Süre                : 1 Saat 56 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Şubat 2012 Cuma, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Komedi,Drama
Ülke                : Kanada,İspanya,Japon
Yapımcı          :  Joe's Daughter , Astral Media , The Harold Greenberg Fund
Yönetmen       : Sarah Polley (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Sarah Polley (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Michelle Williams (IMDB), Seth Rogen (IMDB)(ekşi), Luke Kirby (IMDB)(ekşi), Sarah Silverman (IMDB)(ekşi), Vanessa Carter (IMDB), Aaron Abrams (IMDB)(ekşi), Albert Howell (IMDB)(ekşi), Matt Baram (IMDB)(ekşi), John Dunsworth (IMDB), Jean-Michel Le Gal (IMDB), Samantha Farrow (IMDB), Llyane Stanfield (IMDB)

Take This Waltz (~ Bu Dans Senin) ' Filminin Konusu :
Margot ve Lou beş yıldır evli olan ve dışarıdan bakıldığında sorunsuz ilişki yürüten bir çifttir. Fakat Margot'un tesadüfen tanıştığı Daniel'e karşı hissettiği çekim her şeyin yönünü değiştirecektir. Zira Daniel ile engel olamadıkları cinsel yakınlaşma Margot'un kendisini daha fazla tanımasına ve evliliğinin gidişatını sorgulamasına neden olacaktır... Çektiği çeşitli kısa filmlerden sonra ilk uzun metraj filmi olan Ondan Uzakta (Away from Her, 2006) ile En İyi Uyarlanmış Senaryo dalında Oscar adaylığı olan oyuncu Sarah Polley'in ikinci uzun metrajlı filmi olan yapım sevgi, bağlılık, ihanet üzerine günümüz evliliklerine bir bakış açısı sunuyor.


  • "hoş film."elbet bir anda ışıklar yanar ve müzik kesilir siz de gerçek dünyaya geri dönersiniz""
  • "sonunda filmi cekilmis:(bkz: yalnızlık ömür boyu)baska soze gerek yok."
  • "(bkz: al bunu al al al al al al)"
  • "michelle williams'ın oynadığı karakter için;(bkz: türk kızı)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    leonard cohen'in, sozleri federico garcia lorca'nin bir siirine dayali olan, vals tempolu, biraz monoton ama gene de harika, melankolik sarkisi.

    sozlerini yazayim da tam olsun:

    now in vienna there's ten pretty women
    there's a shoulder where death comes to cry
    there's a lobby with nine hundred windows
    there's a tree where the doves go to die
    there's a piece that was torn from the morning,
    and it hangs in the gallery of frost.
    ay, ay, ay, ay,
    take this waltz, take this waltz,
    take this waltz with the clamp on its jaws.

    i want you, i want you, i want you
    on a chair with a dead magazine
    in the cave at the tip of the lilly
    in some hallway where love's never been
    on a bed where the moon has been sweating
    in a cry filled with footsteps and sand
    ay, ay, ay, ay
    take this waltz, take this waltz,
    take its broken waist in your hand.

    this waltz, this waltz, this waltz, this waltz
    with its very own breath of brandy and death
    dragging its tail in the sea.

    there's a concert hall in vienna
    where your mouth had a thousand reviews
    there's a bar where the boys have stopped talking
    they've been sentenced to death by the blues
    ah, but who is it climbs to your picture
    with a garland of freshly cut tears?
    ay, ay, ay, ay
    take this waltz, take this waltz
    take this waltz, it's been dying for years

    there's an attic where children are playing
    where i've got to lie down with you soon
    in a dream of hungarian lanterns
    in the mist of some sweet afternoon
    and i'll see what you've chained to your sorrow
    all your sheep and your lillies of snow
    ay, ay, ay, ay
    take this waltz, take this waltz with its "i'll never forget you, you know!"

    and i'll dance with you in vienna
    i'll be wearing a river's disguise
    the hyacinth wild on my shoulder
    my mouth on the dew of your thighs
    and i'll bury my soul in a scrapbook
    with the photographs there, and the moss
    and i'll yield to the flood of your beauty,
    my cheap violin and my cross
    and you'll carry me down on your dancing
    to the pools that you lift on your wrist
    o my love, o my love
    take this waltz, take this waltz
    it's yours now, it's all that there is.

    sarkinin sozlerinin dayandigi, f. g. lorca’ya ait orijinal dizeler (daha dogrusu orijinal dizelerin ingilizce tercumesi) de soyle imis:

    "little viennese waltz"

    in vienna there are ten little girls,
    a shoulder for death to cry on,
    and a forest of dried pigeons.
    there is a fragment of tomorrow
    in the museum of winter frost.
    there is a thousand-windowed dance hall.

    ay, ay, ay, ay!
    take this close-mouthed waltz.
    little waltz, little waltz, little waltz,
    of itself, of death, and of brandy
    that dips its tail in the sea.

    i love you, i love you, i love you,
    with the armchair and the book of death,
    down the melancholy hallway,
    in the iris's darkened garret,
    in our bed that was once the moon's bed,
    and in that dance the turtle dreamed of.

    ay, ay, ay, ay!
    take this broken-waisted waltz.

    in vienna there are four mirrors
    in which your mouth and the echoes play.
    there is a death for piano
    that paints the little boys blue.
    there are beggars on the roof.
    there are fresh garlands of tears.

    ay, ay, ay, ay!
    take this waltz that dies in my arms.

    because i love you, i love you, my love,
    in the attic where the children play,
    dreaming ancient lights of hungary
    through the noise, the balmy afternoon,
    seeing sheep and irises of snow
    through the dark silence of your forehead.

    ay, ay, ay, ay!
    take this "i will always love you" waltz.
    in vienna i will dance with you
    in a costume with
    a river's head.
    see how the hyacinths line my banks!
    i will leave my mouth between your legs,
    my soul in photographs and lilies,
    and in the dark wake of your footsteps,
    my love, my love, i will have to leave
    violin and grave, the waltzing ribbons.


    (grizabella - 1 Nisan 2002 18:44)

  • comment image

    iyi mi kotu mu olduguna karar veremedigim bir film.
    bu tarz filmlerde yani iki kisi arasinda kalma konusunun islendigi filmlerde o celiskiyi yansitmak icin iki tarafin biraz esit olmasi gerekir..
    surekli tavuk pisiren ebleh kocanin karsisina tesaduflerle gelen seksi otesi komsu konulunca aldatmak opsiyonu haklilik kazaniyor. koca daha az ebleh ya da komsu daha az yakisikli kilinarak gerilim yaratilabilirdi. boyle olunca asiklarin kavusmasini bekledik durduk. kocayi ve komsuyu oynayan aktorleri degistirin, filmin hissi degisir.
    bunca sig olmamali(yiz) di mi?


    (pati - 17 Şubat 2012 02:20)

  • comment image

    michelle williams'ı bu sene my week with marilyn'den sonra ikinci kez izliyoruz. kendi döneminin en iyi oyuncularından biri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. film içinde komediden dramaya çok hızlı geçişler yapabiliyor. aynı zamanda abartıya hemen hemen hiç kaçmıyor. 40'ına gelip kendisine anne rolleri verilmeden evvel bol bol film çevirmesini diliyoruz.
    http://www.cukurcumatimes.com/…/02/festivalden.html


    (okanfett - 19 Şubat 2012 22:25)

  • comment image

    hoş film.

    "elbet bir anda ışıklar yanar ve müzik kesilir siz de gerçek dünyaya geri dönersiniz"


    (jordan - 22 Şubat 2012 12:32)

  • comment image

    if ankara film festivali kapsamında izlediğim film.

    öncelikle düşündüğümden oldukça uzun bir film ama hiç sıkılmadan izledim şahsen. konu klişe gibi görünse de
    oyunculuklar ve işlenişle fark yaratmış ve etkileyici bir film olmuş diyebilirim, rahatlıkla.

    filmin verdiği net bir mesaj var : her yeni eskir. önce cazip görünen sonradan o cazibiyetini kaybeder diyor kısaca..
    bu her zaman böyle midir bilmem ama film mesajını güzel bir dille veriyor ve düşündürüyor, sorgulatıyor..

    bir de filmde geçen bir şarkı var ki bi kaç gün takıldı belleklerimize : video killing the radio star!


    (omonia - 14 Mart 2012 09:47)

  • comment image

    "yeni de eskir" deyip tek başına dansa davet eden film gibi sanki ama mümkün olmalı kaybolmayan sonsuz aşk.

    --- spoiler ---

    filmin içe işleyen bir çok sahnesi var ama martini içemezken karşılıklı konuşulan bir sahne var ki, aynı anda hem en erotik hem en romantik olabilen sahnelerinden biridir sinema tarihinin kanımca*.

    ---
    spoiler ---


    (koyumavi - 10 Temmuz 2012 10:19)

  • comment image

    film tavsiye etmek bence riskli iş. sonra arkanızdan kulaklarınızı epey çınlatabiliyorlar. bu filme açıkcası tam bir piyango şeklinde gittim. salonda bizden başka kimse yoktu. toplam iki kişiydik yani. ve 2 saatlik güzel bir filmi o salonda izlemenin keyfini yaşadım.

    bu film gerçekten izlenilmesi gereken bir film. eğer duygu olarak yoğun filmlerden hoşlanıyorsanız bu filmi çok seveceksiniz. ve kadın erkek ilişkilerini bu kadar sağlam temelle ve tarafsız olarak anlatabilen çok az film izledim. film ne kadının ne erkeğin yanında. neyse onu anlatıyor.

    ayrıca;

    --- spoiler ---

    filmin ana konusu ve muhteşem mesajı "yeni olan şeyler de eskir." sözüdür. bunu kadınlar duş alırken bir tanesi söylüyor ve ne demek olduğunu film bitmeye yakın anlıyorsunuz. o kadar bedel ve o kadar çabaya karşın bir kaç sene içinde yeni ilişki de bir öncekinin aynısı oluyor. zaten o saatten sonra da kadın kaybettiklerini düşünüp acı çekiyor.

    ---
    spoiler ---

    en başta belirttiğim gibi film tavsiye etmek riskli iş. ve ben bu filmi içim rahat bir şekilde tavsiye ediyorum. muhtemelen bu hafta salonlardan kalkar. elinizi çabuk tutmanız lazım.


    (lucas kane v2 - 23 Temmuz 2012 12:01)

  • comment image

    seyrettikten 1 ay sonra bile sevip sevmediğimden emin olamadığım bir sarah polley filmi. sevme nedenim her zaman yaptığım gibi kendimde bulduğum şeyleri filmde gördüğümde kendimi daha iyi hissetmem, sevmeme nedenim de belki doğru olduklarını kabul etmek istememem.

    genel olarak uzun süreli ilişkileri ve yıpranan yanlarını çok güzel ortaya çıkaran bir film.

    --- spoiler ---

    bu filmde 2 kilit nokta vardı bana çok dokunaklı gelen.

    1.si; esas kız kocasıyla yıl dönümü yemeğine gittiğinde kocasına; 'konuşsana, bir şeyler söyle' diyor, kocası 'bir şey söylemek için konuşmak istemiyorum, bütün gün beraberiz sana ne söyleyeyim ki' gibi bir şey söylüyor. işte burda bence kadınların ilişkiye ve yıldönümlerine yükledikleri anlam ile erkeklerin odunluğu ve düz mantığı çok güzel anlatılmış.

    2.si; herkesin dikkatini çekip çekmediğini bilmiyorum ama, esas kız kocasıyla yaşarken, kocası dişlerini fırçalarken kız tuvalete girip işeyebiliyor ve bu çok normal karşılanıyor ikisi tarafından da. oysa sevgilisi ile beraber yaşamaya başladığında, sevgilisi dişlerini fırçalarken kız işemeye başladığında çocuk rahatsız olup tuvaletten çıkıyor. kızın surtaındaki 'neyi yanlış yaptım' ifadesi alışkanlığı öyle güzel anlatıyor ki başka bir şey söylenmesine gerek yok. başka biriyle yapmaya alıştıgın ve sana normal gelen her şey etraftaki herkes için farklı ve alışılması zor.

    ---
    spoiler ---


    (grafin - 30 Temmuz 2012 18:05)

  • comment image

    çok haklı olarak (bkz: #33001033) deki gibi bakmadıysanız güzel bir film izlersiniz. o kesin.

    --- spoiler ---

    yönetmen o malum dans sahnesi için çekmiş bu filmi bence. bu kadar kısa ve öz analtım onlarca aşk filmlerini, kitapları, o devam sürecini bilmediğimiz aşk masalları çöpe atıp "daha iyisi ve kısası bulunana kadar en iyisi budur" dedirtti.

    plan 1: sahne bomboş. ne bir eşya ne bir konfor. yavaş ve öpüşmeden ibaret bir ilk.
    plan 2: küçük eşyalar beliriyor. bu arada bedenler ilk kez temas ediyor.
    plan 3: artık dokunuş, temas yetmiyor. güzel konforlu bir yatak ve sex.
    plan 4: yatak da kesmiyor. alternatiflere geçiliyor. koltuk gibi mesela.
    plan 5: gittikçe konfor dolan odada sevişmeler azalıyor.
    plan 5: e doğal olarak da üçlüye geçiliyor. tüm masallardaki gibi!. allah belanızı versin.
    plan 6: önceki üçlünün duali yaşanıyor yine bildiğiniz gibi. bence önceki yerinde idi. tekrar allah belanızı versin.
    plan 7: her şeyin elde edildiği ve her şeyin edildiği anlar. artık zevk bitmiş formaliteler başlamıştır. gelsin hayvanlar.
    plan 8: hayvan da gelmedi hay allah. sık sık uyuyalım bari.
    plan 9: uzuuuun uzun tv izlemeler.

    ---
    spoiler ---


    (ikipirekareboluyedi - 23 Haziran 2013 19:24)

  • comment image

    --- spoiler ---

    yine bir "dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" filmi. arayıp da bulamamalara doyamayan biz kurtlu fâniler için. "ben size aramayın demiyorum, hobi olarak yine arayın ama bulduğunuz isim/şehir/bitki/hayvan/eşya da bir şeyi değiştirmeyecek, haberiniz olsun" diyor kendileri. aynı zamanda "ruhunuz ferahlasın diye vantilatörlere sığınmanın bir faydası yok, bu sizi boğulmaktan kurtarmayacak" diyor da olabilir.
    ---
    spoiler ---


    (dokuztas - 30 Ağustos 2013 20:43)

  • comment image

    moviemax festival kanalında bu sabah 08.15'te başlamış az evvel sona ermiş filmdir. başından itibaren değil ama çoğunu izlemiş bulundum aptal aptal yattığım yerden. pazartesi günü ve yeni bir haftanın ilk saatlerinde film izlediğime de ayrı bir başlık açmak lazım; "pazartesi sabahı işe gitmeyip evde film izkeyen mal" falan gibi.

    filmin anlattıkları yeni şeyler değil belki ama anlatma biçimini sevdim. yıldönümü için çıktıkları yemekte konuşacak birşeyleri olup olmaması ile ilgili aralarında geçen diyalog çok tanıdık. başka birinin çekim alanına giren margot eşini terketmeden yeni adamla öpüşmüyor bile çok kez yakınlaşsalar bile. cinsel gerilimin en tırmandığı anlarda bile ya o gidiyor ya da yeni adam gitmesine izin veriyor ki bu da filmi bir kadının yazmış-yönetmiş olmasıyla alakalı olabilir.

    margot'un eşini terkettiği sahnede seth rogen'in ondan son kez banyoya girmesini istemesi ve hep yaptığı ama kızın anlamadığı soğuk su şakasını yapması çok hüzünlüydü. sonrasında perdeyi açıp elinde sürahi ile aslında duşun arızalı olmadığını, bunu her seferinde kendisinin yaptığını ve 80 yaşına geldiklerinde söylemek üzere uzun vadeli bir şaka olarak planladığını ama bunun son gün oldugunu anladığı için "bilmeni istedim" diye söylemesi iç burkan bir detaydı.

    2 satır yazayım diye başladım yine uzadı. filmin görüntülerini beğendiğimi yazacaktım aslında. renkler, mekanlar, ışık çok güzel kullanılmış. dolayısıyla hep güzel fotoğraflara bakar gibi izleniyor film. oyuncular içinde rahatsız edici bir karakter yok, hepsine sempati besliyorsun izlerken (3 başrol için bu söylediğim) yani aslında biraz acımtrak bir hikayeyi çok güzel fotoğraflar, güzel müzikler ve sevimli insanların görüntüleri ile sunuyor. haliyle sonuç olarak güzel bir film olmayı başarıyor.

    arada kalmayı anlatıyor ise bu film, özellikle sonunda o duyguyu dibine kadar vermiş.

    "hey margot! yeni bir dondurna kepçesi aldım. onunla gözlerini çıkarmak istiyorum."

    film boyunca birbirlerine sevgisini "derini patates gibi soymak istiyorum" gibi ifadelerle anlatan ayrılmış bir çiftin erkek tarafı, ayrılıktan belirsiz bir süre sonraki karşılaşmalarında sevdiği kadına hem sevgisini hem de belki olası kırgınlığını yukarıda ki cümle ile anlatıyor. başarılı.


    (597 - 28 Ekim 2013 10:59)

  • comment image

    underrated filmlerden, çünkü aslında sadece bir kağıt parçası olup abartılan evlilik kurumunu -ya da etiketin adı her ne ise, tek eşli uzun ilişki/ "senden başkasıyla sevişmeyeceğim" şeklinde doğaya aykırı olup insan eliyle üretilen ve uyulmaya zorlanan sözleri- anlatıyor; çoğu insanın "mutlu" evliliğinin bazı insanlar için ne kadar basit olduğunu gösteriyor, anlayana.

    --- spoiler ---

    margot: nasıl gidiyor?
    lou: iyi, ne.. ne nasıl gidiyor?
    margot: yani.. bilmiyorum, bir şey söyle.
    lou: neden?
    margot: söyle ki sohbet edebilelim.
    lou: söyleyecek bir şeyim yok
    margot: harika, bu iyiye işaret!
    lou: sohbet ediyormuş gibi hissedelim diye bir şeyler söylemeyeceğim.
    margot: neden benim nasıl olduğumu sormuyorsun?
    lou: çünkü nasıl olduğunu biliyorum, öyle değil mi?
    margot: evet sanırım öyle.. sence de burada konuşmadan sadece oturmamız garip olmuyor mu?
    lou: ne hakkında konuşacağız, birlikte yaşıyoruz. birbirimiz hakkında her şeyi zaten biliyoruz.
    margot: o zaman yemeğe çıkmanın anlamı nedir?
    lou: iyi yemek yemek, güzel bir yerde olmak. ”görüşmeyeli ne yaptın” değil.

    şeklindeki diyaloğu en can alıcı sahnelerinden biridir kanımca. asıl acı olan ise lou'nun gerçekten mutlu olması ve diyaloğu "seni seviyorum" ile kapatmasıdır, cahil mutluluğu gibi. -günümüz ahlak anlayışının adlandırmasıyla- aldatıldığı için değil, hayata dair mutluluk anlayışının bu kadar sınırlı olduğunun farkında olmadığı için cahil.

    iz bırakan bir diğer sahne ise daniel'ın margot'ya nasıl sevişeceklerini anlattığı andır, mimikler.. derin anlamdan etkilenmeyen varsa.. işte ömrüm boyunca aradığım tutku, aslında yaşayıp yaşayıp tükettiğim sahnelerden biri*.

    yılllar sonra,
    margot daniel'la yaşadığı tutkuyu da tüketip geçerken uğramış şekilde geri döndüğünde, kapının önünde otururlarken lou'ya soruyor aynı soruyu:
    -nasıl gidiyor?

    bazı şeylerin yıllar sonra anlam kazanması bu olsa gerek.

    filmin başlarında lou'ya sarılıp anlamsızca "seni seviyorum" diyen ve cevap olarak sadece rutin boş bir yanıt alan margot, filmin sonunda aynı sahneyi daniel ile yaşıyor, sevmenin anlamını kaybetmesi ironik. ironik olan lou'nun o an margot'yu sevmemesi değil, aksine öyle rutin bir düzende seviyor ki; aşk margot için anlamsızlaşırken lou hala mutlu standart düzeninde.

    klasik bir kapanış değil, sadece margot ile lou arasındaki tutkunun -kabul edemeseler de- anbean yokoluşunun en realist anlatımı: leonard cohen - take this waltz

    ---
    spoiler ---


    (cerebralcortex - 17 Kasım 2013 08:06)

  • comment image

    dinledikçe insanın içine hüzünle beraber garip bir huzuru da yerleştiren,tekrar üstüne tekrar dinledikçe daha da güzelleşen;tekrar ettikçe zaten hiç bitmiyormuş saatlerce devam ediyormuş hissi verebilen şarkı.


    (purplepurple - 29 Kasım 2004 00:24)

  • comment image

    en güzel "ay ay ay"ların duyulduğu şarkıdır. mutluluktur, hiçbir şeyi düşünmemektir bu şarkı. viyana'da olmak ister insan, vals yapmak ister, aşık olmak ister, avazı çıktığı kadar bağırmak ister "take this waltz" diye...


    (latife - 11 Ağustos 2005 13:27)

  • comment image

    "ay ay ay"ların insana en çok acı vererek duyulduğu şarkıdır. herşeyi düşünmektir bu şarkı. viyana'da olmak istemez insan. vals yapmak ister ama hareketsizce; avazı çıktığı kadar susmak ister. çünkü şu vardır: "there's a piece that was torn from the morning,/ and it hangs in the gallery of frost." ve de böylelikle "ah, but who is it climbs to your picture/with a garland of freshly cut tears?" sorusu yanıtsız kalır. kimsedir o kimsesizlik. kimse olamayacaktır. kesiktir gözyaşları taze çiçekler gibi. ve sonunda: "and i'll bury my soul in a scrapbook/with the photographs there, and the moss,"

    yaparız, yapacağızdır, yaparım. hayat vardır şarkıdan önce çünkü. onu içinde barındıran.


    (ravena - 29 Eylül 2005 01:11)

Yorum Kaynak Link : take this waltz