Süre                : 21 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Eylül 2008 Salı, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Kısa Film,Drama
Taglar             : ukulelist,doğum günü,Danışman,kavga,Genç
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Flagpop
Yönetmen       : Destin Cretton (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Destin Cretton (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Brad William Henke (IMDB), Tania Verafield (IMDB), Phoenix Henke (IMDB), Lakeith Lee Stanfield (IMDB)(ekşi), James J Hansen (IMDB)(ekşi), Adam Shapiro (IMDB)(ekşi), Katelin Chesna (IMDB), Whitney Ball (IMDB)(ekşi), Andy Bonilla (IMDB), Jared Callahan (IMDB), Joy Cretton (IMDB), Julianne Eggold (IMDB), Alexis Faust (IMDB), Ryan Fernandez (IMDB), Christian Gutierrez (IMDB), Maggie Jacobs (IMDB), Mary Jacobs (IMDB), Christopher James (IMDB), Rebekah Macias (IMDB), Hector Meza (IMDB), Kevin Moon (IMDB), Brea Renee (IMDB), Summer Stephana (IMDB)

Short Term 12 ' Filminin Konusu :
Bir bakıcı tesisinde çalışan Grace, şiddetle büyüyen mağdur çocukların problemleri ile uğraşıyor ve onlarla güçlü bir bağ kuruyor. Kendisinde olduğu gibi o evde çalışan başka arkadaşları da çocukların üstüne titreyip problemleriyle ilgilenmektedir. Grace özellikle Marcus isminde bir çocuk ile güçlü bir duygusal bağ kurarken kendi geçmişinde yaşadıklarını da aynı zamanda seyirciye aktarmaktadır. Grace çocuklarla geçirdiği bütün bu zaman sırasında uzun zamandır birlikte olduğu erkek arkadaşından ayrı bir yaşam sürdürmektedir. Onun aldığı evlilik kararı, çocuklar ile arasında kurduğu duygusal bağın da etkisi ile zor günler geçirmesine sebep olacaktır…

Ödüller      :

Sundance Film Festivali:Short Filmmaking Award


  • "filmde çok güzel bir ahtapot hikayesi var. en az filmin kendisi kadar güzel."
  • "alt yazısı çıktığı gibi tekrar izlediğim film. umarım destin cretton gişe filmlere yönelmektense bu şekilde bağımsız yapımlara devam eder."
  • "her şey bir yana, bana kalırsa son derece klas çekilmiş bir final sekansına sahip geçtiğimiz yılın en iyi bir kaç bağımsızından biri."
  • "içinde pembe renkli floyd isimli bir bisikletin olduğu film. böyle bir filmin kötü olma ihtimali nedir ki?"




Facebook Yorumları
  • comment image

    günlük hayatta aslında çok sık rastladığımız ama görmekten imtina ettiğimiz bir sorunu konu alan mütevazı bütçeli iyi bir film.

    --- spoiler ---

    hepimiz artık büyüdük ve başkalarının sorunlarını çözmek için yetkin hale geldik öyle mi? hayat mücadelesi, ekmek parası derken kendi sorunlarımızı çözmeden başkalarının sorunlarını çözmeye çalışmaya mecbur bırakıldık. çünkü sistem bunu gerektiriyor. dişlinin bir parçası olacak kadar güçlü görün, en zayıf halka olmamaya çalış. ya gerçekten zayıf halkaysak ve bunu kendimize bile itiraf edecek gücümüz yoksa?

    ---
    spoiler ---

    keşke türkiye'de de bu kadar samimiyet barındıran bir yer olsa da yarın hemen gidip yatışımı yapsam.


    (ya birak ya - 7 Ocak 2014 14:49)

  • comment image

    3-4 saat olsaydi bile sikilmadan izleyebilirdim. bu senenin en iyi filmlerinden biri bence.

    --- spoiler ---

    nihayetinde karsindakiyle iletisim kurabilmenin en iyi yolu onunla ayni aciyi paylasmaktir.
    kendi sorunlarini cözmek icin harcamadigi tüm gücü baskalari icin harcayan bu tür insanlara hayranim. sonunda kendi sorunu da baskasi araciligiyla cözebiliyor. bu yüzden cok dramatik degil de umutlu filmdi. tabi bunda kizin mükemmel sevgilisinin de etkisi var, hem sadik bir evlat, hem sevgili, hem asci, hem ayakkabi baglayici...

    --- spoiler ---


    (oya bilir - 7 Ocak 2014 23:21)

  • comment image

    konusu itibariyle normal şartlarda çok büyük acitasyon yaratabilecekken her şeyi kendi, doğal acısında bırakmış filmdir. gerçek hayatta nasıl olmuşsa burda da öyle olmuş, 150 dk'ya da cuk diye sığmış.

    edit: film 90 dakikaymış. herzaman ki gibi 45 ile 45'i toplayamamışım :( kahrolsun bağzı sayılar!


    (boktucokguzelkoktu - 11 Ocak 2014 00:19)

  • comment image

    iyi şeyler yapmaya yolun ortasındaki taşı kenara atmayla başlayabilirsin.zor şey değildir insan olmak diye başlayan çok iyi bir filmdir.doğallığında akan bir acıya tanık ederek sömürü yapmayan, iyi insanlar eşliğinde; gözyaşları, acının ümitsizliğe dönüşmesini engellediğine ortak eden naif bir dokunuşun film olmuş halidir.

    "cehennem acı çektiğimiz yer değildir, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir."
    cehennemimiz sebebi biz olmayan acılarımızı çektiğimiz yer ise iyi insanlar ile o sesi duyurabildiğimize inandırır...

    "hiçbir roman, sıradan bir ailenin bir tek günde ürettiği şiddet ve fesadı tam olarak anlatamaz."


    (kerhiz - 11 Ocak 2014 21:11)

  • comment image

    alt yazısı çıktığı gibi tekrar izlediğim film. umarım destin cretton gişe filmlere yönelmektense bu şekilde bağımsız yapımlara devam eder.


    (blowjoe - 13 Ocak 2014 00:15)

  • comment image

    mutlaka izlenmesi gereken bir film. çok trajik hikayeleri, öyle kendini yırtmadan, canhıraş paralanmalar, bağırtılı kanlı sahneler olmadan da gösterebilen filmleri seviyorum ben. temposu hayat gibi olan, gerçek olan filmleri... ne var ki o filmlere hep sanat filmi derler, bağımsız film derler, nedense bu da insanları korkutup kaçırır. bu tuzağa düşüp bu filmden de kaçınmayın derim, izleyin.


    (huthut - 14 Ocak 2014 00:47)

  • comment image

    bütün yıl beklediğim film. bütün yıl izlemeyi değil, böyle bir filmi bekledim. türkiye'de gösterime girmemiş ne yazık ki. film çok mu güzel? hayır. film gerçekten 8.2/10 mu? hayır. ama bu yıl çıkan ne idüğü belirsiz filmlerden sonra izlenmeye değer olmasından dolayı o kadar puanı almış, bağımsız eleştirmenlerden de o civarda bir not almış. eli yüzü düzgün bir hikaye, doğru düzgün bir yapım.

    özel olan hiçbir şey yok, ama en azından can sıkıcı değil, kısa (1.5 saat kadar), her ne kadar 1 milyon dolar hasılatı zar zor yapsa da, sağlam bir hikayesi var. film gereksiz ağlak değil, yönetmeni belgeselciymiş, o yüzden dramatik müzikler, anlamsız sahneler fırlamıyor oradan buradan. çocuklar elbette kötü bir durumda, ama bunu (normalde olsa yapılacağı gibi) sömürmek yerine, aksine duruma uyum sağlandığını, çocukların diyaloglarıyla, herkesin napalım alışacağız tavrıyla gösteriyor. yeni gelen kızın uyum sürecini ve çektiği zorlukları laçkalaştırmıyor, dozunda anlatıyor. tacizi, suistimali neredeyse soğuk bir şekilde anlatıyor, hiç gereksiz görüntülere, ajitasyona bulaşmıyor. konuşmaları çok gerçekçi, görevlilerin toplanıp aralarında dedikodu yaptıkları anlar çok hoşuma gitti. filmde genel olarak mizah da çok iyi ayarlanmış, karakterlerden yeni gelen görevli abi stresli anda bir comic relief, gerginliği azaltan adam olmak için orada değil, adam gerçekten de o durumda söyleyeceği şeyi söylüyor. hiçbir karakterin detaylı bir incelemesi yapılmaması da beceriksizlikten değil, yine izleyiciye düşünme alanı bırakmak için. karakterde eksik bir nokta, uymayan bir replik görsem bunu tembelliğe, kötü yazarlığa yorabilirdim ama karakterler sadece kendilerini anlatmak için ekstra bir çaba sergilemiyorlar. sadece gerektiği zaman gerektiği yerde konuşuyorlar ve o konuşmalarında da kendileriyle çelişmiyorlar. (örneğin saçını kazıtan çocuğun ağladığı sahne bir hollywood yapımı olsa saniyelik dayak sahneleri girerdi araya çocuğun çektiği eziyeti anlamamız için, gibi)

    film depresif değil, üzücü değil. sonu sürpriz değil, hikaye karmaşık değil. ama sinemada artık görmemeye alıştırıldığımız doğru düzgün bir hikaye olduğu için kesinlikle izlemeye değer.


    (z 0 - 23 Ocak 2014 14:21)

  • comment image

    her şey bir yana, bana kalırsa son derece klas çekilmiş bir final sekansına sahip geçtiğimiz yılın en iyi bir kaç bağımsızından biri.


    (il pompiere - 24 Ocak 2014 00:07)

  • comment image

    filmi izlerken neden bilmiyorum hep bir eksiklik vardı, bu eksikliğin benden kaynaklı mı yoksa filmden kaynaklı olduğu konusunda bir fikrim olmasa da film bitince bu hissettiğim eksiklikten hiçbir iz kalmadı ve izledikten sonra oldukça güzel bir film izlediğimin farkına vardım. kendi halinde bir film. bu yüzden abartmadan ne olduysa kendi halinde anlatmış hikayesini. her şeyi bir kenara bırakıp sadece müzikleri gerekirse bu konuda oldukça iyi bir iş çıkardığı kesin. sırf "let's walk then" adlı parçası bile kendi başına onlarca hikayeyi dinletiyormuş gibi mest ediyor bünyeyi.


    (clones - 25 Ocak 2014 22:57)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki marcus ve liza green denen kizin hikayesi cok hosuma gitti. keske anlatilan bir hikaye olarak kalmasaydi da gorebilseydik cool marcus'un o tavirlarini. sevimli bir final olabilirdi.
    ---
    spoiler ---

    sonuc olarak hos bir film olmus. huzunlu, hayatin kendisi gibi.


    (lestat de lioncourtma - 28 Ocak 2014 20:09)

  • comment image

    hayatın gerçeğine dair acıklı hikayesini sömürmeden anlatan, duru ve akıcı bir film.

    --- spoiler ---
    acıklı olmayan tarafa bakalım biraz. zayıflıklarıyla, cesaretiyle ve fedakarlığıyla grace bir kadın kahramandır. evet, uzun süredir grace kadar etkili bir kahraman izlediğimi hatırlamıyorum. öte yandan, herkes mason ve grace kadar sağlam bir ilişki diler herhalde. mason ne tatlı karakterdir öyle, grace'e sadece battaniyeyi açarak verdiği cevap, işte bu dedirtmiştir.
    ---
    spoiler ---


    (butmynamewaselisaday - 4 Mart 2014 17:57)

  • comment image

    uzun zamandır çocuk- yetişkin psikolojisini bu kadar güzel anlatan bir film izlememiştim. sorunlar ne kadar da pozitif bir şekilde çözülüyor filmde! olay örgüsü, karakterler, müzik; herşey o kadar doğal ve uyumlu olmuş ki. film bittiğinde anın mutluluğu bana da yansıdı. *

    --- spoiler ---

    bir varmış bir yokmuş. okyanus yüzeyinin millerce altında nina adında genç bir ahtapot yaşarmış. nina zamanının çoğunu taşlardan ve deniz kabuklarından garip şeyler yaparak geçirirmiş. çok mutluymuş. ama sonra bir pazartesi günü bir köpekbalığı gelmiş. “adın ne senin?” demiş köpekbalığı. “nina” diye yanıtlamış o da. “arkadaşım olmak ister misin?” demiş köpekbalığı. “tamam. ne yapmam gerekiyor?” demiş nina. “pek bir şey değil. ” demiş köpekbalığı. “kollarından birini yememe izin ver yeter.” nina’nın daha önce hiç arkadaşı olmadığından acaba bu arkadaş olmak için yapılması gerekenlerden mi diye düşünmüş. sekiz koluna bakmış ve bir tanesinden vazgeçmenin çok da kötü olmayacağına karar vermiş. bir kolunu yeni ve harika arkadaşına bağışlamış. o hafta nina ile köpekbalığı her gün birlikte oynamış. mağaralar keşfetmişler, kumdan kaleler yapmışlar. çok çok hızlı yüzmüşler. ve her gece köpekbalığı acıktığında nina, yemesi için bir kolunu daha vermiş. pazar günü tüm gün oynadıktan sonra köpekbalığı nina’ya çok aç olduğunu söylemiş. “anlamıyorum. ” demiş nina. “altı kolumu çoktan verdim. şimdi bir tane daha mı istiyorsun?” köpekbalığı ona arkadaşça bir tebessümle bakmış ve “bir tanesini istemiyorum” demiş. “bu sefer hepsini istiyorum. ” “ama neden?” diye sormuş nina. köpekbalığı da: “çünkü arkadaşlar birbirleri için böyle yaparlar. ” diye yanıt vermiş. köpekbalığı yemeğini bitirdiğinde çok üzgün ve yalnız hissetmiş. birlikte mağaralar keşfedeceği, kumdan kaleler yapacağı, çok çok hızlı yüzeceği birine sahip olmayı özlemiş. nina’yı çok özlemiş. bu yüzden başka bir arkadaş bulmak için çok hızlı yüzmüş.

    ---
    spoiler ---


    (antoine roquentin - 12 Mart 2014 02:50)

  • comment image

    meyve veren ağaç taşlanır atasözü'nün sözlükte bazı konular için söylenemeyeceğinin itirafı olmuş filmlerden birisi. bu kadar güzel bir film neden bu kadar az seyredilir?

    --- spoiler ---

    masonun hapishaneden gelen çağrıda konuştuğu telefonun kablosu ne kadar da uzun du öyle.
    ---
    spoiler ---


    (nisyan - 28 Mart 2014 11:14)

  • comment image

    bir şeyler yazmak zorunda hissettiren bir film bu.

    entry girmeye üşeniyor, daha doğrusu cümleleri bir araya getiremeyecek durumdayım nedense. fakat filmin içerisinde çok iyi işlenmiş iki tane karakter var; grace ve marcus. özellikle marcus, kendimden bir şeyler bulabildiğim bir karakter olunca, grace'de hayali sevgili profiline en yakın insan olduğu için filmi on kat daha güzelleştirdi. yine cümleler bir araya gelmedi, kusura bakmayın fakat film aklınızda olsun.


    (michonne - 23 Mayıs 2014 02:19)

  • comment image

    başarılı bir film. naif, hoş ve yer yer insanı duygulandıran bir film.

    filmin bana göre başardığı en büyük şey duygu sömürüsüne girişmeden böyle bir konuyu anlatmış olması.
    "çarpıcı değil" denilen nokta bana göre başarısı. yoksa yönetmen de bilirdi adamın eline kemeri verip çocuk dövdürmesini.. ama film sorunu göstermek yerine sorunun nasıl çözüleceğini böyle naif karakter ile anlatmış. sinema genelde çözümden çok soruna odaklanır. ve onu "çarpıcı" bir şekilde gösterir. bu filmin farklılığı da bu olmuş.
    yani şiddeti göstermeden, ajitasyona kaçmadan şiddeti başarıyla anlatan bir film.
    ayrıca duygular arası geçişi çok başarılı sağlamış.


    (malefices1 - 27 Mayıs 2014 04:38)

  • comment image

    vasatın çok üzerinde bir film.
    ne zaman uzun süredir bilgisayarın bir köşesinde kalmış bir filmi açıp izlesem güzel çıkıyor zaten.

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki sahnede, bizim elemanların veleti kovaladığı sırada çalan şarkı da çok güzelmiş. aha

    ---
    spoiler ---


    (xii - 12 Eylül 2014 18:32)

  • comment image

    jayden'in ahtapot hikayesi ve marcus'un rap parçası ile zıpkın gibi vuran film. jayden ile baba-kız arasındaki ilişki, marcus ile de anne-oğul arasındaki ilişki inceleniyor.

    çocuğu olanlar bilir, yavru ahtapot olmak çok zor diye bir hikaye var. her canlının "olduğu haliyle" güzel olduğu fikrini işleyen çok başarılı bir çocuk hikayesi. ahtapot nino sekiz kollu olduğu için hayat çok zordur, özellikle giyinmek, hele kış günleri... ama nino çok sayıdaki koluyla bir yılan balığının yavrularını kurtarır. ve ahtapot olmak artık onu mutlu eder. kısaca böyle.

    filmde ise ahtapot nina'nın hikayesi anlatılıyor. nina mutlu bir ahtapottur ama arkadaşı yoktur. bir gün köpek balığıyla tanışır. ama arkadaş olmak ve arkadaş kalmak için taviz vermesi gerekir. köpek balığı her gün bir kolunu ister nina'nın. ve nina gittikçe tükenir. biri kendisi ile barışan ahtapot nino'nun hikayesi, biri kendisine küsen/yabancılaşan ahtapot nina'nın.

    bir baba olarak çocuğumun ahtapot nino'nun hikayesini okuyarak büyüyor oluşuna şükrediyorum. dünyanın başka yerlerinde başka bazı çocuklar ahtapot nina'nın hayatını yazıyorlar çünkü. ...

    filme dönersek, ünlü olmayan oyuncular ve düşük bütçe ile kaliteli film nasıl çekilir sorusuna verilen cevaplardan biri.


    (tehlikeli tutunamayan - 4 Şubat 2015 14:07)

  • comment image

    vasat değil vaşak gibi yırtıcı film.
    nesi mi yırtıcı, insan psikolojisi.
    geçmişinde küçücük benzer bir şeyi, bırak yaşamış olmayı, duyarak kenarından geçmiş olan bir dişi için hele vaşak sürüsü.
    salt bu kısmı da değil elbette.
    iyi iyi gayet iyi...


    (yirmibirellidokuz - 19 Ekim 2014 00:40)

Yorum Kaynak Link : short term 12