Süre                : 1 Saat 30 dakika
Çıkış Tarihi     : 14 Nisan 2005 Perşembe, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Drama,Korku,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Metro-Goldwyn-Mayer (MGM) , Dimension Films , Platinum Dunes
Yönetmen       : Andrew Douglas (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Scott Kosar (IMDB)(ekşi),Jay Anson (IMDB)(ekşi),Sandor Stern (IMDB)(ekşi),George Lutz (IMDB)(ekşi),Kathy Lutz (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ryan Reynolds (IMDB)(ekşi), Melissa George (IMDB)(ekşi), Jesse James (IMDB), Jimmy Bennett (IMDB)(ekşi), Chloe Grace Moretz (IMDB)(ekşi), Rachel Nichols (IMDB)(ekşi), Philip Baker Hall (IMDB)(ekşi), José Taitano (IMDB)(ekşi), Marie Joelyn (IMDB), Dorian Kingi (IMDB), Jenny Strubin (IMDB), Lenore Thomas (IMDB)

The Amityville Horror (~ Dehset sokagi) ' Filminin Konusu :
13 Kasım 1974’te, polis 112 Ocean Avenue, Long Island, New York adresinden korku dolu bir telefon çağrısı aldı. Polis oraya ulaştığında bütün aileyi yataklarında katledilmiş olarak buldu. Günler sonra, Ronald DeFeo, evdeki bir takım “seslerin” onu, anne ve babası ile 4 kardeşini öldürmeye ittiğini itiraf etti. Bir yıl sonra, George Lutz, Kathy Lutz ve çocukları hayallerindeki evi bulduklarını düşünerek aynı eve taşındılar. Taşınmalarından kısa bir süre sonra açıklanamaz ve acaip olaylar evde gerçekleşmeye başladı. Kabus gibi görüntüler, ve korkunç sesler hala evde olan bir kötülüğün varlığındandı. Kızları Chelsea’nin Jodie adında hayali bir arkadaşının varlığıyla ürken Kathy, George’un da gece ve gündüzlerini bodrumda geçirmesiyle ailesini bir arada tutmaya çabalar. George bodrumda “Kırmızı Oda” adıında gizemli bölmeye açılan gizli bir geçit keşfeder. Kötü sesler ve hayaller George’un kafasında yankılanırken ev canlanır ve sonsuza kadar “Amityville Horror” diye bilinecek olan tüy ürpertici olaylar birbiri arkasına sıralanır.


Şeytan / 9
  • "sonunu çekmeyi unuttuklari bir film. filmin giriş ve gelişme bölümlerini peter jackson, sonunu ise mustafa altıoklar çekmiş izlenimi veriyor."




Facebook Yorumları
  • comment image

    benim daha önce izlememiş olmamdan faydalanıp, kocanın bana, bu filmi baz alarak ağır bir tezgah kurmasıyla kafayı yediğim, olayın "the bozcaada horror" haline dönüşmesini sağlayan filmdir.

    olay aynen şöyle gerçekleşmiştir. bozcaada'da bir hafta bir arkadaşın evinde başbaşa tatil yapılmaktadır. ev adanın ıssız bir yerinde, üzüm bağlarının arasında norman bates'in evi gibi azametle dikilmektedir ve fırtınadan dolayı devrilen trafo nedeniyle adanın bu kısmında elektrik neyin yoktur.
    gündüzleri hayat son derece şahaneyken, akşamları zaten mum ve gaz lambasına mecburiyetten dolayı tırsılmaktadır.

    efenim, şimdi akıllı kocamız, birinci günden itibaren evin hiç kullanmadığımız bir odasının kapısını açarak bana sürekli aynı soruyu sorar "bu kapıyı sen mi açtın? ben kapamıştım" saf kulunuz lepisteste hiçte konuyu ciddiye almayarak "yooo... rüzgar" falan filan yapar. beş gün sürekli aynı soruyla geçer. beşinci günün akşamı, rüzgarlı bir gecede, hafif de meyve şarabı sarhoşluğu varken, koca oltayı atar... ben sesler duyuyorum, sen de duyuyor musun? bu duvardaki gölge ne? vs...

    lepistes gene kaale almaz, yatıp uyumak ister. fakat koca, ısrarla bodrumdan sesler geldiğini söylemektedir. bu arada lepistes tırsmaya başlamıştır.
    sonra lepistesin eline mutfaktan aldığı bir ekmek bıçağını tutuşturarak, "bodruma bakacağız, sen arkamdan gel, beni koru" der...
    karanlık bodruma el fenerleriyle inilir... tabii ki kimseler yoktur ama lepistes artık üç buçuk atma kıvamına gelmiştir. yukarı çıkıldıktan sonra, rüzgarda vuran kepenklerin çıkardığı sesten yararlanan, koca, "dışarda birileri var, ben dışarı çıkıyorum" der ve geri dönmez. lepistes, dışarı çıkmaya korkarak, bağırır çağırır, tık yoktur... ve evin pencereleri, sırayla yumruklanmaktadır.... lepistes "kafayi yemiştir"
    kendisi de her zaman en kötü senaryoyu yazan bir kişi olarak, "kocayı kesin öldürmüşlerdir ve şimdi onun peşindedirler"
    koca 15 dk. sonra döner... biri vardı, kovaladım ayağına yatar... sonra uyumaya karar verirler. koca yatağın altına kocaman bir bıçak koyar, hani eve birileri girerse diye... kısa kesiyorum gerisini... sonra amityville'deki gibi delirmiş, haunted ya da cinnet halinde lepistesi öldürmeye çalışma numarası yapar...
    lepistes sinir krizi, cinnet halindedir. allahısı, henüz iki aylık evlidir ve çok yanlış bir adamla evlenmiştir. işte burada,böyle sapık bi katilin kurbanı olarak ölüp gidecektir...
    durumun sarpa sardığını gören koca, her ne kadar şaka yaptığını söylese de lepistes ona inanmaz, koca yatar fosur fosur uyurken, lepistes doğan bozcaada güneşini göz yaşları içinde seyredecek ve istanbul'a döner dönmez bu manyağı boşmaya ant içecektir.
    allahtan bi daha yapmayacağına söz verdi de saadetimiz bozulmamıştır bu amityville horror sayesinde.
    yine de üç yıldır her an, ne zaman bi psikopatlık yapacak diye beklemekteyim netekim.


    (lepistes - 8 Kasım 2006 11:12)

  • comment image

    2005 yılında yeniden çekileni, ikinci sınıf bir korku filmi havasında. giriş, gelişme bölümlerini anladık da, sonu niye böyle anlam veremedim. oyuncular veya sette çalışanlar "amaan filmi bitirip de evimize gidelim haydin" havası içindeymiş gibi hissettiriyor insana.


    (etliekmek ve sen - 27 Kasım 2007 01:27)

  • comment image

    bağırsak deşmeden, beyin patlatmadan, kol bacak koparmadan gayet güzel geren film.

    --- spoiler ---

    veledin çişe kalktığı sahnede musluğu açarken aynadan beliren ismini koyamadığım şeyden her izlediğimde korkarım. hatta bazen o sahneyi açarım sadece bu sefer korkmayacağım diye ama yine korkarım öyle bir sahne yani.

    ---
    spoiler ---


    (twinsenz - 1 Haziran 2008 03:52)

  • comment image

    korkunçlu filmler arasında balansımı en bi bozan filmlerden biridir... haunted house odağından çıkma bu filmin konusuna gelirsem eğer şunu söylerim:

    yeni bir eve taşınmanın mutluluğunu taşıyan 3 insan, hoplaya zıplaya eve yerleşirler... güzel de gitmektedir, işte o arada feriştahı gelir... evde uzun zamandır yuva yapmış şeytanlar, yaratıklar insanın imanını gewretir... sinekler saldırır eve, böcekler kemirir camları, duvarlar yapış yapış olur, salyayla karışık patates püresi olur, korkanın anası ağlamaz.


    (cyrano - 4 Mayıs 2001 04:52)

  • comment image

    lalo schifrin babanın müzikleriyle ayrı bir anlam kazanmıştır bu film... hele ki, korku filmleri kronolojisinde büyük yeri olan "yankılı sesle şarkı söyleyen senfonik eğitim almış çocuk sesi" alttan alttan insanın beynini linç eder.


    (cyrano - 4 Mayıs 2001 04:53)

  • comment image

    1979 yapımı orijinal versiyonu ve 2005 yılında çekilen yeniden çevrimini izlemiş biri olarak her ikisini de genel hatlarıyla iyi bulduğum filmdir. gerçek bir hikayeye dayanmaktadır şeklinde lanse edilmiş film, bu sayede geniş izleyici kitlelerine ulaşmıştır.
    tabii 79 yılı hadisenin gerçekleştiği zaman dilimine uyması bakımından çok daha etkileyici. bir de ilkinin lalo schifrin imzalı tema müzikleri olağanüstü güzeldir. özellikle the ax

    filmin asıl çıkış noktası olan defeo ailesinin evin oğlu eroin ve lsd kullanıcısı ve daha sonra antisosyal kişilik bozukluğundan mustarip olduğu belirlenen ronald tarafından komple öldürülmesi üzerine kuruludur. ronald gaipten sesler duyduğunu ifade etmiştir. gayet tabii ki bu sesleri duymasının nedeni lsd yüklemesine bağlıdır.
    13 kasım 1974 tarihinde cinayetleri işlediği gece yine ailesini öldürmesi gerektiğine dair bir komut alır ve uygular. cinnet halindeki ronald tüm aileyi tüfekle vurarak öldürür. bu kan donduran çoklu cinayet çok büyük bir sansasyon yaratır. ronald tutuklandıktan sonra duyduğu seslerin içeriğine ilişkin bilgiler de bir şekilde basına yansır ve olayın detaylarını herkes öğrenir.

    ve aradan yaklaşık bir yıl geçer, cinayetin işlendiği eve taşınan lutz ailesi de, bir süre sonra aynı facianın kıyısından döndüklerini beyan ederler. lutz'ların jay anson adlı bir yazara aktardığı anekdotlarının bir kitaba dönüşme süreci başlar. kitap 1977 eylülünde satışa sunulduktan sonra çok satar. bunu farketmekte gecikmeyen prodüktörler malzemeyi değerlendirmek üzere harekete geçerler ve senaryolaştırma işlemlerinin tamamlanmasının ardından 1979 yılında ilk film vizyona girer, iyi bir gişe elde eder. zaman içinde aynı anatema ile başka filmler de çekilir. öyle ki, amityville'de defeo ailesinin trajedisi çeşitli senaryo oynamaları, ekleme ve çıkarmalarla toplamda 11 filmin konusu olur. ayrıca film içindeki, gerçek olayla ilgisi olmayan pek çok fantastik unsur korku, gerilim, giz faktörlerini güçlendirmek için kitabı kaleme alan yazar tarafından kurgulanmıştı. böylece yazarın marifetiyle genişletilen hikaye, bir aile faciasının zemin hazırladığı gerçek bir mit halini aldı.

    buradan hareketle, ev, lanetli ilan edilmişti bu sebeple çok fazla kişinin de mercek altına aldığı bir yapıydı. dolayısıyla lutz ailesinin yaşadıklarını iddia ettikleri deneyime yönelik anlatımlardaki tutarsızlıklar da kimilerinin dikkatinden kaçmadı.
    şöyle ki,
    geçen süre zarfında sözkonusu eve pek çok aile yerleşmişti ve lutz çiftinin bildirdikleri gibi sorunlarla karşılaşmadıklarını belirtmişlerdi. evde yıllarca problemsiz, huzurlu bir biçimde kalan insanların verdiği bu ifadeler dikkate değerdir. şayet ev gerçekten doğaüstü varlıkların istila ettiği bir ev olsaydı ve bu kötücül varlıklar bay lutz'u da kontrollerine almış, yönlendirmiş olsaydı, luzt'un da ronald defeo gibi ailesini katletmesi gerekirdi. eve yerleşen diğer insanlar da öyle. ancak evde tek bir cinayetle sonuçlanan vaka yaşanmıştı ve o da defeo ailesi katliamıydı. işte bay lutz'un da işittiğini söylediği "öldür onları" komutu da aslında -lsd'nin etkisiyle- sadece ronald'ın zihninde çınlayan sanrısal bir sesti ve o bunu yerine getirdi. luzt'lar ise burunları bile kanamadan evden kurtulmuştu. çünkü, esasen evde fantom, şeytan, kötü ruh vb. gibi paranormal faaliyetlere neden olan varlıklar mevcut değildi. lutz çifti, filmde yansıtılan senaryodan çok farklı olarak gerçekte defeo cinayetinden menfaat devşirme derdinde, çıkar peşine düşmüş artniyetli kimselerdi ve amaçlarına da ulaştılar. üstelik lutz çiftinin basın mensuplarına pek röportaj verme taraftarı olmayan çekimser yaklaşımları ve sırf jay anson ile sıkı işbirliği içinde olmaları, medya elemanı kişiler arasında şüphe uyandırdı ve yalancı olduklarına dair yaygın bir görüşe neden oldu.

    özetle, çiftin asılsız ifadelerini işleyen yazarın ve lutzl'arın defeo ailesinin trajedisini istismar ettiği açık ve net.


    (antonia chigurh - 24 Haziran 2014 04:03)

  • comment image

    alistigimiz yeni nesil korku türüne pek bir yenilik katmayan film. filmde o kadar çok klise var ki sanki yeni bir film degil de bugüne kadar çevrilmis korku filmlerinden bir derleme izliyorsunuz. korkunç ya da germesi gereken sahneler de kimi zaman amacinin disina tasip güldürüyor. ryan reynolds ise blade trinity'den alistigimiz üzere yine filmin bir kisminda üst yarisi çiplak bir sekilde kaslarini sergiliyor. diger insanlar nasil düsünür bilmem ama ben ryan reynolds'i two guys and a girl'de daha severek izlerdim. simdi ise yavas yavas itici gelmeye basladi.

    --- spoiler ---
    filmdeki kliselerden bahsetmistik, simdi yavas yavas konuyu da özetleyerek bu kliselere deginelim. bir aile yeni bir eve tasinir. evin tahmin edebileceginiz gibi bir 'geçmis'i vardir**. aile "nolcak ev bu alttarafi, yiycek mi bizi. hem bak sekline semaline göre bayagi da ucuz" nidalari esliginde eve tasinir. evde gelisen olaylardan en çok etkilenen kisi evin babasi olur. hafif hafif tirlatma belirtileri gösterir*. anne ise tam tersine oldukça dayaniklidir ve korumaci bir yaklasim gösterir, anaç bir portre çizer*.
    ---
    spoiler ---

    konudaki klislere bir kenara birakirsak filmde sahne olarak da yüzlerce klise var bunlari da izlerken rahatlikla farkedebilirsiniz.

    bence 'olmamis' bir film bu. yine de karanlik bir sinema salonunda yüksek volume'lü çigliklar, efektler esliginde gerebilir (ama verdiginiz paraya deger mi bilemem). filmin ilk versiyonunu izlemedim ama bu yeni versiyonundan güzel (hatta çok daha güzel) olabilme ihtimali oldugunu düsünüyorum.


    (faervian - 22 Nisan 2005 15:38)

  • comment image

    yeniden cevrimini izlemeyi de düsündügüm 1979 yapimi
    "nasil oldu da daha önce izlemedim" dedigim tam kivaminda korku filmi.

    senesine yerine yurduna bakilacak olursa, klise dedigimiz ne varsa o günlerde sasirtan ve muhtemelen ilk kez kullanilan unsurlar oldugunu söylemek de zor degil. bu yüzden de yeniden cevrimine haksizlik edilmemesi gerekiyor. kaldi ki yeniden cevrim furyasinin bir ürünü olmasi onu bir sifir yenik baslatiyor, gitmeyelim üstüne..


    (ercin - 28 Nisan 2005 11:16)

  • comment image

    her ne kadar yeniden çevrim olsa da ve barındırdığı klişeler ilk filmin zamanına göre yenilik olarak sayılabilecekse de yeni seyredecekler için her sahnesi klişelerle dolu olacaktır. yani hiç kimsenin filmi izlerken "abi bak adamlar zamanına göre ne yenilikler yapmışlar" diyerek izleyeceklerini sanmıyorum. izleyen herkes "aa bu sahne shining'de vardı", "aa yine mi hayaletli ev hikayesi" şeklinde yorumlarda bulunacağına inanıyorum. kısacası; eski çevrimini bilmem ama yeni çevrimi izlemenize değmeyecek (ryan reynolds'un üstsüz halini izlemek için gidecekseniz o başka) bir film. nasıl olsa bunu kaçırsanız da 3-4 ay içinde aynı sahneleri, yaklaşık olarak aynı olayları barındıran bir başka korku filmi gelir. daha da kısacası: eski çevrimine saygım sonsuz fakat yeni çevrimi şayet bu şekilde sıradan olacaksa, olmasaymış daha iyi olurmuş.


    (faervian - 3 Mayıs 2005 07:48)

  • comment image

    ataerkil ailenin kabusu. 1979 tarihli orijinal filmin yeniden cevrimi. yonetmen andrew douglas'in searching for the wrong-eyed jesus adindaki bir onceki filmi amerika'nin guneyindeki koyu dinciler hakkindaymis. bu filmde de yerlilere iskence edip onlari teker teker katleden bir pederin neden oldugu bir lanet soz konusu. bu lanettir ki, mutlu amerikan ailesinin babasinin (yani liderinin) cocuklarini ve karilarini oldurmesine neden oluyor. dolayisiyla ortada, bir pederin yerlileri oldurmesiyle baslayip, geleneksel ailenin parcalanmasina atlayan bir surec var. tam amerikan kabusu yani... oldukca vasat bi film, ama hide and seek, house of wax ve diger aile kabuslariyla birlikte dusunulunce, hollywood'un 70'lerde oldugu gibi (exorcist, poltergeist vs.) geleneksel aileyi yeniden sorunsallastirma egiliminde oldugunu ortaya cikariyor. zaten teker teker 70'lerin korku filmlerinin yeniden cevrimlerini yapiyorlar... yeniden cevrilmeyen korku filmi kalmiycak nerdeyse!


    (favez - 9 Temmuz 2005 18:34)

  • comment image

    1979 yapimi, stuart rosenberg'in efsanevi korku filmi.. ya da yillar sonra gece vakti filmin tamamin izlemeyi basaramayip, son kismini sabaha aktardigim film.. ki bu hadise en son ergenlik donemlerimde a nightmare on elm street'le olmustu, ha ben, yatagimin sallandigini hissetmistim.. dusunun gayri..

    --- spoiler ---
    acikcasi film bazi seyleri acik birakiyor.. senaryo hatasi.. mesela adam cinnet gecirirken neden sonra son noktayi koymuyor? kadinin gazetede kocasini gormesi.. yani kocasinin gecmisle bir baglantisi var ama ne? kizin psisik gucleri var, bunu da anliyoruz ama bunun arkasi getirilmiyor.. bu ve benzeri sorular filmde unutulmus.. ama yine de film bir korku filminden bekleneni fazlasiyla yerine gerceklestiriyor.. korkutuyor en kallavisinden..

    ayrica filmi bazen, tam anlamiyla karakterlerin gozunden goruyoruz.. mesela adam, karisini baltalayacakken, yere dustuklerinde bir an karisini yasli bir sekilde goruyor.. bunun sebebi de su: karisi bir dul ve uc cocuklu.. bardaki bir sahnede de arkadasi bu olayi hatirlatarak "buyuk bir yukun altina girdin" gibisinden bir laf diyor.. yani adamin bilincaltinda yasli bir kadinla evlendigine dair bir korku var..

    bunlarin yani sira su cok onemlidir ki, bu film korku sinemasinda bir mihenk tasidir.. her ne kadar bu film ve the shining bir uyarlama olsa da, iki film arasindaki gorsel ve tematik ogeler gormezden gelinemez.. filmde adamin bir cinneti soz konusu, ama dedigim gibi burada adam birden bire iyilesiveriyor.. ikisi de lanetli ev filmi kategorisinde.. sonra ikisinde de obur dunyayla iletisime gecebilen kucuk bir cocuk soz konusu.. bunlarin yani sira, evden akan kan sahneleri, adamin baltayla kapiyi kirmaya calismasi the shining'de de tekrarlanmis..

    bunun yani sira bir de the others'in adini anmak lazim.. hatta diyebiliriz ki the others bu filmin ters yuz edilmis hali.. ki aslinda the others'in lanetli ev filmlerini toptan ters yuz ettigi bile soylenebilir.. yine dedigim gibi issiz, tecrit edilmis bir ev.. karsi tarafla iletisime gecen cocuk.. ebeveynin cinneti..

    nitekim, cesitli bosluklarina ragmen, "klise"lere dayanmayan, bilakis kliseleri "yaratan" bir film duruyor karsimizda..
    ---
    spoiler ---


    (whatdreamsmaycome - 6 Eylül 2005 10:32)

  • comment image

    the shining esintili bir film. ilk uyarlamasi shining'den once mi cekilmis sonra mi bilmiyorum ama kitap daha once yazilmistir eminim.
    bas roldeki abinin ve michael(en kucuk erkek cocuk) rolundeki veletin oyunculuklari gayet iyi. filmde korku gerilim hikaye oldu benim icin. en cok o cocuk agladiginda etkilendim. bunda film boyunca "bu adam* hangi dizide* oynuyordu, kimdi kimdi" sorulariyla kafayi yemis olmamin da etkisi olabilir.
    kisacasi, bence klise gerilim filmlerinden biri.


    (thewicked - 5 Kasım 2005 23:08)

  • comment image

    2000 maniacs, the shining, the exorcist ve en nihayetinde the ring daha doğrusu ringu filmleri bir çok değişik korku türünün öncüleri olmuştu. bu filmin ilk çekilenide anlaşıldığı kadarıyla the shiningle aynı zamanlarda çekilmiş ve o klasmana giriyor. biz genelde bu tarz yenilikçi filmlerden sonra yine aynı tarzda bir kaç film çekildikten sonra geri kalanları klişe buluyoruz. her defasında adamlardan daha farklı daha yaratıcı şeyler bekliyoruz. ama bu elbetteki kolay değil. bu filmide bu tarz bir arayış çerçevesinde izlemektense 90 dakika boyunca karanlık bir sinemada ordan burdan çıkan ucubelere kendinizi kaptırarak izlemek eğlenceli vakit geçirmek için bence daha iyi bir seçim olur.


    (exavier mcdaniel - 9 Kasım 2005 10:20)

  • comment image

    filmlere türkçe isim bulanların, pardon uyduranların, bu işi filmi hiç izlemeden yaptıklarına yeni bir örnektir. yoksa tek bir evde, üstelik müstakil bir evde geçen bir filme, "dehşet sokağı" adını uygun görmek pek mümkün olmazdı herhalde. yok filmi izleyip de bu adı uygun görmüşlerse ayrıca tebrik etmek gerekir.


    (filmmaker - 9 Kasım 2005 16:02)

  • comment image

    filmin takdir toplayan tek yanı baba karakterini oynayan kişiyi (alanis morissette'in kocası olur kendileri) bir çok sahnede üstsüz görmemize imkan vermesidir.bayan izleyicilerin yüzündeki korku ifadesini hınzır tebessümlere çeviren sahnelerdir bunlar.


    (adalita - 10 Kasım 2005 14:16)

  • comment image

    yeni versiyonunda üç çocuklu lutz ailesi oldukça ucuza kapattıkları, pek de nezih bir geçmişi olmayan bir eve taşınırlar. evde onları pek çok dert beklemektedir. bu durumdan çoktan seçmeli bir test sorusu çıkar. bu eve taşınma kararı veren aile büyükleri için aşağıdaki tanımlardan hangisi uygun düşer?
    a) fırsatçı
    b) saf salak
    c) hiç korku filmi izlememiş
    bu filmden ikinci bir test sorusu daha çıkar: filmin yapımcıları;
    a) yaptıklarının özgün olduğunu düşünecek kadar saftırlar
    b) hayalgücünden yoksundurlar.
    c) seyirciyi cahil sanırlar.
    anlaşılacağı üzere korku filmi klişeleri cehenneminden dışarı pek çıkamayan bir film var karşımızda. yer yer seyircisini korkuttuğu doğru, bunu da en ilkel biçimiyle sürpriz-şüphe (surprise-suspense) kullanarak yapmayı tercih ediyor. korku sinemasından anladığınız yerinizde zıplamaksa buyrun buradan yakın. ama bu işlevini son derece basit, son derece tahmin edilebilir bir biçim kullanarak yaptığını da bilmek şartıyla. türün daha iyi ve ne yalan söyleyeyim daha az tutucu (kendi babam-yabancı adam sorunu-ailene yabancı adam sokmayacaksın 11. emir olabilir mi acaba?) örneklerinden sonra amityville horror ile işiniz olmaz, olmasın da.


    (flut - 10 Kasım 2005 22:52)

  • comment image

    hic bir beklenti ile gitmedigim, hatta nasıl olsa yine sacma sapan bir filmdir, son senelerde kac tane adam gibi korku filmi geldi ki zaten diye dusundugum ancak son derece korkmus* bir sekilde sinemadan ayrildigim film. ben begendim, hayalet filmi ancak boyle cevrilir, filmde hayalet olmasi mantikli oluyor da, duvarlardan kan akmasi neden mantikli olmuyor bir turlu anlamiyorum zaten.


    (oz orion - 12 Kasım 2005 00:58)

  • comment image

    bunu bize bu ev yapıyor!
    bu ev neden bu kadar soğuk?
    peder, lütfen yardım edin!
    öldür onları!
    bazı sesler duyuyorum.
    camları sen mi açtın?
    bu kapıyı kilitlememiş miydik?
    kiminle konuşuyorsun canım?
    size itiraf etmeliyim ki bu evde yıllar evvel bir cinayet işlenmişti!
    sana neler oluyor artık seni tanıyamıyorum...
    gibi birbirinden güzel lafları içinde barındıran film.

    filmdeki iki ayrıntı hoşuma gitti:
    1- kapının kendi kendine kapandığı sahnede kapı tokmağındaki haçın ters dönmesi
    2- başroldeki amcanın söylediği "vücut acı çektikçe ruh çiçek açar" lafı

    aynadan yansıyan hortlak, kendi kendine açılan kapılar, bodrumdaki kızılderili mezarlığı gibi klişelerle dolu olmasına rağmen gece vakti bomboş bir sinema salonunda kız başına izlendiği takdirde korkutma görevini başarıyla yerine getiriyor.

    --- spoiler ---
    kardeşim ben hayatımda bu kadar pinti bir çift görmedim, sırf ucuz diye nasıl cinayetler işlendiğini bile bile o dağın başındaki kocaman eve yerleştiler, başlarına ne geldiyse müstehaktır, gram üzülmedim yeminle..
    ---
    spoiler ---

    neyse yahu, bu arada bu ev neden bu kadar soğuk ya, camları kapatmıştım oysa.
    bi saniye mutfaktaki havalandırmadan sesler geliyor, bakıp geliyorum hemen, burda kalın, gitmeyin bir yere sakın...


    (aton karimca - 20 Kasım 2005 21:12)

Yorum Kaynak Link : the amityville horror