Süre                : 2 Saat 7 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Mayıs 2009 Çarşamba, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Aksiyon,Macera,Bilim Kurgu
Taglar             : sutyen,Boğazdan kaldırdı,külot,Vulkan,Gelecek
Ülke                : ABD,Almanya
Yapımcı          :  Paramount Pictures , Spyglass Entertainment , Bad Robot
Yönetmen       : J.J. Abrams (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Roberto Orci (IMDB)(ekşi),Alex Kurtzman (IMDB)(ekşi),Gene Roddenberry (IMDB)
Oyuncular      : Chris Pine (IMDB)(ekşi), Zachary Quinto (IMDB)(ekşi), Leonard Nimoy (IMDB)(ekşi), Eric Bana (IMDB), Bruce Greenwood (IMDB), Karl Urban (IMDB)(ekşi), Zoe Saldana (IMDB)(ekşi), Simon Pegg (IMDB)(ekşi), John Cho (IMDB), Anton Yelchin (IMDB), Ben Cross (IMDB), Winona Ryder (IMDB), Chris Hemsworth (IMDB), Jennifer Morrison (IMDB), Rachel Nichols (IMDB), Faran Tahir (IMDB), Clifton Collins Jr. (IMDB), Tony Elias (IMDB), Sean Gerace (IMDB), Randy Pausch (IMDB), Tim Griffin (IMDB), Freda Foh Shen (IMDB), Kasia Kowalczyk (IMDB), Jason Brooks (IMDB), Sonita Henry (IMDB), Kelvin Yu (IMDB), Marta Martin (IMDB), Tavarus Conley (IMDB), Jeff Castle (IMDB), Billy Brown (IMDB), Jimmy Bennett (IMDB), Greg Grunberg (IMDB), Spencer Daniels (IMDB), Jeremy Fitzgerald (IMDB), Zoe Chernov (IMDB), Max Chernov (IMDB), Jacob Kogan (IMDB), Lorenzo James Henrie (IMDB), Colby Paul (IMDB), Cody Klop (IMDB) >>devamı>>

Star Trek ' Filminin Konusu :
Atılgan’ın mürettebatı eve geri çağrıldığında, kendi organizasyonları içinde durdurulamaz bir terör gücünün donanmayı ve temsil ettiği her şeyi parçaladığını, dünyamızı bir kriz içinde bıraktığını görürler. Bitirmesi gereken şahsi bir kavgası olan Kaptan Kirk,  tek kişilik kitle imha silahını yakalamak için savaş alanına doğru özel bir arayış başlatır. Kahramanlarımız yaşamla ölüm arasında destansı bir santraç oyununa sürüklenirken, aşka meydan okunacak, dostluklar parçalanacak ve  Kirk’ün geride bıraktığı tek ailesi olan müretebatı için fedakarlıklar yapması gerekecek.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Make-Up


  • "bu harika filmden sonra j. j. abrams'tan lost'taki dandik görsel efektleri açıklamasını bekliyorum. pazartesi masamda olsun."
  • "bünyede kalıcı hasarlara yolaçabilmektedir. yoksa sql sorgusu yazarken ısrarla @startdate yerine @stardate yazmamın başka açıklaması olamaz."
  • "zenci bir kadınla beyaz bir adamın öpüşmesi televizyonda ilk defa star trek dizisinde görülmüştür. bu özelliğiyle ayrıca süperdir bu dizi."
  • "(bkz: uzay yolu)ne kadar ilginçtir ki, bu serinin ilk sinema filmi türkler tarafından yapılmıştır: turist omer uzay yolunda"




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir süredir bu diziye takmış, yayınlanmış 5 serisinin üzerinden geçmiş, yayınlanmış filmlerinin ciddi bir kısmını incelemiş biri olarak üzerine söyleyebileceklerim var sanırım.

    popüler bir yapıt, ona kuşku yok. ama popüler bir yapıttan beklenmeyecek denli ahlaklı, insanın mümkün olabilecek değerleri arasında en iyiye gideceğine inanmış ve bunun gelecekte böyle gerçekleşeceğinin umudunu besleyen, dürüst, temiz yürekli ve barışçıl bir dizi. bilim-kurgu ile uğraştığınızda iğrenç uzaylı düşmanlar, vahşi yutucular filan tarif edip aksiyonun dibine vurmak ve amerikan ırkının dünyanın en muhteşem aşmış varlıkları olduklarını kanıtlamak varken bunu seçmesi de, insanlık adına ümit verici.

    başlarda kadın konusunda, gayet eğlencelere konu edilebilecek sapkınlıkları olduğu kesin. ama original series'den voyager'a gittikçe kadın kimliğine dair hatalar düzeltilmiş, en sonunda bir kadın kaptanımız da olabilmiştir. bazı genel vurgular yapmakta fayda var:

    - star trek insanı kendisinin ne en muhteşem ırk olduğunu, ne en zeki canlı olduğunu düşünür. insanın tüm gücü ve federasyon içindeki dengeli konumunu sağlayan akıl ve duyguları arasında kurduğu denge ve kendini korumak ile savaşmak arasındaki farkı anlayabilmesidir.
    - star trek insanı işgale gitmez ve işgal etmez. barışçıl bir bütünleşme ile herkesin adil olduğu bir dünya ve evren tarifi yapar.
    - star trek'te sınıf yoktur. star trek hiyerarşisi deneyimle biriktirilen bir neredeyse akademik yapılanmadır. düzensiz değildir ama tamamıyla rasyonel olmak için çaba gösterir, açık bulduğu yerde kapatır. varlık bilincine erişmiş bir makinenin söz konusu olduğu durumda, onu da bir varlık olarak kabul eder, köleleştireceği yeni bir ırk yaratmaya çalışmaz.
    - star trek'te elbette ki milliyet kavramı yoktur. zaten kendi içinde ülkelere bölünmüş gezegenlerle iletişime geçmek federasyon yasalarına aykırıdır. bulunan yeni türlerle karşılıklı birbirini anlama çalışmaları yapılır ve her zaman ne alınabileceğine değil, bir doğal olay olarak varlığın söz konusu olduğu her alan ile adil ilişkiler kurulmasına çalışılır.
    - star trek insanının inançlara düşmanlığı ya da sempatisi yoktur. inançtan söz edilmez. herkes kendi inancını istediği gibi yaşar. tabi ki böyledir bu. tanrı varsa bile, bizim bilmediğimiz bir yaşam formu olarak algılanır. ama evrenin mutlak dengesine sonsuz bir saygı vardır ve olduğu gibi korunmak için büyük bir çaba gösterilir. evrende değişiklik yapmak hususunda gösterilen yegane çaba "m sınıfı" (yaşanabilir) gezegenlerin sayısını arttıracak projelerdir.
    - star trek insanının yegane düşmanı, kendisini ve başka türleri kendisinden aşağı gören, kendisinin başkasından üstün olduğuna ve başkalarının hayatlarına müdahale edebileceğine inanan şerefsiz türlerdir. bunlarla mümkün olduğunca savaşmamaya çalışsa da, çatışmaları mümkün olduğunca sorunsuz atlatma gayretindedir.

    daha bir çok şey söylenebilir elbet hakkında. şimdilik bu kadarla kalalım.

    bir de işin diğer yüzü, yani gerçek hayattaki karşılığına bakalım.

    - star trek vefalı bir dizidir. oyuncularına saygı gösterir, herbirinin kariyerini geliştirecek roller verir ve onların kişisel özelliklerine saygı gösterir. original series'den tng'ye, dizide yetişmiş oyuncular, hem dizide hem filmlerde yönetmenliğe kadar varan sorumluluklar almışlardır.
    - star trek yaratıcıdır. biraz iddialı olacak ama, sinemada seyrettiğimiz her bilimkurgu filmi, bilgisayar oyunlarında kullanılan her bilimkurgu teması, daha önce bir star trek bölümü olarak seyredilmiştir. ama çok daha ahlaklı bir biçimde, çok daha insani bir yöntemle.

    star trek, bir insan olarak hayattan ümidimi kesmememi sağlayan pozitif bakış açısını, barışçıl, kardeşçe ve eşit bir yaşama olan inancımı görebildiğim bir seridir. belki ben öyle okumak istiyorum, belki de başkaları da paylaşır fikirlerimi bilemiyorum ama star trek benim şahsen komünizm kavramından anladığım şeyi anlatır. amerikalı filandır ama ursula k. leguin'de öyle değil midir zaten?

    star trek iyidir.
    gene roddenberry'e sevgilerimizle.


    (el fikir - 1 Aralık 2007 02:57)

  • comment image

    öncelikle film hakkında konuşayım, sinemada konuşan dümbüklere sonradan geçeceğim.

    çok iyi bir star trek hayranı olmamama rağmen sonuna kadar büyük keyif alarak izlediğim, görsel efektlerini revenge of sith ile kafa kafaya bulduğum, model-mekan-cg ve ses tasarımına ise büyük hayranlık duyarak salonu terk ettiğim film oldu. insanın içinde küllenmeye yüz tutan bilim-kurgu ateşini körükledi, görsel bir şölen sundu. film hakkında daha iyi eleştiri yazanlar vardır ama benim tavsiyem filme henüz gitmemiş ama gidecek olanlara:

    1. film başlamadan önce perdenin önüne geçin ve "cem yılmaz imitasyonu varsa, siktirsin gitsin" diye bağırın. biraz kaba gözükse de, stand uplarından arta kalan ne varsa (kaptan makine soğuk, kalkanları indirin...vb) teker teker, bıkmadan, usanmadan, erinmeden yaptı amına koduğumun çocukları ya. şu memlekette, cem yılmaz taklitleri kadar tiksindiğim insan sayısı çok azdır. bir avuçtur.

    2. telefonuna sürekli mesaj geliyor ve buna cevap yazmaya çalışıyorsa, elini bilekten kesip diğer cebine koyun. kesik elini almaya uğraşırken uğraşmasın telefonla, smsle. siktirtmesin bana kısa mesaj servisini. madem bu kadar önemli bir adamsın, gelme sinemaya. çok mu acil, yarısında çık git de benim de gözümü alma o parlak iphone ışığınla.

    3. yanında sevgilisi varsa ve sürekli kulağına fısır fısır bir şey anlatırsa, siz de onun kulağına fısıldayın "o fısır fısır frekansını götüne sokarım, ömrünün geri kalanında hava kaçırırsın" diye. bu onu şaşırtacak ve susturacaktır.

    4. film başlamadan önceki cem yılmaz uyarısını dikkate olmayan lavuklar olacaktır, her ışınlanma sahnesinde "kaptan bizi ışınla" gibi şeyler geveleyecektir. burada üşenmek yok, ayağa kalkıp hedefe kilitlenmeli ve adamımızı yerinde ziyaret etmeliyiz. ileriki nesiller için sikertmeliyiz oracıkta.

    aklıma geldikçe ekleyeceğim, ekledikçe delirecek, delirdikçe break dans yapacağım. filmden aldığım keyifte ciddi iskonto meydana getirdi sikkafalar ya. öfkem dinmedi bir türlü. bir başlığa daha yazayım da keskinliğim gitsin.


    (mies - 12 Mayıs 2009 00:21)

  • comment image

    onbirinci star trek filmiyle ilgili söylenmesi gereken en önemli şey şu : deep space nine finalinden ve first contact filminden beri, star trek lisansı ile yapılmış en heyecan verici eser bu.
    j.j. abrams ve ekibi, birçok açıdan beklentilerimizin üzerinde bir iş çıkarmışlar. elbette filmin pekçok zayıf noktası da var ama bunlar ortalama sinema izleyicisinin filmden keyif almasını engellemiyor, bu konuda daha titiz olan biz star trek hayranları ise bu detayları -çoğunlukla- hoşgörülebilir.

    --- spoiler ---

    öncelikle filmin neleri başardığına bakarsak:
    - film muhteşem bir sekansla başlıyor. kelvin'e saldırı, kirk'ün doğumu, doğumla aynı anda kelvin'den ayrılan shuttlepad, george kirk'ün kahramanlığı... ve hepsinin sonunda gelen görkemli star trek logosu ve yazısı...
    - görsel efektler : filmin yüksek bütçesiyle de doğru orantılı olarak, bugüne kadarki star trek filmleri içinde en iyisi. bunun yanında, görsel efektler başarılı kompozisyonlar oluşturmada kullanılmış : örneğin narada'dan kaçan minik shuttle'ların gözüktüğü sahne... veya kirk ve mccoy'un enterprise'a shuttle ile gidişi... enterprise'ın titan'ın bulutlarından çıkışı...
    - müzikler : filmle çok iyi bütünleşiyor. michael giacchino çok iyi iş çıkarmış; enterprising young men, nero sighted, nero death experience ve end credits mükemmel parçalar. yeni star trek theme'in de, özellikle orkestral versiyonu çok başarılı.
    - tempo : senaryodan kaynaklanan bazı sorunlar yüzünden, aslında film gereğinden biraz fazla hızlı akıyor, buna eksiler kısmında da değineceğim. ama bu yüksek temponun, özellikle filmin ilk yarısında seyirciyi yormadan aynı seviyede tutulabilmesi bence abrams adına büyük bir başarı.
    - atılgan mürettebatı : kast seçimi kesinlikle çok başarılı olmuş. oyuncular rollere çok iyi oturmuş. elbette ki, karakterlerin gençlik dönemlerini görmemiz ve zaman yolculuğu yüzünden alternatif bir evrende olmamız yüzünden belli başlı farklılıklar yok değil ancak bu farklılıklar karakterleri bambaşka insanlar yapmıyorlar. pine ve quinto, kirk ve spock'ta çok başarılı. fragmanlarda sürekli sylar izliyormuş izleniminden kurtulamadığım halde, filmin atmosferi içinde, sylar aklıma hiç gelmedi. karl urban mükemmel bir mccoy olmuş. uhura, orijinal dizidekinden çok daha güçlü bir kadın karakter olarak ele alınmış, zoe saldana da çok iyi oynamış bu rolü. sulu'da john cho isteneni vermiş. scotty bildiğimiz scotty'den biraz farklı, daha bir hiperaktif hali var, ancak simon pegg'i bu rolde izlemek çok güzel. benim tek sevmediğim karakter chekov oldu, ancak burada oyuncudan çok, senaryo ve yönetmenin karakteri ele alışını sorunlu buldum. aylarca yüzlerce kez "film galaxy quest olsun istemiyoruz" diyen abrams'ın, chekov'un olduğu her sahnede karakterle resmen dalga geçmiş olduğunu düşünüyorum; scotty'deki hafif "comic relief" hali hoşuma gitmiş olsa da, chekov'daki bu yüzden çok ağır geldi.
    - aynı oyuncu kalitesi yan kadro için de geçerli. bruce greenwood muhteşem bir pike çıkarmış. ben cross'un sarek'i, winona ryder'in amanda'sı, faran tahir'in kaptan robeau'su da çok az görünmelerine rağmen çok iyiler.
    - film, aksiyon ile karakterleri iyi dengeliyor. sürekli bir şeylerin patladığı içi boş bir aksiyon filmi değil, kirk ve spock arasındaki ilişki ve bu ikilinin karakterleri de filmde güzel bir şekilde işleniyor. zaten en başından filmin kirk/spock filmi olacağını biliyorduk.
    - atılgan : ilk fotolarını gördüğümüzde "amanın bu ne?" demiştik. neyse ki o fotoğrafların açısı kötüymüş sadece. filmde atılgan, tüm ihtişamı ve ana hatlarını koruduğu formuyla arz-ı endam ediyor.
    - narada : hem içi, hem dışı mükemmel tasarlanmış.
    - leonard nimoy : filmde tahmin ettigimden cok daha az kullanilmis olsa da... leonard nimoy!
    - son sahne : chris pine'ın "bones.. buckle up!" diyerek köprüye girerken tam kirk havasını yakalaması, mürettebatı köprüde görmek, orijinal star trek theme, prime spock'tan gelen "space... the final frontier..." voice-over'ı ve sonraki end-credits... hepsi mükemmeldi.

    gelelim filmin zayıf noktalarına :
    - senaryo : bu kadar övdüğümüz filmin senaryosunda maalesef kocaman boşluklar var. dunyadan vulcan'a gidisin bes dakika, donusun her nedense saatler surmesi; kirk'ün delta vega'ya bırakılmasından scotty'yi bulmasina kadar saatler gecmesine ragmen, warpa gecmis kaptirip girmis atilgan'a isinlanabilmeleri; spock'in anlamadigim bir sekilde federasyon istasyonuna gidip yardim istememis olmasi gibi bosluklar ilk bakista goze carpanlar. onun disinda film, star trek filmleri ve dizilerinin bir turlu kurtulamadigi "yakinlardaki tek gemi atilgan" klisesinden ve dünya'nın veya vulcan'ın savunma sistemleri olmamasi -veya bizim gormememiz- sacmaligindan kurtulamamis. hadi diyelim savunma sistemleri yok, vulcan filosu nerde, onu da anlayamadik. filoyu bırak, lazer platformunu patlatacak bir tane ucan arac da mi yoktu?
    - tempoyla ilgili eksi yon ise, aslinda yine biraz senaryo ile ilgili. lucas, anakin'in darth vader olusunu uc filme yayarken, paramount re-boot'u tek filmde bitirmek istediginden, iki-uc filmlik senaryo tek filme sigmis, bu da olaylarin bas dondurucu bir hizla gelismesine yol acmis. filmin ilk yarisinda bu durum cok rahatsiz edici degilken, vulcan'a varistan sonra bir grup cadet federasyon'un sancak gemisinde "kaptancilik" oynamaya basladilar adeta. "kaptan benim birinci subay sensin" "ben simdi vekil kaptan oldum, bunu gezegene atin", "cekil ulan geri geldim benim kaptan" seklinde gemi 4-5 kez el degistirdi. filmin sonunda da, akademi'den yeni mezun olan kirk'un, tek gorevde gosterdigi basariyla kaptan olmasi ve atilgan'in kendisine verilmesi inandiricilik sinirlarini bayagi zorladi. oysa bu konu 2-3 filme yayilsa, ilk veya ikinci filmin sonunda kirk'ü baska bir gemideki ilk gorevinde birakabilir, ikinci filmde de kaptanliga giden yolunu izleyebilirdik. yine bu hizli tempo yuzunden, durup nefes almamiz gereken karakter anları cok hızlı gecti; ayrica ne geminin icini, ne phaserlari, tricorderlari adam gibi gorebildik.
    - gereksiz iki sahne : birincisi, fazla uzun suren delta vega'daki canavar sahnesi. ikincisi de, scotty'nin su tuplerine hapsolmasi. ikisi de filme zerre katkisi olmayan, bitse de film devam etse dedigimiz anlamsiz sahnelerdi.
    - nero : eric bana bile, nero'nun boslugunu maalesef dolduramamis. filme prequel olarak hazirlanan star trek countdown cizgi romanini okumus olmak bile nero'nun motivasyonunu inandırıcı kılamıyor ne yazık ki. kendisine yardım etmek isteyen tek adamı düşman belleyip bütün bir vulcan'ı havaya uçurması sonucunda nero için en fazla "bir başka deli kötü adam" diyebiliyoruz. elbette filmin asıl derdi nero değil, nero sadece mürettebatın biraraya gelmesi için bir katalizör, ancak karakteri daha sağlam işlenebilecek malzeme varken kullanılamamış.
    - köprü ve makine dairesi : kısaca, köprü gereğinden çok daha aydınlık. insanın gözüne gözüne giren o kadar ışıkla nasıl çalışılır anlamak mümkün değil. makine dairesinde ise, devasa borulardan baska birsey goremedik. warp core'un sadece adı gecti, o kadar...

    nereden baktığınıza göre artı veya eksi olabilecek bir nokta ise şu : film, star trek kurallarına göre oynayarak, çaktırmadan star trek'i reboot ediyor. evet bir zamanda yolculuk var ve eski star trek evreni bozulmadı; ancak bizim beyazperdede izlediklerimiz de artık kirk ve spock vs. değil, onların alternatif bir gerçeklikteki versiyonları. bunun artı yönü, burdan sonra anlatılabilecek sonsuz ve sınırsız hikayeler olması ve bu hikayelerin hem yepyeni, hem de bilindik öğeler içerebilecek olması. eksi yönü ise, zaman zaman kirk'ün veya spock'ın gençliğini değil, başka birinin gençliğini izliyor olduğu düşüncesinden kurtulmanın zor olması. örneğin, kobayashi maru bizim için tanıdık bir sahne ve keyif verici, ancak o artık tanıdığımız kirk'ün geçtiği kobayashi maru değil, başka bir kirk'ün geçtiği kobayashi maru testi...

    ---
    spoiler ---

    film bittiginde anladik ki, ekibin "cok begenilirse devamini da cekeriz, dur bakalim" sozleri yalan. film kesinlikle en azindan bir ucleme dusunulerek cekilmis. ilk haftasonu hasilati da gosteriyor ki, film buyuk bir basari yakalayacak ve devam filmleri mutlaka cekilecek. artik devam filmlerinden beklentilerimiz, tempoyu biraz yavaslatmasi, senaryonun ayaklarini biraz daha yere basmasi ve boylece cok daha iyi bir film cekilmesi. bu ekipte de bunu yapabilecek potansiyel oldugunu bu filmle kesinlikle gördük...


    (locutus - 12 Mayıs 2009 16:07)

  • comment image

    gerçek bir "orjinal star trek" hayranı olarak zevkten dibim düserek seyrettigim film. sen öylesinde biz degilmiyiz diyen sövüş yazarlara sunu hatırlatmak isterim ki 40 yaşında ve çocuklugunu star trek seyrederek gecirmis biri olarak (bakin star trek t.o.s. falan demiyorum, benim zamanımda zaten biri tane star trek vardı , the original series de ne demek lan ?), ilk bilim kurgu gözagrısı star trek olan ve bunun ilkokuldayken ve 1970 lerin teknolojisinin yasandıgı bir dünyada siyah-beyaz seyrederek büyümüş bir insan olarak diyorum ki bir remake (yada the begining muhabbeti) bunda da daha güzel olamazdı. benim gibi bir adamında dibi düsmüsse daha da kimse laf etmesin sakın.

    hele birde leonard nimoyu karsımda görünce mutluluktan agladım o an. vallahida billahide ağladım. en son yıllar önce ronnie james dio yu böyle 10 yıl aradan sonra sahnede karşımda görünce mutluluktan ağlamıştım.

    senaryoyu yazandanda nimoy'u filme o şekilde sokandan da oynatandanda allah, yüce varlık, evren, kosmos, her ne halta inanıyorlarsa bin kere razı olsun.


    (virginkiller - 15 Mayıs 2009 22:41)

  • comment image

    --- spoiler ---

    j.j. abrams, filmde leonard nimoy'a yer vererek süpper kurnazca bir hareket yapmıştır ki bence başarılı bir manevradır bu hareket.

    filmin belki de en büyük handikapı, giriştiği senaryonun, şuana kadar klasik seride olan biten her şeyin artık paralel evrende kaldığı, yaratılan yeni senaryoda bunların hiçbirinin olmadığı mesajnı veriyor olması. gönülden bağlı bir star trek hayranının da vicdanının el vereceği bir şey değil bu.

    fakat, leonard nimoy, kendi başına artık star trek haline geldiği, suratına bakıldığı anda benliğinden önce mr. spock'ı hatırlattığı için, ses tonunu duyar duymaz "space, final frontier" diyebildiğimiz için, aslında, filmde sergilediği "spock prime" karakteri, yalnızca paralel evrenden gelen spock değil, aynı zamanda klasik seriden gelen spock'tur. bu noktada, izlediğimiz karakter, yaşlı spock, aynı zamanda bir elçi görevi üslenmektedir. klasik seri'nin demir başı, hatta klasik seri'den, kalbimizdeki en büyük tahtın sahibi spock, tamamen bambaşka bir evrenden gelir, o tanıdık yüzüyle, sesiyle bize kirk ile dostluğundan bahseder. zaten leonard nimoy, 1000 kez söylediğim üzere, ayaklı star trek ikonu olduğu için, bahsettiği hikayeler, kendi geçmişi olarak ilettikleri, bize doğrudan orjinal seri'yi çağrıştırmaktadır. nimoy'un varlığı, dostça kirk ile konuşması, yeni şekillenen evrende varlığını sürdürerek, yeni spock ile iş birliği yapabilmesi, bence, orjinal serinin yeni uyarlamayı kabullenişi mesajını veriyor. meta kurgu olarak kabul edersek, 2009 uyarlamasının, kendisini orjinale kabul ettirmesi, ona saygısını ortaya koyması oluyor nimoy'un karşımıza çıkması. bu yüzden de, belki de filmin orjinal star trek'e tek ve en somut bağlantısı, 60lardan kalkıp gelen ve bizi selamlayan leonard nimoy'dur.

    iki sebepten, dediğim üzere, çok zekice bir yöntem. 1, işe yarıyor bence. 2, fanatikleri için, kalpten bağlı olduğumuz orjinal seri'nin tarihten silinişini, vicdanımız için daha kolay kabul edilir bir hale getirirken leonard'ın yardımını veredursun, bir yandan, tarihi geri sarıp, paralel evren yaratarak tüm ana karakterlerin gençlikleriyle, atılgan'ı canlandırmak şu demek: artık yaşanan hiçbir şey yaşanmadı, fakat yeni bir gelecek yazılmayı bekliyor. eski hikaye ile çelişki derdi yok, zamanlama düşünme derdi yok. star trek evreninde, paralel evreninde, yeni bir sayfa açtılar ve artık gerisini doldurmak ellerinde. hem kurguyu hem de ticari zekalarını takdir ediyoruz.
    ---
    spoiler ---

    her şey bir yana, scotty için daha süper karakter olamazmış, adamın suratını gördükçe gülmeye başladım zaten:
    --- spoiler ---
    "oha! shaun of the dead lan bu!!"
    ---
    spoiler ---


    (sinabey - 17 Mayıs 2009 20:38)

  • comment image

    gösterimdeyken kaçırılmaması gereken efsane.. dvdsi bu tadı veremeyecektir mutlaka yerinde görmek gerek.. başından sonuna seyirciyi içine alan, görsel efekt ve hikaye açısından oldukça başarılı, olması gerektiği gibi bir film olmuş.. devamını ister bu bünye*

    turist ömer olsa "-kaba kulak! çok yaşlanmışsın ama façan yerinde haa.." derdi (bkz: turist ömer uzay yolunda)

    (bkz: live long and prosper)


    (paganini - 18 Mayıs 2009 00:28)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bu filmde anlayamadigim nokta gemide neden hicbir asker veya hazir kita veya ani mudahele mangasi* gibi birseyin olmadigi ve butun kavga dovuslere kaptan yada yardimcilarinin katildigidir. koy bir manga super asker sen neden gidiyorsun karisiyorsun hersey be hey kirk dedigim.

    ---
    spoiler ---


    (ugurcan - 20 Mayıs 2009 09:34)

  • comment image

    star trek serisinin 11. filmi olmasına rağmen hikaye olarak ilk film olarak da adlandırılabilecek yeni sürüm star trek filmi. yönetmen koltuğunda lost'la yedi sülalesini geçindirecek kadar parayı vurup meraktan göbeğimizi çatlatan j. j. abrams var.

    filmin daha çekim aşamasında bile üzerine büyük sorumluluklar almıştı. hem seriye yeni bir tat vermesi hem de eski hayranları küstürmemesi gerekiyordu. filmi izledikten sonra tek bir yorum yapabildim: bundan iyisi de olmazdı. seriye aşina biri olarak mürettebatın oluşum sürecini, karakteristik özelliklerini ufak ayrıntılarda görmek, muhteşem savaş sahnelerine kaliteli efektler eşliğinde tanık olmak vazgeçilmez bir deneyimdi.

    filmde beni en çok merak ettiren mürettebatı oluşturanların gerek oyunculuk gerekse fiziksel olarak orijinalleriyle olan uyumlarıydı. ki bu konuda film sınıfı geçmiş diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    james t. kirk: william shatner'ın kendisine yönetmen koltuğuna oturup mahvettiği star trek v the final frontier'den dolayı ayrı bir antipatim olsa da bu karaktere verdikleri ortada. başına buyruk davranmayı sevse de gerektiği anlarda verdiği doğru kararlarla tanınan kirk'ü bu sefer alternatif hayatında daha da bir serseri olarak izliyoruz. bunda da babasız büyümüş olmasını sayabiliriz. hoş ben de babasız büyüdüm ama hiç bir serseriliğim olmadı. neyse konuyu dağıtmayalım; filmin açılış sekansının jim kirk'ün doğumuyla başlaması güzel bir fikir olmuş. alternatif evreni başlatan olayla ve mürettabatın başına bela olacak kaptan nero'yla tanışmamızın ardından kutlu doğumu izliyor ve günümüze geçiyoruz. chris pine çok güzel bir tercih olmuş. mimikleri ve yüzüyle kirk'ün gençliğine cuk oturmuş. yine de kobayashi maru testindeki lakayıt tavırlarını beğenmedim. kirk'e yakışmaz evladım.

    mr. spock: filmde merakla beklediğim ilk ve tek şey zachary quinto'nun performansıydı. beklediğime değdi mi? buna tam olarak bir evet diyemiyorum ne yazık ki. adını ilk gördüğümde sylar rolünü de düşününce çok doğru bir tercih demiştim. ancak quinto sylar rolündeki pis sırıtışını bu filmde de kullanınca olmamış. çok başarısız olduğunu söyleyemeyeceğim ancak beklentilerimin altında bir mr. spock portresiyle karşılaştım. bütün film sinirlerine hakim olamayan, uhura'yla aşna fişna eden bir spock görünce hayallerim yıkıldı. oysaki spock dediğimiz duygularını minimuma indiren, olaylar karşısında soğukkanlılığı ve mantığını kaybetmeyen biriydi.
    neyse ki j. j. abrams zekice bir hamleyle leonard nimoy'u da filme dahil etmiş de, gözümüz gönlümüz açıldı. büyüksün nimoy, önünde saygıyla eğiliyorum. perdedeki her sahnesinde ezdi geçti, spock olunmaz doğulur dedirtti.

    leonard mccoy: serinin en eğlenceli karakterlerinden mccoy bu filmde de en başarılı oyuncu seçimine sahip karakter. kirk'ün kadim dostu, spock'a kronik gıcık, alkol sever mccoy rolünde karl urban dört dörtlük bir performans sergilemiş. have you lost your mind vulcaniene ve green monkey blood repliklerini duymak bile başlı başına büyük keyifti. kralsın doktor mccoy.

    hikaru sulu: karizmatik ses tonuyla kalbimizi kazanmış bu karaktere harold & kumar filmlerinden aşina olduğumuz sempatik insan john cho can vermiş. eskrim sporunda yetenekli, yolların kralı sulunun ilk denemesinde atılganı kaldıramaması da hoş bir andı.

    pavel chekov: atılganın müzmin ikinci kaptanı bu filmde aşırı mizahi bir hale gelmiş. hollywood sulandırılmasıyla aksanı gözümüzü kör edercesine ön plana çıkarılsa da ani düşünme ve hesaplama yetenekleri gözümüzden kaçmadı. kirk'le spock'ın hayatını kurtardı daha nolsun.

    nyota uhura: orijinal seride menapoz sınırlarında gezen teğmen uhura gerçeğini de görmüş olduk. nasıl birşeysin sen öyle uhuram, bebeğim. zoe saldana adlı yaratığı da tanımış olduk abrams sayesinde. uhura ne kadar taşsa içine sokulduğu anlamsız aşk üçgeni o kadar gereksizdi. yani illa bir yalan rüzgarı tadı vericekler seriye. uhura'nın peşinde koşan kirk ve uhura'nın ölüp bittiği spock filmde olmamasını tercih edeceğim kısımlardı.

    scotty: mürettabatın lafı gediğine sokmada hünerli elemanı, ışınla beni scotty repliğinin kahramanı bu filmde de assolistlik mertebesine ulaşmış. ne zaman çıkacak derken en olmadık anda terkedilmiş bir karakolda yanında maskotuyla beliren scotty, spock'ın da katkılarıyla olaya el koyuyor. spaced ve shaun of the dead sayesinde hayranlığımızı kazanan simon pegg yine çok başarılı. scotty koçumsun.

    reboot fikriyle ortaya çıkan filmin hikayesi ise oldukça başarılı. zamanda yolculuk ve alternatif bir hayat konusu lost'da da gördüğümüz üzere zamanda yolculukla kafayı bozmuş abrams için yeni bir fikir değil. bu yüzden de altından başarıyla kalkıyor. kirk'ün doğumu, donanmaya katılması, spock'ın atılgana gelişi gibi başlangıç hikayeleri harika efektler eşliğinde dolu dolu bir iki saat yaşatıyor.

    gelelim filmdeki rahatsız edici noktalara:

    - biz back to the future'la büyümüş bir nesiliz. ordan da biliyoruz ki aynı insanın gelecekteki ve şimdiki hali birbiriyle karşılaşırsa zamanda kırılma olur. birbirine girer. ee kardeşim sen pıt diye iki spock'ı karşı karşıya getirttin. olmasa da olur bir sahneydi . olan bu gerçeği saklamaya çalışan kirk'e oldu ona yanarım.
    - spock'ı akıllı biri bilirdik. adamın dibinde karakol var, yıllarca mağaraya tıkılmış kalmış. yav gidip anlatsana derdini. it's not logical sayın abrams.
    - ışınlanmayı anladık kabul ettik. scotty kardeşimiz de warp hızında bir gemiye ışınlanmayı bulmuş o da kabülümüz. ee ama güzel kardeşim teee ebesinin örekesindeki gemiye de ışınlanacaksak o zaman yıllardır bu herifler atılganla boşu boşuna sağa sola gitmişler. "scotty neptüne ışınla beni", "scotty 5. samanyolundaki yeğenin sünnetine gidicem" derdi o zaman herkes.

    ---
    spoiler ---

    ufak tefek pürüzler olsa da harikulade bir geri dönüş filmi olmuş. bir de sonlara doğru tüm mürettebatın poz verir gibi aynı kareye girmeleri güzel düşünülmüş. 333 demediler ama olsun oldukça başarılı bir kare olmuş.

    son olarak uhura yavrumsun, ara beni, boşver o sivri kulaklıyı, ehehe.


    (crowley - 22 Mayıs 2009 12:49)

  • comment image

    pat diye aklıma takıldı bak az önce:

    şimdi vulcan'ın göbeğinde koca bir delik açılmaya çalışılırken 8-10 tane dandik federasyon gemisi (ki bilenler bilir, bunların arasında uss enterprise en gelişmişi olmasına rağmen teknolojisi pek ahım şahım değildir) yardıma gidiyor. tamam buraya kadar olan kısmı anladım.

    hadi baba kirk ölmeden önce nero ortama girerek tarihin akışını değiştirdi ve son 25 yıldaki olaylar bundan sonra orjinal seriden* daha farklı işlemeye başladı. bunda da sorun yok.

    yine bilenler bilir diyerek anlatmaya devam edeyim; kirk'in komuta ettiği "atılgan", federasyonun emekleme devresini bitiren gemi. yani kirk bu gemiyle 5 yıllık görevine çıkacak ve alfa çeyreğini keşfetmeye başlayacak. niçin? çünkü ipne vulcan'lılar ne teknolojilerini, ne de bilgilerini insanlarla paylaşmıyorlar da ondan. uzun kulaklılardan 1 harf öğrenmek için seksen takla atmak zorunda kalıyorsun.

    haaa şimdi geldik vulcan'a... tüm seriler boyunca, vulcan teknolojisinin daha en başından beri insanlardan çok üstün olduğunu öğrenmiştik. hatta bu ipnetorlar 100 yıl boyunca dünya'ya ve insanlara göz kulak oldular başlarına bir şey gelmesin diye. sonunda insanlar bu "bakıma muhtaç çocuk" pozisyonundan sıkılıp archer'ın nx-1'i ile galaksiyi keşfe çıktılar.

    bunları hatırladıktan sonra başa dönelim; federasyon 8-10 dandik gemi ile yardıma gitti vulcan'a. peki arkadaşım vulcanlı'ların galaksinin her yanına yayılmış o ihtişamlı ve güçlü surak, sh'ran, d'kyr sınıfı gemileri, gezegenlerinin ebesine tecavüz edilirken neredeler?

    hadi öğle paydosundalar çağrıyı duymadılar diyelim. diyelim de, biz görmedik mi, alfa çeyreğinin her yanına yayılmış devriye gezen yüzlerce vulcan gemisinin olduğunu? bu gemilerin oldukça büyük bir kısmının vulcan'a dönebilmesi haftalar alıyor tamam biliyoruz. hatta vulcan'a en yüksek warp hızıyla yol alsa bile aylarca dönemeyecek kadar uzakta gemileri, akbabaların bile uğramadığı yerlere kurulmuş yüzlerce uzay istasyonları* bile var.

    biz daha 300 metrelik, 250 kişi alan enterprise'ı daha yeni yapabilmişken, adamlar ondan çok daha önce 500-600 metrelik über gemiler yapmış, her birinin içinde binlerce kişiyle birlikte galakside fink atmıyor muydu? bak, adamların çok önem verdiği bilim gemilerini söylemiyorum. savaşmak için dizayn edilmiş federasyon gemilerine nal toplatan cruiser'lardan söz ediyorum.

    romulanlar'la kanlı bıçaklı oldukları için neutral zone kıyısında devriye gezen, gezegenlerinin çevresinde kuş uçurtmayan savunma güçlerini ise bir şekilde görmezden geliyorum.

    o halde spock neden gezegeni yok edildikten sonra "hepi topu 10.000 vulcan kurtulmuştur en fazla. neslimiz tükeniyor" diye sayıklıyor? oysa sadece galakside olaydan haberdar olduğu halde gezegenine dönmeye çalışan vulcan gemilerindeki adamları saysan onbinlerce kişi çıkar. türlü çeşit gezegenlere dağılmış yüzlerce vulcan kolonisinde ikamet eden milyonlarca vulcan'ı ve az önce söz ettiğim istasyonlarda yaşayan onbinleri saymıyorum bile.

    nereye gitti bu gemiler, istasyonlar, koloniler dostum? maymun etmişsiniz anlı şanlı vulcan'ı, elden ayaktan düşmüş zavallı bir ırk haline getirmişsiniz yahu.


    (anafor - 2 Ekim 2009 15:32)

  • comment image

    valla komunizm propogandası konusunda bence şirinler'den 1 adım dahi önde değiller. o 100 orospu çocuğu ve başlarındaki kırmızı kıyafetli piç yapıyor ne yapıyorsa.. spock son derece temiz bir insan. hem kulakları da şukela. günahını almayalım onun :((


    (rahmetli baskan kennedy - 22 Kasım 2009 01:25)

  • comment image

    lost'un sonunun iyi bağlanamayacağı konusunda endişelerim vardı. bu film giderdi endişelerimi. sen vakur insan kirk'ü al entırprayz kaptanlığından, geriye git, babasız büyüt, asi, john connor'vari bi çocukluk yaşat, kazık kadar adam olsun ama bi baltaya sap olamasın, olabilir gibi bi izlenim dahi vermeyen bi zıpır olsun. sora bigün bunu illegal entırprayz'a bindir, işi bittiğinde tekrar entırprayz'ın kaptanı olsun. üstelik bütün bu saçmalık/maskaralık silsilesi olay akışı içinde çok doğal, çok mantıklı, çok olağan görünsün.

    bunu bağlayan, lost'un sonunu haydi haydi bağlar.

    edit: epic fail!


    (trenchkot - 27 Kasım 2009 22:07)

  • comment image

    bu serinin en pis tarafı ne biliyor musunuz?

    bitiyor. original, next generation, deep space nine, voyager, enterprise, hepsi bitiyor. o da yetmiyor üzerine babylon 5, andromeda, farscape hatta firefly bile bitiyor. battlestar galactica zaten bitiyor.

    ne oluyor; sonra böyle sap gibi ortada kalıyorsunuz. uzaysızlık başınıza vuruyor, şu ortamlardan pek feci sıkılıyorsunuz.


    (el fikir - 5 Haziran 2010 22:26)

  • comment image

    gelmi$ gecmi$ en zevkli bilimkurgu dizisi (bence) kaptan kirk'un o karizmatik duru$u, spock'in her turlu duruma kar$i korudugu sakinligi, sabiri, herbi$eyi bili$i... her bolumde bamba$ka sorunlarla, bamba$ka dunyalarla mucadele edi$leri... baba chok zevkliydi bea... walla... ben hala ariyorum oyle dizileri...


    (thec2000 - 4 Temmuz 2000 22:46)

  • comment image

    2-3 bolumunu izlemis ve daha iki gun once star wars izleyip guc'uydu, isin kiliciydi, vader'iydi derken gaza gelmis bunyelerce kiyaslanir ancak.

    star trek diplomasiden tut, insanligin kendi hatalarini ve degerlerini sorgulamasina kadar her konuyu isleyen nitelikte bolumlere sahiptir. star wars'un yaklasabilecegi en kral diplomasi cozumlemesi sidious'un senatoyu ele gecirmesi falandir.

    the next generation'i ele alalim. kaptan picard cogu bolumde elinde siddete basvuracak teknoloji ve imkanlar olmasina karsin olayi etik yollarla ve diplomasi ile cozmeye calisir ki, starfleet'in prime directive'i bu yonde sekillendirilmistir.

    star wars'ta olsak senatoda konuyu tartisan tipler gorur, bir avuc jedi'ini sith'ini kosede kalmis bir gezegende kapisirken goruruz. star wars'tan isin kilicini cikart, bir halt kalmaz geriye. star trek'ten phaser'i cikart, konuda bir degisiklik olmaz cunku star trek cincebelek atraksiyonlara, isikli aletlere degil, fikirlere dayalidir.

    populer kulturde bu kiyaslamanin yapilmasinin sebebi de budur zaten. pek cok kisi star wars'ta obi-wan ile anakin kapisirken gaza gelirken pek az kisi star trek'teki uzun ve diplomatik diyaloglardan zevk alir.


    (make the world go away - 22 Ağustos 2011 05:15)

  • comment image

    2009 tarihli sinema filmi gayet iyi, hoş ve fakat;

    --- spoiler ---

    ışınlamasıdır, zamanda yolculuğudur havada uçuşurken (birçok şey gibi), kaptan kirk'ün çocuğunun cinsiyetini doğmadan bilememesi olacak şey değil!

    ---
    spoiler ---

    ultrason lan bu, dışkapı ssk'da bile var insafsızlar..


    (todogodibil - 17 Eylül 2011 21:40)

  • comment image

    bu adamlar o kadar teknolojik uzay gemisi yapmislar hala bi otobus gibi tutma yeri koymamislar, bi torpil yiyince cikan sarsilmada hoop diye cihazlara tutunuyolar, bigun biri kiracak navigasyon kolunu, kalacaklar uzayin ortasinda dimdizlak


    (dubur - 15 Kasım 1999 01:40)

  • comment image

    zenci bir kadınla beyaz bir adamın öpüşmesi televizyonda ilk defa star trek dizisinde görülmüştür. bu özelliğiyle ayrıca süperdir bu dizi.


    (brujah - 11 Ekim 2001 01:44)

Yorum Kaynak Link : star trek