedim.


    (terelelli temcik - 15 Ekim 2004 16:42)

  • comment image

    bugune kadar gordugum en anlamli kizginligi gosteren filmdir.

    filmin sonlarina dogru kardesler amerikali misafirlerine "we love you very much!" derler, biraz da merhametli bir ses tonuyla. amerikali bagirir: "i don't want you to love me very much, i just want you to love me!"

    o gun bugundur "seni cok seviyorum" dememeye calisirim kimseye, o "cok" kelimesi butun anlami basitlestiriyor cunku. miktari yukseltmeye yarayan sey aslinda ufaltiyor. filme saygim, hersey bir yana, bu yuzdendir iste.


    (chanandler bong - 18 Nisan 2006 13:24)

Yorum Kaynak Link : the dreamers